13 Ekim 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

13 Ekim 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

318 SERVETİFÜNUN No.1887—202 LI,LL.OMAMN Yazan: Şemsettin Cem — Teirika 14 — Yalnız bir bahar! Ruhumun ve hislerimin huzuz ve sukünunu be- zan, mânevi hayatıma bu kadar israrla, bu derece sırnaşıklıkla karışmağa çalışan bu aşk dilencisine ne söylemek nasıl mukabele etmek lâzım geldigini kes- tiremiyorum. Nigâr yavaş sesle devam ediyor: — Sireti kıskanmayor değilim.. Fakat şu dakika- da ne kıskanmaktan mütevellit ona karşı bir kinim, ne de sana Sireti çok sevdiğinden dolayı bir gayzım var.. Şu dakikada: Nigâr iki elile yüzümü sıkıştırıyor, gözlerini göz- lerime dikiyor ve haykırıyor : — Beni de seveceksin. anladın mı Fikret! Bana da kalbinde, Siretin yanında bir yer vereceksin! Ve Nigâr katıla katıla ağlıyor.. XVI Sirete mektup yazalı beş gün oluyor. Telgrafıma bile cevap gelmedi. Meraktan çatlayacağım. Öyle mahzunumki, keşke onu yanıma almadan yola çık masaydım. Onu düşünmekten işime bakamayorumki. Aklıma bir sürü ihtimaller geliyor. Onun en hefif bir haşta- lığına bile tahammül edemeyeceğimi, eğer ağır bir hâlini duysam muhakkak çıldıracağımı zannediyorum Halbuki günler ondan habersiz geçiyor. Bazen göyle düşünüyorum : Acaba yol bağırlığı mı yapıyor? Bir gün ansızın çıkıb geliverecek mi? Bunun için mi telgrafıma ve mektuhuma cevap vermedi. Fakat hayır! Keşke böyle olsaydı. Keşke onu karşımda görseydim. Bu hayatımın pek mahdut, mes'ut dakikalarından birisi olacaktı.. Ah hayır! Kaderin ceryanı hiç de umduğum gibi olmadı. İşte odacım elinde bir taahhütlü mektüp, içeri giriyor. Elinden telaşla mektubu kapıyorum. Titrek ve hasta bir elle yazıldığı muhakkak bir adres, İçim ürperiyor, fena bir haber almaktan korku- yor gibi mektubu bir türlü açamayorum. Odamın penceresinden, uzak dağlara küme, küme toplanmış köylere baktım. Gurbet en yakıcı ateşini şimdi kalbimde tutuşturdu. Gayri ihtiyari dudakla- rımdan bir ab çıktı, Ah! dedim, şimdi İstanbulda, onun yayında “olsaydım. Mektup: «Fikret diye başlayordu. Sakın üzülme, bir şeyim yok, yalnız doktorlar seyahat edebilmek için bir az daha beklemekligimi söylediler. Her halde uzun bir müddet değil, bir kaç gün...» ; İçimde bir sız: duğdum. Bir ucu kalbimde ve di- ğer ucu gözlerimde olan bir fitil gibi... Kalbimdeki ucu tutuşmuş, yana yana göğgümden, boynumdan çıkıyor.. tâ gözlerime geliyor. Ve birden gözlerimden yaşlar boşandı. Ah diyo- rum, bunda bir iş var bu hastalık hiç de ehemmi- yetsiz ve hafif değil. : İçimden bir ses bana: «Durma Fikret, durma koş! » diyor. Ne yapabilirim! Eskiden ulsaydı, eskisi gibi hür ve serbes olsaydım, koşardım, bu ufacık şüpheyi bile kâfi bir sebep telekki eder, deli gibi koşar, dağlar- dan bayırlardan bütün hızımla koşar, İstanbula gider onu bulur: — Geldim, Siret. Derdim. Fakat şimdi bir memurum, bir hayat adamıyım, yine gidebilirim, yine bana izin verirler. Fakat ben bu izni almak için kâfi bir mâzerete mâlik değilim. Bana Siret her halde hakikati yazdı. Eğer bir tehlike olsaydı beni muhakkak haberdar ederdi. Akşam erkenden yattım. Pis, sırnaşık kadını ya nımdan uzaklaştırdım. Bu kadın, bu en muztarip zamanlarımda kederimle alay eder gibi geliyor, Yanımda bir dost, candan bir ada istiyorum. Ona derdimi anlatayım, ona şüphelerimi söyliyeyim. Beni dinlesin, beni teselli etsin. Nerde? Bu kadına karşı bir şey anlatamamki. Nigâra Sirete babsedememki. Ona Siretin hasta ol- duğunu söylesem belki içinden #evinir, Kâbuslu, ateşli bir gece geçirdim. Sababa kadar sayıklamışım. Haykıra haykıra sesim kısılmış. Sabah- leyin doktor çağırdık, geldi, beni muayene etti: — Bir hafta kadar istirahat ediniz. İşinize git- meyiniz, bu halde çalışamazsınız dedi ve mümkünse bu istirahatı yakın bir köğde geçiriniz. dedi. Benimle gelmek için delice israr eden Nigârı ağlayarak razı ettim. Eğer onunla birlikte gidersem mubakkak iztiraptan ölürüm diyordum. Giderken odacımı çağırdım, bana gelen mektup- ları imkân olursa 2—3 günde bir köye göndermesini rica ettim, Ve eline bol bir bahşiş verdim. Araba hafif salıntılarla, iki tarafı ağaçlıklı düz bir yoldan beni köye getirdi. Daha yolda bir âz terahladığımı hissettim. Siretin mektubu beni o kadar fena etmiş, mâne-

Bu sayıdan diğer sayfalar: