17 Mart 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Mart 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© <niz değildir. O sebeple © zın altmış üçten sonrasını ke. Milliyet 17 MART 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No, Telgraf adresi : let, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için il LE Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüzhalar 10 kw tuştur. Gazete ve matbaaya ali işler için müdiriyete müracaat dilir, Gazetemiz ilânların mes'ur- iyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- zinden verilen habere göre bu gün hava ekseriyetle açık olacak) rüzgür şimalden mütedil kuvvet- ie esecektir. 16-9.932 tarihinde hava tazyi: ki 769 milimetre en fazla sıcak. İlk 8, en az sıfır santigrat derece si idi. Yaş hususunda Yalan söylemelimi? Vaktile Selânik Mülkiye ida hulüsu pâk ve şimdi yaşı yetmi $i bulmuş eski sarıklı bir zata atfen bana şunu anlattılar.. Bu zat yetmişe yaklaştığı halde yaşını 3 — Altmış ikiyi bitirdim. Cevabını verirmiş. Pek yakınla rından birisi bir gün muallime demiş ki; — Hazret! Ben senin yaşını bilirim, Allah ömür versin yet mişe yakındır. Neden yalan söy Jersin?, Yalan söylemek günah değil midir. — Hayır azizim! Yaş husu- sunda yalan günel değil müs. tahaptır bile!... Çünkü; Resu- İullah Efendimiz altmış üç ya- şında irtihal buyurdular. İm- di 63 yaşımda olmak sünmetti Altmış üçten fazla yaşamak ise mekruh — Öyle ise 63 yaşında sün- neti neden ihmal ettiniz de öl- © mediniz?.. —Zira intihar haramdır. Sün neti ihtiyar için haramı irtikâp yaşımı enlemyekün addederiz. Kadınlar hakkında İki gün evvelki Sonposta re- fikizmizde kadın hakkında ba- zı vecizeler okudum. — Bunlar- dan bazıları düşünceme uygun düşmüyordu. Burada onları ten edeceğim: Refikimiz diyor ki “Kadın deniz gibidir inan- mak olmaz.” — Güzel söz amma kadın ne- ibidir.. Hangi ci- denize benzer buna dair bir kelime yok.. Müsande- Mill İngilizlere sempatisi var. Onu zabitlerle gördüm!. bir türlü onun ca dim. Fakat, Diye de kendimi £ azarla- dım. Ve. en nihayet son hü- © kümlerimi birer birer | sırala. dım: liyet'in Edebi Romanı: 41 GÖZYAŞLARI! 77 Mart Burkan Avrupa çalışsı Yeni bir huyumuz var: İ o Ciddi veilmi bir bahse te- İsadüf ettik mi alacaklı görmüş gibi ürküyor, kaçacak yer arı- yoruz. Her işin alayındayız. İstiyoruz ki kafamız yorul. | madan gözlerimiz neş'elensin, | burnumuzda miskü anber tüt-| İ sün. Cildimize ipek gibi yumu" | şak, kelebek kadar narin nesne | İstiyoruz ki hayatı mestedi- €i bir şurup gibi içelim, » Dünyayı daima kestane ren | görelim . Alemi bir hayal gibi temaşa İ edelim . | — Muharebe, bir futbol maçı gibi olsun. Çok heyecanlı, fa- İ kat az tehlikeli. İ Hayat daimi bir bahar gibi | | geçsin. Ne çok soğuk, ne çok sr cak, | İ | Medeniyet, pişirilmiş, kurta | rılmış, hazırlop olarak ağzımı | za gelsin! Ve biz masallardaki gak! deyince su, gık! deyince İ ekmek bulan Zümrütanka ku- | Jsa gibi yaşayalım . sax 4, Türkiyenin garbe dönüşün | İ de ilk adım sayılan (Tanzimat) İ devrinde memleketi düzeltmek | için Avrupanın yeni icatlarını İ kabul etmek davası münakaşa | edilirken (Budin) i Acem hudu dunda zanneden vezirlerden bi | ri — Canım ne telâş ediyorsu. nuz, demiş. Frenkler çalışsın. | lar uşak gibi, biz hazıra kona- | lum bey gibi lerile ben ilâve edeyim... | Deniz gibidir... Gâh yüzdü» | rür, gâh boğar. | Bir diğer vecize: “Kadının saçı uzundur. Aklı nın kısalığı ondandır.” Şimdi kadının saçı uzun de- ğil.. Aklı ise adamakıllı uzadı... Lâkin dili neden uzundur?.. Bu Bun sebebini bilen var mı?.. Bir üçüncüsü: “Kızı kendi haline bıraksan davulcuya varır.” Yalan!.. Evvelâ dünyadaki evlenecek kızlara nazaran da- vulcu adedi yüz binde belki bir ji Hazıra konalım, bey gibi! MİLLIYET PERŞEMBE 17 Amerikanm O (technigue) kudreti Avrupanınkini geçmiş- tir. Yeni dünya eski dünyayı yaya bıraktı. Erbabı akıl ve iz'an medeni- yetin Avrupadan Amerikaya geçtiği gibi oradan da şu meş" bur (Talih zinciri) gibi yine Asyaya döneceği kanaatinde dirler, Hattâ © Japonyanım bu- günkü kudret ve haşmetini bu- na delil gösterenler de var. E- ğer medeniyetin böyle asırlar süren bir seyrüsefer kabiliyeti varsa bir gün Japondan, Çin den, Hint ve İrandan bize ka- İdar geleceğine inanmak lâzım. n uşak gibi! Avrupaya © yaklaşmak için ikinci hamleyi 1908 de yani meş rutiyetin ilk yıllarmda yaptık. Fakat bu devri (İttihadı ana” sır) yapacağız diye papaslarla ları öpüştürmek, (Panis İamisme) yapacağız diye de Hindistan'a, Aden'e altın yolla di ik, MİSS) öplaci bimlmin ta. | Fakat ne bedkebilik ki biz be ele li uzun yolun son istasyonunda- yız. Vaktile yani (Renai- ssance) devrinde şu âleme ka- tılmadığımızın cezasını çekiyo- ruz. Şimdi akaşmın son vapu- runu kaçıran ayyaşlar gibi saba hin ilk vapurunu bekliyoruz. Bundan beş altı sene evvel bu ilimü irfan âleminde ne ka- dar yaya ve yavan kaldığımız. dan bir makalesinde acı acı şi- kâyet eden Celâl Nuri Bey: — Saat on ikiye geldi. Daha uyanmıyacakmıyız! Diye feryat ediyordu. Bana kalırsa akşam bile olu yor. Biz hâlâ ciddi, ilmi fenni şeylere karşı sırtımızı çeviriyo ruz. Hâlâ Tanzimat devri sa- İ kallıları gibi: — Adam sen de Avrupa ça- lışsın uşak gibi, biz hazıra kona Irm bey gibi! Diyoruz » Bu sefer ümit var. Çünkü ta rihe, şarka, Asyaya, maziye doğru bizi sürükleyen çengel- lerin çoğunu kırdık . Kırdık amma şimdi de Avru panın yalnız işimize kolay, di- İimize tatlı, elimize uygun ta-| raflarını benimseyoruz. Meselâ Avrupa otomobili icat ediyor. Yolluyor. Benzini de | veriyor. Biz de kullanıyoruz. Hattâ bu- nunla adam bile çiğniyoruz. Fakat motör nasıl yapılıyor. (Dynamo) nedir. (Carbu teur) ne demektir (Deff&- til) in vazifesi izi alâkadar etm bil yürüyor. Bizi yeter. Hani şu eski ata sözü: Üzümünü ye de bağını sor- ma!, b Geçen gün riyaziye müder risi Mehmet İzzet (Beyefendi üstadımızla hasbühal ediyor. dum. Bana Darüşşafakada fen s1- İnıfı talebesinin ricası üzerine (Türk riyaziyecileri) hakkında verdiği konferanstan bahsetti: Türk riyaziyecileri!, i o Doğrusu (Riyaziye) ileül. fetim olmadığı için bana biraz garip geldi, Fakat üstat, bana konferarsm notlarını ihtiva e den talebe mecmuasının 1 mart tarihli nüshasını verince aklım başıma geldi Meğer bizde de zaman za" man kendi kendine riyaziyeci- ler yetişmiş. Hattâ mühim mü- hendisler eserler bırakmışlar. Üstat şark © ilmine doğum noktası olarak dört merkez gös teriyor: 1 — İskenderiye mektebi, 2 — Bağdat medreseleri, 3 — Semerkant medresesi, 4 — Endülüs medresesi, otomobili yapıp satıyor, İşlet- mek için benzinini de satıyor. Bir yeri kırılırsa parçasını da or, Hurdaya çıkınca da ye nisini satıyor, Biz okkası iki ku Tuşa müşteri bulamayan buğda yımızla ma bunları alacağız?! Muhterem üstat, İzzet Bey- efendinin (Türk riyaziyecileri) hakkında büyük bir tetkik yapa rak verdiği konferans beni çok düşündürdü. Vaktile İstanbu. la su getirmek için Türk mi- marlarmın yaptıkları (o hayret verici bentleri hatırladım. Son- ra Unkapanı köprüsünü yap- mak için Avrupanın bilgisini tanedir. İkincisi; kızı kendi ha ke i acimizi düşündüm. ii aksan ii Bunların birincisi yani İş. | mi acımızı üşündüm. line bıraksan mutlaka sineme | kenderiye mektebi. Yani meş.) «Ve müteessir oldum Dördüncü: hur Batlamyus'un mektebi e- ... “Kadın bir kedi gibidir.” | ki Yunan ilmini, Bağdat ve En| © Hier hafta hafif dedikodular Evet! Sırtındaki kürkler se- bebile bir iri kediye benzerler amma, erkeklerin içinde de ke. di gibi olanlar az değildir... Muntazam şeyleri ıslahi. Bir şeyi, bir idareyi, bir ted biri tenkit edersiniz... Tanzimi lâzımdır.. dersiniz. Sizi menfi rahluluk, maarızlık veya garaz kârlıkla ittiham ederler. O şe- yin mükemmel olduğunu söy- erler, Aradan bir ay (o geçmez onun ıslahı tekarrur ettiğini ha ber alırsınız. Dikkat ettim, Biz muttasıl muntazam şeyleri ıslah ediyo- ruz. FELEK Etem İZZET yaşi buraya gelir miy- di?. Beni seven bir kadın bana | fenalık etmeyi nasıl aklından geçirir,. Dargınlığı kendisini tokat- lamamdan oldu!. Çok nazlı. Daima kendi dediğinin olma sını istiyor. Ve., kendi kendimi — itham ettim: | — Eğer benden çıkmış bir | şey var ise muhakak o buhran- h gecelerimde sarhoşken söyle tilmişimdir. Kabahat bende!, Ve.. geniş bir nefes alarak rahatladım.. Teselli buldum: — Başlangıçtaki. kuvvetini | on misli, yirmi yüz mis. |nız!, dülüs medreseleri de eski islâm ilmini tanımıştır. Semerkant medresesi ki (Uluğ) Bey ismin de büyük Türk tarafndan ku- la meğgul ettiğim muhterem karilerim bugün böyle ağır bir mevzula kendilerini yorduğum için beni mazur görsünler. Tur şu her zaman yenirse mide bo. zar. Fakat böyle seyrek olursa iştaha zannederim. Şüphe yok bütün bu şark | #0 159” eğe membeları bir zaman yaşadık. utüol ve tango Doş eği tan sonra kurumuşlardır. Ayv- | celerdir. Fakat (La Fontaine) rupanın (Renaissance) devri |in meşhur Ağustos böceği ile bütün bu Asyai ilimleri çürüğe | karınca hikâyesinde olduğu gi- çıkarmıştır. Yalnız muhakkak olan bir| ve spora bağlarsak (korkarım haa kimin yaram, yer İbi güm maç yapacağımız (tad kıt'ada, bir ülkede bir maden | YUM) un plânlarını da frenkle- damarı gibi baş veriyor . re çizdirmeğe mecbur kalaca- Şimdiki halde fen yine se-İğız. yir halindedir. Zun zaman devam etmiştir, Burhan CAHİT Çıkar çıkmaz bâcaklarıma kumandayı vereceğim: — İstikamet Gönül manı. Marş marş!. Gideceğim. Hemen Naran'ı kucaklayacağım. Başımı göğsü ne yaslayacağım. Bütün yor- gunluğumu çıkaracağım!. onan" vücedü barometre gi bi. İyi bâber, kötü haber. Bir den bire çıkarıyor, birden bire geçtikçe daha çok seviyoruz! Üç gün sonra apartı. Çilem doluyor galibâ. Bugün içim içime yor! Tevkifhane müdürü büyük bir dostluk yaptı: — Zannederim kurtuluyor- | sunuz. Dedi ve.. ilâve etti: —Müsbet bir delil bulunmadı ğı için ademi mes'uliyet vefmi o kadar kuvvetli hissediyo- men'i muhakemenize karar ve | rum ki!, Sanki hiç bir şey olma rilmiş. Karar neredeyse tebliğ | miş ve.. bir aydan beri bu taş edilir, oda içinde çürüyen benim vü- Ve,. rica etti; cudüm değilmiş!, — Fakat, siz benden bir şeyl © Taptazeyim, Gencim, Kuv. duymuş olmayınız!, Kendisine teminat verdim: | bir şeyim yok. Seviyorum ve.. — Sizi temin ederim!, seviliyorum!, b Bundan daha üstün ne ola- Saniyeler içinde | bilir?,. Gözüm. yolda, Bekliyorum, Çağırsınlar ve.. ri — Haydi, kurtuldunuz, çıkı. *“. Eh.. o hariciye nazırınn e- Timden çekeceği var! Naran'ın o göğsünde bütün yorgunluğumu aldıktan sonra ilk işim nazıra gitmek; Diyoruz amma İşte Amerika | da! ve tecrübesizii zaruri gören il. |. bi gençlerimizi yalnız oyuna | düşürüyor!. Bu dakikada kendi 1932 | Tiymiro bahisleri Othello Raşit Rıza tiyatrosu bu hafta Shakespeare'in meşhur drammı 0y- madı, Şehzadebaşı'nda seyrettiğimiz. piyes vakıa eserin aslından | farlkıdır; isimden bir “h,, harfinin ehsilmesi, eşhastan birkaçı ile bera- ber tablolardan bir çoğunun da kaldı rılmasına sebep olmuş. Dekordan vaz geçilmediği takdir. de, bizim tiyatrolarımızda Shalespe- re'in hiç bir dramını tam olarak 07- namağa imkân yoktur; dekorsuz 0y- namağa san'alikârlarımız razı olma bile şimdilik seyircilerin buna taham mülü yoktur. Bunun içindir ki eksi- len eşhas ve tablolar için Raşit Rıza' yı muahazeye hiç kimsenin halle yoktur. Yalnız oynanılan metinde bir takım İaübalilikler vardır ki on. ları işaret etmemiz lâzümder. Raşit Rıza ile arkadaşlarının oyna dıkları “Othello,, kimin bulâsmadır. ve onu türkçeye kim tercüme etmiş- tir, bilmiyorum. Fakat bu tercüme iyi bir tercüme değildir. O kadar ki meselâ asıl metinde Othello'nun Des | demona'ya: “Bir sıkıntınız olduğu belli, elleriniz terlemiş, (1) diye ta- rizi tercümede: “Ne sıcak elleriniz var,, şeklinde bir iltifat oluvermiş. Sonra bir takım yerler lüzumsuz ola rak kaldırılmış; meselâ Othello ken- dini vurduktan sonra Desdemona'. nın üzerine kapanır ve: “Seni öldür- düğüm yerde bak şimdi seni rum: bundan başka ne yapabil ki? Bir buseyle ölmek için ke: öldürmekten başka ne yapabilirim | kiz, (2) En güzel yerlerden birini de yine tercüme de lüzumsuz yere kaldırmış lar, Son tabloda Emilia sahneye gir. diği zaman Desdemona varulmuş, fakat henüz ölmemiştir. Emilia, Ot hello ili i p ce: Kimse! der. Ben kendim yaptım. Elveda! Benim iyi efendime benden Metni, ona methimi et. Ah! elve- Bütün bunların neye kaldırıldığı Bı anlamak kabil değildir; çünkü hiç biri piyesi fazla uzatacak kadar u- Zün olmadığı gibi bir zorluğu da yoktur. Othello için bu itirazları kaydet- tikten sonra bütün - eksiklerine rağ- men onu seyretmekten doğan neş'e mizi söyliyelim. Bir milletin irfan seviyesi falan dereceye geldikten sonra böyle eser- ler oynanabilir, ondan evel siniz? Zararı yok; oynadıkları lâzımdır. Bu büyüklüğünü söyle. mek faydasız, hattâ zararlı olur. Çün kü tiyatroya gidip bilmem hangi sen timental dramı mayacak n kaç defa tekrar ettim. Othello'yu temsil eden san'atklirlar. arasında rollerini tam arzu edilecek (surette ifa odenler yoksa da hiç biri de aykı rı — şey yapmadı. Kendisini gösterdiği sükün için de tebrik etmemiz lâzem gelir. Sha- kospcare'in bemen bütün eserleri, bil hassa Othello'su garip tavırlar takı. (4) Give me your hand is maiat, my lady. (2) 1 kis'd thec ere İ kil'd thec: no may but this, İ Kilinr myself, to die upon a kiss hand: this | |— Yaptığınızı beğendiniz mi?, Demek olacek ve.. ağzıma geleni söyliyeceğim; Ya o müs teşara neler yapacağım neler? Muhakkak ki nazırı aleyhime o kadar kışkırtan o oldu. Amma onun da alacağı olsun! İlk önce İ hakkımdaki o azil kâğrdmın da, yerime yapılan inhanın da mürekkebini o herife yalataca- ğım ve.. bir daha kimseye böy. le bir şey yapmasına tövbe etti receğim! *w Gardiyan geldi. Güler yüzlü idi: — Müdür Bey sizi istiyor!. — Çıkıyor muyum?. oynaması kabil değildir mi diyecek. | Dedi. Tek © keli le. | arabadi vetliyim! Sinirlerimi bozan hiç | dimi Ele MAJİK SİNEMASINDA Muhteşem mizansenli ve tamamen renkli Ss-A Lt & Y filminin kazandığı büyük muvaffakiyet hasebile bir kaç gün daha irsesine devam edilecektir. Mümessilleri: New-York Metropolitan Operasından ALEXANDRE GRAY ve MARYLYN MİLLER. Bugün saat 2,30 da mekteplilere mahsus tenzilâtlı matine Bu ASRI SİNEMADA WILLTAM HAİNES — ANİTA PAGE ve KARL DANE tarafından parlak bir surette temsil edilen BAHRİYELİ ŞARKISI (Cocur de Marın) İınuazzamı filminde Amerikanın harp donanmasının fevkalâde cevelânı ve bunun takip eden şayanı hayret bir aşk ve macera sormanın: hayretle gi ür Her akşam ve Cuma, Cumartesi ve Pazar saat 16,30 matinelerinde fevkalâde varyete murnaraları | RADYO Biribirinden ayrılmaz komikler BERT WHEELER ve ROBERT WOOLSEY OPERA | Bugünkü program SİNEMASINDA ISTANBUL — 18 gramofon, 19,5 Sözlü ve şarkılı İ Sedayli mesikiye heri, 208 Se ÇİNGENE İlim Sırrı Bey tarafından konferans, HIRSI | 21 Nebil oğlu İsmail Hakkı Bey he- İ yeti, 22 orkestra. BELGRAT (m, 429,8) — 17 radyo orkestrası, 19 fransızça ders, / 19,30 La Boheme operası, BÜKREŞ (394,2 m.) — 18,10 muhtelif masiki, 19 konferans, 19,10 gramofon, 20 şarkı, 20,20 senfonik konser, 21 konferans, 21,15 senfo- nik konserer devam. BUDAPEŞTE (550,5 m.) — 19 1945 piyano konseri, 20,30 komedi, 23 konferana. ROMA, (ın, 441,2) — 18,20 mü. sahabe, 20,45 senfonik konser, 22,86 radyojurnal, (Jalousie Tzigane) filminde şarkı söyliyorlar seyirci. leri memnun ediyorlar. Yarın saat 11 de matine. Umumi dühuliye 25 kuruş. GRETL THEİMER .. ERNST VEREBES yeni bir filmde görüneceklerdir. İ VARŞOVA (141 m) —1935 gramofon, 1948 radyo jurnal, 20,151 İ Stokholm senfonik konseri, 22 tef- | rika, 22,48 radyo jurnal, 23 Lember radyosu. VİYANA (5172 m.)— 18,35 Sigfried operası. Sümbül Gözlü Kadın Calip Fuat Beyin şiir kitabı neşredildi Yangın Hayat Nakliye Kaza Otomobil ANADOLU SİGORTA ŞİRKETİ Teşkilâtı tamamen Türktür Mücssisi İş Bankasıdır ADRES: | Telefon: Telgraf ; İmtiyaz 4 üncü Vakıf Han 20531 zannederim ki çok iyi şeyler ümit debiliri; Vedat Ürfi Bey, Venedik Dükü'n de her zamankinden çok iyi idi. Ter Deyip sokağa fırladığım za | koşa koşa geldiği ayak seslerin man cebimde tam, kuruşu lirası | den belli olan bir hizmetçi aç- hepsi yüz yirmi bir kuruş on pa | tı. Hiç tanımadığım bir kadın. ra vardı. İlk işim hamama, ber | Kapıda beni görünce: bere gitmek oldu.Sonra, hemen | — Ne oluyorsun. Ne var bu bir arabaya atladım: kadar telâş edecek?, — Çek Harbiyeye., Der gibi suratını ekşitti.. Ka © Dedim!, şını gözünü manalı manalı oy- Ne parasızlığım, ne memur | natarak: riyetimden oluş, hiç bir şey gö | — Kimi istediniz efendim. zümde yoktu. Her kederimi,| | Dedi. Hiç ona cevap vermek kaybettiğim bütün şeyleri onun | hiyetinde bile değildim. He göğsünde telâfi edeceğim zan- | men içeriye girmek istiyordum. ediyorum. Bakışlarımda hayat | Sadece: a hareket, ümit vardı!, — Naran nerede?, a ka | edim. Kapı atalıktı Ve hiz meteliğime varmcaya Mmetçi kadın önünde duruyor. verdim, Ve. 'du. || — Naran Hanım yok efen. Gönül“ apartmanının merdi- | dim. venlerini atlaya atlaya çıkıyor, | o Dedi. Ve. ilâve etti: Ondan başka hiç bir şey ne faklıma geldi ve.. ne söyledim i hemen koştum! . Son darbe ve.. yıkılış! — Beni görür görmez kim bi | — Evde hiç kimse yok!. lir ne kadar sevinecek?. Böyle söyler söylemez de. Diyordum, Merdivenleri zor | rin bir inkisara uğradım. Hal- çıktım, kapımın zilini darı darı | buki ben onu evde bulmak”he- na çaldım. Amma o kadar hız. | men boynuna salırmak, göğsü” İı, o kadar uzun çalıyordum ki, | nü göğsüme sıkıştırmak ve.. sa — Her halde içerdekiler de atlerce başımı onun kalbi üze. istiyordum “

Bu sayıdan diğer sayfalar: