21 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

21 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Da rağmen sizi temin - ederim z bizim (İpekiş) in malları bu kumaşlarla boy ölçüşebile- cek şekildedir. e fantezi ku maşları hiç O şüphesiz en iyi ransız ipeklileri derecesinde... Biraz da vitrinleri düzeltirsek iş tamam demektir. ».. Önceleri garibime gitti, sıhhı bir tedbir zannettim: Mağaza- ların, evlerin duvar | diplerine. köşelerine bir çizgi kükürt dö- Jr. Acaba filoksera bu- rada Amerika çubuğundan or diye (kendi düm ve sonra menin sebebini buldüm: Efen- dim, Pariste insan nüfusunun biç olmazsa onda biri ki i köpek © vardır. Demek kiş ü İ dört yüz bin eder.. Bu köpekler | İ tabii sahiplerile birlikte sokağı çıkarlar... Eh her ne kadar kö Gelen evrak geri verilmez — 'Müddeti geçen nüshalar 10 ku- * ruştur. Gazete ve matbaaya sit “işler için müdiriyete müracaat #dilir. Gazetemiz ilanların me- * yuliyetini kabul etmez * BUGUNKU HAVA 1 ” Yeşilköy Askeri rasat merke- verilen malâmata göre bu gün hava açıktır. Rüzgür şimal is lerde hafifçe esecektir Dün hava taziyiki 761 idi, en la sıcak 28, en az sıcak 11 idi. İda köpek ( âdetini az çok bili- rim. Köpek kısmı sokağa çıktı mı, adım başında bir köşe arar, koklar ve kirletir.. Amma az. İ amma çok! Bilhassa o mağaza vitrinlerinin önünde, sahipleri durunca bu tevakkuftan istifa- de ederler.. e Binaenaleyh her vitrinin önü az zamanda göl o- lur... Buna mani olmak içindir irin ve duvar diplerine kü kürt ekiyorlar. Ne olur? diye- ceksiniz. Köpek koklamadan kirletmez, Kükürt te koklama- ya mani oluyor, malüm ya kü kürt kokusu. Ve bu suretle bu | üç dört yüz bin köpeğin kirlet- me hevesinin nöüne geçiliyor. Fena fikir değil!.. ». İ Öpmek ve öpüşmek laz çok hepimiz bi FELEKTEN Seyahat mektupları. * nedir çağ y H Pariste en ziyade göze çar- »an şey nedir? Diye size sorar- Mia iç çebinmeden cevap v9- | yüzünü öpersiniz.. Kimse size bir şey söylemez... (Bizden | bahsediyorum) amma bir genç kadını bir genç erkek © öperse hemen şaşı bakmaya başlarız. Bir takrm şeyler vardır ki; ka- İ nunda yazılı — olmadığı halde kendiliğinden memnudur. vitrinleri şayanı dikkat bir gü- zellik arzeder. Zaten fena ar- zedilmiş mal satan (dükkâna | kimse girmez. Denilebilir ki Paristeki Meselâ mahkeme salonun- da fıstık yiyemezsiniz.. in ida bu yazıl değildir. amma, hürmet hissi bunu © meneder. İşte böyle bir memnuiyetledir / ki; bizde sokakta kimse kimse | ile öpüşemez. Lâkin burada İ gelin de görünüz: İki genç; ya nişanlı ya yeni İ peraken: kenden büyük caddelerden ge- sa hafta başlarında bu iş daha şayanı dikkattir. Birisi içeri- de: birisi dışarda çalışırlar.. İçerideki yerleştirir. dışar. | evli yahut hic birisi. Metro dali bakar... Beğenmezse işa- | Poli Si ğ . n | ya götürtü: > kaldırır. En güzel (vitrinler. enaz mal teşhir (edenlerdir. | Tıkız ve yüklü vitrinler hoşa “gitmiyor. Bizde (de aksidir.. “Hele bizim Beyoğlundaki yerli mal pazarının vitrini gözümün “önüne geliyor. İçinde bir ka- peyniri kellesi eksik.. İnsa- n gözüne hiç bir mal görün- © müyor.. Böyle kalabalık vitrin lerde en istemediğiniz şey gö- o zürüze çarpar.. Meselâ bir ba- ovul., Çünkü büyüktür. © Vitrinlerden bahsederken. — yaptığım bir müşahedeyi yaza- “o yım.. Paris, Fransa ipek mem- —leketi olduğuna şüphe yok.. © Kumaş vitrinlerinde türlü tür- © lü kumaşlar teşhir ediliyor. ç Milliyet'in Edebi Romanı : 99 i Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ Bu iki el ateşten © sonra ne | edip duruyordu... O gece koca binanın iki el rovelver gümbürtüsile inlemesi bütün evdekileri döşeklerin- l den dışarıya uğrattı.. Ne oldu Gi ğunu herkes biribirinden soru- Ünder demir ekiliş yordu. Nihayet ağızdan ağıza Bikaç erinive içleri lr İlam ak. şu oldu: yalet nasıl ortadan sirroldu?.. | “Şeyh Battal hazretlerinin © Talât Beyi müz'iç bir düşün | yine taşlıkta (hayaleti gözük- > ce aldı.. Battala atfolunan bu müş. Talât pa eni e giyimli kuşamlı hayalet diri oğ | şun sıkarak bu mübar: iya m ein yı kaçırmış... O mukaddes zatın manevi Her bezi bir hakikat'peşin | şahsiyetine yapılan bu hakare- “den yürümek istenildiği Za- | ti duyar duymaz hanımefendi | 'man fikri doğru yoldan çevire- | teessürünün şiddetinden bayıl cek batıl zanlara kapılmama | mıştı Ayılınca o ana kadar biribirine fartı hürmetten hiç ayrılmamış bu iki kardeş ara- - | sında üst perdelerden bir kav: yusundaki | gadır parladı. « Yan yana | otururlarken (siz de karşıların- dasınız!) Yemek — ısrarlarlı beklerler ve beklerken biribi: nin gözürün içine bakıp öpüşür ler tiha açmak © için ola- . Sokakta giderler. giderler.. Her biri bir taraftaki işine ay- rılırken ağız ağıza öpüşürler ve bunu halk tamamen lâkaydi le kabul eder, bakmazlar bile. Yalnız ihtiyar. koca karılar bu nu hiddetle görürler — muhak kak gençliklerinde bu ( âdetin mevlut olmayışına hayıflana- rak! — FELEK iç | naf iki deri arardı: | peklerle düşüp * kalkmıyorsam: | “Bu hikâye uydurulmuş bir masal değil, aynen cereyan et- miş bir vak'adır.” Kesbi Efendi gayet usta bir derici idi. Onun yaptığı derile ri İstanbulda kimse yapamaz- * başka şey bulamadığı için bina | dı. Hele Rıyi. derilerine diye cek yoktu. Deve derisi Fransız Ruganları bile İstanbulda Kes bi Efendinin derilerile rekabet edemiyorlardı. O zamanlar İstanbulda €s- Biri Kesbi Efendinin Ruganımı. | buluna- | mazsa Fransiz Ruganı... Rugan yapmak için en iyi mevaddı iptidaiye İstanbulda İ vardı. Hattâ © umumi herpte | Fransızlar İstanbuldan mevad dı iptidaiye celbedemediklerin- memek için — Rugan yapmak tan vazgeçmişlerdi. Kesbi Efendi Rugan yapıp İ satmal kazanıyordu. Yalnız bir derdi vardı; mevaddı ij ten tedarik ediyor. fakat yerli boya bulamıyordu. Rugan boya ve cilâsını Av- rupadan getirtmek mecburiye- tin#> idi, Yüreği sızlıyor. boya ve ci- rupaya giderken. gözlerinden yaş yerine kan akıyordu. Bütün memleketi, Trakya- laştı. nebati bir boya © aradı. tinin boyasını kullanacak. Av- rupadan boya © getirtmiyecek- ti. O yaptığı ruganlarm men: leket boyası ile daha iyi olaca ğına kanidi. Fakat bir — türlü aradığını bulamadı. amin Avram Yuda Efendi en ka- | zançlı işi bulmuş bir © musevi vatandaş idi. Elindeki gayet az sermaye — nasıl işli çok para kazanı lacağını, ale haftalarca, / aylarca düşündü, nihayet; — Bu memlekette şişe fab- sı yok, her. gün bu kadar m kırılıyor. Ben bu cam kı- rıklarını çöpçülerlen yok paha sına toplar, şişe yapar, © sata- rım demiş ve Eyüp Ayvansaray arasmdaki ik şişe fabrikasını tesis Fabrikada Avram Yuda E- ferdi bizzat kendisi çalışıyor- du. Daha ilk gününde teşebbü sü muvaffakıyetle (o neticelen- miş, yaptığı Pul şişeler memle kette büyük bir rağbet kazan- mişt. nız iş bir parça müşkü- lâtla ilerliyordu. cam kolay ko lay erimiyor, mayi haline gel- miyordu, en kuvvetli harareti temin etmek icin meşe odunu elde edemiyordu. Bir gün baş- ka bir millettaşı ona: i tecrübe etti ve mut Be kardeş keşke beni öl düre idin de lütfen evimizi zi- yarete gelen o aziz maneviyete kurşun atmaya idin., Talât Bey de şu mukabele ile bağırdı; — Yanılıyorsun Hanimefen di. aziz maneviyet değil köş- ğı pek galiz bir maddiyettir. — Bu imansızlığınızm ceza insan kilitli kapılardan, demirli pencerelerden nasıl girer? Na sıl çıkar?. — Bu hokkabazlığın hilesi de tutmaya uğraşmaktan geri durmayacağım.. şacak mısmız? — Evet çarpılıncaya kad | Ya o beni bir hale benzetecel İ yas i ğim.. — luvarlardan lüp geçti ne kurşun işlemediğini görüyor sunuz da yine bu şeytani ısrarı den — mallarının namını kirlet | ktan dünyanm parasını | Mazı, Bezir, deri gibi bütün | idafyeyi mersleket- | â icin avuç dolusu parası Av- | İ yu Anadoluyu karış karış do-| ıya da mal olsa memleke | yaktığı halde istediği harareti İ pe — Reçine yaksana be Yu İhtarında bulundu. o da | Duman satan fakıyetli bir netice aldı. Reçine camı çok kolay eriti yordu. Fakat bir kusuru var- du kapkara, zifir gibi bir o du- man neşrediyor; haftada bir bo rular doluyor, temizletmek mecburiyeti hasıl oluyordu. » xs Rugancı Kesbi Efendi san'a tinde mahir olduğu kadar dini Bu düşünce ile de her hafta cuma namazını kılmaya başka bir camiye giderdi. O cuma yolu Eyübe düştü. Eyüp camiinde ramazmı kıl- dı, çıktu güvercinlere yem at- | tu leyleğe ciğer verdi. Fukara lara sadaka dağıttı ve demir kırı mi: ine binip Balıkpa- zarma doğru yollandı. i . Yolda Avram Yuda Efendi nin fabrikasını ve ( fabrikanın bacasımı gördü. Mirare kadar uzun bir baca buram. buram, zifiri kara du- man püskürüyördu. — Vay canına diye haykır- dı, yirmi senedir arayıp bula- mdaığım Rugan boyası... Ve midillisinden irip doğru Av- İram Yuda Efendinin cam fab- İ rikasına girdi. Yuda ocak başında şişe üfü | rüyordu. | — Ciğerine kuvvet bazirgân dedi, — Eyvallah iki yözüm. ci ğerlerin sağ olsun... — Ne yapıyorsun? — Yörmüyor musun. şişiri- yorum, — Çok para kazanıyor mu- j sun? — Ortak mı olacaksın? — Yok hayır... Sordum., — Ehhh.. Allaha şükür. — Amma dümana yazık ediyorsun? - Anlamadım !?.. - Dumanı ikidiyorum. yok yere Gi salıyorsun.. — Elbette, toplayıp çuvala dolduracak değilim ya... — Öyle yapsan dehşetli pa ra kazanırsın. Bu son cümle Avrani Yuda Efendiyi bir parça korkuttu: — Deli (omisin sen be ku- zum. olayım deli İ — Niye deli sensin.. . — Duman me mı? — Toplanır yi Yuda Efendi biran düşün- dü. Fabrikada kaçacak yer yok tu... Eğer bu beli kuşaklı Türk gırtlağına sarılırsa ne yapacak tı? Onu düşünüyordu. Türk yine s0 — Bu dumüüları bana satar manları? Ben, var, Bu atışmalar git gide son ne ; anl yükseli. | h zaketsizliklere Kadar yordu. Talât Bey geceyi uykusuz geçirdi.. Hâdisenir: sabahında erkenden Şerife ve Zeliha ka | hakikat Idınları isticvaptan yine tahki- kalamak kabil ei Dilâver ile beraber. karı: — Kaça satarsın okkası- | “. İ > Kim toplayacak bu du-| yok ancak aranıları bir hakikat | tarım okkasını. — Ben yirmi — Allah razı olsun. — Peşin kaç lira istersin? — Beş lira, — Ben on lira alı... Ve Kesbi Efendi sarı altın saydı. çıktı gitti, Yuda Efendi şaşırmıştı, o geceli gündüzlü ayda ancak on lira kazanabili- yordu. Halbuki şimdi... .. diye dua etti, WA | | cam fabrikasına gelmiş. yânm- da bir de usta getirmişti — Bacayı sağa kıvır. — Sola çevir, — Şuraya bir iskara koy: — Aşağı al, emirler verdi. Ve fabrikaya ye ni bir ocak. yeni bir baca yap- tırdı. bacanın iyi çekip çekmedi ini de tecrübe ettirip. is topla yacak tertibat: ikmal ettikten sonra gitti. Avram Yuda oEfendi yine bir şey anlamamışlı, meseleyi bir ay sonra Kesbi Efendi tek. rar geldiği zaman anladı. Kesbi Efendi bir ay gelmiş, içerisine hususi bat yaptığı bacadan tam beş ok ka is çıkarmıştı.. Bu islerin ok kasmı yirmi o kuruştan aldi ve parasını evvelce verdiği on li- raya mahsup etti. Yuda Efendi sonra memnundu. seviniyordu. Kil getirtüii una (90) kuruş verip Avrupa boyasından isini yirmi kuruşa temin İlk tecrübe muvaffakıyetle neticelendi. Ruganlar eskisin- den daha siyah, daha © parlak ve daha dayanıklı o oluyordu. Yuda Efendi de her ay duman dan tıkır tıkır dört o sarı altın kazanıyordu.. Fakat hâlâ Kes- bi efendinin bu dumanları ne yaptığın — anlamamıştı. Bir gün sordu: — Kuzum ne yapıyorsun bu dumanları sen?.. . — Boya yapıyorum. — Boya mı?.. — Evet, oVe Kesbi Efendi her şeyi Yudaya anlattı. Yuda | a ağzı bir karış © açık kal. | — Aşkolsun be dedi... diden de akıllı. bu işi daha evvel becerip para kazanamadığına hayıflandı. De ricilere gitti, kendisine (o hava dan para kazandıran Kesbi E- fendiden daha pahalı duman a- Yahu madı, Herkes duman satmak is tiyen bu yahudiye gülüyor; — Allah kimseye akıl eksik liği vermesin diyordu. Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük €c- zahanesi karşısında Sahne 80- kağında 3 numaralı apartıman. da 1 numara. — Telefon 44354 yürüdüler.. Talât Bey asıldığı İ bu menfezin demir parmaklığı- ni şiddetle rice doğru devriliverdi. Bu demir çerçeve yuvasından sö- küldükten sonra (| iğretiden yine yerine o konulmuştu. Bu anlaşıldı. Demek ki Fantom köşke © evvelce hazır- ke musallat olan bu gece hortla | kata girişti.. Fakat bir ip ucu ya; | lanmış bu geçitten girip çıkı yor ve sonra parmaklık belli. iŞ ka | siz surette mahalline yerleştiri sını yalnız kendiniz değil bize | rış bir tetkikte bulunmak için | liyordu.. Bı de çektireceksiniz.. Maddi bir | taşlığın bütün girintilerini, çı- | cereyi dikkatle muayeneye gi- | u zan üzerine pen- kıntılarını. kuytu yerlerini do- | riştiler. Söge üzerinde iki dam şmağa dayıbey aradığını bulur gibi ol du.. başladılar. Nihayet| la taze kan lekeleri gördüler. Şimdi Fantomun buradan geçmiş olduğu © anlaşılmakla İçerisine istimalden kalmış | beraber vurulduğu da tahak- İlkarık dökük küzumsuz bazı eş- | kuk ediyordu. — Çarpılıncaya kadar tuğra | ye yığılmış metruk bir kömür | den? Aldığı yara tehlikeli Acaba neresin- İlük vardı. Buraya girdiler.. Bir | di? Bu etli. kemikli. kanlı, can istif üzerine yerleştirili hurda şeylerden O bazılarınm İ çekti. Bu istif bozgunluğu açıl | bu | İn soydan bir hayalet imiş.. Ölü İlere diriler huzurunda komed- iya ben onu yakasından kavra- | sıradan çıkarak devrilmiş bu-; ya oynatan bu sahtekâr ceza- k zabıtaya teslim © edece- | lunmaları dayıbeyin dikkatini | sını bulmuştu. Tenezzülen köşkü teşri! mış bir yol gibi pencere önüne !den Seyh Battal hazretlerinin mübarek vücudü | kadar uzanıyordu.. Adeta orta | uğradığı I sından yürünmüş bir ekin tar- ilasında peyda olan sinpeiire âhla karşılanmak bakaretini affettirmek için ha- ir beraberine yalnız tanı alarak Abdüss — Oyleysem on kuruşa sa- kuruşa alı- veriyorum. | | Yuda E- / fendiye tıkır, tıkır tam on tane çalışarak — Musa delilere akıl verme Ertesi gün ““Kesbi Efendi | — Yukarı uzat, diye birçok | terti- | İ fakat Kesbi Efendi daha çok | Ve kendisinin | lacak bir müşteri aradı. Bula- | sarstı., Parmaklık | ALKAZAR SİNEMASI Bugünden itibaren 832 -33 yeni sinema mevsiminin küşat programı TIM MAK KOY, BONOMO, BUFALO BİLL gibi üç büyük artistin iştirakile Ateş Ordusu Istanbul'da ilk defa olarak Tekmili SESLİ, ve SÖZLÜ Heyecan ve sergüzeşt filmi. Bu akşam MELEK Sinemasında Mevsimin ilk büyük Fransız opereti başlıyor. Parisli Âşıklar | Mümessili; HENRY.GARAT Nefis şarkıları - zevkli sahneleri - eğlenceli msvzuu ile | İş ve İşç | Milliyet bu sütunda iş ve işçi istiyenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektap- la İş büromuza müracaat et. | melidirler. İşçi istiyenler En sevimli Fransız artisti Büyük Fransızça Operet Yarın akışam GLORYA'da DON JOSE MOJİCA'y SON AŞKIM ilminde göreceksiniz. Mâveten: Sihirli halı ile 2 marangoz ustası, ISTANBUL'dan BAĞDAT'a. $ marangoz çırağı Fox tarafından filme alın- mış seyahat, işçilere ihtiyacı vardır. Arzu eden ler Şişlide son tramvay istasyonu karşısında 336 No da Hurşit zade Perşembe güz akşamz Ziya beyin Güzâl iş fabrikasına mü- Kız Kulesi Parkında macaat etsinler Leman Ekrem H. konseri İş arayanlar Raşit Rıza Tiyatrosu Sekizinci komedi 4 perde Ayrıca karagöz balosu Hazım B. SABAHA KADAR MEVLİDİ NEBEVİ Eylülün 23 üncü cuma günü Dol mabahçe camiinde öğleden © sonra rontken mütehassıs doktor Binbaşı Ziya Hilmi Beyin ruhuna ittihat © dilmek üzre mevlidi nebevi kıraat et tirileceğinden etibba ve muhadenet Cemiyeti ve rontkenciler cemiyeti a- zayı muhteremesinin — ve muhterem ustatlarile genç — arkadaşlarının teş- riflerini hürmetle rica eyleriz efen- İ | | Sabek ve markam bir bâleimin İ oğludur. Eski rüştiyoden mezün a5- kerliği yoktur. Gazete idarehamele- rinde tahsildarlık yapmış tecrübeli | ax maaşa kanaat eder bütün İstan. bul tüccar adreslerini bilir, emniyetli bekâr bir efendi iş ara- maktadır. Uzakta banka müdürü bi- raderi vardır, her iş yapabilir mute- ber şahıs kefil gösterir apartıman odacılığı da yapar gazetemizin iş bürosuna müracaat. Galatada eski gümrük sokak No. 46 berber Setri EK. vastasile Hay: 513 — Bakırköy Osmaniye kah- veci İskender vasıtasile | berber Ali | dim. efendi mahtumu Necati bakkallarda Refikası: İffet Ziya mağazalarda, lokantalarda herhangi | saman İş olursa yapar | 514 — Arnavut köy Mumhane s0 kak No. 9 lokantalarda garson, ka | marotluk ve hademelik yapar, Taş- raya gider, Göz Hekimi Profesör Dr. ESAT Rabsali) Ankara caddesi No. 60 Harik oOHayat Kaza ve Otomobil Sirgortalarmızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptır. maymız. Telefon: Beyoğlu 4886. hane halkının çok ağır ve ma- — Hemşire benim hayalete İ temi suratlarile bir o suikabul | sıktığım kurşun ne suretle Ab- gördü. Battal Zadenin birden | düsselâma tesi ediyor?.. Bu bire çok vahim bir hastalığa tu e hiç bir şüp- İtulmuş — olduğu ve kim; he gelmedi mi? görüşemiyeceği haberini — Ne şüphesi? rak geri döndü.. — Babasının hayaletine ve- ğlunun o gelmiş Şimdi birader ile hemşii arasında evvelkinden dasa ha. İz cinayete za- raretli bir atışma oldu.. Hanım mimeten bir de şimdi bu müba efendi yüreğinden & kaynayan | rek adama iftira atmak güna- helecanlı bir sesle: “ hından çekinmiyorsunuz... rdeş Kerameti bahir Cinayet mi? evliyaullahtan bir zata kurşun — Evet... Hayalet İ sıktımız. Bu hareketinizin sui | hakikat olsun karşınız « akibeti yakında ailemizin başın | lr görünen bir mahlâka da patlayacaktır, kurşun sıkmak bir cinaye Talât Bey hemşiresinin bu — Ölü babasına sıktığım saffetine gülmekten ziyade ye- | kurşunun diri oğlunu yaralaya islenerek: cağını bilmiş olaydım sıkmaz- — Ben veliyullaha değil | dım.. bir fantoma kurşun sıktım, Dai ” Şimdi de bu gayrı varit günahkâr olsun. dılar, hortlaklar, fantomlar her | iddia ile büsbütün yerde böyle silâhla karşılanır. | oluyorsunuz... l lar. — İddiam kuvvetle varittir. — Bu müthiş tecavüzünü- İBu hareketime de kat'iyyen ci zün tesiri en evvel merhumun | nayet denemez.. Abdüsselâm oğlunda göründü. Abdüsselim | kendi şahsiyetile karşıma çık- Efendi yanına kimseyi kabul | mıs olaydı tabii ben ona ği edemiyecek drene basta... iatmazdım...

Bu sayıdan diğer sayfalar: