23 Haziran 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

23 Haziran 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

58 SERVETİFÜNUN No.1871—186 > YAKACIK — Sen bu kütükleri gördün müf. — Hayır! Eğil de, bak.. ne güzel.. Fakat, dikkat et.. bunlar bildiğin parmak üzümü değildir.. Yalnız şekli benzer. Bir tanesi hakiki bir parmak kadardır. — Hayret doğrusu!. Bu kadar büyük üzüm hiç e 3 Tabi. İstanbul cıvarı bağlarında bu üzümden niyazi bulamazsın,, Geçen gün Erenköyünden yine ihtiyar vali mütekaidi gelmişti. Üzüme, bağa çok me- raklı bir zat.. Bana: — Aman evlâdım bunlara dikkat et, diye tekrar ediyordu, merhum Süleyman paşa bu üzümleri ne müş» külâtla yetiştirdi, bu hale koydu. Senelerce bir çocuk gibi oniara baktı, büyüttü, Allah rahmet etsin: «Bn üzüm bağı ben öldükten sonra harap olursa ruhum mu: azzep olur.» derdi. O zamandan şimdiye kadar köşkte kaç kiracı, kaç mal sahibi değişti. Bereket versin hepsi de bağa meraklı inşanlardı. Vecdi Namık, çubuğun dibine çömelmiş dikkatle salkımlara bakıyordu. Üzümlerin büyüklüğü adeta onu hayrete düşürmüştü. Bahçeye, bağa hiç merakı yokken arkadaşının verdiği izahati büyük bir ciddiyet ile din- iyor, yavaş yavaş içinde bir bağ sevgisi ve muhab- beti uyanmağa. başlıyordu. Refik Niyazi elinde bir budama makası, yeşil üzüm yaprakları arasında sarı, kıvırcık sapları arıyor, onları gördükçe kesiyordu. — Vecdi, dedi, bu üzümlerin reugine dikkat edi- yormusun $.. Ayrı bir güzellikleri var.. Açık yeşil koyu yeşil, sarı, beyaz.. Hiç birini söyliyemez«sin. Diyebilirim ki bu rengin ismi yoktur. Mat bir renk.. İyice dikkat edersen alacalı gibi görünür. Havai bir renk dersin. Fakat, oda değil,. Ne bileyim.. işte güzel bir renk.. Vecdi Namık, bağa karşı gittikçe alâka duyuyordu. Ellerini birbirine vurarak : — Vallahi Refik dedi, Yakacığa taşındığına o kadar iyi yapmışsın ki.. Burası ayrı bir &lem,. Bir başka dünya.. Ntüzgür burada başka türlü esiyor. İnsanın içine dolan bir toprak, çiçek, ot kokusu var ki.. bu kokuyu şehir kaldırımlarında duymağa imkân yok.. Vecdi Namık ayağa kalkmıştı. Bağın aşağısına bakıyordu. Uzakta, deniz, şerit balinde serpilmiş gümüş tozları gibi duruyordu. — Refik, aşağıki zeytinliğin kokusu ta buraya kadar geliyor.. Burada binbir güzel koku var. Hepsi BAĞLARI Yazan : Reşat Feyzi birbirine karışıyor. İnsanın içine doluyor. Fakat bu kokuda bir gönül açıcılığı var,, Şehirde esans satan bir mağazaya gireriz. Burnumuza birden, binbir çeşit koku çarpar. Biz bunu güzel zannediyoruz. Halbuki onda öyiş fena bir ağırlık var ki.. Adeta yüreğimize bir eziklik, buğazımıza bir acılık verir.. Vecdi Namıkla Refik Niyazi bağın aşağısına doğ- ru yürüyorlardı. Köşkün üzümlüğü merhum Süleyman paşanın kendi elile bıraktığı gibi muhafaza edilmişti. Brenköyündeki ihtiyar vali mütekridi Nesip Bey hayatının son genelerini, çok sevdiği dostu merhum Süleyman paşanın vasiyetini yerine getirmeğe hasr- etmişti. Bağın bozulması, harap olması paşanın ruhu- nu muazzep edecekti. Nesip bey bu kanaatie idi. Köşkte her kiracı değiştikçe gelir, ev halkı ile tanışır, uzak mazinin hatıralarından bahsettikten 80- nra 'bağa ve üzümlere iyi bakmak lâzım geldiğini söylerdi. Yakacıktaki bağ ve üzümler, Süleyman paw şanın bıraktığı bikes çocuklardı sanki. Nesip B. ölen çok sevdiği dustu Süleyman paşanın bağına böyle. itina gösteriyor, onları böyle korumağa çalışıyordu. Yavaş yavaş zeytinliklerin altına gelmişlerdi. Vecdi Namik da bağ ve üzüm müb-hasesine devam etmek için Ankura'daki « Keçi ören > kütüklerinin cinslerin- den balısediyordu : — İnanır mısın Refik dedi. Sen buna adeta bağ ağkı verdin.. İnşaallah, Ankara'ya döner dönmez « Keçi ören » de bir ev tutacağım- Sonra ilâve etti: — Kuzum, sende eskiden üzüm, bağ merakı yok- tu, Nereden esti bu aklına1.. Mamafih çok iyi yapı yorsun.. Fakat merakımı mucip oldu da, onun için soruyorum. Refik Niyazi üstlerine doğru sarkan bir zeytin dalının ucunu tutmuş, yapraklarile oynuyordu; acı acı güldü : — Bu uzun bir hikâye, dedi.. hem çok uzun.. Vecdi Namık birden gözlerini açmıştı'İki adım ileri atarak aynı dalın ucundan tutmuştu. Şimdi karşı karşıya idiler. Refik Niyazi: — Yakacığa geleli bu üçüncü yaz, dedi.. — Üç sene oldu, demek 1. — Tabii.. Seneler ne çabuk geçiyor. Seni görmiyeli hay» atında ve değişiklikler olmuş da benim baberim yok. Anlat, anlat bakalım..

Bu sayıdan diğer sayfalar: