17 Nisan 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

17 Nisan 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrın umdesi “MİLLİYET” tr 17 NİSAN 1933 Ankara saddesi, 100 Ne. adresi : İst. Milliyet Gelen evrak geri verilmen— Müddeti geçen nüshalar 10 kuruştur. — Gazete ve ata nazaran buğün hava ba- İstlu ve mütehavvil rürgürlr olcaktır. 18. ELE Mahallebici! Vaktile İstanbullulâra: — Mahallebi çocuğu! derlerdi. Bundan maksat luların ce faya tahammül edemiyen, nazik bünyeli adamlar olduğunu göster. mek idi; amma, bu biraz da onla- rm mahallebiye © düşkünlüklerin- reyi kinaye idi. Zaten o devirler- lu askerlik te etmezdi. Halbuki; bu sözün her iki cep- heşi de sonradan tekzibe uğradı. İstanbullu asker oldu, hem de ne asker! Çanakkale, Kerevizdere, Kanlıdere toprakları İstanbul ta: burlarının kanile sulandı. Cefaya tahammül rekorunu İs- tanbullu kırdı: Her türlü sıkıntıyı çekti. Zaten dedikleri gibi mahal- lebi yediği de yoktu. Lâkin bugünlerde eğer k: halkına “mahallebi çocuğu, lerse bunu güç tekzip edeceği. Çünkü dikkat ettim: Şehrin bütün büyük caddelerindeki | antikacı, gömlekçi, tuhafiyeci, fotoğrafçı el- hasıl bir caddeyi bezetebilecek dükkânlar birer birer kapanıp ma- hallebici dükkânı oluyor. Siz de Beyoğlundan, Bahçekapısından ge çerken bakınız! Bu müşahedemi tasdik etmez misiniz? Bütün bu mahallebiciler,. dükkânları zara- rma değillerdir. İnanmak ve kabul etmek lâzımdır ki bunlar “azçok müşteri bulmaktadırlar, yy meyhane açılcağma mahal- 'ebici açılması ve âyyaş yerine ma- hallebi yiyenlerin artması tercih olunur şeydir amma, bir şehrin bü- tün dükkânları da mahallebici o- lursa pek te hoşa gider bir şekil almaz. Bundan altı sene evel ii bir ufak seyahat Kl EE Lehistanın merkezi olan Kracovle şehrini gezerken gözüme şehirde- ki klise çokluğu ilişti. Beni gezdi. ren Me Gin Dedi ki: — Birisi Kracovie şehrini miş ve memleketine dönmüş, Ne gördün?” demişler... *Bir klise iki kahve, üç klise bir kahve, iki klise üç kahve...” cevabını vermiş. Fil. vaki bu şehirde klise ve kahveden başka bir şey yoktur. Korkarım ki; İstanbul da Kraco vie'nin âkrbetine uğramasın ve sey yahlar memleketlerine döndükleri zaman şehrimizi tavsif ederken: — Üç mahallebici bir kahve, iki pastacı, dört mahallebici, iki lo. kanta bir mahallebici, iki kahve... ilâh... demesinler. Bilgin! Ben Türk dili mütehassısların- Müliyetin eceli ıcmeni: 77 MAKED Güzel bir konyak, insanın kolay kolay kanamadığı bir içkidir. Hele ilk kai tekrar doldurulmuştu — Mübarek öyle keskin ki.. — Gırtlağımı islatamadı.. Dilimin üstünde tabahhur ediverdi. Ve kadehi tekrar kaldırdı: — Haydi sihhatine! İktısadi bahisler ) Türkiyede petrol var mı? İktısat Vekâleti yeni verimli iş sa- halarına atılıyor. Türkiye toprakları" min çok dedikodulu bir servet kayna- | İ: olan petrollerini araştırmıya başlı- | yacak. Bir çok yerlerimizde keskin kokusunu duyduğumuz, sızıntılarını gördüğümüz bu akıcı cevherin birikin- tilerini bulmak, onların hakiki değeri- ni tespit etmek devletimizin iktisat ve sanayi — proje ve programi değil — rihin hatasmı tekrar yaşatmıyacağız. İktisat Vekâleti başlangıç adının. da çok yerinde bir intihapta bulundu. Araştırma ameliyatı © içim on seneyi Aşan zamandanberi bir Amerikan pet- rol şirketinin taharri işlerinde çalışan bir Türkü geçiriyor. “Cevat Eyüp” is- minde olan bu genç bundan iki sene evvel de memleketimize gelmiş petrol Ben netice elde edilmiştir. Türkiyede- ki petrol ihtimalleri hakkında yazdığı makale ve ufak kitabı garbin fen âle- mine dağıldı. Bilhassa basit bir mu- kayese şeklile kehanet denecek kadar az ihtimalle cenup petrol sahamızdan “American Associtian — of Patroleum. geologist,, te fona bir görüşle bahse- den “Shirley L. Mason” a yerinde de bir cevap oldu. Cevat Eyüp ( cenup havalisi için ümitlenmenin mantıksız ını ispat eden on tane fenni sebebi bilgi ve samimiyetine bir ölçü- dür, Geçenlerdeki bir makalemizde de izah ettiğimiz üzere Türkiyede petrol vardır. Zaten topraklarımızı gezen yabancı fen adamları da bunu inkâr etmiyor, yahut edemiyor. Bunların iş- letme kabiliyetini, mahiyetini moyda- na çıkarmak ta — şimdiye kadar ol- duğu gibi basit bir göz takdiri ile de- ğil — masraflı ve azimli bir araştırma çalışmasından sonra kabil olabilir. Bu- güne kadar göz tahmini üstüne yapıl- mış, neşir ve İ: aki (o biribirine uymıyan öyle aykırı düşüklükler var ki, insan altındaki imzalara rağmen hakikatin bunlarla çok az münasebet- dan değilim, hattâ bu işi uzun uza dıya mütalea edenlerden de deği» lim. Onun içindir ki dilimiz'hak- kında salâhiyetle fikir beyan ede- mem. O bir ihtisas işidir. Hepi- miz sırasına göre lâkırdıya karış- maktayız amma, tem meykiin- de olmak için lâzım gelen bilgimiz bu işe kâfi değildir.. Bununla be- raber gözüme ilişen bir noktaya işaret edeceğim. Dün gazetelerden birinde (â- lim) kelimesi karşılığı olarak (Bil gin) kullanıldığını gördüm. Türk- çede participe mânaları veren ke- limeler arasında gin, gın, gün, gun gan, gen ile bitenler vardır. Arasın da eksiklik ve kötülük ifade eden sözlerin çoğu gin, gın, gün, gun ile bitmektedir. İşte misalleri: Bitkin, yılgın," çılgın, baygın, yangın, dargın, ölgün; sürgün, yor gun, durgun gi Makbul şeyler mânası da ekseri gen ve gan ile bitenlerde oluyor. Çalışkan, atılgan gibi. Eğer (Bilgin) kelimesi eskiden kullanılmış ve eski kaynaklardan alınmış (âlim) demek ise buna bir diyecek yok. Böyle değil de kıyas ile (bilgi) den iştikak yapıldisa bu kaydettiğim misallere göre lisan- da mevcut olduğunu zannettiğim inceliğe uymuyor.. Daha iyisi bu- Dun Çile) tir. — Değil e taslama! derler?... FELEK ONYA Kin, Polülika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif arsenesasatasesememesameeei — Sıhhatine! Yayları sağlam ve pamukları yu- muşak, kırmızı telâtin kaplı bir kana peye yaslandıkları zaman söze başlı- yan Karasu oldu: — Şimdi konuşacağımız mesele- ler mühimdir. Evvelâ seni tebrik ede rim. Kavala loca hâklında yapılan tahkikat gayet müspet bir netice ver- miştir. Yalnız henüz Drramada bir lo <a açmak için kâfi eleman bulunama- a sit Rule bu kanatta değilim. Na — Biliyorum, yine “Fazıl Beyden bahsedeceksin. Bu üç arkadaş halkın da çeneni yormağa lüzum yok. Bilhas sa “Nazif” i ikimiz de çok iyi tanırız. | vardır. En az ümitli sahaların geçireceğiz. Binaenaleyh; bütün bun- ları düşünerek © memleketimizde bir petrol siyaseti kurmak için atılan adı- mın ne kadar değerli olduğu, lüzum- suz bir emek ve yük telâkki edilemi- yeceği aşikârdır. Petrol (madeninin diğerlerine benzemiyen hususiyetleri akla sığmaz zenginlikl tesadüf edilmiş bir yerdeki sond a netice verdiği hattâ bazan ay- ıbbisin bazı tekay. yüt ile devam ettiği sondajinden civar araziyi petrol gölcükleri haline soka: cak coşkun neft fışkırmaları da müştür. Bugün petrol müstahsi! ;. kiinde bulunan memleketlerin tarihin. de bu haller garibe olmaktan ziyade tabii addedilecek kadar çoktur. Pek çok mıntakalarımızda emare ve âsârıma tesadüf ettiğimiz petrolle. rimizin mahiyetini ve kıymetini tes- it için Cümhuriyet Hükümetinin ele- olarak bizzat işe atılması eski re- jim ile de güzel bir ölçü b Bunu yarının Türk yavruları dal takdir edecektir. Bugün bü ön bu matah için alâkası gözönünde tutularak çok esaslı ve © kıskanç bir teşkilât ile işe başlıyacağına. - şüphe olmıyan İktısat Vekâletine candan ve gönülden muvaffakıyet dilemektir. Sadreddin ENVER Konserler Tanburi Refik Beyin konseri Darülbedayi salonlarında Beşiktaş jimnastik kulübü menfaatine konser verilmiştir. Tamburi Refik Bey ve ar. kadaşları tarafından verilen bu kon- ser halkımızın büyük mikyasta rağ- betini kazanmıştır. Tamburi Refik B., ve rüfekası Fahire Hanımi ile daima kendilerine refakat eden Füly Hanım ve sanatini sevenler bu kıymetli musi- ki grubunun senede birkaç defa ter- tip ettikleri konserleri hiç kaçırmaz- lar, Refik Bey bu defa Fahire ve Ful- ya Hanımlardân maadâ iki sanatkârı mızı daba bize tanıttılar; Udi Refik ve muganni Muzaffer - beyler. Beşiktaş jimnastik klübü menfaatine verilen konserde bahsettiğimiz sanatkârları- || mızın hepsi de büyük muvaffakıyet. ler gösterdiler. Gerek kıymetli sai larmı bu muva! tebrik ederiz. od - iel Kongreye davet Fener Yılmaz klübü Reisliğinden; 20- 4-933 Perşembe günü akşarı saat 8,30 da senelik umumi kongremiz yapılaca- ğindan bütün klüp arkadaşlarımızın mu ayyen saatte Fenerde klüp merkezinde hazır bulunmaları ehemmiyetle rica olu- nur. Bir irtihal Gönan Belediye Relsi Osman Bey ve- —— İrtihal Uzun müddet Selânikte on üç senedenberi İstanbulda doktorluk eden tanıyanları tarafından pek çok sevilip takdir olunan baba- mız Selânikli Doktor Ziya Bey ve- fat etmiştir. Çok yüksek bir insan ve pek kıymetli bir ilim adamı o- lan merhumun ebedi zıyar, biz ai- lesi efradına olduğu kadar, mem- leket için de büyük bir'boşluktur. Cenazesi 17 Nisân * Pazartesi günü saat 14 te Şişlide Saman yo- lu sokağında Refik Bey apartıma nmın 4 numaralı dairesinden kal dırılacaktır. Merhumu sevânleri, bu hazin merasime iştirake davet le müteessiriz. Kızları: İkbal, Sadiye, Nezahat (2099) Fakat bütün bunlara rağmen Dırama- da bir loca açmak mevsimsizdir. — Ya Serez locası için ne düşünü- yorsun? — Son altı ay zarfmığa bir başka altı senede o yapamıyacağını pular. Doğrusu Doktor Jan Tode- ridi çok iyi çalışıyor. Doktor dedik te Ma geldi... Dıramadaki Doktor diy ai hakkında malümat alabil. — Hayır henüz meşgul olamadım. ir yp adam bize pek faideli ola- bilir. Hemen her eve girip çıkıyor. E- ğer onu teşkilâta sokabilmiş olsa i- dik, Dramanm bütün ileri gelenleri, nin iç yüzünü li Beri ve girip çıkan bir kulağa her zaman ihtiyaç vardır. Şimdi gelelim asıl işi. mize, -. Etniki Eterya teklifimizi kabul etmiştir. Roma İocası, Atinaya gönde. rilen arkadaşın yapdığı temaslar ne- ticesinde pilânrmızın aynen tatbika ka- rar verildiğini bildirdi. — Deme.. — Zerre kadar yalan söyliyorsam gözüm kör olsun. ve .. ilk çete su an- da teşkil edilmiş bulunuyor. Şinayder MİLLİYET PAZARTESİ 17 NİSAN 1933 v Kirpi ile Çakal Çakal amcayla kirpi kardeş kol kola gidiyorlardı. Güneş te tepe- lerine vuruyordu. İkisi de kan ter içinde. Çakal amca yol yorğunlu- ğunu unutturmak için marifetleri- ni anlalıyor, şimdiye kadar kimle re ne-oyunlar yaptığını tarif edi- yordu. Kirpi kardeş te yanı başın- | da çakal amcaya yetişmek için sıçraya sıçraya yürüyor ve anlatı- lan hikâyeleri dinliyordu. Fakat Çakal amcanın ballandı- ra ballandıra anlattığı masallarm pal'te aslı olnadığınıdüşünüyor. du. Kendi kendine şöyle düşün- dü: — Bu söyledikleri bir az mar- tavala benziyor amma, hele dur bakalım. Çakal amca yol arkâdaşını yok lamak için sordu: — Peki, Kirpi kardeş, de hiç hilelerin yok mu? Zavallı Kirpi hicabından - bü- züldu, büzüldü, verecek cevap bu- lamadı. Böyle konuşa konuşa içi ağaç- lık, bir duvarm kenarma gelmiş- lerdi. Çakal amca ile Kirpi kardeş duvarın arkasında acaba neler var diye meraka düştüler. Dolaştılar. İçeriye girecek bir delik bulama- dılar. Tekrar geri dönüyorlardı ki, arkadaşından daha küçük cüssede olan Kirpi, duvarın dibinde evvel ce göremedikleri bir küçük delik olduğunu farketti, Hemen bulduğu deliği Çakal senin Gilinteleziyle müsellâh yirmi dört kişi Golosta emir beklemektedir. i Bu emri kim verecek? . —Biz.. çeteyi Etniki Eterya düz- dü. Onu bu harekete imale eden Atina locasıdır, fakat mademki bu çete Os- manlı hudutları içinde faaliyete me- rurdur; direktifleri verecek olan ma- kam bizim loca olacaktır. Duvardaki saat, yarıma ; yaklaşı- yordu: — Şimdi nerede ise gelir. Görecek- sin ki o üstüne alacağı işleri başara- bilecek olan bir gençtir. — Birisini mi bekli; uz? Evet, Golos'ta bekliyen çetenin reisini, . kaptanı. Talât Bey, Karasuya hayretle ba- lalbuki o Kapalıçarşıda ii zi arşınlıyan bir Musevi aturacı tabiiliği ile konuşuyordu: İkanlarda iribiri. | ne uydukça Selânik locası beynelmilel konvandan azami istifadeler temin e- İ ekseriyetin karsısında ve hattâ icin amcaya anlattı. Bu delik ancak i- geriye girebilecekleri kadar bü- yüktü. İçeriye girdiler. Aman bu- rası ne güzel yerdi. İçeride birbi- ri üzerine yığılmış hurmalar var- dı. Belki ağaçlardan hurmaları toplamışlardı. Pazara götürmek üzere hazırlamışlardır. İki gündenberi karmları zil ça lan Çakal amca ile Kirpi kardeş, önlerinde böyle bol bir yiyecek gö rünce, ( kendilerini hurmalara sarıldılar. Hele Çakal amcanın iştahı pek yerinde i Öyle yiyordu, öyle oburca yiyor- du.ki,. Kirpi kardeş bir hurma yiyor, delikten dışarı çıkıyor. Sonra bir burma daha yiyor, tekrar delikten dışarı çıkıyor, böyle her hurma yi- yişinde bir dışarı çıkıp giriyordu. Çakal amca bunun farkma var- dı ve sordu: — Ne oluyorsun? Böyle çıkıp duruyorsun? — Mal sahibi geliyor mu, gel- miyor mu diye bakıyorum. Kirpi kardeş bir hurma daha yedi, tekrar delikten çıktı. Fakat bu defa "çıkarken biraz müşkülât çekti. Düşündü ki az daha yerse, delikten çıkamıyacak. Oburluk yü zünden canını tehlikeye koyacak. Onun için delikten içeriye girme- di. Bekledi. Tam o sırada mal sahibinin u- zaktan geldiğini gördü, Hemen Çakal amcaya bağırdı. Çakal amca tehlikeyi anlayın- ca hemen deliğe koştu. Fakat o kadar çok yemişti ki, bir türlü de- likten dışarı çıkamadı. Bu sefer de yalvarmağa başladı: — Aman Kirpi kardeş, canım Kirpi kardeş, bana bir akıl öğret, Buradan çıkamıyorum, nasil çı- kacağım?. Kirpi kardeş gülümsedi: — Hani senin bir çök hilelerin vardı. Neden bu hilelerden istifa- de etmiyorsun? Çakal amca o tehlikeli vaziyet- te ne diyeceğini, ne yapacağını şa şırmıştı. Kirpi kardeş acıdı: — Hadi, dedi, bundan sonra © kadar övünme! Ben şimdi sana bir akıl öğreteceğim. Paçayı sıyı- rırsin. Çakal amca nasıl teşekkür ede ceğini bilmiyordu. Kirpi dedi ki: — Şimdi sen keridini ölmüş gi- bi gösterirsin. Mal sahibi leş koku su hurmalara da bulaşmasın diye seni kuyruğundan tuttuğu gibi du | vardan dışarı atar. Ondan sonra dolu dizğin kaçarsın, Kirpi kardeş bu aklı öğrettik. ten sonra mümkün olduğu kadar süratle tehlikeli mmtakadan uzak Taştı. Mal sahibi büyük demir kapıyı açıp içeriye girdi. Hurmaların yı- gılı olduğu yere geldi. Bir dene görsün? Yerde bir çakal leşi yatı- yor. Dili sarkmış, hurmaya koşan sinekler ağzının üstüne konup du- ruyorlar. Hemen ölü zannettiği çakalı boy- nundan yakalayarak, Kirpinin de- diği gibi, duvardan dışarı fırlatı. Kıssadan hisse: Çok övünme yin, sonra mahcup olursunuz. tutamadılar ! Hayvanlar Uyanıyor Bütün kış uykuya dalmış ola bir çok hayvanlar var ki, şimdi b har geldiği için bunlar birer bire uyanmağa başlıyorlar. Bu hayva lardan bazıları kışın tam, bazıla da yarı uyku halindedirler. Kar larınm deveranları ve © nefesle tamamile kesilmiş değildir. Vü cutlarının derecei hararetleri sek ze kadar düşmüştür. Bir şey yemeden nasl yaşarla Diyeceksiniz. Kış gelinciye kadi bu hayvanlar vücutlarında bir nı vi ihtiyat erzak biriktirirler. Bu i tiyat erzak ta yağlarıdır. Uykuy varmadan evvel pek yağlı ve şi: mandırlar, uykudan uyandıklar zamAR'da zayıflamış bulunurlar. Kışm uyumayan hayvanlar arı sında kuşlar da vardır. Bunlar kı natları sayesinde süratle uçaral sıcak memleketlere giderler ve,« rada yiyip içecek bulurlar. Yılan gibi yerde sürünen haj vanlar ise sonbahar bitince çuku ların ve yarıkların arasında deri bir uykuya varırlar ve ancak ıl: e başladığı zaman, uyann Kirpiler de öyledir. Karı koc deliklerine çekilirler ve ancak be harda gözlerini açmak üzere uyul lar. Fakat sıcak (o memleketlerd yaşıyad kirpiler öyle değildir. Yarasalar da yüzlercesi bir ar? ya gelip mağaraların tavanların asılırlar ve orada uykuya dala: Ir. Diğer taraftan ayılar da kışm teayyüş eden beyaz ayılar seneni başımdan #onuna kadar uyumaz lar, Şimdi ılık havalar başladı. Kır larda kış uykusuna dalan hayvan lar birer birer uyanacaklar. Hayat başlıyor. Leyiekler geldi Leylekler geldi. ide mek hep biliriz ki bahar çeldi de tir. Fakat bahar geldi mi ya . leylekler bu sene memleketimizi soğuk buldular, Zarar yol. Ne de ol, havalar ısınacak, leyleklerin lâklâkala dinleyeceğiz. 'debilir dememiş miydim? İşte bu vâ- kin o sözlerimi teyit eden tezahürler. den biridir. Yunan çeteleri Makedon. ya kargaşalıkları içinde seslerini tirdikleri gün Makedonya meselesi (Mağdur Bulgar milletinin istiklâl) hareketi olmaktan çıkacak, Osmanlı İmparatorluğunun lehine halli icap eden bir asayiş meselesi haline gire- cektir; Büyük devletleri böyle bir ne- ticeye ulaştırmak için güçlük çekmi- yeceğimizi göreceksin. . Kesriye taraf larında dolaşmağa başlıyan Sırp çete- sile Toska Arnavutların kahramanı kesilen Cercis, Ayrupa gazetelerinde boy gösterip dururken bir de Yunan getesi türeyince Sofyada şafak atacak- tır. — Doğru.. Fakat niçin unutuyor. sun ki bütün bu toprak hırsları hari- cinde bir başka Makedonya meselesi, yani hakikaten bir Makedonya mese- lesi vardır. Filvaki Bulgar harsi he- men ber tarafta buram buram kok maktadır. “Makedonyalıyım,, diyen kime baksan içinde bir Bulgar yaşa- dığını görüyorsun. Ama bu politikacı de hakiki bir Makedonya istiklâli teşini tuluşturmağa çalışan yüzde Makedonyalı bir müfrit, © idenlist var. o Bi: Makedonya çeteleri diye bir şey tu turmuş gidiyoruz; ve Makedonya yince hatırımıza hep Ferdinandın ö de beride Provokasyon yapan, ücret fednileri geliyor. — Metelik vermese. . hepsi birdir. Bize lâzım olan şey i bunların hiç birisinin muvaffak ol masıdır. Bizimloca ne müstakil bi Makedonyaya ne de Bulgaristana ya manacak bir yeni mümtaz eyalete ta raftardır. Biz imparatorluğun tam bit halde kalmasını istiyoruz. Talât Beyin bu mevzu etrafında susi fikirleri olduğu şleyordu. Fi kat bir yeni itiraz yapabilmesine dan vermeden Karasu ayağa kalkt vermişti: — Kapı açıldı.. İşte geldi, Bak Im nasıl bulacaksın? — diye murılda! dı — ( Devamı var İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: