30 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

30 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet 30 AĞUSTOS 1937 İdarchane: Ankara caddesi, 100 Ne, Telgraf ndresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için (Mi s— u— 2— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me- #'uliyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeyilleöy askeri rasat merkezin. FELEKTEN Seyahat mektupları. Kavun Vichy, 28 ağustos 988 Vichy'de en çok rağbet gö” res şey ne olduğunu saorak st- tim... Beş on gündür de tetkik ettim. Bu rağbet gören şey ne güzel kadın, ne güzel erkek İbilâ ihtiyar aklıma Daver Bey geliyor) ne elmas, ne antika iü deye reğbet var: artist diğeri kavun. layor... Resim sergisi adam al. mıyor.. . Kavuna gelince; vektile bi- kokulu yerli (o kavunları vardı İşte onların on. on iki santi; kutrunda olanları | bizim para ile yarım liraya. Oteller de bu mu bir lüks diye birer di- lim. birer dilim veriyor.. Hem de yemeklerden evvel, Düşün- düm... Bizim memleketten bu- raya artist (o getirmeye imkân yok!., Neden imkân yok burası nı bilmem sorar mısınız? Hani yeni vali, topçu kuman danma sormu: — Neden ben şehre girerken top atmadın? . iç sebebi var evvelen barut yoktu. Ve üst tarafını v memiş... Kavuna gelince; bizde deni- ze döküyorlar, hem de ne ka- van! Buradakiler gibi ileza ke- lek şeyler değil... Binaenaleyh hiç değilse sokaklarda sefil ser gerdan yatan kavunlarımızdan efendim! ei dinle- M İiyet'in Edebi Romanı : 78 Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigse roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ mümanest gösteriyor. Hep bu mucizeler onun ( haksızlığını imaen bizim lehimize vukubu- luyor... Bu inadında devam e derse görürsünüz daha neler olacak. “Evvelâ onun kavuğunu papuç gibi ayağına geçirecek- ler Some çatmmı başıma Kaynana — Sus evlâdım rab luk çocuğa yazık değil mi? Sizin hüdda- mınız damadımın o nefesinden > kuvvetli geldi, Sarığın kutsiye- > böyle sahibini çarpar, Rabbim affetsin damadım ! ğime nazaran kavun olarak ge bakan bulunurdu. | ». | hiç tetkikat yaptınız mı len gürültüler: LA i rültü: bir kısmının buraya gönderil- mesine çare bulsak.. Hulüsa ediyorum. Vichy'de rağbet görmek için ya artist ol malı. ya kavun!. yeceksiniz ki: “.— Yine felek. kimine ka- vun yediriyor, kimine kelek. Değil!... Ben kıyası nefsediyo- rum., Artist olarak gelmeyece- leydim dah, olur. yüzüme Gürültü hakkında bilmem zetelerde çalışanların bu husu: ta biraz melekesi vardır: Vi chy'de oturduğum otel hi manzarası itibarile pek sakin bir oteldir, görünce dersiniz ki: — İşte sekiz, on saat delik- siz uyunacak bir yer!., Fakat içine girdikten sonra daima olduğu gibi zevahire ka- pılarak aldandığınızı görürsü- nüz.. Bizim otelde üç nevi gü- rültü vardır: 1 — Canlı membalardan ge- Bahçede çocukların gü- B — Sokakta (giden geniş nallı beygirlerin asfaltta çıkar- dığı gürültü, | — O da koraşunuzun hor- laması, D — Sokakta veya civar bah çelerde komşuların geç vakte kadar süren münakaşa ve kah- kahaları.. E — Koridorlarda gezinen: | lerin gürültüleri. 2 — Makine ve alât ve ce- madattan çıkan gürültüler: A — Otomobil, motosiklet... | B — Kilise çanları... C — Musluklar (o ve delikli taşlarla helâ su depolarının ses | leri. İ C — Yağmur tıpırtıları . Şimdi bu kadar gürültü d Vichy'de nasıl başımı dinle- imi artık tahmin edebilirsi. niz... Bugün buna bir de İstan- buldan gelen bizim gazetelerin gürültüsü inzimam eti mayın süküneti! ... İstanbul gazetelerine naza- ran Karagöz diye bir adamm | yaşamış olup olmadığı hakkın- da Bursadan çıkan bir müna- | kaşa tarihçilere de sirayet et- miş... Evvelâ hangi bahsediyoruz. Se dır. Ve aşağı yukarı Haciyvadı | mızı bulunca hepimiz Karagöz oluruz. Karagöz yaşamış mıdır?.. Hakikaten yaşamış olsa da Ka ragöz zihniyette dobra “dobra görüşen, basit. hileye hud'aya | aklı ermeyen tok sözlü ada: lar yaşamaz. sürünürler... A: Haciyvat; şayanı tetkiktir... Müstehzi, mi i ve mütabas- bıs... Haciyvatlar da her devir- de vardır ve asıl onlar yaşarlar. Şimdi ister maddi, ister mane- vi bir varlığı olsun,şu biça- re Karagözü hırpalamakta ma- na var mı? Haciyvada dokun- salar ya!.. FELEK kadar hayret verici şeyler boşuna olmaz.. Ne yaparsınız. Kul günahsız olur mu? Bahu- sus böyle zamanda... Geçinme dünyası bu. . Kocakarı birden bire Şeha- meti göstererek: — Bu güzel kıza ne olmuş. Benzi sararmış, gözleri kapan- köpürüyor. yan eden gayritabii şeylerin verdiği şaşkınlıkla Şehametin baygınlığına dikkatten kalmış iydil, Kadının bu ihtarı üzerine küçük şişeyi koklata- rak kızın damarlarını hafif oğ- maya başladılar... Bir taraftan da Orhan sevgilisinin kulağma en tatlı sesile: orkma Şehametçiğim.. | Korkma... gittiler.. gittiler. Diyordu. İ den geçi | : | Askeri bahisler | e | Türkün Bü ük Zaferi - 10 uncu yıldönümü münasebetile - 30 Ağustos Baş kumandan imeydan muharebesi 29-30 Ağustos gecesi , sabaha karşı, ordularımız, dün aldıkları İ emre uygun olarak düşmanı her taraftan kuşatmağa ve kuşatma çemberinin ucunu birleştirme- ğe, elverişli bir (duruş) almış bu- lunuyorlardı.. Afyon Karahisardaki Başku- mandanlık ve garp cephesi karar gihma gece yarısından sonra ge- İ len haberlerden çıkarılan bu son duruşu, garp cephesi harekât şu besi müdürü Tevfik Bey harita ü- zerine geçirmişti. Hepimiz sevinç içindeydik. Tevfik Bey bunu derhal İsmet Paşaya götürdü.. İsmet Paşa bu- Du görünce, hemen başkumanda- na götürülmesini Tevfik Beye e- mir buyurdular. Gazi Hazretleri, e İsmet Paşaları yanı na çağırdı, bu üç baş, plânlarınn, ve bu plânların tahakkuku için verdikleri emirlerin, aldıkları ter- tiplerin e andeki son neticesini İ harita üzerinde bir kere daha gö iler.. Ve şu kararı ver- dileri “Bugün akşama kadar beheme hal düşman ordusu hor taraftan tılarak yok edilecek.” ED başkumandanm- at 6,30 da kânı harp zabiti ile ordularına yol ladı.. Fakat, Gazi Hazretleri, yalnız bu kararı verip icap emirle- ri yollamayı kâfi bulmadı. O deki vaziyet o kadar ehemmiyet- li ve kıymetli idi ki, hazırlanan imha meydan muharebesinde mu vaffakıyet için, verilen karar ve yollanan emirlerin neye mal olur dan tıpa tıp yapılması lâzımdı. fak bir gecikme, küçük bir gev- şeklik, düşmanın herhangi bir yer den, çemberimizden sıyrılmasma sebep olabilirdi.. Buna asla mey- dan bırakmamak icap ediyordu... Bu sebeple Başkumandan Gazi Hazretleri, şu kararı da verdiler: A — Erkâns harbiyei umumiye reisi Fevzi Paşa Hazretleri, şimal den düşmanı kavramakta olan 2 inci orduya gidecek ve bu ordu- lerdi? Bunu ne şeyh anla di.. Ne de kaynanası, Hakikat- te Orhanla Dilâver de bu bü- yük sırrın cahili idiler... Şeyh O hayretten hayrete düştükten sonra aklını başına toplamak © lüzümile bu tabiri muhal rüyadan çıkmak için et- rafına bakındı. Karşısında üç çehre gördü. Bunlar çocuk denecek kadar üç genç- ti. Cilvelenen akıl almaz gara- ibin hayıra yorulacak bir ta- rafı yoktu. Bu harikaları mü- esirleri karşısındaki üç (taze kafa mıydı? Ne olursa olsun maneviyat rez kendi yap- tığı büyücü hokkabazlıklarına galip gelen bu çocuklarda mu cizevi bir kuvvet vardı., Battal Zade bu sırra ermek (içinbu gençlere çırak kaydolmak eme line düştü. Ve önlerinde istir- hamkâr bir hürmetle dize gele- rek: — Beni manen, maddeten her cihetle yendiniz... Çıraklığı nıza dihalet ediyorum.. İnayet allahtan, medet sizden... dedi.. Dilâver hakikaten istedikle- ri zaman bu harikaları ika kuv- vetine malik | bulunuyorlarmış Bun verilen karara göre (sevk ve idare) edilmesini temin edecekti.. B — Gazi Hazretleri de düş mana asıl yümruğu conuptan ve garpten vurmakta olan 1 inci or- dunun yanma gidecekler, o ordu Bun harekâtını oradan bizzat ide- re buyurucaklardı. C — Garp cephesi kumandanı İsmet Paşa da, (Afyon) de kala- rak her ilki ordunun harekâtını, tonzim ve idarede devam buyura caklardı. Bu karar verilir veri- mez, Cazi ve Fevzi Pa oto- mobilleri» ve maiyetlerile hare- ket eylediler.. Gazi Başkumandan, sant 9 da, Akçoşehirdeki birinci ordu karar gâhma vardılar. Ordu kumanda- nma, Afyonda verdikleri kararı, ve ordunun yapacağı vazi lattılar. “Şimdi Kemale! Paşaya söyleyiniz: IV inci kolor- du, tekmil fırkaları ile ve çabuk düşmanı kuşatsın. Ve kat'i netice alsn.. Ve düşman ordusu beheme bal yok edilmelidir.” emrini ver- diler... gâhma getirilen ve içlerinde bir erkânı harp zabiti de bulunan esirlerden, öğrendik ki, Türk ordu kuşatma çemberi Yunan ordusu fesini gören birinci Yunan kolor- dusu kumandanı Ceneral (Triko- pis) ile İl inci Yunan kolordusu kumandanı Ceneral (Diyenis) te bulunuyor... Bu haber kendisine arzedilen Gazi Başkumandan, derhal birin- ci ordu kumandanına daha evvel verdiği emre, şu ikinci emri de ilk “Hemen Kemalettin Sami Paşa ya benim tarafımdan söyleyiniz, bizzat Ceneral (Trikopis) ile be- raber bütün düşman ceneral ve ku mandanlarmı behemahal esir et- sini” : .. Gazi Hazretleri, bu emirleri verdikten sonra, daha fazla birin ci ordu karargâhında kalmayı mü nasip bulmadılar, imha meydan mu i, daha yakından idare gâhma hareket ettiler; Kemalet- tin Sami Paşanın “tarassut yeri” ne giderek dürbin ile ordumuzun ini nerede gö- rürse orada tecelli (o eder... Bu kuvveti hakkın gayri cihete sar fedenler cezalarını — bulurlar. Binaen bu huddama ermek için büyük bir hüsnü niyetle daha çok vakit müritlikte bulunarak vicdanmızı tasfiye etmelisiniz. h secdelere vararak: — Elbette efendim. daima şeklinde telâkki ile ifaya uğra- şacağım.. — Bu ciheti sonra konuşu fuz. Şimdi bu izdivacı | tacilen valide hanımları iknaa çalışa caksımız. . — Eceriniz başım üzerine.. Bu akdı da'olmuş bitmiş bili- niz.. Ve kulunuzu ihmal etme yümiz — Akit evvelâ, vadimizi ifa sonra. — Hay hay efendim her em 40 Esrarı intac eden facia Şeyh izdivaç lehine anne- i kandırmağa muvaffak ol- lüşmana salışımı gözlemeğe başla lar. Bu andeki vaziyet, tefriki çok güç, çok gergin ve çok kritik bir inci fırkaları şimalden; Jinci ordumuzun, IV inci kolor kumandasındaki 11, 12, 5, 3, ve 23 üncü fırkaları da cenuptan ve garpten çevirip iki ucunu biribiri- ne yaklaştırdıkları kuşatma çem- in içinde kalan asıl Yunan ordusu, bu çemberden kurtul için hakikaten cesaretle, zimle, çarpışıyordu.. Yuma neye mal olursa olsun, bu çember den kurtulmağa çalışıyor, şecaat- le vuruşuyorl larla devam ediyor, topça ateşlerimiz ardı arasi kesilmez, ibi bütün dağ ve # duruyor; şarapnellar gelmez şimşekler gibi de, yığılan insanlar, devrilen hay vanlar, berhava olan toplar, ora» koşan insan ve hayvan iye diğer taraftan, kahramanca saldırırken şe hit olan ve yarlanan bahadırları- mızın düşüşleri, onları gören arka layarak, onların intikamını #eilli kinlerine katarak düşmanı boj mak hırsile, saldırışları gözükü- yordu... Kıyameti andıran bu milli dra mın son perdesi karşısında, o bü- yük insan daha fazla yerinde du- ramad:, artık dürbinle değil, doğ rudan doğruya gözlerile görmek ihtiyacını duydular; harpte en bü yüğünden en küçüğüne kadar bü- tün kumandanların daha ileriye atılari askerlerine örnek olmak, zamanın geldiğini sezdiler; Saat 14 te, düşmanın yağdırdı Derviş Paşanın fırkası) tarassut yerine kadar sokuldular, bugün “Zafer Tepesi” adını verdiğimi © yerden, imha meydan muhar. besini idareye başladılar; oradan artık herşey dürbünsüz görülebi liyordu... Akşam yaklaşıyor, güneş batı" ya yaslanıyor, dereler gölgeleni yor, top, tüfek sesleri başka bir renk, başka bir mahiyet alıyordu. Hücum Emi Tam bu sralarda idi ki; o eş insan, bu denk: mey- İan muharebesi için, şu son hü- cum emrini verdiler; “Düşmanı gündüz gözü ile tamamile kuşata cakımız. Düşmanın tutunmakta lere süngü hücumu Behemahal bu tice alacaksınız. Bu- Bun için bütün kıt'alarımızın en büyük fedakârlıkla ilerlemeleri, ütün topçularımızın, gizlenmeğe lüzum görmeden, açığa çıkarak düşman mevzilerini sarsmaları İs cap eder,” dediler, .. Başkumandanlarından bu hü- cum emrini alan Türk ordusunun m daki kahramanlığını gör- Bunu anlatmak, haki- katen çok zordur. Olduğu gibi ta rif ise, hiç kabil değildir. Şu ka- dar ki bütün kuşatma çemberinin her yerinden; birden yıldırım gibi | bir velvels kopmuştu.. Sani den bir: dağlar | Yerilmış, ya bi | dağlar fakurms, dehçetli bir urul inde lâvlarmı kuşatma çem /İ Derin içinden ortaya doğru akıt | mağ başlamış gibiydi Türk askeri her taratlan hücuma kalkmıştı: son mevz'leri üzer'nde kümeler miş, oraları katıp eyi piyadelerimiz, süngül, mut, © ane kadar mevziinden #ıçrı man siperlerine kim daha evvel — Çocukların yıldızlarına ik bakışlarımda izdivaçları a- leyhine delâlet eder emmareler görmüştüm, Fakat sonraki nu cumi tetkikatımda bu akdin men'i daha büyük ( felâketleri mucip olacağını ve hattâ söyle meye dilim varmıyor. çok mü- elim ölümlere kadar sebebiyet vereceğini Levhü kalemde ay- nen okudum. İzdivaç aleyhin- deki feleki mahrurlarm hüd- dam He yenilmesi (| kabildir. Bu müşküle iktihamla çok uğ- raştım.. Ve bimennihil kerim muvaf fak oldum.. Bu işi benden iste- yiniz. Ve hiç gaygu üzere ol. Şeyhin bu teminatı üzerine iki aile arasında bir çok müza- kereler cereyan ettikten sonra Orhanla Şehametin akdine ka- rar vertldi.. Şimdi ortada en mü him keyfiyet kaldı. Şehame- tin hayatını hata ile izdivacını ve ara sıra gayri erin ala al mez hâdiseler cilvelendiren meş'um büyük sır meselesi Makineli tüfek ve top | atışlarımız, © ande düşmanın bu | nuyorlardı Bu arada, düşmu nm kendisini gittikçe sıkan bu çemberin son gayret ve fedakârlıkla bize karşı koduğu. sen znvaş ve çabala Yışı yaptığı görü &yordu | Bu manzara tam bir kıyame- tamamen batıya son altın ışıklarını, başkumandanının milli kin- e ürgeçmiş altın saçlarına karıp- karagünlürinin. bittiğini müjde yordu... İşte tam güneşin battı sünün karardığı o dakika den biç Kp #litaki önleri: Eleği Düşmanım son mevzilerinde e yeni bir çatırdı koptu.. Türk ın süngüleri biribirine çatış- mıştı, Allah Allah sadalarile, hor- ra sadaları biribirine karışmıştı... Süngü süngüye, boğaz boğaza bo- .. Buda, çok sür iş hora sadalârı ebediyen kı üngü çatırtısı kesildi... ünlü asıl düşman © ordusu, yurdunun hariminde boğul irk milletinin üç yıldır vartuluş kıyameti kop- “Türkün bu büyük zaferi” bak kında ne söylense, tam tarifi ya- prlmiş olamaz... Onu en iyi tarif eden, eri veriz ifade oden 6so: ortada » duruye. | Bütün dünya ona, “Musta Ke- mal Türkiyesi” diyor, Ez şeb vak blğeiiemiz “Mil li Türk devleti zaferler doludur. Betice itibarile yal nin değil, dünya tarihinin gidişin de bile, bunun kadar geniş ve bu nun kadar derin değişiklikler yap mış, vepyeni ve engin yollar aç- mış başka bir meydan muharebe vi gösterilemez. — Bu zafer, yalnız verdiği me- bee itibarile Loğil, harp san'ati peklasndan, “imha meydan ice Havebesi” için. bütün dünya or dulmira örnek o'ncak i-relerle dokudur. İran ve tüfek ilharile bize müsavi, fakat cephane, makineli tütek, topçu, nakliye veamtaları ve mal:eme itiba-''e dünyanın en mükersmel ve bol vasıtalı, 200000 | ik Yunan © ordusunun tam (dörtte üçü) nün imhasile netice. en-aiş olan bu zafer, o kadar hü nerli, o kadar dırayetli idare edif mişti ki, tam he. gün beş gece de- vam eden bu meydan muharebe. | sindeki zayiatımır şehit ve yaralı beraber olduğu halde ancak 10 i kadacd... Takriben yüzde 5 zayiat vermiştik Fakat, verdiği 30 Ağustos akşamı, ortalığı bü| rüyen karanlık içinde kopan bü- yük kıyametin neticesi Türk Başkumandanı, Bü Gazi, orada, yeni Türk devletinin, | yeni Türk cümburiyetinin ebedi | kemiklerile ören, kanlari n büyük şehitlere büyük | İ muası bu itibarla büyük bir bop muaların, büti Kitap Panayırı Bizde kitapla kari arasında t& ve sevişmeyi doğu ber hâdiseyi büyük bir si karşılarım. Tanışma ve sevişme di yorum, çünkü sevmek için ve tanrmak gerektir. Ve bu husuf in bizde sarfolunan himmet a dır. Esasen mikdarı pek çok ol mayan kitap neşriyatımızın bah settikleri meseleler, kendi nevile- ri arasında mevkileri ve kıymetle ri hakkında bir fikir edinmeli bunlara dair salâhiyet sahipleri) nin mütalea ve tenkitlerini oku mak nadir tesadüf olunur fırsat lardandır. Böyle etraflı malümati almak şöyle dursun hattâ yalnı# isimlerini öğrenmek bile uğraşına" ga bağlıdır. Halbuki, hele bizim: ki gibi okuma susuzluğu pek his sedilmeyen © hir memlekette, çıkan kitapları herkese duyurmak ve ta nıtmak için sarfedilecek hiç bir e mek fazla değildir. Maarif vekâ | etinin bir müddet meğe başladığı evvel meşret; Bibliyoğrafya mec sen doldurmuştur. Fakat i olamaz, Gezetel, rinin ve her münevverin gücünün yettiği kadar bu iye çalışması lâ zundur. Kitabı arayarak bulup © kuyan, bunun için çırpınıp kari kütlesi o kadar büyük buna sevket* ka ve ihtiyaçları mak merak ve arzularını hareke” te getirmek icap eder. Bu sahada başka memleketlerde ya, i kıymetli bir örnek gibi den pek fazla olan memleketler de bile bu işe verilen ehemmiyet | irilirse bizim ba hu ne kadar çalışmamız lâzım geldiği tasavvur olunabilir. İşte bu düşüncelerledir ki (o bir kitap panayırı yapmak fikrini candan alkışlayorum. Ehliyetli ellerde bu teşebbüsün her yıl artan bir seme resi olacağına inanıyorum. Celâl SAHİR HAZİN BİR ÖLÜM Avukat Hamdi Halim Beyin hare mi Aliye Hanım genç yaşında ani bir hastalık neticesi olarak dün gece vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 9 1/2 da Kadıköy'ünde Cevizlik'te kâin hanesinden kaldırılarak saat 10 da Kadıköy iskelesinden hareket © decek olan çatana ile Eyüp'te mak: peresine götürülecektir. Allah rab. met eylesin. ğe ra, yarn için muharebe mey danınt görmek ve yapılması lâzım yeni tedbir ve tertip a Plani ere Çal Köp tende Yal ardı. A. RIZA Miralay Atıf Beyfendiye, Beni taltif ve teşvik eden mek: tubunuzu aldım. Yazılarım 23 A- ğustosta başlamıştır. 9 Eylüle, ordusunun Akdenize dökül- ÖİTTİHADI MİLLİ TURK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi İer; eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Gala; tada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel; Beyoğlu : şında mektebe giden bir ço- cukcağız iken fevkalâde güzel- liğinin cazibesile izdivacına ta ler zuhur etti, Anası baba- — Kızımız daha pek küçük tür., Cevabile bu mevsimsiz talip lere gülüyorlardı.. Masüm kız- cağız ise böyle bir intihaba rey verebilmek o mülâhazakirlığın- dan henüz çok uzaktı. Lâkin günler geçip te çocuğun yaşı birkaç yıl daha arttıkça güzel- liğinde de sahhar bir | inkişaf peyda oluyor, talipler de o nis- bette çoğalıyordu. Hele biri, on sekiz yaşında Sakip Cemal bu izdivacın aile- ce o kadar üzerine düşmüşler di ki kız velileri tarafından edi len şiddetli retlerin her sure- tile ısrarlarını kirmak Omüm- olamamıştı. Kız henüz on ikisine basmış bulunuyordu.. Talibin kendisi iri yarı gür- büz bir genç ve ailesi zengin- di. Fakat çocuk gayet serbest büyütülmüş (© şimarık, hoyrat ve kabadayı tabiatlıdır. Tahsi- Ni de zamanına nisbetle hiç sa: vılabilir. Adam dövmek ». hat 4887 kuatı da şayidir. Ailesi kıymet Ki oğullarının her arzusunu ye rine getirmeği mühim bir va- zife bilir.. Binacnaleyh © Sakıp Cemal o yaşına kadar hiç bir sözünün kırıldığını görmemiş gibidir. Kız ailesinin muannit reddi önünde aşkı taşan çocuk kızıl divane bir hale | gelmiş >. Oğlan tarafı hiç bir masraf ve fedakârlıktan ç ye- rek, hiç bir istiskalden yılma- yarak kız velilerinin ısrarlarile üzere mişsn merasimi dı... Sakıp Cemal dört beş sene sözü pek te tutar boydan değildi. Ar- tık kız evinden hiç o çıkımıyor- du. Şehamet bir mabude, Sakip onun önünde her lâhza secde- ye kapanan bir âbit., Lâkin bu iri kıyım delikanlının ateşli perestişlerine henüz cevap vere cek bir yaşta bulunmayan kız- <cağız masum vücudünü ihata

Bu sayıdan diğer sayfalar: