12 Aralık 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

12 Aralık 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 1739—54 — Kiraz dudaklı ağzınız, hokka . gibi burnunuz beni e r ağzı koskocaman, burnu Mataban olsunmuş... ği söyleyipte kaş yapayım derken göz çıkarır Hafızın uzun süren sözlerinin hülâsası bu: Pişkinlik ! Mademki pişkinlik lâzım !... Mademki sevilmenin sırrı bu!... Pişkinlik ! Hımmmm!... Pişkinlik ! * Cuma günü hava çok güzeldi... Mıstık, yatağında tatlı tatlı gerindi... Tavan aralık- larından Sızan güneşin ışığına bakarak güldü... Biraz sonra kırık bir ayna karşısında giyinmeğe başladı. Pantalonundaki delikler belli belirsiz kapan- mıştı... Sıkı bir ütü bu eski lâcivert pantalonu, üze- rinde «sümüklü» dolaşmış gibi pıml pırıl parlatmıştı... Ayakkabılarının bir buçuk parmak kalınlığındaki pen- çesi biraz kaba idi. Fakt ne zararı var?.. Arkasına bitişik komşusu eke mümeyyizin redingotumsu ceketini giyece Biraz bol ve uzun ama ne çıkar?... Giyinmesi «yeni güvey» gibi tam birsaat sürdü... Sonra dışar çıktı. Sokağın bozuk kaldırımlarında ayağı sürçüp boylu boyuna uzanmamağa gayret ederek yavaş yavaş yürüdü... Kırık bir cumba arka- sında akordu bozuk bir ut tıngırdıyor, ince bir ses şarkı söylüyordu. Benim yarim şıktır şık Ona oldum ben öâşık!... Mıstık uzun ceketine, hantal ayakkabılarına baka- rak. kızardı... * Beyazıt'a kadar kararsız, yürüdü. Nereye gidece- ğini bilmiyordu.. Hah!.. İşte narin, sarışın bir tazecik! Mıstık sarı- şmlardan ve narin tiplerden hoşlanırdı. Evvelâ tered- düt eder gibi oldu. . Gözlerinin önüne hafızın suratı geldi. Bu hayâl, «Tuh kalıbına» diye yüzüne tükürü- Tuh kalıbına ha! 'Tuh! Tuhhh!.. Mıstık, başını sallıyarak fa mırıldandı... Sonra, son bir gayret sarfile, on beş adım geriden genç kadını takibe başladı. Bu mesafeyi köprüye İninceye kadar zar zor kısaltabildi. “Köprünün ten- halığı Mıstığı Genre i Sesini akort etti — Hanımefendi! dedi ğ Bu çatlak ve titrek ses ne kadar soğuktul!... Öksürdü ve tekrarladı : — Hanımefendi! Hiç oralı olmuyor... kızı... — Refakatınıza kabul edermisiniz efendin Birdenbire durdu : Hem de ne duruş! Mastik, düğün bu kelimeyi birçok de- Besbelli ki ciddi bir kız. Aile ü: Acaba sıvışsam mı?.. Fakat dizleri titriyordu... UYANIŞ an paldır küldür ing , böğrüne koymuş, Giz fıkır gülüyor v Genç kız hiddetle haykırdı: — Münasebetsiz 1... Vüreğine inecekti. Yüzü a gelincik gibi kızardı, Sonra morardı, patlıcani bir renk bağladı... Keşke yer yarılskada yerin dibine geçse... Şuursuz adımlarla takipte devam ediyor, « gören işiten var mı acaba ?» diyerek korkak bakışlarla etrafını süzüyordu... Bir ses, hafızın sesi: « Pişkinlik, Mıstık, pişkinlik!>» diye onu gayretlendiriyordu .. Toparlandı : Şüphesiz kolay kolay muvaffak olmuyacaktı... Daha mülâyim bir sesle hafızın tekerlemelerine başladı > © — Sizi ne kadar seviyorum bilseniz 1... i — O baygın bakışlı kara gözleriniz beni bitirdi...» Sarışın kız birdenbire başını çevirdi ve güldü ; Çıngırı mavi özlerini Mıstığın gözlerine dikmişti: aman yarabbi; ne pot!... ayle şaşaladı. Ezildi, Büzüldü, renkten renge girdi Fakat artık uyuştular... Sarışın kız pişkin bir tavırla koluna girdi. Yürüdüler... Mıstık coştu. Bütün telâkatini sarfederek bu çıtıpıtı kıza neler söylüyordu, neler... Aksaray'daki baba yadigâr evi satacaklardı. Buğaziçinde yeşil pancurları sarmaşıklı küçük bir ev: İşte «lânei aşk! », Aylı gecelerde, Sihirli Yuz gârın hışıldattığı Ü amlar pla dolaşırken, ayın prıldattığı sarı saçlarını okşayacak, ona aşk terane- leri ne aa başını dizine yatırarak ninniler söyliyece Ay; y al, gül, bülbül, naz, niyaz... Bir sürü kelime... Rir “çocukları olduğu zaman... oFalanda filanda, filanda falan ... Genç kız Mıstığın sözlerine kulak ra vermiyor... Üzerlerine dik dik bakan bir adar vE terese bak ,,, Adam gönüle çil gibi bakıyor!... Diye &öyleniyor, yanlarından geçerkenshasbünallah» ipe mırıldanan bir ihtiyara: Öküz Tori Diye dilini çıkarıyordu... Köprüyü bitirdiler, Karaköy'ü geçtiler, Nihayet Şişane yokuşu . Hiç alışık olmadığı için bu çenebazlık Mistığı çok yormuştu... Kolundaki genç kadın keklik gibi sıçrar ken, o kalaycı körüğü gibi soluyordu... Kadın birden- bire aklına birşey gelmiş gibi durdu : — a aş m dedi, — Estağfurulla — Sahâ sölemeği Mei — Ne söyliyecektin — Peşin söyleyim ea alırım, çok değil, beş lira... İşine gelirse ne alâ... Ne? . Geceliğime beş lira Ne? Bu ne demek ?... Zavallı Mıstık beyninden vurulmuşa dön Bu ne sukutu hayâl!... Birşey Renee “sanki dili lee saye vw yüzüne Kar bir halde yoküuş- arşın aş ellerini Darıldın mı cicim bana? Hiç bakmıyorsun bu yanal,, Diye bağırarak şarkı söylüyordu !..

Bu sayıdan diğer sayfalar: