18 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

re ae Milliyet Asrın umdesi «MİLLİYET» tir. 18 EYLÜL 1932 İdarchane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Gelen evrak geri verilinez — ğ Müddeti göçen nüsbalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya sit işler için müdiriyete mürncnat edilir. Gazetemiz ilanların me- #'uliyetini kahul etmez - BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- inden verilen malümata göre bu- 17932 tarihinde hava taziyiki İ770 milimetre en çok sıcaklık 21 len ar 11 santigrat kaydedilmiş tir. ği Paris Pariste her © gördüğünüz toplantının ne olduğunu gör- mek için kalabalığa sokulursa- nız Operadan Madlene (köprü “sün boyu kadar yok bile) bir “saatte gidemezsiniz. Çünkü ya bir armonik çalanın. ya bir oto- | “mobil kazasmın, yahut bir na- dide köpeğin başına toplanan | halk saatlerce orada kalır. : Fakat benim gibi görmek | EN dolaşan biri ze her şeyi Dün yine işsiz güçsüz (Bul var dö Zitaliyen) de dolaşır. “ken bir kalabalık (& gördüm ve daha sokulmadan bir otomobil “kazası olduğunu anladım. Çün | okü kalabalık çevresinin orta sında bir pain ve bir otomobil | “yard... — Sokuldum. İlk nazarda an- aşılan şu idi. Bir o otomobil piyadeye çarpmış. Çarpı- adam 40 — 45 yaşlarında k “buşmda bir kasket, üstü © başı, tabii toz olmuş, ayakta amma: | ötesini berisini oğuyor ve mut otasıl polise anlatıyor .. . — Ben yoluma - | © dum. Beni geçit üstünde sine E Biye başını e e Oto- Pi nini gili bird 18 s yola herifin © yüzüne ba- — Babalık, sen gitme az k islik benimle beraber gel!.. İ | | I ii gi zi Ee â İş © Uzatmı ! Bu hüdise- | Ölüler m İ nun farkında değil.. ! geçitlerde kimse olup olmadı- Türkiye içim — Hariç içini! bu LK LK.ĞI 3 aylığı 4 — 8— Gi YS 4— 2 M— 8— | Tal Milliyet'in Edebi Romanı : 96 EE A nin garip noktaar şut Pariste en küçük yollarda bile sokağın bir tarafından ö- bür tarafma geçmek içim “ge- çit, İsmi verilen var, Buraları biribirinden birer ka- rış fasıla ile yere çakılmış santim kutrunda demir iki sr- ra kabara iletayin (edilmiş. Hani bizde sokağa sarı kaldı- rım tuğlaları döşediler. Kara- köyde var.. Kimse ne olduğu- İşte öyle! Seyrüsefer memurları oto- ! mobillere tevakkuf işareti ver- | diler 'mi?.. Arabalar mutlaka eçitlerin dış tarafında dur ve seyir esnasında da bu ğına dikkat etmeye mecbur. Bu geçit üstündeki kazanm cezası | daha ağır.. Herifin birisi — tam da be Dim gördüğüm adam — bunu in âra sıra gözüne kes tirdiği arabaların © önüne tam geçidin üzerinde £ düşüyor ve hafif tertip çiğnetiyor tlerini keserler. bu herif ekseri kadmların kullandığı | arabalara musallat oluyormuş... böyle bir kaza © olunca ahibi telâş ediyor, lâkin | yere düşen adam eğer birkaç | binlik kaime verilirse davadan | vazgeçeceğini söylüyerek pa- zarlığa girişiyor. Ve işine göre iki binden. üçyüz franga kadar değişen fidyei necat alarak çe- kiliyormuş. İnsan büyük şehir lerde bulundukça nelere © rast geliyor değil mi?.. Lâkin bu herif, Paris şehri- nin büyüklüğüne rağmen po- lisçe öğrenilmiş, bir her ay muntazaman geçit üzerinde kazaya uğrar ve hiç te dava et- mezse nazarı dikkati celbeder değil mi ya!., Bu seferki kaza- da tesadüfen orada bulunan po Mis işe müdehale etmiş. Tabif polisin müdahalesinden sonra dır ki; herif.otomobil | sahibi file pazarlığa girişecek idi am- İma polis memuru bu sahte ka zazedeyi tanımış. Otomobildinin adresini al- makla beraber, berikini de ko- yuvermedi. Aldı © götürdü. Halk ta arkasından gitti. Ben bu tafsilâtı orada benimle bera ber vak'ayi seyreden ve anlat- tığma göre polis müdüriyetin de çalışan bir gençten öğren- dim. Hatti böyleleri bir tane | değil, beş on tane imiş.. İçle- rinde ayda 4 — 5000 © frank ları varmış... Bizim pa ra ile 350 — 400lira... Fena mı?. Düşündüm, çok defa insan düşerek para kazanmaya razı o | luyor.. Bu düşüş ender olarak Paristeki sahte (o kazazedenin ki gibi canımı tehlikeye koyan maddi bir sukut, Fakat ekse- risi dikkat edilirse (© insanın manevi hayatını tehdit oeden düşüşlerdir.. Dünyanm gidişidir ki; in- sanları böyle para kazanmağa sevkediyor. Çün- kü para aşağılara indi. Maa- lesef eğilmeden almanın imkâ nı pek az.; FELEK yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastiğue roman) e Yazan: HÜSEYİN RAHMİ , Fakat mel'un kuvveti geberte- | dm... Kollarımı kavuşturdum. © medim. O ande yalm derd. Güya iki kanadın ara- Bizi oyuncak eden mahlükun | ret zuhuruna ve yahut ki göste receği garip ( cilvelere intiza- ren öyle ütevekkil duruyo- rum. Çünkü böyle bir kuvve- | tin taarruzundan kendimizi sa- kmmaya. müdafaaya uğraşma- nın beyhudeliğini artık anla” dum.. Böyle göz ile görülmez. el ile tutulmaz bir düşmana kar “sında bir cisim ayıyormuşum | şı pıçak, revolver kaç para e- ete tahammül edem Lümbanın neşrettiği hafif dairesinin ortasındayım. a Mz “Bir tarafımda baygın yatan ka İ larıma gevrek, g ai ni müteheyyiç bir gümleme | der. kapıyı kapadım. Odamıza | refikam hemen £ beşiğe | gum hizmetçi | kadınlar silâh İçini boş buldu.. Aman | sesinden ürkerek mehtaba kar | rabbi çocuğumuzu kapıp gö- #1 ulu üşlerdi. Kadıncağız bu son | rışıyorlardı. Gecenin sükütu i- edi. | çinde çın çın çınlayan kadın inden geçerek yere seril- | feryadı kadar aklımı alt üst e- Odalarına kilitlemiş oldu- an köpekler gibi haykı. | den bir şey tanımadım., O aralık döşeme tahtaları: nın altından geliyor gibi | kulak evrek. bir kun | dum, Esasen arabalar geçitte | latan en doğru misal “Bülbül- lie” mukayeseden çıkar.” der ve şöyle anlatır: “Çünkü meb- | bir gecenin loş, —ne bile yim— muhayyel ziyası; | mı bir hulya câmesine bürüdü- ğü zaman, etrafı fundalıkla ör İtülmüş bir arkta mevcudiyeti mevhum bir bülbülü dinleyi- niz; ruhunuz o kadar mevcu- İ diyetinizi ihmal eder ki; sizi bilmediğiniz bir kuvvet yine bilmediği iz zevkler diyarına | » Şiir de böyledir; Haki- lürler bizi anlyamadığımız bir hazla (o mevcudiyetimizden ayırır. Sırf heyecan ve hulya yapar, Fakat sakın bu hazzını duyduğunuz musralardan ma- | na aramağa kalkmayınız. Bir | mefhum elde iyeceğiniz. gibi bu tılsımı da kaybedersi- bülbülün dinlediğiniz mev ha i hum musikisile gaşyolduğu- wz halde bu sirri ahenkte ma- | na aramayı düşünmediğiniz gi- | j | miz; Hakikaten öyle. Eğer bu sihirli sesin vücudünü arama- ğa kalkarsanız şehperi mahın ) süründüğü koyu bir gölgelik | olan fundalıkta manasız ufak bir kuş bulursunuz. Sonra; | “Bir vücudü hulya yapan ef- sunkür ses bu bir lokma etin | içinde midir?” diye düşünür- Ayni tereddütle bu et par- çasını paralayıp bu masikiyi saklayan mahfazayı arasanız; onda bir takım ince kemikten ve iki üç phisiologic maddeden başka bir şey bulabilir misi- niz?, —Poe— bunun için şiirde mana aramayın diyor. Çünkü hakiki ahengi yaratan ve sih- rile saran bir nazım parçasının phisiological kısmı birkaç mu- kaffâ kelimeden ibarettir. Bu her nedense yanlış an- laşılmıştır. Bir çok defa tess- - in karşıma çıkardığı bazı | &nmuzeçleri mihaniki bir düşünüşle ber zaman; “şirim- mana arâmayımız.. onun tılsımı kaçar!” diye sayık layor., Anladık.. Anladık amma, —Edgar Poe— nun anlatmadı ğı bir kısım “Tuyur” daha var. dır. Meselâ karga: Her kuşta ol- duğu gibi; o da bir hançereye i ve kendisine mahsus bir sese maliktir, Fakat niçin bu sesten ezvakı mevhumeyi (o duymıyo- ruz, Şüphesiz bülbülün elha- amındaki gibi onunkinde de ma- Harik Hayat Türkiyede bilâfasıla icrayı dak yavrucuğunun tatlı sesi ak setti.. Üvey. üvey aman alla- hnm çocuğum bir yerde ağlı- yordu, nerede? Bu masum ni- da zihnimi uğradığı teşevvüş- ten kurtardı. Aklımı başrma | almaya. bütün cesaretimi top- lamaya lüzum vardı. Evet bu! meş” 'um evin merdivenlerinden inip çıkabilmek için çok cesa- lzimdi.. indim. Orayı burayı dolaşır. ken kundağından çıkarılarak İ çırçıplak sert üstü bir masanın mermeri bırakılmış © lan çocuğu buldüm.. Acele ie ziyadan kaçan gizli haydut yav runuğumnu kıymetsiz bir şey gi bi oraya atıvermişti.. Gecenin diğer kısmını zevce | yalıştırmaya, İ min sinirlerini İ çocuğu susturmaya uğraşmak- | İs geçirdim.. Ancak güneş doğ ! duktan sonra karım ve çocuk meme ağzında olarak ikisi de | uyuyabildiler.. Bu müthiş macera beni ye İ bitik bir hale düşürdü. | kendimde bu gizli ini NE ve- ya düşmahlarıma karşı koyabi- Bülbül ve Karga açsa hi i timize bir cevap veremeyi | lord bize Şürlerile Kaza Sirgortalarınızı Galatada Ünyon hanmda kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. ÜNYON kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptır. maymız. Telefon: — İzmirde edebiyat — “Mabadültabiat” şairlerin- | na yoktur.(!) den -—Edgar Poe—: “Şiiri an- efendim; —Senbol— tarzı denilen şiri rpahsusa | mece demek değildir. dumca, hattâ bunu yine —Poe- mevzuu işlemek- | ten ziyade kariin hassayi malâ mesine ahenk sunacağız. Ve ka | ri bilmeden ezvakı mevhumeye gömülecek. © yani —Senbol— demekle hakiki şiiri kastediyo- | ruz demektir. İşte bugün vitrinleri doldu- ran yeni asarın edebi adei sebebi; bülbül sesini, karga se- siyle karıştırmasnıdan ileri ge- iyor. Meselâ en son çıkan iki şiir kitabının bülbül, karga nisbe- İ tine göre kıymetini mukayese edelim: İşte elimde —Gölge- ler (1)— isminde bir şiir kita bı; ufacık eb'adma rağmen bir zevki selimin bariz tebessümü- | — taşıyan ikinci bir mecmusi —bölge r şey anla- tamıyor. Anlatamadığı gibi a- henkie de bu kuşurunu örteme miş! Fakat —Taş— böyle değil- dir. Her mısra gizli bir mefhu- | mu haiz olduğu gibi baştan ba- şa datatlr bir musikidir. Ve hatjü biz bu alrengin arasında | manayı aramaya lüzum görme- yoruz. Şair yakın bir muvaffakıye- te muhakkak namzettir. Düşü- nüyorum ki bugün bile bunu hakketmiştir. Kendisini tebrik ederken şu dört musralık eni u- facık, fakat veciz şiirini dercet | meden geçemiyeceğim: Sâgir i Esharı hayal toplayarak hep | Gel sevgili, sâgırda kızıl dem. Bir heyecanın zevkini,yek le; Bezmedelim çel, içelim gel. “ Sonra bar getrde” ikinci bir hususiyet daha (gözüküyor; devrinin şairlerinde olmayan İ bir meziyet; çünkü onda oku- yan bir kafa var, —Cenap Şehabettin— Bey üstadın —Necip muharrir Re- şat ni rm da dedi- ği gibi sepeti bu luğu mu- hakkak! Doğrusu gençlerimi- zin gıptasını mucip, bilhassa ki tap çıkarmak sevdasında olao- lara bir nümunci imtisal olabi- lir, Şairimizden daha çok eser istemekte Mz ye Sami ŞEMSİ (1) — Cümhuriyet matbamar, | 7 İamir, Fit 15 (2) — Mektepliler kütüphane , Fiz 18 si, Otomobil ve muamele etmekte olan Beyoğlu 4886. Çocuğu bir kattan öbürüne indirmişlerdi.. Nasıl? o Merdi- venden mi, yoksa duvarlardan mı geçtiler?, Akıl almıyor.. Ta- hammüle de kuvvet kalmıyor. Yüreğime acı bir fütur çök- tü.. Hakikati o anlamadan bu müşkülün önünden miyim? Hayır ğim.. Hiç olmazsa abe min polisini £ işten haberdar ede | Elimde lâmba ile alt kata | ceğim. Sevgili (1) Rachilde bütün dikkatinizi bu maceraya © ver- menizi rica ederim. Çünkü bu nevi esrarengiz vak'aların az çok hü Genk sahibi bir veya iki da cereyan ettiğini ve işe İyi tahkikatı karışmca bütün gürül | rına tülerin duruverdiğimi söyler- ler.. Perili evlerin sırlarmı za bıta memurlarma göstermek zariye halleder gibi bu esrar do İlabının keşfine uğraşacağım. Bir şey anlayamadığım takdir de polise ihbarda © bulunaca- | ğım, (1) Rachilde birçok romanlar lecek, bir kudret göremiyor. badir. e Nerden Nereye? İ — Fransızcadan — ve baro reisi olan zata çıkış b — Bir şey (söyliyeyim mi İ sana? dedi. Vallahi karın ol | maktan utanıyorum. sükünetle cevap verdi: — Galiba yine © apartıman meselesinden bahsedeceksin Elbette.. Başka decekmişim? Bizim İ yetimizde bir sile böyle apar- tımanda oturur mu? — Fakat ben de sara bir şey söyliyeyim mi? haye senin vaziyetin k bidir. — Hiç te değil.. Senin yüksek © mevkide bir adami göçebeler gibi böyle — daracık | yerde oturulur mu? — Canım; bu neresi daracık? Bir çalışma 6- dam var ban: işiyor. Kitap İ larım yerli yerirde.. | — Öyle Beyefendi yal nız kendini düşünür. erkek de ğl » aman bodbin insanlarsınızdır siz, ne hodbin! — Peki amma: senin de bir odan var. Gayet güzel döşeli bir salon var. — Evet. o cep mendili gibi bir de yemek salonumuz var. Bir misafir gelse, kabul etme- İ ge yüzmüz yek. — Amme nihayet biz de sanlarız. — Evet. amma çok sade. Kazandığımız paraya göre, ce- miyet içinde mev olmalı değil mi? Yanımı: i apartı- ii pek alâ işimizi (o görebi ir. — Sen bir şeyi kafana koy- İdun mu. vazgeçirtebilene aş- kolsun! — Duvarı deldirsen de kapı açtırsak, öyle (o mükem- mel bir evimiz olacak ki... biliyorsun ki. ö apartımanda o turanlar var, Evimizi genişlet İmek © istiyorsun diye o adam apartımanın bırakmağa razı olur mu? — Mecbur ederiz, Bıraksın apartımanı, gitsin. — Canım biz kiracıyız. On lar da kiracı! Sonra ben onla- rın oturduğu apartımanm sa- hibi değilim. Olsam bile sebep yokken nasıl çıkartırım? Orta da kanun var. konturat var. — Öyle söyleme... Bir defa kadar iyilikler ettin. Adam- cağız bu iyiliklere nasıl muka bele edeyim diye çırpmıp du- ruyor.. Eminim ki, sen bir de- fa söylesen. ne yapıp komşuyu atar. — Canım (böyle şey olur mu? — Ah sen istesen öyle olur yapıp ki. — Nasıl olur? — Senin gibi bir adam ka- nunları bilsin, konuşmasını bil günü iki hizmetçi | kadının evden (o gitmeleri epi hengömeli oldu. Adeta bir oto mobil önünden ürkerek kaçan iki tavuk gibi çırpma. haykıra uzaklaştı! İ © İlk geceyi bizimle beraber, bu evin damı altmda geçirmiş | lrk olan dostum bi: arkadaşla belir ji koko irn amatörleri yok değildi: / Bu çıkacak heyülâyı yakala- mak için adeta bir av © süreği teşkil ettik. İlk tehlike işaretinde, kendi kendine kilitlenip açılan kapı- larm ve sım sıkı sürgülü bulun malarına rağmen, aralanan pen cere kanatların ön ve arkala- nöbetçiler diktik.. Fakat mi ne fayda... Işıklar sön- | dürülünce, bildiğimiz esraren- giz haller yine aynen - vukua geliyor, lâmbalar tekrar yakı- "linea cani veya canilerin bırak- tıkları bulunuyor. Fa- | kat kollarınm gölgesi asla gö- rülemiyordu. Bu namer'i haydutlardan | birini yakalamak için içerisin- İ den kahkahalar o duyulan bir sandık odasına bir > 5 Madam Hattelin kocası ve | - | ismini taşıdığı meşhur avukat | o Avukat Hattelin büyük bir neden | apartımanm. İİ allah. Ne İ$ sade ve mütevazı yaşayan in: | bir | — Canım sen odepekalâ| Buzünkü matinelerden Mary Glory Fernand Gravey temsilleri DÜSES OLACAKSIN filmile ve pek zengin bir programla açılıyor. Yeni Müdiriyet yen ve tamamile yeni salon — tekmil büks ve Müntahap filimler. - müzey- taklar — Devamlı bir neşe - nefis bir musiki ile büyük Romen artisti ELVİRE POPESCO * Andre Burgers ve #Madelein Renaud tarafından bir sureti fevkalâdede Üİ temeil edilen Fransızca sözlü YEM (ASKERİN YEMİNİ) güzel film bu baftn ARTİ s TİK OPERA SİNEMASININ SİNEMASINDA | Bubaftairme etiği iyet ve takdire VARŞOVALI kazanıyor. YEĞENİM keten » eğlenceli filme parlak umu- (Kadmın Fendi | vaffakiyetler ve niha- Erkeği Yendi) | yetsiz alkışlar ka- Franstzen sözlü komedi zandıriyor. ATLANTİD Bugün ime amda Dİ ANINDAN e Herkesin heyecanla, zevkle garip sergüzeştler geçiyor gördüğü Film ara RAN Demir Kafes ŞIKAGO'da Mümessili: PANIK! SILVİA SİDNEY ederim.. Buna varıncaya kadar | (— Beni ancak siz kurt sen nelerini yaptın? | bilirsiniz. Ev sahibim beni — Evet amma. o bizim için | partımandan atmak istiyor. İ değil, müekkillerim için. , | Bunu biliyorum. Diyeceksiniz “Ski ortada kanun var, kunturat 5 Farzet ki ben de senin ! var, Beni atamaz. Fakat ev sa- müekkilinim. Ne. çıkar bun | hibim şeytan adamın birisidir. an Baro reisi Hattelin * karısı- ; tutar bir yerini buldu. Anlıyo- kadar ısrarı karşısm- | um ki hak kazanıp ta beni çi- ürceye vardı, Hakika- | karabilecek. Onun için size fi el halle. başi inçe kir danışmağa geldim. ML er 1 | o Hattelin vaziyeti şöyle bir rn kenetleşmiş sebekesine| yulakaza ete kendisine müren | karşı bir çıkar yol bulmak zev- | cant eden komşu da olsn, iha e a Ke İ yet bir müşteri idi. — Pek alt; dedi. şu komşu Ke emye cene e Aman: ne güzel iş? de- relim. bakalım. ft : se — Efendim? — Şey... Ben sizin davanı- zı halletmeğe elimden geldiği kadar çalışırım. Ev sabibiniz çıkar bir yol buldu ise, ben de sizin için çıkar bir yol bulu- rum. Bana emin olebilirsi niz. Hattı — Giriniz. dedi. Bir adam avukatın yazıha- nesine girdi. — Buyurunuz, oturunuz © fendim. Emriniz? — Üstadım, belki beni tanı- yorsunuz. Ben yanıbaşınızdaki apartımanın kiracısıyım. Hattelin ziyaretçi ile daha ziyade alâkadar oldu. — Komşu olduğumuz hal- de, o kadar yakından tanışma dığımıza doğrusu müteessi- si Madam Hattelin kocasına dedi ki: — Kabil (o değil ev sahibi komşuyu apartımanından çıka ramıyormuş. Gidip öyle bir a- vukat bulmuş ki, ev sahibi ne yapsa nafile.. Bak, sen hem a- vukat, hem baro reisi olacak- Ben de komşunuz olmak itibarile cesaret alarak, zatrâli | sın, seni solda sıfır 4 bir fikir, danışmağa gel | lar var. Ah.o avukatın — kim ie | olduğunu bilseydim. komşuyu — Söyleyiniz efendim, söy | apartımanından bir günde &- iz ' tardık. Nah sani nı oynamak için lâzım mizan. sen ve teferrüat yoktu. Belki de hep bu korkutmalar itikat- sız İnsanı imana getirmek için yapılıyor. zaman ve hal ve me kân neden ibaret (o olursa ol- sun bu meçhul kuvvet tehdidi ni her vakit ikaa kadir olduğu- nu gösteriyordu.» “Onların bu türlü taarruz- larına oyuncak olmak mezelle- tinde kalan zavallı fani adam ise bu garibelerin künhünü araştırmamak kayıtsızliğile suç hu idi. Hiç bir şey bilmiyor bil mekte istememesinin cezasını çekiyordu: Doğrusı unu İsterseniz müte- / fani ki adamcağız kendini du İ vardan duvara çarpa çarpa ax daha ölüyordu. Bu tehlikeden kurtulur kur- tulmaz bize şu cevabı verdi: — Bir daha böyle bir felâ- ap uğramaktan — gardiyan- hizmetinden istifa vermeyi tercih ederim., Haneye yeni taşınmış oldu ğumuz için henüz eşyamız çö zülmemişti. Cürmü © meşhut halinde yakalanmaları — müm- kün olmayan bu eller sandı! İ ğımızı, sepetimizi - boşalttılar. Her şeyi karma karışık ortaya saçtılar.. Bu lâ'netli evin her tarafın- | da darbeler gümlüyor bizi ko- rumaya gelen zabıta memurla- rının kulakları dibinde türlü | yıştığını müzayif, istibzalı kahkahalar | | duyuluyordu... İran bu alçak düşmana arkamı İ Bütün bu akıl almaz iz'aç- | dönmeyi de onoruma yediremi- | ları yapanlar Bazı | yordum.” gizli taraflara trik tesisatı yaj İl yerler, mahzenler yoktu. Bah- Vir idim. Bu işe hiç bir hile ka kabul » edemezdim. mümkün olmayan İânetülmes- asri dekorlu bir evi zaptetmiş- lerdi. ei bu Emegi dramı. Kanuna ve kunturata rağmen. bırakan- essir olmaktan ziyade mütehev Fakat anonim bir hüviyetle vu. Maahaza geceleri | ikamet ak çocuğun ağla ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: