11 Haziran 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

11 Haziran 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E, ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için € 400 kuruş 800 kuruş 70, 1400 , Yımoo , 2700 , er. meğ İgeri verilmez © ASİ mushalar 10 kuruş öt işler | | iie müracaat edilir. © “Silünların snes'uliyetimi in fazla hararet 23 idi. hava poyraz, kis ismen bulutludur. eci yumurta fiatla- kt olduğunu göre- Odası erkânından t edip sormuş: di, yumurta düşer 7 olacak kırılır yavrum. miyecek ne var? beyim, yani fiatlar 4 istiyorum... İ O zaman iş değişir. ipılar kırılır.. JA yükselirse? | “zamanda yiyenler. “landan memnun dostumuz, bir hursr- aneden arap harfile ilan damgaları çal- :smdan pekmemnun ol Sökün hırsızlar (Va-Nu) indeki eski harflerle “liraları da aşırırlarsa wn olurlar mr i : Ki i | İ <a elimisin ayol! a bir üskadaşım en yoğlundan Köprüye in l olan tramvay Tepe- “geldiği zaman yaşlı bir biletçiye seslenmiş: — Oğlum, durdursana! Ben © ar iskelesine gideceğim. © 9, hanım teyze Üsküdar deha üç günlük yol Ni v esine Trabzon'a gi- / FELEK €s'ud bir izdivaç mizin Adana bayii naat kütüphanesi sahi- 'evfik Edip beyle Nafıa - hanimın evlenme mera- * | Lügünkü perşembe günü “onda Adana belediye Tais.. Tais, Mısırın şeh- | ortasına mabudesi kızmın vücudüne girip sonra Hlebüşşehbada ra çıktı. izım Rifat anlamadığı elerin manasını arkada n soruyordu . ki-sırmalı aralandı ve Lübnan kızı pembe bir ince tüle sarıl. bulutlara karışmış gibi göründü. Latif, â- tar sesile yüz başıya pi kaldırdı: 'Tais,. mi. Ben mi? enç erkânı borp zevkten bu n bakışlarile cevap ver- : m #faf | şarap taremden | maştır. AİLLİYET PERŞEMBE | ikisadi bahisler e Iktısadi buhran nedir? İktisadi buhran, iktısadi itilâdan iktisadi sukuta intikal devri- nin adıdır. Buhran birkaç hafta sürer. Bu esnada cemiyetin sine- sinde marazi bir hal müşahede olunur. Umumi bir kararsızlık her şeye hâkimdir. İtilâ devam mı edecek, yoksa sukut muhak- | kak mıdır? Her kes bu suali sorar, vazıh bir cevap alamaz. Su: kutu kabul etmeyenler bulunur. nın muvakkat bir tevekku- bahsedenler olur. Fakat günler geçtikçe iktisadi yıkılış i gittikçe hissettirir. Teessüs eden ikti. hayatta umu- mi bir çözülme hareketi görülür, Bu devirde istikrardan bahis kabil olamaz. Bu devir bir lâhza gibi gelir geçer. 1I — BU GÜN İKTİSADİ SUKUT İÇİNDEYİZ. Bu gün bunaltıcı bir hava esiyor, Her millet bu meş'um tesi- rin altındadır. Bazı milletler çok, bazıları az müteessir olabilir. Fakat cihan mübadelesine giren her millette az veya çok bir sıkıntı olduğu muhakkaktır. Cihan mübadelesine girmeyen u- zak veya mahsur bir. takım iptidai ülkeler mevzuumuzun hari- cindedir. | Bu hakikat böyle olmakla beraber sorulmak icap ötmez mi? Acaba bu günkü sıkıntı ne zaman başladı. Bir tarih yok mudur ki, o tarihten evvel refah vardı, o tarihten sonra sıkıntı başla; Evet böyle bir tarih vardır. Ve o tarihi bulmak için takip e- deceğimiz usül basittir. İktısadi katagorileri müsbet itilâ devri vardır, ve onu takip eden iktisadi kateg. ri menfi sukut devri vardır, demiştik. Şu halde bu katı istatistiklerden mak ve takip etmek lâzımdır. Cihan istatistiklerine bakmalıyız. Sermaye kârlarmın ne zamana kadar çoğaldığını, hangi tarih- ten sonra azaldığını görmeliyiz. Keza yeni sermaye tesisatını yeni emisyon istatistiklerini tetkik etmeliyiz. Hangi tarihlere kadar emisyonlar artmış ve hangi tarihlerden sonra emisyon bulmalıyız. Bunun gibi diğer katagorilerden istih- Jin, faizin, fiatin artma ve azalma istatistiklerini | irer gözden geçirmeliyiz. İtilâ devrini takip eden buhranm, ve buhranı takip eden su- | kut devrinin son senelerin hangi aylarına düştüğünü bu surette öğrenebiliriz. Böyle bir tecrübe bize buhranı 1929 senesinin teşrinievvel ve teşrinisani ayları arasında göstermekledir. Ve gene bu tecrübe bize vazıhan anlatıyor ki 1929 teşrinievvelinden evvelki birkaç sene cihanını iktisadi itilâ devresini, ayni senenin teşrinisanisin- Ke senelerde cihanın iktısadi sukut devresini teşkil edi- yorlar. BEYNELMİLEL İSTATİSTİK RAKAMLARI ŞUN- LARDIR: 1 — Sermaye kârı 19299 buhranından evvel yüksekti, buhran- dan sonra azalmıştır. Bu hakikati anlatmak için müracaat edile- cek esaslı vasıta esham kıymetlerini takiptir. Esham kıymetleri arttıkça o eshamın getirdiği kârlar da artar. Eshamın getirdiği kârlar demek, temettü dediğimiz sermaye nemasıdır. Sermaye hareketinde başta gelen üç memleketin esham kıy- metleri şu temevyüçiri göstriyor: 1924 - 26 senelerinin esham kıymetleri vasatisi 100 olduğuna | göre | Amerika eshamı 1712 238,3 178,1 175,8 178,6 Fransız eshamı 194,4 228,7 215,6 216,6 232,0 İngiltere eshamı 1zi,ı 126,2 1154 115,5 ns, 1928 1929 1920 1929 1930 de vasati Teş. Evvel Teş. Sani K. Evvel K. Sani 1930 Ağustos 168,7 198,3 1931 K. Sani 128,1 1707 Diğer memleketlerdeki rakamlar ayni karekteri göster. mektedir. Bu rakamlar vuzuhla işaret ederler ki en ehemmi- yetli memleketlerde srmaye kârı yani kapitali;.vi tahrik eden en mühim müessir, 1929 teşrinievveline doğru artmış ve o ta-k rihten sonra azalmıştır. Bu gün bu kâr bilhassa Amerikada çok düşmüştür. 2 — Sermaye tesisatın çoğalma, azalma meselesine gelin- ce, bu hareketi biz (emisyon) yani sermaye ihraçlarında göre- biliriz. Sermaye ihraçları için istatistikler vardır. Her milletin sanayi, ziraat, nakliye gibi iktısadi faaliyet sahalarına vazettik- leri sermayenin ehemmiyetli kısmını bu stikler gösterir. Diğer memleketlerde de müşabih tezayüt ve tenakuslar olmak üzere üç ehemmiyetli sermaye memleketinde emisyonlar şu surette temvvüç etmiştir: 4syop eyy YOĞ oya ekucujy aa a3)p13ap od eş Bunasıg vok ay yeniği Eğ ii ş 3 33 327 Bu rakamlar gösteriyor ki 1929 senesinin ikinci yarımından — Lelyosla Tais işte böyle sevişirlerdi. dedi. Lübnan güzeli artan şarabı gözlerini kapayarak içti. Sonra 1 sonra tesisata konulan sermayeler azalmıştır. Bu azalış senenin son rub'unda Amerika ve Almanyada dikkate şayan bir hal 1930 un son rub'unda Amerikada tesisata konan sermaye 1,037 milyon dolara, Almanyada 138,6 milyon marka düşmüş- tür. İngilterede tesis işleri nisbeten artmıştır. Geçen senenin son rub'una İngiliz emisyon istatistikleri, 66,3 milyon sterling göstermektedir. Maamafih bu tesisin tehlikeli içtimai vaziyet- leri korumak maksadile yapılmış forse bir tesis olduğu mülâ- haza olunabilir. li sukut ettiğini her gün gö- | areketi takip güç- tür, Bunu cihan ticaretinin azalmasında inikâs etmiş olarak te- lâkki kabildir, Bu takdirde cihan ticareti rakamlarına bakmalı- dır. Son senelerin cihan ihracat ve ithalât yekünu milyon mark olarak şunlardır; Cihan ithalât yekünu Cihan ihracat yekünu 9938 anaı 10309 9959 9205 8465 8989 836 8386 7555 7611 senesi aylık vâsati evel Temmuz Ağuston 7447 Eylal 7820 1929 teşrinievvelinden sonraki cihan ticaretinin sukutu ba- rizdir. 4 — Son istihsal mikdarlarının tenakusunu şu vazih rakam- lar gösteriyor: Üç ehemmiyetli memleketi alalım; İngiltere, Almanya, Ame rika, Bu memleketlerde istihsal müş'irleri şu temevvücü göste- riyor: 1928 senesi istihsali 100 olduğuna göre: 1928 1929 1075 101,8 106,3 1930 96,3 HA 86,8 İngiltere Almanya Amerika 5 — Cihandaki para faizleri 1929 a kadar tezayüt ettiği hal- de buhrandansonra tenakus etmeye başlamıştır: " Memleket 1928de vasati 1929 vasati para faizi 1930 vasi Bugün 71 44 5, 3,6 68 74 sz Almanya Belcika Danimarka Fransa İngiltere Italya Avusturya Amerika in -Bu günkü işsizlik rakamı 18 Müteşebbis isterse iş olur. İste- mezse olmaz. Müteş; faiz alçak olmadıdıra. Yukariki listede faizlerin sukutu bu sebep- tendir. Yalmız Fransa var ki orada işsizlik yok gibidir. Fransanm faiz mikdarını indirinesi daha ziyade beynelmilel banka rekabe- tindedir. tın sukütunu takip etmek diğer katagorilerden daha ira beynelmilel istatistikler fiyatlarm temevvüçlerini İ müyordu. | iâl etmemişti. pek eski zamanlardan beri dikkat ile takip ediyorlar. Cihan toptan fiatlerinin sukutu aşağıdaki cetvelde görünür: rı v 5 og YOK 'N Başay Maş mari d9 FDA ON #epğng 14545 13127 13100 vasatı 123 144 52 156 148 156 1928 Aylık 9 haziran temmuz ağustos 4342 4724 45-60 43-24 46-50 102 26 Bu rakamlar 1929 teşrinievvel ve teşrinisani buhranından evvelki ve sonraki eşya fiyatlarının hareketini gösteriyor. Gö- rülüyor ki buhrandan evvel tlar yüksek, buhrandan sonra fiyatlar alçaktır. 1929 teşrinievveline kadar devam 'eden itilâ devrini, ondan sonraki inhitat devri takip etmiştir. Bu gün in- hitat devri içindeyiz.:- ş Müderris Nizameddin ÂLİ b. Müşteri Cemal Efendi birdenbire sa- rardı, ı Şimdi bir makina gibi yürü- | yordu. Ayakları nereye götü- rürse, oraya gidiyordu. İyi bir yemekten sonra vücude çök. rehaveti dağıtmak için, yü: yordu. Nihayet bu rehavet geçince bir tramvaya biniyor, evine dö Fakat ogüne kadar hiç-bir | hâdise bu yaya gezintilâri ih- Cemal Efendi ilk defa ola- rak o gün sarardı. Genişçe bir caddede idi. Sa- m, nereye git- | inüyordu. Sağda, solda gözün alabildi- ği kadar dükkânlar sıralanmış- tı. Renk renk, çeşit çeşit came- kânlar, irili ufaklı | levhalar. Bir terzi, bir berber, bir kasap, bir işkembeci, bir furun, bir mu | hallebici bir tuhafiyeci, yine bir terzi ve en uçta.. Bir meyhane. Cemal Efendi hemen içeriye daldı. Bi evvelâ müşkül hace- ti defetmek istiyordu. | İçeride, pikede kolları sıvalı, şişmanca bir adam, belli meyhane sahibi, kadehleri sil mekle meşguldü. İçeride müş- teri nâmına bir tek kişi yok. Cemal Efendi içeriye girince meyhaneci: | — Maşallah hoş geldiniz be- | yefendi, nasılsınız? diye sor- | du. Cemal Efendi oraya ilk defa | geliyordu. Fakat meyhaneci de orasını yeni tutmuştu. Her ge- leni eski müşteri zannettiği için, onları kendisine alıştır- mak ve eski meyhane sahibinin yokluğunu belli etmemek isti- yordu. Cemal Efendi, böyle ta nınmış olmasına hayret etmek le beraber istifi bozmadı, neza- ket icabı: — İyi, çok şükür.. dedi ve o da meyhanecinin sihhati ne merkezde olduğunu sordu. Bu sual ile de meyhanecinin sihhatinin mükemmel olduğu, | kaynanaâı ile bir türlü geçine- mediğini, en son çocuğunun diş çıkarmağa başladığını, büyük oğlunun küçük bir dükkânda kadın çorabı sattığını, ticaret ğini öğrendi. Bu kadar başladıktan ve mu havere ticarete aksettikten son ra, günün meselelerini mevzuu bahsetmemek olamazdı. Mey- haneci dedi ki Herkes sıkıntısından ken isini rakıya verdi, derler. Ya- lan! İşte görüyorsun ya, ter- temiz meyhane.. Bir tek müş- teri var mı? Halbuki ben eski zamanları bilirim. O vakit gar sonluk ederdim. Bizim patron dört tane apartman yaptırdı. Şimdi onun da meyhanesi o ka dar işlemiyor a, apartmanlar. dan cayır cayır kira alıyor. Buz gibi de yaşayor. Biz öyle miyiz j salar, ortalık | Hep meyhaneci söylüyor, met mes'ul tutuldu. Meyhane- ci, memleketi buhrandan kurta racak dâhiyane fikirler serdet- ti: — Benim dediğimi bir yap- gül gülüstan o- dedi. Memleket paraya lur, İ gark olur. İşler yürür, herkesin yüzü güler, Muhavere uzadıkça uzadı. Ce. mal Efendi de kendini sıkarak, ezilerek, büzülerek dinleyor v2 muhaverenin bir ayak evvel 80 nu gelsin diye kısa ve kuru ce- vaplarla sözü kesmek istiyor- du. Fakat bir defa meyhaneci- nin dili çözülmüştü. O kad ki, bir buçuk saat süren mul vereden sonra, o bile müşterisi ne ne içeceğini sormağı unut- muştu. Nihayet farkına vardı. Girdiği zamandan daha ziyade sarar. sordu. Zavallı adamcağız, mey haneciyi tanımadığı , sü zünü yarı yerde kesip, meksada vâsıl olamıyordu. Nihayet meyhaneci ne içece ğini sorduğu zaman, hemen ce vap verdi:. — Bir şey içecek dej li Yolda geçerken biraz sıkıştım, oturup bir şey içecek vaktim de yoktu. Fakat yüz numara- nın yerini sormadan evvel, nu- tuklarınızı dinlemek mecburiye tinde kaldım... Meyhaneci evvelâ bir şey an lamadı, lâkin yüz numarayı işi dince, karşısındaki adamın ne. ye sarardığını ve demindenberi ne diye yüzünü buruşturduğu- nu anladı ve eski müşteri zan- nettiği Cemal Efendiye: — Ay bilmeyor musunuz? Yine eski yer.. Şu soldaki ka- pı! dedi. ALEMDAR ZADELER VAPURULARI Millet YAfuu 13 haziran Cumartesi günü akşam saat 18 de Sirkeci rıhtımından hare- ketle (Zonguldak, İnebolu, Evrenye, sun, Ordu, Giresun, Trabzon Rize ve Mapavriye) ye azimet ve Vakfıkebir. ve Tirebolu'ya uğrıyarak avdet edecektir. Müracaat mahalli Istanbul Meyment hanı altındaki ya- zıhane, Telefon: İstanbul 1154 THEO REPPEN VAPUR ACENTASI Norveç bandıralı (Adowr) vapı- ru 20 Haziranda limanımıza müva- salât ve İstanbul ile Marmara Timan larından (Anvers, Rotterdam, Ham- burg ve İskandinavya limanları) i- çin emtiai ticariye tahmil edecektir. ya? X Bittabi iktisadi buhrana intikal etti. Buhrandan hükü- Tafsilât için Galata'da Frönkyan hanındaki acentalığa müracaat, Te- lefon Beyoğlu 2274. VAP vaş yavaş zararsız bir Nil yı. | ya gibi sedire uzanmıştı. Yerde ! bah haberleri uzun ve nahoş E d Burhan Cahit kadar yürüdü. Kalın altın bilezikleri bu tülün altın. da kandillerin kırmızı, yeşil zi yalarile ne hoş parlıyordu Zeliha uzun parmaklı narin elini genç zabitin omuzuna koy i. Lol yostan aşk istiyor. Genç kadın - İskenderiy: lemlerinde, Antakyanın tarihi (Elası) bahçelerinde asırlara öhret veren kadının hayatını biliyordu. (Lolyoa) meşhur fax çe yegâne sevdiği genç idi. Yüzbaşı Celâl Lübnan güze- linin ne demek istediğini anla- dı. Boynunu büktü ve elindeki y Sm ge bir gümüş kâseden aldığı har- mayı dudaklarına iliştirdi. Yüz başının önünde diz çöktü: — Ve mezeletini böyle pay- laşırlardı! dedi. Genç zabit ağzmı uzattı. Bir leşen dudakları arasında hur- ma ikiye ayrıldı. O anda Zeli- hanın işaretile saz çalmağa baş ladı ve Lübnan güzeli, sarındı ğı toz pembe tülü uçlarından tu “ei e zarif raks etmeğe Kadınlardan birinin sesi gü- zeldi. Arapça bir şarkı okuyor du. Bir aralık ses durdu, kitara benziyen iki saz sür'atli bir dans havası çalmağa başladı- lar, Lübnan güzeli vücudünü İ bir bulut gibi kaplayan ince tü Mülüzm Rifatın dediği gibi hakikaten ne güzel kızdı bu.. Gözleri ne kadar pârlaktı. Bu narin vücudün duruşunda, oy-. nayışmda, bükülüşünde .ne le- siz bir incelik vardı. iel Lübnan güzelinin bu gece ilk defn Yüzbaşı Celâl için ya- pacağını söylediği bu raks cid- den bir hârika idi. Bazı figür- leri İspanyol danslarma, bazı hareketleri arap râkslarına ben ziyen; bazan Hindin; Ganj sa- hillerinin yılan oyunlarını ha- tırlatan'bu kıvranış, bu'bükü” lüş kadınların — karşısında bir istihkâm gibi çetin'düran geni erkânı harbin bütün müdafaa hatlarını düşürdü. Ve mütema diyen dolup boşalan nefis Lüb | nan şarabının keskin mahmur- luğu ile haykırdı: — Tais, Tais.. Lolyos sen- den aşk istiyor! Lübnan güzelinin berrak bir lün uçlarını bıraktı. Bu hafif ve İçe e > «ler çakıyordu, Büküle me —laeeiize mg; Yar Arabistan gecesine benziyen derin h gözlerinde şimşek- Janı gibi ona sokuldu ve kanat | şarap tasları devrilmiş, Lüb- ları zedelenmiş narin bir kele- | nan kızının sarındığı pembe tül bek gibi genç erkânı harbin ku | ince bir sis gibi halının üzeri- na İçil feryatlar hâlinde bahçelerden yükseliyor. Yine sıcak bir gü- nün başlıyacağını ima eder gibi ; Kitar çalan kadınlar aletleri ni bırakarak salondan kaybol- dular. Ve Mülüzım Rifat içki- nin gittikçe artan o mahmurlu- ğu ile yaslandığı sedire büsbü- tün uzandı. Döndü ve uyudu! “e Geceleri her köşesinde “bu- ram buram aşk ve şehvet ö- ten “Halebüşşehba;,nm sabah- ları, adım başındaki minareler den yükselen ezan seslerile inil | İder. Yanık sesli müezzinlerin oku: | dukları kasideler Lübnan kızi- nın yeşil kandilli mabedinde Mısir kadimi Yunan müaşika- | ları yaşayan iki gence yeni | bir günün başladığını ihtar et- | (o ” Yüzbaşı Celâl tatlı bir rüya dan silkinir gibi gözlerini açtı. Kalktı, Zeliha yaprağından ayrılmış © | giyinmesini işaret etti ağır ağır ağılan tan yeri kızar idi yapmağa çalışan mülâzım | Yor. : İki genç zabit bu santte here * Rifat nefis, ağır bir kışla uyku sü çekiyordu. ye gideceklerini bilmeden bir Genç erkânı harp bütün ser- | müddet yürüdüler, Ve konuş” semliğine, yorgunluğuna rağ- | madılar., e z men her vakitki gibi sür'atle gi Halep sokakları yavaş yavaş yindi, Lübnan güzeli yorgun- | gölgelerdön sıyrıl e Mah du ve hâlâ şarabın ağır sarhoş | gyz şıkırtıları bir müddet bu luğu ile bitap yatıyordu. Üsessiz sokaklarda işitildi. Son- Yüzbaşı Celâl sert bir meç | ra ağırlaştı ve durdu. darbasile arkadaşını uyandırdı. İki arkadaş hiç bir karar ver Z meden, konuşmadan, adımları- dakikada © hazıtdilar. | pi 2 ”, da ler harp bir gür ei am sevkile karargâhın * önüne aldığı maaşının yarısını bir zar | gelmişlerdi. Vazife hissi onla- fa koydu ve zârfı Lübnan güze- | rn iradelerini görünmez bir inin. sarındığı pembe tüle sar- | radyo gibi idare etmişti, dı. yanına koydu. Sonra ayak- Nöbetçi selâm durdu. larının uçlarına basarak aşagı- | ( Ve iki arkadaş girdiler. Ka- ya indiler, sabahın alaca karan | rargâhta çifte borazan kalk bo- lığında kimseye görünmeden | rusu çalıyordu. sokağa çıktılar. İki arkadaş zabitana mahsus Uzaklarda hâlâ ezan sesleri | banyo dairesine girdiler, devam ediyordu. Horozları sa i (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: