25 Nisan 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18

25 Nisan 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 18
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

334 ÜYANIŞ HiKÂYE: «Oscar Wilde» den naklen MA m Pİ ER. 8 e, .: Devin Balesi Çocuklar her akşamı mektepten çıkar çıkmaz, bu bahçeye mutlaka uğrardılar; Ve düşünürlerdi: — İşte koskoca bir. bahçe; nihayetinde bü- yük bir köşk var... Ne tuhaf.. Büyük bir köşk ama, içinde kimse yok.. kapıları kilitli, perde- leri inik.. Acaba, eskiden içerde kim yaşıyordu? Çocuklar gerçi bilmiyor. Fakat, biz: bili- yoruz. Bu koca köşk bir «Dev» indir. O, şimdi burada yok... Muharebeye gittiğini söylüyorlar. Belki doğrudur. Balıçenin içinde büyük ağaçlar var. Bahar gelir gelmez, incecik dalları üstünde, çiçekler beyaz yıldızlar gibi parıldıyor. e gene bahar gelirgelmez, gece vakti göklerde açan yıldızlar, sabahı vakitleri, ağaçların ince- cik dallarına kucak kucak dökülüyorlar. Fakat bir gün, gittiği muharebeden çıkan dev, istirahat için köşküne döndü. Vakit akşamdı ve çocuklar mektepten henüz çıkmışlardı. galip Demek ki, kendisi burada yokken, bahçe- sine girenler varmış. Kimbilir, belkide, bah- çesinin güzel tarhlarını bu çocuklar tarümar etmişlerdi. Dev kızdı. Ve haykırdı: — Ne yapıyorsunuz orada... Çocuklar kaçıştılar. — Bilmiyor musunuz ki, bahçem yalniz bana aittir. Dev, hakikaten kızmıştı. İçeri girer girmez, daha dinlenmek için oturmadan, bir levha yazdırdı: «İçeri girmek yasaktır, giren cezalanır» Velevhayı,bahçenin kapısina kendi elileastı. Artik çocukle ar için her şey bitmişti. Güzel, büyük ve geniş bahçe artık onların değildi. Artık, tahta perdenin dralıklarına gözlerini koyarlar ve güzel bahçeyi tek gözlerile böyle seyrederlerdi. Lâkin, unutmayınız ki, herşey geçer.. Rüzgâr nasıl eserse,dereler nasıl akarsa, şüphesiz zaman- da geçecektir. Zaman geçti. Yaz ışıklı hatıralar gibi arkada kaldı ve sonbahar yanvş Simdi. Devim-balıçesinde kış vardı. Ağaçlar kış gelirgelmez derhal soyundular, beyaz mantolarını giydiler. yavaş uzaklaştı. No. 1706—21 Beyaz kış Devin bahçesini okadar emi ki, içeriye arkadaşlarını da çağırmayı düşündü: — Burası çok güzel, diyordu, dolu gelsin, Fırtına gelsin, kasırga gelsin... Ve beyaz kış onları ister istemez, içeriye hepsi geldiler. Şimdi, bahar vakitleri neşelerle (çırpınan güzel bahçenin üstünde, karlar, fırtınalar, ka- sırgalar vardı. Ve köşkün damları üstünde, ei dolu taneleri mızıka çalıyorlardı. » gün, bahçenin giydiği bu beyaz man- eği akla Dev: — Artık, dedi, kışı istemiyorum. O kadar uzun sürdü ki... Artık kışı istemiyorum; bah- çeme yaz Emin. Fakat bahar; — O, kendinden başka hiç kimseyi beğen- mez, di cevap verdi; O, bahçesinde, kendin- den başka hiç kimseyi istemez. Ben, onun bah- çesine gitmeyeceğim. . Bahar böyle dei ie sonra, Devin behçe- sinde kış tekrar kaldı; ozaman, rüzgâr yeniden esti, dolular yeniden mızıka çaldı ve kasırga ağaçların arasında dolaştı. — O, kendinden başka hiç kimseyi beğenmez, ve o, bahçesinde kendinden başka hiç kimseyi istemez. Ben onun bahçesine gitmeyeceğini. Bahar Devin bahçesine uğramadı... Kom- şunun çiçekleri, yazın harareti altında kıvrılırken ve konşunun çiçekleri, gelen sonbaharla altın bir renge dönerken, devin bahçesi daima kış içinde kaldı; dolular, köşkünün damları üstünde borusunu uzun uzun ö'türdü.. Lâkin bir sabah, yatağı içinde uyanan Dev, kulaklarında ince ve tatlı bir ses duydu: bir keten kuşu penceresinin kenarında ötüyordu. Ne garip... Bahçesinde kış varken, bir ke- ten kuşu penceresinin kenarında nasıl ötebilir?.. Yatağından fırladı, ve perdeyi hızla açtı: heryer bahar içindeydi. Ağaçlar yeniden beyaz çiçekler açmış, yaz vaktinin yıldızları yeniden kucak kucak dökülmüştüler. O zaman bahçesine gelen görebilmek için, camlarını Sildi; fazla açtı! Bahçenin bir kış fırtınasıyle yıkıl- mış duvarlarından, içeri küçük çocuklar gir- miş ve ağaçların üstüne çıkmışlardı. Beyaz çiçekler, onların küçük yüzlerini ka- dife temeslarla saklıyor ve dallar—üstünde vi ağırliıklarla— hafif hatif sallanıyorlardı. Dev dikkat etti: Bahçesine gerçe bahar gelmişti. Fakat en nihayetteki ağaç, halâ kış içindeydi. Onun dal- larında halâ kış vaktinin gümüşlü elbisesi duru- yor; rüzgâr üstünde halâ inliyordu: Ve birdenbire, dallar altımda, çocukların en küçüğünü gördü. O, gözlerinde yaşlarla acı acı baharı daha iyi gözlerini daha

Bu sayıdan diğer sayfalar: