2 Ekim 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

2 Ekim 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gİ SRETLERİ Sİ se işin Hariç içim «laş# kuruş 800 kuruş et 9, 1400 9, 2700 San "zeri verilmez üracsat edilir. rişayı | tuliyetini Besi idi.ch si bir kaç iddinrece idi. Be te kusuri Ri mğtehavvil bazı haveyle mak icişanahisler da çöare hey bsi iy <öclüklar'ın kon, meri iyi bitimayurunu çiçeklerlerken provask., kırılmıştı. İşte al leri mmaszzez çocuk, bütün ar diki, la ha > Sok bide ın yapılmış çe geçirme 4ö Hohenlohe) a fon; ilkimmefii Tek barı yanrdi ve Kiloğik DU. mi? sonra ölen çocuk, kâinat —sıben, en feci hâdiselerdendir. — Eimakla beraber, medeni- Jip “Si olan büyük şehirlerin 8“ galeri çocuk ölüyor ve hüzu- * eğe yalicuk doğmuyor. Sebebi welin”. çocuklara karşı gad mizdiiY© isinden başkasını dü- Ganoabe, hayat kavgalarında rar güyor.ca felâhi intiharda dilen) sullü yhayatına, kaymak İnigpi ifna etmiyor; ço m7 sürüklüyor. Dü- 77 EĞ mübzuğunu değil, ken dik ve İğretneğe hakkı ilinmeyen âtisile bu, — Mk bir varlık. Onu akla!, Ana, baba için ni değil mi?.. yi mül r ki kin sog Kİ kn alar n vr ilâve edVİ“ Zirek > kullanıyor. ne kadal? “cuk bu suretle pen ki. dıyorlar; merdiven- eJilvasimniyorlar, nehirlere, de | &re atılıyorları Sebebi? o Kadın han erkek iffetsizliğin in- İm ocukle-"re b işkence tahtında Ya gazete olmamış; ç. muzaffer v ene si anlatlığındrca hazdır. Biraz pe- sün geçirmalık üddet | hapsedi. 'tandavarı bu kadar ikuşl: etmiyor. Her günlerde i* ken > iarip 0- öyle bir, İ8'verdiği zaman, İsra otalığı 66 kalıyor? Berelen iyalara şaplmış kemikler... Tarif Mönvayacak bir aciz ve zaaf üstün » , gok yaralar. Yuvasından düş- YÜ Sir kuş acir ve zaafı. Bu ana, inin kurbanı sayısı Avrupada bü; teşkil ediyor, Bu çocukların egiülleri tedavi olunsa bile ruhların a yefaletin, #ztırabın izleri kalıyor. 7 tamamile kurtarmak, tedavi ein, şektikleri ıztırap yekünu gem ta sü4'etin Edebi Romanı:39 ŞI DÖNÜKLER cu Kal yette Sİ te çıkanlarSühey sansör C|ng0r. Lütfi Beydi. 'nda pki gibi, yapma İsmin, ha ? yor“ ller, Süheylâcığım, kıs te YöZkalarıli gibi olmuştum. işa ürceriksizlik, daima ken | için, hınç | İâi ., Şecuklar., Bunla: | 7 Üzra, o Avrupada! ları, babaları sevmiyor, İşin asıl korkunç ciheti burası. Bu çocukları bilâkis, tehlikeye düşüren tedbirsiz bir şefkat, & düzensiz bir muhabbettir. Gene Avrupada, dis- panserler, kreşler lâyıkı ile beslen- medikleri, bazan çok beslendikleri, yahut acınacak sıhhi şerait altımda yaşadıkları için solan ve ölen binler meğe çalışan bebeğini kucağında ge tiren anaya no söylemeli? O bebeği ni çok seviyor. Aklınca ona iyi bak- mış. Çok güzel beslediğini söylü- yor. Daha ne yapsın. Her gün kül bastı, patates kızartması yedirmiş.. | Sonunda bu hale gelmiş. Bir bebek gece yatakta boğul- muş. Annesi ziyadece göğsüne bas- mış, sıkıştırmış, Çünkü çocuk ağlı yor, dayanamamış. Kıyılar mi? Na- sıl yalnız bıraksın beraber yatmış... Başka bir ana, hasta — çocuğunu epsi muştur. Onları kullanan büyükler, verecekleri fenalıklara pek ö kadar zarar görmezler. o Cılız mi, çok kere ölüme mahküm olurlar. Küçük hastaya ancak hekim ilâç tertip ede bilir. Tertip ettiği şeyleri de hakkile tatbik etmek lâzım gelir. Perhiz ter tibatı bir fakrüldeme sebep olmama- Iç, gıdaların tahdidi hasisliği teşvik etmemelidir. kımlarına rağmen, ışıksız, havasız meskenlerde bulunduklarından do- layı ölen çocuklar da var. o Mesken buhranı çocukların ölümü © üzerine tesir icra etmiştir. hava. İ-| dan, küçük kollarını, bacaklarını in- * | kişaf ettirecek yerden mahrum olan mahküm. şocuklar, verem olmağa durlar. Bunların hepsine © birden çare. Çocukları korumak için her yerde, bahi fakir mahalleleri ile köy- lerde yapılacak teşkilât © ve tesisat kâfi gelmez. Her şeyden evvel, ana- ları çocuklara bakacak bir surette yetiştirmek lâzımdır. o Bu talim ve terbiye daha mektepte başlamalıdır. Her genç kız daha mektepte iken bir emziğin ehemmiyetini, bir bebek tuvaletini öğrenmiş olmalıdır. Şehirlerde Püerikültür tamim edil. meli; dispanserler, kreşler, sütdam- laları çoğaltılmalıdır. Çocukların ö- İ lümüne karşı başlıca çare bunlardır. yoktur. | Çocuk hakkında bazılarının düşün- celeri de çok muzırdır. Çocuk ekso- riyetle arzu edilmeyen bir şey, bet- lenmek için açılmış fazla | bir ağız bir yük gibi telâkki iş Çocuk servet, İ kuvvet istikbaldir. Bir de fena bir fikir var; çocuk edebiyatında telkin ediliyor: Güya, ölen çocuk bir me- lek olurmuş. Göklerde dolaşan bir melek... Göklerde melek olarak do- laşınak fena bir şey değil; ikin ev. velâ insan olarak çok zaman yer yü zünde gezip "dolaştıktan sonra, Dr. Rusçuklu Hakkı Üsküdar Ikinci Sulh Hukuk Mah, kemesinden; Üsküdarda Hayrettin çavuş ma- halesinde Toptaşr caddesinde 211 No. lu Handa Mükim iken ahiren vefat öden ve terekesine mahkeme- | mizce vazıyet edilmiş bulunan Biç-- isli Ali Oğlu Dervişten alacak ve borç iddiasında © bulunanların bir mah ve veraset iddiasmda bulunan. ların da üç mah zarfında vestiki ve senedatı kanuniyelerile birlikte Üs- küğar İkinci Sulh Hukuk Hâkimli- ğine müracaat “ eylemeleri ve aksi taktirde kanunu medeninin mevadı mahsusası ahkâmr tatbik olunacağı ilân olunur, İbrahim Necmi — Yoo. Mutlaka sana ceza im , — Pek âlâ.. ver cezamı da yana... — Seni kurnaz seni! Sözleri tamamlıyan hareket ler, bu defa Ahmet Nebili ade ta tiksindirdi. Semiha Nazmi Hanım, Ah- met Nebili paravan arkası mah pesinden çıkarken sordu : — Nasıl? — Amah, © Hanımefendi, şimdi gerçekten hastayım. Bil mem salona nasıl gireceğim? — Banyoda biraz başımızı ıslatın. Bir parça perişan ol- manız yalanımızı da örter, Ahmet Nebil banyoda ken- dini toplamağa çalışırken Se- miha Nazmi Hanım devam e - diyordu : dayanırlar, | Mumu ve Dede iki küçük çocuk. İlk defa tarih dersine başlamış bulunuyorlar. Bu dersten de çok memnun görü- nüyorlar, Ne öğrenirlerse, bun da zihinlerine muvafık gelen bir taraf buluyorlar. Halbuki hesap ve imlâ dersleri de çok güç ve yebancı geliyor. Mumu ile Dede şimdi Hazre ti Nuha gelmiş bulunuyorlar. Nuh, tufan, Nuhun gemisi..İn sanlar yeniden allaha isyan et- mişler, küfür ve dalalet yoluna sapmışla, 'apmayın,, deni- len şeyi yapmışlar.. Bunun üze rine de allah bu ası kullarını cezalandırmağa karar vermiş. Bütün bunlar, çocuklarm saf ruhlarına ve tertemiz zihinleri ne mantıki ve varit görünüyor. Fakat Nuhunda tufandan kur- tulması pek tabit.. Çünkü o, al | laha isyan etmemiş ki.. İnsan- ları tariki hakka davet etmiş, lâkin söz dinlettirememiş, Keş tecessüs fazla. Mütemadiyen soruyor : — Demek ki Hazreti Nuh gemiyi yapmış. Kimbilir ne kadar da uğraşmıştır. Doğru- su ben olsam, kendi başıma yapamazdım. Hoca cevap verdi : — Fakat Cenabı hak ona geminin nasıl yapılacağını ta- limat vererek öğretti. Nasıl ağaç kullanacak? Bunları na- sıl kesecek? Araları nasıl zif liyecek? Gemi nasıl yüz elli metre boyunda olacak? Kapıyı nereden açacak? Gemiyi nasıl üç kat yapacak? — Bir ev gibi değil mi? — Bir ev gibi. Bu geminin ne yelkeni vardı, ne de kürek- leri.. Sadece (o suyun üstünde durmak için yapılmıştı. Yani Cenabı Hak mühendislik etti. Hazreti Nuh da onun amelesi öldu. — Hazreti Nuhun oğulları da babaları ile çalıştılar değil mi? — Elbette. Mumu ve Dede bu çocukla rım yerinde olmağı o kadar öz lediler ki.. Dede sordu: — Küçük kızlar da var mı idi? — Nuhun oğulları ve kız- ları vardı. Sonra Nuhun oğul- ları olan Ham, Sam, Yafes ev li adamlardı. e Çünkü onların da çocukları va; ları da gemiye aldılar. Mumu hayretle gözlerini aç tı: — Ovvuh! Ne kalabalık! de Idi. Bütün bu bilir ne kadar büyük yapıldı? — Dedim ya! Boyu yüz elli metre vardı . Çocuklarla metre ile vüs'a- ti kavrıyamadılar. Fakat bü tün hayvanlardan birer çift ile bu kadar insanı alacak gemi- — İşte gördünüz ya. Ben adeta mahsus ibi na da anlatıcaksınız ya! Ahmet Nebil buz gibi don- du. İlk manzarada kocasının oynadığı rolü bu kadına nasıl söyliyebilirdi? Bereket versin, başını ıslatmakla © meşguldü. Cevap vermedi. Fakat Semiha Nazmi Hanım gayet kayıtsız bir tavurla © sözüne devam et- Ms — Neriman Cemşit Hanım, kocamla beraber (geldi. Öyle değil mi? Bir görseydiniz, an nesi koridorda nasıl nöbetçi- lik ediyordu. Süheylâ Hanım barıştı. Ahmet Nebil yüzünü kuru- lamâyı unutmuş, ağzı açık, şaşkın şaşkın Semiha Nazmi ! Hanıma bakıyordu: Nasıl olu- — İşte gördünüz va: Run- Çapras kelimeler! — Fransmendan — nin her halde çok büyük oldu- ğunu düşündüler. — Kuşlar da var mı idi? — Elbette vardı, — E niçin kuşlar da vardı? |" Onlar uçmasını biliyorlar. — Öyle ama, tufan dağı taşr eritti, o Hattâ bir aralık Hazreti Nuh güvercinleri salı- verdi. Bunlar uzun müddet uç tular ve bir toprak parçası gö- remedikleri için tekrar gemiye döndüler. Mumu düşünüyordu: — Bütün hayvanlar! Hattâ arslanlar, yılanlar! Yılanları ne diye aldılar sanki! Bunlar zehirli, fena hayvanlar! Sonra arslanlar, kaplanlar; kurtlar, insanları yiyorlar. Bunları ge- miye almak olur mu? Ben ol- saydım, bunları gemiye almaz dım. — Fakat onları da Allah ya ratmış. Demek ki yaratmakta bir kasdi var. — Orası da doğru ! Ve birden bire tekrar sor- du : — Ya balıklar? o Hazreti Nuh gemiye balıkları da aldı mı? Bu suale Dede cevap verdi: — Ama da budalasın ha! Balıklar yüzmesini biliyorlar. Hiç onlar gemiye alınır mı? Hocası da tasdik elti: — Öyle ya! Gemiye almsa- lardı, susuzluktan © ölürlerdi. Halbuki balığın tufandan kor- kacak nesi var? Bilâkis sevi- 12848678 6101 Dünkü şeklin KEZ ru8 Yeni şekil Soldan sağa 1 — Bağlamak (4). Cet (3). 2 — Çalgı (3). Bir musiki oleti | (6). 3 — İztirap (4). Doğru değil (5) 4 — Nota (2). Beyaz (2). 5 — Su akıntısı (3). Renk (4). 6 — Uzağa işaret (2). Edat (3). 7 — Elbise (6). Ta (2) 8 — Familya (4). Nida (2). $ — Bir kumaş (5). 10 — Süal (2). Atılgan (4) 11 — Mükalemede pratik biz va- Sita (7). Yukardan aşağı 1 — Sopa (3). Odamın üstü (5). Ördeğin büyüğü (3). Made- 3 — Ortadan kaldırmak (5). Bir nevi toprak (3): nir, Mumu birden tenevvür et- miş gibi: — Şimdi / anladım, dedi, Hazreti Nuh kırk gün su üs- tünde kalınca, aç oturmadı ya.. Karnını (doyurmak için balık avlamıştır. Dede bu fikri kabul etme- di: — Kat'iyen balık avlıyama mıştır, dedi. Çünkü balık av- lamak için oltâya © takılacal kurt lâzım. Hâlbuki gemide bir çift kurt vâtdı. Öyle değil mi hoca efendi Tiyatro, Sinema İstanbul Belediyesi Darülbedayi temsilleri Bugün matine; Saat 1530 da ve Suvarc: Sant 21,30 da NAMUS Piyes 4 Perde Yazan: Şüder- mann; Tercüme e- nü! den: Seniha-Bedri Çi Altı yaşından a- a şağı olen çocuklar tiyatroya kabul edilemezler, Muhlisin çocukları tarafmdan MON BEY 2 Teşriniewvel Cuma günü gün- düz saat 15 te. Beyoğlunda MULEN RUJda MÜLÂZİM AHMET Mümessili: Anna Vojzik. ların hepsi böyledir. Mebruke Numan burada — olsaydi, onu da görürdünüz . — Onu zaten biliyorum. — Şimdi inandınız ya: Bun ların hiç biri Muhteşemin tır. nağına değmez dediğimel.. Ahmet Nebil, hafifçe başı- Bı salladı, hafif bir sesle — Haklanız varmış. Dedi. Fakat içinden: farklı bir şey mi? Diyordu. Nihat İlhami, Mukbil Ne- dim, Yazıcı Zade Nazmi, dok- tor Lütfi, Ferit Necdet, poke- ve dalmışlardı. Neriman Cem. da galiba doktor Lütfi Beyle | şit Hanım, bir köşede Reşit | husule g Beyle edebiyattan bahsediyor - | du. Nevzat Süreyya, bu ak- şam da Süheylâ Hanımın etek lerine yapışmıştı. o Ahmet Ne bil Muhteşem Hanımla Kemal Temel ( Kara (5). Ti (2). (2). 7 — Uzun (4). Çubuğun ucu (4) 8 — Renk (2). Süt veren uzuv (4). Bağışlama (2). 9 — Bizi doğuran (3). Hicap (2) Otomobil (3). 10 — Bin kilo (3). Uzağa işaret (2). Zaman (2). 11 — Kara (5). Kırmızı “Yeni neşriyat Muhit 30 ıncı nüshasile dört yaşına bas- t.Bu münasebetile neşrettiği nüsha bakikaten devkslâde bir nüsha sa- yalır, Yeni Coğrafya İstanbul Erkek muallim mek i müdürü Saffet Beyin ilk mektepler için yazmış olduği dördüncü sınıfa mahsus resimli ve haritalı Yeni Türkiye ve be şinci smıfa mahsus Resimli ve Haritalı Umumi Coğrafya na- mındaki eserlerinin en son tabı ları intişar etmiştir. Tarzı tehriri çok açık ve se- listir, Pedagojinin ve usulü ted sisinim en son nazariyelerine ve müşahede ve muhakeme esasla rma göre yazılmış olan bu yeni Ger Maarif vekâleti talim ve terbiye dairesince beş sene için kabul edilmiştir. Eserin kâğıdı, tab'ının nefa- seti, hususile pek çok renkli ha ritaları ve ihtimamla intihap €- dilmiş resimleri havi olması A- yürüdü - Tülek odun kapısında Şeyda Kâmil Bey, bir kapısmı bekliyen nöbetçi gibi im dil Ahmet gibi ilerledi. Gayet tabii bir ta vurla banyo dairesinden evvel- ki el yıkama yerine gidiyordu. ,, Kendi kendine düşünüyor- 'du: — Şeyda Kâmil Bey, nöbet bekliyor. Şu halde içerde ya Muhteşem hanım var, ya Se- miha hanım. Acaba hangisi? Kapıyı yarı aralık k- mıştı. Çıkmakta gecikiyor, Tu valet odasının kapısı açılırken lecek hafif sesi kulak darma bütün dikkatile dinliyor lu. Koridorda bir ayak tıpırtı- sı duyunca hemen kapı önünde bulundu. Şeyda (OKâmil Bey Reha ve Şeyda Kâmil Beyle- rin ortada olmadıklarına dik- kat etti, Delikanlı kimseye sez dirmeden © yavaşça salondan cıktı, Loş koridorda ihtiyatla birkaç adım uzaklaşmıştı. Muh teşem Hanım, Kemal Reha Beyle birlikte, çok teklifsiz bir eda ile, tuvalet odasından çıkı yordu. En güzel Fransız opereti » Gençlik, Güzellik ve Aşk Bugün ASRİ SİNEMADA Sinemanın iki CONRAD VEİDT meşhur yıldızı ve MARY PHİLİBİN SON TEMSİL filminde, Mükkemel mizanseni ve büyük lüks itibarile bugüne kadar vücude getirilenlerin fevkinde muazzam ve pek müessir bir dramdır. ARTİSTİK Sinemasında “on defa olarak gösterilmekte olan CHARLİ CHAPLİN'in son şaheseri SEHİR İŞIKLARI filmi emsalsiz muvaffakiyetler- le mütemadi alkışlara mazhar olmaktadır. Bugün 10,30 matinesinde umumi duhuliye 25 kuruş. Bu gün 2 büyük muvaffakiyet EL MELEK Sinemasında Şen bir komedi 1 Küçük Taktik MARY GLORY ve | JEAN MURAT | tarafmdan İlâveten: WİENER ve DOUCET'in iki piyano ile KONSERLERİ saat li de tenzilâtlı matine HAMRA Sinemasında EMİL JANNİNGS'in sehbar yıldız OLGA TCHEKOWA ile birlilçte temsil ettiği İLAHLARIN SEVGİLİSİ filminde tabii tipte ve neticede mesut bir halde görünecektir. Ufanın bir şaheseridir. İlâveten 120 kişilik bir orkestra tarafından oynanan TANNHAUSER uvertürü Saat 10,45 de tenzilâtlr maine, PARAMOUNT JURNAL, en mühim, en mütebeddil dünya i o Muvasalat Madam Zoe, İstiklâl caddesinde Türkuaz üstünde 292 numaralı sa- bik Yakovleva nam salonu için kış- lık modellerini hâmilen Pristen müvasallt etmiştir. TEŞEKKÜR Vefatile muhitini elemlere gark | eden refikam, merhum ve müteksit İ tayyarecilerden Salâhaddin Bey ke zimesi Bedia Henmm gerek cena- 7e merasimine iştirak ve gerekse beyanı taziyet lütfunda bulunmuş olan muhterem zevata bu münasebet le en derin teşekkürat ve tazimatla İ samszı arz ederim. Ankarada Milli Fen Şirketi Mü dürü Eşref, cude getirilmiş olması çok şa- yanı şükrandır. Eserin sahibi kitaplarının ne fasetini ihtimam etmiştir. Şim- diye kadar ilk mektep kitapları mız içinde kâğıdı, tab'ı, harita ve resimleri ve hassaten münde recatı itibarile böyle bir eser in tişar etmemiştir. Maarif vekâleti celilesince tanzim ve mekteplere derdesti tamim olunan kitap cetvelinde fiatleri elli ve kırk yedi buçuk kuruş olarak tesbit edilmiş olan bu kitaplar eserin nefaseti iti- barile çok ucuzdur. Gece yarısından iki saat son ra Reşit Beyle birlikte çıkan Ahmet Nebil otomobilde evi- ne doğru uçarken, mütemadi- yen pencereden tükürü; Ayni çamurdan bu yiğin Diye söyleniyordu. —10— İSTANBUL SOKAKLA RINDA , Bir haftadan o beri Ahmet İ Nebil, “Öz Türk,, gazetesin de çalışıyordu. Reşit Bey, ona vazifesinin programını çızer- ken : — Ara sıra İstanbulun muh telif taraflarını gezip intibala- rını yazmak., İşini de vermişti. Bugün Ahmet Nebilin tatil güniydi. Daha sabahtan içine bir heves duşmüştü : İstanbu- lun iç taraflarını şöyle bir gez mek, çocukluğunun hatıraları- nı aramak, canlandırmak.. Bu hevesle, Fatihe doğru yürüdü. Parkı geçerek ilerle- di. Fatih camisinin avlusuna girdi. Eski bir tarihi kucaklı- havadisleri, Fatih Sulh Üçüncü hukuk hâ- kimliğinden; Müddeiye Server hanım tarafın- dan müddei aleyh kocası Kadıkö- yünde Kalamış caddesinde Tütün inhisar idaresi muhâkemat müdürü Tahsin Beyin No, 18 hanesinde mü kim Kâmil efendi aleyhine ikame eylediği nafaka davasının cari mu- hakemesinde mlüddei aleyhe gönde rilen davetiye varakasındaki meş ruhatında müddei âleyhin ikamet- gâhı meçhul bulunduğu gösterilmiş olmasına binaen müddeinin | talebi veçhile yirmi gün müddetle ilânen tebligat icrasına karar verilmiş | ve muhakemesi 26-10-5931 tarihine mü- sadif Pazartesi saat ondörtte tayin cdilmiş olduğundan yevm” ve vak- te mezkürda müddel aleyhin mu- hakemede hazır bulunmadığı tak- dirde giyaben icrayı muhakeme edi i | Jeceği ilân olunur. İLAN 925.930 senesi nihayetine kadar Hereke Mensucat Fabrikasında ça- Uşmış memuz ve müstahdimine İş- bu senelere ait teavün sandığındaki 9, 4 aidatile mezkür senelere ait temettüleri tevzi © edilmetke oldu- undan, elyevm fabrikada bulunma yan memur ve müstahteminin hisse lerine isabet eden meblâğı almak üz re Kânunevvel 931 nihayetine kadar Fabrika idaresine müracaat etmeleri lâzımdır, Bu tarihten sonra müra- caat edeceklerin hakları nazarı iti- baren alınmayarak matluplarınn va ridat kayit edileceği ilân olunur. yan bu avlu, şimdi o tarihle be raber yokluğa karışmış gibiy- di. Delikanlı bir zamanlar ko- ca kavuklarm, sarıkların dol. durduğu bu avludan, bir eski hisar harabesinden geçer gibi, geçti. Sonra Sultan Selime gi den yolun (üzerinde ilerledi. Uzaktan bakıldığı vakit gökle re doğru yükselmiş birer abide gibi görünen bu mabetler, ya- kından bakılmca insana ne fe ir duygu veriyordu. Uzak- tan insanı allaha bağlar Zanne dilen bu âzametli binalara yak laşınca bunların allaha cesini dünya menfaatine hiz- met ettiren tarihleri, küf bağ- lamış parmaklıklarında yazılı gibi, göz önünde canlanıyor. ! binanın mimari kıymetini sili | yordu. Darüşşafakanm © önünden geçerek aşağıya | doğru indi. İşte şu sokak, eskiden dört se ne oturdukları yerdi. Geçen se neler buraları hiç te değiştirme miş gibiydi. Sokağa girdi. İş- te, kendi evlerini görüyordu. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: