20 Ocak 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

20 Ocak 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Hergün bir yazı Bir iğnenin deliğinden 40 iğneyi geçirenadam gibi.. Hikâye içinde hikâye amma, yerinde! Bizde öyle işler vardır ki ettik- leri hayır, ürküttükleri kurbağaya değmez. Bu işler üzerinde çalışan- ların emeğine, döktükleri alın teri, harcadıkları göz olun da acımayın.. Dün, bir seyyar sa” Tişti. Demir telle | yüz kadar boncuk tespihi, boynuna asmış, dolaşıyordu. Tespihlerden bir tanesini uzata- rak sordu: nuruna siz Pazarlığa girişecek olsam, belki yüz paraya bile bırakacaktı. Kul. lanmak âdetim olmadığı halde beş kuruş verip bir tane aldım. Fakat bana merak olnruştu: Beş kuruşa satılan bu tespihi kimler ya- par? Satıcıya sordum: La — Siz, bunları toptancıdan mı alıyorsunuz? 7 Hap e m vardır. Evinde yapıp gezgincilere satar. Ben de ondan aldım. — Size kaç kuruşa bırakıyor bu tespihleri? Birden cevap vermek istemedi. Durakladığını görünce: — Söyle... Canım dedim gizliye- cek ne var bunda? ya yüz paraya, ya üç kuruşa! Nihayet ifşa etti: — Yüz paraya satar!,. ğızlık yapılan oriental dedik- leri sıkma © kehribadan 33 taneli tespihi yüz paraya satan bu adam- cağız acaba ne kazanır? Ummam ki eline tespih başma kırk paradan fazla geçmiş olsun. En çalışkan bir işçinin bu tespih- lerden günde onbeş, yirmi tane den fazla çıkarabileceğini benim ak lum kesmiyor, hadi hesabı geniş tu- tup otuz tespih yaptığını farzede- lim, İğne ile kuyu kazar gibi, sa- bahtan akşama kadar bu mini mini ak ani ui ine gün- de ancak 30 kuruş mu geçmeli? Bizde zahmeti çok, kazancı az iş Mİ aradınız? Tümen tümen.. A- İm size dumanı üstünde bir zanaat: Leblebicilik? İstanbulda kaç kişi- — im aga Kırk yıl. ir, evinize götürürken büyük valdenin — hatırı hoş olsun diye, yüz dirhem de leblebi alıve- receksiniz. Ben bu yaşıma geldim, bütün ömrüm içinde yediğim leb- lebi, sanırım ki iki kiloyu zor bu- İur. Halbuki, İstanbulun dört tara. fında Allahın günü bağıra çağıra leblebi satarlar! Bunları kimler al. dığını bilmem ama, leblebi alış ve. rişinin pek te hararetli olmadığına yemin edebilirim, Revacr az, bıraktığı kâr, devede kulak, alıcısı nazlı olan bu nevi satı cılara hem acımalı, hem kızmalı.. Vaktile, herifin biri yirmi sene uğraşarak bir iğnenin deliğinden tamam kırk iğne geçirmek hüneri- ni öğrenmiş. Vaktin padişahma ar-| ler zetmişler. — Gelsin, hünerini huzurda gös tersin! demiş. Herif, alacağı ihsa, nı düşünerek, iğneleri almış, koş- muş saraya. Bir iğneyi yere batırarak, on beş adım uzaktan kırk iğneyi de birer birer tek iğnenin gözünden geçi- rince padişah, emir vermiş: — Yıkın şu herifi falakaya.. Her geçirdiği iğne için bir sopa vurun!. Hünerbaz kırk sopa (yedikten sonra padişaha sızlanacak olmuş: — Ne kabahatim vardı ki beni döğdürdünüz? Padişah, kükriyerek: herif, o insan yirmi sene, çalıştıktan sonra, iğne deliğindi i i i mi .. demiş, dünyaya yarar bir hüner göstersen olmaz mı idi? Marifetin her zamandan fazla il. tifata tâbi olduğu bir devirde yaşı- yoruz. Geçmeyen, alıcısı olmıyan işler üzerinde kafa patlatıp, dirsek çü- rütmek neye iyi... Geçen gün birisi anlatıyordu: — Misir buğday patlatmağa mah sus küçük kalburlar da amma ço- ğaldr. On kuruşa satıyorlar. Evinde mısır buğdayı patlatan kaldı mı bilmem.. Diyelim ki kenar- da köşede bazı meraklıları bulun- sun. Fakat, koca istanbulda bunca asri ihtiyaçlar dururken mısır buğ- day patlatmak için kalbur yapmak insanın aklına nereden geli Geçen gün de birisi, koltuğu al- a küçük bir değirmen satıyor- Sordular: — Bu değirmen ne işe yarar? Meğerse bulgur çekermiş. Çekil- miş bulgurun — âlâsron beşkuruşa satılırken ayda yılda bir, çeşni de- gişsin diye pişirilecek bulgur için kim bu zahmeti göze alır? Bulgur çeken (o değirmen, mısır buğdayı patlatan kalbur, kayrul- muş leblebi.. Bunlar İstanbul gibi her dilediğini önünde hazır bulan bir şehir halkı için sürümü olan me tâlardan değildir. Apartımanlar muhiti olan ide koka tespih satmakla ele bir şey geçmez. Es - nafımız biraz muhite uysunlar, mu hitin ihtiyaçlara cevap veren şey ler satmağa alışsınlar.. Bügün artık kimsenin işine yara- mıyan metâlar için bir dilim kuru ekmeğini zor kıymetli sa- atlerini öldürenler, körler memle- ketinde ayna satanlar gibi gülünç oluyorlar, Sivilingrattaki Lüzumsuz gürültü. 'Başı İ İnci sahifede) en garistan sulh davasına ve anlaşma ülkü- süne bütün kalbiyle merbuttur ve kom- şularına karşı olan dostluk hislerine sar- sılmaz bir surette sadık bulunmaktadır. Sefiri gitti (Başi 1 inci sahifede) nasebatı dört sene evvelkine nis- betle pek farklıdır. Bugün Türkiye ile Romanya Balkanlarda müşterek bir si | yaset takip etmektedirler, M. Carp bundan sonra yakında im- za edileceği haber verilen Balkan misa- kı hakkında sorduğumuz suale cevaben şu beyanatta bulunmuştur. — Evet, Balkan misakının imza e- dileceği haber veriliyor, fakat imzanm ne zaman ve nerede olacağı hakkında sarih malümatım yoktur. Yunan hariciye nazari M. Maksimos un bu hususta Londrada vaki olan be- yanatma Türkiye ve Romanya da işti- rak etmektedirler. Balkanlarda bugün | umumi anlaşmaya doğra bir temayül vardır. Esasen bugün Balkan devletleri iki taraflı itilâflerla birbirlerile anlaş. | mışlardır. Balkan misakı ile Balkan dev etleri arasmda umümü bir anlaşma te- minine doğru gidiliyor demektir. — Balkan misakı yalnız Yunanis tan, Türkiye, Romanya ve Yoguslavya arasmda mi imza edilecektir. — Bütün Balkan devletlerinin sa- mimi arzusu, misal bütün Balkanla. ra şamil olması ve Bulgaristan da bu umumi anlaşmaya iştirak etmesidir. Bu nun İçin evvelden dermeyan edilecek şart ta Bulgaristanm tevsi arazi fikir lerinden feragat etmiş olmasıdır. Arnavuluğa “gelince, bu devletin Balkan misakma iştirak edip etmiyece- ğini henüz bilmiyorum.” , — Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Be- yin yakında Bülereşi ziyaret edeceğin- den ve Romanya Başvekili M. Tatares- cu'nun da Ankaraya geleceğinden bah seriliyor. N , ç Evet Hariciye Vekili Tevfik Rüş- tü Beyin Şubat ayı zarfında M. Titüles cu'nun Ankaraya vaki olan ziyaretini i- ade için Bükreşe gitmesi mevzuubahi tir. Bu ziyaret esnasında Türkiye ile Romanya arasında aktedilen Başvekili M. Tatarescu'nun ziyare i malümatım Ankarayı yol ristan ve Bulgaristan Balkan misakının imzası, yalniz Pal kanlarda değil, bütün Avrupda mühim siyasi bir hâdise olacaktır. Bu hâdise- nin başlıca mahiyeti, dört Balkan dev- letinin, Balkan siyaseti ile alâkadar o- lan ve müahedelerin yeniden tetkiki si yasetini takip etmekte olan devletler zümresine karşı bir cephetesis etmeleri dir. in Bu devletlerin başında Macaristan ve i gelmektedir. Bulgaristan ö tedenberi arazi tevsi. ve. bu maksatla Butni muahedesinin tadili siyasetini ta- kip etmektedir. Türkiye, Yunanistan; Yoğuslavya, Ro İstatokonun muha- anlaşmışlardır. Balkan misaki da bu esaslardan mülhem olmuştur. Bul garistan ise arazi tevsii ve muahedelerin tadili siyasetini takip etmektedir. Hari- ci öiyasetineböyle bir vecih vermiş olan Balkan mi kına iştirak edebilmesi için harici siyasetinde mühim bir tahavvül vücude gelmesi lâ- zum gelmektedir. PE evin e au ai umumi tam ve mükemmel olmas” ve hükümetini de bu züm reye ithal etmek için sarfı mesai etmek te oldukları anlaşılmaktadır. Bu mesai- nin ne dereceye kadar müsmir neticeler vereceğini zaman gösterecektir, suptur, Macarlar, Romanya hududu da- lan topraklar» Macaristana ilhakı için Trianon mua' “esinin yeniden tetkikini istiyorlar. Bu muahedenin tadili, Macar harici siyasetinin rüknünü teşkil etmek- tedir, Macar efkâr: umumiyesi harici siya» sete hep hudutların tadili esasından bak * Tarihi roman: 32 “Güneşin Oğlu bir ceylân şekli hâlâ göğsümde du- rüyor. Onu sen işledin! Bora birdenbire eski günleri ha tırlıyarak titredi. Batıkuşu biraz daha cesaret gös. terdi: — Göğsünü aç, Bora! Orada da benim kanımla işlenmiş ufacık bir engerek göreceksin. ! Bora büsbütün yumuşamıştı... Elindeki hançerine dikkatle bak-! tr. — Ömründe, vurmak için çekti- rim bıçağı, ilk defa, kana boyama- | kınma sokuyorum, Batıkuşu! Bir müddet sustular.. Başları aşağıda, yavaş yavaş ko- nuşuyorlardı: — Beni neden öldürmek iste- miştin? — Bunu sen, benden iyi bilirsin | — Benden ne fenalık O umuyor. sun? — Her fenalığı... Ve bugünden sonra, aramızdaki yeminin değeri - Hakikat inkâr edilir mi? Yazan: İskender FAHREDDİN — Ben tanımıyorum. İki yıldır benim kuyumu kazan bir adama, artık ben bir arkadaş gibi el uzata- mam,, Batıkuşu gülerek sordu: — Ya göğüslerimizdeki işaret- ler ne olacak? — Onları afamızdaki hatı- Faları kazır gibi, bıçağın ucile kazı Yıp yok edeceğiz. Anladın mı? Güneş'in oğlu bu sırada belin. den asılı duran küçük saplı bir bi- çağı eline alarak, hiddetle göğsü. nü açtı.. Ve bıçağın ucile göğsün- deki engerek resmini kazımağa baş ladı: — Ne yazık ki, yıllardan beri bu yilan yavrusunu göğsümde bes- lemişim... . Batıkuşu da kendi göğsündeki işarete bakarak söylendi: nun günün birinde kudurmuş bir Göğsünü kazirken, canı acımış- tr. Elbiseleri kan içinde.. Elleri kıp- kırmızı... Batıkuşu'na bağırdı: — Haydi, ne duruyorsun? Sen de benim gibi yap.. e Göğsündeki ceylânı kökünden kazı.. Sil! Yok- doğan geçici bir cesaretle biçağmı çekti ve göğsüne götürdü. Fakat, tam bu sırada oda kapısının önün- de bir çığlık koptu. Ahhh... Biribirlerini öldürü - Bu bir kadın sesiydi.. Mersâ'nm sesiydi.. Biribirlerine bakıştılar. Bora işine devam ediyordu. Batıkuşu'nun eli işlemedi.. Ben canımı kendi elimle ya- Diyerek, biraz evvel çektiği bıça- ğı tekrar kınına soktu ve kapıya Mersâ kapının önünde bayılmış, yerde upuzun yatıyordu. meri Oğlu bir iki adım iler. 1. Yerde Yatan genç kızm yüzüne dükkmtle bakı. © kaplan gibi üzerime saldıracağını düşünmemiştim... Bora, bu sözle MİLLİYET CÜMARTESİ 20 KANUNUSANİ 1934 Eski Romen Josephine Baker “Balkan haberleri Onu iki yıl evvel, bir sabah, Ba- | | B Bayramda geldi (Başi 1 inci eahifede) yan otelinde karşı karşıya ruz; Matmazel Josephine Baker zarif, ince, uzun boyludur. Vücudü: bütün hatlarını gösteren kahverengi kos- tüm iş, başımda kıvırcık siyah saç- larmı gösteren bir bere taşıyor. Nafiz ve mütebessim nazarlarla muhatabını süzdükten sonra gazetecilerle görüş mek itiyadımn verdiği alışkanlıkla 80- rulacak suallere intizar eder gibi bir va ziyet alıyor: O, Istanbul hakkındaki intibalarını söyümmek slenüyoru — Şimdilik bir şey söylemek iste mem. Bırakmız İstanbulda bir gezelim, ondan bönra gördüklerimi, kiasettikleri” mi açıkça söylerim; şimdilik size sami- mi bir itirafta bulunayım: Ben burada 6 peçeli, çarşaflı kadmları, oöeru bazı muharrirlerin letafelini tasvir ede ede bi'ğ »#medikleri o sihirli şarkı görmek is terdim. Biz, ecnebiler bu orijinal şeyle- ri görmeği tercih ederiz. — Kadınlar hakkında ne düşünüyor- sunuz, çalışmalı mi, yoksa evde mi 0- turmalıdırlar? — Bana sorarsanız evde oturamlı- dırlar derim, Kadınlar hayatını kazan wi ve salişmak yazileşiik çed b rakmalıdırlar. Bugün kadınların mühim bir kısmı zevkleri için çalışıyorlar. Fa- kat bir gün gelecek pişman olacaklar. dır. — Artistliğe ne suretle başladınız, lütfen anlatır mısınız? O kahkaha ile gülerek dedi ki: — Bu sorduğumuz o kadar eskidir ki, artık hatırlamıyorum bile. Aklımda kal- rığna göre Nevyorkta 19 yaşında iken ilk defa sahneye çıktım. Ayni sene Pa- rise geldim. Parisi çok severim ve ora sını kendi memleketim addederim. Pa- is beni çok cezbettiğinden daima ora- da oturacağım. — Spor yapar mısmız ? — Az.. Spordan yalnız tenisi tercih ederim. sikiden zik Hell artisti sıfatile cazbandı tercih ediyor: yor. Fakat cazbant çalınca herkes neşe ile harekete geliyor, gülüyor, dansedi- yor, eğleniyor...” Matmazel Josephine Baker her $€y- den evvel İstanbulu gezmeğe tehalük göstriyor, bir kaç dakika sonra onu Bey oğlunda gezerken gördük. Fakat İstan- bulun ralıp havası kendisine yarama. mış olacak ki, «Siyah İnci» dün akşa- ma kadar şiddetli bir soğuk alğınlığın- dan muztaripti. Otelin doktoru, evvelki akşam ilk de fa olarak sahneye çıkabilmesi için ken- disine enjeksiyon yapmıştı... —— Kız muallim mektebi edebiyat muallimliği ANKARA, 19 (Milliyet) — Sabik Galatasaray lisesi müdürü Tevfik B. İstanbul kız muallim mektebi edebi- yat muallimliğine tayin edilmiştir. maktadır. Bu sebeple Macaristanda ikti dar mevkiine gelen her kabine meviinde durabilmek için hudutların tashihi mad desini programın başına gecirmek mec- buriyetindedir. Balkan misakının imza- sı, Macaristanın hudut tashihi ve mua- hedenin tadili gibi emellerin husulüne dan, yacakları şüphesizdir. Bir Macar dostumuz bu hususta de- miştir kiz — Balkan misakının imzası, rakip- lerimizin Balkanlarda kuvvet ası de mektir. Bu sebeple bu hâdiseyi biz hiç birzaman memnuniyetle acak de ğiliz. Bir çok Macarlar elân milli hudu- 'dumuz haricinde kalmıştır. Bu vatan- daşlarımızın serbestze intisaklarmı te- min için bunların (sakin bulundukları toprakları milli hudut dahiline almak lâzandır. Biz en Ziyade rakibimiz olan Romanyanın bu misakın imzası dolayı- sile kuvvet bulmasından endişe ediyo- ruz.” den geçerken görmüştü. O vakit hayalinde yaşayan (Fr. rat incisi) ile şimdi yerde baygn yatan Mersâ arasında ne büyük farklar vardı . O sabah at üstünde giderken yüzünü açan Mersâ ne göz tırıcı, ve vak e) Şimdi tan (Fırat incisi bakır gil ii ik çehresile ona ne kadar sevimsiz ve cazibesiz görün- müştü, Güneş'in oğlu göğsündeki enge- rek yılanını iyice kazıdıktan sonra, kapıdan dışarıya o çıktı, Göğsünü örttü.. Ve atma binerek: — Kendini benden koru ve sa- kın dağlarda karşıma çıkma..! Dedi.. Ayağının topuklarını hay- vanının karnma vurdu.. Rüzgâr gi- bi uçup gitti. ... Sadakat yemini bozul- duktan sonra.. Mersâ ayılmca, iki arkadas ara- sında geçen münakaşanın iç yüzü- nü öğrenmişti, Batıkuşu'na. : — Ben, Bora'yı (e öldüreceksin sanmıştım? li Bulgar kralı ayın 24 ünde Bükreşe hareket ediyor Bulgar hükümdarları Bükreşte iki gül kalıp Sinayaya gidecekler SOFYA, 19 (Milliyet) — Bulgar kralı ve kraliçesi bu ayın 24 üncü ak- * şamı Bükreşe hareket etmek üzere bu- radan yola çıkacaklardır. 25 inci sa- bahı Tuna sahili üzerinde Rusçuk şeh- rinde bulunacaklardır. Rusçuk.an da Kömen sahilindeki Gürgevo şehrine iki Bulgar vapurile gidilecektir. Burada Bulgar hüküm. darları Romen kr: wmümessilleri tara- fından karşılana r ve bir alay ta- rafından selâmlanuvaklardır. ü da gece saat İZ de hususi bir trenle Bükreşe hareket e- deceklerdir. Bulgar hükümdarları Bük- reşte 48 saat kalacaklardır. Buradan Sinayaya giderek Romen kr: şeceklerdir. Sinayada Bulgar misafirlerinin şe- refine resmi kabuller, gezinti ve av eğlenceleri tertip edile, . Bulgar kral ve kraliçesine Başve- kil Gospodin Muşanof ta iştirak ede- cektir. Gospodin Muşanof, Romen Başve- kili M. Tataresku ve Hariciye nazırı , M. Titulesko ile de görüşecektir. Bu sebeple M. Titulesco bu ayın 25 inde Bükreşte bulunacaktır. Ziyara. pıoyrumu hakkında reşe giden Bulgar kralı yaveri lay Panof bugün yarın kralı mı verecektir. Bulgarların Yugoslavyaya teklifleri le görü” 1-3 1 — Bulgar ve Yugoslav demir - yollarının Komanovo ve Vidin Pançevo da birleştirilmesi, 2 — İki | tarafın menfaatlerini temin edecek suretto Tu nada seyrü sefer işlerinin birleştiril. mesi, 3 — Jki memleket şoselerinin birleştirilmesi için Yugoslavya, Bul - garistanm yeni yapacağı yollarla a“ Jâkadar, bilhassa yapılması kararlaş- tırlan Londra — İstanbul otomobil ş0sesini nazarı dikkate alacaktır. 4 — Yugoslavya, Tsaribrod'ta ya- rsı Bulgarlara ait ve Bulgar topra - ğında olmak üzere müşterek bir tasyon yaptıracak, pasaport ve güm- rük işlerini sadeleştirecek ve trenlere vakit kazandıracaktır. 5 — Bulgar tebaasmın, Yugoslav- . yada ikametleri için müsaade ve ka- Far hususundaki muamele basitleşti - rilecektir. Halbuki bu muamele şim- di 3 ay sürmektedir. 6 — Yugoslavyadaki ekalliyetler meselesinde, Yugoslavya ilk olarak , “Tsaribrod,, daki Bulgar mektepleri- nin açılmasma müsaaCi edecek , ted- ricen diğerleri de açılacaktır. M. Tataresco Parise çağrıldı BÜKREŞ, 19 (Milliyet) — Romen Başvekili M. Tatarcacu Parise davet ©- lunmuştur. Fakat henüz gideceği tarih M. Tales şimdilik Bulgar kral cu şimdilil gar kraliçesinin Bükreş ziyaretini bek- Bulgaristanda evlenebilecek olanlar SOFYA, 19 (Milliyet) — Delior- man gazetezinin yazdığına göre, Sofya gar Ekzarhını ziyare ederek memleke- tin selâmeti namma müteverrim ve fren gililerle, sağırlık, körlük gibi sakatlık. ları bulunanların ine müsa- ade olunmamasını rica etmişlerdir. Ek zarh bu teklifi derhal kabul etmişir, Yunan ordusunda politika ATİNA, 19 (Milliye) — Hayırper- nunla aramızdaki arkadaşlık bağ- ları çözüldü. Şimdi iki düşman gi- bi, biribirimizi ilk fırsatta boğaca- ğız. Bana: “ gık- e labalık yerinde öldürsü Mersâ haykırdı: — Bugünde mi ölüm lâfları din- liyeceğim?! Usandım artık senin bu yüksek uçmalarından... Kes se- sini! Bu esnada kapının o önünde bir kamçı şakırtısı işitildi. Ve arka- dan Mersâ'nın sesi.. — Ahhh.. Gene mi dayak..? Ölü a şakırtısı devam etti, a " am . Batıkuşu'nun kalın sesi, Mersâ” nın feryadını örtüyordu: — Onu hâlâ seviyorsun, değil mi?.. Al sana... Kalbinden onun aşkmı kazıyıncaya kadar döğece- ğim! Al bir daha.. Batıkuşu'nun gözleri dönmüştü. Mersâ'nın kapıda neden bayıldı- Zını anlaymca, kudurmuş bir sırt. | lan gibi genç kızın üzerine saldır. lime Glneş'in oğluma yasında görüyor ve uyku arasın ver fırkası reisi M. Metaksas'ın Kefi lonyaya gitmesi siyasi mehafile gö Meaksas fırkasını mensup | zabitleri Makedonyadaki faaliyetleri ile alâka” dardır. Bu zabitler Harbiye nazırı Mi Kondilis aleyhtarıdırlar. M. Mavromihalis'in masuniyeti ATINA, 19 (Milliyet) — M. Venis€ Josa karşı yapılan suikast için para ver” mekten maznun İtil mebusu M. Maromü halis, gazetecilere söylediği sözlerde meclis adliye encümenin teşrii mas yetini kaldırmamış rağmen, bil masumiyeti bizzat refederek müstantik” liğe gideceğini göylemiştir. Yunan kelediya Intihabatında museviler ATINA, 19 (Milliyet) — Maliye n& ları için Yahudilere hariçten gelecek © ya ve emtianın gümrük rüsumundan mü af tutulması hususunda Ayan meclisin8 bir liyiha vermiş ve tasdik olunmuştur. Bu tedbirden maksadın yakında yapıl" cak belediye intihabatında Müsevi uns runu hükümet zümresine kazandırmak” br. Yunan sporcuları Kıbrısa gidiyor ATINA, 19 (Miliyet) — Kıprısta Y8| nan konsolosu Yunan hariciye gelmelerinin menedildiği bildirilmişir. —— ——- İzmirde şiddetli yağmurl IZMIR, 19. — Iki gündenberi şehri” mize şiddetli yağmurlar yağmaktadır” Bir çok caddeler yağmurdan ve selde çamur içinde kalmıştır. Dün şehirde mü” makelât 4 saat kadar durmuştur. Arabi” lar, otomobiller çamurlara saplanıp kak maştar, © Etraftan gelen sularla bir çok yerlefi sel basmıştır. Sel bir kısım evlere ve dük . ali i Civar arazi kâmilen su altındadır. Sef yıkılmıştır. Şiradilik zarar ve ziyanın m derece olduğu belli değildir. Yağmuru Şevam etmesi İzmir işin bir tehlike © sai “D,, grupunun sergisi Abidin Dino, Cemal (Sait, Naci, Zeki Faik, Nurullah Cemal W€ Zühtü beylerin teşkil ettikleri (Dİ grupu İkinci sergisi dün Beyoğ'u evi binasında açmıştır. deyi! sergisini erenlere tabla di (D) grupu bu sergiyi renkli r€ | simlere hasretmiştir. Sergide 48 pa” | ça cer teşhir edilmektedir. di Dün gayet kalabalık bir daveti! ieürleni Belam ği DİM pılan (D) sergisinde teşhir olunef) eserlerden bilhassa Abidin Dino B8| yin “şekil, leri, Zeki Faik Beyin kı pozisyonu, Elif Naci Beyin “Ahmel Haşimin,, bir mısrat ve (Gaco) sü Nurullah Cemal Beyin gayet ve modern bir tarzda yapılmış “ cerret unsurlar, 1, “portre, si, € Sayit Beyin “Okuyan köytüler,, le ( kara) w, Zühtü Beyin beyirilei Gİ zerlerine pek çok takdirler toplami lardır. » ğ Bu sergi ile (D) grupu san'at hi yatımıza bir canlılık katmaktadır. Bi noktadan kendilerini tebrik ederiz. gi duhuliyesi olarak dünden itibaref yirmi gün müddetie yani şubat (9) uncu gününe kadar umuma açık b e alak, grupu ilerine “ bilhast getir Ür a rat incisi) bu halinden memnun d€ Zildi, fakat ne yapsmdı? İnsan v7” arasında hisleri; olaki hislerine nasıl hâkif” Gözlerini açar açmaz, BatıkuşU” | >> Gene mi onu gördün? mi onu düşünüyorsun? # Diyerek kamçıya sarılıyor ve h€“ men her böylece bir dayak ordu. d O günkü dayak hepsinden dah | gok müthişti. Batıkuşu genç kız! | suratına, memelerine ve gözlerin zag rastgelirse orasına vuruyo!” tu, N Mersâ baygın ve bitkin bir hal de yere yuvarlanınca, Batıkuşu 4 | elinden kamçısını duvara asarak' — Geber. kaltak! Diye söylene söylene sokağa çi” mıştır. l Mersâ'yr evde iki erkek gözü” muhafaza ediyordu. Gözcüler Bt” tıkuşu'na köpek gibi sadık dağlı */ damlardı. Mersâ, Batıkuşü'ndi” gizli sokağa çıkmak için bu ada” lara ne kadar yalvarır, hediyeli” verir, fakat dağlıları bir dakika 7 le kandıramazdı İd Ogün gözcülerden biri

Bu sayıdan diğer sayfalar: