1 Haziran 1948 Tarihli Sebilürreşad Dergisi Sayfa 5

1 Haziran 1948 tarihli Sebilürreşad Dergisi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SEBILURRESAD 37_' Cilt I, Sayı 8 — Görülüyor ya! Profesör, alım geçinen bu zevat yalnız siyaset sahasında değil, ilim "sahasında da mugalata yapıyorlar. Bu adam- lar Avrupada, Âmerikada herhangi bir kür- süde böyle bir mugalata yapsalar bir daha © Kürsüye cıkamazlar Amma: Bizim diyarda herşey gulerken aglar Bu yolda almış o yerler nasibini haktan! Figan çıkar derelerden, dumanlıdır daglar « Evet, bizde bazı.eski medrese hocaları- nn müsbet ilimlere lâyıkiyle vukufu olma- yabilir. Fakat bu, medreselerde bu ilimler o- kutulmadığından dolayı idi. Yoksa medrese- lsefe okunmasın raki devirlerin medreselerinde din ilimleriy- le beraber felsefe ve müsbet ilimler de oku- nuyordu. Bir aralık Devletin umumi inhitat devrinde, her müessese gibi, -—medreseler de bu inhitattan âzâde kalamadı. Tanzimatcılar farmasonluk zihniyeti ile hareket etmeyip de milli bir irfan urndesiyle işe başlamış ol- saydılar, medreşeleri devlet himayesinden 'hariç bırakmazlar, müsbet ilimleri -daha o zaman medreseye sokarlar, ve ilmiye. sinıfı- nın minnet ve şükranını kazanırlardı. Nite- kim mesrutıyetten sonra, bilhassa Şeyhüliş— lâm Hayri endi zamanında medreselerıne muasır ilimler komınca bu ha- İ reketi bütün müderrisler en derin bir 'mem- nuniyet, en samimi bir şükranla karsılamış- lardı. Hem dini malümatı;, hem muasır ilim. leri ihtiva eden ve Anadolunun muhtelif ka— sabalarına yayılan bu medreseler az zaman- da öyle yükselmişlerdi ki Atatürk o medrese- lerde okuyanları bizzat imtihan ettiği zaman hayrette kalmış, samimi takdirlerde buülun- muş, talebeyi ve muderrıslerı büyük ve kıy- - mettar hedıvelerle taltif eylemişti. O zaman * bu medreselerin başında hulunan zat ki Diyanet reisi bulunan Akseki Hamdi idi. Medreseleri bu kadar yükselten '“Üstad, Atatürk'ün hizzat en yüksek takdir- . lerine mazhar olmuştu. Sundı büu zat mı isKo- laştik zihniyet sahibi oluyor" Yâni onların verdikleri mânaya göre, muasır müshet İlim- lere kıymet vermeyen ve bu ilimleri medre- seye sokmak ıstemıyen zat bu mu? Işte efendiler, muhterem profesor Nihat Erim'ler, Saracoğlu'lar ve bilmem he uzma- 'nı Tehsin Bangooğlular; siz hakikatleri böy- / letin 1ztırap1ar1y1e nuz! illetv - mış. Kanun dmm emrmden Ö de tahrı.f edıyorsunuz' Sız kelimeleri vaz'ı as- rihi lilerinden böyle çıkarıyorsunuz' Siz ta hâdiseleri böyle bozuyorsunuz! Siz en hayırhl teşebbüsleri böyle baltalamağa çalışıyorsu- nüz! Siz milletin en güzide, mkılabm en Sa- dık ve feragatkâr adamlarına böyle tecavüz ediyorsunuz! Siz ilmi hakikatleri. boyle inkâr ediyorsunuz! Siz dinin, din muesseselermın inkişafına böyle mâni oluyorsunuz! Siz mil- böyle - istihza “ediyorsu- ekilliği'nüfuz ve kudretini - mensup oldugunuz Partiyi millet nazarmda' 'böyle düşürüyorsunuz! - Sizden 1hm, tarıh hak]kat ve mıllet dâ- vacıdır. di Partinin bu kararı Millet Meclisi- * Şimi ne gelecek. Bakalım Demakrat Parti bu me- selede nasıl bir vaziyet alacak? Halk Parti- sini millet nazarında düşüren bu karara işti- | .rak edecek mi? Yoksa hakikati bütün çıplak- hgıyle millete bıldırecek mi? : Partinin gazetesi (Ulus) bu kararı alkıs— hyor Fakat lâik maarifin din ehli yetiştire- cek bir din müessesesini idare etmesini bir o türlü kitaba uyduramıyor. Din ile devlet ay- rıdır; Devlet lâiktir, din- işlerine kar dediler. Bir Diyanet Riyaseti . teşkil ettiler : Mekteplerden din derşlerini kaldırdılar, dmı meslek mekteplerini. kapattılar. Şimdi Un Dıyanet Rıyasetıne değil, maarı_fe veriyorlar. Bu müthiş tenakuz :kar- ” şısında Ulus bocalâyıp dürüyor. Devletin- din üzerinde murakabe ve müdahale hakkı var- nce ge]ırmış hir dini kanâatin (yanı unanm) 1fadesı “ha- linde yamlmakla caiz veya makbul . r hal 'alamaz» 'mış! Din işlerine devletin mudahale hakkı bundan doğarmış!.. Demek, Devlet dinin 1badet şekli ıle iti- kat hükümlerine zıt kanunlar ya]pabılırmışı Öyle mi? Bir Parti gazetesinin başmakalesi Partinin ana fikirlerinin “tercümanı Ve izah- cısıdır. Lâikliğin mânasını dini akidelere ve ibadetlere müdahâle ve onlar üzerinde tasar- — ruf etmek şeklinde anlamak ne dereceye ka- - dar doğrudur? (Devamı: 3öüncü sâhifedğ) <—

Bu sayıdan diğer sayfalar: