26 Temmuz 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

26 Temmuz 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Başı birinci sahifede) bik, acemi kasap elinde doğran biş bir gövde gibi dilim dilim 6 safsata pıhtıları içinde! nızı çeviriyorsunuz. Bu se- tiyoten sepetine düşmüş bir telle kılığı takınmış; dili dı- ra kan kusuyor! Zannederim ki Türk matbu- rk ve küstah, bu derece bu- tk ve arsız bir cehlin salgın finde kalmamıştı. Sıfırın na- Mütenahi ile savaşması,çurçur ıklarının balinalara akıl ho- Alığı etmesi, tarla faresinin ergedana meydan okuyuşui, İşte neşriyat trapezlerinde rende atan bazı kalem can- zlatında gördüğümüz mari- tler?. Hakikaten ibret alına- Bak Şey! doğrusu aşkolsun! Ne kadar genç kalem görü- Bi bir vaziyet almışlardır. En ürih bir ifade ile açıktan açı- 8 edebiyat umumhaneciliği € iyorlar. Teheşire nişasta €- keti yapıştıran cani bir sa3- fekâr gibi âdi sokak balmanle- etine (sam'at) adı vererek! idden utanlılacak ve inanılma Höcak şey! Fakat bu kadar m? 5lâ! siyaset kılıbıklarına rast eliyoruz. Hünerleri meydar 3! Ne dünyanın akvalinden, İne Türkiyenin dahili, haric! iş erinden zerre kadar malümat- ları yokken ve bunu tahsile beş baralık O kıymet vermezken Memleketi © tahrike, “ehaliyi Sana sevketmek istiyor). di ve satılık — vicdi Arın çamurlu hiyanetine tenkit) yaftası yapıştırarak! © efendiler ne yapıyorsunuz İeyene mundar bir mahalle Kocuğu bayağılığıle bin türlü iftira ve küfür atarak! Çok gü- 1 maaşallah, pek İâtif! he men devam... Ya bir sütunluk dürst türk- ©€ yazamayan lisan allâmeleri- Ne ne dersiniz? Lehinde mi, a leyhinde mi olduklarını bir tür lü anlayamadığımız kelimele- tin doğru telâffuzunu dahi bil- Mmedikleri her günkü imlâların (Başı 1 inci sahifede) yerl konsalosu M. Theodore Retten, Virketinin "den mürekkepti. Pasa- > POKt vizası ve gümrük muaye ii sür'atle ikmal edilmiş Ol- 'dundan yolcular hareket $a- Pam intizaren şirketin istira- Bu salonunda topl: ir. e #snada Miss Cats yolcu sa- ap anda teşhir edilmekte. olan de Yerli eşyayı beğenmiş, hat * sim işlemeli bir tastik yüzü- yü Mübayaa etmek arzusunu İz r eylemiştir. Fakat bavulları Ayyare bağaj dairesine kondu ye için bu filerinden vazgeçmiş it. Saat dörde boş kala şirke- seyir memuru yolcuları tay T'“ye binmeğe davet etmiştir. aş Yare tam saat dörtte Ma? yolcuların bağajları ve pos Yı hâmil olarak hareket et Hafif bir şimal rüzgâr va irtifa dümenlerini dayayan tayyare yükselirken Cidna me- Mur ve makinistleri yolculara | Mmendillerle hayırlı seyahatlar i ediyorlardı. Dokuz se- İ çelen beri her gün üç dört de- 4) tekorrür eden bu yolcu teşyii ir defa daha takarrür etmiş- ti. O ködar! Memurlar iş başı- na döndüler ve tayyare sabahın eyaz sisleri arasında kaybol. ti İki saat sonra Fakat hayatta ne elim ve ne İsti tesadüfler vardır! Tayyare kazası vuku bulduktan tahmi- »sh altı saat sonra vak'adan he Düz hiç kimsenin haberdar ol- tadığı bir.anda Cidna müdürü e meri telefon etmiştik. #ransız suna mensup | Vejeneral De Göys kumanda- elecek tayyareler. hak- İrfan talibi ) dan anlaşılan bir sü — Birinci kları mat sünepesi! Âlimliği çok bil mişlik, cesaret ve mertliği $a- matacılık sanacak kadar ciha- nı ve hadlerini bilmiyen tle- ma cimcimeleri! Neler söyle- miyorlar, ne akıl erdiremedik- leri şeylere tos vurmuyorlar?! Halbuki biraz okusalar, muta- vassıt kabiliyette, bir adam ka dar malâmat sahibi olabilseler canımız yanmazdı! Ahmak bir gururjile bir cehi içinde kendi hiçliklerinden bile habersiz ya şıyorlar, Yazmalarındar vaz geçtik; keşke okumağı öğrene cek kadar iz'an gösterebilse- ler! Bütün marifetleri edebi- yat telvesi yalamak. Evet, İran sızca olsun, Türkçe olsun en düşkün gazetelerin sütunların da kuruyup kalmış şehvet ede biyatı telvelerini! Ve sonra bu kadar âdi işi büyüklük sanıyor lar, serbest kafalılık addediyor lar. Zira beyinleri o derece gaflet içinde! Bunlara verile- cek en doğru ünvan şudur: Ka ranlık münevverler! Çünkü iddia ettikleri gibi de rin değil karanlıkdırlar, sade karanlık! Eğer zekâlarında — güneşten v&z geçtik — bir ida re kandili yanacak olsa ne derece sığ olduklarını belki kendileri de görürlerdi! Sığ, amma ne kadar sığ! En derin yerinde insanın paçalarına gel miyecek kadar! İlim yok, fen yok, tahsil yok tetebbü yok!! Tabii zabet, hak perverlik gibi mef- humları sormak bile gülünç! Bütün bu hiçliğe mukabil var olan nedir? Yalan, iftira ve i sarlatanlık mı? Hayır, hayır hepimize düşen bir adalet ve namus borcu var. Türklüğün âtisine kuvvet, şe- ref ve aydınlık verecek olan ha kiki gençliği, labüratuvarında kütüphanesinde, sakit köşesin- de feragatle, namus ve ulviyet- le çalışan hakiki, büyük ve muhterem Türk gencini, bu irfan kılıbıklarile bir saniye dahi karıştırmamak! Zira böy- Je bir suç affedilemez. Ve za- ten de alfedilmemelidir.! Fazıl Ahmet OR ME Ga la e ne Beş kişi havada cayır cayır yandı kında malümat istedik, ve ayni zamanda Cidna seferlerinden memnun olup olmadığını “sor. duk. M. Pontier, | seferlerden çok memnun olduğunu, işlerin muntazam cereyan ettiğini söy ledikten sonra, (bize dedi ki: “Şimdi burada masaya vurdum şeytan kulağına kurşun niyeti- he, orda sizde vurun da birşey iyor ki, dokuz s6- muntazam işi ui nedir (923 ten beri) hiç bir teh likeli kaza kaydetmedik. Bu muvaffakiyetten dolayı kendisini tebrik ettik, Mükâle- Kazanın sebebi Bu hususta henüz kat'i ma- Tümat almak kabil olamamış” tir. Ajansın verdiği malümata nazaran benzin deposu iştial et miştir. Fakat mutahassıs bir fen heyetinin dilci sonra dır ki, ancak kazanın hakiki s8- bebi anlaşılacaktır. Şirketin İs- tanbul müdürü M. Pontier ka- za haberini alır almaz derhal tayyare ile Bulgaristana gitmiş tir. Tetkikatı beraber götürdü- ğü mütehassıs kimselerle bera- ber idare edecek, belki yarın şehrimize avdet etmiş olacak- tır. Tayyarelerin Yeşilköyden hareketinden evvel — esaslı bir musyeneye tabi tutulmaları u- suldendir. Hattâ bu iş için şir- ket Yeşilköyde ehemmiyetli te sisat vücude getirmiştir. Bina- enaleyh kazanın önüne geçilme imkün dahilinde olmıyan ani bir ârizadan ileri gelmiş olma- sı muhtemeldir . Yolcular Kazazede tayyarenin yolcu- larından Norveç konsolosu M. Theodor © Retten şehrimizin maruf simalarındandir. Elli se. | Evvelce iki üç defa ehemimiyet neden-beri Türkiyede , oturan sız arızalar olmuştu. “ Inkilâbımız Ameri- ka darülfünun genç- lerine izah edildi (Başı 1 inci sahifede) Türkiye ve inkılâbımız hakkın- da darülfünun talebesine İngi- lizce bir konferans verilmiştir. Ahmet Şükrü Bey, inkılâbımı zın ehemmiy: tebarüz ettir mek için evvelâ eski devir ile yeni devir arasında bir mukaye se yapmıştır. Bu iki devri yek- diğerinden ayıran hususiyet- leri eski siyasi ve içtimai hayat yat arasındaki fark- ları izah ettikten sonra, Büyük Gazinin işaretile bunun nasıl başarıldığını anlatmıştır. Ah- met Şükrü Bey, Gazinin yalnız Türkiyeye değil, medeniyete hizmet eden bir dâhi olduğunu ve tarihe böyle geçeceğini söy- lemiş ve talebe Gaziyi şiddetle alkışlamışlı e Ahmet Şükrü Bey bundan sonra yeni Türkiyenin karşılaş tığı meseleleri teşrih etmiştir. Ayrupa memleketlerinden mi- saller getirerek bunların şümul ve mahiyetini anlatmıştır. Bir zamanlar medeniyetin şarkjan garbe, oradan da Ame- İ rikaya geçtiğini şimdi de Avru İ panın Amerikadan teknik dersi 1 Avrupaya Amerikanın yardımını ve Türkiyenin de A- rini takip ettiğini söylemiştir. Ahmet Şükrü Bey, Türkiye için en büyük bir müşkül, ken- di kendisini medeniyet âlemine : İ tanıtmak olduğunu, bunun di- Sal, N6-| Şer devletlerden ayrı hususiye olen bir müşkül olduğunu söylemiş ve Türkiyeye yapıla- cak en büyük yardımlardan bi- rinin de bu medeniyet yolunda- ki hatvelerinin oavdetlerinde kendi vatandaşlarına bildirme- leri şeklinde olduğunu söyle- miştir. Konferanstan sonra darülfü- nun talebesi Ahmet Şükrü Be- ye Türkiye ve inkılâbımız hak — bir çok sualler sormuşlar v.s Amerikalı talebe dün şehri- mizin muhtelif yerlerini gez- mişlerdir. Salı günü gidecek- lerdir. —— —— Sinema kapısında.. Hale sinemasında bilet kont rol etmekte olan (o Darülâceze memuru Tevfik efendinin bilet leri kontrol etmemesini istiyen sinema kapıcısr Nuri o mümai- leyhe dayak atmış ve yumrukla sağ gözünden © yaralamıştır. Tevfik efendinin karakola mü- racaatı üzerine Nuri yakalan- mış ve tahkikata başlanılmış tır. mumaileyh uzun müddet İsveç - Norvec konsolosluğunu yap- mış ve İsveç'le Norvec ayrıldık ları zaman yalnız Norvec kon- solosu olarak kalmıştı. M. Ret- “Norvec şark,, vapur şirketinin de veki- İi idi, Türkiyede bulunduğu se- nelerde oldukca büyük bir ser. vel temin eden M. Retten bun dan on sene evvel'biraz da mem leketinde çalışmak istemiş ve şehrimizden ayrılmıştı. Fakat Norvec'de işleri muntazam yü: rümediği için tekrar şehrimize eski vazifesile avdet ( etmişti, Uzun böylu, sivri sakallı, iri yapılı, şen, rindmeşrep bir zat idi. Türkiye ve Türkleri sever, iyi türkçe konuşurdu M. Ret- ten'in bir refikası ve iki çocuğu vardır. M. Retten bir ay izinle memleketine gidiyordu. / Diğer yolculardan M. Craush amerikalı ve Bükreşte bir şir- lidir. Mis Cast ve M. Barcley iki genç talebedir. Yolcular sigortalı Cidna tayyare şirketi daima yolcuları sigorta ettirmek iti- yadenda olduğundan kazazede- lerin ailerine tazminat verile. cektir. Cidna teyyaresi | şehri- mizde faaliyete başladığı | za- mandan beri İstanbul - Bükreş ve İstanbul - Sofya (arasında 2000 den fazla tayyare seferi yapılmıştır ve bu ilk kazadır. ahifed en geçen yazılar Mecliste matbuat kanunu ve münakaşalar (Başı Birinci sahifede) Allah rızası için Türklüğün namına, Türk iktisadı ve sermayesinin mu: | halazası namına bir şey yazdıraca- ğım diye bir muhalif gazeteye git- miş, buna “muvaffak (olamamıştı Biz buna da muvaffak olurduk. Fa- kat bu bizim için bir tenezzüldü. Bu nu yapmadık. Bu gazeteler tenkit hususunda daima geridirler. Onları bırakıyorum. Mavafık gazeteler ise tenkit tarafını boş bırakıyorlar. Boş kalanları onlara bırakıyorlar. Bu İ boş kalan yer işgal ediliyor. beri taraf gazetelerde, noksanları biraz tenkit gibi ifadeler le yazarak efkârı umumiyeyi tenvir etmiş olanlar elbette ötekiler meşgul olacak hiç bir zemin bulamazlar. Fa kat beri taraf gazeteleri bu vaziyeti onlara tarmamile terkettikleri içindir ki onlar bu boşluğu işgal ediyorlar. Bu mesuliyet beri taraf gazetelere İ aittir. Eldeki kanun fâyihasında ba- zı cihetleri tahdit eder mahiyet var- sa bu da cümhuriyet mefhurunun geniş manasile biraz tezat teşkil ©- diyorsa bunun mes'uliyeti tamamen bugünkü gazetelere aittir. Gazetelerin hedefi Çünkü onların yikici ve fena dü- günceli neşriyatı olmamış olsaydı hü kümet böyle manevi bir tedbir itti- hazına mecbur kalmazdı. Benim görüşüme göre bu münek- kit gazetelerin bir hedefi vardır. O da böş kuruştur. Sürüm temin için manen heyecan tevlit ödecek mese- leler çıkarıyor, şahsiyattan bahsadi- yor, habbeyi kube yaparak beyanst ta bulunuyorlar. Demek milletin ef kârı umumiyesini beş kuruş muka- bilinde ihlâl etmek istiyorlar. İşte kendilerinin sebebiyet verdikleri bu meselelerdir. Bir nokta Sonra eğer bu kanında cümhuri. yet menafüi âliyesile tezat teşkil &- den mübahis varsa" bunun vebali, vebali illisi her şeyi tamamen on- ların omuzunuladır. Ben şahsan tec- rübe ettim. »ö5'uliyet bah, si tespit sakli ein ki bir cihet unutulmuştur. O da gazeteci- lerin içinde matbuat işlerile meşgul wütecasirler hakkımdaki tatbikatı kanuniyeye dair bir çok hükümler yardır, Bu cürümlerden bir tanesini bir meb'us gazeteci Yapacak olursa ikkatini celbederim. Hükümete bu na mâni olacak tedbirler. almasını teklif ederim. Yakup Kadri Beyin maka- lesi ve Sırrı Bey Ahmet Süreyya B: (Aksaray) : — Kanunda bu tedbirler vardır. Surrı Bey (İzmit) devamla: — Meselede bir mes'ul aranmak lâzım gelirse bu tabiidir ki müseb- bip olmak icap eder, Size bir vesika okuyacağım, Bu bir makaledir. Ya- kup Kadri Beyle İmzasını taşıyan bir makale: “Hâkimiyeti Milliye, de meşredil miştir. Diyorlar ki? “Şu zamanda istikrazdan bahsedilir mi? Bu dev. #etmek. hiyanettir. Bunun hedefi malümdur. Meb'usluk: sefatile müte casirane sözler söylenmiştir. Bunun önüne geçmek lâzımdır. Bir hedefe ben başka yoldan; o başka yoldan gideriz. Eğer hedefte ayrılık olursa ben 6 Zaman hiyamet etmiş olursa ben o #atrlân hiyanet et imiş olurum. Zaten Büyük Gazinin söylediği de'bundan ibarettir. Bu vaziyet ortada iken bir mel. uz arkadaşın efkârı umumiyeye hi. yanet şeklinde bahsetmiş doğrusu hayret edilecek bir şeydir. İşte matbuatın gayri mes'ul eller tarafından idaresinin bu mahzuru vardır. Bu ciheti hassaten nazarı â- linize arzediyorum. Encümen namına izahat Muhtelit encümen namına söz a- lan Sait Azmi Bey (Kayseri): — Matbuat kanununun ana hatla rı hakkinda izahat vermeğe lüzum görmüyorum. Bu kanunla hürriyeti matbuatın tahdidine doğru asla bir adım atılmamıştır. suüstimaline karşı şiddetli akim konulmuştur, Sere Bey matbint hürriyeti ile suüistimalini güzelce ifa | maz. Mutlaka gazetenin içinde ya: de ettiler, Sonra meb'üs gazeteciler | zılara direktif verir. den bahsettiler. Bunları encümen de Yusuf Ziya Bey Eskişehir — Şir düşünmüştür. Buna mâni olacak «h- | ketler bir gazete talep ettiği vakit, kâm vardır. gazete çıkarmak istedikleri vakit, Hiç bir vatandaşın hürriyet ve | şirket beyanname verip te sahip ola haysiyetine tecavüz edilemiyecektir. | mıyacaksa sun'i bir adam ımı çıkara Bundan Sırrı Bey mutmain olabilir- . Lâyihadaki bu fılıra doğru de ler. Bunun için mesele yoktur. En” ir. Beyannameyi şirket mümes- cümen namına müstacelen müzake- | silleri veya meclisi idareden salâ- reyi teklif ediyorum. biyetiar bir makam imza eder, ve Asm Beyin beyanatı | &üzetenin sahibi olur. Asım Bey (Artvin) — Sırrı Be-| | Mühtelit encümen reisi Cemil yefendi muvafik ve muhalif meslek | Bey — Yusuf Ziya Beyefendi de te gazetelerden bahsettiler ve muva | encümende aza idiler. Mazbatada imzaları var. 130 saat çalışan encü- mende bunu niçin söylemediler?. Yu suf Ziya Bey cevap verdi: — Orada bu meselede mubalif kaldım, İş ve ev Bundan sonra, ikametgâh ve mes- ken tabiri yerine “iş ve ev,, adresi tabiri ikame edilerek dokuzuncu madde reye kondu ve kabul edildi. Gazete veya mecmua sahiplerin- den aranılacak vasıflar hakkındaki madde müzakere edilirken Celâl Sahir Bey tekrar söz aldı. — Maddede yüksek mektepler den veya lise ile buna muadil diğer bir mektepten şehadetnamesi olmak diye bir kayıt var.. Dedi, Bendenizin fikrimce böyle bir kaydın matbuatın hürriyetini sulis- tümal etmemesini temin maksadile tedvin olunan bu kanunun istihdaf ettiği neticeleri elde etmekte ameli bir faidesi yoktur. Gazete ve mec- mua sahipleri için bu tahsil kaydı- nın külliyen lâğvi taraftarıyım. E- ğer heyeti celileniz lâğve taraftar olmaz ise fıkrayı tenakustan kurta. rın, Bu fıkra tıpkı demektir ki: Bir yüz lira veya on lira kefalet Binaenaleyh ya âli tahsili ve- ya lise tahsilini esas olarak kabul Adliye vekili Yusuf KamalB bir kaç defa müracaatları olmuştur. Şikâyetleri de (Vakit) gazetesinde neşredilmiştir. Bir zaman Rusya ile ticaret yapı yorlardı. Orada bir takım müşkülü ta maruz kalmışlardı. Bunu hatırla dılar. Kendilerine teşekkür ederim, Fakat zannederim ki bu sözleri ile muvafık dedikleri gazetelerin makul tenkidatı da yazdıklarını ifade et- miş oluyorlar, Binaenaleyh muvafık gazetelerin tenkit sahasını boş bıraktılar deme- İleri doğru değildir, Sözlerindeki te nakasu meydandadır.,, Risale kelimesi Heyeti umumiyesi hakkında baş- ka söz istiyen kalmamıştı. Maddele rin müzakeresine geçildi. Maddeler Hakkı Tarık Bey ise, — Bu maddenin hükmü gazete ve mecmuaların hepsine siyasi ol- sun olmasın şamildir. . Bir teklif ar- Bundan sonra madde yalnız ibare tashihlerile kabul'edildi. Baş muharrirler Hakkı Tarık Bey, başmuharrirle- rin yüksek tahsilden istisnasını is tedi ve dedi ki: — Artık neşriyatı idare eden za- tn yüksek tahsil kaydı konulduktan sonra zannediyorum, ki oraya yal- nız makale yazmak suretile ismini verenlerin bu kayıttan istisna edil mesi lâzım gelir, , Vasi Raşit Bey, başmuharriris-in istisnasını encümenin muvafakat ne Hakkı Tarık Beyin teklifi reye kondu, Kabul edilmedi. - Ayni isimle çıkan gazeteler Hakkı Tarik Bey bundan sonra 24 üncü maddeye bir fıkra ilâvesini teklif etti, Ve bu teklifi şöyle müda- fan etti, Şimdi, İzmirde, İstanbulda çıkarı lan bir çok gazeteler başka yerlerde ikamesi veye kondu ve kabul edildi, Dokuzuncu madde müzakere sdi- lirken Celâl Sahir Bey, neşriyatı ida ve eden zat tâbirine etti, Neşriyat işi Neşriyatı idare eden adama bir isine verelim dedi. Hakkı Tarık Bey bağırdı: — Neşriyat müdürü. . Celâl Sahir Bey devamla: —Maşir. . diyelim, Doğrudan doğ rüya karşımızda sahip ve naşir di- ye bir adam tanıyalım. Bu filen ga zete işleri ile uğraşan adamlardan biri olsun da bu suretle korkulek bir adam olmasın, Bir de maddede memleket meselesi var. Bundan mak sat medir?.. M Nami Bey (Muş) — Maksat tabüyetidir. . Celâl Sahir Bey devamla: — Tabüyet kaydı ayrıca vardır. Tabiyetten başka bir de memleket kaydı vardır. Bu ne demektir? Mem leketimizde gazete çıkaracak olan bir kimse ister Çorumlu, ister İs tanbullu, ister İzmirli olsun kanun nazarında müsavidirler. : Bunun ne lüzumu vardı? Sait Azmi Bey cevap verdi: —Neğriyat idare edecek zata neş- riyat müdürü namın: vermekte en cümen bir mahzur görmüyor. . Neş riyat müdürünün yalnız” İlkametgâ- bu bilinmesi kâfi değildir. Takibat sırasmda onun aslen kayıtlı olduğu memleketinin bilinmesi faideli olur, Ahmet İhsan Bey (Ordu) — Söz aldı, dedi ki: bir gazete veya mecmuanın ads ile başka bir yerde verilen beyanname keyfiyet anlaşıldığı dakikada hüküm den düşmelidir. Bu hususta kanuna büküm ilâve etmek elzemdir, Vasfi Raşit Bey cevap verdi: — Bu ciheti hakkı telif kanunu tayin edeceğinden encümen teklifi reddeder. Hakkı Tarik Bey israr etti; hale kı telif kanununun ahkâmma göre behemehal mahkemeye giderek işi bu kadar sarih haklarmı kayde tü bi tutmaktan kurtarmağa encümen yelim. Avrupada bu, böyledir. Di. rektör. politik. . bir korkuluk ola intaç etmek - lâzımdır. Gazetelerin | | Bunun üzerine Hakkı Tarik Bey teklifini geri aldı. Suçlar Matbuat suçlarının mes'ullerine dair olan 27 inci madde müzakere edilirken Hakkı Tarik Bey şu mü taleayı ileri sürdü; — Adaleti müteessir edecek bir madde buzurunda bulunuyorsunuz. Gazete sahibi veya urmimi neşriyalı nı idare eden mes'ul olmasın diyen yoktur. Fakat şöyle bir vaziyet te savvur edelim: Mahkeme huzurum da benim mes'uliyetimi icap ettiren madde ne ise bunun bir başkası te rafından uydurulduğu sabit olmuş tur. Bunu mahkemede görüyorum. Fakat hem gazetenin sahibine, hem neşriyat müdürüne hem de havadisi uydurana ayni cezayı veriyor. Böy- le şey olur mu? O havadisi neşre- denin cezası ağır uyduranm hafif, veyahut ta uyduranm ağır, neşrede nin hafif olmalıdır. Hakkı Tarik Beyin bu izahatına encümen iştirak etmedi ve. moktai nazarında wrar etti, Münekaşalar Aksaray Meb'usu Süreyya, Bey, Hakkı Tarik Beyin tezini müdala etti. Encümenin ırarı karşismda Tarık Bey hükümetin bu husustaki mütaleatını sordu, Adliye Vekili cevap*verdi: — O halde fiilin derecesine gö re tabii derece derece ceza tatbik 8 der dedi. Hakkı Tarik Bey — Hemfül de mek bu dereceyi temin eder mi?, Adliye Vekili — İsterseniz başla bir şey koyun. Hakkı Tarik: Bey — Siz koyu nuz. Adliye Vekili (Devamla) — Siz, asıl mücrim ne ceza görürse diğe mes'uller ayni cezayı görmesin, di. yorsunuz. Halbuki o nazarı diklente alınmıştır. Hakkı Tarik Bey — Bu ibare ile nazarı dikkate alınması mümkünse maksat hâsıl olmuştur. Kabul edi yoruz. Fakat zannediyorum ki, bu” ibare ile maksat temin olunmaz. Bu nun özerine Hakkı Tarik Beyin tak riri okundu ve Yusuf Kemal Bey maksadı temin eden bir formül bu- dedi kir i — Hemfiil kelimesi yerine caza" kanununun 65 inci maddesi muck bince müşterek addedilir. tâbirini korsak sanmederim ki mesele halle- dilir, Yani cezayı mahkeme takdi Zonguldak Meb'uru Halil Bey, bundan sonra heyeti umumüyeyi başka bir teklifte bulundu. Memle yanında bir de sileleri tehdit eder bir cereyan vardır. Kadını teehhül den, çocuk yapmaktği;! men nüfusuna hizmet zundur, : * “ Kanunla çocuk , Ali Bey (Rize yerinden) — Ka kete muhtelif muzır cereyanlar nx

Bu sayıdan diğer sayfalar: