17 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet 17 K. EVVEL 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbam 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için LK LK 3 aylığı 4— .— 6 , 710 4— 4 — Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur, Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me- #'uliyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden verilen malüma göre buzün ha- va açık olacak rüzgâr sakin de- vem edecektir. Dün hava taz- yili 773 milimetre en fazla si- caklık 11 en az 2 santigrat ola rak kaydedilmiştir. Haftanın yazısı Millet uyanıyor! Ama nasıl uyanıyor? Nizamettin Nazif vâsi ha- alsükekeini “böşa Bacağında kalmış bazı hakikat parçaları. | nı birleştirerek “Bir Millet U- | yanıyor” diye bir senaryo yaz- dı ve bu isimde bir film çev- rildi, Şu günlerde sinemalarda gösteriliyor. Bu filmde bir mil let nasıl uyanıyor görülüyor mu, görülmüyor mu burası bi- ze ait değil, Ben size bizim s0- kakta milletin nasıl uyandı ğını anlatacağım. Bu bir film hulâsası değil, hakiki hayatın hikâyesidir. ... Gündüzün hırçın ve netice siz uğraşmaları beni ekseri er- ken yatağa düşürür. Elime bir gazete alır onu okuyarak uyurum. Bu, bende bir dert ha lindedir, Okumadan uyumama imkân yoktur, Doktorların ki- misi bunu doğru, kimisi iğri bulur. Ben bu mülâhazalara al- drrmam, elimde gazetem ya- tağrma uzanırım.. İlk uykum lağrma uzaktan uzağa geliri — Akşam simidil.. Hangi hemşeri! Sa- ve en İL işe başla dar muş, bağırır. Ve buna ara sıra: — Salep!... sütlü!.. sesi refa- kat eder, Bu satıcılar arasın- ek lâzım masına ait nahoş gürültüler. “Milliyet, in romanı: 8 ni; bir yabancı gibi, tanımazlar di. ordu. © Öyle olduğu halde, bahçe kapı- sının çıngırağı çalar çalmaz uzak- © tan telâşlı adımlarla koşan ihtiyar bir kadını evvel © görüü ve kala- k atıldı: LE Dadenğılei. E — Oğlum.. paşam. iki gözüm © yavrum. Ölmeden seni bir (defa © daha gördüğüme bin şükür, — Emsal dadı, sen her sene iki gençleşmişsin.. Ölümden ko- 4 mak yakışık almıyor. & Senin ; “ile lam tatlı tatlı yaca, 'evlâdm.. silin gbi dr — Dadı, teyzem nerde? — Sizi öteki vapurla bekliyor- duk. Deniz tarafındaki çamlıkta malı, Haber vereyim mi? — Yok dadı, hiçbir şey söyle- —— Yavaşça gidip baskın ede- a yürürüm - biraz ötede. yede, arasında — Ku- | mi da ne sesi gür adamlar vardır. | Ya giderken Eğer hanende gelse bunların içi İ sizi İ nel patlar, arkasından bir İ şek gürültüsü, bir daha!, sonlar, tramvay uğultuları ve dilin... Bir şey dihesien.. Gö- Fükü durulur gibi olduğu za- man siz yine dalarsmız!.: Bu sefer iki kişinin iri iri lâtifesi uyandırır: — Ver ulan şu mendili! Şe- ka etme!.. — Zorlama ayağımı silerim sonra! — Vallahi hediye yahu! ver E insaf! İki şoför vatandı sokakta lâtife de mi etmesin Ben uyuyacağım diye!.. Yatak İ ta sağdan sola dönersiniz!.. Ba- İ zıları yattığı gibi kalkarmış. Ben yatakta sağdan sola, sol- dan sağa hiç olmazsa gecede | on defa dönerim.. Hayatta da böyle yapabilsem iyi olacak!.. Bir sükünet devresi sizi ar- İ tik uykunun derinliklerine in- gibi olurken bir şarap- > Rü- yada bu esnada mutlaka ya muharebe, ya fırtına görürsü- üz... Lâkin bu ne odur. ne ö- Köşe basmdaki pasta- cı, dükküninm demir ıstorları- nı indirmektedir. Bundan daha dirir | tabii, daha masum görültü ne olabilir?.. Siz O uyuyacaksı- nız diye âlem ticarette mi et- miyecek?!.. Pastacı bu!.. Yer- Ii malı kullanıyor. lâf istemez. Hırpalarmış olan uykuyu tekrar yakalamak üzere iken İ muntazam ve muttarit bir (pat, pat.) işitirsiniz. Gece yarısın- dan sonra seslerin ihtizaz kabi- İiveti artıyor.. Sesi az gam sözlerini gece yarısı söylese- ler büyük fark görürler, Hat- tâ bir gece yarısı gazetesi çıka- rılabilir.. Bu muntazam (pat, pat) ne- dir. bilir misiniz?. Kapınm önünde duran otomobilin pa: pasmı şoför efendi silkmekte- dir. Paspasın bir ucundan tu- tup apartmanın köşesine car- par... Bu gürültü şoför efen- dinin kolu yoruluncaya kadar devam eder. Bundan tabii ne olabilir?. Paspası gündüz silkip te bele- diyeye ceza mı versin?. Siz yuyacaksmız diye paspası te- mi in mi?.. Bu da biter. Artık uyku- Buzu kimsenin tedirgin etmiye ceğini umarsınız!... Ve tekrar gözlerinizi kaparsmız... Aradan bir saat mı, bir bu- çuk saat mı geçer... Bir mitralyöz sesi. bir top oğultusu sizi yataktan sıçratır. Bu bir otomobilin motörünü tecrübe etmesidir... Dünyada sinirleri en çok tahrip eden şey nedir diye anket açsalar uhakkak otomobil motörü- nün durduğu yerde ve dalgalı dalgalı ses çıkararak işlemesi olduğu neticesine varılır... L&- kin ne diyebilirsiniz?.. Otomo- bilsiz şehir, motörsüz otomo- bil, sessiz motör olur mu?.. Siz uyuyacaksmız diye de otomo- bil motörü işlemiyecek mi?. yolda bir ârıza olursat... Eğer hâlâ uyku beyninize sıçramadı tekrar yorganı boşal. | başmıza çeker zıbarırsmız! A radan yine kısa bir zamı e in dliliker Tolmepilik Meli | gir. Bi? otomobil itkşonu 1- rar ile ve kısa duruşlarla öter, öter, öter... Arada pasir ve ka- ba hir ses: — Aleko! Aleko! Aleko! U- lan eşşoğlueşek!.. diye bağırır. Ve arkasından bir saç ke- pemge tekme ile darbeler indi- rilir.. Bu, geç kalmiş sarhoş bir şoförün komşu garajı açtırma- sı için kullandığı vasıtadır. Bir şey diyemezsiniz.. Otomo- bil sokakta mı kalacak? Siz u- yuyacaksmız diye!.. İçerideki bekçi Aleko bütün. bu gürül tülere rağmen kapıyı açmaz... Gürültü devam eder bir çeyrek sonra bütün mahalle uyahmış- tır, Aleko da beraber.. * Saat kim bilir üç müdür? ne dir? Tekrar yatarsınız!.. Uyu- mak için, uyku gelmesi için İs tanbuldaki büyük yokuşları... Çifte minareli camileri, mina- relerin şerefelerini sayarsınız.. Bin müşkülâttan sonra dalarsı- nız. Dışarıda yine bir ses: bi!., Buna da içinizden lânet e- der tekrar yatakta dönersiniz. Yarım saat sonra, dörde dört buçuğa doğru ke Düdükler, iri iri lâf- , Hemen yataktan fırlarsı- nız... Komşuda (Saksağan ba- | r) diye batakhane vardır.. Adam öldürürler, tarlar, safdilleri boğar parası- nı sızdırırlar.. Ve mahalle için- de bu bar şaşılacak bir cesaret- le hâlâ açık durur. On ikiye alı de ka- .. İşte gürültü bu bozuk kadının dövüş- mesi ve sokakta yerlere yata- rak bağırmasıdı kaları kal kık, boz renkli elbiseli ve kas- ketli memurlar gelir. Kavga devam eder... Yarım saat bir facin feryadile bağıron kadın. lar ve taraftarları ağır ağır ka- rakola doğru yürürler.. Saat dört buçukta siz tekrar yatar. artık uyuyamazsı- le beraber bütün ma halle uyanmıştır. Ertesi gün kimin yüzüne baksanız yorgun ve buruşuktur. O gün o mahal- lenin sakinleri işlerinde muvaf- fak olamaz. görüştüklerile u- yuşamazlar... Neş'esiz ve kav- gacı olurlar... Bütün bu hen- gömede bütün bu gürültüde bir tek adam, memur, bekçi polis, belediyeci çıkıp ta: -- Yahu! gürültü emeylal, demez.. Nesine iL Ve işte bizim sokakta mil- let böyle uyanır.. imdi bu alayın sonunu şöy le bağlıyorum... İstanbul bele- diye muavini sevimli ve sevgi- li dostumuz Hâmit Bey iki gün gazetecilere beyanatta evel emir gelmedi ve bunada lü- zum yoktur. Çünkü biz gürül. tü ile zaten belediye nizamna- mesi mucibince mücadele si | hissetmediğini kokain sa: | Tovpin artık karısile yaşa- maktan bıkmıştı. Halbuki karısı o kadar iyi kalpli, temiz, sadık bir mahlükken, Tovpin nedense bu müşterek hayata tahammül ede- miyordu. Bunda da şaşılacak bir şey yok. Hemen hemen bütün er- kekler böyledirler, Asıl şaşılacak şey, boşamak için bir sebep araya cağına, Tevpin'in karısını zehirle- meğe kalkımasıdır. Bir defa çok mutekit olduğu için, sonra mah- kemel işlerin uzun sürdüğü- ü bil için mi nedendir, Tov- | pin karısını. zehirlemeğe karar | vermişti. Artık ondan sonra kafa- sında daima bu fikir işliyordu. Ev velâ bütün zehirleri tetkike buş- ladı. İsimlerini öğrendi. Tesirlerini öğrendi. Kendi kendine dedi ki: — Arsenik hâmızları bana en muvafıkı görünüyor. İ Beş on para ile en yakm ezca: | y ile serpti. Artık ötesini Alla- hn bırakmıştı. Arsenik karısının zayıf, mahif vücudünde tesirini göst gecikmedi. Madam Tovpin filha- kika olgunlaşmağa ve toplanma- 4a başlamıştı. Vakıa yüzü sapta. rıydı, fakat Madam Tovpin ken- ini hayatta bu kadar sıhhatte Olur sey değili Tovpin bütün ümitlerini boşa çıkaran arsenik mürekkebatma İütürler savurarak, civa mürek kebatını tecrübe etmeğe kalktı: — En âlâsı, biklorür dö mer | kür, dedi, Hileye mii ederek en ya- kın eczaneden birkaç gram süb lime aldı. Suya karıştırdı, bu mah lâlü iyi kal, rım İçeceği şeylere kattı Halbuki ne oldu? Arsenikler karısma dehşetli bir iştiha vermiş ti. Bu işliha yüzünden mide rahat ları baş göstermek üzereydi. üblime bu rahatsızlığı bıçak gibi kesti. Haza kalomel! Madam Tövpin her zamankkin- den ziyade'sıhhatte idi. Artık bü- tün kasabada onun güzelliğinden İ ve tıhhatinden; tazeliğinden bah- sediliyordu. Tevpin İkinci teşebbüsünün de böşa çıktığını görünce, afyon mü rekkabatını tecrübeye karar ver- di, on yakm eczaneden beş on para ile birkaç damla lavdanom bu sefer hiç merha- hesap etmeyerek, lavdanomu ka» rısının yiyeceği yemeğe karıştır. dı. Madam Tovpin birkaç zaman- danberi uykusuzluktan şikâyet e- diyordu, afyon mürekkebatı karış | etmeye yor ve halkı 8 sız mahal bırakmıyoruz.” Muhterem Muavin Bey! Af- fınıza sığınarak ve içim sizla- yarak, lâkin kim: m yarak arzederim ki: “İstanbulda, İstanbulun bu saydığım gürühülerini sustu- racak, susturmaya muvaffak o- lacak, ve bize (o rahat bir gece uykusu üyutacak kudrette bir tek kimse yoktur.” Millet uyanacak, daima u- yanacak, ve belediye nizamna- mesi mışıl mışıl uyuyacaktır. Allah rahatlık versin!... İ7MİKAYE TİZ Zehir kâr . — Fransızcadan — mış yemekleri yedikten sonra, mı- yil maşıl uyumağa başladı. Tabii uykusunu alınca da sıhhati bir kat daha düzeldi ve gün geçtikçe sişmanlamağa başladı. Tovpin kafasını dıvarlara vu. racak derecede ümitsizliğe düş- müştü, acaba daha kuvvetli han- gi zehire müracaat etmek lâzım geldiğini düşünürken, bir akşam karısı zaaf geçirdi ve kocasının düşe kollarını rek bayıldı. Tovpi — Tam sırasıdır, diye düşün- Artık zehirlere emniyet etme- diği için, masanm üzerinde duran pıçağı yakaladığı gibi, sapladı. Kadın bayılınca, bunu gören hizmetçi, efendisine bile haber vermeğe lüzum görmeden, hemen komşu doktora koşmuştu. Doktor geldi ve yaralıyı muaye- karısma — Dostum, hakikaten siz” pra tik bir adamemız. Eğer zeve: den kan almamış olsaydınız, şu dakikada hasta apoplexie'den öl- müş bulunacaktı. Zaten ben zev- cenizi daima sıhhatte görüyor- dum ve kendikendime bu kadar sıhhatli bir kadı gayritabii bulu- yordum. Hepimiz evliyiz. Kadm- larm ikide bir ne çabuk hastalan- dıklarını ve kocalarını me endişe ve eziyetlere soktuklarını biliri Halbuki sizin zevceniz, bu kaidı nin haricinde insanı şaşırtacak bir kadındı. Doğrusu ona da, size de grpte edenler çoktu. Tovpin her teşebbüsün, karısı" tanı daha bir çok seneler uni anlayınca, niyetinden vazgeçti ve işi mukndderata ter- ketti. Doktora dedi ki: — Artık hastayı sizin hazaka- tinize heraktım, Doktor bir aya kadar hastanın tamamen şifayap olarak ayağa kalkacağını temin etti. Fakat Madam Tovpin bir hafta sonra öldü. Nikâh Gölcük Turgutreis bahriye ge- dik mektebi demircilik muallimi Hüseyin Hüsnü Beyin kerimesi Emine Leman Hanım ile Son Pos- ta gazetesi Serbayii İbrahim Os- man Beylerin nikâh merasimi dün kü perşembe günü Eminönü evlen me dairesinde icra kılmıştır. Ta rafeyni tebrik ve saadetler temen rm Adliye Hukuk mahkemesi bap: kâtibi merhum Beyin keri- | mesi ve Selânik idarsi askeriye reisi haremi ve İs İİ merhum Lütfi Paşa tanbul Defterdarlığı tahsilât mü- dürü Âmir Beyin halası İsmet Ha- ||| nım duçar olduğu hastalıktan kur tulamayarak vefat etmiştir. Mer- hume fıkaraperver, temiz kalpli ve fazilet sahibi idi. Allah rahmet eylesin. Cenazesi bugün saat on bir bu çukta Çağaloğlunda Eminpaşa 80 İl ka hamamına müca. ğında Acısu FELEK vir hanesinden kaldırılarak mek berimahsusuı o na defnedilecektir. "| car şarkıları, 19,15 : İş ve İşçi Milliyet bu sülündü iş ve istiyenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektup: | la İş büromuza müracaat et. melidirler. ş. isteyenler 4 sene daktilo, kasadar ve muha sebe muavinliklerinde. bulundum. İ Bon servisim vardır. Türkçe, Fram- sızça ve İngilizce bilirim. Kefalet verebilirim. Ufak bir maaşla iş ari yorum. Arzu edenler aşağıdaki adre se mektupla müracaat etsinler: | liyet gazetesi iş bürosu 5. N, ... Ciddi ve malümatlı bir genç kız kasadarlık türkçe ve fransızça dak- tloluk gibi bir vazife arıyor. Şerait mütevazıdır, teminat © verebilir. Te. tanbul Posta Kutusu 46 V, B. adre- sine yazılması | RADYO | Bugünkü program 18-18,48 Darüttalim. 18,45-19 Meliha Avni Hanım ta- rafından konferans, 19-19,20 Orkestra. 19.20-19,45 Fransızca derse (Müp- tedilere mahsus). 19,45-20 Orkestra . nm Darüttalim. ,30722,30 Orkestra, ajanı, bor. sa haberleri, saat ayarı, VARŞOVA 1411 m. 17.05: Gramofon. 18.05: Gra- mofon ile WagnePin eserlerinden. 19.05: ai ymasiki. iş Cİ BUDAPEŞTE 550 m. 18.05: Piyano refakatile Ma- İmre Mangya- ri Sigan takımı refakatile hafif Macar havaları. 20.25: Gramo- | fon. 21.05: Operetlerden parça- 05: Temsil. 23.20: Sigan VİYANA 514 m. 17.40: Mandolin konseri, müsa- habeler. 20.10: Erkek heyeti (Koro konseri). 21.05: Berlinden büyük radyo popurisi, Dans Dz ve operet parçalarmdas “PRAG 438 m. 17,15: Hafif musiki, muhtelif. 20.25: Bando murika. 21.25: Mü sahabe. 21.40: Rus şarkıları, 22: Kabare. 23; Son haberler. 23.30: Halk konseri. ZÜRİH 459 m. 20.50: Gramofon. 21.08: Al- man şarlularından mürekkep kon ser, 22,20 : o Çither aletile emar. 21.50 : İspanyol musikisi, 22.50 £ “LA VİTA BREVE” isimli Ma- nuel Falla'nın operası, BUKREŞ 394 m. 13.05: Gramofon. 14.08: edi xmofon. 18.05: 19.30: Konar: 20:48: Grametez. | 21.05: Monolog. 21.35: Taganni, 22.05: Yuzoslavya kralının doğ- ŞIK'SIN'E MA Büyük muvaffakıyetler kazanıyor PARİSLİ AŞIKLAR Ne sevimli filminin sevimli artistleri HENRY. GARAT MEG LEMONNİER tarafından Fransızca SÖZLÜ ve eğlenceli komedi. Bugün ve yarm son günler * İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri Bu akşam saat 21,30 da <0Ç SAAT l OPERETİ) ln Yazan: Ekrem mest se, NM Etem İzzet Beyin kitap halinde çıkan son romanu Göz yaşları!. Bütün kitapçılarda vardır 1517 Doktor Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük ec. zahanesi karşısında Sahne v0- kağıda 3 numaralı apartıman- İda 1 numara ZAYİ Bolu müddeinmumisi Hafız Lütfü Türk Ticaret Bankasının beheri be- şer lira kiymeti itihariyeli 113435 Tap alin hisseyi ha İ vi 14-11.1335 tarih ve 657 numarali makbuzu ve 11747-11759 numaralı | 13 adet hisseyi havi 16-11-1335 ta- | rih ve 686 numaralı muvekkat mak: buzu zayi ettiğim cihetle yenisini a“ lacağımdan © bu iki zayi makbuzu” duğu gün münasebetile koro kon seri ve askeri musiki. İttihadı | Tel: LE yolla; 4887 hiçbir hükmü kalmadığı ilân olunur. Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 1444 SEN ve BEN Muazzez Tahsin derhinl anladı ve hiç bir şey düşün- meğe imkân bulmadan, — uzak- tan kollarını açarak Teyzem.. Yy * biricile .. — — Oğlum.. yavrum... sa kya ipek yen ». e Uzaktan gelen billâr gibi bir ses birden bütün bahçeyi kapladı. denizin şırıltısma kariştı: — Teyze.. Ben sandalla iskele- ye gidiyorum.. Vapur saati yakla” şıyor. Bedi Mi Ea sa- rılan, kolları düşi Hanım, gözleri şefkatle ara dala- vak: — Leylâdır.. Sizin geldiğinizi bilmiyor, dam onu ça- sana ne diyeceğim. Çamların arasında beyaz bir genç kız hayal, taze ve berrak bir siyesini sallıyarak yaklaştı. bir saniye içinde, B: Muammerin siyah kirpikli | yeşil gözleri, Leylânm ateş gözlerinin içinde kıvılcımlandi ve iki hayret sesi ortalığı birden kapladı: —A... tayyarecimi!... — A. . yoldaşım! Ve.. iki dost el biribirinin için- de kilitlendi. ... Karanlık bir geceydi.. bin * bir yıldızlı karanlık bir gece. ve gök- te bir çizgi gibi ay... Yemekten sonra, denize karşı olan tarasada uzun sandalyelere gömüldükleri zaman, Bedi Muam mer, yavaşça, teyzesine sokuldu. « öptü... — İşte böyle teyzem. Şimdi ar tk sizi unutmadığıma inandmız ya! Bundan iki sene evvel, sırf sizi "görmek için, çalıştığım fabri- kanın bir tayyaresile, ta Paristen buraya geldiğimi ve yirmi dört sa aten ir müsaadem olmadığı i- çin, sizi, örmeden gili — elbisesi içinde küçülmüş, muzuna yatırarak sallanan atıldı: — Hem nasıl şahit... nasıl is- pat değil mi? o Görüyorsunuz ya, | bayatta nekadar garip tesi varmış... Kim derdi ki, tesadüfün ölüm yolunda birl Çe iki vü- eni, iki teyze . İkimizi birden kaybedebilirmiş siniz teyze.. Sonra Bedi Muammere döndü: — Mademki yirmi dört saat i- ri neden İstanbul ü- istedin?. —Oda ii bir mesele..Bun da biraz maceraperestlik kokusu . Başka arkadaşların. yolcula! la birlikte uçtuklarını ü ben de, yeni tayyaremin onların- kinden nekadar daha güzel uçtu- ğunu leri istedim. Ancak biliyorsun a.. Bu maceradan yü- züm ka Akşi mdanberi pek az konuşan Nejat söze karıştı; — Hepsini anlıyorum; fakat nasıl oldu da biribirinize isimleri- ni sormadınız? İşte bunu aklım al mıyor. — Hiç konuşmadık ki Nejat. Hem böyle şaka ve eğlenceyle baş bir öl İ muştum. da bir düşmanlık dağa. Sen de beni bir düşman gibi mi görmüştün Bedi Muammer? Sigarasını, uçan bir yıldız gibi parlatarak dolaşan Bedi Muam- mer, Leylânım önünde durdu, Ka ranlıkta iyi seçilemiyen gözlerinin bulutu ile genç kıza baktı: — Hayır, seni bir dü gibi görmemiştim Leylâ... Bilâkis ağır başlı. mağrur, cesur ve kibar bir rk ml şi GE ma ürmet duy - Fakat bana karşı oka" dat uzak durmuştun ki cesaret e dip te yanına gidemedim.. ismini ve kim olduğunu soramadım. Ha- tırlıyor musun? — Hatırlamaz olur muyum?.. Kaç defa o günü bir rü ya gibi geçirdim.. en küçük tefer- rüatına kadar hatırladım. — Unutulacak gibi değil ki.... Lelâ, biliyorsun a, sonradan sana nekadar darılmış, bu maceraya 8” tılmana razı olduğu içim Nejada nekadar gücenmiştim, Bunu müşfik sesile Ayşe Ha- nım söyledi. Bedi Muammer ona döndü ve sesinde tatlılaşan bir ahenkle: — le Leylâ gibi bir en de onu bö yani bon de şaşıyorum. -- Lelâ bir şey ister odeonü | yapmaz olur mu? Küçük bir inatçi kızdır 0... Nişanlısmın yarı alay, yarı cid” di bir tavırla söyledi bu söze Leyiânın canı ldı; fakat, içim | de anlamadığı tuhaf bir hisle, ilk defa konuştuğu Bedi Muammeri9 yannda bu sıkıntısını belli etmek istemedi. Nejadın bu sözlerini ke memiş gibi yerinden kalktı.. ve tepsisile içeriye giren iel kalfaya yardım etti, Ve.. birdenbire. neşeli, şakrak alaycı bir kız oluverdi. — Kahvelerinizi bitirince fin Kalya çeviriniz... — fallarmız# bakacağım. — Ay.. Lelâ.. senin falcılığı” da mı var? A is — Hele gün bik, benim daha 58 marifetlerini var görürsün.. Öyle değil mi te” 7 İgne kadar Nejadın fincs” > m) ne rengi hepsi çıkt ğil mi Nejat? ie a. Evet, hayatımı okadar ifİ iyorsum ki... — Teyze, Nejadım” erim ğ ğını... haksızlığın görüyer un? Hele sen söyle, isabet ©*”

Bu sayıdan diğer sayfalar: