26 Kasım 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Kasım 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

hAdk. öe a Şmilliye ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET,TİR 26 Teşrinisani 1929 DAREHANE—Ankara caddesi. No 100 Telgraf adresi : Mülliyet, Tetanbul Teleton numaraları Astanbal 3071, 3912, 3018 ABONE ÜCRFTLERİ Seyyahlar vıpı;ırvfe ya seyaha't ler. Bu program, Akdeniz'in kaçar gün ikameti temin edecek şekilde aylarca, hatta bazan bir sene evel tertip edilir. İstanbul ziyareti nihayet, bu uzun seya- hat programının iki günlük bir ekğe için Heriç için |Parçasıdır. Seyyahlara sonba- 3 aylğı — ©00 kurüş — G00 kuruş |harda ve ya kışın İstanbulu zi- * Üy K BAE Zui yaret etmeyiniz demek, onlara| 2 e z0 » şehrimize hiç uğramayınız de- mektir. Çünkü seyahat progra- acenteleri tarafından tertip ed'ı—l len yol programını takip eder-| | bütün mühim limanlarında bir-| | Gelen evrak gerl verilme sbalar 10 Kuruştur. içlm Müddeti geçen Gaztte ve matbaaya alt işler müdürjyete mürarcat edilir. Gözetemiz Hânların merajiyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Dün barsret ençok İf enaz 8 derece idi. Bugün havanın poyraz ve kapalı olması mubremeldir. Emil Ludvig Alman alim ve mütefekkiri Emil Ludvig İstanbula geldi. Büyük tarihşinasa — beyamı ho- şamedi ederiz. Emil Ludvig, Ankaraya gidecek ve avdetinde şehrimizde bir konferans vere- cektir. Napoleon'un, Hazreti İsa'nın ve sabık Alman İmpe- ratoru ikinci Wilhelm'in hayat-| ları hakkında yazdığı esetlerle beynelmilel bir şöhret kazanan bu tarihşinasm — konferansını Türk münevverleri sabırsızlık- la bekliyecektir. Emil Ludvig memleketimize Yunanistan'dan geliyor. Yunan gazetelerinde o- kuduğu'muza göre, Atina'dan geçerken, gazeteciler tarihşinas ile mülâkat yapmışlar ve kendi- sine, dini, mezhebi hakkında çirkin sualler tevcit Emil Ludvig musevi iken çocu- kluğunda Hrıstiyan olmuş ve sonra tekrar eski dinine avdet nuün esbabmı sormuşlar ve ölü-| sünün papaslar — tarafından mı| yoksa hahamlar tarafından mı kaldırılacağını bilmek istemiş- ler. Emil Ludvig tabii bu müna sebetsiz suallere, bir ilim adamı mı İstanbuldaki hava vaziyeti- ne göre değil, Fas, Tunus, Cezair, Mısır, Filistin Suriye ve Fransa ile İtalya'nın cenup sa- hillerindeki mevsime göre tan- zim edilmiştir. Sırf İstanbulun!| yyahların meselâ Mısır'a yazın güneşi içinde gitmel'erini bek- lermek beyhudedir. Bu münasebetle şunu da söy liyelim ki bu sene memleketi- mize ve Avrupa'ya pek az sey- yah gelecektir. Amerikadaki büyük mali buhran bir çok ser- vetleri silmiş süpürmüştür. Bu yüzden seyahata çıkmağa niy- eti olan bir çok Amerikalılar bu niyetlerinden vazgeçmişlerdir. Gazetelerin yazdığına göre, ev- velce vapurlarda yerler'ni ay- ırtıp ta son vaziyet üzerine se- yahattan;sarfın nazar ettikleri- ni bildirenler binlere baliğ ol-| müştür. FELEK İNGİLİZ VELİAHDİ | Bu zat hakkında tuhaf tuhaf şeyler söylerler. Bir çok garip şeylere merakı olduğu, pek çok tandır, Fransızlara göre attan |düşme dan düşer. Avrupa gazeteleri bu garip âdetli veliahtin son gün- lerde iki üç tane yün yelek ve atkı ördüğünü ve bunun erkek- ler arasmda derhal moda oldu |ğunu yazıyorlar. Vakıa öteden- na yakışır lisan ile cevap ver-|beri İngiliz veliahtleri dünyaya miştir. Emil Ludvig'in memleketi- mizi Yunanistandan sonra zi- yareti iyi olmuştur. Çünkü ora-| daki taassuba mukabil, burada- ki liberal ve lâyik zihniyet bü- yük bir tezat şeklinde nazarına çarpacaktır. Türkiye'de misafir bulunduğu müddet zarfında di- ni ve mezhebi aslâ mevzubahs olmamalıdır. Dinin tarihi hak- kında dünyanın en mükemmel eserini yazan bir alime hangi dine mensup olduğunu sormak ayıptır. O bizi bir Alman tarih- şinası olarak ziyaret ettiğini söylüyor. Biz ona dünya müte- fekkiri sıfatile hoşgeldin deriz, ... Seyyah mevsimi moda veren adamlardır. . Lükin bu moda alel'ekser giyim ve kı- hık sabesına inhisar etmekte idi. Şimdi bir de örgü modası çık tı. , Dua edelim de Veliahtlerin bütün iş ve âdetleri moda olma- sın. , . Sonra dünyanım hali neye varır. .. Attan düşe düşe... Ben Gal prensinin bu örgü merakını beyenmedim. Eli alışır da günün birinde milletinin ba- şına bir çorap örebilir. UNUTULAN TÜRKÇE Bir iki gün evel gazeteye eski |Osmanlı devri ricalinden bir za tin oğlu gelir ve gazetede inti- şar etmiş olan bir”haberi tashih ettirmek ister. . Haber cereyanı içinde çalka- havası daha müsaittir diye se-| rökoru kendisindedir.| etmişti. Yunan gazetecileri bu-| Her sene lâakal 10 defa hayvan'ne etmesi ni beklerler, —h Mösyö — Ne var? Neden in- liyorsun? Madam — Hastayım; ağrım Vvar, Mösyö — Nerende? Madam — Her tarafımda. Mösyö — Bu ağrılar sana bu yaz ârız oldu. | —Madam — Evet. Mösyö — Sen kendine bak- tırmalısın. Madafh — Baktırmalıyım ya. gey itiraf edebilirim. Madam — Ne? e gittim. | Madam — O da kim? | —Mösyö — Doktor Mulin ca- etmişler. şeylerde mütehassıs ve şampi-'/nımn, hani bu yaz tanıştık. İyon olduğu da cümlei rivayat-| | Madam — Anladım. Peki a- |ma ona neden gittin? Mösyö — Gelip seni müaye- söyledim. Madam — Ben onu istemem. Mösyö — İstemez misin? — | — Katiyen istemem.!| — Neden, hoşlanmı- yor musun? Madam — Hoşlanıp hoşlan- | mamak meselesi değil. Mösyö — Ya nedir? Madam — Kendimi Mulin'e tedavi ettirmek istemiyorum. | Mösyö — Amma çok iyi dok-| tor. Herkes methediyor. ıdam — Olabilir. Fakat se-, Azara a anaraman yüses ai aaaammarı yı anlattıkları zaman, aklıma şu fıkra geldi: Köylünün biri oğlunu, oku- mak için şehre göndermiş. Ço- cuk bir kaç sene kaldıktan sonra köye dönmüş, babasile tarlayı gezcrken yerde boylu boyuna ya tan bir tarak görmüş / ve sor. muş. . — Baba şunun ismi neydi u- nutmuşum? Oğlunun daha iki sene evel kullandığı şeyin ismini unutmuş | Mösyö — Şu halde sana bifı Mösyö — Dün Mösyö Mulin'| SeZanızı Versin. nan gazetelerde bir yanlı; dis çıkabilmesi kadar tabii bir şey olmadığından, bu haberi göstermesi, o ane kadar Fransız ça görüşen zattan Türkçe reca edilirse de bilmediğini huşunet-| le söyler.., gibi görünmesine kızan köylü: — Ucuma bas, sana söyler! ce| wabımı vermiş.. Çocuk ta tara-| # ucuna basınca sapı boylu bo| yunca kalkıp çocuğun patlamış. Gazetelerde garip bir hava- diş gördük: Türk seyahin Ce- miyeti Amerikalı seyyahlara İstanbula kışın değil yazın gel melerini — tavsiye — edeci Biz, bir seyyahin cemiyetii in, Amerikalı seyyahların hangi Şerait içinde seyahat etmekte olduklarını anlıyamayışı itibari- le bu haberi şayanı dikkat bul- duk. Gelen Amerikalı seyyah- Bu garip zihniyet karşısında, arkadaşlar da Türkçe bilen bir tercümanla gelmesini, pek haklı olarak, bilmukabele - söylerler. Ancak bundan sonradır ki şikâ- Sapm ihtarile aklı başına ge- len delikanlı, canının acısından: — Vay canına (yandığım) ta rağı...der.... Zavallı Türkçe seni bazıları ne çabuk unutmak ister! FELEK üşmemek, bayılmamak bir- denbire avazım çıktığı kadar bağırmamak için karyolanın de- imirlerine yapıştım, sandalyaya kuvvetle abandım ve kendi ken- dime telkin verdim: — Hanmra dikkat.. var! Sabırlı ol... O gittikçe kısılan, - boğulan fakat ruhun derinliğine akan a- ların pek azı yalnız İstanbulu AŞK GÜNEŞİ Etem iİzzet ozraan Tehlike Sorgumu çok dikkatla dinle- |danınr dolduran düşman lTâşele- di., Dikkat anlarında bışmıınmn ezilmiş başları üzerinden hızla dikiyor hiç kıpranmadan' yürüyüp İzmir yoluna indiğini dinliyor. Sargihın dışında kalan gördüm. Fakat ben yalnız Yu- yüz derileri acı acı buruştu: nan ordularının imha edildiği- ,— Hiç yaralanmak istemez- ni değil, İzmiri de bir kere ol- nım! O bana kuvvet verdi, on- dim!.. — N sun doyasıya görmek isterdim, dan cesaret buldum, onda ken- ,Dedi bir saniye durdu, geniş| Sesi titremeye başlamıştı. Bir di benliğimi tanıdım. Vatanı- bir nefes aldı, sesi inceldi, kadi-|saniye sustu. Sonra gene uzun, min kurtuluşunda onun kurtu- ı:llcşti,bir vıyeıe_ns_el nağmesi gi|derin, bütün ciğerleri dolduran İuşunu aradım, kendi sevgimde bi ağır ağır, içli içli söyledi: bir nefes daha aldı: vatan sevgimi tattım . Dumlupınarda — yaralan-| — Hamlendi çok derin bir| Bu sözleri söylerken onun ü yarama dokundunuz |gözlerinde ne vardı, nasıldı bil- Sesi daha ağırlaştı, daha hü-| Dedi; anlatmaya devam etti: 'miyorum! Benim gözlerim ya- zünlendi, sanki damarlarımda- | — Göreceğim .. görmek iste- şardı, başım döndü ve bir kaç ti bö kanı çeken bir cazibe diğim daha o kadar çok şey var damla kaynar yaş yanaklarım- ve sıcaklık buldu: ki! Hele Hamra o hepsinin ba- dan elimin üzerine yuvarlandı! — Askerimizin muharebe mey-) şında geliyor ,. | latıyordu: —O benim her şeyimdir. Kendim, ömrüm, sevgim, vata- dim! henk dolu tatlı sesile gene an- / şım .. Bunlar hiç, Fakat bir ke- Mösyö, 45 yaşında, akpak. Madam, 27 yaşında, çok güzel İkancım amma, manasız deği bir kadın, Sabah. İkisi de yataktadır. Kahvaltının gelmesi- 1im, .. nin de bana danışmadan ona gi| dişin tuhaf. Mösyö — Ne bileyim ben. İs- İmi ağzından düşmüyor. Daha dün: “Şu doktor Mülinin istik-| bali pek parlak!,, diyordun. — | Madam — Bu başka. İstik- bali parlak olan daha — bir çok| kimseler tanryorum', ki şahsen| lonlara itimat edemem. Mösyö — Affedersin. Amma| Jolan oldu, bugün gelecek . | Madam — Gelecek mi? Mösyö — Evet, nerdeyse ge- lır. Madam — Allah ikinizin de Mösyö — Rica ederim hüsnü muamele et. Madam — İşte bu biraz güç. Mösyö — Neden? 'Madam — Çünki Mösyö — Çünkü nedir? Madam — Çünkü fazla genç. Garip bir gülmesi var. Mösyö — Dikkat etmedim. Madam — Sen zaten neye di- kkat edersii Mösyö'—- Ondan — şimdilik hoşlanmıyorsun amma, bu kere kendini thlâyene ettirirsen bir daha başkasını istemezsin.Dün bilsen senin için neler söyledi.. Madam — Neler söyledi? Mösyö — Rahatsızlığından bahsetti. Madam — Bilmez ki, Mösyö — Ben anlattım.. Bu nun üzerine senin huyunu hul- kunu tarif etti, şaştım doğru- mi? Mösyö — İstiyorum, benim hatırım için kendini muayene ettir. Madam — Peki.Haydi çabuk kalk, ben de kalkayım. Mösyö — Sen kalkma. Madam — Niçin? Mösyö — Seni yatakta mu- ayene etmek istediğini söyledi. | Madam — İşte bu olamaz....! O genç doktoru yatakta kabul edemem, Mösyö — Çocukluk — etme. Seni müuayene edecekarkanı dinliyecek, . Madam — Göğsümü dinliye- cek.. Mösyö — Tabil ?.. Ne çıkar? Madam — Kuzum ısrar etme su... Yaman bir doktor. ikendini kurtarmış ve hatta on- JAN. AO Madam — Demek gelecek ? |lara karşı rakhbete girişmiştir. LİL DAGOVER Mösyö — Evet, sekiz buçuk-|harpte galibiyetimizi tastik e- JAN TULU ta. denler pek yakında iktisat har- GASTON -Madam — Mutlak kendimi |binde de muzafferiyetimizi iti- PİYER B:'â;o göstermemi — istiyorsun öyle|raf edeceklerdir . l yarın akşam OPERA SİNEMASI Fransada çevirlimiş VI BON DS nam çok mükemmel sesli filmi gösterilecektir. Bu eserin mümessilesi büyük ve sevimli artist Ko MT A Nısz * KUNYK Sahnelerin birinde güzel Venüs rolünde temamile çıplak görüm mektedir. Diğer mümessiller ANDRE ROAN ve JAN MURA di 160 Ve 21448 tt EDUARDO BİANKO ile meşhuf NDA Mösyö — Yavrum, doktor er kek sayılmaz. Madam — Rica ederim üzme Mösyö — Ben de sana rica e-| derim. Hatırım için bırak, dok| tor Mulin seni yatakta muaye- ne etsin. VÜĞ Fer gün sast Madam — Peki hatırın büyü-! Ş ariintin ork ktür. Amma sen sakın odadan/ #EREEEEERENEN Flalarde zam çiyat yoktür çıkma Mösyö — Ayıp olur.., Ben gülünç olmak istemem. Karımı | beş dakika doktorla yalnız bıra| kamaz mıyım?.. Kuzum bunu| benden isteme. Madam — Alâ! — Ben senin her istediğini yapayım, sen be- nim bir ded yapma. . Sen Sokağa y: çi e kıskanır kızar sın, sonra beni doktorün kolları arasına atarsın. Mösyö — Saçmalama. ADNEY NELOJİ KDA san'afının tamamile ve şarkılı bu hakiki çevheri yarın akşam EMBA sinemasında svketir. Kıs (&apı çalınır) adam — Kapı çalındı. Mösyö — Doktordur, kuzum) aksilik etme, | Madam — Sırf hatırın için et! miyeceğim,. aa Bdan Madam bir müddet yalnız ka lır, Biraz sonra kapı açılır, ko- cası doktora yol verir: —Buyurun, işte hastanız. Si zi yalnız bırakıyorum.. Rahat rahat muayene — edin. (Kapıyı kapayıp çekilir). Doktor — Canmn sevgilim!. Madam — Sevgili yavrum! .. Amma kurnazlığımıza diyecek yok. Doktor — Evet, amma vakit kaybetmeyelim! (Ve madamın kocası, içeriki odada bir gazete- nin başmakalesini okur). M. T Ti Devlet bankası Mektepliler —müsabakasının 28 inci hafta 3 üncülüğünü Bur- sa lisesi talebesinden 184 Nec-ı mettin B. kaşanmıştır." Yazısı| şudur: «İşte Haftanın ön mühim ha- beri... Tamamen milli serma-| yedarlardan mürekkep ve Türk| kafasile idare edilecek olan bu Banka hiç şüphesiz Türk ikti- sadiyatının yükselmesinde bü- yük bir amil olacaktı>. Millt mücadeleye kadar tama- men ecnebi idaresinde olan ik-| tisadiyatımız — boyunduruktan HEYECANLI BİR HABER ASRİ SİNEKMANIN yalnız bu akşam için tettip etiği büyük Gala Suvaresinde, Ampilf dö Pari müzikhollünden maruf İspanyol şantözü ROZİTA BARRİOS & KASTRO Gitarist virtüozün İştirakile zengin repertavarından Mmüntahap parçalar taganni edecektir. İttihadı Milit Türk sigorta şirketi — Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir 2 Merkezi İdaresi: Galatada Ünyon Hanındadı! Acnresi ubuyn yan şehirlerde acente aranınakta dU" 'elefon : Beyoğlu - 2003 Iİstanbul Haftası? Bu bir mecmua ve ya gazete değildir, fakat hem gazeteniz hem mecmuanız olacaktır, Daha açık ve bir kellme Hc: Kendiniz. Mümessilleri lilılx Sinemasında b EST UBİÇ in şaheseri Eğer devlet bankasının açıl- BERNARD GÖÇKE masını büyük Millet Meclisimizi kabul ederse bu zaman daha a- zalacaktır. Büyük İstiklâl har- binde mucizeler yaratarak kur-l tulan Türkün yaptığı her inkı- dünyanın en büyük filmidir. OmUmErR, HZZOZ lâp bütün dünyaya hayret ve kendisine karşı ülvi hisler uyan dırmaktadır. Türkün lâyemut Cümhüriyeti esaret altında olan milletlere nümune olmaktadır. Türk iktisadi hayatta da gün- den güne yükseliyor. Daha tedir. Bu banka bilhassa Türk- ler tarafından idare edildikten sonra ticaret ve paramız yükse- lecek manen refah içinde olan Türk maddetende müreffeh bir vaziyette olacaktır. Çok temen- ni ederiz ki bu banka Meclisi- TALEBE PERENS mı min ilk temsili Mümessilleri RAMON NOVARO ve NOİ ŞERER, Yerlerinizi evvelden *” tik ediniz * azzam Metro Göldvin Mayer el sp gi iern A Otomobil mümyeı”;' (Devlet bankası) açılmadan mil H mamulâtımızın dünya piya-| sasında gördüğü rağbet meselâ İzmir halılarının ihracata eski- miz tarafından kabul edilsin. İlerde yine Türkler başka dev- letlere iktisat sahasında da nü- müne olacaktır. rudu, dilim çekildi, kafamın içi bomboş kaldı! Yalnız damarla- rımım yarılıp içindeki kanı fış- kırtacak gibi gerildiğini, kalbi- min yerinden sökülüp fırlaya- cak gibi çarptığını hissediyor-| dum . O.. devam ediyordu: — Gözlerim açılmış, açılma- mış,. Ben yaşamış yaşamamı-| Te olsun onu görmek, memleke- timin kurtuluşundaki çoşkun hürriyetle bir kerecik kollarım arasında sıkmak isterim, Mem- leketimizi kurmak, kurtarmak ve güneşe yeni bir Türkiye yük- seltmek bizim müşterek dava ve düşünüğümüzdü. Beraber çalıştık ve beraber kendimizi bu davanın zaferine adak ettik. İDava yalnız bizim değil hepi- mizin, bütün milletin davasıdır. Artık bu dava kazanıldı. İçimiz- de Türk vatanmım hudutsuz kat o nerede?. Yaşıyor mu, bu kurtuluş hurriyetini gördü mü, bu kurtarış ve kurtuluştaki aza- meti hissetti mi, temiz ve bü- yük vatan davasındaki — doyul- maz korkuyu ciğerlerine indire- bildi mi?, Yer yüzünün ilk def'a şahidi olduğu bu muazzam tu- kuun yürüyüş ve yükselişinde belki daha bir çok vazifelerimiz olacaktır. Fakat bu gün için be- nim tek işim her şeyden evel o- Diyebilmek olacaktır. Eğer onu bulamazsam, onu ömrümün sonuna kadar kaybetmişsem ethinim ki dünya daima gözleri- me karanlık kalacaktır. Gözle- rimdeki yaş seli çoğalmıştı. Hınçkırmaktan, hüngür hüngür burriyet ve emniyeti var, Ben Boğazım trkandı, nefesim ku-İde ölmedim ve yaşıyorum. Fas|adım daha atacak, CAOO İ üzerine düşecek, onun boynuna sartlacak: işte karşındayım, Mes'uduz. Va- tarumızın kurtuluşunda kendi kurtuluşumuzu bulduk! .. geriye itti, Kendine gel... tım galiba? Kalktınız. .. sanki dilime vurulan bir balyoz ağırlığının verdiği tutukluk için de bir an . Sonra çok, yorgun ve durgun bir sesle: —- Hamra'nızı nasıl kaybetti- niz? Birdenbire sanki — Hasan ben.. Hamra'n..İni bulduğuna sevinen yırtı6! heyecanla: — Fakat, bu cümleyi N€ sinden çok fazla olması Türk| — Haftanın en mühim haberi bu| ; 610 kapalı Fiat otemobili Z) san iktisadiyatının İlerde alacağı güzel havadisten başka ne ola- dal bedesteninde müzayede mahell'” ek mevkii tahkim etmek- tılacaktır. bir Ka dar Hamra gibi .oyı.dunı’w,, Diye haykıracaktım. Bilmi-|dedi.. durdu... bekledi: yorum, nasıl oldu?. Sanki meç-|dım, ben de durdum. hul ve demir bir el başımı tuttu,|mi, iki mi, ne, ne kadar Bir saniye bilmiyer rum. Fakat bu sorgu çok dimi toparlata bildi nu aramak, bulmak, ona sesimin| — dedi. Ve tekrar Hasan'ın se-|meti işletti: bütün gücüyle: sile kendime geldim: — Tuhaf şey. .. — Hamral, — Hişt..ne yapıyorsun , . | yerinde olmuş. Çünkü banâ "L. ve — Hanımfendi, canınızı sık-| dedim ve.. devam miın:ww — Sevgilinizin sesi de dedi. Dehşetli bir mücadele ve kisine mi benziyordu? Daha tuhaf oldu, acele geelt' — Evet tıpkı tıpkısma: dedi, ilâve etti: — Fakat niçin bu son — Rica ederim efendim. Çoklrinizde sesiniz değişti?: gözle li | ağlamaktan korkuyordum. Ne|lmütehassis oldum da. , — Size öyle geliyor olduğumu, ne yaptığımı bilmez| diyebildim. Ve.. gene dilimin| —— Acaba? gibi yerimden hılıılktıiıım, bir|ucuna geldi, kendimi tutamadım| — —. Evet. .. adım attığımı hatırlıyorum, Bir| sordum: — İ MEDİ a hry»hg: SA Kİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: