27 Mart 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

27 Mart 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m Türkçeye | karşılıklar kılavuzu Jik listeyi bu, ün neşrediyoruz 7 Hik Misteği Bügün ni karşısına (T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkında sırası ile uzmanları- mızın (mütehassıs) yazılarını gazetelere vereceğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırd edilmesi için, gereğine göre, fransızcaları i, ayrıca örnekler de konulmuştur. 3 — Kökü türkçe olan kelimelerin bugünkü işlenmiş ve kullanılan şekilleri alınmıştır: Aslı ak olan hak, aslıügüm olan hüküm türkçe “çek,, kökünden gelen şekil gibi. Örnek: Abıruyu ulemayı zaman > zamanın bilginlerinin yüzakı (yüzağar- sanı). Abıru dökmek — Yüz suyu dökmek (Bek; tezellül etmek) — Er) S'hu. milier “Sacrifier de son amour propre., Abi — Örnek: Abâ ve ccdadımızdan mün- takil - Babalarımızdan ve dedelerimiz. den kalma, Abâd, âbâdan — Bayındır (Bak: Ma- mur) — (Pr) Florissant et praspâre. Örnek: Ankara on yılda baymdır bir şehir oldu — Ankara est devenu en dix ans une ville İlorissante et adani, abüdanirk Adami, — — (Prj Prospdrüt& “ötat de ce gi est tor ssant et prospâre,, Urnek: Türkiyenin bayındırlığı git- tükçe artmaktadır — La prospöritE aug- mente continuellement en Turgul Umuru nafıa — Baymdırlık işleri (#:.) Travaux publles Amar emek — Abd — Kul lave Abid (Bak: zahit) — Tapkan (Fr.) Serviteur, ese- Ornek: Güneş tapkanları — Adora- teurs du soleil ibadet — Tapınç Ibadet etmek — Tapınak, tapınmak eki > (EE) Temple Abdesthane — Ayakyolu Abgün — Mavi Abide — Anıt — (Fr.) Monument Ornek: Anadolunun birçok yerle - rinde Selçuk Türklerinden kalma anıt- lar vardır “ İl existe dans plusleurs rö- gions de İAnatolie des monumenis appartenant aux Turce Seldjoucides Abidevi | (muazzam) — (Er.) Monumental, coloseal, grandiose (Anıtsal'deki son el» ince okunacaktır.) Abes — Boş, saçma — (Pr.) Absurde, vain 4 Ornek: Böş yere uğı fimes de vains efforis — — Paroles absurdes Abus — Somurtkan eee — Senir a, asık sa” Acaba — Acaba (T. Kö.) Acayip (Nida) — Gakyeyi sr.) C'est ötonnant!, Tiens! Ornek: Çokşey! Demek cavap (T. Kö.) vermek istemedi. > Tiens, alors il — Now sözler trigue Ornek: homme excentrigue Acayip'— Tanşık — (Fr.) Merveille Ornek: Acayibi sebai âlem > Acu- nun yedi tansığı » Les sept merveilles du monde Acayip — Şaşılâcak — (Fr.) Etonnant Örnek: Orada şaşılacak şeyler gör- dük > Nous y avons vu des choses ötonnantes Acele — Çabukluk, evedilik — (Fr.) Röte Bu he çabukluk! > Çucile Ayrıksın bir adam > Un Ornek: hüte! - Bu iş evedilik götürmez — Cette alfsire ne söuffre pas de hâte, Acele — Çabuk, evedi — (Fr.) Vite! Kapıdement Acele etmek, istical etmek — Çabuk olmak, evemek — (Fr.) Se hâter, s'em- preset v Aceleye gelmek — Evediye gelmek >. estrmek — Evediye getir - inek. Müstacel — Evgin Örnek: Müstacel telgraf — Evgin telyazı celiyet — Gecikmezlik, evgin- bik Acil — Gecikmez Acilen, müstmcelen — Tezelden, ge- Gikmeden”(Pr.) D'urgence, sans retard Acul — Evecen Acemi — Acamı (T. K5.) J Acibei (ucubei) hilkat — Danak — > (Er) İncapable, Örnek: Eksin bir adam olduğu bel- Hil > Bu adam bu işi başarmaktan ek- sindir. Aciz kalmak — Eksinmek > (Hr) lerine in ada münazan) aykırı düşüyor. die np gin Yaşri ren (0 İV: Contraires aux bonnes mocurs Adâbü erkân — Yol yöntem, sira saygı > (Fr) Etiguette, savoir-vivre Ornek: Bu adam yol yöntem (ura saygı) nedir bilmez > Cet bomme ne <onnait pas les röğles du savoir-vivre Adalç — Kası — (Fr.) Muscle sögles du — Tüzemen — (Er.) Juste Adu — Yağı, düşman Addetmek — Saymak — (Fr. Consi- dörer comme.. Adem — Yolluk — (Fr.) Nösnt Adem — - sızlık, - mazlık — ÇEr.) la.., ir. im. Örnek: Ademi istikrar: Yuk (5) — instabilite Ademi mesuliyet: “Sorulmazlık > Irvesponsabilite Ademi imkân; Olamazlık — Im - possibilite Adese — Gözgü (4) — (Fr.) Lentille Adet — Sayı Adet — Görenek — (Fr) Usage Adet Çitiyat anlanıma) — lik w ÇPr.) Habitude Adet, (Tamil, örf) — Törü — Üs et coutumes Adet edinmek — Huy edinmek Adeta Cayvan yürüyüşü) — Orta Adela — Bayağı - (Er) dement, tout bonncment Örnek; Sen bu bareketinic (T. Kö.) bana bayağı düşmanlık ettin Adeta — Enikonu — (Er) Röelle. Dursuz- Aalışkan- out simp- ment, vraiment Örnek: Bugün isava enikonu soğuk- tur “ Au)ourd hili ai vrsiment (r€- element) vE Tr.) Orünire ide Çek birçok Af, ativ — Baş, 5, Parden Bağışlamak Pardonner “Affı hususi — Usgü bağış, küçük ba- öş > (Pr) Grice Affı umumi — Tükel bağış, büyük bağış — (Fr) Arnistie afaki — Havadan Ornek: Bugün afaki hasbihallerle vakıt geçirdik — Bugün havadan söy - leşmelerie vakıt (T. Kö.) geşirdik (Ubjecti karşılığı terim koluna veril. mmiştir.) Aferide — Yaratılmış Aferin — Okay — (Fr.) Bravo Alet — Afat (Yakutça sihir ve efsun ünde, (Fr) (Er.) Probe - (Fe.) Soleil iyot, Slime) — Esenlik Bonne santö Ornek; Esenlik dilemek > Souhaiter bonne sante (e) Afiyette (Salim) — Esenli — (Fr) En, banne sanıf Selim — Esen Ornek: Selim sana! — Esen sana! Selâmlamak — Esenlemek — (Fr.) Sahuer â — Esenleşmek Ağah — Bitir, anlar, uyanık Ağız — Başlama — (Fr.) Commen- cement Agaşte — Bulaşmış — (Pr.) Sowillâ Aguş — Kucak Ahad — Birler — (Fr.) Unitâs Ahadı nâs (Bak: avam) — Karal Ahar — Başka — (Fr) Autre, sutrui Ahbap (Aşina) — Bildik — (Er) Connaissance Ornek: Buralarda hiç bildiğim yok — | Je n'ai'pas ici de conmaissances Ahdar - abzar — Yeşil Ahen — Demir Ahenin — Demirden, demir gibi — (Pr.) De fer, Comme du fer Ahenk — Uyum > (Pr.) Harmonic Aheste — Ağır, yavaş — (Fr) Lent Ahfad — Torumlar — (PFr.) Postörite Ahir — Son, sonunda, en son — (Fr.) A la fin, en dernier İicu, dernier Ahiren — Sonlayın — (Fr.) Derniğre- ment Ahize — Almaç — (Fr) Ahkâm — Hükümler (T. Jugements, Prestriptions Ahker — Kor — (Fr.) Braise Ahlâf — Gelecekli Postörite Ahlökiyat (İlmi ahlâk) — Etik (T. Animosite, hostiliti Adl, adalet — Tüze (2) © (Fr) Jüs- vice Adi — Tüzel > (Pr.) Jeridigve Adliye vekâleti — Tüze bakanlığı — (Pr.) Ministöre de la justice A ! | ler, ardıllar — (Fr) Ahlikesal (Ahlâksel'deki son “L,, ince okuna- caktır.) Ahlâki — Ahlâka © uygun > (Fr) Moral Örnek: Bu hareketiniz uklâka uygun 79 iyri ahlâli — Ahlakerzca, tekel (5) < (Er) immeral Lüshlâki — Dışahlâksal (6) — (Fr.) Amoral Ahmak — Beyimsiz — (Fr.) İmbecile Ahmal ve eskal — Ağırlıklar — (Er.) Charges et poids Ahsen — En güzel, çok güzel. Ahşâ — Içirik — (Fr.) Viscöres yadeh » (T. Kö.) > (Pr) Ozgenler (Bak: hürriyet) Ahval — Pele Kö.) - (Pr.) Circonstances. Ahval — İşler — (Fr.) Situation, les Choses Örnek: Ahval kesbi vehamet etti — İşler kötüleşti — Les choses töwrnent & MİLLİYET CARS G nine göre ŞAMA 27 MART. 1935. yumurtalarına el sürdürmem!,, Onu, hersabah evin önünden geçerken görürüm: Yokuşun şmdaki bakkaldan, cebine bir kâ- ğrt dolusu musır yerleştirir. Yakı. »ımızdaki camiin kubbesinde tü- neyen güvercinler, onu ta uzaktan seçerler ve başlarlar, etrafında fı- rıl fırıl dönmeğe... O yürür, gü vercinler yürür, o durur, güvercin. ler durur. Nihayet, yokuşun tam Bı beklerler. Adamcağız, kuşlarını daha fazla (Oüzmekiste- mez. Cebindeki kâğıdı çıkarıp, ii Dünde ardında dolaşan kuşlara vuç avuç misir serpmeğe çar; Onlar mısır tanelerini kapıstıkça; ötekinin de sevincden ağzı kulak- larma varır. Yokuşun altbaşıma i- ninciye kadar, kâğıdın içinde tek mısır kalmaz. Kuşlar, bu büyük hâmilerinin başı etrafında tatlı tatlı dem çe- kerek uzaklaşırlar. Aylardanberi, her sabah şahidi olduğum bir sahne, beni meraka düşürdü. Bir gün, gene, etrafına toplanan güvercinlere yem serperken, yanı- na yi — emi, size bir şey s0- racağım!.. — Buyurun! — Sizi, penceremden (hergün gözetliyorum. Güvercinleri ne ka- dar da seviyorsunuz... — — — ——— mal, La situation s'est aggravâe. Ahval (Vaziyet anlamına) — Durum Ornek: Ahvali şahsiye — Soysallık durumu — Etat civil — Ahvali sıhhiye — Sağlık durumu — Etat de santö Ahvalü şerait (Halü vaziyet ü ahval anlamına) — İşler, haller — (Fr) Circonstances Ornek: Bu ahval şerait içinde — Ahyanen — Ahzisir etmek, ahizi intikam ölmek — Ocalmak Ahzü girift — Yakalama Abzü öta — Alış veriş Aidat — Verimce — (Fr.) Cotisation Örnek: Bu kulübün üyesi ylda 50 lira verimce öder. Aidiyet (Ciheti taallök) — Mişildik, ilişkerilik Ad, raci, dair, müteallik — Uzerine, işin, dolayı, ilişkin (8) — (Fr.) Compö- tent, concernant, & appartenant, ayant rapport â, relatif, regardant, ce gul est, sur Aid olmak — Düşmek — (Fr.) Ap - Örnek: Ona bu sözü söylemek size ad değildir. > Ona bu sözü söylemek İ size düşmez. (1) Tören, merasim karşılığıdır. (2) Orbun anıtlarında (Tüz) Adil, (Tüzsüz) gayri âdil demektir. (3) Dururlüktan kealtılarak kulla - nılmış olan durluk sözü, istikrar demek- tir. (4) Ayna türleçedir. (5) “Yad., kelimelerin başında arabca (gayrı) nen ve fransızca (im) in yerini tutar. Bu önekler ayrıca yazılacaktır. (6) “Dış, kelimelerin başında arabca nın (lâ) ve iransızcanın (a) sının yerini tutar, Bu önek de ayrıca yazılacaktır. () T. Kö. Ayrıca yazılacaktır. (8) Osmunlıcada bu kelimeler asıl anlamlarından ayrılarak son zamanlarda karmakarışık bir bale getirilmiştir. Bu dört sözün türlü kujlanışlarnın türkçe- de nasıl karşılanacağını şu örneklerle gösteriyoruz: Bu kâğıdı ilişkin olduğu oruna gönderiniz. > Bu kâğıdı aid ol- duğu makama gönderiniz. Expidiez cette — au döpar- tement compâtent. Dün akşamki sözler hep benim üzerime » (bana ald) idi. — Toute la conversation o d'hier soir concernait ma propre per- sonne. Bu ev kimindir? — Bu ev kime aittir? — A gul apparticnt cette maison Bu işin bana ilişkinliği (aidiye- ti) yoktur — Ceci na (o avcun rapport avec moi Bu iş benim işimdir — Bu iş bana aittir — Çette affaire me regarde, Kâyserin olanı Kaysere, Tanrı- nın olanı Tanrıya © veriniz (Kayserinkini Kaysere, Tan - rmınkini Tancıya veriniz.) Sıyasal durum üzerine bir söy- lev verdi “ Siyasi vaziyete da- ir bir nutuk irad etti > İa / fait un discours sur la situatlon politigue. VI. Bu sözler sizin için (size raci) değil — Ces paroles ne vos Concernent pas, Türkiye © üzerine bir yazı Türkiyeye dair bir makale * Un article sur la Turgule. 11. nl, IV. v1. vi. bütün kuşları severim! Ama, on- ları ateşte kızartıp yemek için de- ğil!.. Böyle uzaktan (o bakıp, tatlı tatlı seyretmesi (o hoşuma gider. Bende kuş sevgisi, çocukken baş- ladı. Bir karlı gece idi. Pencerem- de bir tıkırtı duydum. Bir de ne bakayım, yavrubir serçe kuşu... gagasmı o açmış, sık srk nefes alıyor. Belliki, neredey- se açlıktan ölecek. Hemen, kafesi kaldırıp, zavallıcığı o içeri aldım. Fakat, ölümden kurtaramadım. Ye miyor, içmiyordu. İki gün, tüyleri- ni parça parça Odöktükten sonra öldü. O gün bugün, © nerede bir kuş görsem, penceremin kenarında tü- Deyen o yavru serçe kuşu, gözü- mün önüne gelerek içim sızlar. Ben kuşları sevdiğim gibi kuş- lar da beni severler, Güvercinlerin nasıl yolumu beklediklerini, siz de gördünüz ya... Önlerinden geçmediğim gün, â- deta kabahat etmiş gibi olurum. Bir zamanlar, param vardı. Gü- vercinden tut kanaryeye, pâpağa- na kadar her cinsten yüzlerce kuş beslerdim. Onlarla bir arad ge- çen günlerimi, hiç unutamam. Dün yada benim için en tatlı meşguli- yet, kuşlara bakmaktır. Evimden içeri sağ giren hayva- mı, dünyada kestirmem. Tavukla- rım vardır, yalnız yumurtalarmı yerim.Hiçbirine el dokundurmam. Ömrüm içinde bir kuşa tüfek attı. ğımı bilmem. Ökse ile dahi; kuş tutmamışımdır. Değil, kuş tutmak öyle günlerim oldu ki, kafesimde- ki kuşları salrverdim. Ne yapayım, elimde değil, severim külhanileri... Bildiğim şudur: Kuşlardan insana zarar gelmez. Kimi tatlı tatlı ötü- şü ile, kimi tüylerinin rengi ile ho- şuma gider. Kiminin, havada tak- la atışını, okiminin yanık yanık demçekişini, kiminin boynumu çar- prtarak kanat sallayışmı severim. Horoz döğüştürenlere fena hal- de kizarım. Şimdiye kadar, hiçbir Hayvancağızları kan revan için- de bırakmak, o ne vahşettir efen- dim... İstanbulda © buna benzer, kuş ııları çoktur. "Şimdi 80 yaşını geçkin bir ihtiyar bilirim, güvercinlerini başmda gezdirir. Hani, şu kuşların — başında yuva yaptıkları Ferhad gibi... Ben de bir zamanlar öyle idim. Gözümü a- çar açmaz, doğru kafeslerin yanın da soluğu alırdım. Güvercinler de, ne maskara şeylerdir ya... Havada (takla mı atmazlar, derviş gibi hü mu çek- mezler, göğüsler i okabarta ka- barta mı dolaşmazlar, neler yap- mazlar... Onlar, böyle iki yanımda koşuşup, ötüşüp, dolaştıkça benim de keyfim yerine gelir. Hey gidi günler... e Sabah kah- valtımı bile, güvercinlerin yanın- da yapardım, Onlarm hatırı için, sırasında cerrah olur, yaralarını sarar, sırasında hizmetçi olur, pis- liklerini temizlerdim. Hasta güvercinlerin sabaha ka- dar başlarında beklediğim olurdu. Şimdi, her gün bir avuç yem at- mışım, ne sıkar? Bendeki kuş me- , yirmi beş sene önce görme- Ni idiniz.. Tramvay yoluna Bana veda ei e Kendi kendime: — Eğer, dedim, bütün insanlar, bu kuş hâmisi zata benzemiş olsiay dı kargalar, beynimizi oyar; ho- rozlar, kümeste biribirini yerlerdi. Kesilmiyecekleri i m len aamir LAN rını koyacak yer bulamazdık!.. Şükür ki, böyleleri sayılacak ka- dar az... Yoksa, baykuşu, baş kö- şeye oturtup fındık üzümle besli- yen kuş meraklılarına rastlamak Salâhaddin GÜNGÖR işten değildi. 1 Inkılâb kürsüsünde Bir güvercin meraklısilei Bizde sanayi yüz yıldır. başbaşa geçen dakikalar!| ne değişiklikler geçirdi? “Tavukların çeşitlisini bes'erim, fakat Son zamanlarda fabrikalarımız çogak mış, bazıları ihracata da başlamışlardır. Sinop saylavı Bay Yusut Kemal dün rı ticaretin ileri gitmesidir. Biz © rihlerde ne keşifler olduğunu biliyo - ruz. Bu surede ihtiyaçlar artmıştır. Bun- ların makine ile yapılması icap ediyor- du, Avrupalılar bu işe başladı. Kârl olduğunu anladı. Bu hal 17 inci ve 18 inci asırlarda bildiğimiz ihtiralara se - bep oldu. Bilhassn ingilterede dokuma makinelerinin, iplik yapma makinele - rinin e gibi makine işe girmeğe li. Hattâ bunlar o giydikleri ku- maşlardan daha ucuz temeni için ma - kineler üzerinde daha çok uğraştılar. Onlara şimdiki bildiğimiz. kuvvetler ilâve olunmuyordu. Bunlar rüzgâr idi. Su idi. Banlar bulunduğu yerlerin şart- başladı. Bu istediğimiz zaman ve mekânda ulanacağımız makine idi Bunun keşfi sanayide © inlelâbin dö- işliyebilmek tı. Nihayet bunun üzerine çelik keşfe- dildi. O suretle asıl makineler meyda- na geldi. Bu usulleri hangi memieket daha çabuk elde ettiyse, o memleket başka memleketten ileriye gitti. i ilerleyince... Böyle böy:e sanayi ikiye ayrıldı. Kapitalizm... iş verenler... İş alan- lar Bugün ilerlemiş sanayilerin bir çk. vardır. Bunlar dülkândaki gibi değildir. Köyler yavaş yavaş şehre — son siyaset sahasında bir inkilâbi daha ol- muştur, O da en ileri geçmiş | devleti geriye götürmüştür. 1864 tan evvel Almanyada sanayi den evvei Fransa daha ileridedir . Halbuki Almanya sanayide ilerle yince wesele başlamıştır. Kükusu, kuvveti, şevketi sanayi ile ölçülüyordu. Bugün çelik ve demirle gevkst ve kuvvet ölçülüyor Osmanlılarda sanayi Oğmanlılık yüz, yüz yirmi sene ev- eliz Osmanlı sanayiinde bir kere tuta Tanzimat bazı cihetlerde Osmanli €e İŞİK etmiş, bazan de fonahik GE Tanzimat esnaf çocuklarını babala” rının yerine gitmekten menclaiş ve Hf murluk çıkarmıştır. ü Bu sebeple geri Avrupa kuyafetleri | İsamaştar Bunların da tesirleri vardır. Ge hbk son zamanlarda sanayii ıslah et mek için faaliyete geçesiştn. Fakat kap” tülâsyonlar oldukça, teknix olmadık * şa, harici ticaret ilerlemedikçe bunüs | muvaffak olunamamaştır. i 1927 tahririne göre mevcut sanaği mücaseselerimin yüzde 20 si bir kişi 4” esi eiradı ile çalıştığı müesseselerdir * Sanayilmizin hali henüz küçük atölye | lerdir, dükkânlardır. Yüz binlerce işçi çalıştıran müs seler yanında bunlar hiçtir, Bizde sanayi siyasası i Başka türlü türlü cihellerden #8P£ yie ehemmiyet vermek tavelye ediliiiğ tedir; Hatta sanar kongresinde bırakalım, sanayi yapalım e galmıştır. gü Bana göre bunları ziraat, muvazeneli şekilde çalıştırmak üze. dır. Memleketimize son Jâh, cephane, askeri fabrikalar tar. Meşrutiyelite teşri sanayi kam. yapılmıştır. Memleket mamulâtını $£ ramak için teşebbüse girmiştir. la sanayi siyaseti başlamıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: