29 Mayıs 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

29 Mayıs 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ücün beşeriyet “Yeni diye senelerce aşağılık gördü. Bu yeni dünya, eskidik ki insanlara hoş Zörünmeğe başladı. Bizde “Yeni,, düşmanlığının pe daha bariz tezahüratı ir, Çeriler belâ okumuşlar ü le karşılanmış, öprüsü,, nden geç oi cedit,, “Unkapanı meğe alışanları “Yeni mahalle,, yi, rel ap yı muhakkak ki eskidikten son Ta metetmeğe başlamışızdır. ü “Yeni San' tanizm,, dir diyorlar. Fotoğraftan sonra tazbanttan sonra köşesinde duran ede- biyatla Cazbanda ayak uydurdukları için. Yaşa- Yan san'atı tersim de, saksafon İn bançoya hemâyar şiden re- sim tarzıdır. Haydi edebiyatta, klâsik larzm tamamile iflâs etti ve “Yeni,, nin rağbette old. hu Nazım Hikmetin eserlerini Misal alarak isbata çalışalım. Muvaffak olmamız güç. Mahalle,, yi “Yenikapı, yı (Ye hicami) i eskidikten sonra be- #enenler Nazım etin mü- Yaffakıyetini “kavli mücerret, ler. © Nasri, ki öyle 2ddediyorlar. Bütün dünyada Memleketin her kıyı ve köşesi de sıra sıra yükselen kübik nalara , fabrikalara, mektep #alarına ne buyuruyorlar? Bütün bunlar “Yeni San'at, in şarlatanizm olmadığına en Hüyük delil değil midir? Galatasarayda bir sergi açıyorlar Macar Güzel San'atlar “İtedemisi profesörlerinden Budnay Gyula Macâr ressam ve öyni zamanda tarihçi Zajti Terence Ankarada resim © sergisi a- | gün saat 10 — 19 a kadar umu Micar ressamları yarın Ga Na gr Biz ve beynelmilel Fikir cereyanları (Hüviyetini söylemeğe lüzum görmeyen ve iki defadır (FE- LEK) arkadaşımızın sütunların: | da edebi Nareketler - hakkında kıymetli fikirleri intişar eden harimizden beynelmilel fikir ha- reketleri ve bizim bu hareketlere | karşı bigdneliğimiz halkında kıy- metli bir mektup aldık. Meçhel hariimize teşekkür (o ederek bu mektubu dercediyoruz. | Son mektubumda beynelmilel fikir hareketlerine karşı bigâne kalmamızdan şikâyet ve ber gün biraz daha kuvvetlenen, feyz a- detmiştim. İşte o bekledi #at zuhur etti. Dünkü “Mi in ücra bir köşesinde söyle bir tel | graf vardı: l “Budapeşte, 16 (A.A.) — Yir-! mi sekiz millete mensup bir çok er (Kalem) klüplerinin beynelmilel onuncu © kongresini aktetmişlerdir. Kongre muharrir lerin, siyasete karışmamak şartile salha ne suretle hizmet ede aşikâr, tetkike dikkatimi © © iş halbuki sütunlar dolusu ve tefsire mühtaç mühim bir ha- ber olduğu da muhakkak. Me: lenin evveliyatını ve mahiy rsem birçok karile- e de bana hak Bir çok milletlere mensup mü tefekkirlerin, kalem sahiplerinin böyle senevi | toplanmalarına ilk teşebbüs eden bir İngiliz roman- <ısı Mrs Dawson Scot”tur. Bu ka dın tarafından, 1921 senesinde “mademki sulh oldu, siyasi müna sebetler tekrar teessüz etti. Millet ler arasında fikri münasebetlere de girişmeli” tarzında ortaya atı- lan fikir yavaş yavaş dal budak olarak evvelâ bir payitahttan ge çen yabancı muharrirlerin yerli kalem arkadaşları tarafından bul ve davet edilmelerile başla- yan hareket on sene zarfında o- batıni manası vardır. P.E.N. harf lerinden birincisi Posts and Plag- writera, İkncisi Essayists and Edi- ters ve üçi de Novelists'te delâlet etmek üzere intihap edil. miştir; fakat bir çok memleket- ler tarafından kabul edilen bu Pon Club ünvanını (o türkçemize Kalem Klübü diye geçirmek mu- vafık olur sanırım, sene yirmi sekiz millet Min bir resim sergi Maarif vekili Esat Beyin yesinde açılacak olan bu sergi- de Macar ressamlarından bey- nelmilel san'at âleminde büyük | bir şöhret kazanmış olan res- samlardan ve Budapeşte Güzel San'atlar akademisi profesörle- rinden Rudnay Gyula ile re: sam Ve ayni zamanda müsteş- rik Zajti Ferenc Beylerin eser- leri vardır. Bu sergi o Türk ve Macar, ırkdaş milletlerin dostluğunu nin yorulmaz bir araştırıcısı.. dır. "Bunlardan başka bu sergiye | Vi iki Macar ressamı daha iştirak etmektedir. Bunlar da Gal Fe-| rene ile Brenner & Nandol'dır. Bu sergi ile Macar iktisatçıların dan ve san'at münekkitlerin. den Vögh Yenö Bey © meşgul olmaktadır. Sergi 8 hazirana kadar her Duhuliye serbest.) ka, İtalya Çekoslovakya, Yuğot- ve ve mütcakıben de Almanya, Avus Macaristan ve Bulgaristan | memleketlerin rak etmeğe baş- z Pen Club'l iş lamıştır. Yedinci kongre 1929 da Viyanada, sekizinci 1930 da (Var | şova) da, dokuzuncu geçen sene Amsterdam'da ve onuncu kongre de üç gün evvel “Peşte” de top- lanmıştır. Bir kaç seneden beri, bir “Kalem klüpleri federasyonu” teşkil edilmiş bulun duğu gibi senevi içtimaların ter- İ tibine ve ittihaz edilen mukarre- tatın tatbikina nezaret etmek ü- zere bir de “beynelmilel icra ko- mitesi” de vücude getirilmiştir. Bu teşkilâtın asıl hedefi bey- belmilel temaslar ve fikri müba- delelerdir. Muharrirlerin maddi menfaatlerini korumak gibi faali yetler, mesleki (professionnelle) cemiyetlere bırakılmıştır. Meselâ Fransanın Sociğtö des jeusde İettres'i gibi, ki muhtelif milletle in e mahiyetteki cemiyetleri de ayrıca kongrelerde toplanıyorlar, beynelmilel bir federasyon teş- kil etmek üzeredirler. o * tamamile ayrı ve bu- günkü mevzuumuza , doğrudan ya temas etmeyen bir mese tedir. Kalem klüplerinin daimi te- anları ve senevi kongreleri n i ra gayret ediyor. Milli edebiyatlarda bariz şahsiyet lere delâlet eden eserlerin kendi diline de naklini temine çalışıy “beynelmilel | edebi- irmek mevzuu is, milli edebi- ların mümeyyiz vasıflarını mu ve milli deha çerçevesi inkişaf © etmeleri matlüp. saniyetin malıdır. vardır. Siy, lerin beynelmilel tedavülü sekte- ye uğramamalıdır. Tabiidir ki bu yoldi iş tercüme meselesidir. dillere nakledilmeğe lâyık görü- len eserlerin bikal dilebilmelerini temin için tercüme defterleri neşredilmeğe meleketin kalem milletlerin tercüme neşrinde ibti- ' sasi olan tabılarını ve mecmuala- rını, ecnebi edebiyatile meşgul © lan münekkitleri harrirl ve o muktedir mütercimlerini akadarlara bi liyar. Keza ax münlteşir dillerde tercümeye lâyık olan eserler hak kında da nazara; dikkat celbolu nuyor. Geçen seneden beribir Anmünires des Pen - Clubs imti- şar etmektedir. Ayrıca bir de Bibliographie gönörmle des tra- ductlons vücude getirilmeğe çalı- sılıyor. Bundan başka Avusturyalı ro- mançı Madam Grete von Urba- niteky'nin teşebbüsile bir de bey- nelmilel tercüme mükâfatı ihdas olunmuştur. Her memleketin ka- lem klüpleri tarafından intihap © dilen bir eser çok © yapılmış bir dile —meselâ sıra ile fransızca, gilizce, almanca ve italyanca- ya— tercüme beynelmilel fede- rasyon tarafından tetkik oluna- cak dar çok dillere tercümesini te- min etmek suretinde tekarrür et- tirileiştir! Keyif çatmaktan, #övüşüp ten başka mayacak mı? Alay ti İ kulağımda oğultusu Prş örme ler, maattecssüf, pek namüsait- ir. Her halde ne yapıp yapıp biz de bu beynelmilel ha karış malıyız; fakat bu işi de bedava Avrupa seyahat mütehassısı açık gözlere bir mü yapmamak şar- tile. Evvel İdi esaslı bir kalem mahfeli tesis etmek, sonra da bey Belmilel cereyana katılmak neye müteviekif ise ileri gelen kalem sahiplerimiz. İm e am < fakat bir kü- apıldı. Mü- teahhit tarafından riyazet edilen “merasime yetmiş milletin davetli beynelmilel | Cahier de senineğiei | Ölü eli Ölülerinin kemiklerini temel yaparak gmazarklaça apartıman Müslim değilim. Bu in #antın çekiç selerini © duyduğum İ günden beri sinirlerimde. ve içi- İ min pek gizli bir ucunda derin ce bir sızı duyardım. “İstirahati | ebedisine” tevdi ettiğimiz ölüle İ rimi olan bu ebedi. fanilerin “elile mezarlık defterden isim- lerinin silinmiş ve tarihin bir sahi fesi olan bu defterin paramparça edilmiş olmasmın bu üzüntümde iştirak hissesi © vardı. Hamlebte Ofelya'nın mezaritı kazanlardan bi tekine sorar: Tecrübe inşaatçısı mı? Yok- sa dülger mı? Hangisi daha me- tin bina yapar? Arkadası cevap verir: — Ne o, ne de öteki, mezaret. ünkü onun yaplığı bina kıyame aram “ Hayır Shakespeare yanılmış. Ayaspaşa mezarlıklarının. üstün de dün daha Betüs dinmemiğ' biç kırıkların ardından bugün bir gra mofon Arjantin tangosüyla sesle- iyor. Fani dülger, bir vakitler ya şayan ve artık ebedileren bu in anların evlerini yıkı manm çütısinda vini yıkan bu fanilere tariz değil; sadece hayret ediyorum. Geçen hafta bu sütunlarda Re Feyzi, Galibin © türbesinde Şinasinin mezarını kıran haydut- İnrm gölgeleri dolaştığını yazdı. 5 haziran 926 tarihli Son Sant ga zetesinde müderris İsmail Hakkı Beyin “İstanbul (o mezarlıkla, makalesini hatırla hakkındaki dım, İsmail Hakkı Bey: “Mezarların taşlarında bir me- de mai kıymetlerini taşıyan y lardır. Bu taşlarçüzerinde devrin mimarisi, tezyinatçılığı hattat ğı, kısmen kıyafeti, edebi var der. İstanbul kları adeta zaman ile, açık havada , tecasüs etmiş hrrs müzeleridir. Medeni- yet tarihi muharebeler, fikirler, iktisadi inkişaflar gibi mezarlık | âbidelerini de tetkik etmek mec- İ büriyeti diyor. Am tün evvelki Son Pos ta gazetesinde Nurullah Ata “yal miz canlıya itibarım vardır” İ yor. Bir insanın fani | değil ancak eserine bileceğini söylüyor - Elinden eserini aldıktan sonra İ beline bir tekme indirip çukura yavarladığımız bu Âdem evlâdı. nın ne sağlığrıda bir tak. ne de mezarında bir rahatlık verme ücuduna kifat ede- rinde bütün kemikleri dökülmüş İ ölüler beddün edeceklerdir. ndı ve eseri de nankör bir alay mevzuu oluyor. ının mezarla, yıp bulamıyacak olan yarının ço- cuklar! Siz onlarıp eserlerini 0- küyunuz, isimlerini o yadediniz, intifaller yapınız: ve onlara birer | mezar taşı koyunuz. Siz Nurul Atta Beye bakmayınız o şaka sö; lüyor. Elif NACİ traşlışı sergileri n haber aldık. Amerii reti Maarif veküâletine müracaat etmiş ve Vekâletite Güzel San”. atlar akademisinin bu husus hak- kımdaki mütalcasını sormus. Aka- demi ressamların hazırlanmaları için bir ay mühlet istemiştir. Akademide Her sene Güzel san'atlar aka- demisinde yapılması mutat olan Avrupa konkurları bu sene yapıl mıyacaktır. Zaten bir kaç sene- den beri müsabakayı kazanan ta lebeler Avrupaya gönderileme- mistir. İ ye tavsif edilen yeni binanın her | İ tarafında yetmiş milletin bayrak- dalgalandı. İngiltere Başveki- mladı, | rladı. Biz, Fransızların dediği | i, orada da gaybubetimizle ışıl | İngilterede pek maruf 0- | ük Abdülhak Hâmidimiz Türklük namına o merasime işti | İpe elekilei ve güler mille. İlimiz için me hayırlı bir iş olurdul. * Edebiyat Fransanın kırk “Ölmezler”i den ikincisini de ikmal etti. Fransız akademisi, nihayet res mi grameri 1932 senesinde neş re muvaffak oldu, 15 frank ve. rip bir gramer alabilirsiniz. Hakiki, akademik bir gra- mer yapılabilmesi için Fransız lar tam 298 sene beklediler. Ya geldi, disini takip edenlere haber ve- riyordu: — Bekle, akademi gramer ya- pıyor.. Çabuk yapılmayan bir işten bahsedilirken “akademi nin gramerine döndü” bir darbı mesel olmüştu. Dünyanın belki en muhafa- zakâr bir müessesesi olan Fran sız akademisi, 1634 zamnamesinde gramer yapma- nm gayesini anlatırken: “Lisanımıza kat'i ve sarih kaideler koymak, Fransız dili- ni fünun ve sanayii ifadeye ka- biliyetli, temiz ve berrak bir şekle sokmak...” diye tarif e- diyordu. Akademi bu şayeyi üç asır- da tahakkuk ettirebilı Şimdi, Kardinal Richelicu sağ olsa da kurduğu müessese | nin ikinci zaferini görse... Bir lisan gramerini yap mak için üç asır, çalışmak çok ir, Eğer bu gramer,o ın iskeleti ise... Mektep çocuklarına | sat- mak için yapılan gramer ise, on beş günde yazılıyor. ... Evvelki sene dil encümeni Türk lügatını hazırlamağa baş larken, her taraftan feryatlar | 9 işitiliyordu: Hilâ A harfinde sayıyor lar, Kırk senede © bitecekmiş.. Ve bu işlerde : sabırsızlığımızı o kadar ileri götürdük ki ihti. mal bu fena hücumlar karşı da, dil encümeni de faaliye- tini tatil etmeğe mecbur oldu. Bir gramer, bir lügat yapmağı âpartıman yapmağa benzetiyo ruz, Bu işte alâmerikan düşü. nüş bilmem doğru mudur?. e u memleketlerde Suriye Meclisi Bu ayın 30 unda top- lanacağı bildiriliyor Şamdan 22 tarihile Adana gazete lerine yazılıyor: Fevkalâde komser M. Ponso bir iki güne kadar Berut İ tan Şema gelecektir. Bunun | Salihiye mahallesindeki o komserlik dairesinin tanzim ve tefrişine baş- isi h İ lanmıştır. Ponsot, Şamda uzun müd det efradı ailesiyle ve maiyetiyle birlikte ikamet edecektir. Meclisi niyabının bu ayın otuzun- da M. Ponsonun bir nutku ile açıla- | cağı kuvvetle ümit edilmektedir. Bu | suretle Hi ın iptidasında da Cüm hur reisliği intihabı yapılacağı ve riyasete Damat Ahmet Nami Beyin | ve meclis miyabı riyasetine de V: tani fukanı Lideri Haşimületasi Be- yin getirileceğine ik naza riyle bakılmaktadır. Vatani fırka rücsa ve azalarından bazıları Suriy: ciyet ve vahde 8 hakkında Hariciye retlerle temasta bulunmak üzere ya i kında Parise gideceklerdir. | | İ bilal vakubularak bazı İ Dı, bütüm fırka ve yekvücut bir kitle halinde bu- Junduklarını ve hiç birinin fırkadan | ayrılmak fikrinde — bulunmadığını | söylemiştir. * Senelerdenberi misli görülmemiş fırtına Berutta damların kiremit lerini uçurmuş, camları ve pancur- İ ları kırmış ve denizde bir çok kayık İmrı batırmış ve bütün ai mahvetmiştir. * Tütün ve tönbekiye konan band- rol ücretlerinin fazlalığından tütün | fabrikaları sahiplerile bayilerile grev | ilân ederek fabrika ve dükkânlarını Tiryakiler, tütün, tömbeki ve en- Şam'dan © tedarik — etmek mecburiyetinde kalmışlardır. Tütün , day day mübayan hükümet mü- da buğday fiyatlurı geçen aya maza. tan ve Üç yüz sene sonra 1634 senesinde başladığı işler. | ni üç asır.. Bu üç asırda kaç ne| açti, Her nesil; ken- | tarihli ni-| Haşimületasi Ber, fırkasında in- | azaların İ meyveleri yere dökmüş, sepzeleri| Her sahada inkılâp geçiren bir millet için, dil meselesinde, ranmak lâzımdır. Yeni harfle-| rin kabulünden sonra maekiey- | İlerde çocuklarımızın eline ver- diğimiz gramer taslakları İlisanı öğretmekten ziyade, bili- | İnenleri unutturmağa yarar. Hakiki bir lügata olan ihti- yaç ise gün geçtikçe kendini | daha çok hissettiriyor. Lisan, mubakkak ki sıkı bir zaptı rapt | altına alınmak lâzemdir. Yeni Türk harflerinden sonra imlâ- İ mızda beklediğimiz disiplin ge olmadı, Halk iyi bilme için yanlış yazıyor, münev ver geçinenler ehemmiyet ver. mediği için yanlış yazıyo, zı muharrirler de, kendileri cine çıkarak yanlış yazıyor. işle lisanımız ve im-| lâmız ne olacak?.. Sade türkçe| nı basitliğe | oruz. Şurası mu rkçe ile bugün, hakkak ki saf maddi, manevi bir çok mefhum ları ifade edemiyoruz. Arapça, acemce kelimeleri attıkça, yer- İleri boş kalıyor. Bu boşluğu dolduracak şeyi kim ve nereden alacak? Bir taraftan da lisana frenkçe kelimelerin adeta akı- nı var. | Asıl Türk lisanı nedir?, Bir / akademi, bir encümen veya bir İ Başka teşekkül lisanımızın dört duvarını ve sağlam çatısını kur mağa başlamsa: zaman gel- miş değil midir? Lisanı kütle- ler vücuda getirir, diye dem; yapmağa kalkışmak tehli- kelidir. Bugün liselerde divan ede. | biyatı konuşmayan bir taş ol- muştur, Hattâ Hâmidi, Fikreti anlatmak kabil değildir. Lisanı ve imlâyı kendi hali. me bırakırsak, on yirmi sene sonra yetişecekler için bugün- kü ifade, bir Veysi, bir Nergisi | gen yazısı olacaktır. Reşat Feyzi | | | Bir çete tenkil edildi Antalyadan bildiriliyor: Jandarma mızın şiddetli takibi neticesinde bu | şirretlik eden azılı bir hay ! | malının Osman ile | Kurkudelinin | Çarkenarı ve Kazağı köylerinden | Hüseyin ve Çetin bir de Konyanın Hadım ha re bim İsmindeki şerirler. g buraya gi ve mpi er : lesinde Emine isminde bir kadınım. evine taarruz etmişlerdir. Şerirlerin, kadını alıp kaçırmıya başladığını ha ber alan Jandarmalar derhal takibe çıkarak bunları Kemer nahiyesi ci- İ yarında yakalamışlardır. Fakat hay- | dutlar silâh kullanmıya — başlayınca bu riyetinde kalmışlar | ve Osmanı öl dürmüş, diğer üçünü de diri olarak yakalamışlardır. İ İl akel eld beleş. * İrak hükümeti Dahiliye nazırı, | Bağdat'tan Musula gelmiş ve bir müddet tevakkuftan sonra İsyan | mıntakasına gitmiştir. | bal edildiğinden tile ve ilkleri birlikte teslim vü muş ve Bağdada seretle isyan harekâtı temamile ten İ kl edilmiş ve asıları işgal etmekte | oldukları köy ve karakollar. istirdat rek, Bara ve sair mıntakalar- ie kn İade iştir. * Iraka Yemen arasında Bağdatta bir sadakat ve ticaret munhedesi İ ike Yemen murahhası heyeti Şama gelmiş ve bir kaç kaldık- tan sonra. Filistin'e gitmiştir. He. j yet oradan Mısıra o ve sonrada Ye- » dönecektir. a ve Suriyenin bir çok kı | sımlarında yağmursuzluk ve çekirğe İ afatı dolayısile bu sene buğday “ve | saire mahsulü © olmadığı malümdur. deha fazla dikkatli ve titiz dav| a İ'ci ki bazı nebatlar vardır içle: sk İ sin önünde tatlı yük Neme diye. | hatırlasam Sa iği olanlar bu sok Buranın vitrinleri zonların o yeni yeni te edilmez, 0- “kendilerinden anlamayan yaba: cı nevileri yaşatmazlar bu sok: ğm karakteristik taraflarından bi risi de fazla olmasıdır. Antikacı dükkânları, galeriler sokak boyunca iki sralı devam edip gider. Karara başka bir iş, barka bir mesleğe ait tek bir dük küna rast gelinemez. İşte aziz ka rilerim şimdi sizinle, kıymetli ma nevi huzurunuzla el ele bu soka» ğın başında bulunmuyorum. Sebep- siz bir hürmetle sessizce ilerliyo- ruz. İkimizi de geniş bir huşu kap lamıştır. Ne 01... Hemen daha ilk adımda durdunuz, (o bakışlarınız bir noktaya saplanımı Evet o- rada asırların canla: nizli karışık ihti nuzdan sizi 'civittu” dur hattâ bu kadarla da kalmayacak daha... daha yak cak burnunuzu vitrinin camı- de kalmış nice şehkârlar oralara dağılmıştır. Diyebilirim ki Pari en kısa fakat kat'i en uzun ven bir sokağı orasıdır. Her galeri bir alâka il muhlanır kalır, neden sonra 30n- suz bir acı ile oradan adeta sö külür, koparılıramız. Şimdi müsa ade ederseniz birlikte galeriler: den birisine giriverelim e mi? Şat l yak seslerimizi i Bir da değil, o halde bu nel Bu çok orijinal, modern bir çayı dir!... Ayaklarınızın çamuru ora” da ne bir leke, ne kirdir. O rini salmağa cesaret Başmızı kaldırırsınız navarın nefesile sanki ısınmıştır. Sadece, kübik bir etajer üstünde nun telden bir büstü, ötede “Zatkin” in volümlü İ kompozisyonu, Rode'nin bir “be- ze” si, Bordelin yaralı / santuru ayaklandı. Yalm Picasso'nun dolgun içine kum karıştırılmış Kak hk be yalarla yapılmış muamma N imleri, Matise'in apartı an küçük odalık ları zevkinizi ihya eder. Yağlı bo ya kokusu havada erimiş havaya sinmiştir. Azıcık sola döndi mü pembe ve gri bir armoni için- de Marie o Lorancfe'nin badem gözlü narin kadınları size bakar, Uzun, çekik boyunlu, bişünah maslupları andıran oranje bir ton nde mahzun modifliyaniler, ne bir siyahın serine eren Derain- ler, kudretli Leger'ler Utrilla'nr alabildiğine Fransız olan peyzai ları ve daha neler meler. düzünüzü karartmağa fakat Kr nizde bir günlük güneşlik yarat kâfidir. Oran eski ile yeni Erzurum: EŞREF eme Allahverdi yelken Kisi parçalandı Karaburun — kazasının Mordoğan nahiyesi civarında sabilde bir kaza olmuştur. İstanbul Timanında mu kayyit ve 33 tonluk Rizeli Hüseyin oğlu Mehmet kaptanın idaresindeki" (Allah verdi) mimındaki yelkenliş | havanın muhalefetinden Mordoğan inek Br ihti di

Bu sayıdan diğer sayfalar: