28 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

28 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Tekirdağda zelzele ki Mü ithiş , Zelzeleler! (Başi 1 inci sahifede) luğu zannedilmektedir. Bu ra- athane iki seneden beri bu ka lar şiddetli bir zelzele kaydet- Makedonyada zelzele SELANİK, 27 A.A. — Bü- ün Makedonya ve Trakyada mat 21,23 ve 3 de 3 zelzele ol- muştur, Bu zelzelelerin merke- « muhitinin Halkidikya yarım | ıdası olduğu zannedilmektedir. Ehali büyük bir telâş ve korku içinde kalmıştır. Alınan resmi haberlere na- zaran Jersso. Mecrodos. Strato siki, Staghira ve Nechori köy- İ lerindeki binalar yıkılmıştır. Gelen ilk telgraflar 120 kişi inin öldüğünü ve yüzlerce yara- is clduğunu bildirmektedi ATİNA, 27 A.A.— Halkidi- İs yarımadasında vuku bulan zelzele Stratoniko köyünü ha- İrap etmiştir. 50 kişi ölmüş ve 160 kadar kinse yaralanmıştır. Jaisses köyünde 100 Okadar veya ağır su- öylenmekte. | TEKİRDAĞ, 27 — Bu gece sa- at dokuzda şehrimizde zelzele ol- mua, halk heyecana düşmüştür. Zelzele biraz şiddetle hissedilmiş, fakat hiç bir hasara sebep olma- smiştr. —— m Tarife No Hin teşrin Birinci teşrin (a3 (e) pr BP9PFPF vp ve rPsrerrrrer Bzrusirura İssasssz Siussafiı ritısszuzsieşızziz 3 (E)'ve KD) () İ | MİLLİYET Dünki toplanışta bazı haki. katler meydana kondu (Başi 1 inci sahifede) — İki encümene aza seçilecektir. Herkes encümenler için münasip gör düğü zevatın isimlerini söylesinler, Ayrı ayrı reye koyacağım. İntihep o lunanlar, encümenleri teşkil edecek- lerdir.” Encümenler intihabı Encümenlere aza seçilmesi, epey- ce harareti; oldu. o Azadan kayma kam Şemsi Bey, söz alarak: — Aza, henüz tanışmış değildir. biri birimizi tansak ta intihabr on- dan sonra yapsak... dedi. z Küzm Paşa Hazretleri cevap ver 'anışmak için çok zaman ister. Şimdiden herkesin azçok tanıdıkları | yü sene için on beşer Aza listesi tevdi etmişti. şu zevatın isimleri vardı: Celâl Sahir, Ahmet İhsan, Ali Ca | nip, İhsan, Mehmet Saffet, Celâl Fe Zühtü, Nusrat Kemal, Hâmit Bey- lerle Saadet Zihni, Mediha Muzaffer | Hanımlar, Aza safları arasından (bu sırada bir ses yükseldi: — Hüseyin Cahit Beyin aza ok masını teklif ediyorum... Bir başka ses — Muslihiddin Adil | | Bey... Ve artık isimler biribirini takip et 6 — Yusuf Akçora Bey. — Fuat Refet Bey... — Bolu meb'usu Cevat Abbas B. — Reşat Nuri Reis Paşa — İsimleri okuyacağım | Arzu edenler bu isimlere reylerini ve vebilirler, e isimler reye kondu. Kabul e- denler ellerini kaldırdılar. Ekseriyet hâsil olduğu halde bazı itirazlar ya pıldı; bu meyanda Edip Serdenyeçti Bey, isimlerin “hurufu heca” ile 0- kunmasını ileri sürdü. Bir başkası da: Bu ilim meselesidir. Dil âlimle ini seçelim... Teklifinde bulundu. İkinci Takrirler e Rülened- Sadri Et- , Hakkı Ne- #ihi, Ali Ferdi, İsmail Sıtkı, İsmail Hikmet Beyler Reis Paşa, muhtelif teklifleri ay nı ayrı yeye koyda. Bazı saflardan gelen: — Anlaşılmadı, anlaşılmadı.. leri üzerine reylerin toplanması rl | €e uzun sürdü, Ellerini kaldıranlar birer birer sayılıp aksi de reye kon- duktan sona her iki listedeki isimle rin mutlak bir ekseriyetle kabul edil dileleri anlaşıldı. Saim Ali B.in konferansı Encümenlerin ayrılışmdan sonra Reis Paşa, Dr. Saim © Ali Beye sö verdi. Saim Ali Bey, Türk dilinin çok eski bir dil olduğundan bahsede rek işin bu sefer ciddiyetle tutuldu- ğunu söyledi ve: — Bunu Gazi Hazretlerine med- yunuz! dedi ve şiddetle alkışlandı. Saim Ali Bey, ilâve etti: Türk dilinin fennen ehemmiyeti- Bi, ve fennen İaymetini anlamak hakiki filoloji metotlarma i mek lâzımdır ve bütün Filoloji işlerin İ de bizden evvelki milletler, kendi di lerinde ne yapınışlaraa biz de onların metotların: aynen tatbik etmeğe mec buruz, İlim noktai nazarından bilin- mesi icap eder ki filoloji, yani dilin kendi anasırı olan diğer dünya dille | ri arasındaki fonetik münasebetleri doğnazdan evvel, yani dillerin bu kadar neşvünema bulmadıkları za manda insanlar gene, konuşuyorlar. dı. Ve bu konuşmaları cok basit bir takım sadalar ve seslerle oluyordu. Bugün, biz filoloji yapıyorsak ve dil işlerini bir takım mütekâmil metod- İsra istinat ettiriyorsak bu tekâmül etmemiş dillerin konuşulduğu zaman | tibatları sarih ve fenni bir surette gösterecek metüdlere bugün biz ma- ikiz. Burün mütekâmil dillerin kom 1 | duğunu söyledikten sonra bundan yedi sene evvel bir âlimin hay- vanlarm kulakları üze: tecrübe yaparken, bunları kulaklarında a, o, i | sadalarının bu harflere benzer aki İler vücude getirdiklerini anlattı ve İ— — İümel isi bu yazılar, insan i- İsa değildir, Uzun bir tahavvül s€- | bebile, kulaktan aldığımız ihtizazla- jrın adalâta verdiği şekillerin netice- sidir. dedi. İkinci celse Saim Ali Beyden sonra on dakika İiçin celseye fasıla verildi. Celçe açı- İımca Ahmet Cevat Bey, söz aldı ve | tetkikatını kurultaya arzetti, | Bey, simi! konuştuğu dille ne şahsi tetkikatını anlattı, eski Sa er yazıları ve kitabeleri hakkında | olmak verdi. | çok ilerlemiş bir mimarlık ve heykel İ traşlık eserleri bırukan Türklerdir. Kendilerinden dört bin sene sonra İ gelen ve ölmüş © medoniyetlerile bu günkü Avrupayi dirilten Helenlerin İ virdi; Alimler, ilkin İ ropeen ailesine mensup olduklarını | isbata çalıştılar, muvaffak olamadı. ar. Lisanlarının Ariyen olmadığı kat'i surette anlaşılmıştır. Ondan son ra Sumerceyi sami lisanlarla karşı laştırdılar, Sami olmadığı da ayni katilikle anlaşıldı, Ne Aridir, ne Samidir hük münü verdiler, Babı ilimler de Tu- Tani namm: verdikleri dillerle karşı- laştırdılar ve Turani olduğuna hük? mettiler. Dr. Herman isimfi âlim 40 sene evvel yazılmış bir makalesiyle Sumer cede bulunan Vokalik öbenke ve bazı sözlerin Türkçe sözlere benzediğine bakarak bu bükmü vermişti.” Ahmet Cevat Bey bu hükmü ka- bul etmek istemeyenlerin iddialarını ve gayretlerini izah etti. Bütün im- sanlara medeniyet vermiş olmak gibi gok büyük bir şerefi Türklere bırak. mek Hindo - Europeen grupu mü- messillerine pek ağır geliyordu. Fa- kat Şumerlilerin Ahiyen olduklarını da isbat edemiyorlardı. Ahmet Cevat Bey Sumerceyi biz- sat tetkike karar verdiğini ve mute- ber eserlerden Langdon'nın Sumerce grameri ve göller İügatçesi üzerinde çalışarak elde'ettiği neticeleri anlat- mağa başladı: eski Sumer tabletleri milât- tan dört bin sene evvel yazılmıştır. Sumerce vesikaları en eski Helen e- serlerinden (Hümmer edebiyatın- dan) üç bin sene kadar eskidir. Su- merce İki bin senelik yazılı vesikalar bıraktıktan sonra ondan üç bin sene sonra Orhon kitabeleri yazılmıştı. İşte Sümerce altı hin sene evveline gıkan yazılı tarihi vesikalar beralemış bir milletin dilidir?" Ahmet Cevat Bey bu kadar esld bir lisan üzerindeki tetkiklerin güçlü ğünü, seslerin tesbitindeki müşkü- İsti, hattâ yazılı vesilenlarla tesbit e len ilki bin sene zarfındaki ses de- giçikdiklerimi ve bu değişmelerin tar zin izah ederek maksadının davamı zı garp âlimlerine isbat etmek oldu- ğunu söyledi ve asıl mevzua geçerek Türkçemizle Sümerce arasında fone tik, Morfolojik, * lüyat, zamirler ve ve ayrıca ahvi tipler ve nah vi ihtisaklar üzerinde karşılaştırma. lar yaparak konferansını bitirdi. Bu mükayeseler türkçe ile Sumerce ara sındaki benzeyişleri ve irtibatı büyük bir vuzuhla göstermekte Gazi Hz. kurultayda Cevat Beyin nutkunun sonlarına İ doğru Gazi Hazretleri, kurultayı şe- | reflendirdiler e ve hususi İocalarında İ yer aldılar. Gazi Hazretlerinin kurul tayı teşrifleri aza (arasmda tarifsiz bir sevinç uyandırdığı görülüyordu. Bütün başlar, o Büyük Başa doğ- ru çevrilmişti. Bütün gözler. onu a- kadar takip ettiler. Saat beşe şörde, Büyük'ede, bi: örelik kerek taydan ayrıldılar. Ve yarım saat son Türkler Alp ırkıdır Agop Martayan Ef.nin nutku Ahmet Cevat Beyden sonra Agop Martayan Efendi (Türk, Sümer ve Hint - AN A CARŞAMBA 25 EYLÜL Hikmet Bey Nereye gitti? (Başi 1 inci sahifede) söyleyerek © otelin karşısındaki telgrafhaneye gitmiş ve artık on- dan sonra bir daha görünmemiş- izi burada kaybolmaktadır. cak bu son indiği otelde bir ba- vulla bir şemsiye bırakmıştır. Bu bavullu şemsiye Cenevreden oi ciye telefonla vuku bulan ve hare de odanm parası verilerek Cenevre konsoloshanemizin an- tetli kâğıtlarına yazılmış bir mek- tupla tekit edilerek otelci tarafın- dan Parise gönderilmiştir. İçinde iç çamaşırları bulunan bu bavul- la şemsiyenin seyahati de hayli ci ıeraktır. Şimdi Paris zabıtası bu işin srarmı çözmeğe çalışmaktadır. er taraftan İsviçre © zabıtası da müracaat vuku bulduğu tak- dirde tahkikata iştirak edecektir. Şöylendiğine göre Hikmet B. in akli müvazenesinde bozukluk ta varmış... Hikmet Bey dört &y- | dam beri a 3 ( ğundan (Lingı yahut (Palöântölöriye) - mek lâzsmder Fonetik, weorfoloji, gramer ve sen taks sahalarmeski hususiyetlerini nazarı itibara âlarak Türk dilini Alp dilleri ailesine bağlamak icap eder. Esüsen Alp ve Türk” kelimeleri'de müteradif (sihönüm) dirler ve kahra man, kuvvet manasını ifade etmekte ler. Bu tasrihten sonra Alp Tisanı İ Hint - Avrupa ve komşu dillerine'a- nadil olarak kabul edebiliriz. Esasen Kelt ve Yunan dilleri de Alp kelime si haiz olduğu mâna itibarile bu Ta bıtayı isbat etmektedir. ssa Sü mer lisanı türkçenin bütün hususiyet İerini muhafaza etmektedir. Mi Sümmerce (tku) nun mukal çede (uyku), “Sümmerce mukabili de (Kişi) dir. Kelimelerden maada telâffuz âhen gi (aggiutiratiom) hususiyeti | (pos- pozisiyon) lar, sentaksta ikinci dere cedeki anasırın birinci derecedeki anasırdan evvel vazolunınası da bu © saslı rabıtayı isbat etmektedirler. Hindistana akin etmiş olan Su- merlerin Bsaniyle Hint - Avrupa dil leri arasmda da bağlar mevcuttur. Misal olurak Sanskrit dilinde Akşi şeklini alan Sümer lisanındaki İgi ke limesini alabiliriz. Ayni kelime (Kot) Tisanında da E A GE şeklini almış- tar, i tatbik et “Hint - Avrupa ve Alp ırklarının hususiyetlerine vnafik bulunan ve or ta Asyadan atrAnadoluya getiren Koralılar dahi Türk ırkına mensup bulunuyorlardı. Kosalıkarm ilâhi Tur gu tesmiye edilmekte olup esası Türk kelimesidir ki, bilâhara Eti li- sanında “Kuvvet” manasmı ifade e- den Tarğu şeklini almıştır. Eti'lere gelince, gerek yerli gerek se sonradan gelen Eti'lerde Türkle- rin hususiyetleri mevcuttur. Bu hu- iyetler başhea Etilerin Protahat- ve Balayi dillerinde göze çerp- maktadır. Meselâ EtEİ Tisanmda Tarkçenin Ana ve Ata kelimelerine muadil Anna ve Atta kelimelrei mev cuttur. Ayni Altta kelimesi Kot ve Sinv lisanlarında da vardır. Türk dilinin Hint - Avrupa dille- rinden manda Finme - U KR, Kaf- Sami, hattâ eski Musır lisanla riyle esaslı surette bağlı bulunduğu- nu isbat etmek için Türkçe kelimesini misal olarak ah den fazla lisanlarda onu tetkik ettiği miz zaman bütün bu hisanlarda ei kelimesinin Türk dilindeki ekin elk ötesini Şörüüük teyiz. Gramer sahasmda da Hint - Ay. rapa dilleriyle Türkçe arasında bil. bassa (aeculatif) ve (gönstif) haller de şayanı dikkat benzeyişlere tesa- düf etmekteyiz. Şahsi zamirlerin bi- rin İm ikinci e yine ikler görmekteyiz. in tas ede daih bu gibi muhtelif benze yiş ve ayniliklere tesadüf etmekte. yiz. Sözlerimi burada bitirirken söze henüz başlamış olduğumu hissediyo- rum, Zira her türlü kabiliyetleri ve bir çok lehçeleriyle asırlırdan beri mevcudiyetini muhafaza eden Ana Türk dilinin heyeti umumiyesini ör ten asırdide perdenin ancak bir ucu- mu kaldırmak kabil olumuştur. Şunu da ilâve edelim ki bu büyük perde Türkiyat ilmi ile Türk dili tarihinin tedricen Mongol smuhitinden cıkacak tetkikine henüz başlamış olan Alp irkınm konuştuğu Usana bağlı bulunduğunu görece, mize derin bir inanışla inananlarda. num, Bu suretle tam 1200 sene evvel Orhon nehri kenarında Gül - Tekin tarafından ihzar edilen arzu, 12 asır bk bir kayıtsızlıktan sonra, Gazi M. Keme Hazretlerinin | ve eli ile tahakkuk etmiş dün ya Gül - Tekin'in O sözünü tek- rar edecektir. ie İLTuta Olurtaçisen "1 Yani “Ey Türk Milleti, Sen ebedi bir imparatorluğu muhafaza edecek- sin,” Agop Martayan Efendinin kon- feransı, kurultay azası tarafından gid detle alkışlandı . Vakit opeyee ilerlemişti. Reis Kâ- zim Paşa, kurultayın yarin (bugün) tekrar saat 14 te toplanacağını, en- ire 1932 Gazi Hz. Mac Arthur'ü Kabul etti (Başi 1 inci sahifede) ker ile muzika ve bir müfreze polis tarafından selâmlanmıştır. Ceneral ile protokol umum müdürlüğü mua vini Münir İbrahim , ankeri mihman dar Miralay Sadık, tercüman Or han Tahsin Beyler Amerika masla- batgüzarı M. Shaw ve Ceneralin ya verleri Binbaşı Yenger | ve Yüzbaşı Davis te İstanbula gelmişlerdir. Ce- peral Mae Arthur Ankarada kendisi ne karşı gösterilen hüsnü kabulden pek memnun olduğunu söylemiş ve geçit resmi yapan askerin intizam ve emmeliyetini pek ziyade takdir ettiğini, bu kadar mükemmel bir or- duya hiç bir yerde tesadüf etmediği hi, bir çok vesilelerle tekrar ettikten son demiştir kiz Türk ordusunu her türlü tak- dirin fevkinde buldum, Böyle bir or- dunun kumanda beyetile tanıştığım- İ dan dolayı kendimi bahtiyar addede rim.” Cenerale karşı Ankara ve İstan- bulda gösterilen hüsnü kabul şehri i tarafından notörüne hinerek Sey- iskelesine çıkmış, oradan Pe 5 oteline gitmiştir. Dünkü ziyafet Vali Muhittin Bey Tarabyada To | katliyan otelinde Ceneral şerefine bir öğle ziyafeti vermiştir. Ziyafette, İ gikrü Naili Pasa ile Generalin yaver | İeri, Münir İbrahim, Miralay Sadık, | Orhan Tahsin Beyler Amerika masla | hatgüzarı M. Shaw ve Cevdet Ke-| rim Beyle daha bazı zevat hazır bu- Tunmuşlardır. Ziyafet samimi bir mü | sahabe ile geçmiş, Ceneral seyahat ve Ankara intibalarından bahsetmiş tür. Hitamında Vali Muhittin Bey) davetine icabet ettiğinden dolayı te- şekkür etmiş ve Ceneral'in şabsmda Amerika ordusumu selâmiamakla pek memnun olduğunu söyleyerek Ame- rika Reisicümhuru M, Hodver ve A- merika ordusu şerefine içmiştir. Bu- Dun üzerine Cöneral Mac Arthur de refine kadehini kaldırmıştır. Gazi Hz. nin huzurunda Ziyafet sant dörde kadar sürmüş, Ceneral Pevapalas oteline gelerek bir kaç dakika sonra Amerika masla hatgüzarı M. Shaw, Münir İbrahim, Orhan Tahsin ve Sadık Beyler ve ya Cenapları sasat beşte Gazi Hz. tara fından kabul edilmiştir. Gazi Haz retleri Ceneral ile bir müddet görüş tükten sonra, kendisini o sırada iç- tima halinde bulunan Dit kurul! müzakeratını dinlemeğe davet eti lerdir. Cemerel, Gezi Hı, ile birlikte salona geçerek bir müddet müzake- ratı dinlemiştir. Bu esnada tercüman Orhan Tahsin, Münir İbrahim ve as keri mihmandar Sadık: Beylerle M. Shaw da Gazi Hz. nin nezdinde bu- Tunmuşlardır. Ceneral Dolmabahçe sarayından çıktıktan sonra Amerika sefarethane sinde şerefine verilen çayda hazır bu lunmuştur. Ziyafette Amerika kolo- nisine mensup bir çok aileler hazır bulunmuştur. M. Shavv'un ziyafeti Dün akşam saat 20,30 da Ameri- ka maslahatgüzarı M. Shavw tarafın- dan Maçkadaki © apartmanında bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafette Vali Muhittin Bey, Kolordu. kumandanı Şükrü Naili Paşa ve yaveri Fahri B. <ceneralin yaverleri, Münir İbrahim, Orhan Tahsin ve Sadık Beyler Ame ika konsolosu M. Allen ve ataşemi» literi M, Kane hazır bulunmuşlardır. Ziyafette Türk ve Amerikan ordula- rı şerefine içilmiştir. Bugünkü program Muhterem misafirimiz bügün sa- bah mü; le bazı camileri ziyaret edecek ve 12,45 te Taksime giderek Cümburiyet âbidesine bir çelenk ko yacaktır. Saat 13 te Amerika ataşe- militeri tarafından Tokatliyan otelin de bir öğle yemeği verilecektir. As- demisi müdürü Malay Rifat B. Fransız, Yunan, İtalyan ataşemili izi ve e e İegilir, Japon, Bul Macar, ataşemiliterleri davetli- Gürler, Sant 17 de Harp akademisin- de Şükrü Naili Paşa tarafından bir gay verilecektir, Ceneral akşam ye- meğini hususi surette Perapalas ote- linde yedikten sonra saat 21 de eke- presle hareket edecektir. da bulunmalarını tebliğ ederek celse yi kapadı. Adanadan gelen heyet Adanadan dil kurultayına iştirak i içtimama iştirak etmislerdir. Gelen- ler şunlardır: Farsak aşiretinden Yiğit Ağa, Ba yat aşiretinden Ahmet çavuş ve Mi- Muhabir mektubu Bir fabrikanın kurulu- şu neiyilikler getiriyor Alpullu şeker fabrikası Trak. yayı ihya etmiş vaziyettedir.. Alpullu şeker fabrikasında Defüzion ALPULLUDAN: Babaes- kide otel olmadığından buraya j gelen misafirler yahudi pansi- yonlarında kalmağa o mecbur- durlar. Çorluda da ayni hal va- kidir. Ben de bu pansiyonlarda kaldım. Babaeskide topu topu 150 kadar Beni İsi vardır ve bunlar da bayağı türkleşmişler dir. Burada bir gün bir gece misafir kaldıktan sonra Alpul- ludan benim için gönderilecek otomobili beklemiyerek o sıra- da rastgelen bir makine ile he men oraya hareket eyledim ve muntazam bir şoseyi takiben 20 dakikada oraya vasıl oldum. ŞEKER VE İSPİRTO FABRİKALARI Alpullu deyince insanın fik- rine derhal şeker fabrikası gel- mektedir. Fakat çok Himseler bilmezler ki bunun yanı başın- da bir de muazzam bir ispirto fabrikası vardır. Bu fabrika Türkiyenin ihtiyacını tamami le temin eylemekte ve san'at sahasında yüksek bir kıymeti haiz bulunmaktadır. Şeker fabrikasmın bu hava- hideki velvelesi delayısile bir a- ralık (Alpullu) ismi (şeker) ismine tahvil ve icap eden, yer. lere de “Şeker zıları tersim edlimiş zi Hazretlerinin son Edirne s€- yahatlerinde müşarünileyh bu yeni ismi beğenmemişler ve Al pullu kelimesini türkçe “allı pullu” terkibinden alınmıştır diyerek tekrar ipkasını emir bu rmuşlardır. Şu suretle bü- yük bir yanlışlığa meydan ve- rilmemiş ve istasyonun eski ta- dı yerinde kalmıştır." ISTASYONUN İSTİKBALİ İstasyon ve çivarımmn şekli şu bir kaç sene zarfında değiş- miş ve küçük bir Avrupa ma- hallesi halini almıtşır, Fabrika idaresi mü umumisi Hay- ri Beyin vâkıfane messisile fev kalâde intizam kesbeylemiş ve müdürlerile mü- hendis ve memurları ve diğer müstademinler için öyle şirin ve dilrüba mahalleler vücude getirilmiştir ki bunların tems- Pe | yesil büyük bir zevk - mak kabil değildir. Bilhassa le #önsüyu mahsus daireler, apar- tımanlar ve bunların etrafında- ki bahçeler ve parklar cidden pek nazar firiptir. Serapa ha- zaret içinde bulunan bu cesim parkm manzarasma başka bir ahenk veren sarı renkteki bu a partımanlar pek büyük fedakâr tıklarlı a olunmuş. her türlü esbabı istirahati havi birer şa to halindedir. Fabrikalara sar. folunan milyonlardan başka et rafındaki imar sahasına dökü- len mebaliğ te mühim bir ye- kün teşkil eylemektedir. İSTASYONDAKİ ESKİ BİNALAR İstasyonda şirketin malı o- Jan köhne dükkânlar yıkılacak ve yerlerine asri bir çarşı ve bir hal yaptırılması takarrür ede- rek gelecek sene inşaata başla- nacaktır. Filhakika modern bir kasabanm teşekkülüne esas o- ke e binalarının zarafet ihtişamı karşısında bu eski dairesi maları biç yakışık alır bir man zara değildir. ŞİRKETİN YAPTIR- DIKLARI Şirket idaresi burada yalnız kendi fabrikalarmı yaptırmak: la iktifa etmemiş ve etraftalö ibtiyecı nazardan kaçırma- mıştır. Binaenaleyh memleketi miz için geniş bir çalışma sa hası açmış olan bu hayırhah şi ket ezcümle şunları da ya, mıştır: 1 — Evvelce şurada burada hayvanlar kesilerek sıhhati u- mumiye ihlâl edilirken şirket Ergene köprüsü yanında yap- tığı fenni bir mezbaha sayesin- da bu mahzur ortadan kalkmış tır. 2 — Şirket, Fabrikalarda mür tahdem memur ve amelelerin çocuklarını mimeti maariften mahurm bırakmamak için bir mektep ve bir de çocuk bahçe si yaptırmıştır. 3 — Ciyadet havayı temin için fabrika etrafında cesim bir koruluk ihdas eylemiştir. 4 — Mesaisi haricinde fab- rika mensuplarının İstirahat ve tenezzühleri için büyük ve gü- zel bir park vücude getirmiş” sureti mahsusada çalışan bir motör her tarafa mebzul sular sevkeylemektedir. 6 — Kuvvetli bir dinamo ile istihsal edilmekte olan elektrik sayesinde gündüzleri vantila törlerden ve geceleri de ampul: lerin nurani ziyalarından isti fade olunmaktadır. 7 — Bekâr ve evli amelelere ayrı ayrı yapılan ikametgâhlar dan iki mahalle teşekkül eyle miştir, 8 — Yukarıda arzeylemiş ol duğum memur ikametgâhlari Avrupanm küçük ve fakat zarif bir köşesini andırmaktadır. 9 — Memurların tabi dol yemeklerine o mahsus vâsi bif lokanta ve gazino ve bunun ür zerindeki misafir. yatakodalar! temizlik ve zarafet itibarile e# müşkülpesentleri bile memnuf edecek bir mükemmeliyettedir. ŞLEMPE Fabrikalar GE çerken hissedilen bir fena vardır ki buna şlempe diyorlar. Bu madde, ispirto fabrikasın” dan harice defedilen bir mayi" dir ki yakındaki arazide göl b linde birikmektedir. Bunun için lar. biraz şeker, az mikdarda ispirto vardır, Bunlar yazın b* inde ak” tifade kabil ise de bunun pek muazzam tesisata ihtiy#$ vardır ki astarı yüzünden hıya mal olur. Almanyada işle meşgul fabrikala bu mayiatı der lar ve ve yaparlar. Fakat bizde bun imkân bulunmadığ bu ke kan mayiatın kayalara d a rulması ve yahui yal retile imhası tasavvur ei tedir ve ameliyata da mak üzeredir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: