27 Aralık 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Aralık 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e i li h! , i i yüiliyet Asrin umdesi «Milliyet» tir. 27 K.EVVEL 1931 IDAREHANE — Ankara cadde- © si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İstanbul, Telefon numaraları: 24310 — — 24519 — — 24318 ABONE E ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı o 400 kuruş 800 « .. 40 , Gelen evrak geri verilmez “Müddeti geçen muskalar 10 kuruş © tur. Gazete ve matbaaya ait işler “için müdüriyete müracaat edilir. 1400 2100 » BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden verilen malâmata nazsren bügün hava kısmen bulutlu olacak, rüz- gür mütekavvil esecektir. Ta- #yıki nesimi 768 milimetre idi, azami suhumet 6, asgari 7 sene İgrat idi. Hararet Erzurunmda 17 ye kadar düşmüştür. Varan iki!.. İngilizlerle belki ticari, ma- li münasebetlerimiz yerinde de il amma hissi münasebetleri- miz yolunda lardadır *ya! Akşam il in göz açıklığı eseri © larak bir İngiliz © Misi ile bir Türk genci arasındaki aşk mu- habereleri meydana çıkarıldıy- dı.. Hattâ İngiliz Misi bir oto- mobil ile 30,000 liralık bir de! çek gönderdi diye rivayet var- dı... Bu defa da gene (Akşam) refikimizin genç mubarrirlerin den sevimli arkadaşımız Hik- met Feridun'a bir başka İngi- Tiz çatmış, bunu da (Hikmet Feridun) un dünkü yazısından öğreniyoruz. Bakınız Hikmet | e iyi -. Geçen gün bir İngilizle “sindi Türk olduğu- mu söyledim, hayret etti. — Aaa. Dünyada inanmam! Dedi. Siz Fransıza benziyorsu- Duz, O kadar güzelsiniz ki Allah versin, biz kimseni nimetine göz dikenlerden liz.. Vakıa Hikmet Feridun B. arkadaşımızın güzel bir. genç olduğunu biliriz amma, bu gü- zelliğin İngilizlerin an | gazeteye geçecek kadar | tesir | yapacağını tahmin edemezdik.. Pek âlâ, pek münasip! Bun. dan evvelkine (otomibil!) gel- di idi.. Hikmet (o Feridun Bey dostumuzun talihine de (yat!) düşerse ne mutlu!.. Slavya — Stadyum Maruf Çek profesyonel fut- bol takımı (Slavya) dördüncü | defadır ki; memleketimize ge- | m ve gene dördüncü defadır ki; Taksim stadyumu denilen kuruş | halr ücretle gelen Çek takımı: İdar seyirci bulunduğunu gö- İmal edilmiş olması lâzım: hepimizin yüz mezbelede Fener — Galatasa- | zi Milliyet in Edebi Romanı: 1; ÖNÜKLER BAŞI D Refik Cemal kalktı, koşa koşa localara doğru yürüdü, Cazbant yeniden (o ötmeğe başlamıştı. Bütün halk, gü- rül gürül ortaya koşuşuyor, cazbandın. velveleli, . kıvrak Bamelerine sarhoş bacaklarını uydurmağa çalışarak - çalkanı- yor, çalkalanıyordu, z Reşit Bey, Muhteşem Nihat Hanın oturduğu locaya doğ ru baktı: Orası da boşalmış- tı. Kürkler, el çantaları, içki kadehleri, orşdaki insanların yerlerini tutan birer bekçi gi- biydi. Bunların karma karışık atılışları, sanki yerlerine geç- mahlâkların içlerindeki fırtmanın emaresiydi. Ortada dönen © girdibat içiniz bir şey fark edilemiyor- pi yana, arka im iç içe karışmış yüze yakın çift, terler içinde, birbirine karışa- tak buhularla sararmış ziyala rin altında, silik, belirsiz göl- © ögeler halinde dönüp duruyor- du. Birden bire bu kümenin için MİLLİYET PAZAR ray muhtelitine karşı oynu Dünyanın hiç bir (o yerinde rast gelinmiyecek (Okadar pis, berbat ve dize kadar çomurla dolu, dereleri, gölleri muhtevi olan bu sahada cuma günü oy- nanan oyun futbolden (o başka her şey idi. o Bu çamurun bir faidesi oldu: Çekler, bize an- cak ol yapabildiler. Daha kuru bir yerde gollerin adedi & pice artabilir... Buna mukabil biz de bir iki gol yapabilirdik. Fena şerait altında epice pa- nı İstanbulda bize gösterenle- rin bu işi üstlerine almak husu sundaki cesaretlerine | şaşma- mak kabil değildir. Hele dün- kü maçta vâkıf olduğum bir hakikat üzerine bu (o hayretim dubalâ oldu.. Taksim saha- $ını ihata eden bütün fabrika- lar, tütün depoları, ve saireler, İ böyle mühim bir maç (olunca pencerelerini müzayedeye çıka- riyorlarmış.. Dün bu ( şekilde pencerelerden seyreden bin ka- renler söyledi... Hattâ Tütün inhisarı umumi müdürü Beye- fendinin de İbrahim paşa şirke ti tütün deposundaki yüzler- ce seyirciler meyanında olduğu nu ilâve etti.. Bu iş böyle de- vam ederse Taksim stadyumu- na para verip girecek hayır sa- hipleri pek azalacaktır, (Bil mem bu hareketi — gerek se-| yirci, gerek pencereci hesabına — doğru bulur musunuz? FELEK Şotörler acele ediniz! Sene başı geliyor. Bu kısa müddetten istifade ediniz! Se- ne başmdan itibaren bütün o- tomobillerin bordürlerinin ik- Cemiyetinizin size tavsiye ettiği boya fabrikasına koşu- nuz, Her hususta ehveniyet ve zarafet bulacaksınız, i Bordüler duka boya ile JA yedi liraya yapılır. Taksim kısla geçidi No 9 Fenni boya müessesesi Ahmet Hamdi Kâtibe aranıyor Fransızçadan Türkçeye ve Türkçeden Fransızçaya ter- cümeye muktedir. bir Türk Hanımma ihtiyacımız var- dır. Bir ticaretanenin muha- bere servisinde bulunmuş ol- ması şayanı tercihtir. Talip-| İlerin idare müdüriyetimize Kaçakçılar: 6 Akçekale'den Urfa'yı emmek İstiyenler Arappunarı'nı, Resilaym'ı tanı diktan sonra bunların ortasında ka- lan ve Urfa: servetini emmek için en faal kaçak merkezi olan Akçakale'yi Urfa, cenup” büyük servet merkezlerinden — biridir. İyi veren bir ova, bol hayvan mahsulü, çalış- kan ve vatanperver bir sekene; ce nup'taki hainlerin dalma ağızları sulandırır. Onun için Resülayın, Akçakale, Aymarus ve Arappmarı, ( Urfa'yı soymaya çalışır. Alıçakale, Urfa'dan kaçan erme- nilerin, çetecilerin, Suriye'nin dört bir tarafından toplanan taşmak dö- küntülerinin makarrıdır. Burasını da | kaçak parasile biz ödemişizdir. Bu- gün Akçakale'ye 170 “cv'ermeni, | 150 ev süryani toplanmıştır. Onun | yanında Aynıarus köyü 100 evli bir | kaçak yuvası olmuştur. Akçakale'de; 65 depo, 80 dük- kân vardır. Depolar üçü istasyo- Bun hemen yanındadır. Depoların diğerleri, duha aşağı- da askeri garnizenün © yanındadır. Akçakale'nin hâkimi; baş kaçak çı Ekber Ekbeyan'dır. Büyük serma ye, geniş kredi bunun elindedir. Bizden inen gafil kaçakçı, ucuz alıyorum, zanneder. Halbuki Suri ye fiatından tam yüzde © elli fazla) öder. Budalayı kredi meni bu farkla malını ei yor, demektir. Dörtyüz liralık malı altıyüze verir, demek ki, ü; sevkolunan kaçağın bir pa. sa iki parti ile alacağını tam rı, kacak vasıtasmın borçlanması, minnettarlığı ve merbatiyet hissi de kaçakçıların baş Her serseri, ber cüretkâr buna kapılarak kendisini kaçakçının avucuna atar ve ondan sonra vatanın servetini bep onun kasasma taşır. Ge Muallim Asador, fedai Mardo,| Maraşlı Agop, Doktor Zekeriya bu | rada maruf taşmak —— çahsiyetleri: | dir. Mığırdıç, Markos, İskender, Ho Mühnil, Bedros, © Jojef, Sabur, Abdülnur, Hanna, Aruş, marangoz Fete, Betron buranın © ermeni ve süryani karışık büyük kaçakçıları yı iyi tanıyan bu | hainler buranın büy servetini emmek için her tertibi, her hileyi | düşün- müşlerdir. «Bir kaç ay evvel, Urfa'nın Haran kapısı önünde bir gelir alayı görülür. Telli pullu bir deve, üzerinde bir mahfe, et- ralta kalabalık.” Bu muazzam gelin alayı me rasimle Urfa'ya (girerken, bir zabıta memurunun gözüne ce nuptaki Ermenilerle çok tema sı olan bir kaçakçı uşağı da çarpar. Polis, aralarına soku lur, mahfeyi tetkike başlar, kaçakçılar © yakalanacaklarını anlayınca, her biri bir tarafa kaçarlar. SOiR DE PARIS Zarafetinin i- damesi için her kadının - landığı alamod parföm ve pud- ra Bourjois - Paris 120 Jbrahim NECMİ den bir çift ayrıldı. Refik Ce- mal, kurnaz gözlerinde (ince bir parıltile, kolları arasında dans ettirdiği | Nemika Sırrı Hanımın tüy gibi ince vücudü nü, masalara doğru götürü- | yor, döne döne Reşit Beyin ma | sasına yaklaştırmağa çalışıyor du. Reşit Bey, (sanki içinden ii ilmiş gibi, yerinden | adımda dans eden çiftin yanında bulundu. Nemi ka Sirrr Hanrmın zayif, esmer kolunu tuttu : — Nemika! Nemika Sırrı Hanım, bir- den bire koluna dokunan elden tavahhuş ederek: — Ay! Dedi, Döndü, baktı — Siz misiniz, dayr? KE Sırrı Hanım, zayif, sivri, esmer omuzlarını kaldır dı. Göz çukurlarının tâ içinde ateş gibi yanan gözlerinde ko yu bir alev vardı. ns ediyorum, |. Gelin ve devesi ortada ka- lır. Başıboş çöle dönen deveyi yakalarlar. Bir de ne görsün- Ter Allayıp, pullayıp memleke te'soktukları gelin; kaçak ot ipek, kaçak bez, kaçak lavan- | ta, kaçak boncuktan başka bir| | sey değilmiş..» Naşit HAKKI lans O edersin. i Reşit Bey bu tek heceli: — Gelt Emirlerini verirken, elile de Nemika Sırrı Hanımı kendi masasına doğru çekiyordu. — Afedersiniz, Refik Ces mal Bey... Dayıma bir şey ok müş... Bakayım, ne istiyor? Delikanlı, > büyük bir neza- ketle, eğildi. Hiç bir şey belli etmiyerek: — Estafurullah, emredersi- niz, Hanımefendi. Dedi. — Sonra, Nemika Sırrı Hanımın böy le yarı zorla” masaya alındığı: | nı gören ve genç kızın: Reşit | Beyle karabetini bilen Cevat , bir şey söylemeden kalk ta. Refik Cemale doğru yürü. dü: — Otura otura ayaklarım uyuştu, şöyle biraz dolaşalım mı sizinle, Refik Cemal Bey? — Emredersiniz, Beyefen- di. Hazır bendeniz de zatıâliniz den gözete için bazı şeyler öğ | nü renmek istiyorum... — O! burada da mı gâzete cilik? — Nemika! “— Dayı? — Burada ne işin var? - Hikâys Bozuk Yol İstanbul ne güzel şehir, ne gü- zel memleket. O, © memleketlerin €n güzeli, şehirlerin en güzeli. O- nun her yeri güzel, her şeyi güzel. Onu bir gören, bir de görmiyen pişman, Görmiyen; Ah, bir kere | gör sem, Gören de: Ah, bir kere daha görsem, diye, İşte Satılmış ta, hep bu gayede., Zavallı Satılmış, doğmuş, büyü- | müş, hep o köyde. Sanki köyünden dışarı çıkmamış, yalnız > çarşanba | günleri kasabaya yağ, yoğurt, pey türür, kendilerine lâzım olan inerdi.. Onun çıkıp çık gördüğü, diyar da, mem İeket te bu idi. Köyündeki genç arkadaşları, 1s- tanbulu görmüşlerdi. Onlar her se 'ne h-harda İstanbula gidiyor, güzde | avdet ediyorlardı. Kış şecelerinde ona İstanbulun, güzelliğini, görüle- cek bir yer olduğunu e €de, anlata anl bitiremezle, Hele deniz dedikicri büyük duyun üstünde koznman evlerin nasıl git-| tiklerini hayretle dinlerdi. İşte hikâyeler onun gözleri önünde can-| landıkça, bunu göz ile görmel artık İstanbula gitmeğe karar verdi çıkarım . İşitti © ki, köyündeki) Mçhmet de Tetanbula Satılmış, Mehmet komüştuları Istanbulda me yapacaklardı. Mehmet dedi ki- — Bizim çocuklar lstangolda ne yapıyorlardı, sanki, bir lira kazani yor.. On kuruş yiyorlar. Ya çöpçü İlk, ya leblebicilik, biz de onların gibi çöpçülük, | eblebicilik yapa i de “leblebiye anlatmıştı. İstanbulda nası aker İcesmişti.. £ ile Satılmış, veda edip yola çıktılar... | Yolda akıllarını geldi.. Mehmet | dedi kiz — Satılmış, görüyen mu, biz se- | Wi yünü yola çıktık. İşimiz de sal- lanacak. Dekuz. günlük yol ta mami, on beş gün olacak. Satılmış, töödik o makemınde, başmı öne sülladi, burnunu çekti: — Ne yöalın birader, iki gün lük yoldan geri mi, dönelin? Ne olursa olsun, yola çıkılmış- Bolulu oldukları için, İnebolu dan vapurla gideceklerdi. Dört gün sora İnebolu'ya, geldiler. Satılmış denizi görünce; dinlediği hikâyele- rin doğru olduğunu tasdik ediyor- du. Fakat, söyledikleri evler gezmi- | yordu.” Çünkü o gün posta yoktu, ir al Artık olsa, köylerine Hava gayet güzel, deniz er si. biydi.. Satılmış İstanbulu, göreceğim diye seviniyardu... Yolculuk çok güzel gidiyordu, iki gün de böyle geçti. Fakat, günü akşa mı hava bozulmuş, deniz köpürme ğe başlamış, dalgalar vapuru adam akıllı sallıyordu. Satılmışm be 4 Sönmüş; bir kenarda yatıyordu. Hem de: — Estanyol Istangol, diye met | İoiyerimri Tövbe olsun yolları bi. zim köyün yollarından da bozul ölenmeye geldim. — Sana yakışır max burası? — Hah'hah — hah Niye? Benim için tehlike mi var? — Neden olmasın? yakışıyor da bana niye yakışmıyacakmış? — Sen bir genç kızsın, Ne- Sırrı Hanım, her almış, bir cür'et- ti elini salladı. İçki | buharı| kuru, koyu esmer yüzüne rip bir kızartı aksettirmişi — Genç bir kız.. Adam sen de!... Çirkin bir insan, genç ol muş, kız olmuş, ne ehemmiye ti var? Ben kendimi ne genç sayıyo | rum, ne de kız... — Neden böyle acı acı konu şuyorsun, Nemika? Neden mi? Dos doğrusu nu söylüyorum, Ben çirkinim. Beni kimse sevemez. Sevilecek kadınlar, işte bunlar © gibi 0-| lur, be Sırrı Hanım, yüzü dalesi © gerilmiş bir halde, kolunu savurarak, dans eden, çılgın çılgm tepinen kü- meyi gösterdi: — Bunlar gibi olur, bunlar 27 KANUNUEVVEL a, ağlamak, 1931 Manisada İmar işleri Pek yakında Manisa- nın suyu ve İ elektriği temin ediliyor Yeni Belediye meclisinin bugüne kadar gösterdiği icraat ve faaliye- tin bir hülâsasını elde Gttim berveç İ hi zir bildiriyorum. | Lâğımlar — Manisa yanmazdan | evvel liğımlar mevcuddu. Yandık» tan sonra binaların altmda kalmış ve bunlara ehemmiyet verilmiyerek kapatılmıştır. Lâğun inşastı beledi yenin takip ettiği esas perensipler- dendir. Htfaiye — Şehrimizin itfaiye tes kilütr asri vensit ile mücehhez değil sede, şehrin ihtiyacını defedecek va Şebrin en mühüm birisi de sudur. Bu işin du kuvvei karibeye gel | kında suyun isalesi için açılmasına intizer edil- Suyu zarfında macağı kuvvetle memul- re irtifadan konter borular vasıtasile şehre | gelecektir. İ Bu suyu teşkil edecek membalar Sul tan suyu, Mustafa suyu, Hayrettin paşa suyu Kozluca suyu, Zeytinci suyu, Çelebi suyu, Arapalanı suyu dur. | Bu mambalar birleşirse saniyede | Saat 21,30 da 19/Slitre su verebilecektir. Bu 19,5 | litre sudan 50 bin nüfustan mürel kep olan şehirde beher nüfusa gün de 45 litre su isabet etmektedir 1, | Onlar Ermiş m» MAJIK'te “ DİŞİ KÖPEK Michel Simon Janie Marese Büyük FRANSIZCA film İnmsi BU AKŞAM BAŞLIYOR. Tek B. O. 560 ASRi Fevkalâde muvaffakiye ZEVKLER filminde : tasvir edilen kuvvetli bir SiNEMADA tle gösterilmekte olan BELDESİ dram etrafında güzel Viyana şehri ile unutulmaz temaşalârı, cazibeleri, kadınları, gece eğlenceleri, fi- şenkleri ve bir çok renkli sahneler görülmektedir. Mürmessilleri» Renee Heribel - Glaire Rommer « Paul Rıhter - Gaston Modot. Bugün saat 16,30 da ve gece zengin varyete numaraları. NANCY CAROLL — CHARLES ROGGERS Tamamen RENKLİ son muazzam operetleri olan Aşıklar .. gözler için bir zevk. Bugün akşam Haya Belediyesi ŞehirTiyatrosu “e Muradına Vodvil Yukarıda saydığım membalardan | Yazan: bağka Alaybey, Hatımiye, Beydere, | Beş gemeler gibi membaların suları da ilhak edildiği takdirde su — Tercime E: alacaktır. rı daha ziynde çoği ye şehrin su ihtiyacın asgari mi ir aman zarfında başarmağa gayret İ ediyor. Büna muvaffak olursa şeh- vin en mühim bir ihtiyacına cevap | vermiş olacaktır. Mezbaha meselesi — Mezbaha meselesi sıhhat meselesidir. Henüz | vekâletçe kabul edilecek pi zar zaruridir. elyevm yeri te miştir. Su dalyan Akpınar su- i düşünülmektedir. elediye sehir dahilin deki yolların inşa ve tamirine ehem miyet vermektedir. 831 büteçesinde | çesinde için taksi bütçesinde bu hususa — daha fazla ehemmiyet verilecektir. Elektrik — Iptidayi ış yollar üzerinde gidil dan şehrin elektrikleri ıslaha muhtaçtır. Ahiren İzmir'de bir elektrik mühendisine bir müna- kasa projesi yaptırılmıştır; Bir aya kadar tamamlanacaktır. Mevcut iki | makinenin beygir kuvveti 248 dir. | dir. Şehrin muhtelif aksamı müna-| vebe ile tenvir edilmektedir. | Belediye mahafili şehir tenvira- tmm pekyakında intizama gireceğini söylüyorlar. Belediye pazar mahal- lerinin adedi ve sıhhi bir şekle ifra ğa çalışıyor. Hatuni; vü kümet arasındaki intizama sokulması programa dahil. dir. Gazimizin muazzam bir heyke- linin mezkür meydana rükzü için 932 senesi bütçesine muhasebei hu- susiyenin yardımile tahsisat kona- caktır. G. Feydau MAYA —— Yunan Milli Opera Heyeti Fransız Tiyatrosunda Bugün matine saat 17 de Faust Akşam saat 21 de Rigoletto Yarınki pazartesi akşamr Madame Butterfiy Pek yakında Cavallerie, Pagliacci, Trovatore, Menon Vasfi Rıza ve Bedia Hanım. Halk gecesi Yakında: —e Üsküdar Hâle Sinemasmda | KARA SOYTARİ Mümessili: Harri Pilİlâveten: | YAĞMACI JAK j Kulübü kulaklar için bir cazibe... Doktor Rusçuklu Hakkı Beyoğlu, İstiklâl caddesi Büyük Parmak kapu, Afrika hanına bitişik o Apartman No 21.— Tel: Beyoğlu 2797. Doktor ne Cemal Dahiliye hastalıkları mütehassısı Cumadan maada hergün öğ- leden sonra saat (2,30 dan Se) kadar İstanbulda Divanyolun- da 118 numaralı hususi dairc- sinde dahili hastalıkları mua- yene ve tedavi eder. Telefon İstanbul 22398. Sıra numara- sını beklememek isteyenler, -abineye müracaatla veya te- lefonla randevu almalıdırlar. Yılbaşı hediyesi. Etem İzzet Beyin yeni romanı Bes Hasta var! 1 kânunusani 1932 de b kitapçılarda arayınız.. SUHULET kitaphanesi balık eti vücüdü olur. Öylelerine herkes bakar, her- kes âşık olur. Nemika Sırrı Hanımın se- si, bir hançer © gibi sip sivri, kepkeskin hırlıyordu. Reşit Bey, sırtının ürperdi- ğini, buz gibi soğuk bir terin, omuzları arasından aktığını hissetti. acı ve acıyân bir ba İ kışla, yeğeninin gergin yüzü- ne baktı: — Kıskanıyor musun, Ne- mika? Bu anlıyan, acıyan, okşayan ses, birden bire genç kızın si- nirlerini o gevşetti, Yüzünün gerginliği, gözlerinin sert, de- lici, yirtıcr bakışı değişti. "Kor gibi yanan * göz” çukurlarının içinde bir temellük göründü. — Kıskanıyorum, çıldırıyo rum, dayı. Seviyorlar, hep onu seviyorlar!.. Birden bire masanm üzeri- ne iki kollarını dayadı. Başını bu kolların arasma aldı. Siv- ri, zayif omuzları, kalkıp iniyor Reşit Bey, sesine mümkün olduğu kadar tatlılık vermeğe çalıştır — Ağlıyorsun, Nemika! Ağ böyle sinir buh- nize götüreyim, Gözlerinde yaşlarla. başımı kaldıran genç kizm yüzü den bire tekrar gerildi. ai deki yaşlar, sam yeline uğr. mış küçük pınarlardaki durgun sular gibi, kuruyuverdi. Vahşi bir sesle sordu: — Arkadaşım mı? Arkada şim haf Onu artık bırakmazlar ki — Kim bırakmaz? — 010, artık içkiyi, dan- ar, zevki, erkeği tattı, O artık Bedri Suadin... Bedri Suadın olacak! O, artık arkadaşım de gil. O, artık Ahmet o Nebilin olamıyacak! Reşit Beyi birden bire deh- şet aldı: — Ne yaptın, Nemika? Nemika Sırrı Hanımın yü- zünde cehennemin en derin kuyusundan aksetmiş zannedi- bol Yendi GELİ ri, sanki dimağının tâ kadar çekilmek istiyormuş gi bi, derinleştikçe İmei ukurlı le ine baktı! Şa Tek ii plak yk, bir ışık saçıyordu. Güya derin li, i | lir miyim ben yaptığımı? Güze! likle öyle düşman oldum ki her gördüğüm güzel yüzü tır- naklarımla parçalamak, yahut üstüne bir şişe kezzap atıp yak mak istiyorum, — Nemika.. Esmer kızın boğazından bir ses, artık bir hırıltı gibi çıkı yordu. Söyi her o kelime sanki gırtlağını yırta Yırta çi kıyordü. — Evet, dayı, bütün kuvve imi kaybettim, Sevgi o banz galip geldi. Çirkinliğimle alay ederdim. Fakat o #onra benim le alay etti. Beni üzdü, bitir. di. Madem ki güzel değilim, mademki sevilemem, güzelleri sevilenleri yaşatmıyacağım de. dim. Reşit Beyin yüzü kesilmişti: — Bedbaht! Ne yaptın? — Ne yaptımsa yaptım, hi- le yaptım, yalan (o söyledim, Allahı, vicdanı, namusu,insanlı ği inkâr Le çiğnedim, ez. sap sarı bir kuyunun te dibinde parlı- —

Bu sayıdan diğer sayfalar: