15 Haziran 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

15 Haziran 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Zümrüt Yalovanın mevsimindeyiz. Az zamanda * büyük e- mekler sarfile Avrupanın emsali kaplıcalarından farkedilmi- yecek gurette asrf techizat ve ve saitle mükemmel bir hale ge- tirilen bu şifa verici kaplıcalardan, sihhat arıyanlar istifadeye koşuyorlar. Bundan sonra zenginlerimizin Vişilere, karlisbatlara gitme- sine hacet kalmadı. İstanbula iki saat mesafede her türlü istirahat esbabı hazır olan böyle muntazam bir kaplıca dururken yüzlerce lira sarfını göze aldırmağa ne lüzum var. Yalovayı az zamanda bu kadar asri bir hale getiren Seyri- sefainin yorulmak bilmez Müdürü Sadullah Beyi hararetle teb- rik ederi Ille Sarıyar.. ah Sarıyar.. Hani bir şarkı vardır. Galiba nakaratı gudur: Çok mesireleri de gezdim İlle Sarıyar.. ah Sarıyar.. Vakıfi bu mevsimde Sarıyarın sularına doyun olmaz. O çeşit li suların şarıl şarıl aktığı y:îil tepelerde öbek öbek toplanılır. Geç vakitlere kadar yenir içilir, gülünüp söylenilir. Hasılı Sa- rıyar ve Sarıyarın mesireleri haftada bir günü insana hoşça Kurbağalı ” halkı senelerdenbe| sadece Kurbağalı dereyi doldur|niçin küçük bir masraftan çeki-| |vi iyi suya hasrettir. Halbuki,| dünyanın belki en iyi sularm-| dan biri olan Kayışdağı suyu veyahüt —olür a!— zamanı gel| fında çeşmeler yaprlacak, halk kasabanın hemen bir kaç kilo-| memiş ise Kayışdağından Kur-|iyi su içecekti? metre ilerisindeki kurbağalı de reye kadar gelmiş bulunuyor. Bir çok masraflar edilerek Kurbağalıdereye kadar borular-| Yok,eğer maksat Kadıköyü| halkı bundan uzun müddet mah la getirilen bu güzel su, şimdi| halkına iyi su içirtmek idi ise/| rum bırakmak için midi acaba? Lep demeden leblebiyi anlayıvermeli ! eit İşte size revaçtan düşmüş bir | Türk yemişi: Leblebi.. Ve işte | bu revaçtan dilşen yemişin müş terisiz satıcısı... Eski devrin çocukları, şimdi- iki gibi çeşitk Avrupa şekerleri- ne, bonbonlara alışkın değiller- di. Yemiş diyince, ilk hatıra ge- len ya leblebi, ya kabak çekir- deği, yahut ta küğrt helvası, su- sam helvası, keten helvası gibi şeylerdi. Bunlar içinde bili «3sa lebiye çocuklar pek düşkün- ler. Bu leblebiden acaba ne- ler yapılmazdı? Ezmesi, şekı daha türlü çeşi; helvası ve yapılır ve kâ- geçirecek yerlerdir. Bu sene Sarıyar suları pek rağbet görmek- te ve Cuma pazar günler Sarıyara giden vapurlar pek kalabalık slmaktadır. ak ümidi Kolayca zengin olm Tayyare piyangosu, halkın ümitlerini bağladığı tatlı bir ga ye oldu. Herkesin sabırsızlıkla beklediği gün, ayın 11 inci gü- nüdür, Keşide tsnasında konferans salonuna yığılan binlerce kişinin numaralar okunup bitinciye kadar geçirdikleri he: can, şüphe yok ki heyecanların en tatlısıdır. Dün on paras: bir adam iken birdenbire z sana çılgınlıki yaptıracak, muvazenesi ettirecek bir vak'adı. Resmimiz son k ında alınmış bir intıbar — ka Unuttu Yerli malı giyelim... Her ye: de yerli malr arıyalım. Yerli ma lı olmıyan eşya verilirse almıya| lım. (Tlâh. .. ilâh..) Bütün gazetcler, halkı yerli malr kullanmağa teşvik etti. Bütün müesseseler yerli malı eşya teşhir etmeğe başladılar. Mağazaların camekânlarm- da yerli mallarından başka eşya görünmez oldu. Fakat, işte hep si bu kadar.. Yerli malma- rağ-| bet, bir nevi moda salgını p_ilnı geldi ve geçti. | Halbuki böylemi olmalı!...| Memleketimizde yetişen, Türk emeği, Türk sermayesi ile vü- cude gelen yiyecek ve giyecek| eşyaya karşı gösterilen rağbet,| bu kadarla mı kalmalı idi, kümet, bu işte âzami hüsnü n yet, gayret ve hatta fedakârlık gösterdi. Hatta halka düşen va- zifelerin bir kısmını da üzerine “İaldı. t, bu iş, hükümet işi de- n işi, halkın kendini işidir dereden beriye mağa yarıyor. Eğer lüzum görülmüyor idise bağalıdereye kadar boru döşiye rek bu kadar masraf etmenin manası ne idi? pış kapış giderdi. Vakta bugün de loblebi satanlar eksik değil. Fakâat bunlar, kenar mahalleler de beş on esnaftan ibaret kaldı- lar. Akşama kadar sırtında heğ- be, sokak sokak dolaşan leble- bicilerden birine sorarsanız, si- ze bütün kazancmın günde ya- rımslirayı zor bulduğunu yana yakrla anlatır . Leblebi sarfıyatınım azalma- sını biraz da midelerin vaziye- tinde aramalıdır . O taş yese eriten sağlam mi- deler kalmadı. Hazmı kolay şey ler arıyoruz. Meselâ ağza atar k mu? r |Diye bağırmıyalım, fakat yer İsi, mevcut olan maldan da şaş- mrvalım! -3 niliyor? Haniya Kadıköyün her tara- O parlak resmi küşatlar, o| beliğ ve müstesna nutuklar, su-| | yu Kurbağalıdereye akıtmak ve ! atmaz eriyen fondanlar rurur- | ken yarısı çiğnemeden yutulan | leblebinin yüzüne kim baka- | cak?, | Leblebici esnafı, bir aralık, bu şark mataımın revacını artır- mak için Avrupaya leblebi sev- | ketmeğe kalkışmışlardı. Tabit bu teşebbüsün beyhude olduğu çok geçmeden anlaşıldı. | Bize kalırsa leblebiciler baş- larından büyük işlere kalkmıya rak, şimdilik kendi yağlarile kavrulsalar daha iyi ederler... Malüm ya, lep demeden leb- lebiyi anlamak ta sırasında bir marifettir. Yakacık yolları bozuluyor. Tamam üç senelik bir emek ve yüz bin lira masrafla Yaka- cık yollarının yapıldığı malüm dur, Bugün bu yollar harap ol- mağa başlamıştır. İşte hikâye- si: Bakırköy civarında tuğla ve çimento yapmak üzere bir şir- ket teşekkül eder, şirket o civar daki toprağın çürük olduğunu görür. Telâşa düşer. Nihayet Yakacıktaki madenler mevkiin- jde bulunan toprağı keşfeder. Bundan çürük toprağa bir mik- tar karışınca mesele halledili- | İyor. Nihayet Yakacık belediye- ne müracaatla ve işin iç yüzü- İnü söylemiyerek “çanak çöm- lek yapacağız,, diye on seneliği Liçin iki üç bin liraya pazarlık e- derler, taşımağa başlarlar. Hal- buki kamyonları beş bin kilo ta- şıdığına göre yollar bozulma- ğa, Kartalda lâğımlar çökmeğe başlıyor. Şirket, yollar bozulursa ta- mir etmek için on bin liralık te- li n Köprünün altında bir sürü dükkân vardır. Bunlarda y şerbet, boğaça, mahallebi gibi şeyler satılır. Alışverişleri de dukça yolundadır. Vapuru kaçırmamak için acele ile köpi gelenler, vapura vakit olduğunu anlayınca yolda gelirken madıkları ufak tefeği buradan alırlar. Şimdi Şehremaneti karar vermiş: köprü altını temizliyecekmiş, Karara bir diyeceğimiz yok. Yalnız sormak nokta var; Acaba şehrin her tarafında göze batan bunca pislikler lendi de sıra köprünün altına mı geldi? Bu dükkânları kaldı istediğimiz Şalıîtalık ucuzladı.. Salatalık birdenbire ucuzladı. Tanesini ayak satıcıları kuruşa kadar veriyorlar. İnce doğranarak cacık halinde pek az yenilirse pek tesi' mazsa da salatalık dediğimiz hıyarın hazmı en ağır sebz den biri olduğu unutulmamalı ve hele çocuklara kat'iyen rilmemelidir. Bir çok kimseler, salatalığın şimdiden turşu kurmağa başlamışlardır. Türk mü, Bulgar mı? Meraklı bir kariimiz yazıyor: | dinleri hiristiyandır. — Kıl Bir iki ay evvel cenubi Bulga giderler, köylüleri Varnad ristan ile Şimali — Bulgarıstanı zar kurarlar. Köylü kadınli dolaşmıştım. Cenubi Bulgaris- |murta, tereyağ gibi bazı şı tanda bir kısım halk vâr ki lisa-| getirip satarlar. Dikkat ( nı maderzatları Bulgarca fakat | pazarda Bulgarlarle bütür dinleri müslüman dinidir. Keza | havereleri pazarlıkları her şim-'â B:_lzlkri'w'::l:';:: Ç |Ece lisanı üzerine idi. Bun varında bir kısım ı lisanı maderztları türkçe - fakat î’:::î' '"fmî:::"hkr?“'f 1010101010104040404016016404 bu her iki sınıf halkın ts mevsiminde halk dağ yotların- | Mengeleri miktar nüfuslat dan geçmeğe mecbur olduktan | liyetleri hususunda hizi sonra neye yarar? Bahusüs şir- |etmenizi rica ed_enm_ ketin kamyonları lâstik değil, Taksim Sıra eevi demir tekerleklidir. Bu işin düzelmesi için kam- | — Milliyet— Buna ait yonlarım “açmalar” tabir edi- | tetkikatta bulunmağa val len yerden geçmesi şarttır. Bun dan başka Yakacık belediyesi bir iki bin lira için zengin ma- denlerini elden çıkarmamalı. Şirket büyük istifadesine muka madenlerin hakkını verme- lidir, Hükümetin dikkatini İsn olmadı. Yalnız — Bulgari! türkçe konuşan hristiya 500 senelik Osmanlı idar tında lisanlarını kaybetm garlar olduğunu kabul lâzımdır. celbe- | Türklere g İminat vermiştir. Fakat yollar

Bu sayıdan diğer sayfalar: