23 Temmuz 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

23 Temmuz 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

J akasya, Karagözün gösterme- liğine yahut Hasan Efendi mer humun eski piyeslerinden bi- rinde arkasından yılan çıkan ağaç dekoruna benziyor. Bu ağaçlardan bir grup var ki; ge- niş bir yeri gölge ediyor. Ora- da bir bakkal dükkân. Bir plâj bakkal dükkünmda ne bu- İunursa hepsi var. Aspirinden dudak kırmızısına kadar. Bakkalın önünde plâjm asa yişine memur bir ikinci komi- serle iki polis... Bir de seyirci. Simsiyah kostümlü bir seyirci. — Allah sizi inandırsın— biraz çiçek bozüğü olan komiser &- fendinin sakalı o muhakkak bir haftalik... Anlaşılan plâjda iş çok oluyor ki; adamcağız va- kit bulup traş olamıyor. Bun- dan, meşhur traşçılarm bura- lardan geçmediğini de sezebi- İiriz.. Plğj; dünyanm en vcuz plâ- hı. Kapidin girerken “on ku- ruş veriyorsunuz. * İşte bütün mâğraf bü. İçeride elbette s6- yuhatik bir yer bulünür.. Zi teh müşterilerin kısmi iç donu yerine bizim söfi'gü * lerde adinr dilimize ve kendisini İ belimize doladığımız. (Mayo) giyiyor. Plâja geldi mi —eğer varsa— ceketi patitalönu, ve yakâsı mütlaka çözük gömleği bir köşeye birekıp haydi suya! | Bu du hı lim. Pİ İ ğildir amma, temiz dir... Bu kabahat suda değil. Çünkü plâjdan biraz aykırı 0- İ lan kenarlarda suya baktım. İlim ama anadan doğma piâj berrak... "değil, sonradan görmelerden | li mi? diye- bir şey. Evvelce de anlattık ya! İ ceksiniz.. İki şeyden: Birisi. Gi Ben denize girmem... “O hal. | renlerin pek temiz olmayışın. de plâjda ne arayorsun?” diye ! dan, ikincisi plâjın yapı kumun sorsalar verilecek çok cevabım | dan her ayağın bir mikdar alıp i vardır. suya karıştırmasından. Buna rağmen suyun rengi çamurlu bir yeşilden daha kirli değil. İüilliyet Asrın wmdesi “MİLLİYET” tir nn 23 TEMMUZ 1932 İdarshane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: Ist. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbam 24310 Müddeti geçen nüshalar 10 ku. ruştur. Gazete we matbaaya mit işler için müdiriyete müracaat “edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- Dün tazyiki nesimi 768 mif İmetre, azami hararet 27 asğari 19 derece idi. “Haftanın Yazısı Kum hikâyesi Geçende yine bir plâja git- il Efendim, bir defa bende kum hastalığı vardır. Kum has talığı iki türlüdür. Birisi bildi- | (o Plâjmız kalabalıktır. U #imiz sancı yapan kum hastalı. | mulmaz bir kalabalık. Sebebini İn, öteki de yaz mevsiminde | izah edeyim. Bizim plâja va- âleme ârız olan kumda oyna- | pur ön yedi kuruşa gider, on “ mak hastalığı. Bunlardan birin | yedi kuruşa döner.. On kuruş İl sisine müptelâyım. Ara sıra !ta duhuliyesi vardır. İçeride sancı da yapar.. Lâkin ikincisi. | masraf yapmaya iz. Hiç de değil- | YET Ci elnoğrafya ülemamızdan bazı larma sordum. Rusları kumsal adamı yapacak bir yol bulama- dılar. Nihayet arkadaşlardan birisi beni bu müşkülden kur- rlık devri yıkıldık. unlara kumda oyna ,, dedi. | Yalnız plâjdaki halk hak- / kında pekmüşkülpesent olma: | ya gelmez. Her türlüsü var... | Meselâ ben orada “etüd., yapar ! ken şöyle bir'vak'a oldu. Ör- | İdek yeşili bir mayo giymiş bir yahudi kızı bir kaç ermeni de- ikanlısı ile atıştıktan sonra, İ ağaç dibinde rahat rahat otu- İran polisi tedirgin ederek al- İdi getirdi ve kabinenin karan- İliklarına karışmak isteyen bir İ genci gösterereki İ — Bubana ben seni Kemer altında; gördüm. diyor... Niçin İböyle söyliyor?. Ben dayacı- İ yım. dedi, Polis o genci ciddi | ve-kat'i bir tayırla.. kabineden İ dışarı aldı.. İçimizden hep kork tuk... Sonra birifici tavrile hiç | telif edilemiyetek bir yümu- | şaklıklar Yahu! “şüğün şurasında İ kardeş kardeş geçinsenizel, Ne lüzünmü ar mesele çıkariyorsu- muz... dedi “Koz bunu “işit Açtı #ğzeni; yumdu gözüni Delikanhibin ne ““eşgöğlustek” di.. Bu kahramanın etrafında hepimiz bir daire yaptık, hür- Jszet ve zevkle seyrettik. Ah kavga ah! ne tatlı şeydir!. Orada tek bir mayo ile deni- ze giren iki arkadaşa da rast- geldim. Birisi denize giriyor, İ çıkıyor. Kabine de donunu gi- İ yiyor, mayoyu arkadaşına ve- İriyor. Bu sefer iyor... Eğer si | teki donla deniz kenara ka- dar gidip arkadaşını feryat fer yada çağırıyor. Beriki yine gelmezse kulaklarınızı tıkayı- nizl, Plâjın yanı başında bir de | kazino var. İstanbulun en gü: © | zel yerlerinden biri olan bura- ne tutulmadığıma daima şükür ederim. İkincisi birincisinden daha müz'iç ve daha masraflı. dır, Kum hastalığının bu ikin- ci nev'ini yakından içim de arada bir kumsala gi- derim... Gittiğim! yukarıda yazdı- kumsal Anadolu tarafında ir yerdir. Adı lâzım değil... Lâzım amma bedava reklâm yapmaya İizum yok! Bu kumsal ve asri İsmile plâj, Anadolu yalısında kâin- “dir. Vektile alelâde bir yalı ar- sası iken sonradan çok mikdar- da yapı kumu dökülerek arsa, pifj haline getirilmiştir. Kum ince olmadığı gibi pek te çör- çöpten de âri değildir. Buna rağmen oynayanlar çok... © Pllâjm etrafı çepeçevre ve eski tahta perdeli deniz ha- mamlarında kamara dedikleri i tabirle— kabinelerle muhattır... Plâjım orta yerinde üç dört tane akasya ağacı çö- | le düşmüş Eskime gibi yadır. | sıcak bir Bü” geniş ve çıplak kumsaldaki o üç dört “Milliyet'in gaya il v2 tanımadığınız. - Tap: — Sizin kabinede soyuna bi- lir miyim?. Dediniz mi muha- İtabımiz oranın alışkınlarından İise derhal: İ — Ben çıkayım da soyunun! İder. Eğer birinci defa geliyor- İ sa biraz garibine gider amma İo günden sonra alışır. Yemek içmek hakgetire.. Bakkal ora- da asri ismile sandiviç dediği- miz peynir ekmeğe yatar.. On kuruş ta 0... Demek yarım kâ- ğıda mükemmel bir eğlence... Florya öyle mi ya!, Bu para sade şimendifere yetişmez. Ya İ üst tarafı... Belediyenin hani İ stadyum yayıp ta şereflendire- ceği Yenibahçede iki odalı bir evin aylığı Floryada bir kabine tutmaya kâfi değil Yiye- İ cek içecek masrafını hiç sor- İ mayın Bir hıyar salatası otuz | kuruş.. Beş adet yalancı dol- ma.. —hem de yalancı dol. wa — elli kuruş! Haa.. Aklıma geldi.. Bütün plâjlarda çalışan ve bakkallık edenler hep Rus! Ruslarm bu le alâkası ne?. Antropoloji ve Edehi Romanı : 40 “Ölüler yaşıyorlar mı? Yazan: HÜSEYİN RAHMİ Ruh — Sonra rahatınız bo- Orban — Çok rica ede al Ruh — Fazla söyliyemem... 0 Orhan — Kuzum ruh yak varıyoruz... İ © Cevap yok.. Ruh savuşmuş- İlla Yaklaş çağırdı cn Bir şey” ailâyamadı çinde kaldılar.. Talât Bey — Sım.l im Flam rion'dan tavsiye ettiği sahi- “isleri okuyalım. sahife açıldı. Bu, Flamma- rion'un anketine lardan A. Clarinval (4378) inci mektuptu: “Açmış olduğunuz çok mü- İ bim anketinize bir vesika ve etmek için şahsıma ait âti- | deki iki vak'anın o arzma mü- #adenizi rica ederim, “2 eylül 1916 tarihinde ve sabahın saat 10 nile İT i ara- | smda odumda © tuvaletimi y. İ parken birden bire o kadar mü - | biş bir kalp darlığına uğradım | mülmüş olduğ İşvelkinden büyük bir e afaki Ge Men emi yordum. Bu ıztırapla yarı yinmiş bir halde düşmemek i çin duvarlara tutuna— tutun kızımın odasına can atarak: gelen cevap- Irma karışarak imzalı ii ça — Ne olduğumu bilmiyo- İl. Tayyareci şehidin |vvm cok müztaribim. EE © Annesi alaya da masalar, iskemleler, garson lar ve kazıklar bulunur. Bu bah İ çenin kapısından içeri girerken bir takım yazılar gözünüze çar par... Bu yazılarla kendinizi şi- | mendiferde sanırsınız... Vagon İlarda da bir çok yazı vardır. İ Ben şimendiferde kısa seyahat İ ederken okumak için yanıma İ kitap falan almam. Yalnız va- | gondaki yazileri okumak için İ saatler lâzımdır. (Pencereden sarkmayınız, imdat işareti, sı- cak sü, soğuk su, dolapta gece ördeği vardır, ilh..) gibi yazı- lar insanın gırtlağına yapıştı- ğr gibi burada da Fiat İistesin- dışarıdan meze getirimeye kadar bir sürü yafta gö zünüze girer.. Buna rağmen herkes yemeğini dışarıdan ge- ti Bu yazı ile eskiden tram vaylarda (18 kişilik oturacak yer) şeklindeki manasız yazı a- rasında tam bir müşahebet var. Nasıl tramvay şirketi bu yazı- nın manasızlığını anlayıp kal- dırdise o gazinonun sahibi de hariçten gelecek mezeler hak- kındaki memnuiyet | levhasını Bu halden, oğlum O Rene'nin büyük bir felâkete uğradığı içi me doğdu.. Filvaki iki gün sonra eylü- lün 4 ünde 57 inci hava filosu kumandanı Duseineur'den şu haberi aldım: “Tayyare pilotu oğlunuz Rene; Verdun üzerin- de vukubulan bavai bir mu- İ barebe esnasmda Alman hatla- kaybolmuş. tur... “Oğlumun bu gaybubeti be nim tutulduğum belecanin gün ve saatile ayni zamanına tesa- düf etmişti. “Mütarekeden (sonra AL manlar, oğlumun tayyaresi Ver dun kurbindeki, Dieppe * üze rinden 2 eylülde & düşürülmüş (e cesedi askeri mezarlığının 86 inci 'mümaralı kabrine gö- bildirdi. “Haber verilen © mevkie dört sefer yaptık. Defaatle İ mezarlığını her tarafını aradık. | Orada ancak iki Fransız kabri | vardı. Ötekiler hep Almandı.. Nefesim . Bülün taharriyatımız boşa git | bir korku iti. Oğlumun gömüldüğü yeri | reden çekildi ve3 kişilik ayakta duracak | | kaldırırsa bir eseri zeki göster miş olur. Bu kazinoda, yanındaki plâj da da olduğu gibi ekseriyet ya- hudidir. Zaten şu günlerde ne- İreye gitsem ekseriyet onlarda. | Halbuki son nüfus tahriri bize | Istanbulda az mikdarda yabü- Ji olduğunu göstermişti. Hâdi sat ile bu istatistik malürset a- rasmda garip bir tezat gözüme | çarpıyor. Saat üçe doğru kazinonun | hemen elli metre liskeleye Seyrinef İ vapürlarındari Bağdat vapuru geldi. Lâkin ne geliş!!.. Halk İ bir tarafa toplanmış, vupar da o tarafa yatmiş.. Adeta su edi- yor... Vapur iskeleye dokunur dokunmaz bir takım gençler işkelenin uzun rıhtımı üzerinde adeta yüz metre yarışı gibi bi #sürat koşusu yaj İdoğru koştular. Sebebi?. Sebe- bi plüjda yer bulmak: “Arkadan hbit sürü genç “kur. Kırmizı, #mayi, yeşil ve sarı roplu.. On- İlar.doğru kazinoya; Hals-kazi- | noda bir dedans yerinim -etra- #indül riasaya “ çöktükten-bi- İraz sonra müzik bâşladi."Yan! İo da var... Bir fokatrol, Haydi çiftler ortayal...E vallahi bunu götdükten sonra dansetmediği- me ö“kâdar sevindim ki; çünkü içlerinde o kadâr fena dense denler, vardı ki; bu kadar na dansetmek tehlikesi karşı: sında hiç dansetmemeyi çok şa yanı tercih gördüm. Bu tek dans havasından sopra çalgıya bir hal oldu. Ne kadar ağır, eski ve ağdalr ala- franga parçalar varsa onları çalmaya başladı.. Kaça kadar?. ! Beşe kadar, Tam iki saat biça- re gençler çalgınm gönlü ol- sun da dansedelim diye kedi ci ğere bakar gibi bekleştiler. Da İ yanamadım, garsonu oçağır- dım: — Yahu! nedir bu uyutucu çalgı! Âlem bekleşiyor, danset sin diye! Git söyle de fokstrot falan çalsınlı | vabı verdi: — Efendim, kabahat mızı- kada değil! Metrdotel vermiş... Dans havası çalınırsa servi Şapılamıyormuş.. Servis bitinceye kadar (1) çal- sınlar demiş. Al Allah bu nelâf yahu? Servis yapılacak diye âlem dansetmiyecek mi?. Nihayet saat beşte dans baş ladı... Ben de hesabı verip çık- tım.. Belediyenin musaddak lis tesine nazaran sermayesi iki kuruşluk bir salataya 25 kuruş, bir dondurmaya oluz kuruş ve mecmuu yüz dirhem tutmaya- cak kadar ekmeğe on beş ku- ruş verdim. Ve bunları verdik- ten sonra kapıdan çıkarken te sadüfen oracığa takılmış bir Karamürsel fabrikası ilânı ay- ilişti. Çehremde bir armudilik hasıl olmuştu. ELEK Davet Arı ve kümes hayvanları yetiştirme cemiy. ; Heyeti idare intihap edile- ceğinden azanın ve aza kaydo- lunarak müzakereye iştirak et. mek isteyenlerin 24-7:932 pa- zar günü saat 16 da Halkevin. de bulunmaları rica olunur, kabristan toprakları alt üst ol- muştu..,, “Sevgili oğlumuzun cesedi. ni bulabilmekten âciz kalınca bu işe memur olan zabite mü- racaatla ölülerin muvakkat me zarlardan kaldırılmaları zama- mnın bize haber verilmesini ri ca ettik ve nüfuzlu zat- lardan tavsiyenameler * götür. dük. Hep bu işler geçen ilkba- harda oluyordu.,, “25 mayısta saat sekiz bu- çuğa doğru hiç bir sebep yok iken yine şiddetli bir ye'se tu- tuldum. Bu meyüsiyetimi bi- raz dağıtmak için pencere önü me oturdum. Karşımızdan ye- şillik ve biraz da göğün mavi. si görünüyor. Birden bire a- ğaçların arasından oğlum pey- da oluvermesin mi? Güzel si. ması solgun ve kederliydi. Ba zı resimleri andırır surette o- nu bir madalyon (içinde gibi gördüm, sağ ve © solunda iki genç daha vardı. Bunları tanı " yamadım. Çünkü ömrümde hiç İ görmemiştim. İçime helecanlı geldi. Hemen pence ildim. Başımı iki a- alarak dikelim fe. | Garson gitti geldi ve şu ce- | emir | İM maka anl nn le ai Milli işlerimiz arasında Darülfünun İnkılâpta varlığını görmek isteyen gö | nül, ortada bir şey bulamayor | Maarif Vekilimiz Darülfünun işinin Heyeti Vekilede olduğunu söylemiştir. Gazetelere bakılmsa, lstanbuldan başka Ankara'da ve | şark vilâyetlerinin obirinde ayrı ayrı üç üniversite'miz “olacaktır. Cümhuriyetin onuncu senesinde ortaya İstanbül o Darülfünununu | düzeltmek veya yeniden üniver. site kurulmak gibi bühisler çik- masmi tabii © beklemez ve iste“ mezdik, Fakat Ankara'nm başla bir kafası vardır: Zevahire kan maz ve en çetin meseleleri cesa. | retle karşılamağı bilir. Darülfünunda Türk © inkılâbı içim en iyi yazılıma esere “veril f mek üzere 5000 liralık bir mükü- | fatın senelerden beri olduğunu” biliriz. Bu mükâfatı hiç kimseye verilememiş “olması, Filin tının pek "durgun oldu--İ| Hu hül ale disabilii Fakat Darülfünun dahi, Türk inlülâbiniz“dair' on seneden * beri henüz bir tek sayfa telif etmemiş» tir. Darülünunun Gmemleketin | mâddi Münâvi © müesseselerinin hepsine doküman, “yepyeni mad- di, manevi bir nizam yaratan Türk inltlkbma karşı"bu vaziyeti acaba nasıl tahlil olunsbili Biz | ne biytaraflığı, ne de kifayetsiz- liği “kabul öderiz. Darülfünün yalnız ilim müessesesi bile olsa; müstesna inkılâp zamanlarında ilim müesseseliğinden fedakârlık Herik ve hayat ü icra Sigortaları halk i Yeni eserler Mimar yısı inşaat fennine. ait. çok ieegin İmündereca! ile intişar “etmiştir. A lâkadarlarıma tavsiye ederiz. Lenin'in Hayatı Haydar Rifat bey tarafından ter- etme edilen Pier Şal'ım'bu eseri imtişar etmiştir Karilerimize tavsiye ederiz. Taksim Bahçesi Bugün ve yarın -17-1-29da TROPİCAL EXPRESS Rövü beyetinin YENİ PROGRAMI İLE MATİNE inkilâbı tirmek vaziyfesini almakla O mükelleftir. Kaldı, ki Darülfünunlar, . millidirler. Al man, Fransız ve Amerikan D. fünunlarında okuyup gelen Türk- lerin zihniyetleri arasındaki dı rin fark nereden geliyor? Paris Darülfünunu Fransız'dı. Darülfünunu Alman'dır; Kembriç veya Oksford Darülfünunu İngi- liz'dir. Türk darülfünmu bütün medreseli tarafını, osmanlı tarafı. Bı, hattâ şehirli tarafını atarak, düpedüz, apaşikâr, bir Türk inki- lâp ocağı olacaktı. İnkılâbı nab- 2 orada vuracaktı. Biz © hemen hepsi dostlarımız ya tanıdıkları" mız olan müderrislerimizi tenkit etmekte zevk bulmuyoruz. Hattâ Ceyhan Malmüdürlüğünden: Dört senelik icari 20 müddetle ve 18/7/932 tarihin- de ihalesi icra edilmek üzere mevkii müzayedeye vazedilen yumurtalık dalyanına bu müd- det zarfında talip zuhur etme miş olduğundan yevmi ihalenin 26/7/932 tarihine müsadif sa- nur. Satılık eşya Malmüdürlüğün- Eminönü Istanbul Polis müdiriyeti de Bu meslek mecmunsinın 18 ci sa | HEROG?? hı gününe talik edildiği ilân olu | darülfünumun bir takım ki pe haksız hücumlara karşı fanda da bulunduk. Biz bir seyi kaydediyoruz. Bu | hâd Türk inkılâbının canlı, heyecanlı büyük hamleleri esnasında Da- ku işlerine inkılâp namı verilme- sini ilmi bulmıyarak, ne müsbet ne menfi, alâkasiz bir tavır taki- Babilir. Halbuki inkılâplar iyman lı, titiz, ve yüzde yüz müssssse- lerdir: Onlar ne kayıtsızlığı, ne alâkasızlığı ne de biytaraflığı ka- bul ederler. Vaziyfesi olan mües- seseler için inkılâp zamanlarına tesadüf etmek ne kadar (o şerefli ise o kadar mes'uliyetli ve güç bir talidir. İnkılâp kendi o nizamını çabuk ve esaslı kurmak İster ve eli altımda ne kadar mücssese var an hepsinin bu kuruluş davasın- 'da kendisiyle elbirliğini hiç müsa- mahasız talep eder. Diğer ink lâp memleketlerine bakmız: Üni“ versiteler sokaklara » dökülmüş- tör. Üniversiteler © vatandaşın harp zamanmda © askerliği gibi, inkılâp safının üniformaları arası na katıl Üniversiteler vazi- yetin müstesnalığının bütün za- ruretlerini benimsemişlerdir. Evet memleketin © ortasında miy- dım? Çıldırıyor muydum? Oda nım içinde birkaç (defa dön- posunda mevcut muhtelifülcins - İeşya cem'an 202 lira 18 kuruş * İmuhammen bedelle ve açık art tırma usulile 25 Temmuz 932 günü saat on dörtle mahallinde satılacaktır. Depozi to yatırmak için Malmüdürlü- güne müracaat edilmesi (2981) | mmm m lâzımdır. Ve Üniversiteler kadro- ları değil, müderris kadar kürsü, Tüzumu kadar kürsü ve lüzumlu olan kürsülerden başlıyan bir Üni versiteler kadrosu lâzımdır. Biz Darülfünunu o maziden ve medreseden — kurtarmak, hür fi- kir ocağı haline sokmak e me- er yaptığımızı bilmez giliz. Darülfünunun hiç bir şikâyeti ve mazereti olamaz. Çünkü bir Da- rülfünunun özü ve mayası, ne bü yük bina, ne geniş bütçe, evvel. emirde ve en başta hür fikir, ma- nevi hürriyettir. Türk (inkılâbı birçok şeyleri bağlamış, kayıtsız- lamış ve şartlamış, fakat kafanm bütün zincirlerini çözmüştür. mel bu birdenbire serbesti, her kese biraz şaşalama verdi; sende ledik. Ancak Darülfünunun vazi istikrarlı bir şekil fazla geçiktiril- la yoktu. Falih RIFKI düm.. Dolaştım. Tekrar peo- | rile cereye koştum. Oğlum sari ve meyfs simasile bölü gördü güm yerde - duruyordu. Artık şüpheye hiç mahal yoktu. Gö- rünen oğlumdu. Ta kendisiy - di. bir tarafa o eğmiş- &. Bu hal sağlığında da muta- ima ka s imlerdi? © Sağındaki bir Rusa, solundaki bir Almana benziyordu. “Bu ne hal yarabbim? De- mek ki oğlum ölmemişti?. Aca ba nerede yaşıyordu? Bir taraf ta mahpusen mi? Aklımı kay- betmek işten bile değil. Haş- yet ve helecan içinde pencere- den yine çekildim. Bu fevka- lâde rüyeti haber vermek için zevcemin yanına koşmak iste- dim. Oda kapısınm önüne ka- dar geldim. Fikrimi değiştir. ! dim. Ona böyle bir şey anlat- yanındaki | şal heyecandan bütün © vücudüm kırılıp bitmişti. Uyuyamadım. Kocama bir şey söylemeye ce- saret edemiyordum. Neye uğ- radım? Bu hal ne idi? Birdüzi ye bu suali kendi kendime tek rarlayıp duruyordum.,, “Birkaç gün sonra bu rüyet harikasını dostlarımdan üç kişi ye anlattım. Arzu ederseniz onlar tasdiklerini size bildir- mek mümkündür.,, “Vak'a özerinden üç ay geç , Ağustos nihayetinde zev ib. | İ ame Amının... ekrem iz mak kendi cinnetifne hikmet. ! cimin vukubulan yeni bri mü- tirmekti. İnanmayacaktı. Onu | racaatına bu işle vazifedar za- da şiddetle müteessir etmiş o- ! bit tarafından bir cevap (o gel- lacaktım. Yine pencereye dön- | di. inlin. Mlz | İTTİHADI MİLLİ | TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Merkezi idaresi: Galatada Ünyo, bulunmayan şehirlerde Tel: Beyoğlu : centa 4887 || Rapyo | i Bugünkü program “| İSTANBUL (1200 m.) — 18 gra molon, 19,5 alsturler sax Hafız Ah- met Bey heyeti, 205 gr opera, 21 alaturka saz E met Bey heyeti, “22 Netip kestrüsi. BÜKREŞ (394) — 20 orkes ” İ ra, 20;5 konferans, 20,45 şarkı kon İ seri, 21,05 orkestım. | BELGRAT (429 m.) —20 Milli bilgiler, 20,5 Sırp .. gerkaları, 21,10 konser, 21,30 musahabe, 22 muhafız. alayının bandosu, ROMA (411.m.) — 21,48 Picçiri jrin .. Tuffolina ismindeki operası. PRAĞ (488 m.) 20,25 Brunodan nakil, 21,05 salon orkestrası, 22 şen Tonla Ah; ley or. gece, VİYANA"(SI7 mi) «71 kontes İ rana; 22,45nkeşmm İromtsri. BÜKREŞ (550 m.) — 21 Stud yoda komedi. VARŞOVA'/141I m.) — 2048 Memleekt haberleri, 21 akşam kon- BERLİN (1635 m.) — 20 kenfe- İ rans, 21 şen gece, 23,45 akşam kor 3 üncü kolordu ilânları K. O. ve birinci fırkanın unu pazarlıkla alınacaktır. İhalesi 25/7/932 pazartesi günü saat 16,30 da yapılacaktır. Şartna- | mesini görmek yenlerin her İ gün ve pazarlığı iştirak ede- İ ceklerin de vakti muayyeninde komisyonumuza müracaatları. | (581) (3465) Ürolog İİ Dr. FEYZİ | Böbrek, mesane, idra” yolu mütehassısı Her gün i4ten sonra Beyoğlu İs #klal caddesi Elhamra aparnmanı No3 Tel Beyoğlu 9885 Doktor Rusçuklu Hakkı Beyoğlu, İstiklâl caddesi Bü. Tel, Beyoğlu 2797. Sant: 14-18. Dahiliye hastalıkları mütehassısı Cumadan manada hergün öğleden sorma saat (2,30 dan Se) kadar İş- tanbulda Divanyolunda 118 numa- rah hususi dairesinde dahili hasta. bikları munyene ve tedavi eder. Te ğunu artık nasıl tahkik edebi- lecektik?,, * “Tarifi nakabil bir ümitsiz. Hiğe düştüm. Bu meyusiyetle birkaç gün bitap kaldıktan son va yine ; cesaretimi. toplamaya a bel ben iken aradığımızı o bulamadığı- mız halde onlar kaldırılmış ol- duktân sonra ne keşfedebilece ğiz? diyerek bu arzuma karşi gelmeğe kalkıştı. Fakat beni ia çevirmek mümkün j olamıyacağını anlayınca bu s6- | yahatte o da bana refakate mec bur oldu; Eylülün birinci gün lerinde hareket ettik... “Doğruca vazifedar zabite müracaatta bulunduk. Kabirle rin açılması ameliyesinin hangi tarihte icra edilmiş olduğunu sordum, Zabit kayda bakarak

Bu sayıdan diğer sayfalar: