23 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

23 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a illiyet «MİLLİYET» tir. Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Metban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç içir LK Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me #'uliyetini kabul etmez. BUGUNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkezinden aldığımız malümata nazaran bugün hava açık devam eda cektir. 22.12.932 tarihinde hava taz- yiki 771 milimetre, hararet en fazla VI, en az 5 santiyrattır. Çam meselesi Belediye siki sıkı emir vermiş, | Noel ağacı için çam kesilmiş Çifte posportlu kalemler Matbuatta, müstaar isimle yazı den fazla tanınır. Benimki, Top iu iğneninki gibi, Ben bunlardan bahsetmek Bazı mur barrirler, artistler asi isimlerini berhangi bir sebeple ihmal eder kendilerine yazı veya san'at haya Unda bir isim takar, onunla de- vam ederler. Misale lüzum gör- tum var ki iki hattâ üç isim kulla- sıyor. Eğer bu muhtelif isimler muhtelif sahalara mahsus olsa, . ona da bir şey demiyeceğim, am- ma öyle değil. Bugün yazdığı ya- zıyı beğenmiyor, altına kendi im- zasımı atıyor, ertesi gün yazdığımı beğenmiyor, yahut kendi ra ni atmak ta mahzur tup müstaar imza atiyor. Der ve l nu doğru bulmiyorum. Ben mu- harririn, okuyucularınca istiyorum. Böyle iki hüviyetli © kalemleri pek muteber görmüyo- rum, Nakil vasıtaları pahalıdır İstanbul Ticaret Odasınm neş- rettiği hayat pahalılığı mukayese cevellerini tetkik etmeden, şöyle | yete gönderdiği raporl, | mucibince yazamıyacağı için, al- Geçinme Genç Osman, nasılsa, gazeteci. alarını, A üdiriyetinde i barat bürosu denilen yerden alır- lar. Bütün merkezlerin müdiri- ayni za» manda gazetelere de üzere bu büroya tevdi Fakat Genç Osman açıkgöz bir çocuktu. Bu bürodan gazetelere verilen zabıta vak'alarının kifa- çarçabuk © hisseti. bir hâdiseyi telleyip pul İayıp yazmak için, resmi üslüba girmiş on, onbeşer satırlık rapor- lardan bir şey çıkaramıyacağını cüz'i maaşı haricinde, iyi yazılmış ve kariin lezzetle okuyacağı heye- lı vaka lar bulup getirirse, ay- lcâfat verileceği de vade- > Genç Osman paçaları si- du. İntihar vak'ası olursa, kanun dırış bile etmiyordu. Fakat şöyle gönül macerasından doğan bir ci- nayet olsa, Şerlok Holmese gölge- de bırakacak bir gayretle tahki- kat peşine düşecek, sütun sütün yazılar yazacaktı. Fakat aksilik bu ya! o Gönül macerasından doğan bir cinayet İ te olmuyordu. Zabıta vak'alarının kurulduğu, ortalığm sütliman olduğu bir gün pek Osman o Beyoğlunda Hacı Kasım sokağından geçiyordu. O sırada birkaç satıra sığacak alelâ- de bir vak'aya şahit oldu: Ali oğ- lu Veli isminde biri elindeki elma soyduğu çakıyı kazara arkadaşı Ahmet oğlu Mehmedin ayağma düşürmüştü. Bundan da Mehme- din ayağında zararsız bir yara hâ sl olmuştu. Mehmet te bu hafif kazaya karşı gülerek, en yakın €ç- zaheye gitmiş, ayağını sardırıp &- ve dönmüştü. Genç Osman bu vak'adan oka- dar gurur duymamakla beraber, ne de olsa vak'adır, diye yazmak için gazeteye gitmeğe hazırlanı- yordu. Bir ia da evine uğradı. Karısma — Yahu, ne Seli var, ne ka 4a soygunculuğu... bari şöyle bü- yi bie yaziganiı olda dür; dk iy bütçesini daima gözönün- de bulunduran karısı da, cinayet, soygunculuk veyahut yanızn olma dığına kederlendi: — Ab, keşke bir şeyler olsa" dı, dedi, allandırır, pullandırır, ya zar, mükâfat alırdın. Şu yılbaşın- da da eşe dosta, akrabaya bir zi- yafet verirdik. Hani beş lira ko- parsan, o da yetişirdi. Genç Osman gazeteye gider ken, gözü ile gördüğü vak'ayı, ga- bakkal, kasap, çarşı fiatlerine ba- kımca anlarız ki hayat ucuzla mıştır. Ucuzlamıyan yeğâne şey yali va Geri ği 2 il ücreti mi. sal olarak taksileri ünakilrir. Bugün artık taksimetre'ile araba tutan kimse kalmadı, herkes pa- zarlıkla biniyor ve tabii, saatın yazdığından daha az veriyor. Ben setörlerin yerinde olsam, takai üc- retlerini indirtirim. el be müşte ri adedi artmış olur. FELEK Dünyası zeteci tabirile şişirip heyecanlı bir sekle sokamaz mıyım diye düşün- dü. Hakikaten yılbanında bir Zi- yafet sofrası © biç te fena bir şey değildi. Matbaaya geldi ve oyazmağa başladı: Saldırma ile düello Beyoğlunda, Hacıkasım soka- ğmda dün mühim bir hâdise ol- muştur, İki arkadaş bir elma 80y- mak yüzünden evvelâ münakaşa ile başlıyan büyük © bir kavgaya girişmişler ve her ikisi de hümil ol- dukları saldırmala Altında düelloyu tarif eden o- |” tuz satır kadar daha yazı,, polisin meseleyi ehemmiyetle tahkik et- tiği ve saire... Genç Osman yazısını bitirdik- ten sonra, içinden bir ümide düş- tü: — Belki de ber, Kira, olmazsa üç lira Yazıyı selime şefine verdi. Ayni zamanda da şifahen bazı i- zahatte bulundu. İ: kaşlarını iğerek, bir iye dü- şünceye vardı,derhal tahrir müdül rünün odasına gitti. Tekrar gele- rek dedi ki: — Bu hâdise mi sahneyi gayet zayıf tasvir niz. Mademki siz de orada Şunu biraz daha (o ballandırarak yazımız. Genç Osman müsveddeyi aldı. Bu sefer yeni baştan yazmağa baş Tadı: Kanlı hir arbede “Dün akşam Beyoğlunda Hacı kasım sokağında çok kanlı bir ar- bede oldu. Polisin takibinden ka- rinde saldırma ve tabanca! r oldu ğu halde..” Altında kanlı arbedeyi tasvir eden yüz, yüz otuz . satır daha yazı... İki hasım karş o karşıya gelmiş, birinin başında Ahmet oğ- Iu Mehmet, ötekinin başında Ali oğlu Veli var. Nihayet Ahmet oğ- la Mehmet bacağından ağır suret- te yaralanarak hastaneye kaldırıl- miş. “Genç Osmun düşündü: — Eğer bu sefer de beş lirayı koparmadıksa, yuh bizel,. Bu sefer tekrar (ikinci yazıyı götürdü: — Günün en mühim hâdisesi budur, dedi. Zabıta yak'ası... Bu defa tahrir müdürü günün en mühim zabıta vak'asını dik katle okudu. Genç Osmanı çağır- re — Çocuğum, — dedi, sen daha gazeteciliğe yeni girdin. Bukadar mühim zabıta vak'asmı böyle su- dan mı yazarlar? Şunu biraz daha koyulaştır, kariin hoşuna gidecek bir tarza sok! Genç Osman üçüncü defa vak” anın ekim yoğur oturdu, Fa kat nasıl? Kan Havdeği gölürecekti Artık bu serlövha altında ne- ler yazdığını tasavvur edersiniz. faki tesi girmişler, yetişen kuvvetli bir polis müfre: - zesile de lar.. korkudan © mağazaların ke- penkleri inmiş. İki taraftan birçok yaralılar var. Nihayet polis yeni gelen kuvvetlerin yardımı ile ka- tilleri dağıtmış. bir ka- çını da yi 3. Kaçanlar da nerdeyse yakalanacaklı meydanında birçok tabi çak ele geçirilmiştir. Ve saire, ve- saire, Genç Osman bunu yazdıktan Hacıkasım sokağında iki katil çe- İl hemen boy ölçüşmeğe kalkmış. | Bugünkü program 17—17.45: Müşerref Hanım. 1745 —18: Gramofon. 18—19: Kemal Niyazi Bey ve ları. 19—20: Orkestra. 20: Ertesi günün radye ramı ve saat ayari, 2020.30: Belkis Hanım. 20.30—21.30: Hanımlar saz prog- 21.30 —22.30: Orkestra, ajans borsa, smat ayarı. VARŞOVA 1411 m. 13.15: Gramofon. 16.35: Gra- mofon. 18.05: Orkestra, 194 | Vilma'dan; Kilise munikisi. (ge ile). 20.05: Muhtelif. 21. goslavyalı eserlerden © senfi konser. 24.058: Çar. VİYANA 517 m. 1740: Taganni konseri. — Mü- sahabeler. 21.20: Vasa Prihoda (oskestra konseri). 22.35: (Gra- mofon) Hilton takımınm plâklar ru 23.05: Bar musikisi, İ o BUDAPEŞTE 580 m. 18.35: Macar halk şarkıları. — Müsahabeler. 22.05: o Orkestra konseri (opera ve marşlar). 23.50 Cazband. MÜNİH 532 m. 20.25: İtalyan mandölin—Gi- tar musikisi. 21.25: Noel şarkıla- rı. 21.50: Temsil, müsahabe. ZURİH'459 ri. 20.50: Bern'den: “KRAL ÇO.! CUKLARP” ismindedeki üç per- | delik opera temsili. ROMA 441 w. 21.80: Salon musikisi | (Beche- rini, Ramenu, Schubert, Scarlati ve daha bazı bestekârlardan). Mütenkıben: Gramofon | (Senfo- | nik plâklar). BÜKREŞ 394 m, 13.05: Gramofon. 14.05: Ke za. 18.05:Radyo orkestrası. 19.30 Keza, 20.45: Gramofo, 05: Viyelensel konseri. no konseri. 22.20: ri. BRESLAU 325 m. ! 17.05: Hafif musiki, o 20.50: Gramofon. 21.05: AMERİKA'dan naklen: “Amerikada (nelerden bahsolunuyor.” isimli konferans. 21.20: Kiliseden: Çocuk Noel şar. kıları; müsmhabeler. 23.35: Mag- deburg'dan: Neğ'eli musiki, TEŞEKKÜR Bey zade Recep Remzi Beyin vefatı dolayisile cenazeye iş- tirak ve taziş gelenlerle telgraf ve mektupla e edenlere ayrı ay- rı iadei ziyaret ve cevap vermeğe im- kân ve tesssürümüz mani olduğun- dan gazetenizin tavassutunu rica ©- deriz. Oğlu Fazıl Ablası Kadriye Eniştesi Hamdi İ sonra alnının terini sildi — OK, dedi; ekmek parası ka zanmak ta ne zor şeymiş. Ertesi gün Ahmet oğlu Meh- İ met ile Ali oğlu V. İ kudukları zaman, anın kahramanı olduklarını anlı. yamadılar. — Dün biz de bu sokakta idik. İ ama, bereket versin ki katiller bo | kuşurken' orada değildik. Ne olur ne olmaz be birader, başımıza be- Iâ gelebilirdi, dediler. Genç Osman © beş lirayı aldı. Şimdi yılbaşma nasıl bir sofra ya- İ nu bekliyerek nişanlısının üvey ba- | ilk muhakemesinde beraetine karar Sabık Adliye Vekili Avukatlık yapabilir! mi, yapamaz mı? | İzmirden bildiriliyor: Kuşadasın- | da erkek kıyafetine girerek ve yolu- | basi Kodu Riza Efendiyi öldürmekle | mazmun Müşerref Hanımın muba- kemesine dün Ağırcezada nakzen de vam edilmiştir. o Müşerref Hanımın | verilmişti, fakat temyiz mahkemesi bu kararı bazı seboplerden akzet- mişti. o Nakzen cereyan eden mü- hakeme son safhada bulunmaktadır. Müşerref Hanım, henüz yirmi ya- şındadır. Üç sene evel tevkif edilmiş, onbeş ay hapis yatmış ve berast &- derek hapisaneden çıkmıştı... Açık renkte bir manlo giymiş, başına bir sarpa örtmüştü Son celsede: — Sabık Adliye Vekili Kurşads'lı | Mahmut Esat Bey müdafaamı biz- zat-deruhte edecektir. Kendisine ca etmiştim, kabul etti, Muhakeme. Bin yakın bir zamana bırakılmasını rica ederim. Dedi. Reis Ali Riza Bey: — Mahmut Esat Bey baroda mu- kayyet değildir. Adliye Vekâletin- | de bulunmuştur, fakat avukatlık e- | debilmek için iki sene hâkimlik 6t-| mack, ondan sonra baroda kayıtlı bu- tanmak şarttır. birşey söylemedi, wuleat Ömer Fuat Bey kalktı - Sabike Adliye Vekili Mahmut Ezat Bey, belki İzmir O barosunda mukayyet değildir. Fakat herhangi bir baroda mukayyet olabilir. Ben- deniz de kendisile görüşmüştüm. Müekkilcemin müdafaasını bizzat ya pacağını bana da vadettiler. Mahkeme © heyeti müzakereden sonra evvelâ avukat OÖmer Fuat Beyin müdafaasının — dinlenmesine karar verdi Ömer Fuat Bey, müekkilinin mü- dafaasını yaptı, birkaç | şahidin ifa delerinin garez, tezvir | ve tasniden ibaret olduğumu £ söyledi, kanlı ce- ber şahitlerden Meryem'in ifadesi ve bulunamaması, bedel Hamit'in ifa- desi hakkında izahat verdi, müddei- umumi Beyin; Müşerref | Hanımın idam cezasile tecziyesini istemesine | temas ederek hissi hareket ettiğini maneviyeye istinat eyledi- , Bu söz üzerine müd- deiumumi munvini Kemal Bey kalk lı, iddia makamını işgal etmekte ol- duğunu ve cemiyetin hukukunu mü- dalan ile muvazzaf o bulunduğunu, bisten tecerrüt ettiğini söyledi. A- vukat Ömer Funt Bey: — Gençtirler. dedi, Bunun üzeri ne riyaset makamı, o avukat Ömer Foat Beye: ö: zü geri alınız. Diye ihtarda bulundu. Ömer Fuat — İddia hissidir, manevi o delâile istinat ediyor denilebilir efendim. Cevabında bulundur. Ömer Fuat Bey; müekkilinin bir kadın olması hasebile de böyle bir cinayeti işliyemiyeceğini ve masum. olduğunu, eskisi gibi bersetine ka- rar verilmesini istemiştir. Bundan sonra © sabık Adliye Ve- kili Mahmut Esat Beyin avukat 0- larak mahkemeye kabul edilip edile- miyeceği meselesi müzakere edilmiş ve bunun hakkında bir aras veril- mek üzere muhakeme 27 Kânunu pacaklarmı döşünüyorlar. bir evvel sah gününe bırakılmıştır. RICHAR BIR AŞ Bugü M görünüz ve emsalsiz Milliyet bu sütunda iş ve istiyenlere tavassat edi | ve li tipenlar irca la İş büromuza müracaat et- ir. İş isteyenler * Beyoğlu Aynalı çoşme zeren 80- kaği No 21 piyanist Melek. Alafran- ga ve alaturku müledil ücretle nile- | kere piyana dersi veriyorum tahriren müracast edilmesi rica olunur. Davetler İkramiye almıyan malüllere Harp malülleri © cemiyeti“ umumi | merkezinden: 1 — 930 senesinde tütün ikramiye | si almayan harp malülleri ve şehit Ye Bimlerinin; 2 — Erazi almadıklarını benüz merkezi umumimize bildirmemiş 0- lan $ ve 6 mer dereceden malül ef- radım; 3 — Sipariş müddeti bitmek üze ve olduğundan henüz rozet defteri- racaat etmeleri rica olunur. Baro toplandı Baro heyeti umüimiyesi dün içü- ma etmiştir. İçtimada baronun yeni sene varidat bülçesi tetkik ve tastik edilmiştir. in Tek, tük kızamık var Dünkü gazetelerden biri grip hes. Talığınm tekrar fazlalaştığımı yazmış & Sıhhiye müdürü Ali Riza B. bu hususta diyor ki: | — Grip ihbari mecburi hastalık lardan değildir. Onun için fazlala. şp azaldığını bilmiyorum. Fakat ha valar mütebeddil gittiği için nezlevi hastalıklar yok değildir. Kızıl has talığnın gittikçe azaldığı alınan ha- berlerden anlaşılıyor. Yalnız bugün- | lerde tek tük kızamık vak' müş , icap edön tedbirler alınmış” | tır. İRTİHAL Tavas kazası öaibi sıbakı merhum Hacı Tahir Efendi balilesi ve İstan- bul Liman Şirketi - Meclisi idare â- zasından Saffet ve İstanbul | İlânat Odası Müdürü Fazıl Zeki Beylerin | valideleri salihatı nisvandan Vesile | Hanım evvelki akşam © saat dörtte! Heybeliada'daki hanelerinde irtihali daribeka eylemiştir. — Cenazesi dün Heybelinda'da hanesinden kaldırıla- rak Heybeliada kabristanma defne- msalsiz fi K NAGMESİ'ni İlâveten : Radio dünya havadisleri. Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine TAUÜBER' ilmi AJIİ K'te bir gün yaşayınız. Bugün Harikulâde bir film görmek isteyenler (ELHAMRA ve MELEK sinemalarına koşarak #inemacılık dünyasının en par. lak iki yıldızı GRETA. ŞSARBO RAMON N OVARRO tarafınd. lan yaratılan MATA-HARI şaheserler şahestrini görecek. lerdir, Bugün matineler; Elhamra'da sast; 12.30 - 230-430 - 630 Melek'te saat : 1245 - 245 - 445 . 646 Elhamra'da saat 10,45 te Melek'te 11 de tenzilâtli fintla matine, İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu ayi Temsilleri Umumun arzusu üzerine bir haf ta daha temdit edilmiştir. Beyin kitap halinde çıkan son romanı: Göz yaşları!. Bütün kitapçılarda vardır Dahiliye hastalıkları mütehassıst Cumadan manda hergün öğleden sonra saat (2,30 dan Se? kadar İs- tanbulda Divanyolunda 116 ruma ralı hususi dairesinde dahili hasta. bıkları muayene ve tedavi eder. Te dilmiştir. Mevlâ rahmet eylesin. onra gelen misafir. | Elbiseler, iltifat! tefon: İstanbul 22358. O (1586) güzel yuva, illiyet, in romanı: 14 susadığım isimsiz bir şey var. o İ — simsiz şey bir gün karşımda can- lanmıyacak mı? © Yames'ut olmazsam Güzin? Ya Nejat hayatımı dolduramazsa? Ya İler #aemili işin bu göykeli ve İsbr- kulu hisler bana hâkim olursa? O zaman ben ne yapacağım? Nerele- 're kaçacağım?. » Görüyorsun ya kardeşim, Leylâ pek buhranlı ve fena saatler yaşı- yor. Eğer teyzesi olmasa, bu yer- lerde durmadan kaçacaktı. Cidden söyliyorum Güzin, tey- zem olmasa buradan kaçacaktım. Nereye mi? Ne bileyim ben? Bura- 'dan başka bir yere... © Fakat teyzem, zavallı müşfik “teyzeciğim, nekadar tatlı ve cana- : görsen! Daha bu sabah, ya- -naklarımı öperek, saçlarımı okşıya rak, Bedi Muammere: — Leylâ artık benim kızım olu- İyon: haberin var mı? İli ay sonra onu telli pullu bir gelin göreceğiz. . Bunu söylerken , sesi sesi- sağlan SEMER. oka > AİN eki SEN ve BEN Muazzez Tahsin ağladım. Bu karışık hislerimi sana anlat- mak istiyorum Güzin. geleceksin hasa mi? Mutlak geleceksin... beni bu müşkül günlerimde sen de kal- binden yacaksın değil mi? Se- ni'ne günü bekliyeyim? LEYLANIN DEFTERİ Büyükada... yağmurlu bir gün Arkadaşlarımdan hemen hepsi” nin. hayatlarını günü gününe yaz-- dıkları birer defteri var. o Benim hayatımın her günü > biribirine okadar benziyor ki, şimdiye kadar bunları yazmak ihtiyacını hisset- memiştim, Gelin .. yeni bir hayat başlıyor. İşte bu yeni ha- yatımı yazmağa, kendi (o kendime yaşamağa karar verdim. Bugüne kadar, sevinç ve kede- rimi Güzine söylüyordum. Şimdi aramıza bir duvar çekiliyor. Evli bir kadın olacağım. Hislerimin her noktasını. en samimi © arkadaşım ezin ie üz dek srieie. in defter aldım. Bu deftere, yeni ha- yatımın yeni Sesin ve hisle- Tini Son iki ay baki patırtılı ve kari- şık geçti, Büyükada ğ rasında muailâkta kaldım gibi bir sey. Teyzetiğim hergün vapura bine- mediği bütün mehir yorgun- lukları, Güzinle bana yükli O, yalnız Maçkadaki apartmanı döşetmekle uğraştı. Gelin olmak pek zor bir şeymiş meğer, Hazırlıklar bitip tükenme bilmiyor. Fakat bundan canım sıkıldı der- sem büyük bir yalan söylemiş olu- rum, Öyle güzel elbiseler, şık ça- .* maşırlar yaptım ki gündelik entarilerimi. şimdiden yadırgamıya elbiseler ğ başladım. Bu içinde büzkükün li Leylâ * oluver- “Başka” derken kendi kendime gülüyorum. Çünkü “güzel” deme- mek için kalemimi"zor tutuyorum. Geçen cuma, Adadan ayrılaca- ğımız için, oradaki arımıza bir davet yapmıştık. Çok-nefis bir siyah elbise giydim. Bu yeni kıyafetim evdekilere bi- le bir sürpriz oldu. - Evvelâ heni tavzam (oördü mit ve helecanla çarptı. © — Bedi Muammer, be bird. im güzel bir ka: tı en ire “kas övün. dm olu Koşarak boynuna sarıldım. » — Sizin için her zaman küçi cük Lelâyım teyzem!.. Asıl büyük tesir, Nejadın üze- rinde oldu: 5— Bu gece nefis bir ( tabloya benziyorsun lp «başının. gözleri nin parlaklığı, vücudürün her hat- tı iile müstesna bir tablo, Nejadın bu sözlerine kalbim ü- sofranın üze- çizim aldığı bir biçağı, çok ld bir şeymiş gibi dikkatle mua; perişe Birdenbire, ilk defe ola: bizim zavallı tüvaletlerimiz seni a- lâkadar etmiyor. dedim. Elindeki biçağı“ sükünetle yeri- ne koydu ve başını kaldırdı. Bis gözleri karsısında, © bir mektepli gibi kızardım, O, ders verir gibi, ahenksiz bir sesle: >— Çok daha Ânörve,, düm. güzellerini gör. Y lerin leri büsbütün mübalâğalı idi. Hele Oğuz Bey, bir ara, Bedi Muammere yaklaşarak: nefis genç kıza bak azi- zim.. tabiat bir şedövr yaratmış de- ğil mi?'Bak şu gözlere... bak şu vü- cuda.. bak şu her hali ve tavrr a- kadma!. . Talihli Neat!.. diye uzun bir nu yi kimselerin bende ürkek bir titizlik randırır- rü uyı ... apartımanımız da pek cici bir yuva oluyor. o Bugün orasını Gidip br bir görelim, “dedim. Her tarafını pek beğendim. Hele yatak odam, beyaz bir inci... Yatak odam.. artık buraya “o- dam” diyemiyeceğime pek müte- essirim, Bu sevgili yuvada yalnız başıma yaşamak isterdim; fakat o- rasını bir aşkile paylaşmalı i icap hepsi iyi, hoş fakat bunlar madal- yonun yüzü!, Yarın akşam yalnız olmıyaca- ğım... odamı benimle paylaşacak birisi olacak. Bu düşünce | ile kal- bim çarpıyor, bundan korkuyorum. Nejadın. birdenbire, benim en husu si hayatıma karışması beni korku- tuyor. Müstakbel odamın her bucağı- Dı araştırırken içimde gene bu ga- rip korku ve halecan' vardı. Karyolanın ayak ucundaki ter- liklerimin yanında bir o çift erkek terliği.. dolaptaki çamaşırlarımın yanında bir erkek pijaması görmek bende isyanla karışık bir huysuz- luk yaptı. Bu eşyaya bir tek isim verdim: “Nejat!”.. Bu terlikler ve bu pijama, bu yüzhavlusu, bu diş fırçası. hep Nejadın gölgeleri gibi od: durmuşlardı. Başımı ne tarafa çe- virsem Nejadı görüyorum sandım ve birden bana bir gariplik çöktü. Kendi yatağımın ayak ucuna ka pandım ve ağlamağa başladım: Gözyaşlarım arasmda — Allaha yalva: — Benim büyük Allahım! Hiç tanımadığım bir yolda, bana ya- bancı olan bir adamla b er yü-

Bu sayıdan diğer sayfalar: