8 Aralık 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

8 Aralık 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Nasıl Para Işportacılıktan Bursapazarı sahibi Hacı Ha an Beyi, Bahçekapıdaki mağa zasmda buldum. Kendimi tanı nasıl sora- — Anladım. dedi, para kazandınız? Bunu — Hacı Recep Beyin ceva bını okudum. O, benden iki se he sonra işe başlamıştır.. — Bize iki kahve... Kahveler gelince anlatmağa başladı: — Aslen İspartalıyrm. 9 ya şında İstanbula geldim. Am- tam, çarşının Bitpazarı kapı- #mda yağlıkçılık ederdi. İstanbula geldiğimden on beş gün sonra, büyük zelzele koptu. Zavallı amcam, olduğu gibi çöken çarşınm enkazı al- tında kalarak vefat etti. Hayatta, istinat ettiğim bi- ticik adam, bu kadar feci bir surette ölünce bütün aile yü- kü zayif omuzlarıma yüklen- Zelzele sakinleştikten son- Ta, zavallının cesedini » enkaz altından çıkardık. Nasılsa kur tulabilen bir kaç parça şeyi #atarak, bir müddet geçindik. Bir yağlıkçının sermayesin den ne olur? Sata sata elde ir sey kalmadı. Amcam aile si, bütün ümitlerini bana bağ lamışlardı, Calışıp, çabalayıp onları geçindirmeğe (o mecbur- dum. Kendi kendime: — Haydi bakalım.. dedim, Bayret sana düştü.. Amcamı tanıyan çarştlıla- "ın birinden yüz yirmi kuruş, *vet ne fazla ne eksik, tamam Yüz yirmi kuruş ödünç para al İm, Bu para ile hemen bir İsporta, beş on çift corap, eldi Yen, terlik, mendil filân teda- tik ederek işportacılığa başla: dım. Bu yüz yirmi kuruşluk sermayenin getireceği kârla, hem evdekileri © beslemeğe, | amcamın çocuklarına mek rası tedarik etmeğe, bir n da sermayemi arttır- Mağa mecburdum. Tamam iki *ene, bir dilim ekmekle akşa- Mı ederek, işportacılığa devam tim, İki sene sonra, sermayem bir parça artmıştı. Amcamın ahbaplarından yağlıkçı Hacı #mail Efendi, beni yirmi ku- Yuş haftalıkla yanma aldı. Bir uçuk sene orada kaldım. On- in sonra, Bosnalı İsmail Hak Efendinin Kalpakçılar ba- #indaki mağazasında baştezgâh tar o'dum. Dört sene, bu ma- #nzada tezgâhları muvaffakı- Yetle idare ettim. İsmail Hak * Efendi, Bahçekapısında bir Mağaza daha açmıştı. Orayı da ben idare ediyordum. Güya, 'ni kendisine ortak etmişti, Bu kadar çalışıp çabaladık- tan sonra dört sene nihayetin- de Hacı İsmail Efendi bana: — Otuz altı lira alacağn Yar.. Hakkını al, git! demesin mi? Askerliğim gelmişti. Bedel Vermek için elli lira para lâ- #imdı. İşte bu elli lirayı ver- Mek için bana, bu muameleyi Yapıyordu. Meğerse, beni or. diye almamış. Halime a- “dığı için 36 lira aylıkla ya- ında çalıştırıyormuş. Gördüğüm bu — haksızlık, i meyus etmedi. Abdur- an Efendi isminde birin- 50 lira ödünç aldım. Be- | paramı verdikten sonra, & | ! İNN Nİ Çİ ML İLCE LİME vE EMEĞİNİ İRİLİĞİ GL # pa f a e İmde beş on lira ile Kalpakçi- | ar başında bir tahafiyeci dük ii açtım. Çorap, fanilâ, ço- i filân © satıyor- m, a © yavaş yava; Mevilmeğe | başlamıştım. Çarşı, i mağazamın sermayesini le tan arttırıyordum. Bor Sümu gün geçirmeden verdi- Parayı para değil, insan kazanır KANUNUEYYEL Kazandınız? fabrikatörlüğe yükselen Bursa Pazarı sahibi Hasan Bey neler anlatıyor? kredi açmakta tereddüt etmi- yorlardı. Bu sayede, çarşıda bir dükkân daha işletmeğe baş- ladım, Fakat, gündelik mai- şetimde hiç bir değişiklik yok- tu, Kırk paralık bir kap yemek, ve on paralık karnıma doyururdum. Çarşıkapıda, se- petçi Hanında bir bekâr odasın da yatıp kalk günde yüz İ paradan,fazla masraf etmez- dim. Vaktile beni yanında çırak olarak çalıştıran Hacı İsmail Efendi, benim gayretli bir genç olduğumu görünce, kızı- nı bana verdi. Kainpederimin Mahmutpaşa kapısında, Ayna- cılardaki mağazasmı — devren aldım Zavallının yedi yüz lira açığı da vardı Onu da kapat- tim Seferberli Zazam vardı, Şimdi, Bursada iki kumaş fabrikası sahibiyim İçinde yet miş kişi çalışır Biri Beyoğlunda, ikisi Bah çekapıda, biri Mahmutpaşada dört tane “Bursa paza aç- tım Dördünü de ben idare e- der, en küçük teferruatma ka dar bütün işlerile ben uğraşı. rım Bugün bile (o yemeklerimi evden getirtir, işçilerimle bir- Hikte yerim, Geceleri saat dokuzdan ev- in ilânmda üç ma Hasan Bey vel mağazadan çıkmam. Sa- bahları da 7,5 tan sonraya kal dığımı gören olmamıştır. 38 se nelik ticaret hayatımda, doğ- ruluğu kendime rehber ettim. Hayatımda çok yoksulluk- lar gördüm, refah beni şaşırta- cağına bilâkis itidal telkin et- ti. Yalnız şu mağazamı 32 kişi çalışır. İstanbulda maş fabrikası açmak tasavvu- rundayım. Pamuklu mensucat sanayiimizin yükselmesi için ben de hisseme düşeni yapaca ğım, Hülâsa olarak şunu söyliye yim ki, para parayı (Okazanır sözünün ticarette yeri yoktur. Parâyı para değil, çalışan in- san kazanır. Yalnız şu da var: Kazanmak marifet değil, ka- zancı elde tutmak marifettir!. M. Salâhaddin Aşk facıaları NAPOLİ, 7 A.A. — Piazzolla'. dan yazıldığına göre reddedilen bir nişanlı bir arkadaşının yardımile bir köylü kızmı kaçırmıştır. Merkum, ki- sin kaçırılmas esnasında | beyhüde yere halkı imdada çağıran diğer bir köylü kızını tüfekle tehlikeli surette | yaralamıştır. Şeker kralı Paris'e geliyor NEVYORK, 7 A.A. — M. Tho:| mas Chadbourne, refakatinde Cuba” hı birçok-ihracat tacirleri bulunduğu halde dün Avrupa'ya müteveceihen vapura binmi tir. Mumaileyh, Paris'ee gitmektedir. Orada Cava'lı tarla sahiplerini tarla. larının randmanını biraz daha ten. kis etmeğe iknaa çalışmak üzere top- lanacak olan beynelmilel şeker sana İŞEpIM İlmi görenler, bana yeniden yil meclisinin içtimamda hazır bulu macaktır. Sinemada figüranlar | Seyircilerin içinde kim bilir ne istidatlar vardır ümit edilmedik Stüdyoda sıralarını bekleyen dört figüran Işık nasıl kelebekleri / çekerse, üdyo kapıları da mutlaka sineme ya intisap etmeğe karar vermiş genç eri de öyle çekiyor. Kim bilir yer yüzünde ne kadar genç kız ve deli- kanlı vardır ki, en büyük arzuları si Dema artisti olmaktır. Filvâki bir çok sahne vazıları şu hakikate kanidirler: “Kadın, erkek seyirciler arasında kim bilir me ka dar artist istidatları vardır da, biz. maalesef onları bilmiyoruz.,, Belki bundandır ki, stüdyo kapı- larını, iş bulmak için, günlerce aşın. dıran çoktur. Fakat bunlar figüran bile değildirler. | Figüranlar içinde profesyonel olanlar vardır. Bu pro- fesyoneller bittabi her filmde rol al- mazlar. Sadece rejisörün eli altında dırlar. Her yemeğin başka türlü sal- çasr vardır. Her film için de, başka figüran lâzımdır. Figüranlar bazan mahallinden in- Meselâ “Son sahil,, fil- in meşhur Mommartre barlarından biri temsil edilmekte dir. Bu film çevrilirken, vâlaa barın duvarları stüdyoya makledilmemiş- tir. Fakat barda çalışan metr dotel- den kapıcısma kadar bütün müstah. demin çağrılmış ve filmde figüran rolü almışlardır. Jane Marnac'ın ilk çevirdiği film olan “anım Paris,, te bir müzik hol temsil edilmektedir. Salonu ve se yircisi ile bu filme baden fazla kadın erkek figüran lâzım gelmiştir. Amerika da ise buhran, her gün stüdyo kapılarında kaynaşan figüran mamzetlerinin simasında bir tahav- vül husule getirmiştir. Heliyvood'daki o Metro Goldwin stüdyoları müdürü Paul Wilkin. yor kiz — Eskiden bize sinema artisti ol mak hevesile binlerce insan müraca- at ederdi, Halbuki şimdi sahne va- ları karşısında taayyüş için iş ara- yan her yaşta insan görüyor. Bun- lar stüdyoya olduğu gibi, meselâ bir demir fabrikasma da müracaat eder | doyurmaktır. ler. Maksatları karın mizden geldiği kadar en mühtaçlar yardımdan kalmıyoruz. Fakat bizim | ün bir hududu var, ma bir az da talih işi bagün- Lya de Putti'nin en son rösim- İerinden biri Bir filmde iki figüran modyundurlar. Meselâ» Eddie Nu- gent stüdyoda bir dekekâtor idi, Sah İ ne vazır çevir eraradığı tipi | kendisinde gördüğü iğin; hemen Ed-| die Nugent'i angaje etti Carle Lane ise alelâde bir ameleydiz İ © Stüdyoda çalışanlar içinde bazan çok enteresan © unsurlar bulunuyor. Geçen gün bir filmde hazin bir sah- ne temsil ediliyordu. Sahnenin hüz- nünü teyit için musikinin — tesirine müracaat etmek lâzım geldi. Fakat İ içimizden bir musiki bilen çıkamadı. Hattâ levazım dairesine adam gön dererek, br gramofon getirtmek işti yorduk. O sırada makinistlerden bir Rus, eğer istersek, piyano çalabile- ceğini söyledi ve Mozat'tan öyle ha in parçalar çaldı ki, değme üstatle- | ra değişmek kabil dezğildi. Aylardan | beri içimizde çalışan bu adamın pi- İ yanoda bu kadar kuvvetli olduğunu | bilmiyorduk. Sonra bizim stüdyolârımızda en ziyade sevilen şey, vaktinde gelmek ve hüsnü niyet göstermektir. Mese- Ii Edwina Booth alelâde bir figörani iken dakikasmda işine gelir ve mad-| di karşılığını. beklemekezin azarci! İ hüsnü niyetle çalışırdı. Nihayet Tra | der Horn filmi için sarışın bir aktri- s6 ihtiyaç hâsıl oldu — ve biz derhal Edwina Booth'u hatırladık. “Beyaz! ilâh,, rolünü onâ verdik. o Çünkü onun kadar bu role lâyık olan yak» ta İ Diyeceğim şudur ki, bugün onda sadece başka tarafta iş bulamadıkları için, stüdyoların kapılarını aşıdır. | i yorlar.,, | Sinema Haberleri | İ | * Pariste 4000 kişilik» yeni bir İ sinema salonu inşa edilmektedir. Bu | hemşireler arasında birde Nursey | vücude getirilecektir. Seyircilerin is sinemada, film seyretmeğe © gelen | tifadesine hahsus meccani bir telefon | servisi de ihdar edilecektir. | * “Bir gece baskin, nin senaryo! sunu yazan Henri Decoin “Kahrol-| sun erkokler!,, isminde yeni bir se naryo daha yazıniştır. Bu filmin mü #essilleri Jim Gerald Tellas ve Lu lu Vatier'dir. * Amerikan sinema sanayii işsizle re yardım için, sinema salonlarında iane toplamağa başlamıştır. Bu inne | 'den hâsıl olan bir milyon dolarlık cek | bizsat Mary Pirk'ord tarafından A-| merikan reisicümhuruna tevdi edi!.| İ valdelerin çocuklarını muhafaza için | | | ertesi gün kocası ile ondan iyi geçi- Stüdyolarda Telefoncular Stüdyolardaki telefoncular mü- him insanlardır. Çünkü vazifeleri mü him ve aynı zamanda çok ağırdır. Meselâ Metro Goldwyn Mayer stüdyolarında her biri sekiz telefon cudan mürekkep üç takım vardı; bunları her sekiz saatte | bir nöbet iştirtirler. Bu telefoncular, stüd- yoda çalışmak için gayet sıkı bir im tihan geçirmişlerdir. Her biri te fon muhaberesi isteyen zatın ciddi bir iş için mi, yoksa her hangi bir prestişgâtın sadece takdirlerini arzet mesi için mi muhavere aradığını koş fedecek kudrettedirler. Sonra bu telefoncu kızlar, dünya nan dört bucağı ile | temastadırlar. Meselâ bir sinema o müdürü, Babri muhiti geçmekte olan bir artist ile konuşmak istiyor değil mi, o derhal artitle muhavereyi temin etmek mec buriyetindedi Geçenlerde stüdyonun “tahrirat şubesi, , Berlinde bir bir kütüphane. ye telefon etti, Halen filmi mekte olan casus Mata Hari'nin hı yatı hakkında malümat isteyordu. George Hil bir çok fileda geçecek bir film için l rı Küba'da geçen film halkında ma Hüma almak için, telefonu açlı ve Küba konsolosu ile görüştü En çok muhavereler aktör ve ak» trisleri işkârları tarafından vâ tâ Avrupadan fon ederek, beğendikleri konuşmak istiyorlar. Muvaffak ol- ar. Bu telefoncular pek acayip sual- lere de cevap vermek mecburiyetin- | dedirler. Meselâ: “Hayır, Norma Shearer eski kos tümlerini “Siz Jackie kardeş misiniz? Öyle ise valdesine müracaat ediniz. “Bilmiyorum madam! Greta Gar-| bo'nun kirpikleri sahici mi, yalancı) mi? bilmiyorum. “Zannetmem ki Lawrence Tib- bett'in size karşı ders vermeğe e üsait olsun. ster Keaton'un yüzü felce uğ | ramış. değildir. O film çevirmediği zamanlar herkesten fazla kahkahalar In güler ve herkes gib eğlenir. Bir gün Joan Crawford stüdyo- dan çıkıyormuş. Kapının yanındaki telefon çalmış. O sırada telefonun başında kimse olmadığı için, belki kocası çağırıyor zannile, ahizeyi al- maş, Meçhul bir ses: — Ben Miss Joan Crawford'la ko- nuşmak istiyorum. Çok mühim bir mesele var. — Sizin telefonla malümat vere- iŞinizi bekliyor muydu? — Elbette! Bana İsisaltılmak üze- re bir kemer vermişti. o Hazır olur olmaz telefon etmemi tenbih etti, — Pek âlâ amma, sizinle konuşan | $i70"©i bizzat Miss Crawford'dur Zavallı adam, belki böyle yakayı ele vereceğini hesaba katmadığın- dan mı, yoksa utancımdan mı, telefo- Du kapamış. Greta Garbonun İdi? sonu mu ge Greta en son filminde Clark Gable ile beraber , Amerikan gazeteleri, hermedens filân yıldız izdivaç bayatıdan derece memnundur. Ertesi gün ta-| lâk davası açmak isteyormuş. Daha | Ben yı Son günlerde de Ameriksn gaze- teleri Greta Garbo'ya karşı çok ha- çin davranıyorlar, İnsan adeta Greta nın Arerile pazeteleri muhbirleri. ne ne yaptı da, bunları bu kadar da! vılttı diye kene an soruyor. O. Yukarıda “Yanık kalpler, filminde aşağıda "Kurdun şarkısı,, filmi Gary Cooper sinema âleminin bü yük şahsiyetlerinden biri oldu. Rol lerinde bilhassa srtırabı tam man, canlandırması, inin yeni bir tipimi te itiberle muvaffakiyetleri onu bugün kü şöhret ve servet payesine yük- seltti, Fakat bu mekie gelinceye ka dar da hakikaten ne ıztıraplar çek-| ti ve boş yera ne gayretler sarfet. ti, Gary Cooper Amerikada Monta- na hükümeti dahilinde doğmuştur. Kendisi 1901 de doğdu ğunu söylüyorsa da | buna bir kaç sene daha ilâve etmek lâzımdır. Gary dokuz yaşında iken berayi tahsil İngiltereye gelmişti nin dostlarımdan e De Amerikaya, çiftliğe almıştır. Gary iki sene çiftlikte kovboylük yapmış ve bu hayatı pek beğenmiş» ti. Sonra babası ile | bozuşmuş, bir gazeteye ressam © olarak girmi Gin daha uzun müddet Amerikada kalmayacağını yazıyorlar. — Çünkü halk artık onu sevmiyormuş. Hattâ firmalar da kendisini istemiyorlar. miş. O kadar ki bir müddet | sonra Greta'yı angaje edecek kimse kalımı. yacakmış. Bu imakalelerin © sansasyonel serlevhaları var. Bir © tanesi şöyle: “Greta Garbonun sonr geldi mi?,, Acaba Greta Garbo bunları okur yunca ne düşünüyor? Bereket versin İsveçli yıldız, uzun zamandan beri kâfi mikdarda filozof olduğunu ve bu neviden neşirleri gülümsöyerek | okuduğunu isbat etmistir. gindir. Son senelerde de değme yıl- Helena'da | Gary Coopser ve Marlöne Dietrich, de Gary Coper ve Lıpse Veler Fakat ressamlığı para etmeyince, si- | nemaya girmek kararile Los Nnge İes'e gitmiştir. Son derece sporcu” dur. Ata biner, boks yapar, yüzer otomobil, hattâ tayyare idare eder iyi nişancıdır, İasso kollanır. Gary alelide bir figüran olarak ve hattâ çok günler aç kalarak elli kader filmde balunmuştur. Bu kur dar gayrete rağmen talih mütered- dit, zaman geçiyor. Bu uzun boylu ve mükedder simalı gence “yaratıla- cak,, bir rol vermiyorlar. Nedense itimat edemiyorlar Fakat güzel Meksikalı Lupe Ve- İ lez ile beraber | çevirdiği “Kurtlar şarkısı, ona yolunu açıyor. Gary bu filmde bütün 1 oynuyor ve nihayet partiyi kazanıyor. “Ka matlar”, “Boğulmuş rüya, «Ölüm İ sürücüleriz, eYanık kalpler» mu- | vafakiyetli Filmlerindendir Bugün zengin ve istikbali müem mendir. Fakat mükedder siması hâlâ zail olmamıştır. Gary de tıpkı Şar- le gibi sefalet hayatından beri, şöh retine ve servetine rağmen, sin İ ve icaplarına alışamamıştır. Adeta in kaçar. dızların alamadıkları parayı alıyor. du. Sonra gayet sakin hayat yaşadı. | ğı ve Hollywood'da o hemen hemen kimsenin ziyaretine © gitmediği için masrafları azdı ve kenara haylı para koydu. Fakat Gretanın paradan baş- ka hiç bir şeye ehemmiyet vermedi- ğini zannetmek te hata olur, Greta İ evini çok seven kadınlardandır. Çok okur. Biz Gretanın düşmanlarının yazı. larına rağmen, onun daha Amerika” İ da epice uzun sürecek bir istikbali olduğuna kaniiz. İsbatı da son gün- lerde çevrilmeğe başlanan yeni bir filmde Metro Goldwin'in kendisine Bu filmde eşi Clark Gable'dir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: