23 Nisan 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

23 Nisan 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AN Türkçe ilim ıstılahları Geçenlerde İyet yazmıştı, Ü-| niversite efendilerinden bazıları Rektörlüğe müracaat etmişler, el- lerinde ders kitabı olmamasından şikâyette bulunmuşlar. Her hâdisenin olduğu gibi, yük- | sek ders kitaplarımız bulunmama- | sının da elbette bir çok sebepleri vardır. Fakat bunlarm en mühim lerinden biri, tü:kçede ilim ıstılah- ları eksikliği olduğunu söylemek büyük bir yanlışlık olmaz. Büyük inkılâbımızın başlangı- cından beri, edebiyat dilimiz çok sadeleşti, eski dilimize girmiş olan arapça ve farsça terkipleri ve ke- limeleri her gün biraz daha atıyor ve yerlerine öz £ türkçeden güzel | güze! kelimeler buluyor. İlim. dilimiz de böyle yapmak istedi. İnkılâptan evvelki ilim dili- mizde, bizden önce gelmiş olan rın — Avrupalıların usulüne ba- karak — en çoğu arapça köklerden birleştirmiş oldukları © ıstılahları toptan bıraktı. Fakat onların yeri- ne öz türkçe karşılıklarını henüz tamamile koyamadı. Bulunabilen- ler de ihtiyacın genişliğine nispet- le hiç gibidir. İtiraf ederim ki, arapça kökler- den birleştirilmiş, fakat Türklerin hazırladığı Türk malr olan o eski ıstılahlarımızı yaşatabileceğimizi düşünenler arasnda — inkılâplan evel — ben de bulunuyordum. Fa- kat onların yaşamaları kabil olamı- yacağını zaman bize gösterdi. Ar- trk onları yeniden diriltmek müm- kün olduğunu söyliyecek kimse yoktur sanırım. a İlim ıstılahları o işinde şimdiki vaziyetimiz, benim anlayabildiği- me göre, şöyledir: | ilim ıstılahlarını Eski Türk kitaplarmı, her türlü Türk eserlerini taraya - kım; onların içindekiilim 1s- tılahlarını — toplıyalım. Şimdiki ilme göre eski öz türkçe- de eksik olan ıstılahları da, bul. duklarımıza göre biz uyduralım. Böylece bir ıstılah lügati yapalım. Şüphesiz çok güzel fikir. Fakat bunun icrası acaba ne kadar vakte muhtaç? Halbuki bizim ilim ıstı- lahlarına ihtiyacımız pek acele. O ıstılah lügatini beklerken, şimdiki halde ilim kitabı yazılamıyor. Her gün geçtikçe o kadar vakit kaybo- luyor. Gi eski öz türkçede eklem ki dilimizde, bundan sonraki dili mizde yaşayabilecekler mi? Önce- den yaşamış olmaları bundan son- ra da yaşayabileceklerine delâlet etmez, Çünkü ilim ıstılahları han- gi zamanlarda konulmuşlar ise o zamanın fikirlerini, nazariyelerini de gösterirler. Meselâ bugün kulla- nılan döterminisme, pragmatisme tabirlerinin bildirdikleri mana- lara yakın bir o mana ifade etmek için eski öz türkçede belki kelime- ler bulabiliriz. Fakat onlar dö- neterminisme ve pragmatisme ke- Timelerinin zihnimizde uyandırdığı ilim devirlerini uyandıramazlar. Gene yaşamak bakımından, her hangi bir ıstılahın kıymeti onun kullanılmasile anlaşılabilir. Çünkü - Milliyet'in e edebi tefrikası: 56 a i MİLLİYET PAZARTESİ İSANISAN 1934 Her Türkün Görmesi Lâzımgelen Büyük İnkılâp filmi: KARA Türkiyenin Kalbidi 26 Nisan perşembe akşamı TÜRK ve SUMER Sinemasında yl ilim ıstılahı da nihayet bir alet de- mektir. Aletin işe yaraması için, yalnız güzel olması, elbette yetişmez. İlim ıstılahlarımız öz dilden al- mak istenilince, bir de mecazi ma- nalar meselesi hatıra geliyor. Ya- şıyan her şey gibi, yaşıyan dil de mutlaka değişiyor. Halbuki ilim 1s- tılahının yalnız bir manaya gelme- si şarttır. Meselâ o göz, baş, kol, gözbebeği azamızdan bazılarının isimleridir. Fakat mecazi olarak başka manalara da gelirler. İlim ıstılahını öz türkçeden alarak, bir ibare arasında gözbebeği dediği- miz vakit, mananın © anlaşılması, eski dilimizde olduğu gibi, kari- neye mi bakılacaktır? Galiba Avrupalılar da, yaşıyan dilin daima değişmesinden dolayı, latince ve rumca köklere uydurmağa mecbur olmuş- lar. Onlar da ilimde kendi öz dil lerile konuşmağı elbette isterlerdi, zihinlerini az çok vahşi tabirlerle doldurmağa kalkmazlardı. Bundan dolayıdır ki, aramızda ilim ıstılahları işini düşünenlerden bazıları, biz de Avrupalılar gibi yapalım, latinceden ve rumcadan uydurulmuş tabirleri alalım, diyor- lar. O vakit te, Avrupanın © hangi memleketinden ıstılah alacağız? meselesi hatıra geliyor. Lâtincelerini, rumcalarını ayni- le alsak, bunlar bizim alıştığımız ahenge uymuyor. Demokrasi yeri- ne demokratiya demek bize aykı- rı geliyor. ea benn bir asra yakın dilimize işlemi ie kendi ahengimize yi ki fransızca kelimeler o vakitten beri dilimizde yaşıyorlar. Haydi, fransızca ilim rstılahla. rını alalım, bunda da imlâ mesele- si çıkıyor. Bizim şimdiki dilimiz fo. netik olarak © yazılıyor. Halbuki Faili dili fonetik olmaktan çok- tan beri çıkmış. Onun için fransız- ca — physiologie kelimesi türkçe- de fiziyoloji yazılınca, bazılarına tuhaf görünüyor. Bu mülâhazalar gösteriyor ki, Türkiyede ilim ıstılahı işini önce den nazari olarak halletmek çok güçtür. Üzümü seçsek çöpü çıkı- yor, armudu beğensek sapı oluyor. Onun için galiba, ilmin bu işini de, bütün ilim işlerinde en makul olan tecrübe usulile halletmek lâ- zumgelecek. İlim kitabı yazmak istiyen her- kes ıstılahlarını — ıstılah lügatini beklemeden — kendisi koymalıdır. Bu ıstılahlar öz türkçe olsun, la- tinceden veya rumcadan, yahut bir Avrupa dilinden “alınmış olsun, kitabında kendisinin anlatmak is- tediği manayı ifade ederse, işe ya- rayan birer alet demektirler. Vakiâ ilk zamanlarda aynı ilim işi hakkımda yazılan başka başka kitaplarda aynı mana için başka başka ıstılahlar görülecektir. Za- ten her memlekette ve her dilde de böyle olmuştur. Sonra, zaman on- ların arasında makbul eman ya KANLISIR — O halde ben, kızımızın abla- yılırım. Madem ki siz, benim ük bir hediyemi kabul etmek istemiyorsunuz; kızınız, ablasının esini muhakkak kabul edecek Usta, gözlerini kaldırarak bana baktı; zavallı adamın dili tutul- muş; bu teklif karşısında eli ayağı bağlanmıştı, benden yardım bek- Jiyordu. Ustanın omuzunu okşadım: — Buna, ne sen, ne de ben, bir şey diyemeyiz! Gözüm, tekrar Sırrı Nevrese kay mıştı; genç adamın kaşları oynr- yor, alnı kırışıp düzeliyordu; aca ba ne düşünüyordu? Bu oynayan kaşlar, hangi düşüncenin harice aksede azları idi? Bu, kırışıp düzelen alnın içinden neler geçi- yordu? Kotradan çıkarken, Sırrı Nevre: se elini uzatan Neşide: — Yarın, muhakkak sizi de bek-| İeriz, beyefendi, dedi. Yazan: Matımut YESARİ Sırrı Nevres, biraz da bana hi- tap eden bir tavırla cevap verdi: — Taciz etmekten korkarım, hanımefendi. Neşidenin sesi dargınlaşmıştı: — Bilâkis, minnettar edeceksi- niz. Sizsiz, resmiküşat yapmamı- za imkân var mı? değil mi, Hüsrev amca? Negideri kuvvetle tasdik ettim: Elbette, kızım... Sırrı Beyin, olsa her zaman şereflendir. melerini arzu ve rica ederiz. Fakat ben, bu sözlerimde kat'i- yen samimi değildim. Kotraya verdiğim paraya, giden füzuli mas- raflara, komisyona, hiç birine âcı- mıyordum. Neşideyi gezdirmek, o- nun güldüğünü, cıvıldadığını mek, bana zevklerin, mükâfatların en büyüğü olacaktı. Lâkin bu, an- cak kendi aramızda, candan dost. ların huzuru ile kabildi. Yabancı. lar beni korkutuyordu. Kotradan sandala binip Kalamış hoşa gitmesi | KMD R.. A < EMER LAFI Halis Trabzon. Yemeklik ve kahvaltılık yağ ala- caktım. Onünden geçtiğim dükkân larda sıra sıra dizilmiş yağ fıçıla- rı vardı. Üzerlerindeki etiketleri okumağa başladım: — “Halis Trabzon 80,, Biraz ilerde: — “Birinci Trabzon 90, Onun yanındakinde: — “Birinci Trabzon yağı 110,, Kendi kendime düşünmeğe baş- ladım: Yemeklik yağı acaba hangisin- den almalı? (80)lik “halis Trab- zon,,dan mı, yoksa (90) lık Trab- zon yağından mı, yahat.ta (110) lak “birinci Trabzon,,dan mı? Ucuz etin yahnisi tatsız olduğu- nu acı lecrübelerimle bilirim. Bil- diğim için de, malın pek ucuzuna bakmam. Bu sefer de öyle yaptım. Ne seksenlik halis o Trabzona,ne doksanlık Trabzona yanaşmıyarak yüz onluk fıçının başına gittim. Sahibi, iltifatla karşıladı: — Trabzon yağı mt aradınızdı? — Evet ama, dedim, yüz on ku- ruş pahalı.. Baksana, ötekiler ha- lis Trabzonu (80)ne veriyorlar! Güldü: — Onlar verir, ben veremem! — Niçin? Başını salladı: — Benimkinin üstünde “halis, damgası yok! M. SALAHATTİN YENİ NEŞRİYAT Yeni adam Yeni Adam'ın 17 inci sayısı çık - muştur. İsmail Hakkı Beyin en iyi tanı- dığım çocuk, en büyük devlet siyaseti nedir? Makalelerinden manda Kad- ro mecmuasının “Yeni Adam” hakkm daki tenkidine cevabı, Dr. İzzeddin Şadan'ın Freud'a göre kadm ruhu, Ahmet Hamdi Beyin Şark ve Garp, Abdülfeyyaz Tevfik Beyin kıtasının battığı tarih, Dr, Füat Sabri hakkında bir tetkik, Mazhar Osman Bey hâdisesini anlatan Bir yazı, ilk mektep çocuklarıyle . yapılan anket, bunlardan başka bu sayıda İsmail Hakkı Beyin hayvanlar piyesi başlı - Siyah örtü zi Beyin (SIYAH OR- i bir romanı intişar etmiştir. Karilerimize tavsiye ederiz. Nişan İzmir evkaf muhasebeciliğinden müte- kait Mehmet Rifat Beyin kerimesi Meb- rure Hanım ile Türk - Yunan Muhtelit Hakem Mahkemesi Türk Hakemi Meh- met Ali Beyin nişan merasimi İzmir'de Karşıyakada Mehmet Rifat Beyin hane. sinde akraba ve davetliler huzuru ile Ni- sanın onikinci Perşembe günü icra edil- miştir. Tarafeyne sandetler dileriz. heeesananaasasasaasas00ı şayanları ayıracaktır. Hangi ıstılahın yaşamağa kabili. yeti varsa yalnız o yaşayacak, öte- kiler unutulacaktır. İstılah lügatinin en doğrusu da —bher lügat kitabı gibi — an- cak yaşayan tabirleri toplamakla meydana gelir. G.A. i kuvvet arasında Müthiş bir mücadele... Cihana hâkim. .. CASUSLUK İşte büyük ve hareketli 33No CASUS Filmi, meşhur bir casusun macera - larını tasvir etmektedir. Oynıyanlar:ı ADWIGE FEUİLLERS ve ANDRE LUGUET Pek yakmda ipek SİNEMASINDA BİNEMASINDE OOO) ZYE Bugünkü program ISTANBUL 18,15: Plâk neşriyat e Ajan» haberleri 5. Cert B. Tah ere Vecihe H. Belma H. Nedime ML) 21.201. Ajanı ve borsa haberleri. 21,0: o Necip Yakup bel orkestrası YAMŞOKA ik Fransızca ders. Büyük senfonik parçaları. — — Dans musikisi PEŞTE, S80m retakatile Macar şarkıları, 1830 i e 19,30: ve Üniversit 2350: Fertis algan takımı, 2415: Könlaranı. BUKREŞ, Im Plâk, — Haberler. — Plik 19: Haberler. 19,15: Flüt Konferan: Üniversite. 20,45: Konferana. Zi: Radyo or- LAS Konferans, Z2i Radyo orkes- AS: Muhtelif lisanlar ile haber neşri, Remo lokantanından naklen hafif mi sik MİLANO, TORİNO, CENOVA, TRIYES- TE FLORANSA 18,50: Filharmonik konser. — Müsahabe, ve arada plâk konseri 22: Viyolonsel konseri 24 Haberler. VİYANA,SOT m 1840: Müsababe, 1955: Morartın eserl, den “FIGARONUN DÜGÜNÜ, opereti yana naklen.) 23: Sen haberler, asndan 73,15: Dans plâkları "Piyes, Zi Haber Gece mtikisi, Piyana » keman kon- lümlar. 21: Zagref oporamnda verilecek opera temsilini nakil, NAPOLİ, BARI Flare kanar. Plâk. — A: haberler, 21,08: Plâk. Müsahabe, — Plak: 72: ky tarafından viyilonsel konseri. vi masiki, KONISVUSTERMAUSEN, 1571 m. Müiyeğ dn sinde ce iğ yenlere tavassut ediyor. Yi istiyenler Bir malla Sy EN muza müracaat etmelidi üsti. işçi İş arânıyor E. H. rumuzuna adres verenin derhal idaremize müracaati, *#* Sanatim inşaat boyacılığıdır. Yağlı boya, kalem işlerine ait işler, ufak tefek Sanatimin Boyacıyan apartımanı No, 23. o Boyacı ile Berlin Hakiki ve beşeri olan ve ş'n o'unacaktır, Cins ve mevkii çesinin Ot ve Otlakıyesi Ot ve Otlakıyesi Çayırı Ot ve Otlakıyesi. satış yeri, Adalar tapu sicil phuafızlığından: urgaz adasında hacı balaş sokağında Luka veresesi tarafından senetsiz tasar rufattan tapuya kayıt edilmesi istenil - m olduğundan bu evin tasarrufu hak- memur gönderileceğinden bu evde benim akn var diyenlerin elle- rindeki vetikalarile idaremize va müracaat eylemeleri bildirilir. ——— Yarın akşam saat 18 de Fransız Tiyatrosunda dâhi piyanist ARTHUR RUBİNSTEİN'in VEDA KONSERİ Aptülkadir. Listz, Poulen, Ravel - Albanez, Falla. iolslağia doğrü Yölülrkek di - mende oturan Neşide, kollarmı oy- natarak, cıvıl evil anlatıyordu: — da gelecek... Nazan da gelecek. Şerif Bey de ge lecek!,. Mükemmel bir büfe hazır- lamalıyız, değil mi Hüsrev amca?.. , şimdi eve gider gitmez, kol- ları sıvar, mutpağâ girerim. Gülüyordum: — Seh mi Neşide? Senin ahçılı- ğın da var mı? Neşida, ciddiyetle kaşlarını çat- — Elbette. — Bak, bundan haberim yoktu. Ne marifetlerin var, Neşide? O, hep, ayni ciddiyetle cevap ve- riyordu: — Yumurta haşlarım... Sando- viç yaparım. — Sen, misafirlerini açlıktan öldüreceksin, kızım! — Neden, Hüsrev amca? Ahçı kadına da nefis yemekler hazırla- tacağım. — O halde metele'yok; kızım! Kalamışta biz, arabaya biner - ken Sırrı Nevres te müsaade iste: | mişti. Neşide, davetini tekrarladı. Neşide, neye bu kadar israr et- ti? Acaba, Sırrı Nevresten çok mu kotrada geçen sahne | gibi, minnet yükünden kurtulmak için mi? Kotrayı Sırrı Nevresi buldu. Ne- şide, bunu muhim bir iş, bir yor- gunluk zannediyor.. Eğer Neşide- nin endişesi, bu ise? gülüyorum... Acı acı gülmekten kendimi alamı- ! Benim zavallı, tecrübesiz kızım! Sen, insanları, daha hiç tanımıyor- sun! Onlar, menfaatleri olmadan yorulmazlar, Menfaatlerini, ba- zan ve hattâ ekseriya, fazlasile te- min ettikten sonra; parasını çektik leri, zarara ları insanları, üstelik müteşekkir, minnettar et- menin de yolunu bulurlar ve... ım Nevres gibi, muvaffak olur- il otra ile ilk tenezzühümüzd. bütün gezintilerde, eğlencelerde vi duğu gibi, Halim Siret bulunama- dı. Kızının, yalnız kalmadığından emin olduğu için, günlerce, hafta- larca.??77777 Eve uğramamakta, kendinde bir hak görüyor. Sırrı Nevres, ilk © zanlarımın, İtahminlerimin hilâfma, sevimli çık- tı. Çok eğlenceli varyeteli bir genç.. Kotrada, bizi saatlerce gül hoşlandı? Nesini beğendi, nesin- |dürdü, eğlendirdi. den hoşlandi? Yoksa, biraz evvel Doktor Nüzhet Süleymana, Sır- tem behsötiştim. DE iz Neri El Salla: '— Hiç te tarif ettiğin gibi de gil, Çok şen, tatlı çocuk.. Eğer Gediğin gibi profesyonel bir ku - marbaz olsaydı, o da, Halim Si - rete benzerdi, böyle eğlencelerde zevk almazdı. Demek ki Sırrı Nev- res Bey, harici ve umumi hayata enyar alâkadar. nsanlık da tuhaf! Hemen he- men her zaman, her yerde, her fır. safta ve ber şey için haklr'olma - mizı, baki çıkmamızı isteriz: — Sırrı Nevres Bey, daha genç. Halim Siretle mukayese etme. Doktor, gözlerini kırpıştırarak garip garip gülümsedi: Birden cevap ve: ba doktor, bunda da mı haklı? Sr rı Nevresin harici ve umumi ba - yata karşı alâka göstermesi, cid « di mi? İçten bir istekle mi aramız- da bulunuyor? Dilimin ucuna gel- miştiz — Parası yoktur, kumar oy - nayamıyor. Onun bu alâkası, ça - resizlikten! Diyecektim, fakat “diyemedim. Çünkü kotranın komisyonunu, son meteliğine kadar sarfetmeğe va - kit bulamamıştır. Halil Kâmil - File gan Çarşamba akşamı << Ya) MELEK SİNEMASI “ Mektepli Kızlar ,, filmine mukabele olarak vücuda ZABİT NAMZETLİ muazzam ve muhteşem filmini takdim ediyc Oynayanlar: Büyük trajediyen ALBERT BASSERM skeri mektebi gençlik kanı va gençlik ateş ve ibtiraslarını tasvir filmin herkes tarafından görülmesi lâzımdır. Çok ucuz bir ev acele satılıyor Halice hâkim, havadar, el.ktrik, terkos ve kuyuyu ha ve güzel bahçeli bir ev (1600) liraya satılıktır. Adres: Kasımpaşa, Çatmalı Mesçit, Akarca sol İstanbul Liman Şirketinden: 25 ton çıra alınacaktır, Şartnameler Şirketin Sirkecidi banındaki Teknik Bürosundan 934 Pazar günü saat İle kadar İstanbul Milli Emlâk Müdürlüğünde Kââthanede Çağlayan Köşkü bah- Kâathane'de Çağlayan Köprüsün- den sünnet Köprüsüne kadar olan Cayır ve Kâathane köyü karşısında Dekovil hattı dahilindeki Çayırın Alibey köyünde Çoban Çeşmede Cephanelik yanmda 36760 M. M. Istanbul Tapu Müdüriyeti binası içinde Su, Şerbet ve Soğuk mekülât Yukarıda cins ve mevkileri yazılı yerler hizalarır deller üzerinden açık arttırma usulile birer sene Or kiraya verileceğinden isteklilerin 25/4/934 Çarşaml| saat 14 te pey akçeleriyle müracaatları. Istanbul Milli Emlâk Müdürlüğünd İstanbul Emniyet Müdürlüğü deposunda mevcur! herat ve saatler muhammen kıymetleri üzerinden aç ma usulile ve bilcümle masarifi alıcısma ait olmak ş 5/934 Pazartesi günü saat 13 te Sandal bedestanınd. caktır. İsteklilerin müracaatları. Klin 5 rap Nö'ha ahşap evin Vasil oğlu kında tahkikat yapılmak üzere 1934 se- nesi mayıs ayınm beşinci cumartesi günü | mahaline veyahut | tayin edilen günde yerine gidecek memu P da: Back, Chopin, Senabine, * talebesi bir gençlik arasında (15 (15 alımabilir. Tehlifler umumi müdürlü Umumi Müdürlük Muhammen Kirası M 125 halet: 31/12/934, 500 ” 60 300 M. “> it keraş Aliyi Sinek sokak 10 numaralı hanede - Banu düşünürken, ret gözlerimin önüne bir gün bana söylediği turladım: insanın cebin lunması mi lâzımdır? kumar oynayacaktır; bt çin önüne geçilmez bir nilmez bir ihtiyaçtır, Nel mar için parayi bulur. da böyledir. Cebindi sın, akşam rakısını, ri, el ri eder, Halim Siretin sesi, da oğuldarken, doktor, liyen bir tavırla bana, b Halim Siretin söz kikat olarak kabul etme) kat aksini iddia için, el bet deliller var mı? O Hi rı Nevresin sâmimi old bul etmek icap ediyor. ben bunu, aklen, mantı etsem, hissen kabul © ğim. Bu, içimde gayet müsbet bir his —. (De

Bu sayıdan diğer sayfalar: