20 Mart 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Mart 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SERDEM pi erir Dilli Asrın umdesi “MİLLİYET "tr. mm emma 20 MART 1933 İdarebane : Ankara caddesi, 100 No, Telgraf sdresi : İst, Milliyet Telefon Numaraları 24318 24319 24310 Başmuh. e Mü Yazı işleri Müdürlüğü * İdare ve Matban em Melen. an ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye içim Hariç için LK Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur. — Gazete ve matbaaya alt işler için müdiriyele mü- rasat edilir. Gazetemiz ilânların mee'u İiyetimi kenbul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy rasat merkerinden verilen va: lümata göre buzün hava tamamen bület- hs ve mütehavvil olarak rüzgürli geçek- tir. Yağmur muhtemeldir. 19-333 tarihinde hava taryiki 705 imi Gimetre en çok sıcaklık & em sx 2 derece İsnydedilmiştir. 4N47€ Tramvaylarda Erkek kadın Avrupada trenlerde (yalnız kadın) kompartrmanları vardır. Bizde çarşaf kalktıktan sonra vakın tramvaylardan perdeyi, va- purlardaki kadın erkek ayrılığı. nı kaldırdılar amma, zannederim, trenlerde (yalnız kadın) kompar- trmanları duruyor. Ben hele bizim tramvayları gördükçe, tramvaylarımızda da (yalnız kadın) kompartrmanı ya pılmasını istiyorum. Kadının ör. tünmesi ile örtünmemesi arasmda iffet noktasindan bir fark yok. tur. Lâkin bütün müsavat iddia. larına rağmen kadının erkeğe na- zaran daha âciz ve müdafaaya muhtaç olduğunu inkâr edenieyiz. Uzun zamandan beri tram vaylarımızda ben de dahil oldu- gum halde çoğu aşinalarımm gö- züne ilişen bir münasebetsizlik var ki; eğer önüne geçilmezse taham- mülü az kirmselerin başma iş çıka- racak bir mabiyet alacaktır. nun için bugün bu yazıyı o tat sız hâdiseler çıkmadan evvel po- lis ve şirketin gözü önüne koyuyo- rum, Bir takım münasebetsiz, ter- biyesiz ve mütecaviz erkekler, tramvayda kadınların oturduğu birinci sıra ile tramvay arabası- nım kaplaması arasına giriyor. Ondan sonraki vaziyeti izaha hi. zum görmem. Kadınlara ayrılan ön iki srranın önü de onların ol mak gerektir. Fakat buna biletçi müdahale edemiyor ve etmek te aklına gelmiyor. Zaten tramvay arabalarına dair olan talimatna- menin maalesef tamamen hüküm- den düşmüş olduğunu ve bunu ne polisin ne de şirketin kontrol et. mediğini söylemek mecburiyetin- deyiz. Tramvaylarda sigara iç mek yasaktır, halbuki içiyorlar. Tramvaylara üstü başı Pis adam alınmaz, alıyorlar. Tramvay basa, mağında kimse duramaz, başta polisler duruyor. Tramvaya yağı h şey konmaz, yük taşınmaz, hal. buki bunun aksi daima görülüyor. 30 lira aylık alan biletçiler zaten bezgin bir halde olduklarından başlarına belâ olacak bir hâdise çıkarmak istemiyorlar. Onun için- dir ki; bu kadın sıralarına mu- sallat olan erkek yolculara da ka- rişan görüşen yok. Bari şirket, nasıl arabalara (Biletçiler para rende mecbur değildirler) di. ye levhalar asıyorsa bunun yanı- na bir de (Kadınları rahatsız et Miliiyet'in edebi roman 264 mek ye dizlerinin dibine kadar sokulmak ayıptır)- diye levhalar assa belki bu gibi münasebetsiz. lere karşı müdahale edeceklerin eline bir silâh olur! Şarkılı ticaret! Bir taraftan şehirlinin az pa- ra verdiğinden şikâyet ederiz. İ ğer taraftan ona en ufak istira- İ hat temin edecek bir hizmet yap- | mayız... Güya bizde gece saat ondan | sonra gürültü etmek yasaktır... Halbuki: — Bana bazı karilerim serze- | niş ederer, hep kendinden bahse- dersin derler. Bundan tabii ne vardır. Bilirim ki; beni rahatsız eden, benim gözüme batan şey ekserisinin de rahatsız olduğu, $i- | kâyet ettiği şeydir. Çünkü ben hiç | bir zaman halk kütlesi seviyesin- den ayrılmış, yükselmiş olduğu- mu iddia etmedim. Dün akşam, topal bir Acem veya Kürt, iğrenç bir feryat şek- linde saat birde sökak aralarında sinirleri koparıcı bir çığirk ile ba- ğırarak keten helvası satıyordu.. Canım, dünyanın en modern sis- temlerini işlerimize tatbik ediyo- ruz da hâlâ bir topal Acemin ge- ce yarısından sonra keten helvası satacağım diye halkı uykusun- dan uyandırmasının ayıp ya sak olduğunu düşünemiyoruz. Görülüyor ki; polis bu ihtiyacı hissetmiyor ve bu feryadı tabii buluyor. Artık sen istediğin ka- dar modern sistemleri kabul et! Bak para eder mi?.. Ben hâlâ ısrar ediyorum. Biz- de belediye ve zabıta hâlâ halka karşı mevcut vazifelerini tam bir inanış ile takip etmemekte- dir. Kırtasiye kalkacak ama!.. Gazetelerde görüyorum, kırta- siye kalkacakmış. Ben buna im- kân olduğu kanaatinde değilim. | Çünkü kırtasiye kalkması bizde- ki (Kalem) sisteminin. değişme- si demektir. Bu bir muazzam iştir ve eğer başarılırsa bizim devlet makinesinden . yüzde elli memur tasarruf edilir. Buna da zannede- rim şimdi kimse rıza göstermez. Bu ciheti bırakalım da kırtasiye- nin kalktığını kabul edelim... İ kin zihniyet, ağır iş görmek zih- niyeti kalkmadıkça bundan faide | göremeyiz. Bakınız size bir mi sal; İstanbul telefon ücretleri me- selesi meydana çıkalı dört beş ay | soluyor ya! Bu meselede İstanbul- daki aboneler yani, 8—10 bin ki- şi alâkadar. Ve bu da şundan iba- | ret: Ücretler inecek mi, inmiye- cek mi?.. Efendim! Dört beş aydır hâ- lâ evrak o vekâletten öteki vekâ- lete dolaşıp durmaktadır. İşte bi- zim makinedeki hastalık budur. Halkın işişmemurluk san'atının in- celiklerine kurban olmaktadır. Müsveddeler, müzekkereler, muh- tıralar, derkenarlar, mütelenlar, hukuk müşavirleri, fen müşavirle- ri, zanlar, mucibinceler, ka- yıtlar, dosyalar, evraklar, evrak- İar ve evraklar. O bir âlemdir. Ben içinde bulundum. Öyle kolay kolay yıkılmaz.. Ve o yıkılmadık. ça kırtasiye kalkacak sözü bir ha- vai duadan ibaret kalır. FELEK Feyzlâti Lisesi Mezunları Cemiyetinden: Mektebimiz mezunlarının mar- tn 23 üncü perşembe günü saat 15 te mektebin toplanma salonunda bulunmaları rica olunur. MAKEDONYA Aşk, layan gözlerini gözlerine dikmiş; Kim? — demişti — Adını söyle. — Jandarmalar mı? izimkiler mi yoksa? — Evet... — Niçin vurdular? — İhanet mi etmişti — Hayır. Öyle du kardeşimi? İşte günde belki bin defa sorulan bu suale cevap vermek istemediği için Ta- niçin? Niçin? Kim vur- ne'nin keyfi, uykusu, rahatı her şeyi kaç- Kin, Politika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif doğmadan aştı. Nihayet bir sabah güneş kalktı; evdekiler uyanmasmlar diye gü- rültü çıkarmadan giyindi ve.. Rahatı Bin, uykusunun, her şeyinin kaçtığı bu a, «vden kendisi de kaçı Lâbinska bu hale bir kat daha içer. lemişli. Artık serapa © öönür kesilmişti, Manasız şeylere kızıyor, bir köşeye çe. kiliyor,saatlerce sessiz sadasız. oturuyor, son in. birden hiç beklenilmeyen bir za- Geberteceğim.. Ona kıyanı geber teceğim.. — diye — avazı” çıktığı ka dar bağırıyordu Lolâ bazan boş bulunuyor, ürküyor. du. İ Maamafih günün bası saatlerini MİLLİYET PAZARTESİ 20 MART. 1933 i ktısadi bahisler ) Türkiyede petrol var mı? Yazan, Sadreddin Enver Türkiyede petrol var mı? o Bu sorgu üzerinde durulması sathi etüdlere isti- pat eden aykırı mütaleaların, biribirine uymıyan kanaatlerin çarpışmasına sebep olmaktadır. Bu akıcı cevherin iktisadi, siyasi, askeri, sınai ehemmiyeti gözönü- ne getirilirse bu görüş ayrılıklarına da şaşmamak lâzumder. En büyük bankala- rm kasalarını kolaylıkla açan — dünya harici siyasetini ellerinde tutan efondi lerin şahsan alâkalarını — saklamadıkla- rı — bu efsunlu madde bilhassa umumi harpte ve ondan sonra değerini daha zi- yade tanıttırdı. Tayyareleri, zırhlıları, tankları, fabrikaları iş ü fengi yağlıyan hep ol. bir hız ile ilerileyen sanat | şubelerinin can kana petrol dense yerin de bir benzetiş olur. İşte bunun için her millet kıskanç bir hırs ile ona sahip olmak—başkasınm ortaklığını yalnız ür kek bir gözle görmiyerek onu kaldırmak, silmek — ister, İşte petrol sevimsiz, tar- malayıcı kokusuna, soluk rengine FAğ- men insanları ve en çok medenileri ken dine çekmiş, bağlamıştır. (Fen ona eş bulmak için gece, gündüz £ uğraşıyor. Müvellidülmalı karbon © bulunabilecek her cismi ve benzerini tartaklayıp du- ruyor. Şimdi acaba bu dünyanın alikalı mad desinden bizim £ topraklarımızda yok mu??. Romanya, Rusya, Acemistan, Irak gibi dünya petrol istihsalâtmdea rol al mış memleketler arasına sıkışan Türki- yeyi tabiat bu lütfundan (o büsbütün ©- sirgemiş mi?, Buna hakikate yakın bir cevap alabilmek için şimdiye kadar ye pılan etüdler üzerinde duralım. Bu etüd- İerin altında isimlerini saygı ile anaca- ğun mütehassısların imzaları yok değil Fakat çoğu menfesti bize uymıyan ya bancı paraların tokluğu ile bu “İlmi gi - zintileri” yaptıklarını da aklımdan çıka- ramıyorum. Neyse, biz sadedimize &8€- lelim? Şark vi lerimizin ilk etüdünü umumi harp! keri işgallerinden istifade eden Ruslar yapmıştır. Bu araştırmaları o Nalivkin, Stajanoff, Melfert isminde üç Jeoloğun idare ettiğini bazı ilmi gazetelerde inti- şar eden makalelerden anlıyoruz. Fakat elde ettikleri hakiki neticeyi de bilmiyo- ruz, Çünkü bütün vukufumuz matbu e- serlerin malümatna inhisar ediyor. Aca- ba bu sayıfalarda hakikat ne dereceye kadar ifşa edilmiştir? Hatti zannediyo- ruz ki, esaslı bir araştırma ameliyatı için ne cengin galleleri, ne de az süren işgal zamanı müsaitti, Nitekim, Hasankalede- ki petrollerimizin araştırmasından bah- seden bir risalede el ile işliyen (o delme makinesile yalnız yirmi baş metrelik bir delik nçabildilderini, en Getteki Kalktuff tabakasını bile aşamadıklarıar itiraf edi- yorlar. Bu kadar nz ameliyeye rağmen bir çok varil istihsal yapıldığını, yalnız çıkan neftin su ile karışık bulunduğunu ilâve ediyorlar. Halbuki harpten evvel jeoloğ Abichin ayni yerden ; kendi elile aldığı nümuneyi Dorpater Darülfünumü Profesörü Sehmidt tahlil etmiş, netice bilâkis Hasankale madeninin lehinedir. Bundan başka taharri ettikleri kalranlı Bayburt, Körzot... ilâh, maden mahal- lerindeki araştırma tesisatlarını da ricat» ları esnasında tahrip etmeyi urttmamış- lardır. Körzot'tn on tane kuyu açıldığını mühendis Kownlevsky'nin münteşir bir şemasından anlıyoruz. Yoksa maden ma hallerinde kalan izler çöküntülerle ka- davra gibi dikili kalan sondaj sehpalarm- dan ibarettir ki bize alâkadar oldukların- Royal Dutch ve Shell aları- nın mühendisleri de buraları tetkik ettik lerini fakat raporları gruplarının katala- rında kaldığını gene garp matbuntmda okuduk. Buralara gittiklerinden ancak bu suretle haberdar oluyoruz. Gran Jan ilmi heyetinin Anadoludaki — tetkikleri neticesi Türkiyeye bıraktığı rapor pek umumi mahiyette ve çok bir şey söyle- miyor. Fakat profesörün bazı maden- ler için şahtnn gösterdiği alâka kalpleri- mizdeli ümitlerimizi kuvvetlendiri Mürefte, Sinop, Mardin ve bavalisin- de dolaşan Amerikalı Shirley L. Mason” un “American associtlon of Petroleum geclogist” te bir raporu neşredildi. Bu fena görücü raporun meslinin kaydı ih- tiyatla okunması lâzımgeldiği ayni yer- leri daha derinden araştıran, uzun yıl- lardanberi ve hâlâ bir Amerikalı petrol şirketinin mühendisi olan ("Cevat Eyüp” ön broşürünü gördükten sonra büs- bütün meydana çıkıyor. Musulda eski rejimin düştüğü hatala- rı gözönünde tutarak elde bulunan bu- günkü kısa ve dar tetkiklere fazla kıy- biraz neşeli geçiriyorlardı. — Faraza akşam yaklaşırken Ali onları yanma alıyor, köyden biraz uzaklaşıyorlardı. Kırların sonbaharı Lübinakanın ke- derlerini kimbilir neden, birdenbire siliveriyor, güzel kız tatlı diller döke- rek Ivan kuyordu. Ali bulgarca bilmediği için büyük şairinne demek istediğini bittabi anlıyamıyordu. Fakat Lübins- ka'nın seninde Lübinakanın içini anla" tan öyle kuvvetli, öyle milletsiz, öyle insani bir ifade vardı ki, hoşlanıyor, içinde bir şeylerin kabardığmı, bir yerin zaman zaman “cızxxİ"' diye yan dığımı hissediyordu. ü'ya gelince; o Vazof'un şiirin- den de, Veliçkof'un şiirinden de hiç bir şey anlamıyordu. Önünden geçtik- leri bir ağaç veya üstünde oturdukla- rı bir kaya kadar bu güzel ahenkli ve çok özlü sözlere lâka kalıyordu. Ki Fakat sonra, bir de onun sırası ye | liyordu, Sağlam ciğerli Balkan kızı öyle şarkılar söylüyordu ki, tek - mesi bu şiir cildine bedelli” mey Ali bir ona bakıyor, bir buna bakı- met verilemez. Zaten aleyhteki | bütün raporlarda bile memleketimizde petrol bulunduğu inkâr edilemiyor. Toprak üs- tündeki sıztntılar, onun sert kokusu bu- na mânil.. Evet, bötün etüdlerin ittifak ettiği nokta; Türkiyede petrol var. Bun ların, işletme ve ticaret kabiliyeti, mem- leketin istikbalinde oynıyacağı rol çok e saslı ve masraflı etüt ve araştırmadan sonra meydana çıkar. o Antiklinellerden, | basamaklardan petrol gibi jeolojik te. şekicüller arasından kayan akıcı bir mad- denin tonajini takdire imkân © yoktur. Memlektimizde petrol âsâr! görülen mm. takaların çokluğu, bilhassa Mardin ha- valisi bazı tabakalarının Irak ni ihtiva edene benzemesi bi raf ve zahmeti ihtiyar ettirecek kadar ümitlidir. Bu hususta garp bilgi ve gör süsünden istifademiz şarttır. Lâkin bey- nelmilel piyasadan yardım beklemek te hatalıdır. Çünkü her cins maden istih- sal sahasında olduğu gibi dünya petrol istihsalâtı ihtiyaca kâfi, hattâ (artıyor bile... Türkiyeye muhtaç (değillerdir. Fakat Türkiye bu cevherine muhtaçtır. Çünkü, iktisadi, siyasi (hayatımızda oynıyacağı rolü bir tarafa | berakalım, memleket istihlâki için — resmi istatiş- öklere | nazaran — sekiz | senede 62 milyon lirayı mütecaviz bir parayı bey- | nelmilel piyasaya ödemişiz — eee — Kongre Hararetli oldu (Başı 1 inel sahifede) 4. — Muhtelit Mübadele Komisyo- | mu emrinde bulunan £ 62.500 liranın şimdiden alınarak gayrimübadillere | tevzi, Vekâletin cevabı: Bu para Yunan- hılarla yapılan mukavelenin tatbiki i- | le alâkadardır. Bu hususta cemiyetin Muhtelit Komisyonla teması münasip olur, 5. — Müzayedeye çıkacak emlâkin tahmini kıymet işlerinde. iratlarmın yüzde onbirinin alınması o muvafık görülmüştür. Vekilet, cevabında, bu işin isabetli bir tedbir olmadığını bildirmiştir. 8. — Gayrimüibadil olarak bundan sonra vukubulacak müracaatların ni- hayet bulması. Vekâlet cevabında. bir kanunu mahsus olmadıkça müracaatlar tah- dit edilemez. Ankaraya giden heyetin bu şekilde izahatı dinlendikten sonra | İzmirde meydana çıkarılan, gayrimübadillere ait yeni emlâk hakkında Hamdi Bey izahat verdi. Bu izahata göre İzmir. de 3400 parça emlâk vardır. 2 milyon 400.000 lira krymetinde arasi vardır. Hamdi Beyin de izahatı dinlendik- ten sonra yeni bono tevzli | işinin 4 aydan evvel kabil olamıyacağı anla- şıldığından, bu işle uğraşmak Üzere idare heyetine salâhiyet verilmesi ka- yerleri ve içtimaa nihayet veril- —— on Kadınla Erkek! (Başı 1 imei sahifede) tetkik eden bir eser yazmıştır. Tetkik gezintisi yaptığını, Mı- sır, Baalbek, Filistin, Suriyede seyahat ve tetkikler yaptığını söy- lemiştir. Buradan Diyor ki: — Şarkta erkeğin kadını bes- lemesi mecburiyeti vardır. Bizde bu yoktur. Tetkiklerimde bu far- kı gördüm. MI. Marcella D'arle, kadınla er- kek arasmdaki bağlılıktan bah. sederken de demiştir ki: “.- Erkek karısına sadık ol- masa bile kadının buna mukabe. İe etmesine taraftar değilim.” Italyaya gidecektir. pe hangi tarafındaki ottan yo- meğe başlıyacağını şaşırmış birka. rarsrz eşşek gibi yutkunuyordu. Günler geçiyordu. Bir sabah Ali uyandığı de, kendini yalnız buldu. “Balki bir yere gitmişlerdir, şimdi düşündü, bekledi. köy kil binska'nm diğini gördü: > — Nerdesiniz kuzum? — Sus. . Güzel kızın yüzü sapsarr kesilmiş. ti. Doğru odasina koştu sonra bir elin- de bir Karadağ tabancası, bir elinde bir mavzer Alinin yanma geldi; bur. nundan soluyordu: — Şu fişenklikleri beline tak... -— Ne oluvoruz canım... — Şimdi anlarsın. Tak şu fişenle Hkleri . Ali, derhal sucuk gibi dolu iki fi- şenkliği beline sardı, tabancayı boy- Buna astı. Löbinska, bu işim bitmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Nihayet Vadinde sadık bulunan MEHMEMNDENMEN ARTİSTİK SİNEMASI Müdiriyeti; Pek yakında zengin, muhteşem ve muazzam İKİ MES ( Mösyö, Madam ve Bibi ) filmini gösterecel GEORG LEE PARRY ALEXANDER - ve HERMANN UT KALP filminin Almanca kopyesi ktir, Baş rollerde Mazda (o SCHNEİDER'dir THIMIG m. Haihazırda: Pek eylenceli bir komedi olan PAPRİKA | Ateşin gençlik | Franzıska Gaal Her zamandan daha güzel - Esrarlı ve ilâhi BRİGİTTE HELM ALBERT BA L Filminde harikulâde Hikâye Şaka ve hiddet PREJEAN Ar bir eser yaratmıştır. | Türkçe Sözlü - Şarkılı — Demek sizi kızdırmak kabil olmr- | yacak? — Mümlün değil. Ben öyle pişkin bir szım ki. Bana ne yaparsanız yapın kız- mam. Bilmem ki belizi de sinirlerim yok. Hem şakaya kızılı ex? Bilir misiniz be yefendi, şakaya kızanlar tenkide tahem- | mül edemiyen iptidai insanlardır. | Düşündüm. Karşımda nefis bir kız. Onu kızdırmak adeta bir izzeti nefis meselesi haline gelmiş. Yani ya o hid- det edecek veyehut ben bahsi kaybede- ceğim. Fena bir şaka imtihanına girmiş bulunuyorum. Fakat, bir defn mesele Bin asıl nazik tarafı şakanın i Ben onu kızdırmasını pekâlli bilirim e- ma muaşeretin hududunu aşmamak en- dişesi elimi kolumu bağlıyor. Muaşeret kayıtları içinde de o hanımkızm kırması hayli mâşlül, Hem neden kızsm. O kı Zan, hiddet eden, her şeyi kendisine ta- #a yapan bir hilkat olsaydı bu kadar gü- zel, bu kadar cazip, o bu kadar şen ve şakrak kalabilir miydi?. “Gamı kenduye zevketmedir âlemde hüner” demiş ve bahtının güzel £ tecellilerine kendini bırakmış, mes'at ve şen yaşayıp duruyor. Fakat kızdırmak lâzım. Bu muhakkak lixm, Zira bu, artık bir İzzetinefis me- selesi olmuştur. Şöyle bir an aklımdan geçirdim. Boy- nuna sarılıp, belinden yakalamak. Hi te vahşi bir jest değil, Bilâkis çok cok bir hareket. Ne olur sanki dedim. Şöyle bir essa- tetten ibaret. . Yalnız bu cür'etin bana pahalıya mal- olmamasını düşünmek meçburiyetindey- dim. Zira bunun en hafif tehlikesi he na karşı iltifatlarının ardını birden kesi. vermesi gibi feci bir netice | olabilir. E bu felkketlerin büyük cinsinden bir şey . Gönlüm buna rayı da olmuyor, Kızdır. maktan vazgeçmek, şöyle alıbapça: — Durunuz, dedi. Şakadan bahsettik değil mi? Şaka, şaka, İyi ama şakanın sizce hududu nedir? Onu bilmiyorum ki, Şakanın hududu. Mühim, — Efendim benim şakamın O hududu yoktur. Gülümsedi ve: — Hudutsuz şaka. Diya mırıldandı. Ve birden doğruldu. — Vazgeçtim, dedi, ben bu O şakaya tahammül edemiyeceğim galiba, ».# Haykırdım: — Bahsi kaybettiniz, Bahsi kaybetti- Ve... Ben bahsi | kazandım. Bilir misiniz benim şakamın cevabı ne oldu? Bir tokat... ... 'Tokatlar vardır ki işlenen cürmün ta- dın, lezzetini umutturamazlar, Cürümler vardır ki hiç bir ceza o tada bir acılık mavzeri de lina dayaymen; eri de gencin olina daya — Ne diyorsun? — Ölmemek ağ ie alısın diyorum.. Anlatamadım m? — Anladım ama,. £ Niçin ölüyor muşum ? Kim öldürüyor beni? Şunu bir öğrensem de öyle gitsem.. Lâbinskanm kaşları çatılmıştı. Per- deyi aralıyarak endişeli bakışlarla dı- sarıya baktı. Sonra acele acele; Senin. . — dedi — Küçük Pariste bir dostun varmış. « — Yok canım. » — İnkâr etme... Lepiskayı seviyor- inuşşun... Uğruna © avuçdolusu para- lar sarfetmişsin. AN gene inkâr edecek oldu. Fakat güzel kız ağız açmasına meydan bı. rakmadan devam etti; — Mesele burada değil. . Bu piska on gün evvel öldürülmüş. . — Ne? Sahi mi söyliyorsun? « boğmuşlar. Sonra dü bu kızı . diye. Le- GECESİ l Taklitli ve Orta Oyunlu Komedi Filmi Mümessilleri * İ NAŞİT Iİ HAZIM - HALİDE MUAZZEZ - ASIM Ef. ALİ - HAYRİ Beyler Önümüzdeki Çarşamba ELHAMRA İn İSTANBUL BELEDİYESİ Aynaro: Halk gecesi musa müracaat etmelidirler. Darülbedayi temsilleri Kadısı | İş ve İşç İş isteyenler İstanbul Şehir Tiyatrosu Bugün suvare saat 21,30 LI Yazan: Müsebip zade Celâl Be; li nüüikme Milliyet bu im isti) yenlere tavassut İş ve istiyenler bir mektupla İş büro Uxce bilirim. Kefalet verebilirim. fak bir maaşla iş arıyorum, Arzu edenler aşağıdaki adres mektupla müracaat etsinler Milliyet gazetesi iş bürosu 8. Hanıma, ilâve edemez. ... Cür'et, cür'et. Cür'et dalma güzel şeydir. Yerindi ve zeki olmak şartile. mı? — Kısdınız Kaşlarda hiddet, dudaklarda #üm. — Evet! dedi, Bazı dudaklarda öyle tebessümler v. dur ki kaşların en keskin hiddeti onu manası yanında bozuk bir fotoğraf plöl ma benzer, ... — Siz barikulâde bir kadımsmız! . — Hayır! dedi, Her kadın benim bidir. Yahut ben her kadm gibiyim. E verir ki gayet mahirane ( kızdırmasırl bilmeli, O zaman seni hatırlamışlar. — Ne münasebet?. Çünkü sen son defa “Küçük P. ris” e geldiğin saman bir kaç beyi, konuşmuş, İskeçeden tütün kaçı gitmişsin. Lepiska bu işi biliyo Sarhoşken seni konuşturmuş, sen d ne yapacağını, nerelerden geçeceğir bülbül gibi söylemişsin. Halbuki ko cuların çavuşu bitişik odada seni dir liyormuş. — İki ateş arasmda niçin kaldığı! simdi anladım. Kaçakçı Alinin yüzü — birdenbire ğişmişti. Az evvel ölümünü haber ald zaman içinde birer birer teprenen eti hâteralar silinivermişti. Şimdi gözleri: de nefretle karışık müthiş bir kin mişti. Demek o kıvrak Lepiska kendisirf elevermişti ha?, İçinde bin bir his çarpışıyordu. Dis! rini gıcırdatarak; (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: