13 Ekim 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7

13 Ekim 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No,1887—202 Kalemin Ucundan Kış Kış mevsimi yalnız sanat âleminde faaliyet mev- simi değildir. İnsan zekâ ve vucudu het sahada, bu mevsimde daha fazla faal olmak imkânını bulur, Darülbedayi kapılarını yeni saison için açtı. Ve temeillerine başladı. Bu seneki repertuvar geçen 86- nelere nispetle, şimdilik çok canlı görünmüyor. Yeni piyesler çok az. Gene vodvillere fazla yer verilmiş. Bir kaç tane de operet var.. Zannediyorum ki, operet- lerin en fazla rağbet bulmasından cesaret alan ve memnun olan İstanbul belediyesi haftaların çoğunu öperetlere ayıracaktır. Ben, açıkca söylemek lâzım gelirse, Darülbedayi'i gayesini tayin etmemiş bu- luyorum. Yahutta tayin ettiği gayesine o kadar az sadakat gösteriyor ki, biz bu gayenin ne olduğundan haberdar bile değiliz. Darülbedayiin ismi İstanbul belediyesi şehir tiyatrosu olduğuna bakarak, insan öyle hayallere kapılıyor ki... Bir gün bakıyorsunuz Makpet temsil ediliyor.. Güzel.. Salona yalnız sanat için gelmiş güzide bir ekalliyet var.. Ertesi hafta ayni şahnede bir orta oyunu seyrediyorsunuz.. Bunu, kıymeti olmıyan bir takım vodviller takip ediyor.. Sonra da aynı salonda bir orkestra ve sahnede çıplak kadın bacağı teşhir eden bir operet... Belediye büt- çesi opereti, hafif ovodvilleri istiyor. Şehir tiyatrosu ismi, vazifesi ve gayesi, artık bir kalemde silinmiştir. Düşünüyorsunuz: bu şehir belediyesi bu müesseseyi İstanhul halkına eğlenceli, güzel saatler geçirmek için açmış.. Hem de para Kazanmak için. Yalnız ve yalnız sanat için değil., Neden $.: Orası bir türlü ve kimse tarafından halledilemiyor.. İstanbul halkına eğlen- celi vakitler geçirmek için, bu işe yarayan müesse- seler açmak veya açtırmak, filvaki şehir belediye- sinin vazifesidir. Fakat bu vazifeyi Darülbedayi sednesinde yapmağa bilmem ne mecburiyet var?. Sahne sanat için kullanılsa daha iyi değil mi1. Yemek yedikten sonra biraz gülmek, hoşça vakit geçirmek için Darülbedayiye giden müşteri, o vakit kaybedilirmiş... Bundaki kayıp, kayıp değil, kazanç- tır. Hiç olmazsa tiyatronun maması bu suretle anla- şılmış olur. Yemekten sonra eğlence urayanlar, o zaman Da- rülbedayiye değil, başka yere giderler. Operet işi ise, ayrıca düşünülmek icap eder. Haki ki bir sanat sahnesi ve diğer taraftan da zengin bir operet vücuda getirilmek isteniyorsa - ki bunların ikisi de bir şehir için elzemdir - bu iki faaliyet saha- sını birbirinden tamamen ayırmalıdır. O zaman hem şehir tiyatrosunu, hem şehir operetini istenilen kuv- vete çıkarmak, daha ziyade imkân dairesine girer. İki tarafta kendi sahasında daha ciddi ve esaslı bir surette çalışmak fırsatını bulur. SERVETİFÜNUN Tren sesleri Çok uzak ufuklardan kopan ılık bir nefes. Ütledi kulağıma; içli, hicranlı bir ses. Akisleri hep benin bomboş kalbimde söndü, Silinen hatıralar bir bir maziden döndü.. İki üç yıl evveldi; güzel bir eylül günü Siniyorken her yere kızıl akşamın hüznü. Eriyen pembelikler gölgelerle dolmuştu; Trenimiz rüzgârla yarış eden bir kuştu.. Deliyorken sükütu hezin tren sesleri, Cevap verdiydi ona ufkun son nefesleri.. Uzayan o karanlık derin göklerde yalnız, Vardı bizi başbaşa seyreden bir kaç yıldız.. Fısıldıyan sesinde ne hoş bir ahenk vardı, Sözlerine sevgiden akseden bir renk vardı, Bilmem ki o alevler nerden ruhlara akmış Çırpınan kalplerimiz ne ulvi ve sıcakmış.. O kızıl, tunçtan bağı uzun gurbet örmüştü, Hangi görünmez darbe ile çözüldü, düştüf. O simsiyah geceye gömülen hatıramız Gözümde zaman zaman yanıp sönen bir yıldız. Şimdi ruhumda derin bir mabet sükünu Var, Dalan bu yaşlı gözler bilmem meleri anarf Mazilerden seslenen içli bitkin hıçkırık Söndü; artık aşkımin susan rebabı kırık.. Ne nefret, ne kinim var; sade elem izleri. Gözlerimde bir duman pembe nisyan sisleri.. Ey göğnümün ışığı hazin tren Ssepleri! Sen mi gömdün elinle o sonsuz hevesleri$!.. Nüzhet Asım m a a m m İtiraf etmek lâzımdır ki Darülbedayi artistleri dünyanın en fazla yorulan, çalıştınlan artistleridir. Bütün bir saison, gece gündüz, kendilerinden bin türlü vazife beklenmektedir. Bu kadar yorulan aztist- ler, içinde çalıştıkları müessese ile beraber çok defa, da muaheze edilmektedir. Fakat sebep bu çalışma nın adamakıllı bir sistem ve gayeye raptedilmemesi- dir. Bu kadar çalışma sonunda, sanat namına alınan netice, sarfedilen faaliyetle mukayöse edilemiyecek derecede szdır. Bunun mesuliyetini işe tiyatronun sahibi, yani İstanbul belediyesi yüklenmiş vaziyet- tedir. R. EF.

Bu sayıdan diğer sayfalar: