27 Nisan 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 8

27 Nisan 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. PA ET Tek cepheye sadakat böyle mi olur? Tehlikeli oyunlar . Celâleddin Arif Bey Erzurumda.. ANKARA - Teşrinisani - 1920 Kurtuluş savaşında , vatandaş ların yapacakları en büyük fena- lik; rejiyonal fikirlere, mahalli menfaatlere sapmalarıdır.. Büyük gaye etrafında toplanması lâzım gelen milli kuvvetler; eğer ikinci derecedeki hedeflere, hele şahsi ve husussi emellere verilirse savaş kuvveti faydasız yere zayıflar. Celâlettin Arif Beyin Erzurum faaliyeti hakkında hayret ve endi İ se ile karışık rivayetler var. Mali. | ye Vekili Ferit Beyin, Mecliste söylediği sözler arasında Celâlet- tin Arif Beye atfedilen (hususi vaziyet) in, (dahili mesele) nin hakiki mahiyetini kimse bilmiyor. © Herkes Büyük Millet Meclisi ikin N ci reisi Celâletin Arif Beyin sade- ce mezun olduğunu sanıyor. Fa- kat dairci intihabiyesinde neler yaptığından haberdar olan yoktu. Ankara ile Erzurum aarsında bu münasebetle geçen şifreli tel graf muhaberelerini okumak fırsa tını buldum. Ferit Beye hak ver- dim: Gerçek, Celâlettin Arif vazi derin, acıklı bir hususiyeti Zelilettin Arif Bey İki ay ev- vel izin almış.. Hem yorgunluğu İİ nu gidermek, hem de intihap dak resini gezmek istemiş... Erzurum W mebuslarmdan Hüseyin Avni Be- W ye de izin verilmesini Mustafa Ke mal Paşadan hususi olarak rica W etmiş. Bu ricası da is'af edilmiş. W Bu, herkesin bildiği şeydir. Asıl W bilinmiyen şeyler de şudur: Celâ- W lettin Arif Bey Erzuruma vardık. W tan sonra ardı sıra bir kaç telgraf pe dl telgrafnamelerde irurum ahalisinin galeyan halin 1 de bulunduğunu, ordu ambarlarm- © da suiistimal yapıldığı, isimleri. ni saydığı bazı memurlar arasın. | da Vali vekili Kâzm Paşanm W (şimdiki İzmir valisi) - li mesini, valinin yerine de ile © mutabık kalarak ceki Adana vali- ii İsi Nâzım Beyin tayinini ve Nâzım İİ Bey gelinceye kadar halkın ârâyi A umumiyesine müracaat ederek ve © kil intihabını istiyor. “© Celâlettin Arif; bütün bu İerini sadece bir mütalâa ve di olarak atmıyor: “Eğer bu dileklerime muvafakat Mİ cevabi verilmezse, ba havalinin An- karaya olan itimadı zail olacak, öyle bir hal karşısında ben de halkın he- Ü yecanından doğacak vahametin me- Saliyetini kabul edemem?” İ Diye bir de tehdit savuruyor! İ “Tek cephe ve her şey bu tek e için!” parolası böyle mi yü rütülecek? Millet Meclisinde yük- İsek mevkii alan bir zat bu yola gi Mlerse, başkalarma bir şey demeğe MW akkımız olur mu? W Mustafa Kemal Paşa; işin far- ima vardı. Bu tehditlerdeki mana 8 yollardan idareye lâlettin Arif Beyin telgrafname j ini Ky Vekile de okudu. e © 9 hakkında Şark cephesi O mandanlı istedi Istanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları Telgrafın hulâsası şu: “Lâzistan, Trabzon, Ersuram, Er- zincan, Van, Beyazıt vilâyetlerini ih- tiva etmek üzere Vilâyatı şarkiye u- mumü valiliği ve umumi valiliğe Celâlettin Arif Beyin tayin edilmesi çok muvafık olur. Bu, hem işleri kolaylaştırır, hem de burada Millet vekili olarak bir zat bulunmuş olur. Meselayi bizzat Celâlettin Arif Beyle mutabık kalarak yazıyorum...” Anlaşılıyor ki, cephe kumanda amı da bu fikre çevirmiş- ler. Bir taraftan onunla görüşmüş ler, diğer taraftan orduda sujisti- mal olduğunu ileri sürerek Büyük Millet Meclisine şikâyette bulun- muşlar. Oo Artık vaziyet açıktır. Mustafa Kemal Paşa diyor ki: “Bakınız, politika hırsı insanları nerelere sürükliyor: Ordunun suüsti- malinden, ahalinin galeyanından, Er- zuruma ârâyı umumiye ile vali intiha- bından, çabuk muvafakat cevabı ve- rilmezse Ankaraya harşı itimatsızlık uyanacağından telgrafla bize bahse den Celâlettin Arif Bey, ordunun ku- mandanile görüşüyor, kendisinin Vi- lâyatı şarkiye valiliğine tayinini teh- lif ettiriyor” Şark cephesi kumandanmdan beklenen cevap ta çok geçikmedi. Kâzım Karabekir Paşa, şimdi va- ziyeti anlamış görünüyor. Cevabı- nın hulâsası şudur: “Celâlettin Arif Beyin yazdıkları, burada bir kaç adamın vali vekili Kâ zum Beyi Erzurumdan uzaklaştırmak için yaptıkları dedikodulara mâste- ittir. Halkın galeyanı ve ârâyi umu- miye ile vali inbihabı fikirleri; Celdlat- Kâzım Karabekir Paşa tin Arif Beyin maatteessüf yanlış bir istikamet tuttarmasından ilrei geli- yor. Büyük, küçük herkesin hörmeti- ni bana şikâyet edecek yer- de şikâyetlerini Anharaya bildirmesi, dolap çevirmek istiyenlere mani ola- sağımı bildiklerindendir. Celâlettin Arif Bey, valinin değiştirilmesini ba- na da söyledi. Bunu ancak Dahiliye Vekâleti yapabilir, yahut bizzat siz vali olarsunuz, vecabını verdim.....” Bu telgrafnamenin ruhuna ba- kılırsa Kâzım Karabekir Paşanm meseleyi bâlâ olduğu gibi anla- madığına büküm etmek lâzım- dır. Bir defa rejiyonal bir fikir ile hareket eden bu zatın veliliğini teklif etmek doğru değildir. Kal dı ki, Büyük Millet Meclisi azalı- ğiyle memuriyet, her hangi bir za tm uhtesinde toplanamaz, diye adamı olan ve belki bu kanun mad Ankaradan iki intiba — Yukarıda : Askerler müteveffa Japon büyük el. çisinin cenazesini bekliyorlar. Aşağıda: Hilâliahmer kongresi.. Ankara SİNEMALARI Yeni Bugün buzece Casus Şebekesi Gizli Kuvvetler İlâveten: Dünya haberleri : Bugün bugece Ku lüp Amerika hava kuvvetlerinin işti- rakile emsalsiz bir surette vücude getirilen şaheser SEMA DEVLERİ İlâveten dünya haberleri tin Arif Bey gibi bir hukuk üstadı da bunu ihmal etmiş.. Kendi ken- dini vali vekili yapmış. Bu kara- rını da merkeze bir telgrafla bil- dirmiştir. Telgrafın da hülâsası şu: “Karabekir Paşa halin vahametini anlamıyor. Suiistimal meselelerini tah kik etmek, o halkım © galeyanını söndürmek (için burada | herke sin o sevdiği o dokuzuncu O fırka kumandanı Halit Beyin (Halit Paşa merhum) memur edilmesi lâzımdır. Vali Kösm Beyin daha xiyade yerin- de kalması, karışıklıkları mucip olabi lir, Onun için bizzat ben vali vekdle- tini üzerime aldım. Erzurum ahalisi, vali vekili olarak Hüseyin Avni Beyi istiyorlar. tekliflerim kabul edili; se efhârı umumiye söhlnet bular... Bütün bu haller, Mustafa Ke- mal Paşaya vaziyetin her cephesi ni daha iyi anlatıyordu; yine: “Her şey tek cephe için” pa rolasına sadık kalmak, o cepheyi zayıflatmamak için işi resmi yollar dan yürütüyor, Heyeti vekilede konuşuyor, karar ve tebliğlerini barkose imndmizsi Me Tâ darlara tebliğ ettiriyor. Fakat i- gin bir de nazik tarafı var: Bu öy le bir hareket ki, başka vilâyetle- rede sirayet edebilir. Nihayet fakat o | — “Arkadaşlar.. Sakın bu işi küçük gördüğümü sanmayınız. Elimde bir ölçü var. İşin muayyen bir noktaya kadar gelmesine ses çıkarmam. Oraya geldi mi; hiç bir şey harekete geçmeme mani ol maz. Bir dakika içinde; tek bir ka- rar ile meseleyi kökünden halle- der, eğilmiyen kafaları taşa çar- parım!” MİLLİCİ Adliyede değişiklik ANKARA, 25 (Telefonla) — Adliye Vekâleti hapisaneler müdürü Mahmut Nedim Beyin Adliye Vekâleti neşriyat müdürlüğüne ve neşriyat müdürü Ba- ha Beyin de dördüncü sınıf Adliye mü- fettişliğine tayinleri âli tastika iktiram etiniştir. yl Malüllerle şehit yetim- leri için ANKARA, 26 (Telefonla) — Malâk | cevaplar veriyor, Bir şoförle konuştum!.. Yaya yürümenin adı spor oldu, Ankara 25 (Mil liyet) — Cuma iş 7 tirahatinden istifa. de etmek, biraz ha va almak istedim. Orman çiftliğine kadar bir otomobil seyahati fena olm yacaktı. Otomobile bindim. Şoför ko- muşkan bir adam... Iâf atmağa başla. dık. Fakat geveze liği kariler için is tifadeli bir yola dökmek aklıma gel di. Ben bir sual so ruyorum, ©, uzun ne bugün elimde başka zanaatim olsa artık bunu bırakırım, ille velâkin yok. Ne yapalım meslek bulunmuş devam #deceğiz. Eskiden para mı (çoktu, yoksa insanlar daha mı cömertti? Ne ise o zamanın kazancı da fazla, bab- şişi de boldu. Şimdi yavan O ekmeğe çalışıyoruz gibi bir şey.. Ankarada bugün beş yüzden fazlayız. Polis Mü- dürlüğü mevcudümüzü ihtiyasa kâfi görüyor, yeniden chliyetname vermi- yor. Üç ay evvel bir muayene yaptı- İar. Vukuatı olanların da ehliyotna- melerini aldılar. Nispeten azaldık a- ma, gene kazanç iyi değil... — Otomobile binenler mi azaldı? Diyecek oldum, içini çekerek; — Onu hiç sorma beyim, dedi. Es- kiden otomobile binmek kibarlıktı, şimdi de yaya yürümek. Güya zayıf- lik moda olmuş. Yaya yürümenin ismi ni züğürtlükten spor koydular. Her- kes sabah akşam işine çalataban ya- yan gidip geliyor, “Geceleri sinemaların (o kapısında irini İran otomobillerden ancak üçü müşteri alabiliyor. Eskiden yir- mi, otuz otomobilin birden müşteri al dığı en iyi filmler şimdi en fazla beş arabaya ekmek çıkarabiliyor. Sine- madan çıkan çiftlerin kaldırıma adım atar atmaz ilk sözleri: hava ak Demek oluyor. Hey gidi eski kibar- lar bey? “Düğünler de seyrekleşti. Onlar- dan da hayır kalmadı. Eskiden bir dü- ğüne yirmi beş, otuz araba | birden çağrılırdık. Şimdi haftada bir düğün oluyor. Onun da en kabadayısı beş araba tutuyor, tutuyor ama nasıl bi- Tir misiniz? Pazarlıkla. .. “Ben sana bir şey mi be - yim? Galiba bu gidişle biz biribirimizi taşıyacağız. - — E canım, ya gece müşterileri... Diyecek oldum, hemen atıldı: — Bu da mı olmasın? dedi. Düğü- nü yok, sineması yok, gündüz müşte risi yok. . Kala kala beş işi taşıya- caksınız, onlar da ya pazarlıkla bi- nerler, yahut santimi santimine evle- rinin kaç para vereceğini za- ten ezberlemişlerdir. Bir gece kuşları kalır kd, ba da şimdi eskisinin ellide birine indi. Bu müşterilerimizin belli başlısını sarhoşlar, umumi kadınlar, bar artistleri, bar müşterileri teşkil eder. Gece müterilerimizden epeyce bir kısmı da Etlikpalas'a gidenlerdir. Eskiden Ankarada pek çok senebi ar- tist vardı. Bir kazancımız da onlar- dandı. Yanında bir bey oldu mu iki adımlık yere yayan şoförlüğün esrarı!?.. r “Güya dikiz aynalarını kaldırdılar, ama, kulaklarımıza da kurşun akıta- cak değiller a. Ben şöyle kırk gün- lük hâtıralarımı anlatsam en aşağı on ocak yıkılır. Kırk arkadaş biribirine geçer. Şu çapkın dediğiniz şoförler vallahi gene temiz süt emmiş insan- lardır, Onlar işitir de İşitmez, görür de görmez olurlar. Biz ne o kadınlar biliriz ki... Haydi geçelim, söyletme beni ağabey . Mert bir çocuk olduğu belliydi. Bir az nefes aldı, devam etti: — Harası otomobile biner, yankesi- cisi, fahişesi, sarhoşu, hepsi otomobile biner.. Sonra da şoförlere bıçkın der- Bu direksiyona Evliya otursa gene üç ay ancak mu- kavemet eder, öç ay sonra baştan çı- kar, bir kapatma poydahlar, Öyle ka- dınlar vardır ki dalâveraları meyda- na çıkmasın diye adama musallat 0- Turlar, “Hani her mesleğin sürüp giden bir ananesi vardır. Bizim mesleğin de ana isinin $ tareiliiğin hiç duydunuz mu? Böyle şeyleri biz meslek ârrı tanırız. Arabamıza binen müşterileri misafi- rimiz addeder, yan yaz. Meseleyi kısa kesmek istedim, mer. zuu çevirdimi — Peki, bak gece müşterilerinden «pey para kazanıyormuşsunax ya. — Beyim, gündüze nispet edilirse biraz fark var, fakat şu yaya spor â- deti çıkmadan kazandığımıza da ba kılırsa bu da devede kulak kalır. De- dima; beylik, kibarlık modalari geç dir. Muayyen bir hadde gelince; — Dur, evim şu sokakta der, iner. . Sanki beyimin cebinde bu kadar kaldığını, bundan ötesini bal gi- yayan yürüyeceğini biz çakmazmı. “iz 'Bazıları da kendinden geçmiş bir halde biner, hem arabayı pisler, bem de cebinden para çıkmaz, arkasından gün koşturtur. i “Hülâsa, bizim de bir son ümidimiz keçi gibi baharda, yazda kaldı. Artık Orman çiftliği ve civar mesireler açı- Türk Anonim Şirketinden: Alpullu Şeker Fabrikasının İstanbul depolarından kristal toz şekeri atideki fiatla her isteyene bin kilodan eksik olmamak üzere satılır. Kristal Toz, Kilosu 36,5 Kuruş Taşradan vuku bulacak siparişler yüzde yirmisi peşin ve mütebakisi hamule senedi mukabilinde ödenmek üzere derhal önderilir. Depodan itibaren bilcümle masarif ve mes'uliyet müşteriye aittir. Müşteri isterse sigorta ettirilir. Adressİstanbul, Behçekapı,4 üncü Vakıf han 4üncü kat, Telgraf adresi: İstanbul Şeker Telefon:24470.79 149)

Bu sayıdan diğer sayfalar: