22 Haziran 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

22 Haziran 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

re a e İktisadi bahisler Buhran ve maden kömürleri Maden kömürü istihsalâtımızın tezyidi iki esası temini ile kabil ola- bilir: Birincisi; dahili istihlâki artır. mak, ikincisi de harici rekabeti ve sa- taşı temin etmek... İşte biz de evvelâ dahili istihlâki arttırmak meselesi ü- zerinde duralım. İhtiyacatımızın bir çok mislini tatmin edecek Zonguldak havzamız varken, Kastamoni - Söğüt- özü havalisi tertemiz toprak altında gömülü dururken bir taraftan da Tür kiyeye dikkat nazarma çarpacak ya- bancı kömür ithalâtmı istatistikleri- miz kaydediyor. İşte son senelerin kömür ithalâtı: Kıymet T.L. 1.736.966 1.427.860 1.015.369 1.812.687 594.084 1.922.599 814.290 yonlar hiç te lüzumlu bir ihtiyaç mu- kabili değildir. O halde bu ithalâtı mız neden? Bunun başlıca mühim se- behi uzun seneler devam eden fena propagandaların (o dimağlarda — bırak tığı izler. Biraz da bilhasa mütareke senelerinde kömürün, fazla para etme menfaatpe- (Newcastel ayarında ayarda la bazı damar ları Cardiff derecesine yuklasır) dedi- ” meğer 1) memleketimiz bile hâlâ bu propağandaların tesirinden kendi- ni kurtaramamıştır. İtiraf ederiz ki, İngiliz kömürü cinsen daha iyidir. Fa- kat Zonğuldak kömürü de fena değil © dir. Bilhassa bugün Zonguldağın çalış ma tarzı eskisine nisbeten çok müte- © rakki ve temizdir. Hökümet tal ve. şistli kömürün piyasaya çıkmamasına dikkat ediyor. Hele memleket dahilinde teshin i- çin ecnebi kömürü kullanılması affe- dilmez, iktesndi büyük bir hata: dır. Neden, Bulgaristan İinyit kömür- leri ile şimendiferlerini, fabrikalarını işletirken bizim — memlekette gün- den güne adedi artan — kalöröfer ka zanlarında cardiff kömürü, Alman koku kullanmamıza bir türlü aklım ermiyor. Zonguldak kömürleri bir ka- loröferimizin — suyunu kaynatamıyor mu? Koca vapurların kazanlarını tah rip hu kömür nazenin bir kalöröferimizin iki dirhemlik bakırı. ni mı yıpratıyormuş?... Hayır, vatan. daş!... Aldanıyorsun, yirmi beş ile o- tuz lira arasmda mübaynaa ettiğin ec- nebi kömürüne mukabil Zonguldağın on liralık kömürü senin işini mükem- melen görür. Fazla duman bıraktığın dan mahallenin şikâyetini celheder sö- zü de uydurmadır. Bu senenin müziç kışında en büyük ve en Tüks apartımanı Zonğuldağın taş kö- mürünü kalöröferinde ve sicak su ter tibatında kullandı ve sindr. Mahalle- de kimsenin haberi bile olmadı. Şu ka dar ki, aparlımanm sahibi olan zat hem parayı memleketimize bıraktı; hem de kömür bedelinden evvelki se- neye nisbeten yüzde elli bir kâr te- min etti ki, bugünkü kiraların suku- tunda bin lirayı aşan bu iktısat az mı? Amma bir yerine iki kova kül döktü. Varsın, döksün!.. İstanbul Belediyesi bunun için fazla ücret talep etmiyor. Hattâ ben biraz daha ileri giderek adedi çok olmıyan salamandra soba- larmda kullanılan antrasit kömürü it haline de muarızım, Hem bu gibi lüks teshin vasıtalara ne lüzum var? Ka- ti, fenni ihtiyaç karşısında kalımma- dıkça hariçten Türkiyeye bir dirhem kömür rem lir. Bunu da yalnız rının kullandığı an- | trasit tozu ile izabede kullanılan Kok metalojik'e hasrettirebiliriz. Maama- fib: Harpten evvel Zonguldakta istih sal olunan koktan Balya madenlerinde kurşun izabe edildiğini ilâve etmeden geçemiyeceğim. Kömür madenlerinin hayatı evvel hi iti bağlıdır. İşte yon) ton kömür istihsal etmiş, (530 milyonunu) kendi sarf ve istihlâk et- miştir. Vatandaş! Bil ki, bir ton mem- leketin kömürünü kullanmakla lâakal iki ameleye maden ocağında iş bul- muş, bilvasıta ormancıya, vapurcuya 'daha bir çok kimselere kazanç temin etmiş, memleketin satım alma kabili- yetini arttırmış, ayni zamanda hükü- metin kasasına yani kendi kesene yar dım etmiş oluyorsun. Bu suretle hare ket etmen de bir yük değil maddi menfaatin icabıdır. Yalnız yanlış ve fena propağandalara kapılma! Kömür istihşalimizi darbeleyen — belici de — ecnebi körmüründen fazla petrol müştekkatının memleketimiz Piyasasına yayılmasıdır. Vakıa motor hu muharrek kuvvetlerin — geçen ma kalemizde de © yazdığımız üzere — buharlılara mürecceh vaziyetleri yek memleketimizde kö petrol ve müştekkatı ithali Na ie ğimiz milyonların miktarı ellerimi reterek yazdırmıyacak kadar ir. Bu işte — maalesef — şehir tenviri için elektrik tesisatı yapan belediye- ler başta gelir. Buna karşı artık ted- bir alınması, hattâ kanuni manialar ihdası çok yerinde olur, Bizim için as- keri ve fennen sabit kati ihtiyaçlar ol madıkça motör yerine lokomobil kul- lanmamız lâzımdır. Rusya meşhur beş senelik programlarında kömür maden lerine çok mühim bir mevki ayırmış- b. Bakü sahasının sahibi bu memleket petrolu bir ihraç meta: olarak elinde tutarak, dahildeki muharrek kuvvet merkezlerinde kömürü kullanmağı e- sas olarak kabul etmiş idi. Bu suretle tahribe uğrıyan ormanlarını da muha faza ve daha kıymetli işlere hasretme İ ği temin etmişti. Nitekim 1923 sene- sinde (12 milyon) ton olan kömür is- tihsallerini son senelerde (60 milyon) tona iblâğ etmişlerdi. Bizim henüz petrollerimizin yicem tebey- yön ir - mın çizilmesi, hem kömür madenlerimi- Zin inkişafı, hem de ormanlarımızın ko- runması itibarile ne yerinde hir tedbir olur. İkinci esas ta, harici rekabet ve sa- tışm teminidir, demiştik. elemizde ize ettiğimiz ya kömür istihsalâtına nisbeten bizim mevkiimiz binde birini bulmamakta- dır. Binaenaleyh: İhracatımızın bir kaç misli tezyidi beynelmilel piyasayı sarsmaz. Yalnız her şeyden evvel bu- günkü harici satıştaki korkunç reka- beti koruyacak, hiç değil ise ona yak- laşacak derecede indirmemiz lâzımdır. Bunun için de bir taraftan maden dahili imalâtmı rasyonalize ederken, tahmil ve tahli- yeyi asrileştirmek, sür'atleştirmek, li- manlarımızı tashih ve inşa etmek, nak liye ve buna mümasil masrafları azalt mak, fazla tesirli verğileri tahfif et- mek, alınması icap eden mütemmim tedbirler arasında sayabiliyoruz. Bun- lar kolay olmamakla beraber icrası imkünsez da değildir. Bu suretle buh- rana rağmen artan fakat bizleri tat- min etmiyen kömür istihsal ve ihraca tmm istikbalinden çok, amma pek çok ümitler besleyebiliriz. Sadreddin ENVER G1) Profesör F, Frech Milliyet'in edebi romanı: 12 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — — Soluklanalım. : Yağız adam sapsarı saçlı, lâci- vert gözlü, koyu esmer bir genç kadına seslendi; — Sarı kız! Yoruldun mu? Düşük palabıyıklı, ensesinde lü leli bir tütün çubuğu olan bir a- dam sırıttı: — Ne arasın? Sarı kız Arabis- tan kısrağına benzer. Yürüdükçe eşkini, yorgası açılır. Kimi bir zel üstüne, kimi bir çalınm dibine çöküverdiler. — Öyleyse aldırıver bakalım! — Dilo Ağam nerde ki? Dilo hemen zurnasını (Burada- yım) der gibi öttürdü.. Sarı kız ken disi kadar güzel ve orijinal bir ses le türküye Rüzgâr, don, zurna, ve Sarı kı- zın sesi Kılıçlar bayının doruğun 'da birbirine karıştı. Elekçilerin başı bir kumanda da ha verdi: -- Kara kız kıvır! © Kapkara saçlı, kapkara gözlü, ı ii dak baik Çaput, çuval 1, ince nasırlı havaya uydurdu. Süpürğe saçlı kadın haykırdı: Dereköy'ün efelerini ağala- rmı ae bil kıvrıntınla deli ettin kırız! Kara kızm kocası koltuklarını kabarttı: — Amma kâkül ucu koklatma- dı. — Pir aşkına kıvır Kara kız kı- var! Kimi tempo tutuyor, kimi el çır pıyor, kimi söyliyordu. Petek çökmüş bir beyğirin ka- sıkları arasma büzülmüş. seyredi- yordu. Ne Sarı kızın sesiri beyen- di, ne Kara kızım oyununu. Şimdi hasta döşeğindeki anasınm sesi herkesten güzeldi. Oyunu her o- yundan kıvraktı. (Babası bağ- lamayı bir vurdu mu, bir göz oda- lazı değil ya, yedi köy birden çın çım öterdi. Oba Petek'e hemen bir ad takı- vermişti; Ale kız. Kara yağız seşlendiz genç kadın fırladı. lanmış a; şen: Birde kıvımtını görek! ci w : .. Bir tesadüf Dün öğleden sonra bir kayıkla Be- şiktaştan Üsküdara geçiyordum. Ya- nımda benden başka müşteri olarak dolgun ve yaşlı bir kadın vardı. Yaşı- nın geckin olmasına rağmen parlak ve iri siyah gözleri vardi. Sahilden biraz açıldık. Kayıkcı, göğ- sü açık, alnı buruşmuş, fena denecek bir şekilde giyinmiş, ak saçlı ve eski kayığını son didinmelerile ilerleten bir ihtiyardı. Biraz ileride yavaş giden kayığımız adeta gitmiyor ve durur gi- bi bir şekil aldı. Rem ma oluwor. kayıkçıya döndüm.Kayıkçı elini kürek ten çekmiş; şimdi dalgın, dalgın ya nımdakri kadma bakıyordu. Kadinm bakışları da yani zamanda ihtiyarın gözlerine dönmüştü. Şimdi çocukların gözkırpma oyunu gibi, biribirleri bakıyorlardı. Beni umutmus #ibiydiler. Ben bu tesadüf ve bakışlardaki derin mana ve tesirleri öğrenmek istiyordum Bu kibar kadınla bü perişan kayıkçı biribirlerini tanıyorlar mıydı ? Süküt biraz devam etti; Kadın he- Söğride bir tuhaflık ve gözlerinde bir baikalık vardi: İhtiyar ve kü- reklerine yeniden canvermeğe uğra- şırken beyaz ankalından göğsüne doğ- ru akan yasları saklıyamıyarak ,başı dik ve gözü, belki ne kadar zathan acı geçen bir hâtrranın elemlerini anlata. rak, hâlâ ona hakıyordu. Cevap'verdi: — Evet, benim. . İyi tanıdınız. Na- sıl, mes'ut musunuz? Mes'ut oldunuz mu, nerelerdesiniz, ne yapıyorsunuz? — Mes'ut olmak mı? Bu, hayır! On senedenberi dulum, Va vicdan, azabı ise pek eskiden, ben Istanbula geldim. İki çocuğum var, büyüdüler, simdi on- ie saadetine çalışıyorum. Bebekte yiz. Biraz durdu ve sonra o da #ördü; — Ya siz azizim. Bu yaşta; bu hal ne? Servetiniz, tahsiliniz ne olda? Pek değişmişsiniz, bari evlendiniz mi? Ço- cuklarmız var mı? İ Kayıkçı küreklerne son bir küvet. e vapısıverdi. Ve başımı simdi önüne iğmisti. Kesik, fakat derinden, bir şi kâyet halinde şu sözleri söy! — Ben mi? Servetim, pek erken elimden gitti. dei imal edemedim. Bir çok felâketler ba. na her şeyimi ve kendimi unutturdu. Ben eski bildiğin değilim. Evlenmek ise hiç aklımdan bile geçmedi. Tam yirmi yedi. senedir hayatla ümitsizce uğraşıp duruyorum. Kadın hem hayret, hem tastikle; çi Evet, tam yirmi yedi ene Kayıkçı devam etti ; . — İşte vaziyetim gözünüzün önün- Uzun bir süküt devam etti. Her iki- sinin de müteessir oldukları halleri den belli idi. Kadm mahçubiyetle ba- na döndü: — Affedersiniz bey, sizi de rahat- | #1 ettik! dedi. Derhal: Çi Estafarullah efendim, ne var? di- yebildim. Üsküdara yaklaşıyorduk. — Evet, bütün sonsuz acılar ve bey- hude ümitler beni yıprattı, İşte benim | ilk ve son saadetim © kısa gezintiler oldu. Şimdi ekmek paramı çıkaran bu sanatla o hâtıraların ölmez bir tesiri var, Sizden sonra yaşamıyorum. Yaşı- yan bir ölüyüm. keleye çıkarırken ka- dının verdiği parayı kayıkçı almadı, benimkini de redi yalnız dalgın — Di bakalım Ale kız! Sen de bunlardan biliyen mi? Başa gelen çekilir. Denize düşen yılana sarılır. — Biraz bilirim Dayı Ağa. Ale kız kumanda beklemeden başladı: Yaylalar, yaylalar, serin yaylalar! İğilin, bana yol verin yaylalar! Bir güzel uğruna yollara düştüm, İçimin acısı derin yaylalar! ... Atıma atladım, sürdüm bellere, Varımı yoğumu saçtım yellere, Söyletmen, O hıncım var kahpe döllere, İçimin acısı derin yaylalar! Başta Kara yağızla süpürğe saçlı avradı, bütün Oba put kesil- di. Kılıçlar doruğunun ayazı ateş olup gönüllere akıverdi. Dünya kurulalıberi yüzü gülen mutlu Çin- genenin göbeğine bir tutam ağı döküldü. Yaradılıştan sürmeli göz lerine yaş doldu. Kara yağız silkin di. Yaradılışlarına aykırı ünliyen bu sesi susturmak gerekti. ,.Çin- gen neşesini yitirdiği gün Çin genliğini yitirir” diye düşündü. Avradına baktı. Gene göz göze ko nuştular. Yeni avların: gücendir- memek için yalan söyledi: — Ale kız! Çok güzel, çok iç- ten sesin var. Erenler seni kolla- Derleme için bir kaç söz Badaydan bir okuyucumuz yazıyor: Gazetenizin karşılıkları için birkaç 1 — Arap ve acem sözlerini türkçede çeşitli anlayışta kullanmıyorsak tek anlayışa tek karşılık bulmamız görek- tir, Çünkü bulduğumuz diğer karşılık lar bulduğumuzun işleri değil başkala- rıdır Tek karşılığıseçmenin kolayi ise yabancı sözü birçok kullanış örnekleri örasma, katmalı, sonra da bulunan karşılıkları birer birer örneklesin içine alarak yabancı sözün büsbütün karşılı ğı olduğuna kendini inendıranı karşı” lık diye almalıdır. 2 Çok sıkılmayınca bir sürü söz di- isi ık diye almamalıdır. Bu gi bi dizilerin yerine tek sesli iki sözden bir birleşik s2 çıkarmağa çalışmak da- yerinde olur. ba gene yabancı karşılık göstermekten 69- kınmak için hiç olmazsa bulunan karşı lığı aramak ve kökünü anlamak çok doğru olur, Türkçe olmıyan bir kargı- lığm emeğide boşa gitmiş sayılır, 4 — Yabames sözleri yerli ve yabanecr sözlerle anlatnağa açlışmak ancak ga- zetenin bölmelerini doldurmağa yaraya bilir, Çoğumuz yabancı sözlerin ne de mek istediğini anlarız, eğer bilmediği miz varsa da bir sözlükten “bulup öğ- renebiliriz. Bizim yapacağımız iş onun yalnız türkçe karğılığını bulmaktır 4 -$ — Hepimizin çağırıldığımız kar gılık bulma savaşında ancak birkaç yurt taşın edi görülüyor. Sürekli okuyücu- larınızdan olduğum içinen — doğru ve en iyi gidişli gazetenizin pek çok ışık lr okuyucusu ve yazıcısı — bulunduğ hü bilirim .Bunlarm neden bu karşılık işine emek katmadıklarmı soracağım geliyo:, Karşılık bulmak çok üstün bir tattı. 6 — Bir takım gazetelerde karşılık- Yar damalı (1) gözlere doldurullyor. Eğ-r beşinci salkımda (2) ileri sürdü- düm gibi gazetenizin karşılıkçıları ço- Balır da öteki salkımlardaki * bağlara uygun karşılıklar yapılırsa sizinde bu kaçılıklar: damalı gözlere | döldürma- nız çok güzel bir iş olacaktır. 7 — Dil öbeğinin (3) ne yep bilmiyorsam da karşılık mızen ye eski türkçeden şimdilik Eğ dırgadıklarımızın yerine arapça ve 3- cemcadan bir takım sözlerin dilimizde bırakılması varsa onların seçilms bağı- nı kendi düşüncem olarak şöylece orta ya atmak istedim : A — Türkçe gözlerimizin söyleniş ve akış yoluna kalıbı kalıbına uygun gel mesi, B — Kendimizinmiş gibi çok Ni suş ve benimsenmişlerden olmas « İste bu bağları uyun diye şan KN İrani tik “göteriyorum: Aman Ayna Baht, Edop, Edip, Hatır, Naz, Şiir, Za man, Can, Defter, Karar, Ruh, Rütpe- Sebep, Zihin, Din, Şehir, Kaza, Hik- met, Hay, İska, Havar, Melek, Malm Mektep, Meslek, Mevsim, Millet, Te- ! | şekkür, Teşrif, Sabah, Şey, Mal. $ — Birçok yüzü birlik (4). yıllar ağıımızm tadımı kaçıran Arap ve- Acem sözlerinden Türkün söz çığırı- Da uymıyanları ne değerde olursa olsun lar dilimizden süpürüp yerli kökten ye tiştirme yolunu tutmalıyız, yüce saygı lar Efendim. Müteksit B. Fikri 1 — Damalı; Cetvel. 2 — Salkım: Madde 3 — Öbek: Encümen. 4 — Yüzübirlik: Asır. — —— — bir mana veren bir şekilde meyusane başını sallıyordu. Yirmi yedi seneden sonra, sevgilisi- ne kavuştuğundan — bir muvakkat zaman için — memnun mu, & yoksa Mi ai hiye memiş ve ölmiyecek sevgisini, uzun ye çekilmez. senelerin birik Ni ac ları biraz olsun söy i. Bug tönadül, ona, öreründe be kütlü verdi. O, pas ne yapacaktı? Petek kalktı. Zurna bir misket çalmağa başladı. Misket Anadolu Yaylasının baş ve son oyun hava- sıdır. Herşey misketle başlar ve misketle biter. Bütün Oba birden haykırdı: — Bak bu Üy iyi Alekız! Bak bu daha iyi! — Sen Karakuşa'da oturmağı bilir misin? — Oynayan er varsa... Koltuğunu bir eşeğin cidago- suna yerleştirmiş, avucunu şakağı- na dayamış bir delikanlı fırladı. Karakuş biraşk hikâyesidir. Sesle ve hareketle gösterilen bir aşk hikâyesi. Bakışma, tanışma, anlaşma, sevişme, kıskanma, da- rişma, barışma... Bir aşkın ber ko- nağı bu oyunda hareketle ve mu- zikle görülür. Görülür ama, onu Yaylalı gö- rür, Onu heyhey çeken, medet u- man, dümtek vuran hımbıl göre- mez, Görse de anlayamaz. Neyse.. Gecelim. Kara yağızla süpürğe saçlı av- madı gene başbaşa verip tınğırdaş- tılar: — Alekız beşaltı yıl sonra işimize dahaçok yarayacak. İ — Erenlere aşkolsun. — Ona iyi bakalım. İyi koruya- lum onu, 3 — Yabancı sözü Türkçe sanarak | Dil anketi Liste 95 ANKARA, HA. A. —T.D.T. Ce İİ miyetinden & N Karşılıkları aranacak arapça ve furuça İİ ieelimelerin 85 numaralı histesi şudur : 1— Fevkalâde — Harikelâde, fevkalhat 2— Alelüde 3— Bermutat 4— Alelıtlak 5.— Alelhesep — mahsuben — hnsbellileem, has &— Haspelicap pozsarura — 7— Ladelicap — icabında; deliktiza, indellüzum, H— Tahtelhefz — mahfuzen — 9— Hilâfe unal, 10.— Mapmallai.. 1— İnşaallah 12— Newrabillak 13.— Maazallah 14. Hericibadabat, Kadıköy Hilâliahmerinin sünnet düğünü net düğünü bu sene de 10 Ağustos 1933 Perşembe günü yapılacaktır. Kayıt mua- melelerini yaptırmak üzere, çocuk velile- ri, cumartesi, pazartesi ve perşembe gün leri saat 10 dan 12 ye kadar Kadıköyün de Kumlukteki cemiyet merkezine mü- racaat etmektedirler. | Askeri tebligat Ihtiyat zabitleri yoklaması 1 inci Fırka Askerlik Dairesi Reisli- ginden: 1 — 1076 sayılı İhtiyat Zabitle. | ri ve Askeri memurları kanunu ile tatbi- | katına ait talimatname mucikineş her sene olduğu gibi 1933 senesi haziranının birinden nihayetine kadar ibtiyat zabit- leri ve Askeri memurlarının yoklamaları rr me ir ri ve Askeri memurlarının mukayyet bu Tundukları Askerlik şubelerine bizzat ve- | ya taahütlü mektupla müracaatları. - 2 — Yoklama müddeti bitmek üzere- dir, Şimdiye kadar müracaat etmeyenle- rin istical buyurmaları. Yeni neşriyat Talebe birliği gazetesi Talebe birliği gençlik fikirleri ni yaymak ve üzere bir aylık gazete neşrine karar ver- kei da ne irririm muzda çıkacaktır. Kolay yemek kitabı Şimdiye kadar neşredilen o yemek kitaplarının en iyisi olarak. kolay ye- mek kitabı isimli bir kitap çıkmıştır. Tevzi yeri Anadolu Türk kitaphanc- sidir , e Pembe pırlanta (Va-Nu) un bu isimleki eseri güzel bir kapak içinde çıkmıştır. Tevzi ye, ri: Akşam kitapbanesidir. Bir polis hali inin hikâyesi olan bu eseri tav- siye ederiz. Tıp dünyası İrengisi üzerinde a e elihları Gemide Memduh Necdet, kaburza kemikleri ve- Teni üzerinde Ekrem Hüseyin Beylerin yanları vardır. köyündeki Kaleş delikanlıya vuruldu gitti. Dün ge- ce gene oraya kaçmış. Sabahacak kalmış. Sordum da kemküm etti, Mola bitti. Kafile yürüdü. Akşam ezanı Yozğata vardılar. Çadırlar kuruldu, tezekler ya- kıldı. Herkes bir yana uzandı. Yat sıdan sonra köpekler ürümeğe baş ladı. Kara yağız keçesinin altın- dan baş kaldırdı: — Nolaki? e ai I Nerdesim. — Yağız Ağa Kara yağız sesleri tanıdı, fır. ladı. © — Buradayım Ağalar! Hoş gel diniz! — Oturamıyacağız. Ağalar o- dada toplandılar. Misafirler var. Geldiğinizi öğrenmişler, azıcık ça- garıyorlar. — Geleyim Ağam! Can kurban! — Emme yalnız sen değil. Zur- nacı Dilo da beraber. ilkin Sarı'kuz çok büstes Kara kı- zın tabanma çakıl battı, Öteki av- ratları getirsem de hora geçmez. kop- ça (kinin komprimesi. inin de tabanı rakı ile dağları bir şey kalmaz. Hadi hadi! 180 Bugünkü proğram ISTANBUL £ den 1630 kadar Cenmofen 5» ” rem em ders Çiler olanları). Kenasl Niyasi Deve slyları Oğlu 18 » .» .» 2 0 İsmail & Bey. 2000 75 380“ mani Reşat Bey ve a e 22 |, iliberen Ajanı, Bören haberleri ve Sant ayari Ankara, 1538 mm. 1200: ”. 118 Alaturka $ Ajanı haberleri, YARŞOVA, vadi m el Eg bar S; — İzci nesi S5 Heilng) isimli yeni bir öpera Sürel memeli, epey 'RAG, 488 205 Kültürel neşriyat. 2115: eon haberler 23,30; Cax orköstrmer, BÜKREŞ, 394 m. 13, Haberler. — Plâk. 1415: Hp msi 181 karışık konser. 20: Deri lie 2 ——————————— Dr. İHSAN SAMİ . Tifo ve Paratifo Tilo ve Paretifo hastalıklarının. tatnl- mamak için tesiri çok kat? muafiyeti pek emin bir aşıdır. Ecza depolâhnds bulunur: gay (4000) 3412 İtanbul dördüncü icra memurluğun- dan ; Bir bortçan dolayi tahtı hapsa alınan | Ve paraya çevrilmesine karat yetmiş adet ve beheri verilen üz yirmi iza taştan cem'an yüz altmış altırlira kirk küruş kıymetinde mühtelif cenkte ka- dın iskarpin 18 Haziran 1933 tarihin. de müzayedeye çıkarılmış ve kıymetin bulmamış ve ikinci artırmağa konulma, sına karar verilmiş balunduğundan 26 Haziran 1934 tarihine müsadif pazarte si günü saat dokuzdan itibaren Beyoğ hünda Gilavani sölüğmda © # numaralı Gükieânda açık artırma duretile satılaca Zindan taliplerin mezkör günde ve mi halde bulunarak memuruna 1953-845 dosya numarasile müracaatla. re ilân olunur, (4784) Jilliyet Asrın umdesi "MİLLİYE T” tir. ABONE ÜCRETLERİ : işler için müdiriyete mü- smenat edilir. Cuzet ilânların Rİ ei a > a aa BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezinden ve- rilen malâmata nazaran bugün hava açık ve mütebavvil rürgürl: olarak devam ede- ektir 216-033 te hava tazyiki 758 milimetre- dir. Hararet en çok 29 derece, em ar 23 derecedir » Asiyozğat artık naz edilebilen bir yer değildir. Orada sade av- rat oynamaz, avratla beraber ma oynar, nağant tetiği oynar, ali- cenğiz oyunu oynar. Kara yağız medi ,— Erenler aşkı size olsun. Dedi, kaba döşeğinden ve ke- çesinin altımdan fırladı. Takım taklavat odaya gittiler. Ağalarla misafir efendiler içi- yorladı. Topal Mevlât Ağa bağla- ma çalıyordu. Herkes eğlene dursun, Petek ra battı. Sırtına bir kilim ile iki çu- yal eskisi örtmüşlerdi.Karnı toktu ve başının üstünde kalm bir kıl ça dır gerilmişti. Yarı uyur, yarı uya- nık... Olanı biteni rüyada gibi işi- diyordu. İlk uykusuna dabi ki yeni adının çağırıldığını duydu: - —Alekız! Ale kız! Hadi kalk. Gözlerini açtığı vakit karşısın- da Kara yağızın kara birer ateş beneği gibi parlayan iki gözünü gördü. Boyuna sesleniyordu: — Hadindi kalk! Ağalara bir kıvıracaksın. Çok bahşiş var kız! Kısmetin açıkmış, iş çıktı. Çalışa- caksın. Kazanacağız. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: