7 Nisan 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

7 Nisan 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrın umdesi “MİLLİYET? tir. 7 NİSAN 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç içir 3 aylığı iz Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüsbalar 10 ku suştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat <dilir, Gazetemiz ildların naes'u- liyetini kabul etmez. BUGUNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- zinden verilen malümata göre bu. gün hava gene bulutlu olacak rüzgür kuvvetli olarak esecektir. 6-4-32 tarihinde hava tazyiki 1759 milimetre en fazla sıcaklık 18 ön az 9 santigrat kaydedilmiştir. Neşriyat hayatı Deniz nakliyat Ticareti Muharriri: Mâfit Necdet Şimdiye kadar Deniz ticareti mekteplerimizde, kadim bir teğ- mül eseri olarak yalnız Seyrisefa in, ilini heyet, gemicilik ve makine ye müteallik ilimlerin tedrisi ile iktifa olunmasmı ve çok vâsi ve Gökten çok şey bekleriz. İçimizde daima © gaipten, meçhulâttan (zuhurat) bekle- ip his yaşar. dara gelince boynu Kader ve kısimet haktır. Gök, enginliği kadar cö merttir. Fakat hayatta asıl olan öl- çü hakikattir. Maddedir. Bunun için o şimdiye kadar hep Şarklı kafasile kurduğu- muz hayat ölçülerini bırakmak zamanı gelmiştir. İdrakimiz bu nu kavrayacak kadar acı tecrü- beler gördü. Yeter. .* jarklı tüccar olur. akat ilk işi açtığı dükkâna bir (Errizkualellah) levhası as maktır. Bunun altında şu veci- zeyi okursunuz: — Elkanaatü kenzi lâyühti. Ve malını da bir tarafa yı- ğan tüccar artık köşesinde otu rup müjteri beklameğe başlar. Kanaat iyi bir şeydir. Rizk Allahtan gelir. (Fakat bütün bunlar maneviyatı takviye €- den şeylerdir. Yalnız bunları yapmakla ticaret edeceğini zan “nedenler çok aldanıyorlar. Şimdiye kadar bizi bü; caretlerde geri bırakan düşün- ce budur. Müşteri ayağa gel- mez. Müşteriyi tu- tup getirmek lâzımdır. Bunun için de dükkânı müşterinin gö- zünü okşayacak şekle sokmak, ve ee a başı kapıdan gö- örünmez onu miknatis mii içeriye çekecek diller dök- mek ve nihayet ( şaklabanlıkla bin dereden su getirerek cebin- den parasmı çekmek lâzımdır. Ne hacı efendiler tanırız ki "İ İbir malı beğenmeyen müşteri Çünkü, deniz ticareti usul ve idinin, muamelât ve vecaibinin adeta beynelmilel bir mahiyet al hen bet peydasma başl vi deniz nakliyatmı idare edecek kimselerin içinde yaşayacakları ve günlük vazif. bir kısmını teşkil edeceği tüccari muamelât umumiyenin muhtelif şubelerine bir ân evvel vukuf ve ültetlerini ehemmiyetle icap et- tiriyordu. Şimdi nazarı memnuniyetle gö vüyoruz ki, Âli deniz ticareti he- yeti talimiyesinden Müfit Necdet Eserin başlangıcında kara, ne hir deniz iz maliyeciiğinin faydala rı yekdiğerile mukayeseli olarak pek güzel tarif edildikten sonra deniz ticareti unsurları ince bir tasnifle üçe ayrılmakta ve bun- larnı ber biri hakkında kıymetli malümat verilmektedir. Bi sılda bu unsurlardı teşkil eden tic gemilerinin, yaptıkları işlere göre taksimleri, muhtelif tonilâtoları mikyasları, tasnifi sefain müesseseleri, gemi kiralamaları, gemi kazaları, ka- potaj ve prim mesaili ve sair hu- susat hakkında çok esaslı ve va- zih malümat mevcuttur. Donatan, acanta, kaptan, ge- mi zabitleri, ların hakları. yekdiğerine, kartr i izah ede: hakaretle dükkânmdan ko- var. Ne ticarethaneler biliriz ki olan her şahs için çok kıymetli malümat vardır. Deniz nakliyat işlerinde kulla mılan her cina vesikalara dair iza hatı ihtiva eden üçüncü fasılda da, eserin hemen en fayda kısmı | nı teşkil etmektedir. Yalnız bu ve sikalar tarif ve izah edilirken bun lardan birer de nümune dere ve ilâve edilmesi çok şayan arzu olurdu. Ali deniz ticaret mektebimiz- de takrir edilen derslerden terek küp eden bu eserin her halde de- rin ve esaslı bir tetkik neticesinde vücude ine şüphe edile mez. (D. nakliyat ticareti) memleket maarifinde şim. dar boş duran bir mevkii işgal et- tikten başka, şu günlerde tensik ve wlahi mevzuu bahis olan deniz nakliyeciliğimizin ne olduğunu ve memleket iktısadiyatında ne ehemmiyetli bir mevkii bulundu- Zunu ve hattâ donatanlarm ve on larm vekillerine ne gibi ilmi ve anlatabilecek yekâne eser olması itibarile de başkaca bir kıymeti haizdir. (Deniz nakliyat ücaretinin) bu birinci kitabmuı takip edecek kitabın veya kitapların, eserde de vadedildiği veçhile, avarya mua- melâtı, muhasebe vezaifi, liman- larm tasnifi ve serbest İlmanlar ve mıntakaların ve serbest antre- poalrm idareleri gibi mubahiside ihtiva ederek bir ân evvel sahai intişar ve istifadeye vaz'ı cidden temenniye lâyıktır. Mehmet Ali NİSFET Milliyet'in Edebi Romanı: 62 GÖZYAŞLARI! Altın dişin ta'biyesi açıktı: Çipil Gksürüp yürüyecek, bu- nun! — - Dışarda polis varl, Haberini verecekti. — Polis- ler de benimle uğraşacak, beni karakola götürmeğe çalışacak- Etem İZZET — Ayak ve var mı?, Her sefalete razı | olmuş- tum, Fakat, hapisane karakol filin gözümü — korkutuyordu. İhtimal ona alışmamış olmak- tan. Kendi bâşına ka bir serseri halinde yaşamak - daha lar. Onlar da içerde rahat ra- | rahattı. hat işliyeceklerdi! Ne derlerse: — Eyvallah. — Peki., Dedik. En önce Zehranın açık-bıraktığı birinci kattaki bir pencereden içeri Alın diş girdi. Arkasından Kundura Re cep, Armavut Yahya da ilerle. diler, Ben de kapınm O önüne e £ m han ban İçerdeki ameliyat belki bir saatten fazla sürdü. Nihayet, bafif bir ıslık gel- pencerede Vr başka çare yoktu !di. Bir gölge gibi kaya kaya pencerenin altına yürüdüm: — Ne var?, Yahya idi. — Sokakta kimse var mr?. Dedi. — Hayır... Dedim. — Yeri iyi dinledin mi?. ee ?.İ Hafta Sohbeti Şarklı kafasına veda! ka | gibidir. Çiçeği görmeyince 80- Bur; Caki camının pisliğinden, manzarası nın çirkinliğinden içeride insan Var mı yok mu bilinmez. Tatlı dil yılanı deliğinden çı karır derler, Musevi bazir- â ille şaklabanlık i paralık malı- nı iki liraya sokar. Bizde bir zamanlar ticaret yapmağı gururuna yediremiyen ler vardı. Bu fikir çok şüki Tindi, Fakat ticaret hayatına a tılanlarımız hâlâ Şarklı kafası- nı da terkedemediler. Bir Rumun mağaza: diğiniz vakit gördüğü ram ve alâka sizi istemiye iste miye bir şey beğnemeğe mec- r eder, Ticaret işinde müşte iyi tesir yapmak, haline zevkine, derecesine göre nabzi- İna şerbet vermek kazanmanm birinci şartıdır. Esefle yazıyo- rum ki bizim Şarklı | kafamız bu ince noktayı henüz tama- İ mile kavrayamamıştır. Bazı Türk mağazaları görü yorum. Önlerinde şatafatlı isim ler okunuyor: — Zaferi milli perükâr salo- su. — Lem'ai Cümhuriyet lokan ! tası. — İstikamet bakkaliyesi, | | Bir kere böyle milli şerefi | hatırlatacak isimlerin perükdr | salonlarma bakkal dükkânla na asılması doğru bir şey de; Sonra bu isimleri vermekle aca gir) mıdır. Müşteri isme gelir am. Yerli malları için halkın rağ betini toplayan | hey'etlere bir tavsiyem olsun. Halk parasını sebepsiz yere ( götürüp ecnebi malına vermez. Memleketi uğ- runa varını yoğunu (bahşeden bu halk elbette yerli malını ec- nebi malına tercih eder. Fakat elinde parasile çarşı. ya çıkan halk evvelâ yerli malı nı görmek ihtiyacındadır. Son- ra o yerli malımı satanları bil- İmek tanımak © ihtiyacındadır. | Daha sonra o yerli malıhı ken- isine satanlardan (güler yüz tatlı dil görmek ihtiyacındadır. Bunlar olmadan halka (yer- li malı) vecizelerini ezberletme nin hiç faydası yoktur. İş, hal- ka kendini sevdirmektir. Mü: teriyi arayıp bulmaktır, (Müş- teri) denilen mahlâk kelebek kulmaz. Ona çiçek gibi görün. melidir. Bizim bütün yerli malı pro- pagandalarımızdan yerli gayri Türkler istifade ettiler ve edi- dünyanm belki en güç san'atidir. Hile kaldırmaz, meskenet götürmez. oKanaate gelmez. Kabalığa tahammül et mez, bir tüccar teşrifat memu- ru kadar nazik, ceza hâkimi gi- bi dürüst, ve bir Musevi tezgâh tar gibi şaklaban olmalıdır. Bu biribirine zıt üç dört has leti nefsinde toplamayan tüc- car olamaz. Avrupaya mal yollayan tüc carımız sandıklarınm üst kıs- mına malın en iyisini, altına da en kötülerini koymuşlar. Mal- Sen yine gözcülükte kal., içeri çekildi. Çipili kapıya © gönderdim. Seaki babalarının evinden çıka rıyorlarmış gibi koca bir halı dengini Çipilin sırtına yükle diler: — Haydi durma., pil: — Inhh. Pek ağır. Pek taşmacak gibi değil... Diyordu. Fakat Yahya kı. çına bir tekme attı: — Haydi doğrul yola. Dedi. O da inleye tıslaya dengi sırtına vurdu, omezarlı. sının önüne g bura ce gözden kaybolduktan son- Kundura Recep çıktı. O hiç bir şey söylemedi. Yalnız içeri girerken ceketli idi. » | kika ye ba müşteri tutmak imkânı var e ğn yolunu tuttu. Çipil epey: | kul Ge! Adnan Bey havanın güzelli- ğinden istifade için şöyle yürüye rek Beyoğluna çıkmıştı. Karşı kaldırımda çok iyi giyinmiş, sarı- şın ve güzel bir kadın gördü ve ta nıdı; Mehlika Hanım. Bu Mehlika Hanım Hikmet i. Ahbaplarından Beyin zevcesi idi di haydi sürsün iki sant, üç saat. Bu saatler Adnan Beye dakika gi bi gelmişti. i Beyoğlunda böyle mü sait bir tesadüf hâdis olunca, Ad İ nan Bey otomobil veya tramvay altında kalmak pahasına bir gay Fet göstererek, karşı kaldırıma &pice yol almıştı. İnce siloheti u- zakta kalabalığın içinde nerdey- aştığı bir zamanda idi ki, Mehlika Hanım şık bir dükkünmdan daha doğrusu salo- mundan içeri girdi. Camekânda yazılara bakılır sa, bu salon hem erkek ve hem de kadınlar içindi. Adnan Bey küçük bir mesele karşısında kaldı. Bir kadın ber ber salonuna ne diye girer? Ya bir küçü/ şişe lavanta vey ruj almak için, ya saçları kestir lâvanta veya ruj pek alâ alınabi- dirde Yelin çiz BE Üç dakika geçipte Hanım dışarıya çıkmayınca, Ad- nan B. in tahmin ettiği birinci şık suya düştü. Demek ki lâvanta ve ya ruj almak mevzuu bahis değil di. O zaman Adnan Bey de kema li essaretle berber dükkünmdan içeriye girdi. Bütün berber dükkânları gibi ayrılmıştı. Biri keklere, biri de erkekleri miyeceği bir mabet gibi yı vana, ya perde yeya duvar kâğı dı yapıştırılmış kadınlara mahsus kasım. . Adnan Bey erkekler tarafında kendisine gösterilen koltuğa otur lar kıtıtının girip çı kanları mükemrelen görüyordu. Berber kalfası sordu: — Saçları da keseyim mi? Be- yefendim? bemen yerinden fırlay kat Mehlika Hanım öyle kolay kolay çıkanlardan değildi. Delikanlının saçları İ kazıdı. Mehlika Hanım yine çık | madı. lar geri gelmiş. Bu şekil tica- ret yalnız bir (firma) yı deği lekeleyen çok çirkin bir hare. kettir, İnceleceğiz, O utanacağız, İ Şarklı kafasını bırakacağız. Şu hummalı dünya buhranı için- den (ekmek) ne tantanalı levhalar asmak, ne kanaat hazinesine il bağla mak, ne de kötü kötü hile yap makla olmaz. Şarklı kafasını bırakmalıyız. Başka çare yoktur. Burhan CAHİT Diyebilirierdi. Ve.. almış gidiyordu. Daha beş da kika sonra Yahya Siri Onun da elinde bir valiz vardı. Giyim li kuşamlı idi. Ve.. sağa sola bakmadan gümüşsuyunun yolu nu tutturdu.En son Altın diş gö ründü. Koltuğunun altina sı. kıştırdığı gazete kâğıdına sa. rılı bir kutu vardı. Kıyafetini hiç . o değiştirmemişti. Kendi kendime: İ © — Mücevher kutusu bunda ; galiba?. | —Dedim.'Ve: İ — Her haldebanada bir İpay çıkar.. Diye düşündüm. Usulcacık lağıma: bir paket verecek, Mezarlığa ge- karken arkasına © mükem dl bir palto giyinmitiş. Ve.. çük bir paket vardı. Yolda görenler ane Buvaladi Dedik leri de doluydu. Elinde de ki | Ses çıkaramıyordum. Kapıda ! Kapıya yanaştık. "da kimse yoktu, Bekledim. — Belki Altı diş iyice w- mii İmei bağını | Sarışın ve siyah Adnan Bey bu sefer bir firik siyon yaptırdı. Mehlika Hanım yi ne çıkmadı. Adnan Bey bu sefer saçlarının uzunluğunu bahane © vel saçlarını kestir ki - | mikdarda kesilmemiş olduğunu id din etti. Bu defa cas cavlak kal ki, kadınlar kısmı ı ve bir kadın kasa Fakat heyhat, ehlika i. Şöyle böyle Meh yy mek laz bu çıkan siyah saçlı ve esmerdi. halbuki Mehlika Hanım sarışmdı. Adnan Beyin yine gözleri kapı- dan ayrılmıyordu. On dakika içinde | kafası cascavlak oldu, Artık kafası | lü yirmi Me rak yanıbaşımız: —Şu daki salonda sw rışm, çak sarışın bir kadın var. Bak bakalım, işi daha uzun sürecek mi? Berber hafif ka. dınlar kısmına geçti ve çok geç” meden geldi: — Efendim, dedi, bahsettiğiniz kadın yirmi dakika evvel — Nasıl olur? Yirmi dakika evvel çıkan kadın sarışın değildi ki. m deki di anma, öyle oldu fendi Bugünkü Program ISTANBUL 1200 m.) — 18,19 saz (Belkis H. ım iştirakile), 22, — 22,30 orkestra BÜKREŞ (394 metre) — 25 mu siki hakkında konferans 20/40 gra- mofon, 21 Zaloznanın şarkıları,21,20 konser, 22,15 sanfonl, BELGRAD (429 metre) — 21,30 Keman konseri, profesör Holup ta- rafından. PRAĞ (488 metre) — 20,30 O- perada naklen Traviatanm Verdi o- İ sorna ue YANA (517 metre). — 21,10 bar musikisi, 21,45 Haydenin çok tanınmış parçaları, PEŞTE (550 metre) — 20 Macar halk bilgileri. o Çigan © orkestrası, 21,15 operet parçaları, VARŞOVA (1411 metre) — 20,30 gramofon, 21,15 akşam konse- ri, 23,30 dans havaları, BERLN (1635 metre) — 20 Bu- günkü Rusyadan manzaralar, 21,30 operanın #on sene fnaliyeti, sonra dans havaları, Yeni neşriyat Mimar İm nüshası müteaddit fenni bütün bir memleket mahsulünü | makale ve projeler ile zengin bir ş0- kilde intişar etmiştir. Cerrahi kongresi Madriite Wp anan beya “mile çıkaracağız. Bu | olan C. etmiş ve Berlindeki Cerraiu kong resine de iştirat etmiştir. Berlin Cerrahi kongrrs'nde Tıp aleme dar eden mühim örüşülmüştür. Bürha- mettin Bey asitik hafta içinde Dedim. /İçerisi de görünmü- yordu, Zifiri karanlıktı, Zaten €n karanlık geceyi seçmişlerdi. Sokakta bile adım ötesi gö zükmüyordu. Evlerin (bütün lâmbaları da sönüktü. Neyse ki çok beklemedim. Altm di- i et... dediği koca bir boh | çok ta çaldıkları zaman yapla- yanl ai ae yer İşırlar. Taksimde adalet yok: | tim. Utandım. Nefret (o duy leştirdim ve: tur. Dörde bölünür, iki buçu- | dum! — Löânet olsun!.. Diye diye yürüdüm. Haki- katen mezarlıkta bekliyorlar. | dı. Üstelik çıkıştılar da: — Nerede — kaldın be mo. ruk?. Ses çıkarmadım. — Bohçayı da kamyona yerleştirdik. Altın diş kamyonun — içine atladı. Sevincine hudut yok- tu. Her halde O umduğundan İ daha fazla bir vurgun yapmış- tı. — Eh bizi de unutmaz!. Dedim. Ve: — En aşağı on lira da bana | ti: luçlatır.. ye bekledim! Fakat, hiç BU AKŞAMDAN İTİBAREN : , MAJiK'te Haşmetmeap Eğleniyor Georg ALEXANDER — Trude BERLİNER ve Lien DEYERS'in temsili Zengin ve fevkalâde OPERET filmi başlayacaktır. PARİS'IN SON MODA MODELLERİ TEŞHİR EDİLECEKTİR. İlâveten: P.DC dünya haberleri. Bu akşam : Çarlar Rusyası devrinde hafi zabıtanın kurbanı masum ELİSSA LANDİ bir köylü kiz Genç musevi kıza vahşiyane musallat olmakta zevk duyan LİONNEL BARRYMORE Baron Andreff SARI VESİKA (Le passeport Jaune) filminin ilk iraesi Şarlar devrinin mutantan işunuş alemlerini gösteren hakiki, muazzam ve tamamen sözlü bir eserdir. Dramatik sahneler — Rus musikisi — Baş döndürücü şarkılar Bu filmi hasscten tavsiye ederiz. ARTİSTİK'te | Bu akşam ASRI sinemada | KADIN CiLVELERİ | (Caprice de femme) filminin ilk mutanlan temsili. Bu yüksek peikolojili rwimzsin eçerdi gin; bir kz, valdesein namal li Gabi ilieirdö lann bir eriği yalanliyiı. Mümessilleri: Mütenasibülendam dilber DROTHY MACKAİL ile büyük sanatkâr JACK MULHAİL. Perde aralermla:. Zengin Verzyete Nemuları: Iİ CÖL MENFİLERİ mevzuu zengin, müessir ve ent- rikali olan sözlü ve OPERA'da en eyi filmidir. Yakında MELEK Ne Sevimli SİNEMASINDA (IL EST CHARMANT) HENRY GARAT Bouffes - Parislenmes'den MEG LEMONNİER Yakında Fetih icrasından: Bir deyinden dolayı tahtı hacze alınan İl adel yünlü muhtelif renkte deniz mayosu ! 254-932 tarihinde saat İd ten son İ ra sandal bedesteninde bilmüzayede , | satılacağından taliplerin mahalli mez AAA ML AN İ kürde memurine müracaatları ilân İ olunur. Ademi iktidar ve İstanbul 8 inci icradan: Bir de bel gevşekliğine || yinden detayi Merpaccularda Çarş karşı en mücssir deva SERVOİN | handa 18 No. lu Odada tahtr Hacza haplarıdır Deposu, İstanbul'da Sirke | alman Zimpara kâğdı, Tel çivi ve cide Ali Riza Merkez eczanesidir. | yumak eşyaların furuhtu tekarrür Taşrayn 180 kuruş posta ile gönde- | eden 12-4-932 salı günü saat 12 de cilir. İzmir'de İrgat pazarındaki, | mahallinde | furuht edileceğinden Trabzon'da Yeni Ferah cezanelerin. de bulunur. “ANADOLU SİGORTA ŞİRKETİ Teşkilâtı tamamen Türktür Müessisi İş Bankasıdır ADRES: Telefon: Telgraf : 4 üncü Vakıf Han 20531 İmtiyaz Satabilirsek beş on kuruş alacağız. Ve.. bu kadar lâf söyle- dikten sonra çıkardı. — Al sana... Dedi. Şoför de onlardandı. Yatakları neresi ise oraya gide ceklerdi. Yataklarını — yalnız kendileri bilirler. Bütün hır- sızlar böyledir. Beraber çalı- şir, beraber çalarlar; fakat ay- rı saklar, ayrı | satarlar. En — Ne yapıyorsun?. Öğleden beri buradayım: !. Sıkıl1.. Hu reisin, bir buçuğu gerideki ortaklarındır. Anlaşılan Çipil de benim gi bi bekliyormuş ki, Altın diş: “Yaptığın bayağılıktır.. — Haydi! im. Ses çıkarmadım. Emrini verince Altın dişe e | Şoför çekti gitti. Çipil'e: Mini uzattı: İ — Aldırma be?. — Efendi ağabey bize de el Dedi. O da iden gelsen!,. — Başımız gözümüz sada- Dedi. Altın diş (kaşlarını kası o olsun!, Gate gö bir sesle: Dedi, kola girdik, kör eyi elden geleceğim. | topal yürüdük. Oda (serseri, Mal ab ge parasını mı isti- | ben de serseri! Ve.. onu tesel yorsun?. Ni ettim; Diye çıkıştı ve.. © — Benimle beraber mi çal- din?. mezi visa Ga 4 ilâve et- rumda sızarız!, Bunlar it alayı!, Bizim hakkımızı — Şimdi gider bizim bod- Mi ekeni

Bu sayıdan diğer sayfalar: