August 10, 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

August 10, 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—lindedi k k t — mahvedebi İ siz bir mahlük mudur? 10 AĞUSTOS1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No, Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür Yazı işleri Müdürlüğü 24319 Idare ve Matban 24310 İABONE ÜCRETLERİ: Türkiye içim Hariç için K LK 3 aylığı 4 — :— 6 7150 u— 2 u— 28 — Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ve matbaaya sit ruştur. Gazete ler için müdi edilir. Gazetemiz ilânların mes'u liyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke İzinden verilen malümata göre bu İşün bava bulutlu ve şimali istika İmetlerden rüzgârlı olarak devam edecektir. 9-832 tarihinde hava tazyiki (760 milimetre en çok sıcaklık 27 İon ax 15 santigrat kaydedilmiş tir Mügahede ve mülâhaza: Ucuz Yaşamanın Sırrı Yerli malı kullan- maktan ibarettir Dördüncü yerli mallar ser- gisini elbet te ziyaret nizdir. Eğer, üçüncü, hele birinci yerli mali sini de ziyaret ettinizse bu dört | sene zarfında sana; ne kadar terakki ve inkişaf et- tiğini görmüşsünüzdür. Beş altı sene evvel yerli ma İı denilince hatıra gelen şey, sigara ağızlığı, tesbih, lokum ve akide, basit Kütahya çinile ri, iptidat ipekliler, kaba yünlü kumaşlar, ağır kokulu deriler, ipliği kaçmış biçimsiz çorap- lardan ibaretti. Dördüncü yerli mallar ser- isinde ise konserve, deri, vi, contre - plague (kontr plak) gibi bazı sanaylin iştirak et- memesine rağmen, hemen he- men her şeyi bulursunuz. Şam- panyadan şapkaya, ipek çorap- tan radyoya varıncaya her şey... Dört senede sanayiimiz hem kemiyet hem de keyfiyet itiba- rile inkişaf etmiştir. £ Meselâ, ikinci yerli mallar sergisindeki | ipek kadm çorapları ne kadar kaba saba şeyler ise bugünkü. İM lariece ve arilir İpekli ve yünlü kumaşlar kıyas &dilmez bir terakkiye mazhar olmuştur. Mobilyalar harikul- âde © güzelleşmiştir. Bunları birkaç bariz misal olarak kay- dettim, hakikati halde, sergi sanaylimizin son senelerde ne İ döşeyeceksi Geçen kış, tasarruf ve yerli mallar haftasında , başka bir gazetede, yerli malı kullanalım diye bağırmak kâfi (o değildir, yerli malı kullanmak lâzımdır, diye yazdığım bir o makalede misal olarak kendi kullandığım &şyadan ne kadarmın yerli ma lı olduğunu saymıştım. Bu bi- lânço, hiç te yerli mallar lehi- ne değildi. Fakat o vakitten beri, elimden geldiği kadar yer | ki malını tercih ediyorum. Bu- gün şapkamdan başka her şe- yim yerlidir. Çünkü yerli malı ucuzdur ve bir kısmı da ecnebi malından sağlamdır. Haydi beraberce yerli mal- lar sergisine girelim, sizi de tepeden tırnağa (okadar yerli mallarla ucuzca | giydirivere yim. Çoraplarınız ve iç çama- şırlarımız, pamuklu mu , yünlü , ipekli mi? Hangisinden o- | olsun, istediğinizin âlâst Kunduraları- erileri de yerli olmak şar tile, hazır ve ısmarlama teda- rik edebilirsiniz. İpekli frenk gömlekleri ile kıravatlar, Av- rupanınkilerden hiç farksız ve yarı yarıya © ucuzdur. Sporcu musunuz? hazır gelmişken ma- yonuzu, sveterinizi, futbol, te- nis © çoraplarınızıda alınız, Crepe de santâ denilen ter çe- ken gömlekler istiyorsanız, iş- te Adapazarı ve Şile bezleri... Haydi, intihap için yünlü kumaşlar dai resine girelim: — A, bu İngiliz o kumaşı, daha bir hafta evvel, halis İn- giliz kumaşları satan bir mağa İ zada gördüm — Hayır beyim, bu İngiliz kumaşı değil, yerlidir. O ma- gazada gördüğünüz de yerli i- İdi. Nümumesini verip (o bizde yaptırıyorlar. Aradaki (o fark, fiatların bir misli fazla olma- sından ibarettir. fresko ku- veriniz. Üç Öyle ise şu maştan üç metre kere altı, on sekiz lira. Yirmi yirmi iki liraya diken çok iyi terziler de vardır. Etti otuz se kiz, kırk lira. Avrupa malın dan seksen liraya yerine yerli malından İtüm diktiririm, daha iy Para çantanızı, evrak cüz danınız, hattâ — eldivenlerinizi de yerli mamulâtından alınız, yerli şapkalar, daha ( pek mü- kermmel olmamakla beraber,pek İâlâ giyilebilir. Malzemesi Av rupadan getirilerek burada dir | kilmiş yerli asgı, çorap bağı da bulunur. İşte tepeden tırnağa kadar yerli malı ile ve yarı yı Medeni bir insanın muhtaç olduğu her türlü tuvalet levazı mıhin en âlâsmı da sergide bu- labilirsiniz. Erkekseniz tr sabununuza, hanımsanız ruju- muza varmcaya kadar ne ister- apartıman mı tıracaksınız: Çimentosu, çil İsi, kerestesi, çivisi; & kirem hepsi yerli malı olarak emri nize âmadedir. Oğlunuzu veya kızınızı ev- lendirmek istiyorsunuz, ev mi yap- iler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) azan: HÜSEYİN RAHMİ Orhan — Muhterem ruh mesele şimdilik bir merak ha. Ruh © — İhtiyat tavsiye ede- Orhan — Bu kadar ahlâk: Ruh — Hayır ahlâksız de- il gil bilâkis kendisi çok iyi, ma- sum, mazlum vefadar bir kız- cağızdır. Orhan — O halde? Ruh — Bütün bu iyiliklerine rağmen... Orhan — Ey? © Ruh — Şerir ruhların zap- tuna düşmüştür han — Ah işte bunu çok “merak ediyoruz nasıl düsmüş. Orhan anla- tarsın? Ruh — Vakti gelince... Orhan — Ne kadar süre- cek? Ruh — Pek uzun deği Orhan — Ruh, biz, yürek- leri sevdaya açık gençleriz. Bi- ze acıyıp ta tehlikeyi açıktan açığa söylersen onun aşkından kendimizi korumaya (çalışırız. Biz soralım sen kısaca (cevap ver,. Bu kız şimdiye kadar bi. risile sevişmiş midir? Ruh — Evet... Hem de ba- şmdan bir nikâh geçmiştir. Bu nikâh sözü Orhanın bo- ğazma bir yumruk gibi tıkı dı. Genç adam zorlukla 8. açmaya uğraşarak: Bun — Ne zaman şimdi kostümünüzü bir kostüm | i kos-| iz: Döşemesi, kar | MİLLİYET Dün benim için aldanma ile İ başlayan bir gün olmuştu. Ge- ceyi kamaramın biraz ilerisin- de ini delirtecek (o bir inti- ırdıyan bir su tulum ürültüsünü asabıma uydurmak için bir hayli | zah- met çekerek gece uyumaklığı- ma rağmen sabahleyin altıyı çeyrek yataktan kalktım. Ne den?... Uyku sersem'iğile 6 ra- kamını saati baş aşağı (gör. düğüm için 9 zannederek kalk- tım. O kadar geciktiğime ben de şaştım Traş, tuvalet ve kah- vealtıdansonra saate tekrar bak trm, Önce gözüme inanmadım. Saatin durmuş olduğuna hük mettim. Çünkü daba yedi idi. Ve sonra hatamın sebeplerini keşfettim. İmdi hatırmızda ol. sun sabahleyin 6 yı 9 olarak gör memek için saati başaşağı tut- | mayın, e | Bizim sofra (© arkadaşının milliyetini nihayet © anladım. Hiç te aklıma gelmemişti. İs- veçli. Harici vaziyetine bakı lsrsa ağır kanlı bir adama ben. ziyor amma, şen mi şen!.. Çok İşükür vapurda görüşecek bir İ kişi buldum. İ Bugün ikinci mevki yolcu- ları bizim tarafa geçtiler... İç- lerinde bir biçare deli | kadın İ var... Her geçene | gülüyor ve elindeki makasın iki © deliğini İ saplı gözlük gibi kullanıp ba- kıyor.. Deli görmek elim bir şey. dir. Lâkin bazan insan kendi nin akıllı olduğunu anlamak i çin deli görmeğe; ona benze mediğini tahkik etmeye ihti. yaç hissediyor . İsveçli yolcu © arkadaşıma Dazaran bu deliler, yani delili- İ ği meydana çıkmış olanlar, de- iliği meydana çıkmamış olan- lardan daha az tehlikeli ve şöp İ hesiz daha şayanı tercihtir. | ... simlerini anlamak için iki yol İ vardır: Pasaportlarımı gör- İmek — köprü üzerindeki uzun İ sandalyeye yazdıkları isimleri- ni okumak. Bu ikinci yol birinci kadar İ yolası, yatak © takımı, halısı, aynası, gramofonlu * radyosu, yemek salonu, hasır bahçe ta- kımı, sofra örtüleri, havlu t kımları, çini vazolar, ufak te- fek biblolar, mutfak takımları- İn yübük bir kısmı, pek lüks | İ şeyler istemiyorsanız pasta çatal bıçakları çay ve .. lü it, konserve gibi şeylerden bahse lüzum gör müyorum. Çünkü” bunları her İ gün afiyetle yiy MUZ... İ © Bütün bu saydıklarımın hep İsi Avrupadan gelen emsalin- den ucuz olduğuna göre, ucuz yaşamanın sırrı, yerli malı kul- anmaktan ibarettir. İnanma; sanız tecrübe ediniz. Abidin DAVER Orhan — Katil kim?-Mak- tul kim? Ruh — İki şahıstan her bi- ti hem katil hem maktul. Orhan -— Bu nasıl olur? Ruh — Nasıl olursa olmuş işte... Orhan — Bu kadarını söy- ledikten sonra esrarın ötesini niçin tamamlamıyorsun? İ © Ruh — Şerlerinden çekini İ yorum... Orhan — Öbür yas İ şerirlerden ihtiraz edilir mi? Ruh — Şerirlerin her âlem- de etrafındakilere zararları do- kunur... Orhan — Eski patırtılar ke İsildi. Komşumuz şimdi İbir sükünet içinde yaşar görü- müyor... Ruh — Evet... Orhan — O rahatsızlıktan bu huzura birden bire nasıl er- diler?. Ruh — Azılıları zaptede. cek kuvvetli bir Mediyum bul- dular.. Fakat bu sükünet mu- vakkattir... hu da Bir vapurdaki yolcuların i- | derin | le Felekten seyahat mektupları Adalar denizinde Adalar denizi 8 Ağustos 932 İ emin değildir. Bir kere herkes iskemle kiralamaz, sonra ba İzan bu şezlonklarm © üzerine İlkart dö vizit raptedecek yere İbir ipli etikete kurşun kalemle yolcunun ismini yazıp asarlar. Bu isimler pek okunaklı değil. dir. Maahaza bu okunaklı olma masına rağmen, içimizde bir prens bulunduğunu orada oku- dum. Zannederim metresi o- lan bir kadınla seyahat ediyor. Görüştükleri dil © fransızca... Prensin Mısırlı olduğunu ga sondan öğrendim, lâkin ismi- ni öğrenemedim. o Öğrensem de burada yazmağa lüzum yok tu, Bu iskemle (o münasebetile size bir garip şey anlatayım: Ben ne zam'an böyle şezlong kiralasam, başkası işgal eder, denizde bir İtal- yan vapurile Ceneve'den İstan !bula gelirken kiraladığım bir şezlongu Hayfaya hac etmeğe giden bir katolik papas | işgal etmişti. Herifi © kaldırıncaya kadar akla karayı seçmiştim. O da bana beddua ederek ce- bennemlik oacağımı söylemiş- | İsi. Bu sefer de efendim bir ka- dın amma evlere'şenlik çirkin imi çirkin. O kadar çirkin ki; dünyanın feministleri onu gör- seler bütün (iddialarından ka- dınlık lehindeki — fikirlerinden vazgeçerler... Beri onu iskem- lemde oturur görünce aklıma Nasrettin hoca merhumun şu hikâyesi geldi. Bilirsiniz am- ma tekrarr lâzım geldi: Hoca bir gece bahçesinde bir gürültü miş, bakmış bahçede bir gölge var. Hemen okunu alıp çekmiş... Gölge düş müş. Hoca da inmiş ( bahçeye ve düşen şeyin © ağaçta asılı kendi cüppesi olduğunu görün ce iki rek'at nafile namazı kı- lp allaha dua etmiş Hâdiseden bir şey anlama yan karısı sormüş — Yahu! neden tin!, dua et- Ya; oku attığım zaman | übbenin içinde ben — olaydım halim ne olurdu.. Allah sakladı da ona hamdediyorum demiş... Ben de bu kadının İ kemleyi işgali esmasında bu- lunmadığıma hamdettim am ma, seferde (o olduğumuz için hafile namazalüzum görme dim... Hayatta böyle kendisi için hazırlanmış iskemlede başka- larının oturduğunu gören tali- sizler vardır. Ve nihayet bu| bir istidat meselesidir. Lâf a- ramızda böyle kendim için ki raladığım sandalyelere başka larının oturduklarını gördükçe bekârlığıma okadar şükredi. yorum ki! » Bana dik dik baktığını yaz- dığım adamın Holândalı oldu- ğu muhakkak. Oİsmide... Ne ise yazmıyalım.. Lâkin işin ga rabeti devam ediyor. Bugün saat dörtte çay içer- is- »'0 de fenalık yapamaz. | Serbest kalınca... . Orhan — Şerirler ilânihaye zabıt altında tutulamazlar mu? Ruh — Bir dirinin asabi se- yalesi iki şerir ruhu ne kadar İ zaman zapta ka Geç kaldım. Gidiyorum. Beni lüzumunden fazla söylettiniz. Temkinli olunuz. Bir fatalite- ye atılır gibi hareket etmeyi- Tıkırtı kesildi.. Masa etra- fındakilerin yüzlerini derin bir merak durgunluğu kaplamıştı... Ruhun sözlerinden bir tefsir a- rar gibi biribirinin çehresine ba kışıyorlardı... Orhan meyus bir tebessüm- — Bir ruhu meraktan kur. tulmak için © çağırdık. O bizi İ meçhulün yedi kat daha derin- İliğine indirerek gitti... ğe Orhanın aşk itirafı | İ cakları şaheser bir kız.. Ta İ sesinde bir parfumeri | terdiğini İki aile arasindaki teklifsiz- Teselli a samanlarda Refik Bey- Ie karısınm müşterek hayatında anlaşılmaz bir tahavvül hâsıl ol- muştu. bu öyle şey ki, söy- lenmez, ifade edilemez. Fakat an cak hissedilir ve izdivaç hayatın- daki saadotle hiç te kabili telif de ğildir. Refik Bey son üç aydır ya zıhanesinde daha fazla kalmağa ve eve dönmekte gecikmeğe baş- ladı. Eskiden bu zamanlarını &- vinde geçirirdi. Şimdi iş olmadığı halde bile iş bahane ediyor. Cemi- le Hanım evde kocasını bekliyor- du. Bu gecikişlerin hakiki sebebi nin iş olmasına pek o kadr akıl erdire: Fakat koc. herhangi bir ihanetine delil olabi lecek ortada bir şey yoktu. Halbu ki mesele gayet basitti. On beş se ne her evliye misal olabilecek ku sursuz bir izdivaç hayatından son ra, Refik Bey bir gün Muallâ minde ayni handa çalışan bir dak öle ile tanışmıştı. Dudakları kıp- kırmızı, gözleri ateş fışkıran, bar bu neviden mahlüklara daha başka meziyetler de bahşediyor. Muallâ ilk tesadüfünde Refik Beye o tarz da gülümsedi ki, ve öyle ateşli bir baktı bu kırk beşlik On- konuştular. Daire çıkışı şöyle kuytu bahçeler de oturup bira içtiler. Artık Refik Bey Muallânın ad resini de öğrenmişti. Evlendiği za mandan beri ilk defa ol. lıkta işe müteallik cil sebep olmadığı halde evine geç döndü. Bu teahhürün sebebini, Alman yadan gelmiş mühim bir fabrika acontesini yemeğe davet ettiği şek linde izah etti. Arlık o günden itibaren Refik Beye bir şeyler olmuştu. Seneler- den beri o kadar suhuletle anla- dığı rakam sütunları, şimdi ona Çince bir yazı gibi görünüyordu. Muallânın hayali bir türlü gözle- rinden ayrılmıyordu, her yerde kendisini takip du Fakat Muallâ ile münasebetle ri de bütçesinde azim rahneler aç mağa başlamıştı. Yirmi iki yaşın- da bir kıza da kırk beş nda bir adam kur yaparsa, netice baş ka türlü olmaz ya Muallânm oturduğu sokağın kö vardı. Refik Bey ne zamandan b ri buranın devamlı bir müşter olmuştu. Yalnız bu kadar olsa i- yi.. Muhtelif eb'atta zarif ke rile düzünelerle bonbonlar, çiko- atalar hep Musllânın evine taş nıyordu. Bu he bir gerdanlık, bir küpe, bi yüzük ve saire gibi mücevher f lından daha kıymetli şeyler de i va ediyordu. Zavallı Cemile Hanım, her şey den bihaber, kocasının ahvalinde ki bu değişiklikten endişe etmek ken, önüme koyduğum bir ki taba masadan geçerken pek dikkatli baktı. Herifi gözden kaçırmadım!... Biraz sonra şef garsonla görüşürken beni gös- gördüm... Sonradan gele sordum: - Size dair duk., dedi... Hayır kızdığım şurası ki; ben yemek salonuna girdiğim zaman, her şeyi bırakıp bana ir bakış tehditkâr... daha israr ederse herife düz soracağım! . YOK... Orhanda Şehamete © karşı her gün biraz daha artan şid- detli bir meyil uyanıyor. Yüre- ğinde korku ile karışık bir yan gın başlangıcı pır pır ediyor. Bu alev hemen saçağa sarıve- recek amma kızdan ayni hisle İ mukabele göremiyor. Şehamet | Orhana kardeşçe bir sevgi yü- “ gösteriyor. Her söz arasm- a — Orhan Bey seni Keramet | ten hiç ayırmam... O, nasıl öz kardeşim se s samimen öyle bilirim... Sözünü tekrarlıyor.. Bu kı deş hitabı karşısında Orhan gi tikçe sinirleniyor. Kızın hissi- ni değiştirmek için ona o nasıl yaltaklanacağını bilemiyor. Gökün tam on dört günlük | fanosu arza gümüşlü ışıkları. nı yağdırdığı bir gecede genç- ler bahçede geziniyorlar.. Or- han Şehametle, Keramet Le manla, Turhan yalnız, Dilâver meydancı dede gibi ortada do- laşarak çiftleri tarassut © edi- görüşmüyor- le beraber, ortada delil olmadığı için sesini çıkaramıyordu Heyhat, bu muaşakanm sonu pek feci oldu. O yün karısının senei devriyesi olduğu, evde misafir bulunduğu için erken gelmesini ihtar etmesi ne rağmen, Refik Bey “Hay hay, sen merak etme!" tarzında sudan teminat vererek sokağa çıktı. Mu- | allâya muht cinden kabına sığamıyordu. bilir Muallâ, bu hediyeyi alinca, nasıl onun boynuna sarılacaktı? Nasıl güzel başını Refik Beyin o- İ muzuna bırakacaktı? Refik Bey bu hülya ile cadde nin bir tarafından diğer tarafına geçerken, birden bire sağ tan son sür'atle gelen ağır | yon peyda oldu ve Refik | İtına gitti hemen evine götürdü ler, fakat yaralı fazla kan zayi et | | mişti. Kemikleri kırılmıştı. Dok tor gelinceye kadar yatağında öl dü. Birgün Cemile Hanım komşu. | | lardan bir kadına şöyle anlatıyor du: — Ben son zamanlarda kendi- sinden şüphelenmeğe başlamış” tım doğrusu Ne haksrz kadınmı- sım. Hattâ senei devriyemi unuta sağını bile zannediyordum. Halbu ki cebinden güzel bir gerdanirk çıktı. Besbelli ki benim için satm almış. Ah, kocacığım, boynuma ta kamadan öldü. "İİ Cemile bunu söylerken gözleri | yaslandı. İşçi aranıyor Haliç Karaağaç Tapa fabrikasn- | dan: Fabrikamız dökümhanesi ahşap modelei ustasına İhtiyaç dır. Sınıfındaki maharetine nazaran kendisine dolgunca ücret verileceği ilân olunur. İş istiyor Türkçeden Fransızçaya £ her nevi İ evrük ve roman tercümesi. Fransızça İ deri, Müküleme Gazetenin İş bö. | rosunA müraceak Orosdi Bak Kontrolör Manas EE Ademi iktidar ve | bel gevşekliğine karşı en müessir deva SERVOİN İ haplarıdır.Deposu, Istanbul'da Sirke | cide Ali Riza Merkez cozanesidir. Taşraya 160 kuruş posla ile gönde İ vitir, emirde İrget pazarındaki, | Trabzon'da Yeni Ferah eczanelerin- de bulunur. İbr. TAŞÇİYAN Zükrevi ve bevli haştalıklar teda- | İ vihanesi, Eminönü, Köprübaşı Re- 1 için bir | | den alınmış olan 30481 18-5-32 tarihli İ t | Bugünkü program İSTANBUL (1200 m.) — 18 gra mefon, 19,5 birinci kısın — alatorkâ saz Hafız Numan Beyle Studyo | yeti tarafından, 20,5 Nimet Vahit Hanım tarafından taganni o Madam Hegenin rofaka, le, 2I ikinci kısım alaturka saz Münir Nurettin Beyle arkadaşları tarafından, 22 cazbant. BUKREŞ (394 m.) — 19 radye rü lfünunu, 19,40 gramofon ile Ka valiera Rüstika operası tam olarak. BELGRAT (429 m.) — 21 kom di, 21,40 gramofon, 22 Trio, 23,35 Çiyan orkestrası. ROMA (441 m.)— 21 gramofon, 21,30 Milânodan nakil, ternsili mü. teakip dans havaları. Prağ (488 metre) — 2050 » Kustos Revüsü, 21,30 viyolonsel kom seri, VİYANA (517 m.) — 20,10 Ka rakter resimleri, 20,45 orkestra, 23 akşam konseri, PEŞTE (560 m.) — 21 dans ha vaları, 22 Çigan orkestran, 2318 Macar havaları, VARŞOVA (1411 m.) — 21 Ke- a ile Leh halk şarkıları, 21,35 ede- biyat bahisleri, 21,50 solo konseri, 23 dans havaları, BERLİN (1635 m.) — 21 Mü- ten naklen Maria Stuart isminde piyes, 73/45 Alman dans hava- Ruhumun alkışlar — Mes'ut Cemil Bi. İlâhi bir — musikinin: ahengiyle — ağlıyorsun: Gönülleri, — tanburunun. tellerine — bağlıyorsun.. Ne mes'nt bir san'atlkârsınt Herkes, kudretine hayran! Rikkatini, duymuyanlar: (Saba rüzgürma) sorsan! Filorinalı Nâzım ZAYİ — Galata Ithalât Gümrüğün den 26-10-931 tarih ve | 15805 mu- maralı beyannameye ait F. $. mar ka, 7061 numaralı 1 sandık makine sin gümrük makpuzu zayi olduğun dan ve yenisi almacağından hükmü yoktur. Ziya Koyuncu halefleri. ZAYİ — Galata Ithalât Gümrüğün numero ve beyannameye ait 430087 nümerolu irat malpuzu za yi olmuştur. Yenisi almacağından hükmü yoktur. Ahmet Cemal ve Şü rokâsı letanbul beşinci | icra memurlu- Bundan: Satılmasına karar verilen bir çok ev eşyası ve bir piyanonun 18-8-832 pazartesi günl saat 14 ten itibaren Beyoğlunda Sururi Mehmet “fendi mahallesinde Emin camii cad desinde 3-5 No. lu apartımanda ikin ci arttırması yapılacağından İste yenlerin mezkeür gün ve saatin ma- şadiye enddesi, Hüseyin efendi han, Harik (Hayat Sirgortalarınızı ÜNYON SİGORT, hallerinde hüzünlü bi vardır. Yüzler biribirine gün- düzkü kadar ayan olmadığı i- gin yanık yürekler ifadelerinde daha cesaret gösterebilirler. Orhanla Şehamet geniş bah genin tehna bucaklarından ge- de ve gayet (o tabit ii dalgın ve donuk bulunuyor. İkide birde ayağı taşlara çar pıyor gibi sendeliyor.. Kıza çılmak için zihninden geçirdiği İ mukaddemelerin bir türlü ucu- nu kulpunu bir araya getire- İ miyor... İbile artık hep Şehametle meş- gul... Ölüler, diriler onu bu kı- zı sevmekten tahzire uğraşı- yorlar. Fakat emirle nehiyle sevip İ sevmemek kabil midir? Erkeğin bu çok manalı dur gunluğundan nihayet kıza da bir düşünme gelir gibi oluyor. | i Dolaşa dolaşa yürüyorlar.. Bü- Kaza Galatada Ünyon hanımda kâin Orhan | Zavallı çocuk wekakma| hallinde bulunmaları ilâm olunur. ve Otomobil 'ASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayi muamele etmekte olan ÜNYON kumparyasna bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. çaklı nurdan seccadelerini s6 riyor. Uzaklarda seçilen ağaç kümeleri ve beyaz köşkler peri ler malikânesi zannını verecek esrarlı O müphem manzaralar teriyorla, Şimdi ikisi de etrafın şairi yetine dalgın bir susgunlukta. Jlar.. Kız, oğlanın süküt içinde | ki helecaniyeti hissediyor. Ve onun ant bir itirafla açılıverme sinden titrer gibi gizli teessür İler geçiriyor, İ Mahtapla düzgünlenmiş ge cenin mehabetli sessizliği san- İki Orhanın kul | — söyle için en ilhamkâr bir sahne. di- yor.. Fakat genç âşık uğrama- sı muhtemel bir ret ile (o daha | harap olacağını düşünüyor.. Şehamet bu tehlikeli sükü- İtu yırtmak'için bir iki cümle bulup söylüyor ve muhatabı nın gönlünü sevdaya kapamak maksadile yine bir münasebet getirerek: Orhan Bey sizi Kerametten hic karde- sim avın.

Bu sayıdan diğer sayfalar: