5 Kasım 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

5 Kasım 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Üç heyecan günü Bütün günlerimizden hattâ haf- talarımızdan ve aylarımızdan daha süratle geçti bu üç gün. Çünkü en güzel günler en çabuk © geçer, en fazla uzayan en acıklılarıdır. Üç gün, hançerelerimiz haykır. maktan yırtılarak, avuçlarımız al- kışlamaktan şişerek ve gözlerimiz ışık ve renk içmekten kamaşarak, bayrakların en muhteşemini, heye- canların en koyusunu, ruh taşkın- ıklarının en o coşkununu yaşadık. Bugünler görülmeye ve yaşanmaya en fazla değer günlerdendi. Bugün- defa daha bütün kuvvet ve bez le hissettik, göğüslerimiz iftihar. | dan kabardı, kalplerimiz sevinçten taştı. Gazinin bir top patlayışını andı- ran, fakat memlekete yeni yükse- lişler vadeden âteşin nutkunu din- ledik. Ordumuzun, bu nutuk sahi- binin her sözünü yerine getirmeye hazır varlığını ve heybetini seyret- tik. Ve gördük kü bütün yurttaşlar, bütün Türklük yurt ve millet mese- leleri ortaya atıldığı zaman bir tek kütledir, bir tek ( yürektir. Bi garezler böyle günlerde kalplerden silinir, bütün kinler unutulur, bütün | ihtiraslar susar, ve bir tek ihtiras: Ulvi ve muhteşem, kalplerden ta- şar: Yurt ve millet sevgisi Biz bu üç bayram gününün taş- kın heyecanlarından anladık ki ar. tık bu milletin azmi hiç bir güçlük, hiç bir engel önünde kırılmıyacak, çelik bir tank gibi, hedefine doğru , şaşmadan ilerleyecektir. Esasen bu nu bize, hiç bir vadinde yanılma- mış olan Büyük Kumandan vadet- | miyor mu? Çetin ve amansız bir savaş içinde olduğumuzu biz bu üç gün zarfın. dane kadar kuvvetle hissettik. Bu kadar heyecan ancak savaş gün- lerinde görülebilir. Bu, gayelerine son olmıyan medenileşme ve yük- | selme savaşinda daima muzaffer | gelmeye ant içtik. Artık geri fikir- ler, taassup ve irtica, soğuktan ka- çan bir yılan gibi karanlık yuvası- | na gizlenmiştir, bugünlerin heybe- tini, cümhuriyet için göğsünü yır- | tan ve avuçlarını patlatan gençlik ordusunun kudretini gördükten ve anladıktan sonra artık hiç bir za- man yuvasından © çıkamıyacaktır. Farzımuhal çıksa bile Cümhüriye- | tin genç ve gürbüz nöbetçileri ona saf havayı teneffüs ettirmiyecek- | lerdir. Biz bu üç günden, yalnız yaptığı- mız işlerin büyüklüğünü görmekle | ©, iftihar etmiş olmadık, ayni zaman- İİ yapılacak mmazzaıi işlerimiz k çin yeni bir kuvvet ve enerji men- ©» baraldık, bu üç günün bize verdi- © gi heyecan ve kudret daha on sene | bizi, büyük hedefimize doğru, en | son süratimizle sevkedecektir. Ta, iye yılımızı kutlulayıncaya ka- ar. Yaşar NABİ İRTİHAL Maarif vekâleti müfettişlerinden Tevfik ve Kandilli Kız lisesi mual limlerinden Sait (Beylerin babası © Yahya Efendi vefat etmiştir. Ce « nazesi bugün öğleden sonra kal - (SİHRİ Ş / gin ve büklüm vaziyetlerde okumaktan ÜS ÖĞÜTLER YE MILLIYET PAZAR 5 TEŞRİN! S2 247, Gözlere nasıl bakmalı ve kullanmalı Gözlerin bize wahmus | yakın şeyleri görmek hususunda ne kadar zekvli ve faydalı hizmetleri olduğunu biliriz. An- cak iki göz arasnda ahenk ve uygunluk bulunması da birinci şarttır. Bilhassa yakın şeyleri görmek için gözleri çok yormak caiz değildir. Bütün gün gözleri böyle yakın işle re bakmakla yoranlar akşamları melidirler. ö de mümkün olduğu kadar mağa çalışmalı; yatakta ger- sakınmalıdır. Sarsıntılı yerlerde eke in zararlıdır.. Tren ile seyahatte et ndaki yakın şeylere bakmak gözleri yorar, Yakından bakılan şeyelr ve görü İen işler bahusus ziyade küçük ve ince olur ve ziya da hafif bulunursa gözlere çok zarar verirler. Pek uzaktan gelen! bir ziya esasen parlak olsa bile aydınlı- ği ez olur. Yakından görülen devamlı lan vazifelerde tavandan ak- kadar zararı görülmek, Renkli ve gölge Wi ziyalardan da buralarda istifade edil- mez ve kullanmağa gelmez. Vaziyet hususuna gelince ziya yu- kardan, biraz da arkadan gelmelidir. Ve bakılan şeyle, göz yakın hizada ve- ya pek farki aşağı doğru bir zaviye teş- kil edecek derecede bulunmalıdır. Bir- | denbire çok aydınlıktan karanlığı ve yahut aralarında ahenk ve imtizaç olm yan ve birbirine benzemiyen mavi ve kırmızı renklere bakmaktan sakınmalı dar, Çok sıcak hararet menbas cisimler. den intişar öden gerek parlak ve gerek donuk reyonlara pek yakından bakma- malı; meselâ kömür ve elektrikle teshin vasıtaları, hararetten erimiş madenlere, hattâ evdeki ocak ve sobalarla ütülere bile böyle bakılırın gözlerde perde has talığına sebep olurlar. Güneşe kesmen de iken rudan doğru ya bakmak gözler için fenadır. Bunun gibi sun'i güneş siyalarına, kar üzerine, beyaz perde ve duvara, bir yola ve de- nize kseden güneş ziynsma bakmak ta zarar verir. Bunlarda görünür şunlar (ışıldar) la beraber görünmez. (Reyi- vonlar) da bulunur. Ve ziyade sıcak ve kuvvetli elektrikiyete malik menbali dan geldikleri işin gözlere çok zararla rı olur, Bunun için bu gibi ziyalara bakmak mecburiyeti hâzl olduğu vakit gözle i a ziyadesiyle Sona kalan.. İstanbul civarmda Oküçük bir köyde oturan ihtiyar bir amcam var| dır. Her sene yazin bu köye gider, bir kaç gün amcam yanında kalı. | rım, Amcam yaşı altmışı geçmiş ol! duğu halde şimdiye kadar evlen- memiştir. Benden başka akraba na mâ kimsesi de yoktur. Köye git- tiğim zaman beni nasıl memnun ©- | deceğini bilmez. Amcam neden hiç evlenmemiş? diye soracaksınız. Sevmemiş te on- dan.. Mebruke isminde bir “kızı sevmiş ve evlenmek istemiş. Meb- rule köyün zenginlerinden bir aile- nin kızı imiş. O zamanlar amcamın | da parası yok muş. Tabii razı ol- mamışlar. Fakat amcam tab'an i- natçı olduğu için, kızı mutlaka ala- bilmek için zengin olmağa karar vermiş. Çalışmış, çalışmış, yeni sis-| tem makineler getirtmiş, tohumun | iyisini seçmiş, tasarrufa azami dik- kat etmiş, epeyce de para biriktir- miş.. İşini büyültmek için yeni ye- | ni tarlalar almış. Fakat o para biriktirmekle uğra- şıp dururken,Mebruke de bekler mi ya? Bir başkasile evlenmiş. Amcam, son derece canı sıkıl- makla beraber, gelini ve göveyi tebrike gitmiş. Düğünden dönerken kararı şu: Hiç kimse ile evlenmiye- cek, Mebrukeyi dul kalmerya kadar bekliyecek. hiş değil mi? Bunu bildiğim için hergidişim- de sorardım: — Nasıl, daha ümit yok mu? Amcam kendisine mahsus zarif tabirlerle, herifin daha başı bile rımadığını söyler, ekseriya da sö: nü şöyle bitirirdi: — Karnım fena halde acıktı, Ye- mek yiyelim mi? Aradan seneler geçti; Bir “gün amcamdan müjdeli bir mektup al dım. Mebrukenin kocası bir kaza neticesinde ölmüş, kadın dul kal- mış. Artık bu kadar senelik emeli | tahakkuk edecek, nihayet sevdiği- ve zâyayi Sinemalarda mümkün olduğu kadar ar- kada bulunmağa çalışmalı yüksekten görülecek yerler meli; baçka başka şeylere ve renklere birdenbire bakmak nasıl fe: 9 ayni şeye de uzun müddet bir düziye bali- mak ta o kadar fenadır. Bununçün göz leri dinlendirmek için baksa başka $9: lere, başka renklere, bakya başka mrsa- felerdeki şeylere bakmak lâzımdır. Göz- İerinize bir meyil vererek yan ve çarpık bakmak âdeti ve ihtiyacı anlaşır anla- şılmaz, bemen çaresine bakmalı hiç mal etmemeli! Kullandığınız. gözl daima işinize yarar zanettiğiniz okumak için olan gözlükler bir iki senede değiş- İmek ister, Bazan daha geç, bazan da ba çabuk her halde değiştirilmelidir. onları beraber götürmeli ve gösterme lidir, Göze kaçan ve batan toz ve yaban a cisimlerin nasıl kolay çıkarılacağını öğrenmeli, bundaki gözlere ilâç damla. tılması, banyo ve kompresi yapılması ve sargı sarılmasını da bilmelidir. Tentür- diyot, asitfiink gibi yakıcı şeyleri gözle re dolundurmarıalı. Göne ne kadar w- fak olsa da bir çıban çıkarsa bir doktora baktırmalıdır. Büyükn?a Dr. ŞÜKRÜ İRTİHAL Galata, Kürekçilerde Mehmet Vasfı müessesesinin sahibi Mehmet (Vasfı Beyin pederi, Çarşıda Sahaflarda numa- ra 91 de halı taciri Ethem Bey vefat ct- miştir. Cenazesi bugün sast 10 da Aksa- ray tramvay caddesi Camcılar Cami 60- kak 3 numaralı hanesinden kaldırılarak | hafta havai şeyler konuştuk. Fatihte Fatih camiinde namazı badeleda Edirne Kapı mezarında defnedilecektir. ne kavuşacaktı. Bu mektup üzerine düğün hazırlıklarına yetişeyim di- ye koştum. Aradan geçen ekayli amcam anlattı, dedi ki: — Kadın 'dul kaldıktan © âonra kendisini ziyarete başladim. Bir On dan sonra eski vâkaları hatrlata- rak, kendisine aşkımın hi eski | | kuvvetile devam ettiğini söyledim ve izdivaç teklif ettim. Fakat Meb ruke artık ihtiyarladığınızdan, izdi- vaçtan vazgeçmemizden, iki dost gibi yaşamak daha muvafık olaca» | ğmdan bahsetti. O kadar. uğraş- trm. Muvaffak olamadım. Bunun ü- zerine düşündüm. Kendisine şöyle | bir mektup yazdım: “Mebruke, “Size mühim bir sır tevdi edece- ğim. Fakat 'bunu ancak tenha bir yerde size söyliyebilirim. Bu gece yemekten sonra dokuzda, köy dişm da büyük bir çınarın altında ve de- re kenarında buluşzak olmaz mı?) | Eğer gelmezseniz,size pek ağır mes| uliyetler terettüp edecektir. Bun- dan mütevellit vicdan azabı ömrü- nüz oldukça sizi rahatsız edecek- tir.,, Mektubu gönderdikten sonra e mektar uşak Ahsen Ağayı çağır- dım. Ağa kırk yaşlarında iri yarı bir köylüdür. Kendisine 6 akşam | dere kenarında Mebruke Hanımla konuşacağımı ve icap ederse ken- dimi dereye atacağımı — söyledim. Dedim ki — Ne olur, ne olmaz, sen hafif bir elbise ile civarda hazır bulun. Suya atıldığım zaman sakın beni bırakma, vallahi boğulur giderim. — Sen emret Bey baba, dedi. Akşam muayyen saatte çınar altında idim. Kadın geldi ve pek mütehayyiç görünüyordu: - Ne var, beni niçin çağırdı. Acele söyleyin, dedi Fırsattan istifade ederek aş- kımdan ve yeisimden bahsettim. Diz çökerek merhamet talep et- tim. Fakat bütün bu istirhamla- rrma kulak bile asmadı. Hattâ ha- şin davrandı ve sonra arkasını çe- virdi. Bunun üzerine: Yaaa! Öyle mi? dedim, ben de artık bundan sonra sensiz ya- şamam, kendimi öldürürüm. Bu bir cinayet olacaktır ve mes'ulü de sizsiniz. nız 'erseniz yapınız, dedi başladı. Başka bir çare kalmadığını görünce, hemen yerimden forladım ve kendimi a- | ğır ağır akan dereye attım. Meb. ikaten intihar etmeğe az- mi görünce, birden geri — Aman, ne yepiyorsunuz? Aman şu dalı tutun, bir şeyler düşünürüz, diye bağırmağa başla- O sırada dereye başka bir a- dam daha atladı. Uşak verdiğim talimat üzerine beni kurtarmağ geliyordu. Adamcağız bir kaç ku- laçta bana yetişti ve kuvvetli kol- lerile vücudumu yakaladı ve beni çeke çeke kıyıya çıkardı. Uşak, her ihtimale karşı evvek den soyunmuş olduğu için, Meb- rüke ay ışığı altında herifin uzvi teşekküllerini, kuvvetli pazılarını, geniş omuzlarını görmüştü. Bu manzaradan utandı mı , nedir, kaç b. Bir hafta sonra, haber aldım ki Mebrüke bizim eski uşakla ev- lenmeğe kalkmamış mı? Ve haki- köten evlendiler. Amcam, hikâyesini bitirdik- i çekti ve dedi ki: — Bu güçlü kuvvetli herifin ölümünü de beklemem ya.. Artık bu aşkı feda etmekten başka ça- re kalmadı. Fakat sana bir şey söyliyeyim mi? Karnım da öyle Yemek yiyelim mi? ve işçi tavasrat ediyor. İp ve işçi mler bir maktapla İş büro masa müracaat etmelidirler. İşçi aranıyor Türkçe, italiyanca, fransızca, ve rum- caya vakıf ve gündüzleri çucuklu bir ai- lenin çocuklarmı bakmak için hizmet ka- bul etmek isteyen matmazel isteyenlerin Tünel civarında Karanfil sokağında 25 numeroya tahriren veya şifahen müra caatları, ». Lise ve ticaret mektebi o mezunu de- | vairi hükümette vazife almış halen boş- ta ingilizce ve fransızca ve daktilo bi- lir muktedir bir genç çok ehven şeraitle iş avıyor.İş Bürosu: İ. $. rumuzuna müra canak, N MOS OR ve İ“K-I'N (Yillar saltanat muvaffakiyet kazanı Gayrimübadiller | Yeni bonoların. çıkarılma- sını isteyorlar Gayrmübadiller cemiyeti bundan bir müddet evvel Başvekil İsmet Paşa Hazretlerine telgrafla müracaat ede- rek, gayri mübadillere terkedileniş © « lan emval iradından bir kısmının za - rüret halinde bulunan gayri mübadil. lere tevziini talep etmişti. Gayrimü - badiller cemiyeti nanma, cemiyet re- isi Hüsnü Beyin riyaseti altnda kâtip umumi Şahap Bey, azadan Halil Pa. - şadan mürekkep bir heyet birkaç gü- | ne kadar Ankaraya giderek tahriren vâki olan bu müracaatın intacı ve Am- karaya nakledilmiş olan takdiri kiy- met komisyonunun tekrar İstanbula iadesi için teşebbüsatta bulunacak ve | yeni bono çıkarılmasını isteyecektir. Gayri mübadiller bugün cidden acına- cak bir halde bulunuyorlar. Gayrimü- badillere terkedilmiş bazı mallar var- dur ki banların iradınlan gene gayri İ mübadiller istifade edememektedir - ler. Bu meyanda Zonguldakta kömür madenlerinin iradı da vardır. Bundan başka Yunan hükümeti ile aktedilmiş olan itilâf mucibince, Yunanlılar gay- adillerin Yunanistanda kalmış olan mallarının karşılığı olarak muhte Jit mübadele komisyonu emrine 62 bin İngiliz lirası tevdi etmişlerdi. Şimdiye kadar birikmiş olan varidat ve bu 62 bin liradan hiç biri gayrimüba, tevzi edilmemiştir. Evvelce ihraç © miş olan bonolar da tamamen tükan- miştir, Esasen gayrimübadiller zaru - | ret dolayısile'bu bonoları, ihraç kıy - metlerinden pek dun fiyatla satmış | olduklarından bunlardan gayrimüba - | dillerden ziyade gayri mübadillik ile ası olmayan kimseler istifade et - miştir. Bu bonoları yok pahasma top- lamış olan kimseler, müzayedeye çı - karılmış olan malları satın almışlar - dır. ri mü Spor Galatasaray-Etnikos maçı Şhrimizde üç maç yapan Yuna - nistanmn futbol (ampiyonu Eti kımı, bugün saat 15 te Taksim sta - dında Ga'atasarayla bir revanş maçı yapacaktır, Galatasaray takımmda antrenör Pedifut” ta oynayacaktır. Bu gönkü maçta stadyumun her yeri 50 kuruştur. Galatasaray - Etnikos ma çından ovval de, Kurtuluş ve $i kımları saat 13,35 da bir kupa yapacaklardır. Lik maçları için Istanbul mıntakası Futbol Heyetinden: Pek yakmd. maçlarına başlanacağın- dan fiküslürü tanzim ve kura o çekmek üzere müttefik kelüp o murahhaslarının 6-11-1933 pazartesi günü tam saat 18 de mıntaka merkezinde hazır bulunmaları ehemmiyetle tebliğ olunur, Aleş-Güneşin bir tavzihi Ateş - Güneş klübü idare heyetinden * Beşiktaş Jimnastik klübü idare heyeti- ne mubalif oldukları söylenen bazı Be- şiktaşlı futbolcuların klübümüze iltihak ettikleri veya edecekleri hakkında dönen rivayetlerle klübümüzün biç bir alâkası olmadığını ve biyle bir şeyin ki i varit görülmediğini görülen lüzum üzeri- er memleketin imzalarını taşımaktadır. |. yiyi, güzeli, doğruyu ayıran okuyucu. larımıza hararetle tavsiye ederiz . JOUKİNE GASTON MODOT (Eski Glorya) SİNEMASINDA GlG'E GE ) muazzam, muhteşem ve zengin mizansenli şark filminde ıyorlar.. (9494) 8 Teşrinisani Çarşamba akşamı İPEK Sinemasında Münir Nurettin ve arkadaşları Konseri ve Sinema Klasik halk şarkıları, zengin program. Mevkiler lebilii ir. parçılar | yeni şimdiden temin edi- Telefon: 44289. 9497 m Esrarengiz aşkları, güneş altında ha» raretli mücadeleleri, yerlilerin ahval ve adatmı tetkik etmeği ve fas muhilini severseniz ? Zeynebin Günahı (BAROUD ) muhteşem Fransızca sözlü filmini ASRİ SİNEMADA görünüz. Aynı zamanda sahnede Zengin varyete programı: Dünya- nın en kuvvetli canbazları HARİS- SON trupu, meşhur Amerikan dansör ve saksafonist JOE BOWELL ile Empire de Paris'den adale canbazı MISS BAY'ın muhtelif ve eğlenceli numaraları. Bugün 16,5 matinesile suvaresinde VARYETE | (8493) ez İSTANBUL BELEDİYESİ Şeih Tiyatrosu temsilleri SAA 2 a | PER GÜNT N Besteliyen: Tl E Gele, Türkçeye çeviren Seniha Bedri 5 Perde Yazan: Henrik Ibsen Halk gecesi. 8164 Handa-Dramalis-Princas Oporet heyeti FRANSIZ TİYATROSUNDA Bugün saat 17,30 te yalnız bir matine olmak üzre LEBLEBİCİ HORHOR AGA, Akşam saat 21,30 te ilk defa ola- rak MONON ESSİ (Nur Du), Yarın ak şam son defa olarak DESPİNİS KAPI. TANİOS. 'g Milliyet srmn umdesi “MİLLİYE T” tir. ABONE ÜCRETLERİ : Türkire için Hariç için LK. LK “ sahalar 10 kuruşter — Gazete ve matbmaya sit işler için müdiriyete mü iie, Gazetemiz ilâelerm may'uz ka tay 764 Par rr a sre Tesadüfler kadar insanm mukad deratını idare eden şey yok. Yahut kaderimizdeki hadiseler böyle tesa-| düflerle meydana çıkıyor da biz on- Milliyet'in edebi romanı: 31 kime anlatsam bana acıyor. Fakat bu acımakta merhametten ziyade bir sevgi sıcaklığı var. Onun için incinmiyorum. vetli gurur olacak. Yaradılışımda başım dik.. Haka- rete, istihzaya, merhamete taham- mül edemiyorum. Bu doğuşta in- ni yapıyorlar. On beş yıllık karıko- co olmalarına rağmen biribirlerini yeni görmüiler gibi, Böyle içli ve sürekli bir yuva sev- KIR Ç (İnkılâp Romanı) için daha muvafık bir vaziyet düşünürüz. Çalışınız. Yazıhane işlerini kavradığınız za- iyi bir maaş alacağınıza emin olabilirsiniz. Ben zaten para kıymetini ve he- sabını bilmiyordum ki! . En fazla muhtaç olduğum şey hayatımı kur- © tarmaktı. Mahir Bey de Erzurum- © la muhabere edecekti. Eğer anne- mi bulursam ne mutlu. Reşit Bey, yazıhane işleri hak: kmda bana izahat veriyordu ki Ma hir Bey geldi. Bu temiz yüzlü adam © bana çok emniyet veriyordu. © Bizi görünce: — Oh, oh maşallah, dedi. Küçük e başlamış bile! Nası mı? Reşit Bey gülüyordu: İÇEĞİ BURHAN CAHİT — Sizin hanımefendi onu o ka- dar değiştirmiş ki sabahleyin ade- ta tanıyamadım. — Meraklıdır. İlk görüşte o ka- dar sevdi ki!.. Sonra bana döndü: — Nasılsın bakalım kızım. Bir istediğin, bir arzun var mı? — İlmi Efendi benim çok iyi dostumdur. iye etliğini memnun et- mek isterim. — Tesekkür ederim efendim, de- bir ihtiyacım yok. yi ardı ” ar bulmıyacağına emindim. Tesadü Biraz sonra kapı açıldı. Reşit Bey: — Çiçek Hanım, hazırlan, dedi. Gidiyoruz. Mahir Bey beni de bı- rakacak. Önlüğümü çıkardım. Beremi ba- şıma geçirdim. Saçım o kadar çok ki berenin yanından taşıyor. Onlar önde, ben arkada yazıha- neden çıktı Mahir Beyin otomobiline bindik. | Onlar pek anlıyamadığım mühim bir dava üzerine konuşuyorlardı. İstanbulu böyle endişesiz, kaygı- sız seyrediyordum. Reşit Bey Taksimde büyük bir a- partımanın önünde indi. işliye, eve gittik. Bey olsun, hanımefendi ol sun beni hakiki bir evlât yerine tu- tuyorlar, Sanki ne zamandır bekledi! karşıma hep iyi kalpli, hayır sever insanlar çıkarıyordu. Hele İstanbul da bu temiz aile ile tanışmca ade. | ta bir te m. Kirma İ bir hasretliye kavuşmuş gibi me tütriyorlar, dan gafiliz. Şu muhakkak ki on yaşımdan be- ri hayatımı dolduran vakalar, hiç birini belki bir saniye evvel keşfet- mek ihtimali olmayan (hâdiseler | oldu. Bunlar beni nerelere ve nerelere götür: Bütün bu bir genç kızın taham- mül edemiyeceği macera içinde bir buçuk yıl süren (Siranüş) rokü öm- rümün en acıklı bir parçası... Eğer tesadüfler beni daha elim vakalar-| fi la karşılaştırmazsa kalbimin bu 1$- rap köşesini unutabileceğim. Bugün yaşım on altı... Fakat öy- le zannediyorum ki yaşımdaki genç kızlardan hiç biri geçirdiğim ma- ceranın bir eşini yaşamamışlardır. Ben yaşta bir kızın anasını, babası. nı, evini, yurdunu kaybettikten son- ra vicdanını, milliyetini kurtarmak için mücadele etmesi pek kolay de- Bu benim artık iyiliğe dönen ka- derimin cilvesi olacak.. tol ğildir. Ben kendi kendimi o şimdi anlamağa başlıyorum. Bana bu mu- ti veren benli kuv- sanların hayatta çok zahmet çektik lerini sonra sonra, tecrübelerden geçtikçe anladım. Çok şükür ki te- sadüfler benim en zebun ve düşkün zamanlarımda karşıma hep şefkatli ve temiz insanlar çıkardı. Bugün içlerine girdiğim Mahir Bey ailesi şimdiye kadar tesadüf et- tiğim insanların belki en cana yakı- BI. Mahir Beyin hanımı adeta hava gibi, ra gibi insana adeta her ne- turuşu bile gös gibi. Mavi gözlerinde, insana em- niyet veren derin bir şefkat var, çiçekbozuğu. Hattâ çirkin bir a- dam, Fakat o kadar o nazik ki en j hırslı zamanında sesi bir perde yük- selmiyor. Karıkoca sanki hayatta uzun bir aile sevgisi rolüne hazır- gisinin pek nadir olduğunu sonra sonra anladım. v. Bir hafta içinde İstanbulu tanı- dım. Artık yazıhaneye kendim gi- dip gelebiliyorum. Mahir Bey Er- zuruma mektup yazdı. Tanıdıkları çok.. Şimdi cevap bekliyoruz. Şimdi içim rahat.. Bazı geceler kâbus geçiriyorum. Erken yattığı- mız bir akşam kan ter içinde uyan- dım. Garip bir rüya. Dedeağaçta, İlmi Beyin kütüphanesinin üstün- deki odada, eski gazeteler, | tozlu kitaplar içinde aksamı beklerken kaçtığını haber alan papaslar izi- mi buluyor, Sör Satenik beni gaze- te yığınları arasında bulup çıkarı- — Isi Bey! diye haykırıyorum Cevap alamayınca, tıpkı Sıvasta mektepte yaptığım gibi camları kırıp kendimi aşağıya atıyorum, ve bu st rada da uyanıyorum, (Devamı var) sn drink a AM

Bu sayıdan diğer sayfalar: