1 Nisan 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

1 Nisan 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(4 yo ni Tür k bankacılığıemeşi at müesseselerimiz ökk ömrü henüy beş altı seneyi an bar mana da Yın DEV âdu. kındır. için gö üs Geçenlerde FAL . . l verilenbir Balo Selim bey, şımn kulağına zilerek dans edenler ar ni bir genç kıza işaret etti: Yakında nişanla- nacağım kız işte bu- dur. Güzel kız değil mi? asında, — Güzel ama, o kız pek zengindir de ... —Zengin olsun.. Ben rağmen vine onunla evlenece- gim! Yalnız bir defa. Hasan çok beceriksiz ktır. Kırdığı şişelerinin ne bu kusuruna bir w lamba haddi vardır ne hesabı. Efendisi çağırıp azar- ladı: Şu bir hafta içinde kırdığın lamba şişeleri yirmiyi buldu ! He: Sönen işık Yazan —MEBRURE HURŞİT — bir arz hırsızı gibi kapıların kil Gini söken evladının masum uy- a bile bürmet duymadan avvurlarla karısına saldı- ran bu sefil adame Senden nefret ediyorum. Yoksa kendimi aşağı ataca- am! dedim. Fakat o bir şey görmüyordu. Gözleri öyle korkunç bir hırsla dolmuştu ki bütün heyecan ve lan yavrumun ız ettim. Evet artık ben bı Canavar gibi kor. elki o anda yavrusu cak olsa arzosuna bir mınla duydam, O esnada onun uya cılıktaki kabiliyetini dosta da $ göstermiştir. ut parası (2) milyonu buluyor- Bugünkü mevcudu ise (44) milyona ya- Aradaki 12 milyonluk fark, bankayı kuran ve idare eden tutumlu iktisatçılarımız | l ii we şereftir. Yaşasın, an, kendini haklı | l $ geçmiyen İş bankası, ; Altı evel sene ği. i araya şu cevabı büldün - Fakat beyefendi, dedi, malüm ihsanınız bir lamba şişesi ancak bir defa kırılıyor. Ben buna ne yapayım. Deyişiklik yok! Ahmet beye bir gün sordular: — karına çok düşkün- sün galiba . Nasil, ilk evlendiğiniz zamanki hislerin ile bugünküler arasında fark yok yâ! Ahmet bey lâkayda- ne cevap verdi: Hiç fark yok, akşam- ları eve yaklaştığım vakit, gölges de gördüğüm vakit ilk zamanlar nasıl titri- yorsam şimdi de öyle. Fkat o vakit sevgiden- di, şimdi korkudan 23 NİSAN çocuk deyramıdır. maması, obabasile anasını bu iğrenç döğüşte görmemesi için hayatımı bile vermeğe razı idim. Kolumun / şiddetle ağrımasına rağmen boğazımdan hiç bir izürap feryadı çıkmadı. Hata onun, yenileceğini bilmek sevinci ile suratında korkunç bir tebes- süm, galibiyetinin zevkini iyice tatmak emelile yavaş, yavaş omuzlarını çıkararak | Üzerlme doğru yürüdüğünü gördüğüm halde bile gene sustum! Bağırma. mak için dudaklarımı kanaurca- şikârmın bilen yed ile er adımda dı kaçıp vahşi acele ben.. me y rdum. o yaklaş r gözlerimi dan ayırmadan ge Bir an geldi ki durd: kaya uzanan ellerim, dayandı, Deveci koştu gitti, Hükümdar « yollarına devam etti- ler. Biraz sonra deveci gene karşılarına çıktı: - Aman, dedi, de- vemi bulamadım.Genç- lerden biri: — Nasıl bulamadın mı. Bir tarafi bal, öbür tarafı yağ yüklü değil miydi? İkinci atıldı: - Devenin üstünde bir de kadın vardı Üçüncü ilave etti: Kadın gebeydi de galiba! Deveci gene şaştı, — Yahu bunları nasıl biliyorsunuz! dedi, mu- hakkak siz eşkiyasınız, deveyi çevirip malla- rım almış Olacaksınız ki ber şey inceden in- ce hatırımızda. Deveci bağırıp çağır- maya başladı. o sırada oradan geçenler de bir oldular. Hukümdar o- gullarını yakaladıkları gibi oşehrin valisinin huzuruna götürdüler. Deveci işi başından sonuna kadar anlattı. sonra sual cevap sırası üç gence geldi. Vali üçüne birden döndü: — Siz deveyi gördü- eridi, cak bir yer aradi! Birdenbire avucumda soğuk bir şey hisset tim. Bu, aradığım kapının tokmağı idi. Yüzümde onun ispirto kokan nefesini duydum. elim tokmağı çevirdi, ne istediğimi bilmeden oğlumun uyuduğu odadan uzak- laşmak emelile çevirdi. Tokmak döndü.! arkam ser besledi. bir. çeviklikle geri sıçradım. Kapının kanadını örtmek istedim, fakat araya aya ını komuştu.. Kapatmadım! İçeri girdi ve zalim elleri saç- larımı yakaladı. çekti. çekti. bileğine doladı Başımı arkaya ata, soğuk melun bir pençe çıplak göğ de dolaştı. etlerimi trmalıyarak kanatıp acıtarak gömleğimi yırap parçaladı Son bir gayretle kaçma tulmak istedim. Bi dım. buğırmak is nız. ellerimi ç diplerimin kızgın iğneler batıyormuş ıvrandırıcı bir acı İle sızlamasına rağmen, du. ıllarıda | aradı, çıkacak, kurtula- | VEN öğe > nuzmu ?/ — Hayır. — Pek ıl olur da bir gözünün kör, yükü- | nün bal yağ,üzerindeki kadının gebe olduğu- nu -bilirsiniç .. yalan söy lüyorsunuz .. Atm şu kerataları zindan Üç gencin elini ko-| lunu bölayıp muba- fızlar zindana götür- düler. Hukümdar oğul- ai hiç bir kabahatsiz hapsolmalarına kızıp | | ağladılar. Birer iişüyis | büzülüp oturdular Akşam üzeri deveci Kayıkçılar bir su aygırından korkup kaçıyorlar aygır nerede Bulon | | daklarımın kenarından kanları sızıncaya kadar ısırdım. İkimiz de yıruçı birer hay- van” olmuştuk İztiraba dayana- madı, bileğini çekti! kurtulmuştu. Odanın ikinci kapısına koştum. Başım dönüyor, gözlerim kararıyordu.. "Tokmu uzanan ellerimi iki kıskaç, kemiklerimi ezen iki kizgn demir parçası yakaladı. Kollarımı sırtıma doğru çekti. çekti. Kavuşturur gibi kıvırdı Büktü. Omuzlarım çatırdar gibi oldu.. Koltuklatımda dayanılmaz thiş bir ağrı duydum, boynum den çıkıyor sandım. Bütün susmak, bağırmamak gayretime rağmen, boğazımdan boğuk hırıl- tlı bir inlld çıktı, yatağa doğru fırlanldığımı hissederken kendimi 1. Söyledi. Söy irini kalbime yavaş k, biç korkmadan, sarsı duymadan söyledi... | İ k İ | İ j re İ birde baktı ki devesi, | devesi, malları ve ka- DD DA DA Ee YAD Dee Bakalım bulabilecK misiniz? Ağzımı açmdığımdan, yerim- | we yükleri ve karısı sapa salim gelmiş. sağlam dönüp evine! Fakat şu sizin deveyi i. Hemen valinin | görmeden her şeyi bil- yanına koştu mes'eleyi | menize aklım ermedi . anlattı. Şimdi söyleyin bakalım, Vali : devenin bir gözünü öyleyse, dedi, genç-| kör, bir dişinin » eksik, ler kabahatli değil. “in a Onları zindandan çı- Ee duğu Ki nu nasıl anladınız ? karın ve huzuruma ge- i tirin 1. Hukümder oğulları sırayla valinin karşı- sına dizild diler. Val - Affedersiniz evlat- lar. dedi,sizi haksiz ye- tim. Devecinin ten beri bize öğrettiği dikkat sayesinde .. Me- selâ ben baktım ki bü- tün yol boyunca otla- rın bir tarafta bulu- nanlâfı yenmiş öl taraftakiler e Bundan devenin bir gözünün kör olduğunu anladım. Aşkolsun!. Ortanca atıldı: — Ben de, dedei, yer- deki izlere dikkat et- tim devenin üç ayağı- nımizini gördüm. Dö düncüsü yok.. Anldım ki bir ayağı topaldır. — Aşk olsun! Vali sonra gene sor- du: — Peki, dedi, devenin bir dişinin eksik oldu- ğunu nasıl anladınız ? Ee küçükleri atıldı — koparılan otlara baktım, dedi, bir diş yeri eksik koparılmıştı. Anladım ki devenin bir Üç inekten biri kaçmış, nere-| dişi yoktur. ye saklanmış, arayın gösterin bitmedi arandı, küçük başını kanatlarının son bir defa çırptı, uçtu gitti! Kuçük pervane kurtuldu. Onu ben kurtardım.. Beni kim kurtaracak? “Üç günün var. İyice düşün, karar vari, dedi. Bu akşam güneş batınca biri bitmiş olacak. Yarın Pazar, Pazartesi akşamı cevap istiyor. Pazanesi! Ne malüm tesadüf. Tam o'iğrenç gecenin haftası! Belki de bunu bilerek söyledi. — “Pâzartesi akşami kati ce- vabını İsterim. İyi düşün: Eğer razı olursan hayatımız eskisi gibi devam (eder, yök eğer bumunu kırmıyp da inedında ısrar edersen, üzerine evlenirim ve pek tabliir ki evladımı da yanima alırım. Gözlerimin cansız baku dan, bütün halin bi kuvvet alarak du di den kıpırdanamadığımdan cesret al alark hiç durmadan söyledi. Hem de gülerek söyledi. Sanki neler söyledi? Bunu da biliyor muyum? bir şey duydum, yalnız bir şey. ordan sonra kulaklarım ukan- dı, o zalim cümlenin uğultulu akislerinden başka bir şey duy- madı. Bana nasıl karar vere. bildi? Kimden imdat isteyeyim? Boğulıyorum... Sofadaki emekdar sastn çat- ak sesi ile kendime geldim. Elimde kalem, dizimde zavallı defterimle kim bilir kaç sastur düşünüyorum? Belki de düşün- müyorum! Gözlerim camın Üze- dinde, dışa çıkmak kurtulmak için çırpınıp duran küçük bir pervaneci eketlerini takıp ediyor.. Zavallı pervane, bah- Söyledi! şil ağaçları, güneşli yol- Daha neler dedi bilmiyo Beynimin . içini oyan “Üç günün yar... Düşün, başka bir ş Evet hatta ki rinde b Ann var... yor mini mini koş çuyor.. ır. İşte di eden kurtu- Elimi uzattım, korktu, “kaçtı. avaş oluyorum. Yavaş açum, bir labza | . . Gel Kuruçeşmede amel lik eden Süleymanıf kızı Nimet hanım, evil üst katındaki camla silk ayağı kayı dial ve çok geçmi den ölmüştür, tehlike | yerlerde dururken ihti yatlı olunuz. Kul yureyya isminde bi Üsküdarda o rasladı eski ortağı Nazmidf beş lira ödünç istemi vermeyince çakı İ adamcağızın kulağı kesmiş .* Böyle de taklık olur mu? Dalgınlık Bir gün meşhur w madan «S» beye geldim. Hal ve hafi sordu, sonra da; — Hanım efendi na$ Dedi. Ben güle cevap verdim: —Aman hazret kenf ne gel, benevli değil O vakit özür dilef — Sahi affedersin olmadığınızı geçen £ Hanımefendi de sö! mişti amma ben u tum. Dalğ nlık biraği Gece mi ür mi bili yorum. Saatler yürüyor. Durduf yorum! İşte horoz sesleri.. Ne 0 bah mi oluyor? Tan yeri mi ağarıyor! miyorum.. Adınlık istemiyd Uyanmasınlar! Kimse uy! sın... Tabiat ta uyanmasın! Hayır... bayır... değil Bu gün pazar değil cumartesi martesi Daha pazar geli İnanın bana. “Son gün, O yaklaşmadı ! Koparmaym! Takvimin ını koparmayın ! “Cw kalkmasın... “pazarı gürmü İstemlyorum...* son gür yaklaşık istemiyorum ! E yavrum, küçüğe im tUiyuma irulk m ! sana doya doya bö korkma, güldüm diye #9 ibiş miyim b o, mıldandın ş ağır ın? Ne çüğüm, uyu mek için gözlerini açms! yorum... ne okuyorum ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: