2 Nisan 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

2 Nisan 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

umdesi “MİLLİYET”tr İdarehane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmukharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için tuğtur. Gazete ve matbaaya sil aler için müdiriyete müracaz! sdilir. Gazetemiz ilânların mes'ü- iyetini kabul etmez. Haftanın Yazısı Nasraddin hoca ile mülakat vi gazeteci için en istenme şey birisinden bir “mülâ- Tae almekter. Çünkü bizde “mülâkat” verebilenler o ka- dar hasis ve titiz (davranırlar ki; insan sorduğuna, soracağı- Da pişman olur, Onun için mü- ğa kail olacaksr hakikat yazıyo. rum, Nasreddi. hoca dün ak- şam bizim eve geldi. Yatak oda ma kadar girdi.. Bir genç kız olmadığım için bunu da itiraf edebilirim, Hattâ; yatağıma da girdi.. Gözlerinizi açmayın. Merhum hocayı o rüyade gör- pe Ve görüştüm. Bu hafta- ki yazımın mevzuunu onun mü lâkatı teşkil edecek... s.* — Buyurun efendi hazretle- Fi, — Aman evlât! Sizin sokak lardan geçmek bir belâ.. Sağ- gitsen otomobil mi diyorsunuz, İşte o ateş arabaları adamı al. © eşek görmemiş gibi bana baka- caklar.. Bu yaştan sonra da ne «;ben, ne benim eşek âleme mas- kara olamayız... Onun için ya- cn de cehennemin 2 NİSAN 1932 İ hiç | sin değil mi” dedim idi.. Şimdi! kacak ne vi vuk etmek için mi yoksa?.. x İ yol iş öyle olsa idi. Müezzinler yüksek mevki sehibi | olurdu.. Oturduğun yer seni de| gil, sen oturduğun yeri yüksel | tirsin.. Anladım canın. sıkıldı. Kusura bakma! Dilim alışmış | | söylüyorum... Aklıma eba İ sörlemensezi bir daha gelmez. JE sizde ne var me yok?. | — Güzellik... Gazetecilik edi | yoruz... İ ld — Neler yazıyor, neler oku- | yorsunuz?.. — Vallahi hocam, kimimizin yazmadan olmaya vakti yok, kimimizin de okumadan yazma #a?.. İkisini de bir araya getire / imi bulamadım... İ — Desene! Yarımşar adam- smız!.. Neler yazıyorsunuz ba- | kalım — Hiç.. Meselâ... bütçe ; selesi, maaşlar... — Ha maaşlar dedin de aklı | ma geldi.. Eski ayları ne yapar | lar a bana (sordukları za- : “Kırpar kırpar yıldız ya ., demiştim, Hatırladım — Evet. Başka neler yazıyorsu- ; Ben çoktandır gazete o. ım... Şimdi bir bekârlık | i meselesi çıktı.. Ben de beldemiz vel ben evlenmiştim.. Bir gün | İkarım geldi bana sordu: “Efen | di! Hısım akrabadan kime gö- rüneyim, kime © görünmeyim" Ben de şu cevabı verdim: l lah hanım! Bana görünme de| kime görünürsen görün!” söteteri Başka ne haberler var?. | | — İstanbulda ihtikârla müca | İ dele edilecek... İ — İbtikâr nedir?, — İhtikâr: bilmiyor o musu- muz?. Ucuz alıp pahalıya sat mak... İ — Hal. Anladım.. Ticaret. | İnsafsız ticaret... Demek bu nunla mücadele edilecek... — Evet.... Bakkal dükkünla- rı açılacak... Halka ucuz fiatla mal satılacak... — Bu teşebbüs ne zamz.ndan beri başladı... | — Efendim!. Bunun lâkırdı sı kalübelâdan beri var.. Lâkin teşebüs daha başlamadı.. ——İ nederim, daha tetkik oluyoruz. ! — Anladım.. Vaktile benim bir alacaklım vardı.. Sık sık e. ve gelir, para isterdi.. Bende de | mangır yoktu, herife karşı mah cup olurdum. Karıma tenbih et tim., “Bir daha gelirse (Bizim efendi paranı verecek. Köy yo. | luna karaçalı tohumu (dikti. Seneye çalılar bitecek... Köyün sürüsü geçerken Okoyunların yünleri bu çalılara takılacak... Biz o yünleri toplayacağız, sa- tacağız... Senin borcunu vere- ceğiz) dersin... dedim. Bir gün herif geldi. Ben ka- pının arkasına saklandım. Ka- rım da ayni anlattığım gibi ce- vap verdi.. Adam başladı” gül- meğe.. Ben de dayanamadım: “Külhani seni alacağını sağla- | ma bağladın da kıs kıs güler- o aklıma geldi. Et kaça — Belli değil, Kâh altmış, kâh seksen, kân yüz kuruşa Eskiden Şişildeğm ötede bir mi fakat çok yoruldum. | bir Mecidiye köyü vardı.. Ora-'ca da tabii hocayı kaybettim... daki kasaplar kırk kuruşa et sa | — Bundan beş yüz sene ev. | » Jisim alırlar. Meselâ “Gözlüklü babacan, o “Göbekli (o cüce, Tavil aleyhisselâm, ve saire Banliyo Birkaç aydan beri Banliyo- da oturuyorum. Fakat başım- dan size anlatacağım bir vak'a me Parise dönmeğe mecbur | 5 ) tarihte bütün Banliyoda | oturanlar gibi, her sabah Pa.| riste işe gelmek üzere trene bi- ner ve akşam üstü de trenle avdet ederdim. Bilmem siz Banliyo trenle-| olcularını tanır miss «renlerde adeta bir ai- rini nız? B İle havası eser. Meselâ 18/30 Je bi lar p mr ölem re zete okur. Bu halile o kadar dir. Banliyoda oturanlar sabah | ve akşam şehre çıktıkları zaman, trende dı kendile. partımanlardaki ayni yerlerde, | ayni çehrelere tesadüf edersi. | İniz. | Tabii bu şer-'t içinde bü- | İtün yolcular biribirlerini tanır. lar. Fakat bu tenışma sadece | aşinalığından ibarettir. O-| nun için kimse kimsenin ismi- ni bilmez. Sadece giyinişine, vücudünün yapısma göre birer biri ile konuşmaz. tayordu... Şehirli oradan et al | Mağa başladı.. Şehirdeki kasap lar şikâyetçi oldular. Belediye de ierideki etleri ucuzlatamıyo ruz, bari dışarıdakileri pabalı- laştıralım dedi. Mecidiye köyü- nü de İstnabul hududuna ald. Akşehirde . Söyleye- yim de Âkşehiri de İstanbula il hak etsinler değil mi?.. | — Bunların sebebi hep buh- n.. Lâkin buhranın sebebi ne dir?. Bunu anlayamıyoruz... — Ayol ondan kolay ne var? Ben bir kere o çocuklara ceviz I dağıtmak istemiştim. Çocuklar Allah taksimi mi is- tersiniz?.. Kul © taksimi mi?..| Çocuklar: “Allah taksimi iste. | riz” dediler.. Ben de kimine on | | tane, kimine iki tane kimine bir tek verdiydim.. o Aralarmda kavga gürültü ıkmıştı.. Şimdi ki patırdıların sebebi de hep 0. Başka ne var ne yok?. — Hat. Çin — Japon muha rebesi, Akvam cemiyeti kararı. — Dur! dur! Onun adı Ak- vam cemiyeti değil, sünnet ce- miyetidir.. Neden? — Ayol görmüyor musun?. Bir tarafta bir kısım hokkabaz Jar gürültü patırdı ediyorlar, or tada Japon, Çini sünnet ediyor. Bundan âlâ sünnet dü; olur. Bir pü perisi eksil Bizim lele eksik olma- yan bir otomobil klâksiyonu be ni uykudan uyandırdı.. Uyan j FELEK Milliyet t'in Edebi Romanı: 57 GÖZYAŞLARI! Burası daha sıcak, daha bu- “harlı ve nefesli!, Hemen uyudum!, Hayat ta çamur Man Çamur.. Diyorlar. O ben değil, ha- yatım. Çamurdan bir adam ve ça- mur bir hayat. ? Bu yepyeni bir âlem! İK Gündüzleri Kıl Mehmedin Wesrar kahvesinde meydancılık ediyor, # rum. Bir yerde © karnım doyuyor, 'rarla kinim ve benliğim ölü. sor! Etem İZZET Hele ispirto ile esrarı da ka- ye, oradan da kahveye ak lar. En uygunları, en yi sekilli BİNİ Yalanı — Baba.. Diyorlar. Rakıdan artık hiç bir şey Ba- anlamıyorum. na sudan farksız geliyor. İspir to içiyorum. Bu meyhanecinin de işine geliyor. Hem kötü cinsinden, hem de ucuz. Mey. haneyi siliyorum, süpürüyo- rum, bulaşıklara yardım edi. yorum, kavga çıkaranları ya- tıştırıyorum ve meyhaneci de bütün bu emeğimi İsnirte ver. mekle ödüyor. Yemeğim de bir iki lokma meze, Zaten es- rar iştihayı dehşetle kesiyor. Insanda ne yemek, ne . yiyecek hevesi kalmıyor! Kıl Mehmet söy! Se allı le e La bena bir. gülmek geliyormuş, güle güle bayılıyormuşum!, — Kahkabaların sokaktan işitiliyor.. Diyor. Güldüğümü, kahka- balarımı pek fark etmiyorum. Tatdan mr, acıdan bi Fa- kat ası ömür yor. mer ime Aif bir keyif veriyor! Bu keyif le meyhaneden çıkıp kahveye düşüyorum. Zaten yatağım, yorganım, Şi be barkım hep- #i orasi ve o kahvenin peykesi. Kabaktan duyduğum zevki, ci- garadan alamiyorum. der üste dört cigara içmeliyim ki, © | Meri geldi. | Diyebileyim!. Hem kaba- gın bektaşi kadehi gibi ağız dan ağıza dolaşmasının — âyrı, doyulmaz bir keyfi var. Üste-| fk anafor da. Paralı enavi kim İl nesidir, 1 treninde — Fransızcadan — rede beraber çalışıp ta ayni yö lun yolcuları varsa, onlar baş- ka! Yahut ta evlerinin bahçele ri bitişik olanlar bundan ha- riç.. Ben de Könipartımanda her | gün ayni köşeye otururum. Genç ve güzel bir kadın da kar şıma oturur, Kimdir, nenin bilmem. Kendisine “benimki,, diye isim verdim. Bu kadın hakikaten güzel. Köşesinde o mütevazımne otu- , ekseriya bir kitap veya ga hoşuma gider ki.. Eğer kend deği de, başi ir yerde tesa- iri için belledikleri yerlere otu- |düf etsem, mutlaka konuşma- İrurlar. Altı ay her gün Banli- | ğa çalışırdım. Trende niçin ko | İyo trenine bininiz, drima kom- | Duşmağa çalışmıyorsunuz, di- yeceksiniz. Olmaz. Bakınız an İatayım, neden olmaz. Çünkü! | vagondakilerin hepsi de bak. muz gıbi görünürler, fakat bü- tün gözleri sizdedir. İşitmez gibi (o görünürler, fakat bütün kulakları sizdedir. Bu vaziyette her hangi tretde her hangi bir kadınla konuş- mak haddinize mi?, Ben de sadece, oda arada sırada, “Benimkine” şöyle bir İ göz ucu ile bakmakla iktifa «| diyordum. Bir gün gözlerimiz İkarşılaştı. Güzel dudaklarında bana karşı hafif bir tebestüm lirir gibi oldu. Bu tebessüm “benimkıne,, olan zaafım bütün arttırdı. O zamandan baren sağa sola çaktırma; rak, sadece bakışlarım, yüzü- mün ifadesi ve hâreketimle ken | siniz. disine hissiyatimı ilân etmeğe çalıştım. Hissiyatımı pek iyi anladığını da onun bakışların- den, yüzünün ifadesinden ve harekâtmdan anladım. Yalnız sonderece çekingen ve muhteriz davraniyordu. Bu. nunda sebebini “ben melye | dum. siperi “söylemiştim ya, bütün bu kulakları ve gözleri kırişte sessiz'sadasız yolcular dan besbelli ki tevahhuş ediyor İdu Beni de herkesten ziyade sr kan “Buldok köpeği” diye isim verdiğim ve a buldok | « köpeğine benzeyen bir adam- dı. O da her zaman kendi kö. yani “benimkinin, ya- a otururdu, Kadmla yi ko nuştuğunu görmedim. Y. âra sıra kadma en” el gözlerini şüpheli şüpheli çevirirdi. Gel de bu adam var ken, “benimki, ile konuşmağa çalış. İmkân: var mı? Fakat kadına son derece ya bancr olduğu halinden belli idi. İçimden “ne olur allahım, şöy- le bir iki dakika şu kadınla baş başa kalmağa muvaffak olabil. sem,, diye dua ediyordum. Na file! Bir defa kadın sabahleyin benim bindiğim trene binmiyor du. Ancak akşam üstü şehir den dönüşte ayni kompartıman da karşılaşıyorduk. Sonra ben köyüme geldiğim zaman, İren- den iniyordum. O, yoluna de. vam ediyordu. İlerideki istas- se o doldurtuyor. Cigara sar- mak için esrarın benden olma- $ı lâzım! Halbuki benim me telik yüzü gördüğüm yok. Lâ- gli değil. Burada meydan. cı, orada süpürücü olunca para ne olacak?. Yiyorum, içiyo. rum, yatıyorum. Hele bir de tam dalgaya düştüm mü dünya da benden efendi Gümele yorl. Dalgadayken öyle âlem- lere, öyle sonsuz ve tatlı hülya lara dalıyorum Oki. Bey de ben, paşada ben, zengin de ben, mirasyedi de ben!, Fakat, tek şey hoşuma git; miyor, Bazan küreklerime, ka burgalarıma yahut ta belime müthiş bir ağrı giriyor. Saat- lerce o ağrı ve sızıdan kurtula mıyorum. Tâ ki, uyuyayım, sızayım , Bazan da ayağım, burrum, kulağım, ağzım, elim | niş! her halde bir yerim ieiyüyetri büyüyor; meselâ burnum, önce dolmalık biber, sonra sax kız kabağı, patlıcan daha son | ya da asma kabağı gibi koca man, sarkık, ele avuca sığmaz ahmor, İzin İz zamanlarda | lardan hangi Bilmiyorum. Bir gün şöyle düşündüm; — Bunun kolayı var. Köyü me geldiğim zaman trenden du. İraber yoluma devam edeyim, O hangi istasyonda inerse ben de ineyim. Takip edeyim. Ek bet tenha bir sokakta kendisi- ne ulaşır ve görüşmeğe muvaf fak olurum, Yalnız bu, öyle düşünüldü. ğü gibi yapılması kolay bir iş değildi. e Banliyoda oturanlar jsakin, muntazam, mazbut ve İ rahatı seven insanlardır. Va- gonda mutad yerine oturma. mak, mutad köyüne inmemek | Banliyo trenlerinde bir hâdise | teşkil eder. Ben de mutad is tasyonuma inmemek ve yolu- ma devam etmek için bir hile bulmağa mecburdum. Bula bu- la da bir tane buldum. Köyüme gelmeden evvel uyuklamak ve bu suretle istasyonumu kaçır. mak., Düşündüğüm gibi de yap- İtem. Başımı yastığa dayadım, İ hafifçe horlamağa © başladım ve köyüme geldiğim zaman, İkalbim çarparak, trenin hare. | ket etmesini bekledim. Der- hal ormmuzumdan dürttüler: Birden bire uyküsundan w- yandırılan insanların gösterdik İeri şaşkınlık gibi bir şaşkınlık gösterdim, Bir iki kelime ke- İkeledim. Şapkamı aradım, bas İ tonumu aradım, ceketimi düğ- İmelemeğe uğraştım. O sırada tren hareket etti. Arkamdan: — Aman atlama, aman at- RE diye bağırdılar. Ben de istasyonunu kaçır. mış insanlar gibi acayip bir ta- vir aldım. Bu gayri memul bö dise, bütün vagondakileri bitta bi alâkadar etti, Artık herkes bir şey söyli- yordü: — İlerideki istasyonda iner — Bir saat sonra başka bir tren var, — Orada tren beklemekten se, ella dönersiniz, daha ls herkes birer akıl öğ Ben hiç sesimi i gkarmıyor dum. nerede inerse o lkayooda inmeğe karar ver miştim. İki istasyon daha 2eç- N Yolculardan kimi neden in. şaştı, kimi başka ediğime türlü bir mülâhazada bulundu. | genç Ben aldırış etmedim. Fakat “Benimki,, manevramı (o anla- mıştı. Bana biraz minnetle, lâ kin ayni zamanda bir nevi kor. | i ku ve endişe ile bakıyordu. Tren bir isi yaklaştığı için yavaşladı. “Benimki, bu- rada da imeceğe benzemediği için, cebimden tarifeyi çıkar dım. Baktım: — Bundan sonraki istasyon da inersem, orada Kruvazman var. Bu istasyonda da inmiye- yim, dedim. ağzını açmamış olan bi- zim “Buldok” cenapları hafif- çe dizime vurdu. Dedi ki; - Bana kalırsa, siz, hangi istasyonda inersek, da ineceksiniz. Masumane: — Anlamadım, dedim. — Ben anladım, dedi, hude zahmet ediyorsunuz, dam zevcemdir. dehşetli üzüntü duyuyorum!. Esrar içmenin işte yalnız busu MEZ BODRUM SARAYLARDA İki ay sonra. Türkçede mükemmel darbı meseller var: — Bir abam var atarım, ne. rede olsa yatarım!, Diyorlar. Tam benim har - cim, Her gün biraz daha düşe- rek, inerek hayat çamurunun derinliklerine ve batağına doğ- ru gidiyorum. Artık kendime hiç shaip de- ğilim. Vücudüm bir ri gibi 0- radan oraya sü duru- yor. Karga eğirme farksız ve daha kıymetsiz bir sürükle- Dün çörçöp İhsan tütüncü- din cigara alyordu:” Konisi aynada gördüm. Dükkünm ö- Jinmiyeyim. Ben de onunla be | O zaman tâ bidayetten be. | İ geçti, insanlar ... iniyor | Türk kadını ne yapıyor Dün denecek yakın bir güne kadar Türk kadını her tü tan mal ayağı zencirl nız kafes arkasından nefes alma ğa mahküm edilmiş bir esir ola- rak yaşatılıordu, O günün kadını dinler fakat cevap veremez, his- desinden çekini zekâsı açılmaz yalnız görletilir. di. O gün her türlü hakkı baltala- nan, lâyık olduğu ihtirama ereme yen kadın acmacak bir zavallılık ile daima boyun eğmişti. O önüne şekilen zenciri kırmak için ssyan edecek, erkekle mücadeleye ge- gocek ve nihayet varlığını göstere rek hakkını elde edecek yerde de Zil isyan, değil mücadele en kü- gük bir kımıldanıştan bile üşendi. Kafasına inen silleleri masibim- dir diyerek adeta minnetle kabul etti, O günün kadını tabla müte- harrik bir kolla işleyen bir maki ne gibi çevrilince koştu, baraka dığında hareketsiz kaldı... du... Yürümedi. Kehdi e düşünen bilmek, bir şey icat et- mek, erkeğinin boyunduruğu al- tadan kortulmak fikri hafif bir rüzgâr halinde bir an için kafası. Ban içinde dolaşmadı bile, Yeni fikirlerin, yeni inkılâp ve kuvvetlerin çarpıştığı bu devre gelinceye kadar aylar... Günler — değişti, fakat yalnız kadın hep olduğu yerde mıhlanmış hiç değişmeden | duruyordu. Ondan kendi kendine bir hareket görmek, bir ses duy- mak isteyenler, yolunun eze kendi elile bir işik yal ieyenler yorgun düştüler, Geni siz L gizli üflemeğe, şişirmeğe başla dılar. Ona renk ve can vermeğe çalıştılar, fakat beyhude uğraştı. lar. O yalnız öğretilenleri ezberle di, gösterdikleri yoldan yürümek le iktifa etti. Bu derece e ve yardmdan sonra hakkını kendi kendine al- mağı beceremedi bile. | Niha; bunu ona hediye ettiler, “Al kalım ne yapacaksm.,, dediler. Buna rağmen bugün, hâlâ ka dın ordusundan iste- nilen şekilleri, beklenilen başlar gicı göremiyoruz. İçimizde büyük kıymetler taşiyan —bizim bilme- | diğimiz fakat mevcudiyetine inan diımız— yüzlerle, binlerle Türk kızı, Türk kadını var. Evet billiyo- ruz var, var amına bu büyük kr. metlerin bir halka etrafında top- lasıp, ta yükselip ve yükselttikle. rini niçin görmüyoruz veya duya mıyoruz? Her sene İli darülfünunumuzdan veya reisin intihabında hiç bir fer din rey vermek hakkı olmayan bu toprakta yalnız kadınlardan te- şekkül etmiş çok ateşli bir “Femi ka ber silmesi için geceli gündüzlü e makta, bu hakları olda etmek kadınlığı o derecelere ren e tarzda yetiştirmeğe Tel: Diyari izne balkza. ğer ben kolumu kaldırınca o da kalı KR — Vay enayi vay. Dalgada- yine, Kendin!. ğa Aynanın karşısında mıhlanmmış gibi, cansız gibi dur dum: — Bu ben miyim?7, Nasılım? A e z zaman böyle olmuşum /. Diye uzun uzun ve.. hayret. le kendimi seyrettim, gördüm, tanıdım, Ben hiç böyle oldu- çalışmakta- | Ttühadı Milli TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Beyoğlu : dırlar. “Yugoslavya, da Kömen hemen “400, e yakın kadın cemi yeti vardır. Bu teşekküllerden her biri başka başka işlerle imeşgul- durler. Her sahada icadnın yük selesi ve haklarım — tanmması için uğraşırlar. Bu cemiyetlerden “Yuyoslavya kadınlar - cemiyeti,, namındaki teşekkülün 800 kadın azası vardır. Ayni zamanda bu &e miyetin çok mükemmel ve hari harfine tatbik edilen bir programı mevcuttur. Bu teşekkülün en baş lıca gayesi memleketteki bilümum köylü kızlarmın tahsil ve terbiye lerile uğraşmak, onları mükem. mel bir surette yetiştirmeğe : yetisi ğe çalş Kadna her türlü hakların ve. rildiği, büyük inkılâp ve fikirlerin kaynaştığı cümhuriyetin bu genç toprağında İse bizim kadınlarımız. ne ile meşgul oluyorlar acaba? Senelerdenberi ortaya gelmiş, ka dınları etrafımda tuplayan yalnız bir tek cemiyetimiz var. Onun da azası belki iki yüzü bile geçmez. Artık bundan böyle hediye &- dilecek bir şey kalmamıştır. Tü. rk kadınının ince zekâsmdan bek lenilen büyük netice doğmalıdır. Meliha AVNİ RONNY KATHE DE NAGY NUMARALARI NE SEVİMLİ Büyük Paramount öpereti tarafından Diyorlarki ... Edebiyat Anketleri Muharriri: Hikmet Feridun Neşreden: Remzi kütüphanesi 4887 ruhu ile bu ruhu biribirlerine o kadar yabancı ki! Ya ben bu- iş eri il t ta seneler geçmiş te N seyi bükme 4 Uzun, kirli, kırçıl bir sakal Yağlı, paslı enseye sarkan saçlar!, Buruşuk alın derileri!, « Çakurlarımıa işine iyce göz! Renksiz dudaklar|, Yosun tutmuş, kırık dökük, küflü, karalı dişleri, Zayıf bir surat!, K Sapsarı, şiş şiş duran yüz etleri! İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: