8 Ağustos 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Ağustos 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Fikir, deb at m İiliyet | Astm umdesi “Milliyet” tir 8 AĞUSTOS 1930 Son hâdisat dolayısile Şarka nazar İlar çevrilmiş ve efkâr umumiye pek| lur da mahkemeye gelerek yan yana İherhangi bir davası üzerine nasıl 0- Şark hadiselerine bir nazar.. aşiretinin teisi Osman Bey — Eloy- bon cemiyetine dahildir — Irana ka- 'İ İDAREHANE — Ankara caddesi | hakir olarak bu mesele ile alâka: | bir sırada oturabilir ki daha dün on-)çıyor, bunu da ancak kendi mensu- et, Tes | | 31 100 Telgraf adresi: Mi çabuk. © Telefon numaralı: 0 stanbul 3911, 3912, 3913 di N iğ ila (43 aylığı “ABONE ÜCRETLERİ | Türkiye için Hariç işin 400 kuruş 800 kuruş 6» 750 1400 iz 1400 2100 il ——— | İGelen evrak geri verilmez | / İMüddeti geçen mushalar. 10 kuruş « Gazete ve matbaaya ait işler için| idüriyete müracaat edilir. | iz ilinların mes'uliyetini | kabul etmez. İl Bugünkü hava Dün hararet en çok 80 enaz || «118 derece idi Bügün hava açk * çolecak ve rüzgür poyraz esecektir. aro ağanın kalbi |, İBundan bir kaç gün evvel ga- iteler bir havadis verdiler: “Amerikalılar Zaro Ağanın dar olmağa başlamıştır. Gazeteler. de görülen heyecanlı yazılar; mi tin bü işle alâkasını pek güzel göster mektedir. Hakikati.daha yakından gören bir| galar, reisler geldikleri zaman; ev-| gibi, isyana iş fert sefatile bu işler hakkında mille- time malümat vererek tenvir ve ay nl zamanda muhtelif sebeplerle isyan çıkmış olan bu muhitteki | vaziyeti pek bakiki ve samimi olarak teşrik etmeyi bir vatan borcu telâkki ede- rim, Bu hüdiserlin ledünniyatına nüfuz edebilmek için pek uzaklara gitme- ğe lüzum yoktur. “Tarihe nazaran henüz yazıları ve bu uğurda dö. külen kanların kurumadığı denecek kadar yakm olan Şeyh Sait hâdise- si neticesini tahlil etmek hâdise hakkında gazeteleri: kı kâfi derecede tenvir etmişti nun neticesinde hükümet tarafın- dan pek musip olarak ittihaz edil miş olan tedabir Şarkta yeni bir de- yiinün m b ihassa M nra bu bapta bulunması gibi velerin atıl. ihdasınd. tedbirleri susattır. Bu tedbirlerden matlüp net olmuş mudur?: Bu süalin deva- bunr Erciş ve Muradiye kazalarında haddüs eden vak'a pek güzel vere- cektir. alım sl İlarım yegâne bâkimi babası veya kendisi idi?. İ Bir serie'kadar devam eden teb” İitten sonra memleketlerine dönen 8- velce kendilerine tapınan bu köylüle- rin şimdi isyankâr bir ruhla hareket eylediklerini hissetmişler ve © eski debdebelerinin iadesine artık imkân kalmadığını anlamışlardır. Hatta af fin ilân edilmiş © olmasına İrandan avdet etmemiş ol zade avdet etmemesi seb ğu zaman hazır yemeğe alışmış ol duğunu ve köye geldiği zaman bir köylü gibi çalışmasına imkân olma- dığinı söylemiştir İşte son hâdiseyi doğuran en can ve yegâne sebep. Cümbhuriyetle idare © olunan bir memlekette derebeyliği yapamıyaca ğını idrak eden bu sabık aşiret ağa larından bir kısmı; kendileri için müsait bir mı İra soruldu! t olmak üz: ve fırsat buldukç i| gelecek olursanız İran hü ze köy verecek inde edecek, meali dermeğe lu i için en müsait zemin diye tavsif ettim, Nasıl etmi yeyim ki bu hükümetin o şimalden <enuba kadar olan huğut kısmı kuru Bu ulâ şeklinde idare olunan bir mın. İtakadır. Burada biç bir kanuna tab olmıyan, insan öldürmeyi ve hırsız- ininden bir kaç şahıs takip ediyor. Erciş vekayii sırasında aşiretine men) sup köylülerle kendisine iltihak için; gönderdiği habere ret cevabı aldığı k için tehditlerle haber gönderilen Takuri, Muhurt ve buskân aşiretleri de silâhla cevap vetmişlerdir. İrandakilerin en ziyade itimat et- tilderi memleketimizdeki mühim şah- siyetler de bu hâdise esnasında hükü mete merbutiyet ve kavlen ve filen teyit etmi Şu hale nazaran Erciş ve Muradi- ye hâdiseleri bu kanaatle bir tezat teşkil etmiyor mu?. Bu kazalar halkı nasıl olur da bu güruhun arkasına ta kılarak hükümetine kar k üi?. âh çek, ek için bü takımı» vardır Halk cakildir;'n ke kıyrnetlid ber yağmağerliğ v türlü yyaldir ; ayni xa n Tenha dağlardan Zeylân mma sarkan Kör Hüseyin oğu avenesi de bir muvaffakı yet temin ettikten sonrâ r taraf takıyam ve hükü duğunu ve kendilerinin tihakları halinde inin gelerek teni lerini $- de Günah — Sen hakikaten çıldıracak- O zaman vaziyetin vanamerini sin karıcığım. Hiçbu sıcakta|bütün fecaatile gördü. Çare gezmeğe gidilir mi?. Evleneli| yok. Bu büyük yüzkarasını te- İkerk beş sene oldu, böyle tuhaf| mizliyecekti. Kaç £ gece nehir İişler aklına geldiğini bilmiyo-| kenarında dolaştı. Fakat hayat rum. İstedin, kalktık bu köye | kirli de olsa gene bazan tatlı- İgeldik. Amma ben seni bütün|dır.. Yapmadı, yapamadı. Bu, İgün gezdiremem, M. Apreval, | şimdi yanında iki büklür stersen, sana refakat etsin. | yen adamla uzak bir köj Madam Cadour eski dostları şimdi bulundukları * köye — doğru baktı. M. Apreval| geldiler. Ve orada büyük sstı- İgüle isterseniz gi- İraplar içinde günahımı meyda delim,, diye ayağa kalktı... O /na çıkardı.: Bir oğlan çocuk do Yalnız kaldıkları zaman ih- | gurdu. r kadın, ik na iyar erkeğe: — Onu görmeğe gideceğim. Dedi ve ağlamağa başladı. İhtiyar arkadaşı: — Çıldırdınız m:?, Nasıl, na sıl olur. Kırk sene onu görme Ertesi gün, oğlan çocuğunu ona bir kerecik (o öptürdüler ve hiç çocuğu olmıyan bir köylü- ye evlât olarak verdiler. Oğlu- nun son sesi bütün hayatınca ih tiyar kadının kulağında kaldı. dikten gör medikten | Onu hiç görmedi. Yalnız yaşa- neden İ-'dığını, büyütidüğünü, evlend gi- - Ya oğlunuz bizdenini ve nihayet çocuğu olduğu şüphe ederse, yahut zevciniz an|nu biliyordu. larsa, . İ Şimdiye Kadar kaç defa o bir Fakat bütün bunlar boşuna |tek çocuğunu görmek, bağrı- lidi. İhtiyar kadın mütemadiyen|'na basmak istedi. Fakat ya şâ- ağlıyor, olmazsa yalnız gidece- yi olursa.. Bu'pek müthiş bir , Sar'at. Yeni neşriyat Resimli Uyanış Son nüshası mütenevvi mi İderitatla çıktı. Bu nüshada  met İhsan B., Mahmut Sadi ait hatıralarını anlatıyor. BU dan başka maruf romancı. Ğ nan Doyle hakkında bir Halit Fahri, Muslih Ferit B.İ rin makaleleri, Mehmet Galip Naşit, Reşat Feyzi B. rin şiirleri ve Reşat Enis B. “Talk, isimli hikâyesi *.. -TÜRK SPOR | 45inci sayısı dün çıktı. A, Şer fettin beyin U Fudbülumüzdeli bugünkü durgunlukla alâkadsi yazısı İle beraber yüzme bisiklet yarışları | tatsilât | resimlerile şnyanı tavsiyedir; | yorlardı. Evin açık duran Sindan genç bir kadın görü İd. Kirli üstlü, fakir bir köyü kadını. Çocuk: | — Anne, dedi, bu ihtiyari damla Müsyü babamı soruy lar. O zaman M. Aprevali “İl — Bize iki Fincan süt esti TISINZ?.. i Kadın huşunetle cevap 9 di: — Biz süt satmıyoruz. — Bu ihtiyar Madam beli yoruldu, hem susadı, ona iŞ? cek bir şey getirir misiniz? »ibini satır almak istemişler,, | Bu havalide en büyük aşiret olmak! lık yapmayi tabil bir iş sayan ve ba- ğini söylüyordu, İşeydi, vazgeçti. *Ben bunu okuyunca derhal A ferikakıların akıllarma koyduk. bir şeyi yapacaklarma inan i Ciştım, «Dünkü “Milliyet, te de şu tel >afı gördüm: “Londra, A.A — Helyos'tan i Jelly Mail'e bildiriliyor: Her türlü reklimdan müte- effir olan Edison kendisinin "urmakta olduğu Restoral'de gndisini teşhir etmekte olan ve ik para kazanan 156 yaşmdaki iro Ağayı kabulden imtina ey ii gmiştir. Diğer taraftan meşhur iİğahterlin karısı güya Zaro A- “rdiğine dair mahalli gazeteler İl yanlış bir haberin çıkmasına İlk ziyade canr sıkılmıştır. “huhterlin karısı gazetelerde mil ij nlarca resmi çıkan ve yüzbin , ,rce kadın tarafmdan öpülen e adam şerefine her hangi bir *nlik yapmak niyetinde asla ol| | (Üadığmı söylemiştir. il 4Bu telgraftan bizim öğrendi-| miz şey, şüphesiz yetmişlik| , kadın olan Madam Edison”. | (1156 İrk bir erkek önünde ken | içni daha küçücük kız addede- a onunla her hangi bir müna- beti “ ig i | i reddetmesi değil Zaro A-| Yüzbinlerce kadınm öpme. | « Artık bu hadiseden sonra Za- | 4 Ağanın kalbi Amerikada kal- işaz da nerede kalır? ye Va — Nu Şi Va — Nu dostumuz bundan iİr iki ay evvel “Paris,,e gidiyo Xm!, , diye veda ederek gitti... ep Paristen yazıları bekler- İ Üye itemadiyen Şamdan ve #yruttan mektup gönderiyor. İloksa Va — Nu dostumuz da anım şerefine bir garden parti | g üzere Haydaranlr aşireti vardır. Bu İaşiret vilâyetin Çaldıran mıntakasın da ve Erçişin Dedeli ve Ahlat kaza- sının Sarısu nahiyelerinde toplu sa- yılacak bir halde sakindirler. Van lâyeti dahilindeki nüfusları On bir tecavüz eder. Bü aşiretin reisi meş hur Kör Hüseyin Paşa idi. Aptülha midin Türklük zararına olmak üzere teşkil etmiş olduğu mülga | aşret alayı kumandanı olan ve elyevmi Ara bistan çöllerinin yakıcı toprakları al- tında kemikleri çürümüş bulunan bu şahsiyetin tagallüp (ve tal saymakla bitmez; muhitindeki köyler, kendisinin hususi bir çiftliği ve köylüleri de azat kabul etmez bir kölesi i olursak vaz kısaca iş oluruz. Kör Hüseyinin oğlu Garbe teb'i- a köylüler bu kâbusu fe- lerinden kalkmış olmasın. dan geniş bir nefes almışlar ve 7a- vallı “adamlar ellerinde bulunan bir kaç hayvan ile bin zahmetle elde et tikleri mal olduklarını anlamışlar “ve affl umu? - minin ilânı üzerine bunların tektar avdetleri ihtimali karşısında — titre- mekte bulunmuşlardı. Fakat bütün ağaların avdetlerine müsaade edildiği halde bunun ve o- gullarının avdetlei muvâfakkat e- dilmemişti. Nihayet — bulundukları yerlerden kaçmağa muvaifak olm larsa da Musul taraflarında Kör Hü- seyin düşmanları tarafından katledil miş ve Oğullarından ikisi de Süphan öteklerinde yapılan bir müsademede maktul olatak diğer ikisi © İrana kaç mağa muvaffak olmuşlardı. Bu kör Hüseyin oğulları ve hal kın sırtından geçinmeğe, köylüyü kö- Ie gibi kullanmağa alışmış olan sair ağalar bu sabık kölelerile ne retle ayni şerait altında çalışabilir? Daha dün kölesi olan bir & adamım ————— açık göz birisi “Hicaza gidiyor. sun!,, diye Galata tarafından Tünele bindirilip oBeyoğluna gönderilen Afgan hacıları gibi “Parise gidiyorsun!,, denilerek Şama mı yollandı? ı “ “Milliyte,, in edebi roman —Ne dediniz? Hürrem Hakkı, gözlerini ye-| inin gözlerine dikmişti: | Neye bu kadar hayret et-| m? 5 — Acaba yanlış mı işittim?! wilyayı İstanbula mı çağırmak| aytiyorsunuz? ş Evet... © Rasih Nevres, taaccüple ba- «yordu; w— Bu fikir, size nereden gel- Tİ? Babam mu tavsiye etti? 7 — Hayır, öyle düşündüm, (6 — Jülya, şimdi geliyor mu? İN — Daha geldiği, gittiği yok. enin fikri: oruyort Ne Ersin, çağırayım mı?. Mahmut Yessri — Bey babama da sordünüz mu? — Sordum. — Ne dedi? — Sen, kendi fikrini söyle, — Tavsiye etmem. — Birden kesip ativerdin. — Fikrim bu! — Sebep? — Jülyanın gelmesini tehili- keli buluyorum, — Neden? — Belma ile Jülya, belki dost olabilirler... , Hürrem Hakk zında, duraklamıştı: — Bu ihtimal, benim hiç ak- lımdan geçme: gene sullerinin sahibi hakikisi | parmağı ağ-| şında biç bir hükümet mevcudiyeti İbissetmiyen bir halk kütlesi meskün. İdür ki hududun etönü asayişi ve mu: hafazası bu güruha tevdi edilmiştir. | Şurada, burada tek tük serpme bir İmiktarda bulunan İran memurları da bunların emvalinden ve hayvanların. dan değil; topraklarımızdan çalıp götürdükleri şeylerden vergi alırlar | e fakat hükümetleri hesabına değil;| kendi hesaplarına. .. İşte böyle bir zemini şekavette ba an firari ağalara sarfetmek için para lâzi Çünkü: mem. ın hursuz, katil a- n maiyetinde tecemmü| ediyorlar. o Bunları beslemek, bunla- ra karşı ağalık taslamak ve ayni za:| manda İran memurlarına da mâlâm n vergi borçlarını ödemek lâzım- der, ise ne ile temin edilir?. Ya memleketimize geçerek şekavet yap- mak, eşya ve hayvanat çalıp götür) mek ve yahut suveri saire İle para) tedarik etmekle mümkün olur. Bi- ci şık ekseriyetle pahalıya malo- luyor; çünkü: beyinlerinde o Türk mavzeri patlıyor,. Bunun en ehveni oturdukları yerde dalik az tehlikeli bir surette para temin etmek. İşte Ankarada muhakemesi icra edilmekte olan Şeyh Saidin oğlunun da mensup olduğu Hoybon cemiye- tinin menşe" ve mastar. Bu cemiyetin sebep ve maksadı te gekiiilü anlaşıldıktan sonra bizce en mühim olan mesele; memleketimiz de bulunan balkın bunlara karşı tar- zi hareketlerini anlamak hususudur. Yukarda bilmünasebe izah edildiği veçhile köylü şahsi cistiklil ve emva- line tasarrufundaki serbesti zevkini tatmış olduğundan İran dağların- dan esip gelen bu cereyanlara dudak| bülmekle iktifa etmekte ve bunların ii hareketlerine karşı da en emin bir imelce olmak üzere hükümetin ağuşu. na koşmaktadırlar. Yalnız bunların akraba ve taallükatları yahut menfe- at hissedarları veyahut herhangi bir sebeple hükümete muğber bulunan lar bu fikri tervice çalışıyorlar ki bu kısmı da az bir zümredir. "Bun ada en canlı bir misal şudur: Erciş hâdisesine takaddüm eden gün lerde Saray kazasmda bulunan Milân ti İeketir damlar bi - Haklısınız. Çünkü, en w zak ihtimal... Fakat ben, bunu bile mümkün © görebiliyorum, Yalnız muhakkak olan'bir şey varki... — Evet? — Siz, niz! ini de kaybedersi: ili Ferhunde, kürekleri bırakmış tı; — Ben kesildim Belma... kü- reğe sen geç. Belma alay ediyordu: — Yazık Feriş.. Rasih B. in yanında yüzümüzü kara çıkar- dın, — Rasih Bey, ne olsa erkek. | Pazılarını görmüyor musun?. İ Ferhünide, kürekleri bırakıp İta dümene geçince, Rasih Nev- ,Fes te kendi sandalının kürekle- rini siya etmeğe başladı, istihza ile bağırıyordu: | — Ne çabuk yoruldunuz, Per /hunde Hanım?.. Belma çığlık çığlık bağırı- - yordu: — Hayr.. hayır. . Siya etme ve Van kasabalarınm ya ma edilmesi gibi tatl hülyalara male ve aksi takdirde mal ve canlar: Da karşı fenalık yapılacağı tehdidi- le ibafe etmeleri bu cahil halkı ken- İlcrine iltihak ettirmiş ve bu suret le büyüyen kuvvetler Erciş kasabası Dn kenarlarına kadar gelmeğe mu- valfak olmuşlardı. Ercişi kısmen - ihata eden ve fakat Ercişlilerin kah- ramanca müdafaası © karşısında bi s€y yapamıyaacklarıı kıya işi başka şekle dök şebbüs etmişler ve birisini göndere: rek Ercişlilere din harbettikleri ve binacnaleyh beyhude kan dö- ilmesine meydan verilmemesini tek M£ etmişler Ercişli murahhas karşı sındakini tanıyarak “Dinden bahse- diyorsunüz; ben senin ne kadar is- lâm olduğunu biliyorum; haydi buna da bir şey demiyelim; fakat yanınız. daki şu öküzlerle boş çüvali yelim?. Bunları niçin getirdiniz, Ce- vabın: vererek çekilmiş ve gene şan- İı müdafaalarma devam etmişler. Kasabanın bir cephesine TUZ edenler at ge akiler de diyerek isyanın mahiyetini izah edebildiğini zannediyorum, Hat- ta bu muntaka Edemankı © aşiretine mensup olduğu ve Bayazit vilâye- | tinde de ayni aşirete mensup halk bu lunduğu halde bu isyana iştirak et melerinden sarfınazar bilfül höküme te muavenette bile bulunmuş olduk- larını ilâve edecek olursak mesele- nin hakikati daha © ziyade tenevvür etmiş olur. Bu hâdise Edmanlı aşiretinin orta- sında başlamış ve Haydaranlı aşreti;| nin kısmı azamı iştirak eylemiş ve mütebaki kısmı da neticeye intizaren seyirci bir vaziyette bal atide takip edilmesi lâzungelen hattı hareket hakkında pek güzel di- rektif vermiş olur. Harekâtı isyaniye üzeri, metin bütün vesaiti. mede: bilhassa kamyonlardan ve göldekci motör ve dubalardan istifade sureti- le ümit edilmiyen bir o zamanda bu mntakaya kuvvet telif eylemiş ok ması. ve alelhusus Bayazit vilâyetin. bakayım. Rasih Nevres, kürekleri bıra kıvermişti: — Pekâlâ.. Yetişin, beraber kürek alalım. Fakat bu sefer fi nal olacak. Ferhunde de haykırıyordu: — Rövanş, Rasih B. revanş.. Hürrem Hakkı, beyaz panta- lonunun dizlerini çekerek otur- muş, dümen kulanıyordu. Ba- şımda bahriyeli kasketi vardı. İ ki genç kızın heyecanı, onu da sarmağa başlamıştı: — Bravo Belma Hanım. Rasih Nevres, amcasına göz kırptı: — Kürekleri ağır alayım mı? Ferhunde bunu — duymuştu, kollarmı oynatarak çırpındı: — Yok, yok lâtif istemiyo- ruz. Rasih Nevres, cevap verdi: — Defi, öyle mi? Çok güzel! kalmıştır. Şu! Yola düzüldüler, İ Artık ihtiyar kadın ağlamı- yordu, çok eski ( ve çok hazin zünün önüne geliyor- du. Onu kocasını tanımadan ver mişlerdi. Belki kocasını sevecekti. Fa kat ayni tarzda evlenen bu M.' Apreval karşısına çıkmamış ve O Sıralarda da kocası iki sene- lik Hindistan seferine gitme- miş olsaydi. - Karısını sevmiyen bu genç adamla kocası yanında olmı- İyan bu genç kadın portakal a- gaçlarnm altında çılgın gibi se İviştiler. . Ne günler, ne mes'ut saatler geçti. : Nihayet bir gün | Mm. Cadour hissetti ki bu aşkın İ günahkâr mahsulünü © taşıyor. m İde bulunan kıtantı © askeriyenin tam İ a ve müessir bir © surette | çabu- ve müteakiben ya- pılan harekâtı tenkiliye ile asi ve Şa: İ kiler lâyık oldukları cezayi bulmuş- İ lardır. Harekâta başlanmasının on beşin- ci günü kıtaat hududa gelmiş ve me İ sele hitam bulmüş ise de bu tedip- ten yakasını kurtarmağa muvatafk o İlan bir kısmı bize dost o görünmek perdesi altında aleybimizde her tür- 'İlü habasetin yapılmasma göz yuman İ ve hatta müşevvik olan İran hüküme tinin eşkiya ve sefele melce. bulu-- nan arazisine kaçmağa muvaffak ol- muşlardır. Hoybon cemiyetinin beyanname- $i tetkik edilecek olursa bunun en mühim İısmene aidat ve iane bahsi- nin teşkil ettiği nazara çârpar, Bun- dan başka harekât hitamı arifesin- de firari Emin Paşa oğlu Bekirin — hayatile ödediği — bir koyun hırsız- Uığna teşebbüsü mu işlerde yukarda teşrih eylediğim menfeati şahsiyenin mündemiç olduğunu bütün vüzuhile meydana koymuş olur. M.R. — Kendinizi, mânasız yere yormayınız, Denize de gireceksi niz, yüzerken kesilirsiniz. Belma, itirazla başını sallıyor du: — Kat'iyyen beyefendi. , . H müştü: — Benim hatırım Belma Hanım? Ferhunde ile Belma, göz gö- ze bakiştılar. e Mağlübiyetlerini itiraf edemiyorlardı; Lâkin ikis de yorulmuştu. Rasih Nevres, İdaha zinde görünüyordu. Belma, denizde, yüzme yarı- şı da yapacaklarını düşünüyor- Idu. Rasih Nevres'in sert adele- li kolları pek kolay yorulacağa geniş, dik göğsü pek kolay sıkı- şıp nefesi darlaşacağa benzemi- yordu. Belmanın en çok merak etti- ti yok mu, rem Hakkı, boynunu bük! zgın güneşin altında iki İihtiyar, bir kelime söylereden yürüdüler, Uzakta bir ağaçlık içinde küçük bir çiftlik gö yordu. Sağa döndüler, yürüdü İer, sola döndüler yürüdüler, nihayet çitten yapılmış bir dü- vara dayandılar. Gelmişlerdi kat ikisi de sapsarı ve çok İsinirli idiler, Uzaklara bakıyor lar, ne girmeğe ne de dönmeğe İcesaret edemiyorlardı. Büyük bir heyecan Her ikisini de titre- tiyordu. Bu sırada koşa koşa bir küçük'kız geldi. Bu sârışm İtombalak, l tü, br köylü İkızcağızı idi, &rkek tanımak ister gibi çocu- ğun yüzüne baktılar. Bu bakış Jonlara bir şey hatırlatmadı, to- runları karşısmda - olduklarını nereden bileceklerdi?, Çitte, açkı bırakılmış aralık- tan — kapıdan — içeri girdiler, Küçük kız da beraber ve soruyordu: — Kimi istiyorsunuz?.. İhtiyar adam oğlunu, verdi: İ ği adamın ismini sordu. Küçük | basının arandığın anladı. Halbu ki o ölmüştü. İhtiyar (o kadınla erkek o zaman torunları kar; sında olduklarını anladrlar. ikisi birden; — Baban burada mı? diye sor dular. — Hayır. . — Ne zaman gelir? — Bilmem. İhtiyar kadın birdenbire Ken dini unuttu ve: — Onu görmeden gitmem, dedi. Şimdi kuyunun kenarmdaki taşm üzerinde oturmuş —bekli- zavahiri kurtarmak içindi. Di- mağında itina ile gizlediği mak sadının, hatta birazda niyeti- nin Ferhunde tarafından anlaşıl masmı, hissedilmesini istemi- yor, korkuyordü. Rasih Nevres, hakkında bir niyeti mi vardı? Buna pek em. niyetle hüküm veremiyordu. Ni yetinin, kararının veçhesi, an- cak zamanla belirecekti, İ - Belma, Hürrem Hakkıya dön dü, nezaketle gülümsedi : — Hatırmız için beyefendi! — Çok teşekkür ederim, Bel |ma Hanım. ,. Başını eğerek Ferhundeye de j teşekür etti; — Size de Ferhunde Hanım! Hürrem Hakkı, da bu sandal yarışının mânasızlığındanbilhas sa maksatsizlığından için için ü izülüyor, şikâyet ediyordu. Bel- "mayı, hatta Ferhundeyi, mayo Belmanın yanakları ateş ke-İği, günlerdenberi özlediği şey, 'ile görecekti. Filhakika onlar, silmişti: — Elbette... Ne zannediyor sunuz? İ Rasih Nevres'i mayo ile görmek i; Sandal yarışı, hakikaten mâ- vasızdı. İsrar, inat eder gibi gö yiniz. Benimle yarışa çıkınız; oHütrem Hakkı, müdahale et-İrünmesi, asıl maksadını örtmek, İsahilde banyo ederlerken uzak- tan seyretmişti. Fakat başka kr yılarda yaptığı gibi onlara dür- bünle bakmağa cesaret edeme- İhtiyar kadınla! geliyor| | kız kabaca bir lisanla büyük ba! Köylü kadın kulübesine gif di. Küçük kız tahtadan mış iki iskemle, annesi de sütle avdet ettiler. İhtiyar Bi dın sırsıklam olan o mendili gözlerinden ayırmıyordu. Köylü kadın, şaşkın aşki ona baktı sonra — Bu Madam hasta mı? ye ağlıyor?. M. Apreval ne diyeceğini şirdr. Sonra: di — Yok. Hayır. Yolda gel İken saatini düşürdü. Çok gü |bir saatti, Kuzum bulursan bize haber yollaym. Kadn dinledi, sonra birdefii İbires — İşte, kocüm. dedi. İhtiyar adam, ihtiyar kad İdüşmesin, diye arkasından tül |tu, Tam önlerinden bir adamlı | küzünü ipinden tutarak (geli İgeçti. İhtiyar kadınm ağlam tan gözleri şişmişti. Oğlu mu idi? İkisinin de düşüncesi bi İ Oğullarınm: girdiği * kulü çivi gibi sabit nazarlarla İyerünciı: Nihayet ihtiyar k#* dın: | — Hadi, dönelim; dedi. bir mezarlıktan ayrılır gibi b radan uzaklaştılar. : ! Hiç konuşmadan eve gi ler.. Mösyö Cadour yazı |smda meşguldü. Onlari ce: i — Nerelere kadar gitti” 8iz çıkalı epey oldu. Bari eği diniz mi?. diye sordu Mösyö Apreval hazin bir gö” lüşle cevap verdi: — Bir köylü ailesile tamı le eğlendik ki.. !.. Nakleden MÜMTAZ Fi mişti. Tek gözlüğünü de sık takmağa korkmuş, bü genç vücutleri ancak bulanık | lanık görmüştü. Yakında. 9 müştehi hatların bütün inceliğ” | lerini, kıvrılışlarını, bükülüşle"? ni doya doya seyretmek çin kaç gündür uykusu kalbi durgunlaşmıştı. Ferhunde de garip bir tı vardı. Memnun değildi, Zun değildi. Neşeli gibi idi. € derli gibi idi. Kâh gözleri döl“) yor, bakışları derinleşiyor, # göz bebekleri parlıyor, dud rında tebesümler yanıyordü- 541 Rasih Nevres, o kadar İâK8, e o kadar sakin, fütursuzdu Kİ pi günkü mutat kayitsizliği; kinliği, fütursuzluğu, bug halinin yanında her şeyle ! | gul, alâkadar bir insan bi verebilirdi, Sanki deniz havası, nirlerini yatıştırmış, İş -i # ua yaş muştu, Gözlerinin, dudaklar aldığı parıltıda, şekillerde, © yayı affeden, kâinatı hoş B“.. (Bi

Bu sayıdan diğer sayfalar: