29 Ocak 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

29 Ocak 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#udaklar | i boyanırsa ( görünebilir? | —— di, BN KENDİSİNE Gö- HOYANMA USULU VE a Va REM BULMAKTIR. E yapar ama sapi- di ini bilemez. Her nir ama, boyayı kendi- En Badanacı ile ressam ö“ i fark ta bu değil midir yaar görürsünüz kiher zamdır. Elbisesi en iyi “iktirilmiştir. Şapkası en Mağazadan almıştır. Saç « al Perükâra yaptırmıştır. İİ ye'leri, olmasları vardır. bizzat güze Fakat m: bilmediği için çirkin- €sasen tavsiye edi- h, 9 değildir. Fakat ne ya- larımız boyanıyor » önüne geçmek kabil o- ) için boyananlara tavsi » bulmacağızı San kulağile beni dinle - ii Örn mi? anl ya sürmeyin. Yok- ekmiş kadın ninelerimi- et dört kaşlı delikanlıla» sr niz. Bunun için en iyi Yenktir. Emin olun, bu ve daha cazip daha güzel tabi olursunuz. *e, mı? O halde bi- Sa boyayı intihap edecek- | Sim ye — we alâkadar değildir. El - Menginin de sağ tesiri var- il, elbiselerde katiyen bo- mamalıdır. is açik renk elbiseler bo - sert olmasını icap etti- de güzel bir kostüm tay- kücük bir fötr şapka i 2 dudaklarınıza süreceği- muhakkak portakal ol - “İldin ve elbisenin rengine cek boyalar... de dudağın biçimi vardır. boyanırkcen o dudağın biçis Unutmayın, kadınlar vardır ki dek fırın kapağı gibi ge- Stelik bunlar basarlar bo - lar boyayı. Böylelikle, 'nin güzel olduklarını zan baik... benim bir arkadaşım var. Mu değil. Çünkü gazetede i yara kıyametin koptuğu larr böyledir. Ha- ih, * ise kulaklarına değecek- Tâğmen adam akıllı bo - Sine bir baksanız, hole gük- n kırmızı bir daireden Tey görümezsiniz. Halbu- ine kaç kere » söyledim. arın üst kısmını hafif wi Fakat dinlemedi. Çün- Eğ rda garip (bir telâkki in, Ser bir nasihat ederse - İçin erler ki kendilerinin fe- söyleniyor. Hayır. Hiç- Eğer zı ua det ve nr if boyasa, ihmal etse ve daha kü- v ye Nermin öyle değildir. O- l Faal cesaretle yaza - K, iden o da fena boyanı- lan görenler zavallı "dudağı yerde bir du- İNE, ir arap zannederlerdi. iş, çermin hiçte çirkin kız Ben çok severim doğru- | İğ yüzüne dikkat ettim. Niç m ki kızcağız dudak- o #mlarmı da boyuyor My için dişlerini kıpkır- lan” Bu hem sıhhate mu- üz a <de canrm dişleri san- a alı bir pirzola yemiş da kayesektedir. Sonra du- b, e Kalın gözükmektedir. | Pe şekli ne 0- “kt, , Svvelâ dikkat edeceği- budur; i daş ların icini İçini boyamamak; DAN kimselerin dudak » 0 » Meselâ meselâ bi - z z Ama siz Kâmranı ta- "alat meşhur sinema | avford'u da bilmez MR. yi” Söyle bir düşünün aklınıza geldi mi? Büyük annelerimizin güzel elma ve yahut samur kürkleri vardı. Kış oldu mu, bu kürkleri giyerler köşe penceresinin önündeki mindere yan gelirler, ellerinde maşa kestane piği- rirlerdi. GE i 'Bu kürkler iç tarafta idi. Dışı kaplı idi. Fai sonraları kürkün yüzü tersine geldi. Mademki kürk vardı? Bunu ne demeğe saklamalı? Kürk içeride de dışarıda da olsa insanı aynı nisbette ısıtır.. Bunun üzerine kürkü dışarıda mantolar moda olmağa başladı. Her kadın dişinden tırnağından art- ik ve kendisini şık göstermeğe çalışıyor- bir le senelerce dayanması idi. Çünkü mü bakılırsa aşağı yakarı on sene bile dayanabilirdi. Halbuki bir mantonun ömrü nihayet iki senedir. O da mo- dası değişmemek şartile. Ama bir manto aldınız mı bunu tepe tepe kullanırsınız. Fakat kürkçüler, moda mağazaları her sene kürkün de muhtelif şekillerini, renklerini çıkarmaktadırlar, Meselâ es- kiden kolları bol, kisa kürkler moda idi. Fakat sonra dirsek: leri Bol, holleri dor, boyu usun kürkl we mada oldu, Onun için hısa kürklüler, mantolarını değiştirmeğe hiç olmazsa düzeli- meğe mecbur kaldılar. Bu sene kürklerde daha büyük tenövvü vardır. Bu teneo- vü, kısa tüylü hayvan kürklerinin piyasaya atılmasından ile- ri gelmiştir. Bunlar meyanında, meselâ Anyo Raze yani traşlı kurs, Pulin, yani tay, Hind kuzusu, kaplan ve saire zik- redilebilir. Bir çok şık, zarif yerlerde bu gibi mantolara çok tesadüf olunmaktadır. Bunlar gâya asri kadının ihtiyaçları. na daha ziyade tevafuk ediyormuş. Filhakikat - uzun tüylü kürkler, kadınları çok şişman göstermektedir. Sinema yıldızlarının Nasıl hakkım yok mu imiş dudak- ları kalkık ve bükük değil mi? İşte böyle dudakları olanlar da dudaklarının çizgilerini tebarüz ettirmemeli, yani üst dudağını iki tane biribirine yaklaşmış dağ gibi boyamalıdır. Alt dudağı ise kenar- larına doğru incelen ortası yuvar- lak bir mekik manzarası almalıdır. Bazı bayanlar da vardır ki üst dudağı içeride, alt dudağı dışarı « dadır. Çenesi koca karı gibi dışa- rı çıkmıştır. Bunlar boyanmasını bilmedikleri için büsbütün biçim- siz büsbütün koca karı manzarası alırlar... iyleleri alt dudaklarını gayet hafif, üst dudaklarını gayet sert bo yamalıdırlar. Çünkü ancak bu sa- yede çenelerinin maddi kusurları. nı kapayabilirler... İşte dudakları boyarken dikkat edilecek o noktalar aşağı yukarı bunlardır. Şimdi zannedersem va- ziyeti hulâsa edebildik. Fakat o ka- dar uzun lâkırdı ettik ki bilmem kimsenin aklında kalacak mı yoksa yine herkes bildiğini mi okuya » cak! Uzun lâfın kısası, yaplığını ya - kıştırmak lâzımdır. giydikleri kürklerden örnekler Kolay örücülük Hay Allah cızırtısını vermesin, gene bizim küçük oğlan sandalya- da pantalonunu çiviye taktırmış!.. Pervine kâç kere söyledim. Eli- ne bir çekiç al da, a Allahın kulu, şu çiviyi mıhla!.. Hayır mıhlamaz... Daha geçen akşam da damat bey canım, demir gibi ( pantalonunu taktı yırttı, Eh hani zaman o za - man değil ki bi e daha alasın! Ismarlayasın!.. Örücülerin yanına da yaklaşılır gibi değil. Ufacık bir yırtığı örmek için iki lira istiyorlar. İki lira bu, dile kolay! Bir yerini taktın mr, hadi iki li- ra da takıldı demek!.. Komşu, komşusuna dert yanı - yordu. Fakat Bayan Huriye bu iş- lerden anlat takımındandı: — A kardeş, dedi, sende para Ipeklide Yağ lekeleri na- sıl temizlenir?“ BERİNİN BALO ELBİSTSİ YAĞLANMIŞTI, o KIZCACIZ HUNGUR HUNGUR AĞLIYOR. DU, FAKAT BEREKET VERSİN ANNESİ İMDADA YETİŞTİ. Berrin Matbuat balosu için gü“ zel bir elbise yaptırmıştı. Aman ne güzel elbise ne şeker elbise.. Ne - vine de öyle yakıştı. Öyle yakıştı ki. Zaten güzel kızdır. Sonra bu sene de yeni boy attı. Daha ilk de- fada baloya gidiyor. Terzi geldi. Elbiseyi üzerine giy dirdi. Berrin aynanın (o karşısına geçti, Kendisine baktı. Bu kiyafeti ile harikulâde idi. Elbiseyi bir türlü üzerinden çıkar- mak istemiyordu. Eh hakkı da var ya. Daha bu sene ilk defa baloya gidecek... Fakat işte kabahat etti, E!bi - seyi üzerinden çıkarmadı. Akşama kadar öyle dolaştı. Fakat bir de yatarken gördü ki canım elbisenin üzerine o yemek sıçramış, yağ olmuş... Mavi tafta üzerinde yağ lekesi de öyle kötü, öyle biçimsiz görü - nüyor ki... Felâket!., Felâket ki felâket... Zavallı Berrinciğin gözleri do- lu dolu oldu. Eh bu vaziyette kim ağlamaz. Balo yaklaştı. Başka el- bise yetişmez. Bunun tamiri güç! Sonra leke en büyük paraçnın üze- rinde... Değişmesi zamana bağlı... Berrinelk nasil bu kıyafetle ba- loya gidebilirdi? Hıçkırıklarının sesinden annesi uyandı! Berrin tirtir tepiniyor ağlıyor - dur — Kızım ne var, niye ağlıyor- sun diye sordu. Berrin vaziyeti anlattı. Anne - si müdebbir bir kadındı. Her şeyi bilirdi. — Bunda ağlayacak ne var, bü nu ben sana sabahleyin çıkartırım. Sen hiç merak etme... — Lekeciye versek olmaz. Hem bir günde vermez. Hem de belki canım elbiseyi berbat eder. Annesi güldü: — Ayol dedi. Bunda lekecilik iş yok, ben delimiyim ki kendi ya- pabileceğim bir iş için lekeciye pa ra vereyim. Yarın sabah sen git bana aktardan beş kuruşluk talk al alt tarafına karışma... Eğer le- keyi çıkaramazsam ben yarın gider sana gayet güzel hazır bir elbise alırım... Berrin o gece rahat uyudu, Sa bahleyin erkenden gözlerini açtı. Derhal sokağa koştu. Aktarlar da- ha dükânlarını bile açmamışlardı. Bekledi. Nihayet talkı aldı geldi. Annesi bir kumaş parçası aldı. Onu ikiye büktü, Yağlı parçayı bu- nun üzerine yerleştirdi. Üstüne bi- raz da talk tozu ekti. Daha üstü - ne de bir kurulma kâğıdı koydu ve bunu kızgın ütü ile ütüledi. Bir de kaldırdı ki lekeden eser yok... Elbise sanki yeni terziden gel- miş gibi... ———— ğun pantalonunu da örücüye mi vereceksin? Aklıma © dokunur... Bak ben sana bir sağlık vereyim: Bir aktara gidersin, beş kuruş- luk Gutta perka yaprağı istersin! Şaştın değil mi? Gutta perka da ne demek değil mi? Bu, bir yapraktır, Uzak illerde yetişir. Zamklıdır. O. nu yırtık kısmın atma koyarsın. Ama dikkat et, astarın arasına gir. sin! Eğer astar yoksa bunun altına her hangi bir kumaş parçası ko yarsın! Sonra yırtık kısmı biri ne denk getirir, üzerinden kızgın bir ütü geçirirsin! Hemencecik as tar kumaşa yapışır ve artık elbise Gnun için bol bol örü- rsun! Ay, şimdi çocus | başka yerinden yırtılır da oradan yırtılmaz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: