23 Nisan 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

23 Nisan 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Müliyet Asrı umdesi “MİLLİYET” tir. 23 NİSAN 1932 İdarehene: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İet, Milliyet Telefon Numaraları: | Başmuharrir we Müdür 24318 Gi Yazı işleri Müdürlüğü 24919 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için Kk İ derebe ateş bir şey deği İ daha fazla İ Kerimem cariyenizinki 45 dere sebecisi pederim Şükrü Beyin mahdumuyum... Kendisi berha yat değildir. Affedersiniz hanı- mefendi! Demek Felek Bey ra- hatsizdırlar... Efendim, acaba rahatsızlıkları nedir?. — Efendim grip.. Gayet şid detli grip, — Vah vah efendim! Geç- miş olsun.. Öksürük falan var mı? efendim. Yalnız Bir de bo- — Hayır 40 derece ateşi var. " ğazindan muztarip! — Bir şey değil efendim., 40 Grip yapıyor efendim. ceye kadar çıktı.. Evet!, Arzet medim.. Bendeniz müteehhil Jidim.. Karım Neriman öldü. | Ölmedi yaşıyor, lâkin yaşayan | iler için müdiriyete o müracaat edilir, Ganetemiz Uânların men'i liyetini kabul etmer. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke zinden verilen malümata bugün hava az bulutlu rüzgr mütehavvil olarak mute dil kuvvette esecektir. Dün taz yiki nesimi 763 milimetre, en fazla hararet 12, en az hararet 4 santigrat idi. Haftanın Yazısı “Ar yılı değil N Kâr yılı Bu hafta sizo hastalığım es- masında başımızdan geçmiş u- fak bir vak'ayı nakledeceğim.. Hummalı günlerimin üçünde | gi mi, dördünde mi idi, bir akşam | üzeri saat yediye doğru kapı ça ınıyor.. Yattığım oda kapıya yakın olduğu için olan biteni! işitiyordum.. Kapı çalmıyor ve bir ses: — Felek Bey buradalar mı?! — Evet efendim amma, has tadır kendi: — Biliyorum, O biliyorum.! . Arkadaş iylediği zaman valde| de yanımda, — Tanımıyorum... Diyorum. | Tekrar gidip soruyorlar. — Efendim! Siz kimsini Sizi hatırlayamadılı | Sa iyiniz... o Zabtiye| Şükrü Beyin | vah . Hastalıktan il Valde söylüy © — Zaten sizinle görüşemez efendim. Doktor menetti.. — Zararı yok dim. Zatı! âlinizle biraz gö Ağrı kalabalık herif iç içeri gi iyor. Benim odamın yanındaki | İğİ «odaya almıyor. Başlıyor anlat- İğ . Lâkin anlatış tarzından mler ağiedan çkyodiz İ anlıyorum ki mumaileyh sar | — Efendim! Bendeniz kay- mmakamlıkten mütekait Celil “Milliyet lar gibi yaşıyor. Beni ve kızını bıraktı, gitti. (Cebinden bir re sim çıkarıp gösteriyor Jişte ben Neriman ve kizim Nermin,. Bu güzel hatıraya bakınız! Hanr- mefendi! Dikkatle, ibretle bakı üız!.. TO sırada odaya giren hemşireyi görüyor.) Bu hanım efendi kim efendim.. — Kızım.. — Öyle mi efendim! Bende- niz Celil, Şükrü Bey zade Ce- il kulunuz, Kaymakam" müte- kaidi.. Arzı hürmet ederim ha. ! Şu resme bakınız!. Neriman ve Nermin. Öteki annesi.. (Oda | ya bir iş için girmiş olan oda hizmetçisini çağırıyor) Gel kı. Zir! Merak etme. Sen de bak!, ade buyurursunuz değil | teyi görünce biraz yadırgar Bonsuvar #fendim.. Bendeniz zaptiye muhasebecisi Şukrü B. zade Celil kulunuz.. Arzı hür. met ederim efendim. manca bildiğinizden bahsedi yordunuz sanırım.. — Evet efendim., Su gibi bi irim.. —bite şön— — Çok güzel.. Lâkin oak- şam üstü bu ziyaretinizin sebe- bi nedir?.. — Arzı hürmet efendim., Ma amafih madem ki; beyefendi ra hatsiz imişler, inşallah yakında kesbi âliyet ettikleri zaman ge- lip görüşürüm. | Ben herifin sözlerinden o kadar sinirlendim ki.. Yatağım da deli gi İönüyorum...) Enişteye hitap ediyor: — Biraz zatı âlinize maruzat | ta bulunacağım... Zaten şüphe etmekte oldu. | ğum şey tahakkuk ediyor.. Pa- İra isteyecek.. Kapmın önünde görüşüyor. | !lar., — Beyefendimiz.. Bende 2e.. Yani zaptiye muhasebe: Şükrü Bey zade Celil kulunuza İbiraz para ikraz © buyuracaksı- nız.. Bendeniz Büyükderede | İikamet ediyorum.. Bu akşam! | Almanlarla biraz içtik.. Efen. dim hepsi bite şön diyip çık| tılar.. Paraları kulunuz verdim. | Şimdi Büyükdereye gitmek için | İotabüs param yok. İksan buyu | İ rumuz... İ Enişte çıkarıp 50 kuruş ve | Bir Musiki Bahsi! — Teşekkür * ederim... Al- Görüşlei İye tefrika ettirmeden önce, bir Geçen gün Akşamda Selâ. | mariz bir musikiyi böyle zayıf | gün bana Dağ'ı hakkında iyza mi İzzet Bey: — Arap musikisi bir mal folsaydı Frenkler alırlardı. Hal- buki Çat gölü zencilerinin oy. nak havalarını alıyorlar da A- rap ve Şark musikisinden © bir şey almıyorlar! Dedi. Yarım ona sordu: adaşım “Felek, te — Şöyle oynak bir çifte tel | li çalınırken Selâmi İzzet Bey hiç bir şey duymuyor, vücudün de kımıldamak alâmetleri gör- müyor mu acaba? dedi. Ne Selâmi İzzet Bey, ne Fe lek, ne de ben musikinin ilim İkısmile alâkadar değiliz. Onun için fikirlerimiz dedikodudan, İ hasbihalden ibaret kalır. Ma- dem ki musiki üleması geçinen İler fenni münakaşalara girişi- | yorlar. Biz de meydanı boş bu | bulmak (ur, bildiğimizi değilse bile dü. - İşündüğümüzü söyleriz. Bana kalırsa bizim musiki tırtıl halindedir. Ne «kelebek | olup havaların, ne kurt olup döl döş yetiştiriyor. Geçenlerde Erzurum tarafın ın gelen bir dostum dedi ki; —“ Erzurum köylerinde di İ gün. Kına gecesi” olacağı za l İn İ slere bırakmakta ne mana var, Bu musikinin tesirli taraf larr yok değildir. Meselâ (It- ri) nin o bayram namazlarında okunan tekbiri ne yüksektir. İnsanı nasıl titretir. Sonra ne- reden alındığı pek belli olma- | yan o köçek havaları, sirtular ne hareketlidir. Fakat bir damla hareket ve tahassüs uğruna artık piya sa sazendelerinin bile burunla- rmi soktukları saçma sapan bes teleri, şarkıları hazmetmek ka bil mi izim musiki diye dinledi ğimiz bu fasıl fasıl, makam ma kam nağme yığmtıları, içinde iğne ucu balı olan keçi boynu. zuna benziyor. Biz debu ke. çi boynuzundan bir damla bal ümidile her akşam (Radyo) mun düğmesini çeviri yoruz. Bazan iyi sesler, iyi şarkılar la kulağımızın pası siliniyor. Bazan da tavuk boğazlanır gi- bi acı feryatlarla (o yüreğimiz parçalanıyor. Bu musiki zaten yorgun, has ta ruhlarımıza bir matem hava sı gibi çöküyor. Neş'elenmek | man muhtarları, ağaları bir te |için kulak verdiğimiz musiki İlâş alır. Bir hazırlık © başlar. | Bu hazırlığın en mühim kısmı İ köylere adamlar çıkarıp (da- Demek grip. | riyor, Beriki hafif hiddetleni- | vul) aratmaktır. Derecei hararet yükseliyor mu? | efendim. — Hayır hamdolsun bugün biraz düşmek istidadı — Hamdolsun demeyin efen im. Çok şükür diyin! Demek efendim, grip her ta- r.. Merak edecek bir şey deği Valde soruyor: isterim. Müsaade şk da hürmetlerimi, tazimlerimi / arzedeyim.. Mahdum Be yefendinin sıhhatile pek alâka- darım... — Teşekkür ederiz.. — Estağfurullah! — estağfu. rullah, Vazifem.. En kusti va- zifemdir.. Bir de maruzatımın bir noktası daha var. Zatı âli lerinin bir apartımanımız var. niz orayı onlara kiraya verelim. ğlum iyi olsun da görü. Z — Efendimiz.. Bu Almanlar garip admalardır.. Ha görçek arzetmedim.. Bendeniz alman- ca bilirim.. Su gibi. (Bu sırada enişte sahneye girer. Herif eniş Sigortaları halk için göster: | yor... — Efendimiz. Bendeniz sada ka istemedim. Yarım getirip ia- de edeceğim. Bir lira lülfedin İde bari bir işime yarasım.. Bizim enişte, sessiz adam. Lirayı veriyor. O Ahben olsa jidim.. Allahım ne olurdu, bu a dam benim sağlam zamanımda | gelse idi.. İşte efendim. Şimdi bu tarz / kazanma i bu adam! yalnız bize değil.. Civarımızda da icrayı san'at etmiş.. Soruş-! turduk.. Bazı yerlerden hoşuna giden eşya da seçiyormuş.. Benim bütün bu macerada İ anlayamadığım, takdir edeme- | diğim nokta bu adamların su- ratlarmdaki derinin mukavemet derecesidir. FELEK Istanbul sekizinci icra memurlu- ğundan; Bir borçtan dolayi paraya gevrilmesine karar verilen ayna,kol- tuk, muşama, masa, kanape ve saj- renin 28 nisan 932 tarihine müsadif perşembe günü (saat dokuzdan on bire kadar Beyoğlunda İstiklal cad- desinde Elhamra sineması civarında Olivo hanınm birinci katında sat lacağı İlân olunur. Itünadı Milli TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi İcra eyleriz. müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası “ğin şehirlerde acenta aranmaktadır. : Beyoğlu : n Edebi Romanı 78” GÖZYAŞLARI! Bir mirasyedi mi?. Düşkünlere yardım cemiye ti reisi. mi?. İsmi ne?, © Çok bekledim. e Hizmetçi| “döndü: Ters yüzlü idi. Kızgın ve kırgın: © © — İçeriye gireceksin. Hanr- endi öyle söyledi! Dedi ve.. ilâve etti: — Şimdi misafirleri var. On- “ların çıkmasını bekleyeceksin. © © Beklemek, içeri girmek, dışa ıda kalmak.. Bütün bunlar be- nim umurumda değildi. Ben © tek şeye bakıyordum: Para. Ne © kadar çok verirlers. o kadar gok bekleyebilirdim. Ve. hize Etem İZZET eşikten içeriye attım. Hizmet. çı birden bir çığlık kopardı: — Ay. ayı. ayi. — Sokağın bütün çamurları. nı da beraber getiriyorsun!, Ve. emretti: —Durt. Durdum. Sahiden de ayağı. min bir kalıbı yere çıkmıştı. Güldüm: — Ben kendim çamurum be kadın! . Dedim. Kadm söyleniyordu: — Yok.. yok!. Böyle olmaz. Her taraf berbat olacak. Son ta ben kezzap döksem yine bu yerin kir ve çamurunu çıkara mam. 1887 dar yürü. Orada bekle.. Dedi. Yürüdüm., bekledim! Beklediğim yere de bir gazete kâğıdı eğe ok Gl keçe- yi ileriye çekti. Böyle değişe, geke; çeke, değişe bir dar göl düm. Küçük, fakat, süslü, zarif, çok güzel döşen. miş bir odaydı. Hizmetçi; — Buradan bir yere kımılda ma. Beklel, Dedi. Odadan cıktı. Bekliyordum Yalnızdım. Epey olde — Eh.. ne gelen, nede gi- den var.. Dedim, Cebimde son bir kat re diş vardı. Düşündüm: — Nasıl olsa hanımdan para koparacağız. o Bir sigara hiç amma, şimdiden başlamış olu. | rum!, Ve.. masanm üzerindeki si. gara tablasmı vura vura hizmet giyi çağırdım. Kibrit Çünkü (davul) öyle kıymet lidir ki her köyde bulunmaz. Böyle düğünlerde davulu olan köyden ariyet alınız ve sonra yi me bin bir ihtimam ve teşrifat- la ve bir heyet delâletile alındı ğı köye iade edilir. Davulsuz köye davul | gelmesi bir âlem İbir > radır, öyün o çocukları, kızları, İdelikezideri bu kıymetli i | karşılamak için yollara di lür. Onun seşini işitmek için saatlerce taban teperler İ © Davul salin genliği- İdir., Bunu bunda bıraktıktan İsonra Şark wmusikisinin sinir İ ve ruh üzerindeki kudret dere. İ cesine bakalım. ! “Viyana, da yerleşen — bir İTürk ahbabımız da geçen gün bir mektubunda şöyle yazıyor- du: “Burada “Radyo,, ile alika dar bir Alman komşum var. Ba na dedi ki: —“ istanbul radyosunu a- rıyorum. Hemen her (akşam bir kadın acı acı ağlıyor, hay- kırıyor. Bunu bana izah eder misiniz, Viyanalı suna ne cevaj bazılarının , aman, of) di. ye dinledikleri bu acı iniltile. rin bir musiki olduğunu nasıl dostumun komşu- Yalnız birkaç gecedir radyo nun asıl musiki heyetine işti. rak eden bir kadın sesinin bo. ğazlanır. gibi haykırdığını, saz. İara yetiymek için çırpındığını, perde bulmak için bançeresini İyırttığını işiteişite ben de yavaş "yavaş Selâmi İzzetle beraber olacağım geliyor. O ne ıztırap yarabbi. Zaten Dedi, aldı, sigaramı yaktı. İki kuvvetli nefes çektim. Du- manı iyice ciğerlerime sindi. dim. Ondan sonra pe Hanieendiin misafirle ri daha mi? — Hayır, Buradalar. Her halde mühim bir müzakereleri var?, Konuşmağa devam ettik: —— Hanımınızın ne işi var ki? ok... — Meselâ?. miyeti reisidir. denet cemiyeti İstanbul mümes İ silidir!, Fakirler yuvası idare hey'eti âzasındandır.. “Türk kadınları teali cemi- Yeki” fakiri reji. — Şimdi ve yalrakaresi ver? İ yeti İstanbul komitesi erkânm. dan bazıları ile görüşüyor! Hanımefendinin. ri; ia be verdiğini burada | bize iztırap veriyor. Eğer rad- yo fasılları olurken çalanlar-| dan bazılarının her nasılan co- şup; — Ooooh!. Yaşa! Diye bağırdıklarını işitme- sek bu gürültünün bir saz âle. minden değil bir cenaze mer Alla la, la, h! İminden geldiğini zennedeceği Hele türeme (o bestekârlar piyasada bir şarkı dampingi ya pıyorlar. Her gün bir her gün bir şarkı,. Meğer ne kadar velüt san'atkâr varmış. Eline kanbur - utunu alan şarkı yapıyor. Vezin ve kafi. yeden, takti ve imaleden beş paralık behresi olmayanlar ha. rıl harıl şarkı yapıyorlar. Be- reket bütün bu bostan mahsul- leri kırağı yemiş kabaklar gibi tartıya bile an < atılı yor. Yoksa musiki sahası li. mon iskelesinin sabah manza- rasıma dönecek! Bizim edebiyat sallat olan beceriksiz, cahil mahlüklar da vardır. kat bizim piyasa pek hai tır. Ayarr bozuk olanları gibi atar, Musiki sahası öyle değil, Yaymı, mizrabini yağla yan bestekâr olmak istiyor. Hükümet isabet etti de ye ni yetişenlere Şark musikisi göstermedi. Evlâtlarımız zim bu sarhoş ( curcunlarımızı ve yahut ızlirap nağmelerimi- zi bilmiyecekler ve muhakkak ki rahat edecekler. Bugün bir iki güzel sesin yüzüsuyu hürme | tine dinlenen bu Şark musiki- si de birkaç sene daha yani zim nesil faaliyetten çekilince- ye kadar eriyecek, Galiba bü muhakkak kibeti bildikleri için bu musikinin ta- raftarları da artık (o ümitlerini kestiler. Ne münakaşa ediyor, ne yeni bir iddiada bulunuyor- lar, Ve şüphesiz ki isabet edi- züppe, Fa. etmedi ki galiba lâfr değiştir. | dim ve.. hizmetçiye sordum: — Hanım zengin mi? Hizmetçi: — Sorduğun da lâf mı?, Der gibi dudaklarını büke bü ke sıra ta? se verdi: zengindir. Bu apartımana dört yüz el. hi lira kira veriyor. Hususi otomobili var. kolin! Lin. fakirlere her Darülacezeye, — Shakespcare'i sevenler ce | sene bir kaç bin lira verir.. Mısırda çiftlikleri var. En Beynelmilel sulh ve muha. |sok Parası oradan gelir. Bütün büyükler tanıdığı. dır!, Nazırlarla, meb'uslarla, fır. ka reisleri ile ahbaptır! Haftanm hemen her gecesi apartımanda bir ziyafet vardır! Bankalarda da çok parası © — Sulh ve muhadenet cemi: | lacak.. — Kocası var mı?. — Hayır. Bir vekili, iki tane ee de hususi kâtibi var. şarkı, | emine mu | « | dinleyecek. bat verdi. Mevzuunun mihveri- İni Cemal paşa teşkil ediyordu. | Ben Cemal paşayı çok sevdi. ğim için sustum ve sessizce dinledim. Ayrılırken kendi ken dime dedim ki: “Madem ki Fa İih yazıyor, muhakkak ki güzel yazacak, fakat ne yazık ki bir a eseri olacak.” bunun tefrikaya - sonuna kadar - üstünkörü göz gezdirdim. Ve biraz da - ilk defa olarak . Fa. lih'e içerledim. Nihayet bir gün Zeytindağı, bir sarı kitap kıyafetiyle karşı. ji kini isteksiz oku. | hırsı ile içtim, Yetmedi. madım. Hâlâ yetmiyor, lâ doymuyorum. Aldığım netice ve edindi- ğim kanaat şudur: Zeytindağı. | ni politikacı, hatıratçı, yalınkat çı, kafası ve gözü ile okumama lıdır. Çünkü Zeytindağı bunlar biri değildir ve hiç bi. yoktur. | Zeytin dağı bir hiyanet da ğınm hikâyesi değildir. Zeytindağı, şöyle de böyle de münakaşa edilebilen Cemal Paşanın macerası da değildir. Zeytindağı, kazaya uğramış İbir milletin bozgun krokisi de İdeği v Zeytindağı, vakit öldürmek için tatlı tatlı okunan kâathel- vasından bir eser de değildir. İ Zeytindağı, saadetli istikbal felâketli maziye (Allaha ıs marladık) diyen bir kalptir. Zeytindağı, (Ahmet) in yur da dönüşü, anasma o kavuşuşu, İve öz yurdu kurtarışının baş- langıcıdır. Zeytindağı, Lüt çocukları- nın ve politika çocuklarının ke pir dağı değil inkılâp Türk ço- cuklarının MÜJDEDAĞI'dır. Zeytindağı niçin Müjdeda- bı henüz edebiyatmı yapmadı, günkü dilini bulamadı. Deyen. İere karşı Zeytindağı en kuv- vetli ve ilk bir müjdedir. Bu a, Zeytindağı'nda doğmuş” Snlcllba ve anadile emeli gençler! Zeytindağı'nı okuyun, bakın, görün, Türk dili nedir, ve neler yapmağa muktedirdir. Bu türkçe ile bir şey yazılmaz deyen ağızlara Zeytindağı'nı çarpm! Zeytindağı, inkılâp edebiya- tınmn yarınki şaheserleri için en yorlar, Bu musiki tamir kabul etmez bir harabedir. Ne yeni İbir nağme ilâvesine çalışmak, İne de varlığımı iddiaya kalkış: | İmak beyhude bir zahmettir. Son nesil, harp nesli bunu | kat yeni nesil i- çin Şark musikisi altın para gi- bi meçhul kalacaktır. Bir fark var. Belki dünya bir gün yine altın yüzünü görecek. Fakat bu musikinin sesini işitmiye. cek zannederim. Bilmem yanı- yor mıyım? Burhan CAHİT —E örüğald giftliklerii?, sa Büyük babasından kal. ğr'dir? şunun için: Türk inkel&. | tonki Ve.. hizmetçi biraz burada vi imi iftlikler kendisine mal olaya kadar zengin değil lksma niye zak otururmuş.. Ben bilmiyorum amma, söy lüyorlar. Bir iki kişiye de met- reslik etmiş galiba!, Ve.. devam etti: — Şimdi herkes onu sevi- yor! Herkesle ahbap!. Hayır işlerine çok yardım e- diyorl, Senede iki üç defa Avrupaya gider!. Bir ay sonra Londraya gi- decek. — Beni ne yapacak?. Dedim. Hizmetçi yüzünü bir imtifham çizer gibi buruşturdu. — Bilmem ki?. in - Düşünüşler Zeytindağı, Müjdedağı dır Falih, Zeytindağı'nı gazete- | mükemmel bir mevaddı ipti iyedir, onu içe (içe, eme el ire sindire okuyun gençl Artık hiç bir münekkit « incitemez. Uludağ kader, Il; kadar, Toroslar kadar hüc etse incitemez, çünkü' o, mel leketimin inkılâp edebiyat bir MÜJDEDAĞI verdi. (*| Aka GÜNDÜZ (*) Bunları yazmakla kayb muş Makedonya'yı ve Denizaşır unutmuş olmuyorum. A.K CLİVE BROOK'un Hik sözlü Filmi Felâket gecesi (LA NUİT TRAGİGUE) sah arkadaşı MYRİAM HOPKİNS ASRI SİNEMADA OH! NE HEMŞİRE (OH! GUELLE NURSE) Bugün ve yarm Sant 16,30 matinesinde ZENGİN VARYETE NUMARALARI Sinemada görülen en güzel film mevzuu Namus Lekesi (La Fletrissure) TALLULLAH BANKHEARD) tarafından RADYO Bugünkü Program Bugün gramofon | neşriyatns m ip, sonuna. kadar Darüttali musiki heyeti çalacaktır. EMİR OĞLU Şükrü Paşa merhumun enaz: Serasker esbak Rıza Paşa mah İstanbul mebusu sabıkı Süreyya şanm, Emir Oğlu Ziya Beyin b deri, sabık sıhhiye vekili doktor Rİ za Nur Beyle Kocaeli mebusu Rİ şit Saffet Beyin kayin pederi: ŞUKRU PAŞA'nın 24 Nisan pazar günü öğleyin B zit camiinde namazı badeleda Silk kapısı haricindeki defnedilecektir. ma, her helde sana acımış fili olmalı.. Ya para verecek, yı ta bir işe koyacak. Ne isti yapar. Kime söylese istediği yaptırır. Gazeteleri gö musun?. İki günde bir koyuyor, mülâkatlar (nesi yorlar!, Omuzumu silktim: — Ben iş istemem! — Ne istersin?. — Parrra... Dedim. Kadın güldü: — Onu hepimiz istiyo Hem de çok!!. Sigaram bitiyordu. Zil çi dı: — Bak seni çağırıyorlar.. Dedim. a — Başkaları baksın. Evl daha üç dört tane hizmetçi Rum, İngiliz, Ermesi, Rus...

Bu sayıdan diğer sayfalar: