12 Haziran 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

12 Haziran 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Norma Talmadge l Norma Talmadge sinemaya nasıl girdiğini şöyle anlatıyor: — 6 mayıs 1897 de Niyagara'da doğdum ve 1912 de sinemaya başla dım, Sinemaya girişim ancak yoran lara yaraşır bir tesadüfle başlar. Ha kikatte bu nevi tesadüfler © derece nadirdir. Benim gibi binlerce diğer kızlarla beraber, tavsiyesiz, himaye- | siz sinsınada bir iş arayordum. Her | gün bir angajman bulmak ümüdile stodyoların kapılarını aşındırırdım ve söylemeğe hacet yok ki, herkes- den teşvik yerine, ümit kırıcı sözler işitirdim. Fakat bereketversin, içim- deki mukaddes ateş bir saniye bile titremedi, | Bir gün Nev Jersey stodyosunda | bulunuyordum. Bir grup artist film çevirmeğe hazırlanıyorlardı. Ben de film çevirmek istediğimi söylemek için, cesaretle herkesin içinde reji söre doğru yürüdüm. Rejisör beni örünce, tanımış gibi: — En nihayet geldiniz mi? Şim- diye kadar neredeydiniz? diye ba- ğurdı ve hışımla bana baktı, Cevap vermeğe vakit kalmadan, beni ko- lumdan tuttu ve Filmi alınacak sah- menin orasina götürdü. O zama; filen çevirileceğini anladım. Reji dedi — Şimdi beni niz şu kapıdan girdiği zaman, siz şu sandaliyede oturmuş bulunacaksı- Amerikalilar istatis se- Ğ verler, Bugün hâli faaliyette | lunan sinema stüdyoların- dan birinde angaje edilmi Mi dört aktristen on alti Yışı 'ü esmer, beşi buğday benizlidir. Galiba sarışınlar da- ha fotojenik oluyorlar, 58 sene , Amerikada Joseph Cavton #minde bir artist sinemaya gi diğinin 58 inci yıl etmiştir. Bu artist daha dört yaşında “iken sinemaya astar. Amerikada sinemalar Amerikada bugün 21,284 si- hema vardır. Bu sinemalarda 12,142,761 kişi oturabilir. A- Merikanın nüfusuna ii s6, on nüfusta bir “emada bir koltuk düşüyor. Bir senede yüz film Norma Talmadge Sinemaya nasıl gird | etti. Bittabi o filmi asıl gölen artist MİLLİYET © CUMA 12 | | nız, Altı seneden beri kendisini gör Ramon Novarro Ramon Novarro'nun eski i mi Samaniegos idi, Fakal re- şık ismi beğenmedi Novarro ismini vermişt den kahvelerde şarkı rek para kazanırdı. Sonradan bir sinemaya biletçi oldu. Daha sonra metro stüdyolarında Fi güran.. İlk günleri çok müşkül ve çetin geçti. Ramon şimdi ancak film çe- virirken ve yahut Saint Vin- i cent klisesinde her pazar şarkı söylüyor. Çünkü Ramon mute- aasıp bir katoliktir. Hemşirele rinden ikisi manastıra kapan- mıştır, Bir kardeşi de papastır. On dört erkek ve kız kardeşi vardır. Şimdi servet ve şöhret sahi- bidir. Fakat her istediğini ya pamıyor. OMeselâ tayyareye dehşetli merakı vardır. Lâkin mukavelesi tayyareye binmesi- ne mâni olmaktadır. Mukavelesi bittikten sonra Fransaya gelip Niste bir stüd- yo açmak niyetindedir, Ramo- nun daha geçen seneye kadar otomobili yoktu. Sevmediği şeylerden biri de berbere gitmektir. Kendi traş olur. Sokakta tanımamak için siyah gözlük taşır. Sevmediği şeyler arasında şunlar da yar- İ dr: Hazır bağlanmış papyon kravat, Yahudi hikâyeleri, kol saati, pipo, kart postal.. mediğiniz ve onu ölmüş bildiğiniz i- | çin bittabi şaşıracaksınız. | Sanki ben zaten şaşırmış vaziyet- te değilmiş gibi, hiç sesimi çıkar madım. Bu müddet zarfında rejisör diğerlerine de © rollerini tarif etti Ben de kendi rolümü oynamağa ha zırlandım. İ Tabii büyük bir tesadüf eseri ola. rak, rejisörün beni bu rol için anga- je ettiği artist zannettiğini anlamış. tım. Ben de bu zannı bozmakta hiç | bir sebep görmedim, Zirâ artistlik kabiliyetimi gösterebilecek böyle bir fırsat bir daha elo geçmezdi. Bu ka- dar ani bir vaziyetin verdiği endi ve tanımadığım muhit içinde roli mü mümkün olduğu kadar mükem mel ifa etmeğe © bazırlâniyordum. Böyle bir kaç metre film çevirmiştik | ki, birdenbire herşey durdu, Çünkü | yerine geçtiğim hakiki artist gelmiş ti, Aramızdaki şayan; hayret müşa- behetten dolayı rejisörün aldandığı- nr anladım, Fakat arti işi ile fırsatı kaybetmek işime gelmiyordu. Zekimm bütün kuvvetini çeneme verdim ve nihayet rejisör arzumu ka bul etti ve beni derhal orada angaje oynadı amma, bana da küçük roller vermişlerdi ve git gide büyük rolle- re geçtim. İşte benim de sinemaya girişim böyledir. , Kutup filmi Biprd'in Cenup kutbünde filme alınan seyyahati Avusturyada 1,650,000 frank temin etmiştir. Üstünde on para taşımaz. Kendi telefon numarâsını bil- mez, Çünkü muttasıl kendisini telefonda rahatsız etmesinler diye her sekiz günde telefon nu | marasını değiştirir. Eski uslüp geniş bir yatakta yatar. Hiç ni Raman Novarro şanlanmamıştır. Sabah kahve altısını banyo penivarı ile alır. Her yeni filmi çevirmeğe baş. larken stüdyo amelesi için bir tombala tertip eder, Marlene Dietrich Marlene Detrich Hollyyooda geldiği zaman kocasının Mös- yö Detrich diye çağrılmaktan e refakat et- söylemiştir. Marlene şimdi beş yaşında o- lan kızını da sinemaya hazırla. maktadır. jisör Renksengram bu çapra- | ii İk söyliye- Ağlama duvarı Müslümanların mı, Yahudilerin mi? e li Küdüsteki meşhur ağlama duvarı LONDRA, 8 — Kudüs müslüman larıla yahudiler arasında öteden beri vahim münazealarin hudusuma se- bebiyet veren © “ağlama duvarının” ciheti aidiyetini tesbit etmek özre Akvaın Cemiyetinin muvafakatile İn giltere hükümeti tarafından nasbe- dilen üç ecnebiden mürekkep komiz İ yon raporunu neşretmiştir. Raporda muayyen şersit dairesinde yahudi- İ lerin ibadet maksadile duvara © ber | zaman takarrüp hakkını haiz olduk. ları, lâkin muayyen dini bayramlar- da duvar civarında matem merasimi yapamayacakları ve müslümanların ibadetle meşgul yahudileri iz'aç hak ları olmadığı beyan edilmektedir. Halbuki Cemiyeti Akvam mecli si ittifakı ara ile duvarın münhası n müslümanlara ait olduğuna ka- rar vermişti, Greenuvich Yeni rasat aletleri ile teçhiz'ediliyor ! LONDRA, 8 A.A. — Greenuvich | rasatanesi için 36 pusluk reflektör | ile mücehhez genihbir teleskop ile bazı mühim aletler tedarik edilecek- tir, Şimdiki teleskop 30 pusluk ref- lektör ile mücehhezdir. Yeni teles- kopla beraber bir de yeni spektroz- kop mübayeası ve rasataneye 34 ka- demlik bir kubbe inşası için M. Wil- Tam Yapp 15,000 İngiliz Kirası te- borru etmiştir. Uzak mesafe uçuşları LONDRA, 9 — Uzun uçuşlar yapmağa mahsus tayyarelerin tekem mülünü temin için Cenubi Afrika ve Hindistan gibi uzak yerlere yapıla- cak büyük hava seyahatlarından ev- vel İngiltere ile- yakım şark ve Mı- #ir arasında bir-kaç tecrübe seferi | yapılması takarrur etmiş ve yakında Mısra yapılacak birinci tecrübe uçu şuna yüzbaşı Gâyford ile mülâzim Bett memur edilmiştir. Denize veda LONDRA, 9 — Portemotte de sonun Victorya ismindeki tarihi ge. isinde bu akşam güne; batarken yapacak bayrak indirme merasimi esnasında, muasır denizcilik taril i dikkat simalarından | biri olan amiral Sir Roger OKeyes meslekine veda etmiş olacaktır. A- mira 1918 senesi misanının 23 ünde Daverden o zaman Alman tahtelba- birlerinin üssülhareke vazifesini gö- Ten Zeebrugge'e yaptığı âkınla ken. dini göstermişti. Bu hizmetine mükâ faten baronluk payesini ihraz etmiş ve parlâmento kararile 10,000 İster ing nakti mükâfat almıştı. Konyakla intihar PARIS, 9 Neryorkün Zeiegfeld Follis ismindeki meşhur variyetesin- de artist iken evlemerek Mir. Towse. Bol namını alan madmazel © Peggy Dairs geçenlerde intihar etmiştir. Pezey'sin en iyi. sarkadaşlarından olan Amerikalı bir resşam bundan çok kederlenmiş ve dayanamayarak bir hamlede yarm İitreye © yakın Uçurum Uçurumun tâ baş ucunda- yız. Derin, baş döndürücü bir derinlik. Tarihin karışık yolla- rınm müntehasında karşımıza çıkan bu çukur, asrın züppeliği ne tebessüm eden asil san'atkâ rın mezarıdır. Bu çukur, bu u- , urum, bu mezar asalet ve cev herini kaybeden sahte san'atm i yalancı peygamberlerinin kaz- masile açıldı. Ve rı kösteklemek isti ... Bizde edebeyat ta, resim de, | san'atkâ- | tiyatro da, musiki de. Hepsi de | bu uçurumun başında toplandı lar. Kendi benliğini, cevherini tüketen bir israfla bu girdaba yuvarlanmak tehlikesi, ve bu tehlikeyi sezemiyen, bir alâka sızlık, bir aldırmamazlık bir yurdum duymazlık var. Bugün bizim san'atımız bir hovarda gi bi varını yoğunu heder ederek Avrupanın alafranga metama fazla kıymet veren bir müsrif- tir, Edebiyatımız, öz türkçenin salabet ve ahengini kaybederek firenk kumaşından bir ünifor- İ ma ile telebbüs etti. Resmi Kübizmin rüzgürile fırtınaya tutulmuş bir yelkenli gibi, ti- yatromuz, adapte, tercüme ve intihal eserlerini komedi fran- sezde temsil eder gibi vaz'ı sah ne etmek gayretinin gülünçlü. ğü içindedir. Musikimiz, hanen deyi ayağa kaldırıp alafranga hicazkârı kürdiden kantolar söylemeğe başladı. Dede Efen- dinin bestelerini neyimizde son bir nefesle üfürdük. Bu galiba musikimizin nefesi vaj ir, Mimarimize gelince: Merhum Halük Salihti, Allah gariki rah met eyleye. Artık onu ancak tarih kitaplarına yazarak rah- met okuya biliriz, Bugünkü in- şaatımız kerpiçten bir abide hâ indedir. Çürük temellerinden devrildikleri zaman duvarların dan inen tuğla parçalarından mahalle çocukları ancak kaydı- rak oynıyacaklardır. Bakıyorum da bu facia karşı sında herkes pür neş'e başınm üstündeki yıldırımlardan aya- ğın dibindeki uçurumdan bi- haber gibi. Giderir böyle cebli gfet ile Gideriz böyle cehlü gaflet ile ws Her yerde dan bahsedildiği Fakat hiç dan bahsedildiğini duymadım. Demek bizde anlayışlı iktisatçı lar var. Fakat bir verem salgını hâ- linde yesini kemiren mücadele için bir kımıldanış yok, Zengin değilim. Fakat bu mikroplarla di buhrandan bahsedenle re şaşıyorum. Çünkü insan: benliği için en ziyade lâzım ge len gıda her şeyden evvel san'- attır, Mideye gelince bu husu- su istihfaf edenlere önlerinde geniş ve nâmütenahi uzanan zümrüt çayırları gösterebili- riz. Elif NACİ Akademide Istihbaratımıza nazaran ” bu. sene de Güzel San'atlar Akademisinde yapılan Avrupa müsabakasını kaza. nan talebeler Avrupaya gönderi. meyeceklerdir. Geçen sene de ayni şekilde müsabakayi kazanan talebe. ler gönderilememişti, Vekâlet tara- derilmeyen talebe, haklarının zayi m faciaların ortasında | ) Modren san'at nedir: Bugünkü biz henüz plâstik san'- | atı balkile anlamış ve bu sahada da yol almış değiliz. Yenilik ve güzel- İiğe susamış olan bizlerin Jan gü- zel san'at hareketlerine: karşı dü: manlık decesinde görterdiğimiz kaydi; güzel il yecek kadar resim terbiyemizin ck- sikliği ve bu terbiyenin, hayatın bü- tün cephelerinde ne büyük bir rol oynadığını bize bu asır medeniyeti la söylediği halde bu- meşguliyet olduğu ka maatinde ısrar etmekliğimiz modern san'at hakkında umumiyetle bir fi- kir sahibi olmaklığımıza kat'iyen mânidir. Esaslı bir fillir sahibi ola- bilmek için onu yakından görmek, anlamak ve yaşamak lâzımdır. Ek: | seriya acip, gülünç ve manâsız bul- düğümüz ve bazan (da donuk bir hayret ile karşıladığımız modern san'atın mevcudiyetini, biz ancak, onun doğduğu ve yaşadığı yerden gelen resimler ve haberlerle biliyo. ruz, Maamafih, şahan, yanlış da olsa br fnitle temin edebileceğini düşü- merek, bizzarure yarım ve tenbel ka. lan bir moşguliyetin verdiği kanaat. le diyebilirim Modern san'a Makineyi yapan, | onunla birikalar vücude getiren ve | İ nihayet yaptığı makineye tapan mo- | dern adamm san'atıdır. Modern adam: Mes'ut ve zengin bir kituf olduğunu kavradığı ve fa- kat çok kısa bulduğu ömrünü uzat. mak için makine sür'ati ile zamanı yenmeğe çalışan ve güzellikle baş başa kalıp mümkün olduğu kadar fazla yaşamak isteyen adamdır. O- nun kabul ettiği: Bakayi temin e ği de: Betnet, sukutu söyleyen her eğrilik, zaman ve kuvvet çalan lü zumsuz. teferrüat ve tafsilât düşünce ile modern adam, cemiyet içinde üzerine aldığı vazifeyi müm- kün olduğu kadar az zaman ve | uv. vet sarfile mebzul, seri ve mükem- imel yapabilmek için çalıştığı, yürü. düğü, istirahat ettiği yerlerde gözü- nün, kulağımın, kollarının, bacakla rmın hürriyeini ve rahatını ihlâl e- den yorucu bütün çirkinlikleri yok ederek yerine âheak ve sühuleti koy muştur. Çatlak duvarlar, eğri döşe- meler, çarpan ve iyi kapanmayan ka pı ve penceroler, sallanan Ugıcırda- yan masa, sandalye ve dolaplar, tü. ten sobalar, akan damlar, mutlak ve tuvalet yerleri; müz'iç haşerat, pis ve dar yollar; tozlu ve gn daireler modern adamın mo0- san'atın w tığı iptidai ve çirkin elimi Van Dongen | TT | Galeri des Uuatre chemins Van Dongen Ressam Van Dongen aslen Hollandalıdır. Fakat harp bida yetinden beri Pariste yerleşmiş ve şahsıda, san'atıda, fransız- laşmıştır. Van Dongen, son re- sim cereyanlarında ehemmiyet li bir mevki kazanmıştır, fakat senelerin geçmesile bu mevkii kaybedeceğini aleyhdarları söy lemektedirler. Filvâki Van Dongen'in san” atı, kadından, modadan, süs- Ressam ve heykeltıraş Muhiddi Sebati Beyin Mo- dern san'at hakkındaki fikirleri" Ressam ve heykeltıraş Mnhiddin Sebati Bey Bugün, medeniyet katarının üze- rinde koştuğu raylardan biri fen di eri güzel san'attır. (Biri beden di- eri ruhtur.) Modern plâstik san'at yoktan varolan yepyeni bir san'at değldir. O; (Phidias), Mickel- Ange), (Löonard), “Titien”, (Tin toret), (Greco), “Rubens”, (Dü. rer), (Delacroix), “Rodin”, (Rour- delle) gibi dâhilerden müteşekkil bir ordunun vücude getirdiği ağaç- tan usarci hayatiyesini alarak fışla- ran taze ve parlak bir arzu ve heye- can fidanıdır. Onun mevcudiyeti, sayesinde bulunduğu ulu ve muhte şem ağacın kıymetine kat'iyyen ha: el getirrüiş değildir. Değişen rahi've güzel değil, zamandır. (Phidias) her zaman Phidias, Löonard her zaman Löonard kala: caktır. Moda günür hefifli,idir. Hakiki güzel eser her zarnanın malıdır. Binaenaleyh yarınki nesil, mahe rem Celâl Esat Beyefendnin düşün- dükleri gibi 'a bakarak (Cezanne) (Rencir) ve gibi asramızm büyük san'atkârlarını istihfaf değil tebcil edecektir. Unutmamalıyız ki geçen büyük ler bugünün büyüklerle yaşıyorlar Rembrandt'i hepimizden ziyade am layan Cezanne'dir. Diyebilirim ki san'at, Safo gibi, anlaşıldığı yerde nasıl bir mabude ise anlaşılmadığı yerde de bir fahi- şeden başka bir şey değildir. M Sebati Michel - Ange Gürel san'atlar akademisi mü. dürü Namık İsmail Bey'in yeni Beşrettiği ÇMickel-Ange) kitabı nım mukaddemesinden bir Datça Ruh düşkünlüğüne tahammül e demiyenler, kalbin ve dimağın mey. vasını tatmadan 'p ölmeğe ra- 41 olmayanlar için hayat acı ve müş küldür. Her geçen gün nefisle ye üçle daimi bir mücadeledir. Her yaşamak derdi, belki iyi ve temiz şeyler yapmak kabiliyetin. de olan ruhumuzu yorar, güzel ve büyük şeylere karşı hissiz kılar. Gü iyiliği daima sevebilmek ve daima fenalığın fevkında o durabil mek için kanaatlerimizin kuvveti tükendiği zaman bize şevk ve kav. yet verecek kahraman dostlara, ih tiyacımız vardır. Onların iyiliği ve güzellik için azap çekmiş ruhlarını yakından görmek ve tanımak her gü | nün miskin işleri altında ezilen kalp lerimsizi ümitle, cesaretle doldurur. Rahat ve şöhretin tazyiki altında kuvvetimiz azaldığı zaman bubüyük dostlarımızın huzuruna çıkalım, Bi. ze taze kuvvet verecektir. “Bu yi. kaddes ruhlardan öyle, sakin ve # henkdar bir kuvvet seli akmaktadır. ki bize mes'ut hayatın — mahrümü yetle dolu olsa bile — azabın ateşi ile temizlenerek * gelecek , Paramont 1931-32 de yüz ye &i Film çevirmeğe karar vermiş İ konyak içmek suretile hayata ha. | olmayacağını ve yakın zamanda, ilk İ teme çekmiştir. Babasından tevaruz ten, zinetten ve zenginlikten il- fırsatta kendilerinin bu haktan mah ham almak, daima geçici, l zl ; a tir. Şimdiye kadar hiç bir fir- | ettiği büyük serveti reddeden res | rum bırakılmayacaklarını ümit ve | hi hareket ve renklerden müte Namik İsmail ma bu müddet zarfında bu ka- sam, Marsilya otellerinden birinde | temenni ederir. essir olmak itibarile ölmeğe | ——>» — ..... Of dar film imal edememişti. tercemanlık ederek geçiniyordu, Bir süz mahküm gibi görünür. Van de, tablolarını tar , Hasta muhariplerin | hamisi öldü LONDRA, 8 — Cikan harbin den bagüne kadar bütün vaktını müteverrim sabık muharipler için yurtlar tesisine hasreden Sir Frede. rick Miluer 82 da olduğu hal- de bu sabah ölmüştür. Dongen, zevk ve sefahatten yo rulmuş, üzülmüş fahişelerin ve kibar kadınların ressamıdır. U sareleri çekilmiş gibi, podralı illerinin altından keraiklerini gösteren yorgun ve yarı çıplak kadın portreleri, asrın ahlâkını Konyada sesli film . | Konya Belediye sinemasi da esli film tertibatı vücude ge- imiş ve bu ayın üçünden iti- Kaven #ceti filmler göstürilme, hb şlanmıştır. İlk film olarak yvood revüsü gösterilmiş- vir, : a Fransiz yeldizi Marsel Santal | 21 inşasında, Van Dongen, de- rin bir ressamda; Ziyade, bir "mussavir,, , bir “5 ressamı gibi tecelli etmektedi Bu itibarla, zamanlar presti. jini kaybedeceği, ve unutulaca ğ ft, yabut san'at tarihinde ikin. sia YE İNİ edeceği Genç ressamlarımızdan Nurullah Cemal Bey Leonard de Vinci'nin hayat ve eserleri hakkında uzun bir tetkik neticesinde - gayet kıymetli bir eser. cem ve telif eylemiştir. Ya- kmde intişar edecek olan bu eserin san'at hayatımızda uyandıracağı alâ ks izahtan müstağnidir, va #s0n BiZ DİK

Bu sayıdan diğer sayfalar: