1 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

1 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#srın umdesi “Milliyet” tir. 1 EYLÜL 1931 İDAREHANE — Ankara cadde No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, tanbul, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç içim 5 aylığı © 400 kuruş 800 kuruş Le 750 , 1400 , z 1400 ç, 2700 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş £. Gazete ve matbaaya ait işler in müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini bal etmez, Bugünkü Hava Dün azami hararet24, asgari 15 derece idi. Bu ,gün ruzgâr poyraz hava açık. Adada hayat | süremezsem |. | Doktor Celâl Muhtar Bey- 'ndinin Adanın en güzel bir iç srinde asri bir mezarlık ti : belediyeye hediye edeceği İİ örenmeyen kalmamıştır. Ar- * adaşlarımdan © birisini gör-| im, bu meseleyi parmağına lamı İ — Çek şükür! dedi.... Artık | © özüm oçık gitmeyeceğim! Ö- »den beri Adada hayat sür- © sek isterdim, fakat fıkaralık özünden maksadıma nail ola- * k gitmeyecek. Şimdiden va- yetnamemi yazdım. Ölürsem, sni bu mezarlığa gömsünler. İİ Ns güzel bir yere; Hiç olmaz. * «öbür dünyadaki hayatımı As 5 ada geçireyim i Bilmem Celât Muhtar Bey- " vakfedeceği o mezarlık Adada seçerken onun öyle rağbete mazhar olacağı- t düşünmüş müydü? 'okatlıyan - Pataklıyan Avam arasında tmek lâzım gelirse: — Beğenmedisen git Tokat- yanda y” diye söylenen bir öz v » Bu sözün eskiden ne kadar oğru olduğunt bilmiyorum, lâ in bu günler için bir mânası almamış olduğunu geçende rubyadaki pastahanaede. tesa ül ettiğim servis ve yiyecek ikaralığından anladım. Yiye- ç« ek ve içecek bulamayıp biri- ç rinin yüzüne bakarak safra astırmaya çalışan halkın hali © rp esnasında vesika ekmeği » çekleyenlere pek benzeyordu. Hu sırada müşterilerden birisi "ediki: — Şu yerin yaftasını (To. | satlıyan) yerine Pataklıyan) | “apsanız daha iyi ol FELEK ile alay ” — Evet, fransızca | savoir “ivre kitaplarında okumuştum. 3una visit de digestion der- © ermiş. 5 — Onun için önümüzdeki - dazartesi o Muhteşem Nihat İanımefendiye (o gelmelisiniz. © İteki davetlerde davet sahip: erinin kabul günlerini öğren- neyi de unutmayın . — Teşekkür ederim. Unüt- nam efendim. — Affedersiniz, size n: ama sizi çok .. Sizin gibi genç veri çok severim. . Hele sizo > «alar sevimli, o kadar cazibe çsiniz ki... 5 Mebrüke Gi Hanım, j Nebille fokstrot oynu ü — Nebil Ber, mektepte “Milliyet'in Edebi Romanı BAŞI DÖNÜKLER MİLLİYET — Yen neşr yat Gördüklerini yazan Falih Rıfkı Falih Rıfkı . Bu ismi, “finolar, lâhna yap rakları..., şeklinde küfürlerin konfeti gibi yağdığı bir kavga sahnesinin gürültüleri arasın- da işittim. Bu ismi, kanıksamış politi- kacılar - acıkmış kurdun kar- şısındaki kuzuya diş bilemesi gibi - damak lezzeti © ve iştah ia ile Gİ Ba Gİ dest Görk V gızlardan, bir safra acılığile akarken gördüm. Bu ismi, Ankara © üzerine savrulan her zehirli okun u- cunda, okun hızımı © parçala. | muş bir çelik lâvha olarak bul | dum . Anladım Falih Rıfka, bir “Serdengeçti,, dir. ... Falih Rıfkı © imzasını iki yeni cildin üzerinde (o okuyo- rum. Anlamışsınızdır: Falih Rifkı, yakın dostumdur. Dost demek, içindekini sak lamıyan demektir. İşte “Fa şist Roma, Kemalist Tiran ve kaybolmuş (Makedonya, ile “Denizaşırı, nı bu sıfatla oku- a bu sıfatla tenkit ... “Faşist Roma, Kemalist Ti ran ve kaybolmuş ya,, Bu kitap, bir yolcunun gö- Falih Rıfkı ba larken , Ankara gö nutmamış, ve bütün o mem- leketleri, beraberinde götür- düğü bu gözlükle görmüş. E- ğer, Beyoğlunda dolaşanların miyopluğu ile gitseydi, bize, konfor şikâyetleri ve dejenere gönüllerin hürriyet hıçkırıkla- rile dolu bir bozuk plâk geti- rirdi, Makedonya'nın ismi kadar güzel ovalarında £ dolaşırken, imparatorluk günlerine yetiş. miş bir adamım hafif bir has- ret ve dert! seziyor. Fakat realist Ankaralı, tep- mek istiyen bu romantik duy- guyu derhal çiğniyor ve “Ru- meli'yi unutalım!,, diyor. Tiran faslında, muharrirle beraber değilim. Tiran “Kema list,, olmaktan (bağl: yahut serbest olmak kadar uzaktır. söylerken duy- İ Makedon- İ | bın yanında bir milletin rakam rakam toplanmış idare ve ener jisi sayesinde kurulmakta o- lan yeni bir yapının, müvaze- ne muadelelerini (o anlatmağa çalışıyor. İknaı bütün usul- lerine baş vuruyor. Yerine gö- re, davacıyı, hâkimi ve şahit- leri konuşturuyor. Güzel bir lisanın bütün çarklarını işleti- yor. Titiz bir ısrarla, okuya- nı, hükme doğru sürüklemek istiyor. © Çekiyor © gösteri- yor, sarsıyor gösteriyor, dö- Müyor gösteriyor: “Burada fel cin yıkıp serdiği bir cisim var dır. Bu cismi bir yeni kudret tılısımlı bir dev gibi | gezdire- or, görmüyor musunuz?,, diyor . Falih Rıfkı, Faşizmi, esas- ları ile mütalea etmekle bera- ber, asıl, bir o “ileriye doğru hamle ile gitmek ve, yolu kı- saltmak usulü,, olarak tetkik ediyor. Eğer, esaslarını daha fazla tahlil ederek onları bizim ii lâbımızmkiler ile karşılaştır mış ve bir hükme bağlamış ol- saydı, o zaman, hem ayrılmaz noktaları daha fazla işaretlen- i miş, hem de bizim inkılâbımı za esas olan sosyal ve ekono- İ mik filerin, Faşizme nazaran, | ileriliği ve yüksekliği anlaşıl. mış olacaktı Böyle olmakla beraber, “Fa şist Roma, Kemalist Tiran ve kaybolmuş (O Makedonya, ya inkılâp kütüphanemizin ilk cil. | di nazarile bakabiliriz. Eserin en büyük kıymeti de budur. ss “Denizaşı Baskı, çok güzel. | Devlet Matbaası, Devlet sermayesini utandırmamıştır. Tebrik ede- riz Lisan, “muharririn de işa- ret ettiği gibi,, arap harfleri- nin değil Türk (harflerinin türkçesidir. e Birçoklarının, an cak devlet gözünün gümrük | sınırlarında kullanmak külfeti. De girdikleri, yoksa fırsatı bu- lunca hemen eski yazı kaçak- çılığına değiştikleri Türk harf leri , Falih Rıfkı'nın esasen gü zel olan türkçesini bir kat daha türkçeleştirmiş ve gü- zelleştirmişlerdir. Mevzu, Lâtin harsının ge- riliği ve Anglosakson | harsı- nn kuvvetidir. Bittabi, ferdi. Gözünü, Ankara'dan ayırma. | yetçi bir nizam bakımından. ması ve onu anlamağa çal ması, gerçi, ileriye doğru tılmış büyük bir adımdır. Fa- kat Ankara'nın en büyük do- ğumu, kaytsız şartsız kurtuluş tur, Hem içeriye hem dışarı- ya doğru. (o Ankara'da garplı umranın estetiği vardır. Fa- kat bunda": ve bunun gibi dış manzarayı süsler ikinci ve ü- çüncü derecede hususiyetlerin Bu “Yolcu kitabı,, ında Fa- lih'in yüksek gazetecilik has- salarını görüyoruz. o Zeki ve dikkatli. Hiç bir o camekânın önünde , ezilesiye durup gecik miyor. Görüp görmemezliğe gel- diği şeyler var. Deşip çıkardı- ğı şeyler var. o Zencinin ayak hünerlerinden, Cenup Amc- rikalısırın tabanca eğlenceleri- üzerinde bir esas ve diri vasıf | ne kadar, her şeyin paravana- vardır ki, Ankara onunla du- | sını, aral, rur ve onsuz (o yıkılır. Bu va sıf: Ankara'nın müstakil mil- | let ethik'idir. Faşist Roma © kısmı, kita ben sıklet merkezidir . Burada, Falih Rıfkı; temel- leri dışarıya uğramış eski 9 İbrahim Necmi | | ıp bakmış . Garp için kaç asırdır. ma- lüm olan bir dünya parçasına her halde ilk giden Türk de- kat, ilk giden Türk, çün leri de beraber götü eraber | geziyor, bera- yor. r | ber eğleniyor, beraber istihza — Ama orada benim adım 'Fatma,, idi. “Mebruke,, ismi ikinci adımdır . 1 SALI Seyyar acente M. Mercadon | ibarile şehirden şehi- | rdu. Gene bir gün | trende yanlış bir hat aldığını anlayınca, ilk istasyonda indi| ve şe£ dö gara sordu: — Geriye ilk tren ne zaman? — İki buçuk saat sonra efen İdim. | Eyvaaah! İki buçuk saat na sıl bekleyecek? Burası bir köy! İ Dört beş ev yol boyuna sıralan mış üç dört çiftlik., Öte taraf arzullahı vâsia.. Ne: bir kah- ve, ne bir lokanta, ne bir dük- küân., Kısa bir kesilton sonra ye- ese düşen Merkadon iki buçuk saatlik vaktini'geçirmek için, istasyonun intizar salonunda yer olmadığını an 'am istasyona gelir- üçük levha nazarı dikkatini celbetti. Acemice ya zılmış harflerle şu kelimeyi o- kudu: “Perükâr,, M. Mercadon'un — saçları hayli uzamıştı. Sakalları da öyle,, Kestirirse şöyle (o böyle bir saat kazanacağını düşündü. Ve dükkâna girdi . Buruşuk yüzlü yaşı geçkin- ce bir adam karşıladı ve mül- tefit bir tebessümle bir iskem- le uzattı ve Mercadon oturdu: — Saçlarımı — keseceksin. İ Arıma çok dikkatli | kesmeli. Hiç aceleye lüzum yok. Benim bol bol vaktim var . Berber işe başladı. . Şehirli bir müşteriye hizmetten son de rece memnun, konuşmadan ve azami itina ile çalışıyordu. Mercadon . aynadan berbe- rin harekâtını takip ediyor ve göz ucile le, arkada duvar sa- alinin be; Falih Rifkı, föillet parasi: | İle yaptığı seyahatleri, millet , çocuğu vazifeşinaslığı ile öde İ miştir. Falih Rıfkı bir muhar. | rirdir. Gittiği yerlerden, hayet beraber kitap getirebilir di. Eğer getirdi kitapların kalitesini esas alırsak: Yolla- dığımız mühendislerin birkaç muazzam köprü ve vapur inşa atı bilgisi; iktısatçıların, Tür. kiye'nin birkaç ? davasını rım senede halleylemek bilgi - | si; maliyeci, gümrükçü ve da. memle- ha bilmem necilerin, avdet etmiş o olmaları iie! d. Bunu bazıları, Falih Rıfkr' ya olan dostluğumun bir timas,, ı olarak görebilirler, | bu, böyledir ve ben bu sözleri söylerken, sadece on- lar gibi bir memleket çocuğu. yum, Burhan ASAF J alışkın vücudu nispetle en az sarsılmıştı. Nihat İlhami, Şey İda Kâmil, Ferit Necdet, “pey | İce keyiflenmişlerdi. Yazıcı Za | Vakit kazanmak için — Fransrreadan — — Nasıl, iyi oldu mu efen-| dim? Yolcu içini çekti: — Daha bir saat otuz beş dakika bekliyeceğiz. Siz saçla- sımı daha kısa kesiniz. Acele- | ye lüzum yok, ar nız yal İhtiyar berber © tekrar işe başladı ve bir müddet © sonra tekrar sordu: — Simdi nasıl efendim? İs- tediğiniz gibi olmadı mı? — Hayır, hayır! Daha kısa, daha kısa kesiniz! Rötuş yapa yapa Mercadon nun kafasındaki saçların tulü bir milimetreye kadar indi. Bu kadar acıklı bir . fedakârlığa rağmen, daha treni o bir saat beklemek lâzımdı. Tam o sıra- da, iç gün evvel Caen'de tanıştığı güzel bir kadını ha- tırladı. Bu kadın ona: “Dün- yada sakallı mem,, demişti, M. Mercadon emretti: — Şimdi de | şu sakalları mniliepeneelen bir tıraş ediniz bir adamı sev- fakat ısrarlar karşısında usturayı eli ne aldı. Bu suretle de bir çey rek saat vakit kazandı . O dakika bir gün (| evvel Roubaix de tanıdığı ve evvel - kisinden daha güzel bir kadının bıyıksız adamlardan hoşlandi. | ğını söylemiş olduğunu hatır- lattı: — Şu bıyıkları da kes! Berber bu defa itiraz etme- Fakat canı sıkılıyordu. Hiç süphesiz bu adam, kendisile alay ötmek için bunları yapı- yordu. — Dudaklarını ısırarak müşterisinin bıyıklarını da kes ü. Her iş bittikten sonra, ta - | i mınmıyacak cas cayvalk bir ha | İ İle giren Mercadon saate bak- ti: — Daha kırkdakika var. Bu kırk dakikayı nasıl geçir- meli? Sonra berbere döndü : dakikayı nasıl geçirmeli? Ba- na bir akıl öğretsene O zaman, müşterisinin ken | disile alay ettiğine kat'iyen hü — etmiş olan ihtiyar köylü, mukabele (için tam İN çıktığını düşünerek dedi ki: — Biz de vakit geçirmek çin bir usul vardir. Onu yapa: irm! — Yok canım! bu nasıl u- sul? — Gayet kolay! Kesilmiş larınız varsa, hep | sini birer birer yerlerine yapış turırim kd. Arasıra Bir are tuvalet odasından >— Ha! Evet efendim, şim- | de herkesten fazla içmiş, ade | doğru şiddetlice bir . Hi İdi hatırlıyorum. al meyal ama, sahi, siz miydiniz o kü iken hangi mahallede oturuyor | vip kız? dunuz? — Sultan o Selimde, elen. | dim. — Ya! Gördünüz mü? Biz (eski çocukluk arkadaşıyız. Bir | gün bize gelin de size hayatı- — Galiba ben sizi o zaman | mı anlatayım, olmaz mı? dan tanıyacağım, Eviniz, Da- rüşşefakadan © aşağıya doğru | Çukurbostan taraflarında de- gil miydi? — Evet, efendim. — Galiba babanız da ee sarrıflıktan mütekait mi, öyle bir şeydi, — Evet, efendim. — Siz beni hiç hatırlamıyor | du. Ardı arası musunuz? — Hatırlıyamadım, nimefendi Ha- — Başüstüne efendim. her cumartesi i evimdeyim. Durun size adre- simi vereyim. Mutlaka bekle- rim ama... — Kusur etmem, Hanımefendi. gelirim, Vakit g gece yarısını seçiyor. kesilmiyerek dağıtılan limonatalar, bollar, viakiler, likörler, kafalardaki | bulanık neş'eyi © arttırıyordu. — Ben sizi pek âlâ hatırla- | | Cevat Bey ile (o Ahmet Nebil, dım, Sizin oturduğunuz soka- | biri ciddil i, öteki de utan- ğın köşesinde tahini boyalı | gaçlığı yüzünden en az içen bir ev vardı, hani, İste ben o evde idim. lerdi. Kemal Reha Bey belki herkesten fazla içmiş, fakat ta sızmak derecelerine gelmiş ti. Doktor Lütfi de ondan ge- ri kalmıyordu. Nevzat Sürey- | ya ise cıvıtmıştı bile: | Kadınlar hemen hemen ken dilerinden geçmişlerdi. . Muh- teşem Nihat Hanımefendi, ken disine kelli felli bir kibar ha- nım süsü veren. vekarını kay- betmişti. Semiha £ Nazmi ve Süheylâ Hanımlar yerlerinde duramıyarak mütemadiyen o - yun ihtiyacı o duyuyorlardı Neriman Cemşit Han leri daha ziyade Mebruke Numanın sarı bukle- leri büsbütün karışmıştı. Ni- met Hanım bile o kadar keyif lenmişti ki sıkılmasa . hemen kalkıp çifte telli kıyıracaktı. Hanımlar, sık sık Muhte- şem Nihat o Hanımefendinin tuvalet odasına — çıkıyorlar, yüzlerinin , gözlerinin dudak - boyalarını tazeliyorlar- —Şrak! Sadası duyuldu: Arkasından Şeyda Kümil Bey — bir yanağı ötekinden daha kırmızı ola- rak, çıktığı görüldü. Ahmet Nebilin yüzü sarardı. Bacak- ları üzerinde sendeliyerek, fir lak gözleri etrafa şaşkın şaş- kın bakarak yürüyen bu ada-- mın halindeki perişanlığa me rak ettiği belliydi. . Birkaç dakika sonra Muh- teşem Nihat Hanımefendi. de tuvalet odasının kapısında gö | ründü. Taze boyanmış yüzün- den bir şey belli değildi. Fa- kat göğsü fazlaca inip kalkı- yordu. Ahmet Nebil, Muhteşem Nihat Hanımefendinin yanına sokuldu — Galiba biraz heyecanınız var. Hanımefendi? — Evet, bir parça. Bir şey değil, Nebil Bey, böyle içki Ne dersin baba? Şu kırk | Beylerden de bu ziyarete refakat edenler oluyor Itünadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta mzamelesi icra eyleriz. Sigortaları balk için müsait seraiti havidir. Merkezi idaresi: Calatada Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon: Beyoğlu — 2003 nyon Hanında Çapras kelimeler 34507181011 şeklin halli sersem Yeni şekil Soldan sağa 1 — Masa yapan (8) Uzağı işa- ret (2) 2— Kemiğin içi (4) Haya (2) 3 — Eziyet (3) Göl (3) 4 — Mevcudiyet (6) Mağlap et- mek (3) 5 — Meyan (3) 6 — Dumanın bıraktığı (2) Şi- kör (2) İçki (4) 7 — Etajer (3) Emeller (4) 8 — Edat (2) Zaman (2) Ek- mek (3) 9 — EL, deri arası (2) Yiğit (2) 10 — Yüksek (3) 11— İlim (3) Ekşi meyva (5) Yukardan aşağı 1 Nota (2) İş iiçin birleşmek; (6) 2 — Ateşin dili(4 Erkek ismi(4) 3 — Muvafakat (4) Nota (2) 4 — İcat (4) $— Mis (7) “7 — Kadim harp silâhı (2) Gözel kokulu bir çiçek (8). 8 — Kırmızı (2) 9 — Derinlikler (4) Boy değil KC) io 10 — Mtoörlü mavna (4)Hicap ni şaşıran, haddini (aşan ta- İ hammülsüzler de olur. Onlara haddini bildirmek ( lâzım ge- lir. Semiha (o Nazmi Hanım, Muhteşem Nihat Hanımefen- diye yaklaştı. — Birlikte gizli gizli konuşarak © uzaklaştılar. Ahmet Nebil, gözü önünde ge çen bu vak'adan adeta sevini- yordu. Akşamdanberi az kıy- met biçtiği Muhteşem Nihat Hanımefendi birden bire gö- zünde büyümüştü. o Yavaşça Şeyda Kâmilin bulunduğu ta- rafa yaklâştı. Bestekâr, Ke- mal Reha Beye: İ — Bu gece bizimkinin key. | fi yerinde değil, galiba,. Öyle sadalı bir sille şaklattı ki.. Di- yordu. Ahmet Nebilin o ka- i dar canı sıkıldı masa o da bu kadın çizgili (surata bir sille savuracaktı. Bu aralık o Semiha Nazmi | Hanım, Muhteşem Nihat Ha- İnımefendi. ile fiskosunu bitire- İ rek geldi. Şeyda Kâmilin kol- una girerek onunla (o beraber Muallim Mubahat Bey tarafından “« Tercüme edilen Ameli Hayat Alimi (Herbert N. Gasson) un İDEAL BÜRO ve YENİ MÜŞTERİ “ BULMAK SAN'ATİ Eserleri gayet güzel bir şekilde intişar etmiştir. Bütün İş adamlarına tavsiye ederiz Tevzi mahalli: Mİ); derik Niçe, Sovyet Rusyada bir l meclislerinde bazı kere kendi | uz i metli bir bendi il MİLLİYET MATBAASI Yeni neşriyat Gül ve Lâle bahçelerinde Şeir Yahya Saim B.in“Gül ve Lâle bahçelerinde” ünvanlı bir şiir kitabı intişar etmiştir. Mu- kaddemesinde san'ata dair kıy- tiva eden bu şiir kitabının alâka ve zevfkle karilerimizin mütalea »decekle rinden eminiz. S.O.S. Ercüment Behzadın şüirleri- dir. Yakında neşredilecektir, Resimli şark 9 numaralı eylül nüshası üç renkli gayet güzel bir kapak i- çinde: Mehmetçiğin abidesi huzu- runda, kendi kendini bil (Ru- Lozan sulhü, altm me- ir ve edebiyat sahife- irk gençliği ne vakit ya- ratır, Akdenizin kurtları, Fri- izdivaç ve saire muhtevi olarak, çıkmıştır. Cemal Sahir Aşk Resmi geçidi Paramont opereti Pazartesi başlıyor . Üsküdar Hâle Sinemasında Aşk Uyumaz, mümessili: Ver jina Val. Bir mürebbiye Çocuk'arm bakım ve terbiyesine vakıf bir Alman kadını mürebbiye- lik arayor. Zirdeki adrese müracaat edilmesi. Rose Otremba, Vienne, IV Johann Straussgasse 41/4, ss Satılık Hane m Fatih'te parkın üst tarafında- ki HaydarBey sokağında “pen- cerelerine satılık levhası” asılı beş odalı, yeni kâğir hane satr lrktır. Cumartesi, Salı, Pezşembe günleri gerilebilir. (2 11 — Haya (2) Uzağa işaret (2) Boy değil (2). Yuva (2). aklaştı. Ahmet Nebil © geçen işleri tamamile kavrıyamıyarak dü - şünceli sa İonun bir köşesinde piyano ile gerido'nun arasındaki bir ka- napeye de Neriman (o Cemşit Hanımla Yazıcı Zadenin seril miş gibi oturduklarını, Nimet Hanımın da kanapenin önün- de durarak önlerini kapamağa i çalıştığını gördü. Şaşkın şaş- km öte tarafa yürüdü. Orada da Mebrüke Numan (Hanım Nevzat Süreyyanm o ağzında geveliye geveliye © anlatmağa çalıştığı sözleri dinliyordu. Saat bire yakındı. Kapının zili yal Bir dakika son- ra Reşit Bey içeriye girdi. Yü zünün çizgileri gergin, gözle- rinin içi bulanıktı. Oraya gel mezden evvel epeyce içtiği an laşılıyordu. — Ov! Maşallâh! | kaldınız? Bütün salon, © Reşit Beye doğru döküldü. Her kafadan bir ses çikiyordu-. (Devamı varX.. Nerede

Bu sayıdan diğer sayfalar: