26 Şubat 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Şubat 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Öz dilimizle İşleri hep kendi bakı- mımızdan görmeyelim İzmir - Kasaba demiryolu şi tinden epey aylık alan bir ari şim, şirket dağılınca, eski sine canın yarısından az bir o para ile Ankaraya gitmişti. Son günlerde, başka bir iş bu - larak buraya geldi. Kendisile gö- rüşüyorduk. Ben, bir aralık; söz arasında: — Demiryolunun hükümete geç mesi, seni sarsmış olmalı! diyecek oldum. Başını salladı: — Oradaki kazancım, 300 lira yı buluyordu. Şimdi ise yeni işim- den ayda yüz bira elime geçmiye - cek. Kazancımın böyle bire birden Sizilmeni, beni sarsmadı değil, Fa- kat, öte yanda, bu yabancı demir. yolun bütün demir başlarile bizim elimize geçmesinden o duyduğum sevinç öyle A ki kendi sarsın- tımı çoktan unuttam, mi Sli 'ketin başınd. ara Şile sevdirmi; Onlar da, benim, her yıl arttırmak» la, kendilerine bir kat daha bağla- mış oluyorlardı. Kısacası geçinip ( gidiyordak. Fakat, sana nasıl söyliyeyim, ana- yardan en öz bir yerinden geçen uzun bir demiryolunun yabancılar elinde bulunuşunda öyle bir acılık, öyle anlatılamaz bir acılık vardı ki, aldığım para, sanki avuçlarımı yakıyordu. Dediğim gibi, buyruğu altında çalıştığım kimseler, iyi adamlardı. Beni umduğumdan çok gözetiyor- lardı. Ancak, ne olsa, görüşleri - mizde bir aykırılık vardı. Bu aykı- rdığı, belki herkes sezemez. Ben ise, çok derinden seziyordum. Şimdi, kazancım yarı yarıya in- di ama içimde öyle bir sevinç var ki, sana anlatamam.,, Bu arkadaşın, hiç bir gizli dü- şünceye kapılmadan uluorta söyle- diği bu sözlere bir şey katmak ge- rekse şunu diyeceğim: Gençleri - miz hep bu karakterde gençler ol- malıdır. İşleri kendi bakımımızdan değil, ulusal bakemdan görmeğe &- lışalım. Salâhaddin GÜNGÖR Verem mücadele cemiyeti kongresi İsiznbul Verem Müsedele Cemiyeti, senelik ü 1 Mart 1935 cuma günü sant 10 da Cağaloğlunda Halkevi İm e unda yapacaktır. Bütün azanm her halde gelmeleri reca edilmektedir. “ TEPEBAŞINDA ŞEHİR TİYATROSUNDA Kampa teş Bu akşam sazt ehir Tiyatrosa 2) de 'EHİRLI Tl KUCAK Il Parasız biletler. niversite Rektör- üğünden, Halkev- eri ve mühendis nektebinden verilir. Yİ Öz Türkçe ile Bilmecemiz Goren defaki bilmecemiz! doğru balle - denler arasında birleriliği; Kurtaluş sad *, yanıt apartman, Bayko Hatem, İklaclliği Cerrahpaşa Külhan sokak © sumara 23-1 Bey Perlit kazanmışlardır. Lütfen matbakmi m kainr teşrif ederek ları kendilerinden rica Müddet çarşamba gil Ceçen delaki bilmecemi- rin halledilmiş şekli 1234567891011 EEE EE lerin öz türkçe sin boş hanalarine yerle, “Milliyet Bilmece memur Bilmecemizi doğru halle sekiyor ve kazananlara hedi Yeni bilmecemiz 1234567891011 SOLDAN SAĞA : Mehtasit & Res değil e değil 3 Beygir 2 Zana 8 Amca 3, Nota 2. Voca 4, Aran 3, Ayı yuvam 2 Bir renk, 4 yet 2, Zab bir dağumuz 4, Bayam 2; rabıt - Fehmi idrak 7 14 — Dalâlet 3. YUKARDAN AŞAĞI 1 1 -- Ebemmiyelini kaykötmek & 2 — Alaburka bir çalyı 2, over 2, mele 3 — Eser 2 meyan 3, Dakik 2, teaha 5 Beyaz 2, İbtiyar deği & Zeren, nlan 4 Kuş yemi 4, yadetmek &. Nota 2. yama 2, Kamer 2 Ezmakten emir 2. Evmaktem emir 2. Tatek, mr. paranı 7. Halkevinde konferans İstanbul Halkevinden : 28-2-1935 perşembe günü saat 17,5da Evimiz Merkez salonunda Tıp | Fakültesi Do- çentlerinden Çocük hastalıkları müte- hassısı Dr: Şevket Salih © tarafından (Sağlam süt çocuğu bm hak- kında bir konferans v Bu toplantı herkese açıktır. MILLIYET SALI 26 UBAT 1935 iniönceden bildirmez ğ İ — <8 Gg w G ağa 5 .20 W Si e) N 5 g şe? .N — >» 2 © v GU Maskeli balo Bayan Hesna, kocası Bay Ruhi ve kızları Bayan İclâl İzmiri büs- bütün bırakarak İstanbula yerleş - mişlerdi. Piyankonun son büyük ikramiyesine İzmirdeki emlâk ve eşya satışmı da ilâve etmişler, İs- tanbulda bir apartrman, dükkân ve caire almışlardı. Iclâl Istanbula ilk geldikleri za- manlar epeyce zayıflamıştı. Çün - kü bütün tanıdıklarını İzmirde bı- rakmıştı. Burada yeniden ahbap peyda edilinceye kadar da vakit geçmesi lâzımdı. Bereket versin, arada bir amcazadesi gelir, onun- la şöyle bir gezintiye çikarlardı. O sıralarda hayir cemiyetlerin- eli balo tertip et- mişti. Büyük bir otelin geniş sa - lonlarında verilecek olan bu balo, senenin şaheser bir hâdisesi ola - İclâl bu baloya gitmek müsaa- desini kopardı. Fakat ne annesi Ba- yan Hesnada, ne kocası Bay Ruhi- de, hele maskeli olduğu için balo- ya gitmek hevesi hiç te yoktu. lc- lâli amcazadesi Bay Necati ile Ba- loya göndereceklerdi. Bay Necati bu angaryeden pek te memnun ol- madı, fakat kızı baloya başka kim götürebilirdi? İclâl Çoban kızı kıyafetine gir- di. Necati de münasip bir kılığa bü- ründü. Gençlerin baloya gidiş kâ- şiflerin bilinemez hangi uzak ve tehlikelerle dolu bir memleket keş fine çıkışlarına benziyordu. Çün- kü Bayan Hesna tavsiye üstüne tav. siyelerde bulunuyordu. Çoban kızı ile amcazadesi, ananın arzusuna nazaran geceyarısından az sonra döneceklerdi. Çünkü bu vakitten sonra maskelerin bozulduğunu, kı- yafetlerin acaip şekiller aldığını duymuştu. Otelin elektrik ışıkları içinde yüzen geniş salonlarında İclâl am- cazadesile dansediyordu. Fakat Necatinin aklının, fikrinin başka yerde olduğu maskesine rağmen anlaşılıyordu. İki danstan sonra İclâli büfeye götürdü. Limonata ısmarladı. Kızı limonatanm ve çe- pin önünde bırakarak dedi ki: — lelâl, sen dur, ben şimdi ge - lirim, Delikanlı kalktı ve az sonra ya- nrbaşında başka bir maskeli genç- le beraber geldi. Tam o sırada caz başlayınca; — Haydi çocuklar, dedi, biraz da siz dansedis, Necati lelâli yeni kavalyesine bi- rakarak kalabalığın arasında kay- boldu. Kimbilir o da kimin peşin - de dolaşıyordu. Birdenbire yalnız kalan çoban kızı, yeni kavalyesinin dereden te- peden sözlerine tek heceli cevap - İarla mukabele ediyordu. Fakat bir taraftan da maskesini hüsnü inti - habındaki zevkine dikkat etmişti. Sonra cok iyi dansediyordu, Daha sonra öyle şişko, bodur değil, Tam bir genç kızın erkeklerde arayabi- leceği boylu, poslu, endamlı bir de- Ikanlıydı. Maskesinin göz delikle- rinden gözlerinin öyle ateşli ba » kışları vardı ki, İclâl başını kal dırıp bakmağa cesaret edemiyor - du. Fakat düşündü. Etrafta herkes eğ leniyor, herkes kahkahalarla gü - Tüyor, en nihayet maskeli balo'de- gil mi bu? Kendisini toplamak, ka- valyesile konuşmak, ona zeki gö - rünmek, hattâ hoşuna gitmek isti- yordu. at bütün bu arzularına rağmen, istediği gibi de yapamı - yordu. Gece yarısn rım saat geçiyor- du ki, Necati göründü. Daha çok şen, daha çok gevezeydi. Belli ki bir tarafta, kimbilir kimlerle içmiş- tü — Haydi İclâl, dedi, artık gidi- yoruz. Balodan çıktılar, eve döndüler. Fakat İclâl bir türlü baloya kan - mamıştı. Aklı fikri orada kalmış - tı. Bir sırasını getirip Necatiden elbet tafsilât belki de birgün beraber dansettiği o delikanlıyı maskesiz de görebilirdi. Ertesi gün saçlarını düzeltmek için berbere gitmek ihtiyacını his- setti. Caddede gördüğü asri pe- rukârlardan birine girdi. İçeride fazla müşteri olmadığı için hemen kendisine yol gösterildi. İclâl oturdu. Beyaz gömlekli berber kalfasinin elinde makas şa- kır şakır ötmeğe başladı. Kalfada da amma çene varmış. Havalardan başladı, nelerden, nelerden bah - setmedi. En sonunda da dedi ki: — Şimdi de balo mevsimi... Dün akşam maskelisine gittik. Artık a- şağısına tenezzül etmiyoruz. Ka - labalık, eğlence, neş'e. Orada dostlarımdan birinin müşterisi ile tanıştık. Bana dedi ki: — Şu çoban kızı ile saat bire ka- dar danset, beri yanda ben şöyle biraz serbest kalmak İstiyorum. Bu eziyetin için de lütfen ve tenez- zülen dedi, elime on liralık tutuş- turdu. Eh, bu kadar angarye on liraya değer. Zaten burada günde ne ka- zanıyoruz ki...Çoban kızına takdim edildik. Hey hey, çoban kızı 6 - nun yanında prensestir be.. Kaz gibi ufacık bir kafa, koca gövde, ya o paytak bacaklar... Hele dan- smı sormayın. Epeyce yorulduk am- ma, on lirayı da hak ettik. lclâl dona kaldı. Saçları kesilip düzeldikten sonra eve giderken, meşgul | eden gözleri ateşli kavalyesi me - ğer kimmiş. Meğer kendisi için ne- ler düşünüyormuş. SEM Bugünkü zi 1s el NBUL; aziz ile 20: Maliye bakanlığı konferans. 20,30: Demircaz. 21,201 haberler, 21,30 Mehmed Münir ve riye Rasim şan. 22: radyo caz ve 189” orkestraları. YARŞOVA, ISS. 16,45; Mafif musiki. — Sözler. ri, 1825: Sözler, 1838: ima konsa 1850. Sözler. Küartet konseri: 20: 1730: Sözler, 18,30: Kı 551 Korlordun konyer. 19,30: Zi; Senfonik konser, 22: Almanca. zen, 24; Felemenkçe, #2 Kış MOSKOVA, ii Konüar. 180 Bir “Spora temeli bk msi Dr ape AE Kan e 7 Çar, 2416: Çingene musikisi. 1,05: Son Khz. STOKHOLM, 426m. Si viyatı, — Edebiyat, Radyo tiyatrosu, 686 Kha. BELGRAD, 457 18: Şarkılar, 10.25: Sözler. 1 ders, 20: Reklimlar, plâklar. 20, 2030» Ulusal meşriyat 213 orkestrası. 2230 Şarkılar. 23: Haberle Plük. 2330: Kahvehane konseri, (Nakil) 904 Kh. HAMBURG, 332m. 20: Balıkçı dansları. Zir Kısa hab riyat. 22: Znbeta ukegi, oyu. 23: Haberler: 23,25: Musikâli 9 24: Gece konseri. 260 Kh. BRESLAU, 316 ADA0ı Sarkular, 1040. 53 20 bime ye halk şarkıları. Z1: Günü 2115: Ulusal müsikili papi ee a yin geerlerinden.) 22: yaba #keçi 23 i3a8: Medi gram arası, Zi: Gece könseri, Sö Konferans, 22'181 Konfer ler, 23,25: Konser makil, Yarınki program İSTANBUL; er konferans, çi lığı namına er isci muallimlerinde: 2033 Balen ee Radyo orkestrası, 21,30: Son 22: Radyo caz ve tango orkestrasi gialliyef Asrın wndesi MİLLİYET” - ABONE ÜCRETLERİ:| Üyetini kabul etmez, Yarın akşamdan itibaren MELEK sinemasında Unutulmuyacak bir film... Bir musiki ziyafeti. MAGDA SCHNE'DER ve WOLFF ALBACH.RE . . "za İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon : o 4.4887 B 84 Viyana Filarmonik orkestrasının iştirakile yarattıkları Viyana, Aşk Beldesi Musiki JOHANN STRAUSS Yerlerinizi evvelde: temin ediniz: Telefon 41863 © Ö 2 © O mia © X <ü 0 LL. Milli tefrika: 114 j — Oo efendi! — deepiecii İ Su toplanan yerlerde mükemmel Baanlar olacak. o Ondan öte artık korkma... dağ, taş (demez, yürür ,eçersin. $“İleride Hasan çelebi köyünde bir mola verdiler, Ve tali böyle istiyor du, anlaşılan ki beş saat sonra He- kimhan kazasınm - hapishanesine giren ilk mahküm olmak şerefini kazanıyordu. Evet... bu hapishanenin kapısın- dan ilk giren mahkâm olmuştu. He- kimhandaki koza kadrosunun he- nüz bir baftalık bir tarihi vardı, ve bu müddet içinde ne kasabada bir adam tevkif edilmişti, ne de sü- rülen bir mahküm kasabaya uğra: mıştr. Hapishane önündeki İ muş gibi koşarak gelmişti. Müt. Nazni Şanap kulübesi bile boş duruyordu. Bölük kumandanı oraya bir o jandarma gönd rmeğe lüzum görmemişti. Bu da pek tabii idi. Bu jandarma neyi bekliyecekti? kenefinin çukuru taş muş bir binayı — saran pis kokuyu mu? Nazminin getirildiğini haber alı ca kahvede tavla oynayan hapisha- ne memuru köpekten dört ayak al Dünya. | lar onun olmuş gibi seviniyordu. ve... bu sevincini saklamıyordu da... | jandarmalara; — Aman be biraderlerim. demişti — vallah bir haftadır gözü | me uyku — girmiyordu. Beklerim, beklerim kimse gelmez eh... bir gün | neye lüzum olmadığı | kurumamış, yer su | Bu sırada ayağı büyücek bir ta- de kimse gelmezse adama “haydi bakalım efendi... derler — topar'a bakalım boh;anı burada hapisha- anlaşıldı.,, Sonra, işin yoksa, kapı kapı dolaş.. EL etek öp, bir yere kayrılmağa ça- ış. Heyecanından eli titriyor, bir tür lü kilidin deliğini bulub anahtarı sokamıyordu. Nihayet kapıyı aça- bildi: — Gir bakalım arkadaş! — de- di haydi hayırlısı! Ayağın uğur'u gelir lah. Yer, sulanmış gibi islaktı. Kapr- kapanmca zifiri bir karanlık için- da kaldr. İlerlemek (için etrafını yordamlamak istedi. Uzanan eli, parmaklarının orta o boğumlarıma kadar duvara girdi: — Eyvah! — dedi—- geceyi burada nasıl geçireceğim. Sıvalar nde.. şa çarpmıştı. Yavaş yavaş iğildi, o- ra oturdu; yorgunluktan titreyen ayaklarını uzattı ve ister istenez sırtını ıslak duvara dayadı. Omuz- ları, çamurlara, kuştüyü bir yastı- gelmez, iki gün gelmez, üçüncü gün ğa gömülür gibi gömülmüştü. Eziyete insan bir kere alı; gö Usrhal uyuyuvermişti. A» radan kimbilir ne kadar geçmişti! Kapıyı açan © gardiyanın şakrak kahkahalarile uyandı. O yırtık pır- tık kıyafetli bir adamı arkasından itmiş, sonra; Hecey efendi! — diye bağır- — Al bakalım şunu! « pideye benzer bir şeyi tutuş iğsi eline. ve — Bunu kendi elimle fırma ver. | zim kümesten: | dim. Yumurtası dir, pastırmasını gönderdi. Nazmi cevab vermedi. Pide he- nüz çok sıcaktı, Üşüyen ellerini bir müddet onunla ısıttı, sonra yavaş yavaş ısırmağa başladı. a Hacı Garibler dışarıda da epey Fakat o, âdeta don- muştu. Durmadan titriyor ve öksü- rüyordu. Güneşin doğduğunu açı- lan kapımın önünde gözüne ilişen iki silâhir jandarmadan anladı; — Haydi arkadaş. Kasabanın küçücük çarşısından Gece, galiba ayaz yapmıştı. geçerken, oturanlardan da dolaşan | lardan da, topallıyarak © yürüyen bu solun benizli arkadaşa bir bâ- kan o.madı. İleride, Hekimhanın son evini de arkada bırakınca göz- lerini ufkun mordağlarına daldırdı. Gemilerde kaptanlar, deniz tu- tan yolculara ; — Enginlere bakınız! ler — Enginler, ç#k uzaklarda olduk- ları için gözlerden kabaran ve çat- layan dalgalarını saklayabilirler. İnsan orada bir süt © liman vardır zanneder ve bu vehme dalar dal- maz* yakınındaki o dalgalar artık baş döndürmez ve mide bulandır- maz olurlar, En azgın sefalet ve en öldürücü acılar içinde kıvrananları yaşatan, ve velev bir ân için (olsun hayatı onlara tatlılaştıran, akan yaşlarını kurutub solgun yüzlerine cılız bir kahkaha konduran nikbinlik'de bu- na benzer bir vehim değil midir? | Bir vehim ki köpüren ve çatlayan dalgaları gözle ve akılla seçileme- yen istikbalin düşünülmesile do- ğar. İstikbale dalan hayal, gözleri buğulandıracak öyle teselliler, öyle — der- bitmek tükenmek bilmez ümisler | ilir ki sefalet ane dar yükselmiş olsa bile, de artık nikbinliğin afyonunu ve içinde bocaladığı | larını duymaz olmuştur. Ve ahi o “yarınlar,, birer “bugün, iri da ve her “bugün, hayals zl daha felâket, biraz a ae da insan denilen mübarek na vız gelir. Zira artık yün sırlanmış ve tevekkül bir Y' bu nasırlı yüreğe ENEZ, İşte, Nazminin, gözlerini yi ki mordağlara, daldırmas! © bir şeydi... bir tevekkül. Mor dağların bulutlu tP ff” ne baktıkça, gözleri, her # saran buğu ile kaplanıyor esi man topallıya topallıya; t nı patlatarak yürüyor, fakat ii luğunu duymadan ve du yürüyebiliyordu. öyle ki, 0” ypf sonra Hasım Badrik köyün tıkları zaman eğer jaDdafT yi - Artık yorulduk yabı? dinlene im burada. je Bümedi

Bu sayıdan diğer sayfalar: