29 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

29 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dönüşü Yukarda Stokholm'den bir manzara, aşağıda Greta'nın en yeni resimlerinden, sağda Greta'nın vapurda alınmış resimlerinden. Greta Garbo şimdi İsveçte bulunuyor, Amerikadan kimse- Ye haber vermeden gizlice kaç- | tığı için. gene bir çok rivayetle *€ yol açtı, Kimisi hasta anne- ! Sini görmeğe gittiğini ve üç se- nelik yeni bir konturat yaptığı “<ivavdet edeceğini söylüyor. imi zengin bir İsveçlinin Hol- | İyvood'da geçen sene kendisini Ziyarete gelen oğlu ile evlene | <e yylüyor. Kimi bir daha .a dönmeyerek Avru- Panın büyük şehirlerinde sahne Ye çıkacağını söylüyor. Haki- kat nerede, kimsenin bildiği Yok! Mübarek Greta da bir şey *öylemiyor ki.. Bu kadın neden ir şey söylemez, niçin gazete- ilerle arası bu kadar iyi değil- | dir?, İlk defa Hollyvood'a gitti | zaman, gazetecilerden fena- | görmüş, O Amerikalı gaze- tecileri Avrupa gazetecileri gi- bi sanmış, n Onlar geniş muhayyelelerinden, derin bir uyudan kova kova su” çeker | gibi, her gün sütün sütun yazı lar, Ertesi gün Greta ga- #stelerde birde ne okusun? Aman Allah.. O günden itiba- Kiel kendi arasına | #eçilmez bir duvar örmüş., Av- | japalı bir gazeteciye şöyle söy | iyor: « — İnsan her şeyi düşü | pebilir ve kimse tahayyülden | kendisini menedemez. Galiba | içi fahayyüle iyi bir mevzu akil ediyorum, Yalnız daima &i” şeyden bahsediyorlar. Ben 1, rarengiz» bir kadınmışım. gi tutulduğum nokta da bur kadı; Halbuki ben alelide bir k im, Fakat ötekilerin mu- meyelesi geniş.. Bu da onların | gi. Saatlerce kapımın ö- | giye dolaşmak belki hoşlarına | İ zannediyorlar ki | Mak edimi esrar içinde bırak | ki gtan zevk alıyorum, Halbu- ki hakikatte ben onların mu- N, e söyleyeyim? ise bi eyim? Ben de diğer kadınlar gibi bir kadı. Greta memleketini selâmlayor nım, Yalnız şu farkla ki mese- | mem, Çünkü o kadar az sinema lâ köşe başındaki sütçü kadın. size herhangi bir mesele hak- kında fikirler verir, tasavvurlar söyler, mütalealar yürütür. Ben de bunlardan bir tanesi olmadı ğı için ne fikir verebilirim, ne mütalea yürütebilirim. Başkale rmı dinlemek ve bana ait olan şeyi kendimde saklamak daha iyi.. Zaten dünyada yalnız de- ğilmiyiz? Ve şu hayatı rahat ve âsude geçirmek daha iyi değil mi? Hollywood'da ben bir ame- le kızım, pek yorucu işim var. İşten kaçmıyorum. Sinemayı se ver miyim, sevmez miyim. bil- ya giderim ki.. Sevdiğim şey i- şimdir. Bir senaryo ister kötü, | f ister iyi olsun. bana lâzım olan bana verilen rolde temsil edece ğim şahsiyetin gizli taraflarını bulup yaratmaktır . Eğer ak- tris olmasaydım, galiba piyes ve roman muharriri olacaktım. Belki de aldanıyorum. Bugün aktı Bu şerait altında işi- i 'dikten sonra Hollyvo- hayat ile nasıl meşgul olabilirin. Stüdyodan yorgun argın çıktığım zaman, gidip bir banyo ve temiz hava almak ve uyumaktan başka bir şey dü- Greta Garbo'nun memleketine | Yazın de esrarengiz bir şey oldu | göre ortada nesır var, ne bir şey! A it | ! İ jere edilmiş salonlarda tatlı bir İ lonun sıcak ve pis havası başka İ hava idhar edilmekte ve o nls- bette Serin sinema Başka büyük şehirlerde. Ya- zın en sicak günlerinde pek çok kimseler sinemaya gitmekten zevkalırlar, Bu, ayni zamanda film seyretmekle . beraber, bir az da serinlemek içindir. Bizim sinemalar “refrijere” edilmedik | leri için, maazallah Yazın insan sıcaktan boğulur, Halbuki refri serinlik vardır. Nasıl serinletiyorlar? Her köşeye birer vantilâtör koya- rak mı? Hayır! Koltukların altına birer kalıp buz yerleşti- rerek mi? Hayır! Sinemanın alt kat höceresin de veya arka tarafta bir yerde ayrı bir motör işlemektedir. Bu rada ayrı ayrı hava boruları da görürsünüz. Motör bir vantilâ- törü tahrik etmektedir. Ve bu il dan aldığı ha- vayı salona göndermektedir. Diyeceksiniz ki, dışarıda dere- ei hararet otuz.. Şu halde otuz derecei hararette bir hava salo il , Orasını serinletir mi ! Halbuki çatı boyla rmdan alınan bu haya bir çok tüplerden geçince serinlemekte dir, Nihayet hava bir odadan geçirilmekte ve burada tozları" nı bırakmaktadır. #kir-* ' geldiği zaman, orada soğuk su damlalarının dadan salona geçtizi zsman recsi hararet üç. dördü geçme- mektedir. Bu derecei hararet | te seyircilerin serinlemesine kâ | fi geliyor. Şuna dikkat . edilmiştir ki, yazım hararetleri beş derece bir odadan diğer bir yere gidilse, insan âdeta üşür. Bu su retle sinemalarda da dışarının havası alınmakta, ye kandıktan sonra" salona salrre- rilmektedir. Bir taraftan da sa- aspiratörlerle dışarıya alınmak r insanım saatte dört bu çuk metre mikâbı havaya ihti- yacı olduğuna göre, meselâ 410 kişilik bir sinemada o nisbette tenefftis edilmiş ha zm salonu serinletiyor. değil mi? kışın da ısıtıyor. Bu defa hava soğuk su damlalarından geçirilmiyor, buna mukabil ma zotla teshin edilmiş bir furm- dan geçiriliyor ve gene aynl va sıtalarla salona gönderiliyor. ünmüyorum,yaz tatillerinde bi evimden bir yere çıkmam. Eskiden bu hareketimi, kibir ve gururuma verirlerdi. Güya baş ka yerlere gitmeğe tenezzül et miyormuşum, Fakat şimdi öyle söylemiyorlar. Söyleyenler var sa beni tanımayanlardır. Benim Holiyvood'da pek çok dostum vardır, — Fakat bir kadının sevmek ihtiyacı da yok mudur? Aşk? | — Bunun içinde pek çok sey bilmiyorum. Belki filmle- rimdeki aşklarımdan bahsedi- yorsunuz. Ben psikoloğ değilim Onun için kalbimin hâletlerin. den de söyleyemem. Eğer ben Greta Garbo olmasaydım, bah- sederim ki bu sual sizi o kadar alâkadar etmeyecekti. Aşk? ha yatta ondan başka şeyler var. Bir erkek ile bir kadın sırf aşk. la meşgul olurlarsa, onlardan nefret edersiniz, Bu sözlerimle ben aşkı hiçe saymak istemiyo rum, Bilâkis infilâk ettiği za. man, çok kuvvetli bir şey.. Tat lw açı, kaba, e mes'ut; kullanırım. Çi büyüktürler. Meselâ : Aşk! — Filmlerinizden en iyisi hangisidir? En iyisi mi? Bilmem. Bel. i Fakat soğuk kanlı- lip bittikten son- i oraya rapteden hiç bir bağ kalmıyor. Beni tah rik eden, hoşuma giden yenilik tir, yeni yapacağım şeydir. Yap tıkta sonra artık unutuyorum. | o — Otomobile ve değişikliğe 7 di Yıldızlar yaz tatillerini nerede ve nasıl geçiriyorlar? Solda yukarda: Otomobil çılgınlarından Alice Ro- berte, sağda Henry Garat plâjda, aşağıda solda Lil Dagover kamışlar arasın- da, sağda France Dee Çok kimselere öyle görünür. Sinema artistlerinin yaz tatille rine ne ihtiyaçları var. derler. Bütün sene ömürleri eğlence i- sinde geçiyor. Halbuki bu suali bir de sine ma artistine sorarsanız, a- ğınız cevap bambaşka, , — Nasıl eğlence içinde geçi- yor? diye bağırırlar, Stüdyoda çalıştığımız zaman, sıcaktan bu nalıyoruz, Kazara bir filmin ha rici manzaralarını çevirmek i- in bir tarafa gitsek, rejisör mu itin güzelliğinden istifademi- ze ne zaman, ne de mekân bı- rakır, Sabahleyin güneşle bera ber kalkarız. Hattâ vakit kay- betmemek için, saatte 90 kilo. metre sür'atle giden bir otomo bilde makyajlarımızı yaparız. Meselâ manzarası gayet güzel bir yere geldik, değil mi. Etra- fımıza bakmı vakit kalmaz. Ayni sahneyi, rejisör beğenme di diye, beş altı defa tekrar ede riz. Sonra gene ayni sür'atle şehre avdet ederiz. Ertesi gün ayni vaziyet.. Bu mu eğlence?. Onun içindir ki bütün faniler gibi, sinema artistleride yaz geldiği zaman, rahata ve sükü- ta kavuşmak isterler. Güzel vücutlarmı şöyle güne şin altında bırakmak, beğendik İeri bir yerde temiz ve geniş ha vayı ciğerlerinin bütün kuvve- tile teneffüs etmek isterler. Haklarıdır. Gene öyle iken bu sene de bir çokları. bazı filmleri bitirmek icap ettiği için vaktinde tatil is tirahatine çekilememişlerdir. Meselâ, sinema yıldızları i- çinde, ayni zamanda moda kra liçesi olarak tanınan Suzy Ver- mon şöyle der: — Bizim için tatil günlerinin mevsimi yok. Bazı teşrinisani- de, bazı könunusanide tatil al- dığımız zamanlar olur. Bereket versin, bu sene mayısta aldım. Şu var ki, yaz tatillerinden artistler en ziyade denizden isti fade etmek istiyorlar. Kendile- rine göre ibda ettikleri pijama larla plâjda dolaşmak için, Fransız artistleri için bir Gina Manis var ki, denizden ziyade kırı sever, Fakat o da kırda köy W kıyafetine girer, köpekleri, tavukları, tavşanları ile meşgul olur. Marie Beli altında otomo bil bütün Fransa yollarını dola şir, durur, Der ki: Kimi denizden hoşlanıyor, ki bayılırım, Tetilimi nerede geçi receğimi söyleyemem. Üç gün burada, beş gün orada. Marie Glory bu sene yaz ta- ülini stüdyoda geçiriyor. “Kol lej güzeli” diye bir film çeviri- yor, Florelle'e göre de yaz tatili | böyle! I —bParisle Berlin arasında trende geçiriyorum, Yani Paris stüdyoları ile Ufa stüdyoları a- | rasında mekik dokuyorum, Henry Garat, Berlindeki son filmini ikmal ettikten sonra, karısı Betty Rowe ile birlikte Juon Les Pins'e gitti Jean Dehelly bir kır köşesinde resim yapmakla meşgul. Hep Fransız artistlerinden öatısediyoruz, değil mi? O hal de komiklere gelelim. Bunlar. da amma talisiz adamlarmış. Raimu Marsilyada Fanny ismin | de bir film çeviriyor. Lefevre Paris stüdyolarında meşgul. İ Michel Simon da Epinay stüd- yolarında.. Hollyvood'daki yıldızlar da İ kırdan ve denizden mükemme- İ len istifade ediyorlar. Sinema şehirlerine son senelerde deniz den ziyade kıra doğru bir iptilâ başladı. Bu hareketi idare eden Le- wis Stone'dur. Bütün muhave- relerinde dağın. bayırın, çiftli. ğin güzelliğinden bahseder. kü kendisinin San Fernan- vadisinde büyük bir çiftliği vardır. Wallace Berry büsbütün başka.. O, bulmuş, bulmuş, Ka liforniya ile Nevada hükümeti arasındaki bir gölde bir adacık bulmuş ve bu adacığı satm al. mış, Tatilini orada geçiriyor. Galiba en akıllıları o. Çünkü bu adada hem balığa çıkıyor, hem plâja giriyor. Hem çiçek, tavşan, tavuk ve saire yetiştiri yor. Hem de rençberlik yapı- yor. Buğday ekiyor, çavdar eki yor, kavun, karpuz. Sonra Wallace Berry iyi bir tayyarecidir. Adacığında bir tayyare karargâhı yapmıştır. Canı bir yere mi gitmek istiyor, mi de kırdan.. , ; hop tayyareye! Ha, sonra ada- İda avlanmak ta mümkündür. Reğinald Denny'nin de bir | dağ yamacında çiftliği vardır. O da tayyaresi ile çiftliğine gi der gelir. Denny'nin asıl hoşu- na gden şey at yetiştirmektir. Bu çiftliği de onun için satın almıştır. Rejisörlerden Van Dycke meyveli ağaçları, çiçekleri ve sebze yetiştirmeği sever. Kali- forniyada bir çiftliği vardır. Iş haricinde hemen oracıkta nefes alır. Yeni jon promiyelerden John Miljean bir çiçek mütehas #ısı olarak tanınmıştır. Her çi- geğin her nev'ini tetkik etmiş- tir, Bahçesinde bizzat yetiştirdi ği öyle nadr çiçekler vardır ki, değme çiçek sergilerinde bulun maz, Marie Dressler geçenlerde | Hollivood'un kibar mahallesi / olan Beverly Hills'de, değil yal nız Hollyvood'un bütün Kali- forniyanm en güzel kâşanesini | satın aldı, Meşhur emniyet us- turası kralı Jiletin malikânesini İl aldı. Miss Dressler burasını kâ şanesinden ziyade, bahçelerini beğendiği için almıştır. O ne geniş bahçeler, o ne nadir ağaç lar.. Bu aktris te bu bahçede | çiçeklerinin neşvünemasını ta- kip etmekten zevkalıyor. Ramon Novarro da kırı s6 angaje edilmişlerdir. * Romada hali hazırda 450 snema salonu vardır. Bu salon- larda 160,000 koltuk bulun- maktadır. Yani yüz kişiye on koltuk düşüyor. * İsveçte çıkan bir mecmu- anın açtığı ankette en sevimli sinema artisti olmak üzere Lilian Harvey en fazla rey al- mişter, * Nörma Talmadge'in koca sından ayrılacağına dair son za manlarda çıkan rivayeti tekzip etmiştir. * Hırsızlar Frances Dee'nin evine girmişler ve bazı mücey- herlerini çalmışlardır. * Natalie Talmedge ile Bus- ter Keaton O boşanmışlardır. Buster her ay 7000 frank nafa- ka verecektir, Çocukları annesi almıştır. * Bebes Daniels olimpiyat- larda eskrim | incisi gelene Ru- dolph Valentino'ya ait bir kı- linç hediye etmiştir. * Şarlonun boşadığı Lita Grey Fox film hesabına çalışa- caktır, * Kirpikleri yirmi beş mili- metre kadar uzun olan Jean Harlow her akşam bildiğimiz vazelin istimalini tavsiye et- mektedir. * Esther Ralston İngiltere- de üç film çevirecektir. 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: