15 Haziran 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

15 Haziran 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

'srın Ümdesi “Milliyet” tir. 5 HAZİRAN 1930 İ »AREHANE — Ankara caddesi 100 Telgraf adresi: Milliyet, Te ya:' Telefon numaralarır 4 Oİstanbul 3911, 3912, 3813 ? A İMABONE ÜCRETLERİ Türki; Hariç için ('uı 400 Ğı'mıî"m 'kuruş bdk 750 1400 . 1400 2700 ı l rekik geri verilmez aylileti geçen nushalar 10 kuruştur. vâzete ve matbaaya ait işler içiai *alidüriyete müracaat edilir etemiz ilânların mes'uliyetini Ge kabul etmez. “GUGÜNKÜ HAVA mün heratet n çok 29 K Gü Gerece idi — Bugün ÜŞ — z bava açık olacaktır. Tüzgür | .. ' İie12 :Yanlıs galiba ! | | | l—-zamettin Nazifle çalışma İW imiz ve çalışma katları- b eraber düşüyor. Arasıra (ei imizin daha intişar etme- Sazılarımızı okuruz.. Ekse- ve düşünüş tarzlarımız t ine uyar. Dün bundan bah *i cen kendisine sordum: X “Yahu benim deliliğimden » len yoktur amma ekseri 'Erde senlen birleşiyorum. Üövet! Her halde benim mü yanlışlık olmalı! dedi kâ hiç bir deli deliliği Ka N n G. B. biraderimize ithaf & de çıkan —“Noemzeti inde bir gazete var, P 1 haziran nüshasında Ga- Çeyin “Beuten” de yaptığı Üneticesi “Beute 4 - Türk Bti 2” şeklinde yazılı, di- ında da Viyanaya 6- İik maçlardan : bahsöder- artesi, Viner - sport | “Latanbul muhteliti” Pa tova ile “İstanbul muh- ü 'ıî“.ı z vesika neşrine meraklı- tn için bu gazetenin | buraya — naklettim.| ki bu gazete de Al- | Hutbul Federasyonu gibi , lâkin bu mütevali zü- lanı dikkat değil mi? Ga-| iyın türnesini — tertip e- sturya klübü etrafa ne alümat — vermiş değil| ) neşriyat ile şimdi bir de | tekti meselesi çıkı-[ Küki Fenerbahçe meselesi | Vlmiş gibi. Nasihat sa- | Avusturya klübüne | |nasihat verseniz fena y İ ılı' lı. Sadun G.B. bıra-| ; Matbuat hatıralarım Hakkı ve Ihsan Paşalar - Adil ve Ihsan kabinesi - Tevfik Fikretin menkâp oluşu - Trablus Garp muharebesi - Balkan harbinin zuhuru Meşcutiyetin ilk - senelerinde orta- lığı yoran Sğit Paşa ve Kmil Paşa gürültülerinden sonra gelen Hüseyin Hilmi Paşa kabinesi de çok yaşıya- mamış ve nihayet Hakkı Paşa “adlü ihsan,, 'programile sadarete — getiril- mişti. Mektebi mülkiyenin yetiştirdi- ği Hakkı Paşa uzün seneler hukuk |mektebinde ders vermiş. Babrali hu- kuk müşavirliğinde bulutarak hari- ciye işlerinde pişmiş ve düzgün mes- leğile, doğruluğu ile çek iyi ad ka- zanmış pek kıymetli bir. Türk şahsi- yetiridi.Hiriciye nezaretine gene mek tebi mülkiyenin yetiştirdiği merhum| Rifat Paşayı Sadrazam Hakkı Paşa işti. Rifat Paşa dahi mektep- tığı 1884 senesindenberi harici izmetlerinde buluşarak Abdülha- de evvelâ Atina elçiliğine, elçiliğine geç ; ve bu bir mühim vak'a olmüş tu. Çünkü Rifat Paşa ile Türküye, Londraya Nk defa olarak bir halis| , Türk elçi yollıyabilmişti. Rifat Paşa ya kadar Londra büyük elçiliğine ka- tolik Rüstem Paşalar, Kara Todori ve Mosöros Paşalar gönderildiği İngiliz hükümeti kendi ma Türk olmıyan ciçi istemeği adeta bir protokol şekline sokmuştu, Abdül hamidin Rifat Paşayı Londra büyük elçiliğine kabul ettirebilmiş olması © zaman İçiş çok mühim bir siyasi hâ dise idi. İşte “Adil ve İhsan,, programile gelen Merhum Hakkı Paşa kabinesi- de Rifat Paşa gibi çok sevilmiş bir zatın bulunması memleketin münev verleri nazarında çok iyi bir tesir yapmıştı. Hakkı ve Rifat Paşa merhumlar benim mektep hayatımda ağabey- lerimdiler. Mektebi Mülkiyeye gü diğim 1882 senesinde Hakkı ve Ri- fat Beyler mektebin son — sınıfında idi. Kendilerile bir sene mektep da- me altında bulunmuştum. — Ve bu iki çok münevver zatlarla sonraları saf dostluklar - kurmuştum. — Hakkı Paşa tam manasile bir &limdi, siya- set tarihi üstadı idi, doğru ve temiz düşünceli ve çok —iyi yürekli idi. in Kin ve garazı hiç yüreğinde yaşat-| mamıp bir zat idi. Mevkü yükseldik çe onun yüreğindeki ve ruhunda- ki iyi duygular — yükseliyordu ve “Adil ve İhsan,, programını çok sa- mimi surette tatbik — için gelmişti. Rilat Paşa sön derece mazik, iyi ahlâklı, geniş düşünceli ve siyasi görüsleri son derece isabetli bir ve- zir idi. Mütarekeden sonra evvelâ Berlinde, sonra Münihte iki seneden ziyade vatanımızdan uzak yaşadığı- miz / zaman Rifat Pş. merbum, Mü ——— ——— Mes'ul Müdürlerinin halini pek i ifade eder. “Tur çaldılar Bandırmadan” “Parmağımı Bandırmadan” “Şimdi benim halim yamaz "Mustantiği kandırmadan” Mes'ul Müdürler de böyledi. Yazıları şeyleri şıfa niyetine e- zelden kabul etmişlerdir, lâkin kendi yazılarından başkasından haberdar değildirler, hatta ba- nezdine dai-| | nihte toplanan Türk milliyetçilerinin hepsine babalık ederdi. Ve ben de Münihte - kaldığım iki büçuk sene- de Rifat Pş. yi çok yakından tanı- mak fırsatını bulmuştum. Ve bu zatı yürekten sevmiştim. İttihatçilar, —meşrutiyetin — bap langıcında Hakkı Paşayi Maarif ne- zaretine ve sonra Dahiliye nezareti- ne getirerek onun ününden istifade etmişlerdi. Rifat Paşayi dahi mer- ikinin yerine İstanbul m çıkartarak ayni siyaseti yapmış- Bu iki Zatmn içinde bulunduğu ye- ni kabine İstanbulda çalkanan fena dedikoduları için dür. el muhalif irtmek, doğru söy lerini kıstırmak gihi fena yollara sa- pan İttihat kömltesinin Sekter üzala- ri Hakkı ve Rifat Pasaların tanınmış yetleri arkasında yaptıkları ha- unutturmak istiyorlardı. Ve nedamet yoluna gi Onlar koca Tevfik Pikreti 'na halde darıltmışlı Abdülhamit vaktı de istibdadın amansız düşman: bütün gençliğin emin kiblesi olan h büyük şair, Galatasaray mektehin- de müdürlük ve hocalık vazifeleri- ni kabul ederek orada çak kıymet- li bir nesil yetiştirmeğe — çalışır- ken Fikret merhumun hiç iğrilmek bilmiyen huyuna İttihat reisleri da- yanamamışlar ve onu kaçırmışlardı. Daha biraz sonra Tevfik Fikret bü- tün bütün İttihat aleyhtarı olmuştu. Ve meşhur. “Hanı yağmâ,, — man- zümesini söylemişti. Bu manzumc, Abdülhamit vaktinde merhum Kema- Hin vatan güirleri gibi el yazısile yazıl- mış olarak meşrutiyette elden ele geziyordu. Ve "Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi,, mısramı bütün gençlik ezbere biliyordu. Tevfik Fikret merhumun Bebek tepesindeki “Aşiyan,, © onu sevenle- ve onun doğru özüne tapanların imi ziyaretgâhı olmuştu. Ve buna muharr yenleriz taları |en çok Doktor Nâzım kızıyordu ve elinden gelne Tevfik suda boğacaktı. İşte Hakkı Paşanın “Adil ve İh- programir kabinesi bu Heye- vakitte teşekkül eylediği için 'usan Meclisinde ve hariçte, de- diğim gibi, — çok iyi bir tesir — yap- mıştı. Hakkı Paşanın kabinesinde kıymetli ve değerli daha başka zatlar dahi vardı. ikreti bir kaşık Hakkı Paşa kabinesinin memleke- te getirdiği muvakkat sükünet se mnelerinde evvelki mekalemde yazdı- ğrm üzere Avrupa tetkik seyahatleri yapılıyordu. Türkler kalabalık küt- İelerle, Avusturyayi, İtalyayi, Pran- sa ve Almanyayi sıra ile geziyorlar- dı. 1911 deki Almanya seyahatini Servetifünun namına ben tertip ettir- miş olduğumu yazmıştım. Bu se- yahat çok iyi hatıralar — bırakmıştı, Hayif ki seyahatten dönüşümüzle beraber emperyalist Avrupa devlet- lerinin Şarkta tutuşturmak istedikle- ri siyasl — yangınım ilk gürültüsü Trablusgarp müharebesile — birdea bire patlamıştı. Ve zavallı Hakki Paşa kabinesi istifasını vermeğe mec- zen dalgınlığa gelirse ondan da | bur kalmıştı. haberleri olmaz... Halbuki gaze- tede bir namülâyim şey çıktımı yapışırlar Mes'ul Müdürün ya- kasmna.. Bereket versin ki mah- kemelerimiz âdildir de mesele ekseri yürek oynaması ve beraet | Umumi harpten evvel Avrupanın altı büyük devleti (İngiltere, Fra ga, Ruaya, İtalya, Avusturya, Al- manya) Sark siyasetine müşterek vu- rette bâkim idiler, Onlar Osmanlı| devletinin her işine karışırlardı, he- men her istediklerini Ve altısmın verdiği müşterek karı . ma yaptırrlardı.| müsamahalar temin ederdi. Ve allı devletin siyaset dolabı. böyle döner- |di. İşte bu nevi dolaplardan bi tanesi de İtalyanın Trablusgarbi maşına müsaade vermiş ve diğer beş devlet başka - türlü tavizleri giz- lit — temin etmişlerdi. İtalya 1911 Teşrintevvelinde birdenbire bize Ül- timatom verip harp ilân etmişti. Ve diğer beş devlet dahi komlik suret- te bitaraflık ilân etmişlerdi. Trablusgarp harbi Türk münev- werlerinin en parlak ve havsalaya sığmıyacak kadar fevkalâde kahra- manlıklarile doludur. — Paris' - Ata- (gemiliter olan şimdiki Parit Büyük |Elçimiz Fetki Bey gizli bir yoldan İhemen Trablusgarp çöllerine geçi- vermişti. Enver Paşa ve onun gibi |duha çok genç kahraman fedakârlar İmuharebe meydanına atılıp amansız bir çete muharebesine başlamışlardı. İtalya o tarihle Rodos ile 12 adayi işgal etmişti. latanbul matbüuatı haklı, heyecana ramı Bu gibi vak'alarda dai. görülen ve siyaset noktai naza- sından kıymetsiz olan hareki u. 1908 de Avı e Hersek'i tesmen üzerine Avusturya fesler nasıl atrlıp büşle lâhlar geçmişidise, Trablusgarp har- bi üstüne İtalyanlarla hiç münase- bette bul atmak yeminleri — edili- mse makarna (Tanin) gazetesi — makarna boykotunun ve yeminin başında idi. Halbuki — bunlar hiç pratik ne- miyor. — Bir avüç — kalıra ârın Trüblusgarp çöllerin- kları harikalar — dahi faide rdu. — Çünkü Trablusgarpla aramızda aşamıyacağımız — denizler vardı. Orası — asırlardanberi bizim müstemleke vilâyetimizdi amma Os manlı imperatorluğu oraya munta zam bir deniz yolculuğu bile kura- Umamıştı. — Trablusgarba - gönderilen valiler ve kumandanlar İtalyan va- purlarile gider gelirlerdi. İtalya çok- tan Trablusgarbi maddi sürette ken- İdine maletmişti. Trablusta postane açınış, bankalar kurmuş, muntazam vapur hatları işletir. — olmuştu. Ve| İbu hal elli senedir devam edip gidi- yordu. na cek Trablusgarp muharebesinin —acı neticesine katlanıp derhal işi kapat- mak lâzimgelirdi. Fakat muhit ve fi- kirler buna müsait — değildi. Hele| İttihatçıların merkezindeki ifratçılar, buna hiç yanaşamiyorlardı. Bunu da itiraf etmeli - ki bazr fikirler — kolay düşünülür ve söylenir fakat yapma-, çok zordür, Nötice şu oldu: Yus stan bütün SAkdenini — kendine müsait buldu, “Adalarda ve sahiller. imizde istediği iğleri ve propagan- daları yaptı. — Balkan devletleri Rus- ya çarlığının kanadi - altına sığınıp Balkan ittifakmı — imzaladılar. bunlardan haber alamıyorduk. 8 |münferit kahramanlarımızın uzak ve kurak çöllerde — yapabildikleri akın hikâyelerile teselli - bulüyorduk. Ve birdenbire acıklı Balkan — harbinin karşısında kaldık. - Balkan harbi pat mmadan İstanbulda — Sait Paşa bir daha Sadarete gelmiş. Meclisi da- Bitabilmek için türlü türlü işler çıkar, mıştı. Ve nihayet “Büyük kabine,,| denilen (Gazi Muhtar Pş.) kabinesi ilctidar mevküne gelip — İttihatçılar bir müddet ortadan — çekilmişlerdi. Artık Balkanları kan götürüyordu. AHMET İHSAN Nişan yüzüğü Galatasaday'da 928” yazılı bir nışan bu- lunmuştur. Sahibi — gazetemiz yazı işleri müdürlüğüne müra- caatla yüzüğü alabilir. IST “Neriman 1 dera dalresinden: O kadm - Cemil Bey Seniha hanımı seviyor- du. Seviştikleri muhakkaktı, görünü- " y lryordu. Senihanın Cemile bakışlarından sevdası belli oluyordu. İşte Zehra Hanım, bu iki gencin aşkını çekemiyordu. Yok; pardon, Zehra Hanımın çekemediği yalnız Ce mil'le Seniha'nın aşkı değildi; hayır, Zehra hanım hiç bir kadınla erkeğin sevişmesine tahammül edemez, hiç | kimsenin açkını çekemezdi. Zehra hanımı, müddeti ömründi kindi; amma çok çirkindi. | —Çok çirkin olai Zehta Ranım, bu | çirkinliğinin acısını, hayatta sevilme. mak için fırsat gözler ve fırsatını bul du mu sevişenlerin aralarını açardı. Bir gece, bir ahbap ziyafetinde Zeh ra Hanımla Cemil Bey, sofrada yan- yana tesadüf ettiler. Masanın öbür, rılmıyordu. O gece bi liği de üstündeydi. Zehra Ha- İnum bir aralık içini çekti amma acıyorum. Cemil gülümsiyerek sordu: — Neden efendim? Cemile doğru eğildi — Bilmiyor musunuz?.. Senihanın polis bafiyesi oldu- gunu?. Beline iğne batırılmış gibi — irkildi ve birden kendini toplayıp protesto eti gelir hanımefendi? Şaka söylemiyorum ki... Sizin, polisin, emniyeti umumiyenin kadın lar, hafiyeler istihdam ettiğin den haberiniz yok mu? Seniha bun- lardan biridir. Cemilin gırtlağı düğümlendi: — Nerden biliyorsunuz? — İşte bunu söylemem; amma e- minim. — Müsaade ediniz de buna ben emin olmryayım. — Olmayın, Esasen insan dünya- da hiç bir şeye emin - olmamalıdır. Yalrız müteyakkız davranıp, etrafını ve etrafındakileri müşahede altına al mak kâfidir. dan sonra sözli değiştirdi, hava 'dan sudan bahsetti. Yemekten sonra Cemilin bir köşe- ye büzüldüğünü gören Seniha yanma geldi — Bu gece neniz v duruyorsunuz? Bir geyi olmadığın: söyledi ve her zamanki gibi, neş'eli neş'eli Seniha ile konuşmak istedi. Fakat yapama- dr. Başında sersemlik vardı, kalbin- ddekı çarpıntı, buhranlı bir. çarpıntı idi. Cemille Senihanın arasına soğuk- luk girdi. Kadın, Cemilin kendisi ile eskisi gibi meşgul olm etmedi. Başkaları ile &e başladı. Buna gene olmuştu. Çok nazın fşık usandırdı. unutup Senihaya fazla naz etmiş- daha doğrusu Seniha Cemilin s0- ukluğunu naz telâkki etmiş, nihayet tsanmıştı. Fakat - biribirlerinden ta- mamamile ayrılmıyorlardı. Kalpleri biribirine karşı idi. Amma Cemil po- lise, emniyeti ümümiyeye - gizli hiz- met eden, hüviyeti maskeli bir ka- dını nasıl sevebilirdi Bir gün, arkadaşlı gitmekten bahsettiği | dayanamayıp sordu : — Nereye - gidiyorsunuz Bey? r? Düşünceli | | öyleme- p Cemi! sebep Cemil menin hüsranını başkalarından çıkar-| uran Senihanın gözleri Ce| din | Güzel kadım, dedi, güzel kadın | Böyle şakalar hatırınıza nerden | -| deki parıltılı izi gösterdi: hafiyesidir! Cemil çoktarı biliyordu. Senihanıt bu yazı geçireceğ yer tâbil henür belli değildi. Bakalım polis onu hangi (3 nibe gönderecekti? Kimi gözlemesi lâzımsa, © adamın gideceği yere gi- decekti. Ögünden itibaren Senihayı taras- suda başladı. " Gizlice peşine düştü. Kâadınin vilâyete, polise ccnebi me kamlardan bir ikisine girip çıktığını gördü. Bütün bu yerlere, babasının kadınla münasebetini kestiğine iyi etmişti. Zehra Hanımı düşünerek: “Allah razi olgunt, diyordu. Bir sabah; Adada otelin tarasında otururken, karşısına Seniha çıkrver- di. Şaşaladı, kalktı: — Buyurunuz, dedi, sizi bangi rüz gâr attı? — Rüzgür atmadı, Adada olduğu- uzu biliyordum; bildiğim için gel- — Çok 1âtüfkârsnız. Seniha alayir bir budal sordu — Kuzum, benden neye kaçtığını zı söyler misiniz? Sizden mi? Kaçmadım ki, — Kaçtınız; hem de benden kar- kuyormuş gibi kaçtınız... Senihanın sinirli olduğu belli idi. Konuşürken dudakları islaniyor, diş, kavrımı ile du. Cemil mütecesir oldu: — Suallerime cevap verirseniz söy letim, dedi. — Sorun. — Mayıtın onuncu günü polis mü- düriyetinde ne işiniz vardı? — Durun bakayım... Ha, pasaport çıkarıyordum. — Neden? Sizden kaçmak için. —Ya — Evet. Pasaportun L bitirdim, vize ettirdim... Am ma gidemedim... Siz nerden - biliyor- sunuz... Hafiye misiniz siz?. — Hafiye olan ben değilim... Am- ma siz de değilsiniz. — Bu da ne demek? Birdenbire müfekki: di — Şimdi anladım!.. Benim hakkım |da bir şeyler söylemiş olacaklar, Ne- |ler söylediler, bakayım? Anlattı. Önüne bakarak hör şeyi öyledi. — İnandınız mı? Hayir, inanımadım. Seniha omuzlarını germiş, göğsti- nü kabartmışt | «i aydınlan- bunun için - benden uzaklaştınız. Kim söyledi bunları? — Zehra Hanım. — Teeasüf ederim... O kadının ya- lanları için se... sev... — Sevdiğim kadından, bugün hâ- İlâ sevdiğim kadından kaçtım. Pakat © kadın beni artık sevmiyeci Yürümüşler, - çamlıkların wsez bir yoluna gelmişlerdi. Seniha, göğ- sündeki gülü aldı, yapraklarının birin — Bakın. dedi, bu gülde Ümüklü böcek dolaşmış, gülü lekele- miş, Böcek yok, amma izi duruyor. İşte siz.de beni lekelediniz. | Cemil gülü aldı: | — Bu lekeyi dudaklarımla silersem beni affeder misiniz? Cevabt beklemeden gülün yaprağı- nt ağzına attı, çiğnedi... Seniha xessiz bekliyordu — İşte, dedi, gül lekesiz kaldı. Be| İni atfetiniz mi? |, Çocuk gibi gözleri yaşarmıştı. Ba- |kışlarını — Senihadan evine girer gibi giriyordu. Bu şüphe| kimsc sevmemişti. Zehra Hanım çir-| 1 etleri beyazlanıyor, gözleri dıaluynrrl büttün mua-| bir sü- |kararı alanların - arkadaşlarına İsalma şerbet ısmarlamasile ka- 5z | panıyor. Şimdi düacınız da bu l- | geçitten geçtin ve şerbetlendim. gazetelerin | FELEK dilliyet,,inedebi romanı: 121 e 00" VAY Mahcuz Fiyat marka' tarihin? müsa 12/13 de Taksim- meydanında b müyayede satılacaktır larla Osmanlı imperatorluğunun ba- Di Bulini — ümefiseğe şına türlü türlü Çoraplar örerlerdi. Birisi Şarka bir entrika yapmak mü #aadesini diğerlerinden — almak için arkadaşı beş devlete başka yerlerde en söylenmiş bir me ait olduğunu t bizim |düi. Patron ayağa kalkmış dola- İsıyordu: — Sana kırk bin liradan faz- |la vermiyeceğim, diyordu. Deh- |şetli paraya ihtiyacım - var, Bi- liyorsun vaziyetim —az para ile idare edilir gibi değil... Hâ Bunları koymazsak bendin kavemet kabiliyeti yüzde - elli düşer. — Demir putreller kadar vermek lâzım, — Otuz bin lira. - Çok, ? için ne. J. A b Bürhan Cüukil "avaş fakat sert söylü- | dediklerin — yanlış lısın, fakat — dediğin üyütecek olursak ümit heticeyi alamayız. lisin sesi n yüzde on, yüzde yir- demek meselesi, şüp) i alâkadar eder.Ben ilk keşli — verirken lüşünerek — yüzde on İ#leceğini söylemiştim., A yanlışlık yoktür. Bu| Nti sarfettikten sonra BELİNEÜŞ. ğ ye bir kolye vadettim, Gittiki — Mecburi, n Teşrinisani — nihayetinde/ gördük o da beğendi. Ona otuz| — — Putrel Koymazsak? endi teslim ederim. bin lira vereceğim. Geriye ellil — Mes'üliyet alamam, — Çok. bin lira kalıyor. Sana da aricak| — — Tehlike olur mu? — Dahaevvel bitmesine im-| Firk bin ayırabileceğim, işi ida- — — Fen noktasından koymak kân yok. Şimdi derhal avdet * *dersin. ,laıımdır. Fende baht ve - talie İedip işe başlarsam bir hafta d"l Alâeddin Bey ağır ağır ce- bel bağlanmaz. -Her işi hesap daha kuv-İha evvet bitireceğini zannede- Yap verdi- ve hendese ile ölçmek icap eder. rim. Hareket etmezden evveli — Bu iş yol yapmak, hapisha| — Cevdet B. cevap vermedi. istediğim malzemeyi hazırlarbir |N€ yapmak gibi değil beyefen-| Hızlı ve sert adımlarla dolaştı- kısmını beraber götürür, müm-| d, diyordu. Bu bent on dokuz gı anlaşılıyordu. Tosun kulağı: ktin mertebe işe derhal başla- köyün hayatını kurtaracak, Çok'nı kaprya yapıştırmış heyecan- tim sağlam olması lâzım. Bir fen a Ja bekliyordu. Uzun bir süküt- Gene mühendisin bu sözleri| 1 Böyle bir işi üstüne alınca| tan söhre patronun sesi tekrar enç mühendisin bu sözleri|her noktasını düşünür. Sizin za haşladı. Fakat bü defa yumuşak Tosunu o kadar sevindirdi kilrar etmenizi istemem, fakat ve sakindi z delikanlı gayri ihtiyari başını mes'üliyeti kabul etmek için| — — ni h ; İkaldırdı. Kapının tokmağı şid- inşaatın fennf bir şekilde yapıl. Ço nit de koysan, taş'ta meydana Çıka-| Tei kafasını inşaatın fenni bir şekilde yapıl- 'koysan gene kul yapısı Jürn muamele| “tle kafasına çarptı. |masını lâzım bulurum. mi? O kadar yaptığımıza da şük alacağımız| — Can acısile tekrar yerine otu- ize çıkarılmış hesapta her|retsinler. Şehremanetinin yap- ait ola-İran Tosun arada geçen bir kaç| şey düşünülmüştür. Demir kı-|tığı yolları görmüyor musun, mühavereyi işitemedi. Sonra sımları ihmal etmek kat'iyen ol-|yüz binlerce lira veriyorlar. Cevdet Beyin sesi kulağına gel-|maz, Bunlar bendin can damarı. | Yaptırdıkları Biresomobil 18-6 930 | değil | ol altı avda de-İ ayırmıyordu. — Yazı Adada geçireceğim elen.| Genç kadın gözlerini yart yumdu: bu yaz bir yere gitmiyecek| —— Gülü size hediye ettim, dedi. Sonra, tatlı bir gülüşle ilâve etti: — İğşi bilir, henüz belli değil. — Amdma beni öj Bu bilecek olan işin ne olduğunu | daklarınızı siliniz. SELÂMİ İZZET ik deşik oluyor. Uzağa gitme-| yorum ki her şeyi bir iş adamrı| ğe ne hacet, şu Şişli — Büyük-| gözü ile görüyorsunuz. Belkide, İdere yoluna bak,ben kendimi' haklısınız, fakat ben evvela bir jbildim bileli bu yol her sene ya'fen adamı sıfatile, yaptığım i- pilir, tamir olur. Yinede bozuk-|işin mes'uliyetini yüklenmiş bir tur. Geçen gün bir otomobil ya- / insan sıfatile büsbütün başka rışı yaptık, bazı yerler o kadar/ düşünüyorum, bozuktur ki az kalsın devrile-| Her ihtimali nazarı dikkate cı-kgık_.v. Ama ne olüyor, müte-|almak lâzım, Yarın öbürgün on ahhit parayı alıyor; şöyle bir| dokuz-köyün hayatını kurtar- kum, bir çakıl, üstünden bir de| mak için yaprlan bu bent bir a- silindir geçirdi mi oldu bitti. Ne rıza gösterirse,bu felâket benim beton yapılıyor, ne su akıntısı|için, mesleğim için bir yüz ka- yapılıyor, bir yağmur yedimi rası olmaz mı? Bundan belkide delik deşik oluyor... maddi mes'uliyet olmaz, kanun Sende ha putreli demirden | lar belkide sizi ve beni kurta- koymuşum, ha odundan. İkisi tir. Çünkü nihayetmücadele et- Tayni kapıyaçıkar, nihayet Jtiümîz. kuvvetine nihayet ol- iki sne sonra sızmtı yapacak Mıyan - tabiattır. Fakat bunun |değil mi, bize ne? Biz tertemiz| bir de manevi ıztırabı vardır ki, teslim edeceğiz ya. Ondan son| eğer ben vazifemde bile bile ku- rasını hükümet düşünsün. çük bir hata işlersem bu yüzden Bu defa süküt enden genç|Bgelecek bir felâket benim için mühendis oldu. ebedi bir işkence olur.Fen bana Tosun gözünü anahtr deliği-| İnşaatta demir bağlama koyma- 'ne çevirdi. Şimdi patron otur-|Mt emrediyor. Bunu yapmaz- eden evvel du-| |traverslerde yaştır. müuş, mühendis — dolaşıyordu| Samkusur etmiş olurum. Biraz sonra Alâettin Beyin sesi| — İşi deruhte eden benim duyuldu: mamı — Ravafandi " ddi eda a ... dır. Burada ha sen çalış. Felekten şerbet Muhterem dostumuz Felek, diğer gazete mes'ul müdürleri arasında Bursada muhakeme e- diliyordü. Dün akşam, matbaa- da kan ter içinde yazı yazarken bir bardak şerbet sundular: — Bu ne? — İçince şerbeti. p car Tuhaf şey... dedim, — ben İmı-ımç şerbeti 1smarlamamış- İtamt. Kulağıma gizlice - fısıldadı- Har: — Şerbet, Felekten... Ya — Neye şaştın... Her zaman | Felekten rivayet olmaz ya... Ba- |zan da böyle Felekten — şerbet İgelir.. | — Nemünasebet... | — Canım, bugün Bursa mah- kemesi beraet kararı verdi ya. | — Feleğin arkadaşlara bu ilk ve İson ikramı karşısında birisi mı- |rıldandı: “Felek ehli dili dilşat eder amma, neden sonra!" Kullak m_ıııfın Yaklepllar — müsabakası |Onun gösterdiği yol Mektepliler müsabakası 57 nci hafta birincitiğimi Galatasa- ray lisesinden 1144 İslâm Refik |Bey kazanmıştır. Yazısı şudur: | — Efendim, | $7 inci haftanın en mühim İhaberi hiç şüphesiz aziz Rcisi- mizin şehrimizi teşrifleridir. Bir genelik bir — tahassürün çarşamba günü dudakların sa- adet tebessümleri ve gözlerde in cilenen sevinç yaşları ne canlı bir şekilde ifade etti. Onun, bu bir az de beklenil- miyen gelişi biz İstanbulluların kalbine ne ani heyecan zevkleri |ve ne ulvi hassasiyet dakikaları yaşattı ve yaşatıyor. Gönlümü: |Gözümüz saadet yaşları ile süs- lendi. “Büyük halâskâr bizzat ken- |di mesaisi ile bir. Türk Tarihi | anlarsm... turunç kitabı hakkında tetkikatta bulu nuyormuş. Ne mutla tarihcileri- mize ki, kendilerini — böyle bir dehanın fevkalbeşer ve kaşif ca- zibesi tenvir ediyor. İstanbulumuzun geçen — se- nelere kadar unuzu?muş kal- mıs bir köşesini, Yalovayı; mem leket iktısadiyatının maddi ci- hetleri üzerinde ne mühim te- rler icra edeceğini düşünmüş, bizzatmeşgul olarak oranm bir mamure haline gelmesine sebep olmuş ve seyyahların gidehilme lerini temin etmiştir. Fransa, her sene, seyyahlar yüzünden Bütçesinde dokuz mi- İyar frank kâr gösteriyor. Deni- lebilir ki, İsviçre bugünkü refah ve saadete otelleri sayesinde kıf vuşmuştur. Aziz ve necip ruhlu Gazimiz memleketinin de onlar dan aşağı kalamıyacağını söyle- miş ve bize saadet yolunu işaret ederek ilk adımı bizzat atmıştır, Biz gençliğe düşet borç onun gösterdiği yoldan yürümektir. eden de hükümetin fen memur- larıdır. Onlar anlamazlar, ses çıkarmazlarsa sana ne mes'u- liyet gelecek! Mukavelename- de demir potrellerin yeri ve de- recesi gösterilmemiştir. — Bir kaç yere demir koyarsın, üst ta rafını ağaçtan yaparsm Orala- rı allahın ormani, kes kes köy. Patronun sözlerine genç mü |hendis sert bir tonla cevap ver- di — Yapamam beyefendi, teh- likelidir. Bir odunun mukave- metile demirin mukavemeti olur mu? Koyacağımız ahşap Sonra zift- lenmemiş, pişmemiştir. Bunlar su ile temas edince derhal şişer, yapacakları tazyik betonları çat latır. Bahusus kullandığımız malzeme ikinci cins malzemedir Bent dolduğu zaman ta: rta cak,bir taraftan da ahsap bağla- malar şişip betonu hırpalaya- cak . Genç mühendisin sesi titriyor du. Devam etti:

Bu sayıdan diğer sayfalar: