30 Haziran 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

30 Haziran 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet Ün umdesi “Milliyet” tir. ,) HAZİRAN 1931 İ ÖAREHANE — Ankara cadde- 100 Telgraf adresi: Milliyet, sal, Telefon numaraları: 4311 — 24312 — 24313 BONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için | İ iylağı —— 400 kuruş 800 kuruş 70 , 1409 1400 , 2700 v İ #plen evrak geri verilmez idileti geçen nüshalar 10 kuruş İ Gazete ve matbaaya ait işler nüdiriyete müracaat edili 8 # Bugünkü Hava pi 1Dün en fazla hararet 20 naz İdidi. ggün ruzgâr poyraz şağmur muhtemel. Yalan! jir akşam refikimiz iki gün sl Terkos şirketinden bah- rken: 'Şirket alenen yalan söylü- Diyor. A efendim. Yalan ha İm söylenmez, alenen söyle- 4; Hiç mahrem yalan olur i E sen yalan söyleme- İ 4 diyelim... Hiç te mi yalan nl medin? Nedir bu yalan ace- pi şılacak şey! Gene ufaklık İmış... Maliye Vekâleti u- lık bastıracakmış... Gazete- de çalışanlar ufaklık almak- ceplerini deliyorlar.. Dışa- İa ölem ufaklık sıkıntısı çe- or... Ben Maliyenin yerinde m ufaklığı ikinci mevki mvay arabalarından topla- 4 . "Ufaklık buhranı ! ar a z um « i Kadınlara mahsus | yerler (€ iÜsküdarda oturan -herhalde 5 icür ve belki de zendost- birisi B ! gazeteye gönderdiği bir £ İktupta vapurlarda hâlâ ka & İlların yeri ayrı olmasını yeni i nlık telâkkilerine mugayir « İluyor.. Amma dünyanın her « kinde kadmların ayrı kom- 5 İrtimanları vardır. Hem bir: İ İlim bir az yalnız kalsınlar.... * ibahtan akşama kadar burmu- ızun dibinde lâden gibi dur- i ları yetmez mi? tE Neden ?! 4 Öğg nedenin esrarı şudur: Sit Ösnedir. hepimizin bildi iğişantaşı Harbiye caddesi | Yali konağı,, caddesi ismi- vermişler. Her yerde cadde- e, Orada bulunan ta i bir binanın ismi veril dur. Çemberlitaş caddesi gil İşli konağı da bu caddede am- & eski sahibi Portakaloğlu u yaptıralı yirmi sene ya ol- — - İMilliyet,.i Milliye — BIRINCI 'akat ikiyüz bin kişilik muaz m ordu bütün bu mahrumi- lere ve şüpheli hareketlere iğmen cenuba doğru akıyor. Ve çöl aç bir dev gibi bu in- deryasına ağzını açmış, çe or, çekiyor, yutuyordu . Ve bu dev Süveyş sahilinde ük bir i haline gel- Ü ve Anadolu göbeği ş iran halis kanlı Türk fırkala- Bı kuvvetli dişlerinin arasın- & çiğnedi, çiğnedi ve eritti. Şamdan coşkun bir deniz gi keenuba doğru akan insan ka leri tıpkı kayalara çarpmış ılgalar gibi kuvvetini, hızın İybetmiş bir halde geri dön- K Hüyük kumandanın büyük Mi | oynayan Deli çai Şimdi Bursa bahçelerinin arasın- dan Kestale doğru ilerliyoruz. Şosa fena değil, Ulüdağ sağımızda, koyu yeşil bir nebat mebzuliyeti içinde yükseliyor. Ağaçlıklar arasında ka Yıp olan küçük küçük köyler gör aüyor. Bir çoğunun ismi “Kızık” İ kkelimesile nihayet bulan köyler. Fidye kızdı, Cumalı kızık, kızık, ke sik, kazık... Sonra “Hacivat” köprüsüne geli- yoruz. Şu meşhur Hacivat, yani Ka- râgözün"refiki şefiki” olan Hacivat. Bilirsiniz ki Hacivatla Karagöz bu- İ ralarda yaşamışlardır.Karagözün me zarı Çekirge'dedir. Ve yine i. niz ki bir rivayete nazaran bu iki ar kadaş “Yıldırım” camiinin inşaatın. da çalışırlarken tuhaflıklar ederek diğer işçileri işlerinden alıkoyarlar- mış ve bunun için de Padişah tara- fndan boyunları vurdurulmuş.. Z3- vali: Hacivat, zavallı Karagöz! köprüsünden geçiyoruz.Pok az suyu olan bu çayın hakikaten çılgın bir şey olduğu yatağını dolduran kaya- ların çokluğundan ve büyüklüğün- den belli. Suların coşgun olduğu mevsimlerde ba çay öyle müthiş ta- rakalarla aknr ve dağdan öyle aza metli granit parçalırı kapıp getirir- miş ki buralar.» züren “dat bir fer- yat iki” Fakat onun da akıllanması yalım... Bursada intizamla çalışan “Su işleri müdüriyeti” onnr €- başına yakın- da gem takacak ve o vakit deli çay alalie aslu akarak tarlaları sulaya- caktır ğ diyorlarda hitiremiyorlar. Yol dümdüz gidiyor. İleride Küs- tel, Dimboz, Yenişehir, Bilecik, Sö ğüt ilk. var, Osmanlıların mahali zu- huru olun yerler... Biz o taraflara gitmeyip birdenbire sağa dönüyo- ruz, İnegöl, Karaköy, Bozöyük ve #aireye doğru... Y. ki Osmenle tari Türk tarihinin y. Birinci ve ilin. iyüz sene evvel. on sene evvelki hep kaçtığını söyleyen ?. Yarabbi ne günlerdi © günler! ve şimdi müstakil yurdu mudra ne rahat, ne mes'uduz. Şosa kıvrıla kıvrıla Ulüdağın ete- ğine biraz daha yaklaşıyor. Artık Bursa ovasına veda ediyoruz. İşte İ “Ilcak su buğazı” ve işte “Aksu” | köyü... Biraz daha ilerliyoruz ve bir sırtı inmeye başlıyoruz. İnözü mu- harebelerinde düşman buralardaki müstahkem mevkilerden çıkar ve mağlüp olduktan sonra yine o müs tahkem mevkilere suğunarmış... Artık “İnegöl! dvamdayız. Şosa bozulmaya başladı. Yer yer öyle çur İ kurlar var ki bir yağmurlu günde buralardan geçerken otomobilin ma. kaslarını ve hatti akislerini kırdık- tan sonra yaya olarak İnekölden im- İ dat istemeye gitmek işten bile değil. İyi ki şosa şimdi kuru da bütün cu İ du, ya olmadı?! Nedir bü'ilti. mas? Ya ben de kalkar kendi evimin adını kendi sokağıma koymak istersem?!.. FELEK Edebi Roman, £ KASIM — Bürhan Cahit İ sır seferi yarıda kalmış, beline soktuğu yavuz hançeri kının- dan çıkamamış ve Ezherde kılımacak cuma namazı kumla- ra gömülen kırk bin Türk ev- lâdının masum ruhlarını taciz etmemek için kılmamamıştı. Dönüş karargâhın tebi milerindeki azamet kadar il tişamlı olmadı. Daha ilk mağ- lubiyet haberi Şama geldiği gün cebelde ve çölde hareket başladı. İstihbarat dairesi Lüb nanda nüfuzlu bir takım âya- nın çöldeki şeyhlerle birlikte u İ mumi bir isyan yapacaklarını kaydetti. . Bu rapor kumanda- nın kırılan gurürunu şahlandır İdi. Yıldırım sür'atile Şam ka- rargâhma avdet etti. Ve en ön İde gözde bulunan yetmiş sek- Karagözün refiki şefiki Haceyvat — Granit kayalarla — Kestel-Dimboz hattında süvarile- rimiz — İnegölden Bozöyüğe — İdmancıların işlettiği kaplıcalar — Demiryoluna kavuşmak Haydarpaşıya gelmek gibidir. 1 diye başlıyan | kurlar, taşlıklar görünüyor. Sağımız ve solumuzda uzanan bü- tün arazi kâmilen ekilmiştir. Köy- ağaçlar arasında, bacalarından ince ince dumanlar yükseliyor. Su ile işleyen büyükçe bir değir- meni geçiyor ve İki tarafı bol yap- raklı ağaçlarla bir hususi bahçenin | “Alle” si imiş hissini veren gölgeli bir yola giriyoruz. Biraz sonra İnegöldeyiz. şirin bir kasabadır. Yeni yeni evle- rinden belli ki ahalisi fakir değildir. Kıyafetler, çarşısındaki mağazala. rin muntazam vitrinleri İnegöh'lüle- tin medeni ve tabiat sahibi oldukda- rınıgösteriyor. İki muntazam eczane bir kaç temiz lokanta, bol atlı bir su geniş gazinolar, her türlü emtia sa- tan dükünlar buranın sıkılmadan 0- turulacak bir şehir olduğunu ifade eden alâmetlerdir. İnegöl kerestecilik, alelümum. mahsulâtı arziye, bihassa buğday, yumurta, süt ve yağ, sebze ve mey- vesi ile geçiniyor ve Yenişehir'le be raber Bursaya zahire ambarlığı ya: piyor. Çınarlı kahvede biraz dinlendik ten sonra hareket ediyoruz. Ova ge- niş ve uzun devam ediyor, Sağumız- da, bir direğe dikilmiş kermes bir levhada okuyoruz: “Domaniç ve Çitliye gider” Meşhur “Oylat” kap- healarma da bu yoldan gidiliyor. Oylat vâsi ve harikulâde bir orman- da hemen hemen boşuna akan meb. sal ve çok şifalı bir sıcak #u men- bardır. müracaat ettiklerimin bir türlü ta- yin edemedikleri bir zamanda bura- ya büyük bir havuz yapılmış ve son- ra terkolunmuş... Bir kaç sene evvel bu suyun methini işitmiş olan “İne göl idman yurdu” gençleri Oylaka | kadar gitmişler, buranın güzelliğine | hayran olmuşlar ve avdetlerinde ida İ eei hüsusiyeden iki sene müddetle ahtadan birkaç baraka yapıp propa- ğandaya başlamış ve işletmekte ol. dukları kaplıcaya az zamanda epice de müşteri tedarik etmişlerdir Şimdi Oylak'a yalnız. İnegölden değil, daha uzak yerlerden de teda vi için gelenler vardır ve Oylak şüp hesiz, tabii mahazırı ve ormanın “letafeti itibarle Yalova'dan, Çekir- ge'den de güzeldir. Artık “Ahüdağı” na trmanıyoruz. yokuşu ve inişi on sekiz kilometre tutan ve hesap edenlere nazaran yüz, seksen küsür virajlı bir dağı. Küçük köylerinin ne güzel isimleri var: “Sultan çayırı" “Gümüş dere”. Burası Bu hususta malümatlarına “Pazarcık” dayiz. Bu saretle Bur sa vilâyetinden çıkmış ve Bilcik hu duduna girmiş oluyoruz. Büyük ve ve temiz bir nahiye merkezi... “ara İ köy” ü solumuzda bırakarak “Kara İ su” buğazına iniyor ve anadolu hat dan burya kadar devam eden uzun İtme kavuşuyoruz. tosan Mudanya. otomobil yolculuğundan mir yolunu birdenbire görünce Hay darpaşaya gelmiş gibi oluyor... Bu- ğazın yolları çok bozuk, zaman za man buraları bastığı earlerile g non sellörden şosa tamamen kaybol muş, yol delik deşik bir hale gelmiş- tir. Nihayet “temiz ve iyi bir şosaya çıkınca karşımızda havai hattı, bü sonra de- | sen kadar arap âyanını (Aliye) — kurduğu divanı harbe ver- ki, Bunların içinde çök nüfuzlu ve zengin kimseler vardı. Fa- kat bir kısmı yakalandığı hal- | de bazıları ortadan kaybolmuş lardı. Şeyhler arasında tevkifi emredilen Tedmür aşireti reii Şeyh Sadun da vardı. Fakat o bir tilki gibi mükellef şatosunu bırakmış, çölün Frnasız havza $ı istikametinde firar etmişti. Aliye divani harbi kısa bi, muhakemeden sonra tevkif edi lenlerden yirmi beş arap âya- nmu ordu harekâtına engel ol İ mak ve düşmanla teşriki mesai etmek cürümlerile / küm etti. Asıldılar. İ Bu mütekabil hareketler, or i duya, faaliyette o bulunduğu i memleket halkile bir düşman i ebette bulunması lâ | i ihtar etmiş oldu. Ve artık'husumet cephesi sa hillere Süveyş istikametinden | | başlıyan mukab “iz saha- | İ mürekkep orduları türk aske- İ girmek için bizzat kendisi meş- sma inhisar etmiyordu. - İ Güzey katlar göle Beiiaaya Enfes bir akşam yemeği Meliha altı aydanberi kocası | Refet Beye yalvarıpduruyordu: | — Allah aşkınabir günde lokantada yemek yiyelim. . Kocası dayanamadı: — Pek âlâ, bir akşam Nas-| rullah Efendiye gidelim, dedi- | ğin olsun.. — Nasrullah Efendiye mi? | Amma da yaptın ha! Kırk yı- | lm başında insan lokantada ye- | mek ister de, oraya mı gider? — Ya nereye? — Şöyle şık bir yere. Caz- bantlı bir yere.. Meselâ “Zak- zim,,e.. Kocası bu talebi duyunca, derhal reddetti, Fakat bir gün | karısının ısrarlarına dayanama dı. “Zakzim,,e muvafakat etti. | Karısı sevindi: — Öyleyse hazırlığa başlıya ım, dedi. Ne hazırlığı? — A.. Oraya hangi tuvaletle | gideceğim? Refet Bey bir kerre söz ver- miş olduğu için, buna da boyun eydi. Bir hafta terziye gidip ge lindi. Mükellef bir süvare tuva leti hazırlandı . — Ya senin smokinin? — Karıcığım, biliyorsun ki, benim smokinim yok. — Yoksa neye yaptırmıyor. | sun, Böyle vestonla mı bene re | fakat edeceksin? — Fakat böyle bir zamanda bu yaptığımız. çılgınlık değil mi? — Kocacığım smokini bir de fa yaptırırsın. Her zaman giyer sin. Bu zamanda sanki smokin lâzım değil mi? ! nu da kabul etti. Bir hafta o da terziye gidip geldi. Smokin ha zırlandı. i Bir gece saat onde bir taksi- | ye bindiler ve “Zaksim;,e gitti- ler. 2 “İçerisi kalabalıkğı idi. “Gar- son hemen kendilerihi bir masa | ya götürdü. Oturdular. Garson | bir liste bırakıp gitti. Refet Bey göz ucu ile baktığı listede ki fiatlarm azametini gö rünce, pes perdedeit fısıldadı: — Meliha biraz hafiften git! Fakat Meliha, kocasına öyle bir baktı ki. Bu kadar masraf tan sonra böyle bir, lokantaya gel, kabak kızartması ye, olur mu? En pahalı yemekleri seçti, Baş garson yağlı müşteri geldi ğini sezince, havyar teklif etti, | hema a İM yük kereste fabrikası ile “Bozöyük” göründü, Bu yeni kaza merkezi he- men her şeyi kereste fabrikasına medyundur. Bir çok amele bu Fabri kada para kazanıyor, fabrika sahip ve memurları güzel güzel evleric ka sabayı güzelleştiriyorlar. Burada durmaya lüzum olmadığı gibi vaktimizde vok, Demiryolunu yine arkamızda bırakarak 'İnösü"ne doğru tarlalar içinden yolumuza de- vam ediyoruz. İ EN.E. nın isimleri bile bizce tanınma- | mış memleketler askerlerinden rile boğazlaştığı günler. Şamın dört beş saat arkalarında arap aşiretleri de Türk levazım kıt" alarını vuruyor, perakende ef rat kafilelerini soyup öldürü- yorlardı. Idarei örfiye yalnız şehir ve | kasabalarda tesirini gösterebi- liyordu. Çöl mmtakası hattâ küçük askeri cüzütamlar için bile tehlikeli olmuştu - Şam karargâhına dönüşte binbaşı olan erkânı harp Ce- İâl bir düşman memleketini iş- gal etmiş ordunun istihbarat müdürü gibi çalışıyordu. , Vaziyetini ve kuvvetini çok iyi bildiği şeyh Sadunu ele ge- gul oluyordu. (Salihiye) deki adreste şeyh Sadunun kızını bulmak müm- kün olmadı (Tedmür) e kadar giden erkân: harp Celâl mükel. lef şatoyu biraz ilerisindeki rihi harabeler gibi taştan ibaret kaldığını gördü. l dediler. Votkal: anizet teklif etti. Meli- ha Hanım: Elbette, elbette.. dedi. Bir taraftan yiyorlar, bir ta- raftan Cazbant dinliyorlardı. Refet Beyin her taraftan canı- nin sıkıldığı, yetişmiyormuş gi- İ bi, komşu masada gözünü ka- rısından ayırmıyan gence de öy le sinirleniyordu ki. Nihayet bu genç kalktı, Me- lihayı dansa davet etti. Çare yok, Refet Bey onada taham- mül etti, Nihayet ne olursa ol- sun kabilinden, o da başladı, Yemekten sonra çerez İ arasında şampanya açıldı. Re- fet Bey o neşe içinde komşu masadakilerle ahbap olmuştu. Sabaha doğru gitmek zama- nı geldi. Komşu masadakiler kendi otomobillerini teklif etti- ler: Evinize kadar bırakırız, Nerede oturuyorsu- nuz? Meliha oturdukları mütevazi sokaktaki, mütevazi apartma- nın ismini veremedi: Şişlide ..... apartmanı! de- di. Otomobil Şişliye doğru yol aldı. Adres verilen apartmanın önünde durdu: — Zahmet etmeyiniz efen- dim, artık teşrif ediniz. Biz gi- reriz, - Hayır, girdiğinizi göre- İ lim. Böyle gece yarıları tenha sokaklara pek emniyet olmaz. Çaresiz apartmanın kapısını çaldılar. Açıldı ve Refet Bey ka rısıı apartmandan içeri iterek kapıyı kapattı. Kapıcı şaşırmış tı. Ona gayri malüm bir zat apartmanda oturup oturmadığı nı sorarken, otomobil de uzak- laştı, Tabii o apartmanda böyle bir zatın oturmadığı cevabmı aldıktan sonra, çıktılar, Bu su- retle bir dert daha atlattılar Osirada boş bir taksi geçi- yordu. Binerek kendi müteva- Zi apartmanlarına döndüler. Refet B. dedi Biliyor musun, bu gece bi | ze kaça mal oldu? Tam iki yüz otuz lira. Ve kartsına bağırır gibi tek- rar etti: — Anladın imi? İki yüz otuz lir Hattâ bir aralık Melihayı bu ğazlıyacak gibi oldu, Meliha da o sırada masanın üstündeki ta- | baktan bir “potifür,, yuvarladı. — Oh, Refet, dedi, karnım ne aç!, bilsen SEM RESMİ ILANLAR TÜRE KİNTEN ŞİRKETİ | Çapras kelimeler | içmeğe | İ yu yuvası (2) 1238456789011 w >» Ss zn AMİRİMORD ABMİ İKİ >İZİZİ> 'KİCİ nkü şeklin halli 466718090 Yeni şekil Soldan sağa 1 — Alışan değil (5) (s) İ 2 — İrat (4) Balık (5) | 3 — Köpek (2) Bir Padişah (5) | 4 — Hakkından gelmek (3) Be- yaz (2) 5 — Selümet (4) Peygamber (3) | 6 — Su (2) Nota (2) Dün (4) 7 — Yüzbin (8) NA (2) | 8 — Geri vermek (4) 9 — Bağlamak (4) Yama (2) | 10 — Büyük Türk kahramanla. rından (5) İ 11 — Son (7) Titreyen | Yukardan aşağı 1 — Erkek ismi (4) Aptal (5) 2 — Bir trenden öbür trene (7) 3 — İle (2) Alıp vermek (5) A- 4 — Hicap (2) Yüksek (3) 5 — Oturulan yer (9) 6 — Eser, leke (2) 7 — Bolluk (5) Ait (3) 8 — Ufuklar (4) Ikisi ortası (3) | 9 — Mes'ut (3) IM (2) Çekilen dey (9) 10 — Erleek ismi (3) Mide bü- Mandırır (8) 11 — Bizi doğuran (3) (2) Beygir KADIN HUKUK! Yazan: Necip Ali Denizli meb'usu Her kütüphanede arayınız Fiati:. 1 liradır Satılık ev Büyükderenin denize v iskeleye yakın açık bir m hallinde biri beş, diğeri ü odayı havi müstakil iki bö iüklü ve bahçeli 30-32 nu. maralı ev satılıktır. Milliye matbaasında o Saip Beye müracaat buyrulması. Yaz mevsimi için şy BEBEK'te Kiralık Yalı Dalyan önünde Saip Bey yalısı möbileli olarak ki- ralıktır. Derunundakilere müracaat wu Mide, Barsak, Karaciğer, Böbrek, Mesane, İdrar yo- lu, Uremi, Zafiyet, Şeker, Kum ve akâmet hastalık- larının kat'i teşhisleri için İdrar, Kan ve Kazurat ve sairenin tahlillerini yapar. Divanyolu, Biçki Yurdu altında, Tel 23334. şe mm» Am . amma Lisan ve sanat dersanesi Beyoğlu Şimal sokak No .4 Türkçe, İngilizce, Fransız- ca, Almanca, Dikiş ve biç- ki, İngilizce Stenografı ve ktilografi. Kayıt muame- lesi: 28 haziran, 1 temmuz Telefon: Beyoğlu 882 el —ş—— ni Üsküdar Hale sinemasında | Ateşten gömlek Mümessili Ertugrul Muhsin: Bedia Muvahhit duhuliye 10 kuruştur. İtiünadı Milli Türk Sigorta Şirketi ai Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. p Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Calatada Ünyon Hanında Acentacı Hulunmayan şehirlerde acenta aranmak'adır. Telefon: Beyi oğlu — 2003 Türkiyede her lisanda intişar eden bütün gazeteler için bilümum resmi daireler ilânlarını kabul eder Adres : Ankara caddesi Kahraman zade hanı 3 üncü kat Telgraf adresi: Resmilân - Telefon: 20960 Posta kutusu Ist. 753 İsyan mntakasma yapılan | askeri bir harekette topçu kuv vetleri burasını altüst etmişler di. Şimdi harabelerin köşesine bir ihtiyat piyade fırkası isti- rahat ediyor, yeni kur'a efradı nı yetiştirmeğe çalışıyordu. Erkânı harp Celâlin istihba- rat teşki gittikçe genişledi- ği için dahilde ve hariçte düş- | man harekâtindan muntaza- man haber alabiliyordu. Nüfuzlu arap şeyhleri kuv- vetli aşiretlerle dahile, çöle çe- kilmişlerdi. Bunların ddi bir hareket yapmak için cepheyi boşatmak lâzımdı. Ve ordu tıpkı bir düşman memle- ketinde imiş gibi cepheden u- zak mıntakalarda bile emniyet tertibatı alarak | çalışıyordu. Düşmanın casus teşkilâtı ahali si arap olan o kasabalarda çok kuvvetliydi. Ve Anadili bakir köşele rinden toplanup bu cehennem deryasına akan Türk gençleri Türk hududu içindeki bu çöl ve deniz arasında cenuptan iler leyen kuvvetli düşman ordusu. üzerine na karşı adım adım mücadele e | diyor, El'ariş'den, Gazeye, Na bülüs, Kudüs ve Kanaytraya doğru kan dökerek boğuşa bo- ğuşa çekiliyordu . Genç erkânı harp Türk ka- nını bi rahmane emen bu ate- şin kum çöllerine karşı gittik- çe şiddetlenen bir nefret hisse diyordu. Büyük harbin gay: benin mukâdderatile olmayacak kadar değişi genç erkânı harp engin çöllerinde çetin bir mücadeleye, devam etmenin yalnız bu nok. tadan bir vatan vazifesi olduğu nu tekdir ediyordu. Fakat sebebi ve akibeti pe | olursa olsun bu toprakları türk kanile sulamanın tamamile a- leyhinde idi. Hattâ bu fiktin- den dolayı kumandanla arala. rında şiddetli münakaşalar olu yordu. Bir gün Şam karargâhunda, mükellef bir ziyafette bozulan <epheye taze ikmal taburları sevki için görüşülürken genç er | kânı harp gayri ihtiyari haykır / dı: — Günshsız türk evlâtlar sizi yine sebepsiz cehenneme tıyoruz . Bu samimi infial ve teessü kumandanı fena halde kızdır. dı. Gözlerimin üzerinde bir. Vel randa güneşliği gibi leşti. Sert bir sesle : Vazifeleri mahdut ol ik maksatların © dar olmazlar! d Bu ağır bir cevaptı . Genç erkânı harp şiddetli m kabele edecekti. Yanında bul nân erkânı harbiye reisi kolun: çekti ve kumandanla onun b münakaşasını yarıda birakma ister gibi:, — Paşa hazretleri dedi ba bölükleri talimlerini bit ler. Bunlardan istifade edece! zaman gelmiştir. Kumandan mevzau değişti için zeki erkân: harbiye isine teşekkür eder gibi iltifat kâr bir nazarla baktı: (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: