10 Aralık 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

10 Aralık 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet Asrın umdesi «Milliyet» tir. 10 K.EVVEL 1931 İDAREHANE — Ankara cadde si No: 100 Telgraf adresi: Mülliyet, Tatanbul, Telefon numaraları! 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 400 kuruş 800 kuruş ö 750 1400 2 1400 , 2700 aylığı Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş tur. Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava Yeşilköy askeri rasat kezinden aldığımız ma- lâmats nazatan bugün ha- va kısmen bulutlu olacak, rüzgâr şimal istikametin- den esecektir. Dün tazyiki milimetrede — durmuştur. ni suhunet 10 santi- metreye çıkmıştır. nesimi 768 Sıhhi bahisler Rümatizma ağrıları Bizden evvelkilerin nasıl yaşa: mış olduklarını, toprak altından çı kardıkları şeylerden anlamak isteyen kableltarihciler, onların geçirmiş ol. dukları hastalıkları da öğrenmek me rakıma düşmüşlerdir. Bu, kolay bir iş değildir. Çünkü onların ancak kemik leri kalmıştır. Bu muammayı çözmek için elde bulunan vasıta hastalıkların © kemikler. üzerinde bırakmış olduk ları izlerdir. Bu izlerden anlaşılıyor | ki tarihin el atamadığı uzak asırlar. | da yaşamış olan insanlar —yahut in sana benzer mahlüklar— bizim bu gün müzmin rümatizma dediğimiz İ hastalığa tutulmuşlar, | Şairin dediği & Gelenler hep mecruh geçmiş bu güzergehten meğer | Nalişı payi eyyolin üstünde des: "| ler görmüşüz Bundan çu metice çıkarılabilir: Rümatizma dünyan en eski hasta lıklarmdandır. İsanın doğuşundan Yirmi bin sene evvel yer yüzünde rü | İ matizma varmiş. İsa doğalı da, anha münha iki bin seneyi buluyor, bu iki| bin sene de katılırsa rümatizmanın tarihi yirmi iki bin sene ölüyor. Ba| uzun müddet zarfında kim bilir ne kadar insan bu hastalığın iztarabını çekmiş, ne kadar hekim bu hastalık | | la uğraşmıştır. Hasretin Gönlümde. ... Bekliyoruz, — bekliyoruz! Tayyare piyangoları elimizde ve hasreti gönlümüzde para bekliyoruz... Bekliyoruz... Malları ucuz: | lamasını, havaların ısınmasını, Gazi köprüsünün, stadyumun, yolların, yapılmasını, hayatm | ucuzlamasını, bizde sinema san | atinin terakkisini, idhalât liste- | sini, aşk mektuplarını bekliyo- | ruz. Her sabah görüyorum; çapa rıcılar, alamanacılar balık bek- liyorlar.. Herkes bir şey bekli- yor, hepimiz bir şey bekliyo- ruz.. Bu beklenen şeyler,bekle- yenlere göre değişir, fakat bun arın hepsinin ağzndan Bekle- Jiklerine hitaben: “Hasretin gönlümde, lâkin kim bilir sen nerdesin?.,, lediklerini işitiyorum... Kadınlar birliği ne oluyor? Galiba Kadınlar Birliği Ne- <ihe Muhiddin Hanımın âhına ığradı... Zaten doğrusunu söy- ki; Kadınlar Birliği ahi bir teşebbüstür... Kadınlar sirleşip te ne olaca Ne lü- umu var. Yoksa pek zayıftır. ar da hep bir araya gelip kuv- etlenecekler mi?.. Bakınız biz rkekler böyle şeyi apıyor auyuz?.. Erkekler diye | ir şey var mı?.. Madem ki; aüsavat iddia ediyorlar, neden yrılıp birlik yapıyorlar... Bir- k ahcak san'at sahiplerinin terek haklarımı ve menfaat srini müdafaa için kurdukları seselerdir. Bunun kadın. kla alâkası var mı?.. Zaten ka ımları kuvvetlendiren, kuvvet- gibi gösteren biz erkekleriz. Inlara itibar kıymeti biz veri- “Milliyet'in Edebi Romanı: 103 BAŞI DÖ Diye boğazını yırtarcasına | aykırdı. Bütün kadınlar birden hay ırdılar. | Bedri Suat Ahmet Nebile oğru ilerle e — Sarhoşsan git i sen inşan me © Ahmet Nebil bu herifin mü ahalesinden büsbütün çıldır- — Terbiyesizliğin lüzumu ık! — Terbiyesiz sensin! | İki adam, hemen tokat to- ta gelmek üzereydiler. Ne-| hat bayılacak baldeydi Şeyda Kâmil, Kemal Reha, Bu kadar rztıraplara, bu kadar tet riz, Bütün aşk maceraları, inti- harlar kıskançlık cinayetleri | hep erkeklerin zaafından, ihti- | yatsızlıklarından, akılsızlıkla - | rından ileri gelmiş hâdiseler. dir ki;-her defasında kadınları | takviye eder. Onlar di Vay biz ne dehşetli şeyler mişiz!,. derler.. Lâkin bir kere onları kendi hallerine yalnız bıraktınız mı? Biribirlerine gi- rerler... Ben oldum olalı bizde Kadınlar Birliğinin tam bir â- henk dahilinde yürüdüğünü irmedim... Bu müşahede yal- | nız bize ait değildir. Dünyada, | kadınlar, kadmlarla emez ler. Ve galiba onun erkeklerle evlenirler! Silâh yoklaması Ne olur, şu mübarek yokla- | mayı arasıra yapsalar da (de likli demir) den cesaret alıp ka badayılık taslayn kuru stkı ba- bayiğitlerin çanlarına ot tıkan- | sal. Ben bizde iki şeyin aleyhin- deyim.. Amma, inadına aleyhin | deyim!,. Rakı sarhoşluğu, bet mestliğin ve silâh taşımanın!.. Zaten rakı adamı sarhoş et- mez, kepaze eder, çamur eder... Hani bektaşiye sormuşlar: — Canım, neden yıkanmaz- — Aslmiız topraktır, pek su ile oynamağa gelmez.. Çamur oluruz.. demiş.. Onun gibi bizi de su değil rakı çamur ediyor. | Polis geçen gün Sirkecide yaptığı silâh yoklamasını mey hanelerde arasıra tekrar etse, alimallah silâhhaneler dolusu tabanca, kama ve sustalı çıka- rır.. Bundan hem asayiş istifa- de eder, hem de biz rahat öde- riz, hem silâhşorlar rahat du- rurlar., FELEK NÜKLER Jbrahim NECMİ Semiha Nazmi Hanım kalk tı — Bedri Bey, rica ederim, inize oturunuz. Bedri 5: irden bire bu sesin tatlı hâkimliğine boyun yeri — Nebil Bey, rica ederim, İ bir dakika. Nebahat . Hanım fenalaştı. Biraz iyileşince he- men gi müz, Ahmet Nebile: Nebahat Hanım fenalaş tı! Sözü bir sihir gibi tesir et- ti, Nebahat, insan kud. kinde bir gayretle, helecanına hâkim olmağa çalıştı: - Bir şeyim yok. Gidebili im. Semiha Nazmi Hanım, tat emniyet ver- reti fev | Dr. Rusçukla HAKKI “Sabahleyin çiçekleri topladım taze demeti kalbi oldu Gece, lâkin, b: (Rabindrnaat Tağor) kiklere rağmen, insanlara mahsus| hastalıklar bahsinin bu, henüz en ka| çanlık ve en dağnık faslıdır. Bu itiraf | her halde hekimliğin zaferine kay-| dolunar»az, diyebilirsiniz. İşin dış yü | zü öyle görünürse de hakikat öyle| değildir. Çünkü rümatizmaların her gün tekemmül eden bir tasnifine baş lanmış olduğu gibi hekimler bir çok römatizmakları iyi etmekte ve bir çoklarmın ıztıraplarını balifletmek- tedirler. Dünyanın bazı taraflarında bu ka | darla kanaat etmiyen, meseleyi daha | ziyade aydmlatmak ist: kikler bir araya toplandılar, dernek; ler kurdelar iyiden iyiye tetkike ko yuldular, Bunların çalışmalarından pek büyük neticeler bekleniyor. Eskiler birçok hastalıkları rür tizma sarırlardı. Onları ayırınek Hzrmdar. Evvelâ, rümatizmanın hât nev'i ki İ zan bütün b ka işmiş ve gerilmiş rmafsallar onları bağırtır, Bu, Lütün vuzuhiyetile hâd bir hastalıktır. Her hâd hastalığın| gösterdiği umumi hâdiselerle | kat eder; Ateşler, başağrıları, terler, | idrar ifrazatında bozukluklar... Pato-| loji âleminde bu bir şahsiyettir ki hi tereddüt etmeden herkesi tanır.Ona | kahramanca karşı gelen bir ilâc: vardır; Salisilat dö sut... Hâd rümatizma faslmdaki ışık ve| aydınlık müzmin rümetizmada * söy| liyeceklerimizle bariz bir tezat teş- | kil eder, Beriki alaca karanlık için-| dedir. Bu zeminde el ile yoklıyars rüyoruz, Yolumuzu solgun ışıklar | | aydınlatıyor. O halde ki bir da Dr. Sirede demiştir ki: Laenek ös hastalıklarını biribirinden ayı a kadar o hastalıklar ne kadar iibrlerine kreş bulunurdılarsa | bu ta Kiminin etle mafsal lar, şişmiştir, Kiminin sinir ağrıları tutar, Bunların hepsini birden rüma tizmaya atfettiklerini çok defa görür sünüz. Biribirlerine hiçte benzemi- yen bu arızaları bir ünvan altında| toplamak manasızdır. | Patolojik hakikatlere vâkıf olmı- yanların bir ünvan tahtında kelime | yanlışlıkları yapmaları tabiidir; ba-! zmn hekimler de böyle yanlışlıklara | düşerler. Öyle zamanlar oldu ki bu gün bizim başka sınıflara ayırdığımız eyleri hep müzmin rümatizma başlı | altında toplamışlardı. Sidanham | İ ve Külen nekrisi; Şarko müzmin si- nir hastalıklarındak: fsal arızala. rümatizmadan ayırdılar. Bunları ayırdıktan sonra bile müz min rümatizmayı tarif etmek, tanı birşe, altında birleştirilen bu muhtelif ârı zaların— sathi olmakla boraber—a ında müşterek vasıfları vardın Bazı noktalar mümeyyiz ve hususi | Ağrılara, mesap | keletin buzulmmsı, İ ne mahsus uzuvl bazan etlerin, | etleri saran zarfların, et uclarının ve hattâ sinirlerin müteesir olması gibi müşterek alâmetleri vardır. Hemen hemen sabit olan alâmet- lerden bir danesi de hastalığın gidiş Yavaş yavaş gider, senelerle sü rer. Bir müddet siner ve söner. Son- | ra birdenbire parlar; her parlayışın da bir iz bırakır. Daimi müptelâsı ma lâl olarak kalır. Bütün bunlara rağmen hastalık rem kalmaktan kurtula | maz, Farzedelim, hekim müzmin rü. matizmayı teşhis etti, Vazifesi bu İ munlü bitmiş olmaz. Bu, onun göre- | ahnesi vü tı. | — Bir dakika. Hele şu sü- | yu Bir bardak soğuk su, genç kızın boğazını biraz açti. — Şu eteri de azıcık kokla- | yınl | Sert eter kokosu Nebahate bir uyuşukluk verir gibi oldu. — Hadi şimdi, Nebil Beyle İ birlikte gidin. Ahmet Nebil, titriye titriye, | Nebahati koluna aldı. Kimseye | selâm vermeden kapıya doğru yürüdü, Çıkarken yalnız Semi- ha Nazmi Hanrma yavaşça: | — Teşekkür ederim. Dedi. | Kapının önünde otomobile | atlamışlardı. Delikanlı, boğuk | bir sesle | — Sultanselime! Diyebilmişti. Otomobil ha- reket edince, iki gencin ikisin- | e saklar Güne Rİ dı. Hayatlarının en güzel günü | saadetlerinin başlangıcı saydık ları bugünün içlerine doldurdu ğu zehir, göz yaşı halinde göz- lerinden dökülü | l ! | dü titriyordu, Boynunun Ah. bu sinemalar Bu sinemalar şimdi bir de hafta-| nın hâvadislerini vermeğe başladılar. Sanki oyun bozanlık için gazeteler | yetişmiyormuş gibi, şimdi bir de si- | nemalar iye karıştı. Vakıa, dünya vukuatmı sanki kar şınızda cereyan ediyormuş gibi göz“ İe görmek, söylenenleri aynen işit- y değil amma, Bunu bir de Simon'dan sormalı. bir akşam karısı ile yeme- , siğarasmı . püfürdetirken — Kuzum (Simon, sen iyi bir a- sın. Biliyormusun şimdi ne ya- on'nun keyfi pek yerinde oldu ğu için hemen cevap verdi Emret canım, kalksak, sinema kit geçirsek ne iyi Emret dedik ya.. Gidelim, Simon şapkasım başına geçir! ceği işin başlangıcıdır, Mühim bir hastalık karşısında bulundu ladı. Lâkin bunun daha var: mu an) | mühimmi | n'şsi?.. Çünkü be- aslı düstürunü ha- Hastalık —müm Hastalığın kimin daizai ve tırlamak lâzımdır. kün olduğu surett izale etmekle tedavi olanur. Yahut üzerine tesir icra etmek s..| arı fevkinde olursa— has- larını hafifletmeğe ve ya lıkları tahdide . çalışır. ve kocakarı hekimliğ İur. Demek, her şeyden evvel yapı- lacak şey, sebebi araştırmaktır. »ler sahasına girince bir çok trmak mecburiyetin velâ, her hastalıkta ii a çıkkâr. Bu mli soğuk müttehim kiindedir. İnkâr olunamaz ki müzmin rümatizma çekenlerin & hastalığın sebebi nemli soğuksa atfe- | decek bir vaziyette bulunmuşlardır. Şu da var ki birçok insanlar da ayni ette, ayni şartlar altında bulun-| muşlardır da hastalıklara tutulma. mışlardır; tutulmayacaklardır da. Buna sevinmeliyiz. Öyle olmasaydı alıların yekünu neleri bu- manımızın bekimliği soğu Sebeş ı kolaylaştıran b bep muştur. O, asıl sebebin, | bebin peşindedir. Bu sebep ler de iki zümrey& ayrılır ye her iki-| si de ehemmiyet iĞbarile birinci sıra- da gelir: İntanlar ve zehirlenmeler. | başka türlü söylersek: Mikroplar ve | zehirler, İntan?.. Lâkin, han; kırıldan, kuş palazından, belsoğuklu | ğundan, veremden, firengiden ve da-| ha başkalarından rümat yor. Bazan da hiç ehemi meyen mevzii ve cüz'i bir entandan meslâ bir boğaz iltihabından bir diş enlanından rümatizma olabileceğini kabul edenler var.. Bir takun rüma izmalarda amibiyozi, sıtma tesem- mümünü takip ediyorlar. Her halde bunların hepsinin ayni tarzda tedavi olunabileceği akla" getirilemez. Zehirlenmeler? Bunların tesirin de şüphe ve tereddüt yok. Lâkin bu bahiste de, tıpkı entalarda old gibi, bir çok zehirler ve zehirlenme- ler karşımda bulunuruz. Kurşun, inik, alkol gibi mafsallarda âr lar yapan zehirleri ve bunlarla ze- hirlenmelerin yanı başında bizzat içi | mizde peyda olan zehirleri saymak | mdır, Bu itibarla bir hazım rüma | tizması, bir safra tül şei bubreklerde olan bir rümatizma yardır. Hekimlik âlemini bu günler de pek ziyade meşgul eden iç rinin ifrazatının artması ve eksilme | si ile bedenimizdeki ihtilâtın terkip- lerinde hasıl olan bozukluktan dola. | yı da bir nevi mafsal rahatsızlıkları peyda olmaktadır. Buhran > da kadınlara arız olan bir nevi rüma tizma bu kabildendir. İ Dr, Ruscuklu Hakkı | Şoföre o duyurmamak ii hıçkırıklarını zorla yutuyorlar- | dı. Nebahatiri uzunca beyaz yü zü sapsarı kesilmişti. İri elâ gözlerinin etrafına — bir h halka oturmuştu. Bütün vücu- i marları şişmişti. .Hıçkırıklarını | yuttukça gözünden sel gibi yaş dökülüyordu. Ahmet Nebilin geniş omuz- ları sarsılıyor, . esmer pembe | yüzü bir toprak rengi gösteri- yordu. İkisinin boğazına sanki birer lokma oturmuştu. Hiç ses çıkarmadan, sarsi- | la sasrsıla, ağlıyorlardı. İ Fatih tramvay durağına yak laşırlarken, Ahmet Nebil fev- kalâde bir gayretle (kendi topladı. Sırsıklam olan mendi- lile yaşlarını kurutmağa çalı- | şarak eğildi, Şoföre gideceği | yolu gösterdi Sonra Nebahate döndü: — | Affedersiniz, . Nebahat Hanım, Bu bana Allahın bir| cezası oldu. Size lâyık olmadı. | gösteriliyor sebebini bulup | 7. İ tutamadı. Ağzından —Fransrzendan— Sol koluna bastununu, sağ koluna da rısını aldı ve sinemaya gittiler Aman ne kalabalık! anlıleta kimsenin ay #le yol gösteren matmazelin elekti rik fenerindon azami istifadeye çalış tilar ve ana iki boş kol tağa kuruldular. Sanki âşık! Eski evlilerin sinemaya gidip yan yana iki koltu- ğn oturşları da hayli tuhaf oluyor. Kadın dedi ki — Simon, yarın yine iş için seya- var halt — Ne yapayım karıcığım, evv iş, sonra zevk! — Ben üç gün sensiz kalacağım — Ya ben! Ya ben! İli el biribirini tuttu ve tıpkı yeni âşıklar gibi iki el biribirini sıktı Sessiz muhabbet! Beyaz perdede haftanm vukuat İri yazılar: DIJON İBu hafta oburlar bayramını les'it etti Dijon, herkes bilir ki, Fransa'da bir şehirdir ve bu şehir yemeklerinin tenevvüü ve nefaseti ile Avrupada şöhretşiardır. Oburluk haftasında Di jon'un bütün lokantaları, şehrin ş m bir şehir olduğuna göre, M. Simon gibi seyyar bir komisyon. u şehire neden gelmesin? Neden | mallarını talipler, Şimdi beyaz perdede Dijon'nu seyrediyoruz, Evvelâ tren istasyon- da duruyor. Dünyanın dört bucağın dan gelmiş insanları boşaltıyor. Birdenbire Madam Simon'da hir ret sayha: — Ah! Ban sana ne ka Hakikaten ne de benziyor. Ayni şapka, aynı kostüm, aynı valiz. Fakat bu Simon'a benziyen nda- mı istasyonda bir kadm bekliyor ve bu benziyen adam trenden bekleyen kadınla öyle bir sarmaş dolaş oluyor ki.. Kol kola giriyorlar, kalabalığın içinde kayboluyorlar. arzetmesin? Madam Simon'un içine bir vesve se düşüyor: — Ne rezalet bu! Ne kepazelik bu! Fakat böin sinanın rezaletten ve kepazelikten haberi var mı? Be- yaz perdede yine iri yazılar: OTELE MUVASALAT Ootomobiller otelin önünde du-! ruyor. Yolculardan inen inene! Bir | otomobilden yanında kadın biri da- ha iniyor. Yüzü seyircilere karşı! Bu | sefer kostüme ve valize mana ver. İ mek ömlâni yok. Simonun ta kendi- İ sif Kapter da öyle bir aşina tebes- sümle selârliyor ki. Artık Madam Simon anlaşılmayan kelimeler dökülmeğe başladı ve ko- casmı ceketinin ucundan tutarak, se lerin ayaklarını çiğneye çiğne- arıya çıktı, Çıktı değil, çıktı. — Sen bir iş için Dijona gittin da iş için kal din ha! Bu senin iş için Dijona seya | hatin kaçıncıdır habis herif? —Allah aşkına bağırma, elâleme rezil oluyoruz, Görmüyor herkes bize bakıyor . — Bakarlarsa ne olurmuş? Boşa beni be adam, sen mamussuzun biri- — Karı, ağzından çıkanı kulağın duymuyor. Eve gidelim, sana hepsi ni anletae Bu hikâyenin mabai, i yazmak olur. Çün manto, iki şapda, iki iskarpin ve bir de şöy mutena bir hediya aldı mı idi, or lık süt limandır. “ | ğımı düşünememiştim. Bu â-| lemlere girmiş, bu kadmlarla tanışmış bir insan (sizin bir meleğe göz bile kaldıram: malıdır, Nebahat göz yaşları cevap vermek ister gibi dı. Ahmet Nebil söz sine meydan bırakmadı: Hayır, bir şey söyleme yin. Biliyorum. Nefret ettiniz benden... Hakkmız da var. Fa- kat yüzüme söylemeyin bunu.. Zaten cezamı çektim. Derin, hırıltı gibi bir nefes içinde, davran İ aldı. — Evet. oCezamı çektim. Affedersiniz, Bir daha yüzümü görmiyeceksiniz. Otomobil bozuk taşlar üze- rinde sarsıla sarsıla gidiyordu. Nebahat, bayılacak gibi ol- muştu. Çeneleri sım sıkı kilit, lenmiş, gözleri kan dönmüştü. Ahmet Nebil, kırdı: Sizi evi Bir daha yüzümü görmiyecek- hıç- acı acı kendisini | söyleme- | | çanağına | mer, pembe yi MARIN Deniz Pek da ME Bu akşam LİAM taraf a BOKSÖRL bir sureti IŞ ve Kadın: Marcel Pagnol'un şaheseri En büyük Paris muvaffakı LEK sinemasında «gey ASRİ Sinemada emu AİNES — JOAN © AWBORD ve KARL DAN kalâdede temsil edil E R KIRALI in rile bok olan bu üç sahnel müsar eşi aktör, tem © sahnelerini başta: kip ettiriyor i URİBARİ ve JESY ve HAVEL, Melek ve Elhamra sinemalarında İlk Tü: rkçe sözlü ve şarkılı İstanbul Sokaklarında Dün ak; ARTİSTİK sinemasında irsesine t MADELEİNE RENAUD ve MİCE SİMON'un temsili ALTIN KAL p amda itibâren Hoş şarkılar dinlemek, zananda mevsimin en ve emsal dit etmişlerdir. muvaffakiyeti DUL NİŞANLI sözlü've şarkılı gün daha OPER A'da sterilecektir film bir kaç Heyeti” temsiliyesi VD FRİTZ KAMPERS güzel dar zel Bugün ALEMDAR Sinemasına gidiniz LİLLAN HARVEY ve. sureti fevk; rafından bir Prenses... filminin Fransızça kı İlâveten: Paramount Sözli Gündüz 2,30 5 MARY GLORY ALBERT PREJEAN Aşk Maceraları filminde Nİ pek mülüzem Dünya Şüunu Matmazel yakında Champlar gini İhbar etmekle yarız. Karile; pek yakında Artistik ve Opera sinemale da icra edilecek izdivaç mera- siminde hazır bulunmaları rica Nitouche'un sevimli ile evlenece çok bahti- izin Dr. HORHORUNİ bevliye tedaviha— na kadar, Bey s, Talesim Zambak Sok. Bir kaç dadika sonra, mobilden inen © Nebahat, ölü gibi sapsarı, sallanarak evine girdi. Annesinin kolları arasm- | da bayıldı Otomobile: — Dön! Emrini veren Ahmet Nebil, giderken katılırcasına hıçkıra- rak ağlıyordu. 19 SARSILMALAR ve YI- KILMALAR Refik Cemal, sert bir rüz- gâr gibi, odaya girdi. Masa ba şmda, kalem elinde, mahzun mahzun düşünen Ahmet Nebil başını kaldırdı. — A! Ne oldun? Refik Cemalin © böyle sor- makta hakkı vardı: Bir gece içinde Ahmet Nebil, bambaşka bir adam olmı Hafif es- ine bir sarılık İ çökmüştü. Şakakları frlamı; kara gözlerinin etrafına bir İ yah halka çevrilmiş, burnu ize bırakacağım. | celmiş, dudakları solmuştu. A- | sönük- teş saçan bakışlarında oto | HENRY. GARAT temsil edi Emriniz! opyesi gösterilecektir. lü Jurnal ve sesli varyeteler. 930 ta. te, gece İyi ve cesur bü İ rand, sevgilisi İ sinden para çeken bi sık olur. Bir gün bunlara tesadüf eder ve kadını öldürür. İşte muazzam bir adam olan Leg; enfaatine kendi. Fransızça sözlü olan Köpek İminin muhtasar Pek yakında zwu budun Majik Sinemasında GAYRİ MÜBADİLLEH CEMİYETİNDEN Tim 24 Kânunev i Perşembe günü Gay Mübadillerin, nizamnamesine tevfi mezkü | âe (Sabık alonuna te Türk Oc da düşüklük vardı. o Elindeki kalem, parmaklarına ağır geli yor gibiydi. İki kelimeyi bir raya getirerek yazmak için al mını kırıştıra kırıştıra beyni zorlamağa mecbur oluyordu. Boğuk, hafif, bitkin bir se: le cevap verd — Hiç! Ne haber? — Nasıl hiç? Sen hasta mı sın kuzum? Ahmet Nebil, yorgun yor gün omuzlarını kaldırdı — Evet, Keyfim yek. Gı de uyuyamadım. — Keşke bugün işe gel ydin yahu! — Evde can (o sıkıntısında patladım. Ne ise $imdi ber bırak. Ne haber ? — Habehler fena, kardeşin| — Ne gibi — Yazıcı zade ticarethane bugün iflâs ediyor. — Öyle mi? Refik Cemal taaccüple bal O, bu haberin bomba gil patlıyacağını, duyanı yerin. fırlatacağını zannediyordu. met Nebilin kayıtsız kayıtsız

Bu sayıdan diğer sayfalar: