10 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

10 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lede Türk maks talihini yapıldı ine de mü- . İngilizler, bu- | boğazının bü- kısmını mütehassirane s0y lardı.. Bu vaziyet bizim is | tehlikeli idi.. — Anafartalar mınta! > uncu İngiliz kolordusu ise, ün dahi hemen hiçbir şey ya bulunuyordu. Fırka ku- arı kıt'alarınn çok karış Ye çok yorulmuş ve çok sar- e daklarımı leri sürmüşler, ği kumandanı da bu özürle makbul saymıştı. Binaenaleyh £ kolordunun bu- için taarruzu mümkün olma- imi, ve ancak “küçük mikyasta tareeler” yapılabileceğini, asıl Yarn (9 Ağustosta) yapa ileri sürmüştü. Bu sırada hâlâ (Mondros) ta ! Yazandır.). me m e bir telgraf: mm ve onun şal i ova: ik Türk La'alarının hareketi gö- en katepeye bi m Tel giz İN Yerlüşebilmek: için bir isaret © | wpileceğini ümit ettiğini bunun | cevapta: pp ünkü muharebelerden ve | kuvvetlerinin karaya ihra- | a hâlin olan zaruri teahhür- dolayı düşmanım epeyce #dilmiş mevzilerine, kâfi rardım görmeden taar- vd Stmeğe emir vermek muvafık İmayacağı” bildirmişti. We bu mülâhaza ve münakşa Kayla Gl elik larına ancı leri hareket için, ilerlenecek «- ğin Türkler tarafından ancak h,* bir surette m bağlı, kaydüşartlı” yani 'amalak emirler vermişti... taraftan © başkumandan Diğer bii Fi, Sovlaya yolladığı Mira- zar (Sovla) ya gelmiş ve 8 m geçirmek için kolorduya gti, Çünkü irtibatstzlık yü- livaya vereceği emri vak- yetiştiremeyeceğine hükmet: | karar saat 3 te (Teke- | Gazi Hz. bir defada Çanakka. milletinin nasıl yendiler? B agustos ışas Kroxi: 3 Fakat şimdi göreceğiz ki daha evvel orayı bizim askerler işgal etmiş bulunuyorlardı.. Bizim tarafa gelince: Dün alışam Büyük Anafarta ve civarına gelmiş ve bugün taar- yuz emri alınış olan 16 met kolor dumuz dahi, maatteessüf 8 Ağus tosta taarruz edememişti. Bu kolordunun yedinci fırkası 7 Ağustosta 30 - 40 kilometre yü- rümüş, emrolunan yere ulaşmıştı... 12 inci fırkası ise daha uzakta olduğu için 50 - 60 kilometrelik bir yürüyüş yapmıştı... ios sabahı; yedinci i. Kolordu kumandanı, bu erari yapmak için evvelâ fırka kumandanlarını topladı. Maksadı kendilerine anlatmağa karar ver- mişti.. Neticede 7 inci fırkaya ta- arruz hedefi verilmiş ve fırkanın, kendini göstermeden, Büyük Ana fartaya hareketi emir olunmuştu. Kolordunun 12 inci fırkası da (Pınartepe) ve onun garbindeki (Mestanteps) hattına taarrız et- mek üzere hazırlık yapmak emri ni almıştı. Bunun üzerine fırka kumandan ları kıf'alarınm ancak yarısının ge lebildiğini, gelenlerin de yorgun ve bitkin olduklarını ve binaena- leyh bu taarruzu başaramayacak bir halde bulunduklarını ileri sür müşler, bu zaruret karşısında 16 mer kolordu kumandanı da taar- ruzu ertesi güne le taar- x için de icap eden ver işti. Taarruz 9 Ağustos sabahı fecirle beraber yapılacaktı. Ne garip tesadüftür ki (Ana- fartalar) mntakasmda: çıkan 9 uncu İngiliz kolordu ku- 'mandanı ile, buna karşı çıkmak vazifesini alan 16 ıcı Türk kolor dusu kumandanı, düşünce ve enerji itibarile hemen hemen biribirine şüyorlar. Fırka kumandanlarınn mütalealarını dini cendile Ti de o mütalealara iştirak ediyor lar., Bu su! ber ikisi de taar- ruz hakkında başkumandanların- dan aldıkları a açi apmıyorlar, (yarm) a biz a e Sebepleri ayni, düşün celeri ayni... Bunun neticesi şu olmuştu: Beşinci ordu kumandanı, bu ge cikmenin sebebini, tamamile 16 ıncı kolordu (Saros grupu) ku- mandanna yükleterek, kumanda» nı azil ve yerine 19 maa akim azimkâr kumandanı kaymal Mustafa Kemal Beyi (Gazi Haz- retleri) tayin eylemişti. Kimbilir, belki bununla beşin- ci ordu kumandanı, düşmanm muhtemel hareketleri içinde en doğrusunu vaktile sezip kendisine arzeden ve fakat dinletemeyen, 19 uncu fırka kumandanı, velev İş işten geçtikten sonra olsun, bir nevi takdir etmiş oluyordu!. 19 uncu fırka kumandanı kay- makam Mustafa Kemal B. (Gazi Hazretleri) 9 Ağustos saat 1 de, İ. Bir çok münakaşlar ve oya- alar ie mim e yani sabaha karşı (Anafartalar) | grupu kumandanlığını ele almış Konservelere Dikkat! Bu sıcaklarda hemen her ai- le toplu bir bir halde kır gezin- tileri yapıyor. Ağaçlar altında, sahillerde, çimenler üstünde sofralar kuruluyor. Şarkılar, şen kahkahalar yükseliyor. Kolaylık olsun diye çok kim seler, kır yemeklerini yollarmın üzerine tesadüf eden bakkallar dan tedarik ediyorlar. Bu me- yanda balık, et veya sebze kon- serveleri de alıyorlar. Tehlike her yerde hayatımı- | za ve sıhhatimize karşı pususu nu kurmuş, beklemektedir. Bu- nu hiç bir zaman unutmamak lâzımdır. En küçük bir ihtiyat. içinde geçen bir perişan edebilir. Onun için böyle sıcak zaman- larda yiyeceklerimize çok dik- kat etmeliyiz. Kırda yemek i- çin aldığınız konserveleri bü- yük bir dikkatle seçiniz. Çok eski veya fena şerait içinde ya- pılmış konservelerde bazan öl. dürücü, öldürmese bile kıvran- dırıcı bir zehir peyda olur. Be- zuk konservelerde azim mikdar da sem hâsıl eden mikroplar tü rer ve ürer. Bazan konserveler ihzar edilirken, kâfi derece ste rilize edilmemişse mikrop he- men yuvasını bulmuş demek- tir. Konserve kutuları kabarık ve şişkin duruyorsa, gaz hâsıl ediyor demektir. Bu şüpheli ku tunun muhleviyatını yememek Siyah kürkle garni mavi krep markenden bir rop daha iyidir. Eğer konserve ku- tularında çıkan etlerin üzerin. İde renkli veya siyahımsı leke- ler varsa, şüpheli bir koku çıka- rıyorsa sakınınız. Zehirlenmek- tense, beş on kuruş feda etmek ; | daha iyidir. Konservelerde et pembe, ta- dı yerinde, yağları beyaz ol- mak lâzımdır. Sebzelerde küf varsa, yahut sebzeyi koyacağı. nız bakır kapta yeşil pas varsa sakınınız. Şunu da bilmek lâzımdır ki, uh! tı bütün şe kemmelen sterilize edilmiş ol- zünden zehirlenebilirsi Ya- ni kutuyu açtıktan sonra, kon- seveyi uzun bekletmemelidir. Konserveler, | bilhassa yazım İtam yenileceği zaman açılmak icap eder. Bilhassa konserve tenekesi ile bir tarafınızı kesmemeğe dikkat ediniz. Cünkü bu nevi yaralar toksinlerle yanyana bu İunduğu için, tehlikeli olabilir, Eğer bir tarafınız kesilirse, he İmen orasmı koterize ediniz. İ Böyle kır gezintilerinde yanı İmızda amçnyak ve: ahut tentir. idiot götürürseniz, hiç te gü aç olmazsınız. Belki de size mü- meki, sl dk Si İ| çantanm her iki tarafta birer || karıda olan küçük murabba ke- İ om kırmızı astar geçirilir. | sa bile, gene kendi hatâniz yü- | K Her evde aşağı yukarı eski- | miş ve bir kenarda kalmış ne- ler, neler yoktur. Ev kadını gü nn birinde bunların işe yara» | masını düşünür ve bunları at. | maz. Eski bir tecrübeye istinat ettiği için atmamakta haklı- dır. Çünkü bu eskileri karpıp ta | yeni yeni şeyler yapmak her za | man mümkündür. Meselâ ister | seniz, çanta yapalım. | Resimdeki çantaların üçü de | çuhadandır. Hepsi bir boyda ol | duğu için bir tanesini tarif ede lim. Birinci çanta siyah kadife dendir. 32 x 25 boyunda kesece ğiniz siyah kadifenin kenar di kiş payarr ayrıldıktan sonra, 30 x 23 kalır. 25 uzunluk olup 30 olan tarf her iki yüzün sayı- sıdır. Bir yüzün böyu 15 x 25 dir, Tabii kapak müstesna.. Ne tekim üçüncü çalanın ağzı fermuvarlı olduğundan yi iki taraf için 15 x 23 olarak iki parça kullanılmıştır. Birinci dört köşe vardır. Bunlardan yu narna iki santim eninde kırmı 71 bir kadife galon geçirilir ve biye ile tutturulur. | köşedeki murabba kenarı kırmı | renktedir. Keza çanta | nın ağzma kırmızıdan gene iki santim eninde bir kenar ya; Çantanın ortasındaki par. mızı kadifedir. Çantanın İkinci çanta birinciden daha | güzeli ve fantazidir. Bü. yijk bir yuvarlak beyaz çuha on müsavi parçaya ayrılır. Her parça kırmızı ve beyaz olarak İiye ile tutturulur. Yuvarlağın ortasına konan parça da kırmı zı çuhadır, İkincisi gibi üçüncü çanta da siyah çuhadandır. Kırmızı üzerine konmuş üç beyaz yuvar lak gri parça üzerine birer kır. mızı yuvarlak çuha daha kon. muştur. Astarı kırmızı veya gri dir. Değişiklik yok Ali Bey Veli Beye köprüde rast geldi: — Maşallah, dedi; birkaç se nedir amma değiştiniz. Veli Bey şu cevabi verdi; vet endişesindeyim. Bunda de Hişiklik var mı? Ziyafet Veli Beyin arkadaşı Cemil B, üç defa evinde ziyafet verdi. Ve. li Beyi çağırmadı. Veli Bey karı. sına dedi ki : — Görüyorsun ya, zemane ar. i kadaşları nasılmış? Üç defa ziya. | fet veriyor da, bizi çağırmıyor. | Ben de onlara göstereceğim. Bir | fet vereceğim, kimseyi çağır | mayacağım. midenizde bir rahatsızlık hisse diyorsanız, sudan ve sütten baş ka bir şey içmeyiniz. Rahatsiz- | idir aörrlnerren hemen delines | koyacağınız kabın yarısına ka- : Reçelleri Yaz geçiyor, demektir. Şim diden kışm nasıl odunu, ki rü düşünmek icap ediyorsa, mi nasip bir zamanı da reçel hazır lamağa hasretmek lâzım geli- yor. Burada birkaç reçel reçete si yazıyoruz. Yalnız reçeli kay narken, berrak olmasını temin için sık sık köpüklerini alma! dır. Kaba konduğu zaman cak sıcak kapamamalı. Soğu- duktan sonra iyice kapatmalı. Parafinle kapatmak eniyiu- suldür. Çilek reçeli — Çileğin iyisin den intihap etmeli. İyi bir re- çel için meyvenin de iyisinden intihap etmek şarttır. Tabii saplarını ayıklamalı. Sapları a- yıklarken meyveyi ezmemeğe dikkat etmeli. Ne kadar çilek aldmızsa, ayni siklette kristal şeker tartarsınız. Şekeri az su- da eritiniz. (kilo başına bir bar- dak su) ateşte kaynatmız. On- dan sonra meyveyi içine boşal- tmız, İri kabarcıklarile beş da- kika ateşte bırakınız. Sonra de- likli kepçe ile çilekleri çıkarıp dar doldurunuz. Sonra şurubu tekrar atşe koyunuz. Tâ ki iri kabarcıklar ufalsın. Ve sonra şurubu çileklerin üzerine boşal Çileklerin dipte kalmama #ı için hafifçe karıştırınız. Havuç reçeli: — Küçük ta- ze havuçlarla iyi bir reçel ya- parsınız. Kabuklarını rendeleyi i z retlerde bilhassa daha ziyade İğ Rengârenk lâlelerle em- orime siyah krep döşin- den güzle bir rop niz. Kaba kaba doğrayınız. Ay ni <iklette kristal şeker alınız. Bu reçel için toprak tencere lâ zımdır, Bu tencereye bir sıra şe ker, bir sıra havuç koyar ve 24, saat bırakırsınız. Ondan sonra | az bir su ilâve ederek hafif ateş | te pişirirsiniz. ! Halvac: kabağından yaçalı— Kabağı dilim dilim kesersiniz, çekirdeğini ayırırsınız, yıkarsı- nız, Sikletinin yarısı kadar kris tal şeker alırsınız. Altı kilo ka- bak için on kilo şeker. Bir ka- - İdeh beyaz şarabı şekerle bera ber tencereye dökersiniz ve şe- keri eritirsiniz. Bundan sonra lâve edersiniz. Sık uk Karıştermek sürdtlle iki saat | ateş üzerinde bırakırsınız. Bun | dan sonra kabukları soyulmuş, | çekirdekleri alınmış üç limon | daha ilâve eder ve bir saat da- | ha ateşte bırakırsınız. Li yerine portakal da konal Alâmet Genç Vedat dalgın dalgm gi: diyordu. Doitu İrfan rastladı: — Ne o Vedat? Gözün dünya- yı görmüyor. Âşık mısın ,nesin? Bini çıkardı, dudağını kuvvetle sil sitte,, Sinemanın “Evamiri si var Yıldız olmak için bir artistte ne vasıflar olmak lâzım? İngilterenin en büyük Prod cer'lerinden €. B, Cochran bir nema yıldızı için, ne gibi evsaf zım geldiği hakkındı meşgule'erinden biri de bu baş ar tistlik, daha doğrusu nasıl baş ar- tist olmak meselesidir. Milyonlar- ca kadm belki bu gün böyle bir baş artist olmak hülyasındadırlar. Halkım arasmda kaybolmuş meçhul bir aktristin, bi i len bire bir sinema veyahut ti yıldızı yapan i ğı için, hattâ o ğe mağa karar verdiğini Bazıları buna inanmaz uki ben işin içinde oldu- için, söyleyeyim ki, hakikat bu merkezdedir. Kaç defa bir pro ducer, yüzlerce artist arasından, şahsiyeti piyesin muvafakıyetine bir garanti teşkil edecek yıldız bu lamdaı kalıyor ve bizarure mü- vaffakıyetsiz bir piyes oynamak- tansa, piyesten vazgeçiyor. Bence, bir sinema yıldızının başlıca altı vasfı olmak lâzımdır: lâl ” diye tavsif edilen şeydir. İlâ wwılcım, öyle gayretle ve ça- ışmakla elde edilemeyecek gayri kabili tarif bir şeydir. Bazı defa bu, uzun seneler bir artistin benli inde uyur. Bizzat arti teferrüattan bir şey, meselâ telâf. fozda hafif bir bozukluk, mevcut kabiliyetinin tecelli yi hiç bırakmamaları ve yorulma maları lâzemdır. Seb, inları aşan bir fazilettir. Üçüncü şart, artistin şahsında mündemiçtir. Hakiki bir yıldız bir hoşa giden tarafı var amma nere- lu- | gi metici İ börlkte kendisini tatmin ederse, nihayet artist artık yerinde sayar ve sonra hüsufa olmak ne kadar mak ondan daha #önüp gitmek bahasına mütemadi yen mücadele etmek mecburiyeti vardır. Altıncı ve son şart ta, sahne ba etmektir. Bu da kolay değildir. Bu intıbakın tam olup olmadığı, hep oynanıldığı zaman daha zi yade belli olur. İster i müşterek oyunla, >. ” det ve insicamı zmamak ve ayrıca da kendi kcuv vetine ve şa in halel getirmemelidir. " Bir aktrisin yıldız olması için, ben bu altı şartı kâfi görüyorum. — tanesi eksik olursa, kâfi değil ir. Yedinci bir şart daha koyan- lar var. Şahsi cazibe. Fakat teo- rübeme göre, yukarıdaki altı şar tı hair bir kadında, bu yedincisi bizatihi mevcuttur. vasfı haiz olduklarmı hissederiz. Bütün propaganda ve reklâmlara rağmen, halkı sürükleyemeyen ar tist, artist doğmamış demektir. TMZAN “Sür'at m biri İzmirliye i ki; — Burada apartımanlar öy le çabuk © yapılıyor ki, bugün ıt üzerinde plânını görüyor sunuz.. Bir ay sonra gir de oturabiliyorsunuz. İzmirli şu cevabı verdi ; — Bizde işler daha seri gi- diyor. Oturacağım apartıma- nın daha inşasına başlanır baş, lanmaz, benden altı aylığı pe şin aldılar. İş adamına göre İş adamlarımızdan “- birine sormuşlar: “cin sidir?” di inde bir su- man yıldız olamaz. En güzel me- siyetler göze ve kulağa hoş gide- bilir. Halkı eğlendirebilir. Fakat halkı sürükleyemez. Kat'i muvaf- me temin eden yegâne şey, Çünkü artist diğer bir çol figüranlarn içine girdiği zaman, aralarında kaybolmamalıdır. Sah- ve ne kadar kalabalık olsa, artist | gJanet Chandler | gene sanki ön plânda imiş gibi, se yirciyi meşgul etmelidir. Beşinci şart, mutlaka mevcudi yeti zaruri bir şarttır. Artist elde — En seversiniz? — Don Oichotte'u! — Sebep? — Çünkü bu roman insan- lara çok faydalı bir ders veri- yor? — Allah, allah! Ne ders? — Yani hayatta muvaffak olmak için ne Don Oichotte, ne de Sancho Panca olmamak lâzım. m Seyrisefain vapurlarından bi ri Mısırdan gelirken, tayfa Ah met İskenderiye'de ucuz elden bir papagan satın almıştı. Va- purda papaganı helâya yakın bir yere astı, İstanbula gelince, yolcular. dan Nadide hanım © isminde genç bir kadın papaganı gördü beğendi ve Ahmetten yirmi lira ya satın aldı. Bir sabah Nadide ( hanım henüz yatağında idi. Odasının kapısına vuruldu. Papagan ka pıya vurulduğunu işitince he- men bağırdı: — İnsan var. Şöhret Günü geçmiş bir edip bir gün dostları ile konuşurken de miş kiz E zl bişaktan biç anlama dığımın elli sene sonra farkına vardım. Herkes şaşırmış.. İçlerinden biri muhterizane sormuş: — Peki, farkına vardığınız zaman ne yaptınız? gel öp yapacak ok hangi o romanı gibi

Bu sayıdan diğer sayfalar: