11 Mart 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

11 Mart 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Güzel yazı üsabakaınmnız haftalık dahili ve harici vakayii takip ediniz en şayanı dikkat bulduğunuz hadise hakkımda bir yazı yazıp bize gönderiniz. En güzel yazılmış makalenin sahibine: 5 lira 'İ İkinci gelen makalenin sahibine: 2.5 lira Hakkı telif verilecektir. Bu musabakaya yalnız liseler, yüksek mektep talebeleri iştirak ilirler. Yazıların gazete yazısıyla azami (75 ve asgari 30 tir olması, kâğıdın bir tarafına rafına yazılmış balaman lâzımdır. Bu yazılar cuma günü yapan kadar elimize geçecek tarzda postaya verilmelidir. W çen müsabakayı kazananlar Güzel yazı müsabakasında birinciliği Işık lisesinden Naci Kork- “İ ikinciliği İktisat ve Ticaret mektebinden Nafiz Onuk kazanmış :ğ Möendilerinin hüviyet varuma Ke «daremize müracaat (o ederek ü atlarını almalarını rica ederiz. Z ân isyanının kökleri ve bugünkü durumu Sin ve dolayısiyle acun barışın- (#*rli bir rolü olan Yunanistanda “Ki birumdan doğan içsel (dahili) ayni kandan gelen insanları iyle boğazlaştırıyor Bir ulus e üm Anayurdlarının yükseliş | nanistanım mühim siyasa adamlarının kurşu! izdirilmiş olması Venizelist- lere birçok düşman © kazandırmıştı. Bu yüzden son yıllara kadar irili ufak | Is isyana suikast hareketleri biribirini | kovalamıştır. 1926 da Pangalosun as- keri bir hareketle #tiği hükü- metteki kısa dikt, de bu arada İ saymadan geçmiyel Venizelos leyhtarları gün geçtikçe arta arta hayet 1933 seçiminde (ona mevkii kaybettirecek kadar çoğaldılar, mi Ahali fırkası kazandı vi kanlığa bugünkü Çaldaris g di de Venizelistler ve onlara bi lunan yeni Yunanistan kısmında hoş» nutsuzluk alâmetleri görülüyor. Bir | aralık Plastıras bir ümet darbesiy- le idareyi eline geçirdi ve bir günlük bir diktatörlükten som 5 : 3 z i : 7 A ik kullanışlı ik Yunanistanın ta, her oluşlar az değildir. Yuna- fırka mücadeleleri o kadar © yayılıcıdır ki orada çocuk- — birer spor kulübü taraftarı | l birer fırkanın taraftarı kesi. | ibirleriyle kavgalaşırlar. 1909 Gudinin önayak e İ ia ile ordu da iç pol iş ol rek dış zıyasasındı (muvaffakıyet)i. Siz daha arvelndirmelieydi: Bİ. bassa Balkan andlaşmanı bu hülcüme- tn en büyük utusu oldu. Ve şunu da söylemeliyiz ki bugünkü iç düşmanla” rıyla uğraşan Yunanistana dış düşman- ları bu andlaşma; duvarından | rek hiçbir harekete geçemiyeceklerdir. | idarisin mevkiinin Venizeloşun seçim gibi meşru bir yolla idareyi eline alabilmesine artık tama- men set çekiyordu. O, bunu üzerinde dir ki ski ve yeni Yunanistan arasın- daki ayrılıktan ve son zamanlarda tekaüide sevkedilen deniz ve kara or- dularr zabitlerinin hoşmutmuzlukların. dan istifade ederek bir hükümet dar- besi yapmayı kararlaştırdı. Ve nihayet günlerden beri devam eden kanlı isyan patlak verdi. Asilerin bütün umutlarına rağmen bütün yeni Yunanistan buna katılma- di. Etselerdi de altı buçuk milyonluk Yunan nüfusunun ekseriyeti Eski Yü- panistandadır. Giritteki yarım ve Şar- ki Mukedonyadaki yarım milyonluk innasa (pek çok Venizelistin bulundu ğu Epir ve Makedonya bu harekete | bitaraf kaldı.) İş başarılamazdı. Har. | biye mektebi ve ofzun garnizonu haro- ketleri çabuk bastırıdı. Asilerin şaşı | lacak bir el çabukluğuyla elde ettik- leri harp gemileri de hükümet kuvvet- | leri ve geride kalan diğer gemilerin karşınında zayıf vaziyettedirler. A ın gönderdikleri en büyük kuvvet bu gemilerdir ve netekim © bunlarla Midilli, Sakız ve Sizamı ele geçirdik- g 'unan gemilerini yoldan çe K ni virerek Giritteki erzak ve kendilerin i KİTİ De elzem olan mahrukat ihtiyaçlarını © | düzeltmeye çalışıyorlar. Buna mmula- | Ja Âsilere isyan etmiş ve Ma- ii kazanmış olan eski Yunanis- Balkan harbi sonunda Londra İveş munhedeleriyle aldıkları Şİakedonya ve büyük savaştan “Şldıkları Garbi Trakyadan iba- m Yunanistan ki bir kısmı da buna dahildir. Kalkınmasının doğurduğu en iki ip idare (o makinesinin başına . İş başıma geçer geçmez Es- tanın politikalarını devletin uzaklaştıran Bay Venizelos ti dört sene kadar kendi başı- k la i Kk : Ne Bu aralık 1912 - nci Yorginin yerine ge- tin Venizelosun yanında i- ede kalmaya razı olacak değildi. Kralla Venizelos İç büyük bir anlaşamamazlık ta &l Alman taraftarıydı, Veni- â birlik olmak isti ın ve kralın kendi. niz kuvvetleri tarafın- dan tahrip edilmeseler bile yakacak sew bulamamak © vüğünden hareket tanamayınca siyasal hay: liğini ilân etti. Olsaki Veni büyük ihtiraslı bir adamın | *iz kalacaklardır. Neteki Türkiye S ir kö ve Romanya hükümetleri dost Yuna- iç le gl ip yem em ea manen K, oluşlara uzaktan . Anadolud. ü Venizelistler eb ma çalışan Yunan gemilerini kendi su- larında tevkif etmektedirler. Bu isya- Bin bastırılacağı muhakkaktır. Bizim itsediğimiz Balkan ve Acun barışımı çalışmalarımızda döğerli ar- kadaşımız ve dostumuz olan komşu Yunanistanın süel ve ökonomisel gücü- Bü oldukça sarsan bu kanlı hareketi , İ Biran evvel bastırarak yeniden rahata mame 1924 te cum- zelos başba- — Öldüdalyesini yeniden eline ge- İlan evesl Anadolu bo: kavuşmasıdır. İİ sebiieri ilimle erki Ya işik lisesi: 241 Naci Korkmaz, © “YUNAN İSYANI de Yunanistanda çıkan is- | tın arkasından bir adım bile atmıyacağını 'gasının doğurduğu” | zannederiz. mala m ki ie Acun siyasasının en nazik bir mevki İN eeçinen eski başvekil Venize- © ve zamanında boşu boşuna öz kardeşle İareketin önünde bulunması bu rinin kanlarını dökülmesine ve en mü- n ihtiraslarını tatmin için mili him ve değerli harp vasıtalarının tahrip Rk mali ve gerek siyasi bakım- | ve sarfına, zaten hastalıklı bulunan dev- adar müşkül vaziyetlere sok- | Jet maliyesinin muazzam sarsıntılar ge- X dadır. Yunan hükümetinin | çirmesime sebep olan bir kimse Yakm bir zamanda bastıraca. | revle m. İşle in meml keti mea şağimek güç bir çey değildir. | yanıldığını iddin edebilir. Sekilde hareket ederek ve Bu zat yaplığı bu £ isteyenlerin miktarımız | çer olarak başa geçtiğini bi a fazla olmayacağı me EDİ yakal elasiyi b lere yaranmak olan ve bu uğurda kendi ülküsünün zaafa düşmesini hiçe sayan, bir kimse yarın mecliste ne suretde bir ekseriyet vücude getirmek istiyeceği dür | | İkielim, on parmağım | Ankara Baytar talebesinin MİLLİYET PAZAR Ms yakanda olsün.. sm — — İnsanların harekâtında el ve parmak ne rol yapar? Her nerede sebebini anlayama- dığımız bir fesat çıksa, hemen 80- rarız: — Acaba kimin parmağı var? Karışık işlerde gizli bir “par- mak,, aramağa alışıkız. “Elim elim üstünde kimin eli var?,, oyunu es- kidi. Şimdi buna benzer bir oyun icat edilse: — Parmağım, parmağım üstün- de, kimin parmağı var? diye sor- mak.daha doğru olacak. Bütün kımıldanışlarda, mutlaka bir parmağın rolü olduğuna inan- malıdır. Rüzgürm parmağı dokunmasa, yaprak yerinden oynamazdı. Bü- tün kanlı vakalar, aransa, bir ve- ya birkaç parmağın eseridir. Hele parmaklar arasında, kadın parmağının yaptığı işi bazan ordu- lar bir araya gelse yapamaz. Fransızlar: “Cherchez la fem- me,, kadını arayınız derler. Bu, ka- dın parmağını arayınız demektir. Kadm parmağının girmediği yer yoktur. İki evli köylerde bile, kma- lı parmağile, nice işler eden hatun kişilere rastlanmıyor mu? Eski şairler; her nedense, güzel kadını; bize “kalem parmaklı,, olarak ta- nıtmışlardı. Kadın parmağının kalemi andi- ran ne tarafı var, bilmem lemle parmak arasında küçi de parmak gibi, en ebilir. En hayırlı ibi... imden kurtaran Ulu Önderin idam fetvasını bir kamış kalemle yazmışlardı. Sonra, “O,, nun Dumlupınardan (ordularına gönderdiği ileri hareket emrini de bir kalem yazdı. Parmak ta, böyledir. Gün olur, müdahalesiyle bütün bir ülkeyi kur- tarır. Gün olur, bir milleti yerin di- bine batırır. Parmak, insan vücudunun duy- gusu en keskin olan yeridir: Eşya nm yumuşaklığını sertliğini, malın iliğini fenalığını onunla anlarız. Bizden eskiler; parmak kaldırarak yemin ederlerdi. Pal, yazı yaz- mak bilmiyenler, kâğıt üstüne par- mak basarlar, Parmak bizim hem dos- tumuzdur, hem düşmanımız... Onu iyilikte kullanırsak, bize faydası dokunur. Kötülükte kullanırsak, yakamızdan tutup cezaya çarpar. Parmak izi alınmış bir adam, dün- GEMİYETLERDE To o: Gençler birliği Geçen hafta toplanan Toros Gençler Birliği kongresi neticesinde idare heyeti” İ me seçilen üyeler dün ilk içtimamı yapa yak senelik çalışma programını hazırlar miş ve aralarında vazife taksimi yapmış- lardır. Neticede başkanlığa B. Ismail Sa- tar, genel yazıcılığa Bayan Hatice Ak - verdi, Hesap işlerine B. Nevzat Dinçer, Para işlerine Bayan Kıymet Gülek ve Bayan Mürşide Özgen, idare işlerine B. Yahya Paşkar ve üyeliklere & de Celâl Hilmi, Mithat Kemal, Orhan Arsoy 50 gilmişlerdir. iz Milli Talebe birliğinde konferans Konservatuvar müdürü Bay Yu » iya, önümüzdeki hafta, Türk Talebe Birliğinin tertip ettiği konferans serisinden birini halkevin- de verecektir. Bay Yusuf Ziya Türk folkloruna dair Anadoluda gördüklerini anlata caktır, tetkikleri Şehrimizde tetkikat yapmak üze- re gelmiş olan Ankara baytar fakül- tesi talebeleri Alman profesörleri ve muallimleri yanlarında oldukları hal- de dün sabah Fatih hayvan hastahe- sine, öğleden sonra vilâyet aygır de- posuna ve Çapadaki kuduz mücse- sesini ziyaret etmişlerdir. Talebeler salı bakteriyoloji hastanesini zi: ceklerdir. — —— şünülecek bir meseledir. Bugün ulusların ileri | gidebilmeleri için yegâne yolun sulh olduğunu herkes Anlamışken, iktidar mevkiine bile hal- kın reyile geçecek yerde © memleketine çok büyük zararlar yaparak geçecek bir şefin ne suretle karşılanacağını pek gü“ #.İetisat ve Tisâret Mektebi Nafiz Osüük, “ ğü PA şe? ear yanın hangi bucağına gitse; kurtu- lamaz. Kendimizi bildik bileli bize beş parmağın bir olmadığını söylerler. Bir zamanlar, “şeriatin ke: parmak acımaz,, derlerdi. Bu söz yüzünden, nice masumların par- makları doğrandığını bilirz. Açık hakikatler için parmağı bir ölçü gibi kullandığımız olur: — Kör köt parmağım gözü, Parmak, sırasında şahitlik v. fesini görür: — İşte katil budur! Sırasında tehdit eder: — Ben sana gösteririm! Parmak var ki çırılçıplaktır, par mak var en kıymetli yüzüklerle süslenir. Fakat süslü olsun olma - sım, zengin parmağı ile züğürt par- mağı, biribirinden çabuk ayırt edi- lir. Zenginin parmağını uzatışın - da bile benim diyen bir hal var - dır. Züğürt ise, tırnaksız olduğun- dan parmağı olup o olmadığı bile pek belli olmaz. Tarih, dünyayı par mağı üstünde çeviren diplomatları anlata anlata bitiremez. Beri yanda ise, on parmağında on kara, bulaştıracak adam arayıp | gezenler eksik değildir. Bal tutup parmak yalayanları, işi bitinceye kadar, karışısındaki- lerin ağzına bir parmak bal çalan- ları biliriz, Eli işe yakışmaz birini görünce hemen, gözlerimizi süzer: enin eline, beş te par - iye alay etmeğe başla- Evlendiğimiz gün, parmağımı - za bir halka takarlar. Neden boy- numuza takmazlar da parmağımı- za takarlar? Ben bunu, şimdiye ka dar anlayamadım. Galiba, bundan sonra anlıyacağım da yok... Eski kadmlar, parmaklarına kı- na yakarlardı, âşıklar yanıp yakıl- sınlar diye. Şimii kiler de kızıla boyuyorlar. Aşıklârini gözlerini boyamak için.. stâ olunca, derme,nsızlığımı- — ağımı kımıldatacak ha- Tim yök! Paridak, ölüm döşeğine imi ceye kadar, bizi bırakmaz. Y. maktan ümidi kesince, kadi e ka- lanlara vasiyet ederiz: — İki elim, on parmağım ya - kanda olsun!.. Salâhaddin GUNGÖR Bir morfin Yuvası daha Niko ve arkadaşları dün .tevkif edildiler dolayı #ene yakalanan Armandonun oğlu Niko- yan merlin yapamkiz oldağu haber a- Jana "Tahkikat sonunda Nikonun, Bebek tramvay caddesinde Cemal adında birine — evde morfin yaptığı anlaşılmıştır. Bu 9 ve Niko ile arkadaşları da Yakalanmlıştır. Araştirmalar devamm et - mektedir. Üç yangın Dün şu yangın başlangıçları olmuştur: 1— debaşında Bukalı sokağın- da Bay Mahmudun evinde kiracı Bay üştür. sütçü Lambo, ha- vagazmı yakarken yangın çıkmış, sön- dürülmüştür. 3 — Şehremininde Arpaemini sokağın- da oturan Bayan Fatma çamaşır yıkar- ken yangın çıkmış, söndürülmüştür. Aleşa düşan kadın Şişlide Çocuk hastanesi arkasında 0- turan babçıvan Ahmedin nüzüllü anne- si Bayan Ayşe, kalkmak isterken man- gala düşmüş, bacağı yanmıştır. Kafayı tüssüiayince.. Bay Hasan Sabri, Maksim barda çok ça içerek kafayı tutmuş, bağırıp çağıra- rak öteki müşterilerin rahatını bozdu - ğundan yakalanmıştır. Bu da onun gibi Beyoğlu, Kalyoncuda oturan İstrati, adamakıllı içmiş ve Margrit sokağında yere yıkılmıştır. Polis kendisini görerek kaldırmıştır. Arkadaşını yaraladı gm deri fabrikasında işçi Fethi- yüzüne arkadaşı hüseyin pis su dök- Tir. Fa Fethi da deri bıçağı ile Heli Her hakkı mahfuzdur. Yazan: Son Yemen valisi Mahmut NEDİM Biz Yemen şimendifere kavuşuyor derken İtalyan torpitoları Yemene saldırdılar ve her şey tahrib edildi — Eh.. artık Yemen de şimen- | fak oldular. Buna çok müteessir- difere kavuşuyor, diye hep sevini- | oldum. Ve İstanbuldan sordum: yorduk. Burada demiryolunun faydaları- nı uzun uzadıya sayacak değilim. Fakat Yemen için demiryolunun ne kadar lüzumlu ve faydalı bir şey ol- duğunu da kaydetmeden geçemem. Bu yol Yemene muhakkak ki saadet getirecekti, Çünkü bu mem- leketi harabeden sebeblerden biri ve belki başlıcası yolsuzluktu. Sa- hillere gelen mal — hele böyle her seyi dışarıdan getiren bir memle- kette — San'aya ve daha içerilere varabilmek için günlerle deve ve at sırtlarında gidiyor, ve çok paha- lıya maloluyordu. İhracat mesele- si de öyle idi, hattâ daha beterdi. Bir çok ihracat malları yolsuzluk- yüzünden çürür dururdu. Bunlardan sonra askeri sevkiyat meselesi vardı, Asker bu çöller ve dağ yollarında harap olurdu. Yiye- ceksiz, susuz kalırdı. Top ve cepha- ne taşımak ayrı bir dertti. Sevki- yat zamanlarında işi gücü bırakır deve, at arardık. Bunları bulunca- da meselâ çuval bulamazdık. Bü- tün Yemen memurları çuval arar dururlardı, Ve bunlara avuç dolu- su paralar giderdi. Nihayet sürat ve emniyet mesele: Bunları dediğim gibi uzun uzadı- ya yazmak lüzumsuzdur. Bir keli- me ile Yemen bu demiryolu saye- sinde şimdiye kadar kavuşamadığı bir refah ve huzura kavuşabilecek- ti. Binaenaleyh bu işin biran evvel neticelenmesine gayret ediliyordu. Fakat Cibal kısmına kadar tes- viyei türabiye bittikten ve bir çok ray vesair levazım da gelip yığıl- dıktan sonra Trablusgarp harbinin kıvılcımları da geldi Yemene ye- tişti. Bahriahmerde dolaşan İtalyan torpidoları Yemenin bu can dama- rına saldırdılar bütün malzemeyi bombardımanla harap ettiler. Ve Yemen demiryolları hikâye- si böylece bitti, Vakıâ biz ondan sonra bu işin tekrar başlaması için bir hayli uğ- raştık, yazdık, çizdik, fakat bütün gayretlerimiz semeresiz kaldı. Bu- nun sebebi de Trablusgarp harbin- den Balkan harbinin çıkışı ve biraz sonra da Harbi Umuminin patlayı- şıdır. Bu Fransız şirketi bu işte o ka- dar zarar görmedi. Yemeni bıra: kan bu sermayedarlar İstanbulda tazminat almak için uğraşmağa başladılar. Bu şimendifer işlerinin başında, Yemende, le Hicaz demiryo-" lunda da bir hayli çalışmış, tecrü- be ve ihtisas sahibi olmuş İngiliz Mister Gordi isminde biri vardı. Bu zat giderayak bi işkül bir vazi- yete sokmak istedi ise de bereket versin vaktinde önüne geçebildik. Artık işe devam edilemiyeceğini anlayınca bombardımanlardan ar- ta kalan demiryolu majzemesizi Hüdeyde mutasarrıfımıza teslim et e istemiş. Keyfiyeti bana yazdı- lar. “Mutasarrıfın bu işle ne alâkası olabilir, mallarını kime isterlerse ona teslim etsinler, hükümetin böy- le şeylerle alâkası olamaz,, dedim. Mösyö Gordi, ille mutasarrıf tes- lim alsın diye ısrar edip duruyor- du. Ben de kat'i bir emir vererek mutasarrıfın zinhar bu işe karış- mamasını yazdım. Mösyö Gordi bunu üzerine kalan alât ve edevat ve malzemeyi Hüdeydedeki a damlarına teslim ederek çıkıp git- ti. Mösyö Gordinin bu meselede 18 rar edişinin sebebi sonradan dahâ iyi anlaşıldı. Çünkü Yemenden ay- rılır ayrılmaz Parise, oradan da İstanbula giden bu zat hükümetten zarar ve ziyan istiyordu. Bana yaz- dılar; “ne zarar ve ziyanı, dedim, İtalyanların bombardımanı bizim zarar ve ziyan vermemizi İcap et- tirmez. İtalyanlar yalnız demiryo- lu malzemesini değil, fakat şehir. lerimizi de re Mösyö Gordi ve arkadaşları is tanbulda kimlere dayandılarsa da. “Kırk bin altın verildi, cevabım: aldım. Ve bunun üzerine çok acı yazdı. ğım bir tahrirata verdikleri cevap. ta; “Bir sızıltıya meydan verme- mek üzere... diyorlardı. İstanbulu kimbilir'ne suretle, hangi yollardan Hasıl hulül ederek (o kopardıkları bu kırk bin altın, o zaman inim i- nim inleyen Yemenin dört gözle para bekleyip bir türlü alamadığı bir zamanda veriliyordu. Osmanlı İmparatorluğunun, pa- dişah sarayından, köhne Babsâli- den İttihat ve Terakkiye geçen mi. raslarından ii de bu idi. Öyle ya, Mösyö (o Gordi Nafia Nezaretinden müteessir ve meyus ayrılırsa derhal sefaretine koşacak, sefaret harekete geçecek, tazyik © decek, hattâ bu sefer bu kırk bin lira da az görülecek, miktar arta- cak, ve durup dururken siyasi bir mesele çıkacak, kırk bin liradan kurtulalım derken bunu bir kaç mis li verilecek... İyisi mi; — Bir sızıltıya meydan verme- den... Kırk bin lira verilir ve işin için- den çıkılır. İşte Yemen demiryolları mesele- si de böylece neticelenmiş, ve Bah- riahmer kıyılarından kalan birkaş parça demir, ve bir iki yıkık kulü- benin enkazı, orada Osmanlı İmpa- ratorluğunun Yemende yapmak is- tediği en büyük ve esaslı işin hazin bir hatırası olarak çürümekte bu- Tunmuştur, Yemen artık şimendifere ilele- bet hasret kalacaktır. İnanmak lâzımdır ki, bu kıtada demiryolu yapılması imkân ve ih- timali kalmamıştır. Çünkü bu iş o zaman ancak bizim zorumuzla o- İuyordu. Bugünkü vaziyette İmam Yahya ve ondan sonra gelecekler böyle bir şeye asla razı olamazlar. Yemende böyle bir işi başarabil- mek için bütün £ biribirine zıt ve asla esaslı surette anlaşmaları im- kânsız kabilelerin başında nâzım vaziyetinde bir kuvvetin bir maka- mın bulunması lâzımdı. Biz, ne o- lursa olsun, aksatarak ta olsa bu vazifeyi yapabiliyorduk. Fskat Ye- mende biz çekildiktenberi bu (bas) kalmamıstır. Görünüşte Yemen İ- imamı artık bütün Yemenin hüküm- meliki), yani kralıdır. Haki- ise Yemenin, bütün Yemene söz geçirebilecek bir baş yok- tur. Diğer taraftan Yemen kralı İmam Yahya böyle bir şimendifer hattının inşası için bu hattın geçe- ceği mmtakalardaki (o kabilelerin muvafakatlarını istihsal edebilse bile, kendisi bunu yapılmasına as- la ni ftar olamaz. Çünkü onun bu- günkü vaziyette, hattâ ilânihaye en büyük kuvveti (yolsuzluk)tur. Sarp Yemen dağlarının arkasında hü- küm süren bu hükümdar kendi eli- le kendi kuvvetini kırıp sahilden San'aya doğru demiryolu yapılma- sma bir türlü razı olamaz. ... İşte Yemen bu vaziyette iken, ve Arabistanın hiç bir tarafına esaslı bir ıslahat yapmağa da muvaffak olamadığımız bir zamanda Harbi rabistanı kaybedişimizin belli buş- lı sebe! görülür. Fakat haki- katte biz Arabistanı zaten günden güne kaybedip gidiyorduk. Birçok defalar tekrar ettiğim veçhile bu- nun sebebleri arasmda bu memle- ketleri bir türlü tanı içyüzlerini bilmediğimiz, ve Arabis tanın muhtelif noktalarında dönen intirikalara karşı lâkayit denecek kadar gaflet içinde yözüşümüzdür. Bir devletin, hakimiyeti altındaki arazide yaşayan halkı, bu halkın tabiat, ahlâk ve mizacını bilmesi, bunların arzu ve emellerine vâkıf e ia mi? İşte istipdat vrinde padişah, ne de meşrutiyet devrinde ttihat ve Ürig-k rd muv; olamamıştır. sal bulmak, delil kia ile zaittir, ale

Bu sayıdan diğer sayfalar: