13 Ekim 1932 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 3

13 Ekim 1932 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No.1887—202 EA SERVETİFÜNUN 307 Sarayın ortasında bulunan muayede salonunda kurultayın ilk toplanmalarını yaptık. Yurtdaşlar! içinizde orasını görmiyenler varsa sade orasını değil, bu sarayın her köşesini gezip görebilirsiniz, Çünkü hikâyelerini söylediğim zamanlar gibi esrarengiz köşeler kalmamıştır. Her tarafın açarları elinizdedir, gider görürsünüz. Kurultayı himayesine alan ve bizi dinliyen büyük türk, milletin bu sarayında, kendisi- nin dediği gibi, milletinin misafiridir. Saraya ait hatırladıklarımdan bir tane daha: İki gündür yüksek kurultayda saygılı arkadaşla- rım tarafından söylenen nutuklarda Servetifünunun adı geçmişti. 41 sene evvel kendi elimle kurduğum ve tam 1885 haftadanberi çıkan bu gazetenin de sarayla, padişah fermanlarıle bir geçmişi vardır. Servetifünun'un daima yeniliğe koşmasını, garba bakmasını çekemiyen Abdülhamit, başkâtibinin elile 1901de Adliye Nezaretine yazdırdığı fermanda bu gazetenin edebiyat süsü altında halka fesat dağıttı- ğını, böyleleri hakkında Avrupada her devlette ağır cezalar yapıldıği gibi Amerikada linç tatbik edil- ınekte olduğundan, gazetenin sahibi ile alâkadarları mn cezalandırılması fermanı veriliyordu! Adliye Nazareti uzun sürüncemeden sonra çaresiz men'i muhakeme kararı verdi Gülünç yeri şudur ki, memi muhakemenin ne demek oldüğunu snlamiyan padişah, bunların mu- hakemeleri niçin yasak ediliyor diye kızmış, köpür müş ve Sadrazamına bir tezkere yazmıştı. Arapçaya âşık olan bu adamlar men'i muhakeraenin manasını hele adliye manasını hiç bilmezlermiş! özümün önünden geçirdiğim sinema şeridi bana bu işleri hatırlatıyor. Şimdi gözümün önündeki yuca, çok parlak, her türlü inkılğplar dirilişini düşündükçe, uzun senelerin yorgunluğile zaiflamış olan gözlerim durmayıp sevinç yaşı döküyor. Çünkü türk kültürü- nün, türk dilinin boğulmasına hesapsız fermanlar çıkaran bu kubbe altında, kuvvetli dilimizin tarihi büyüklüğünü cihana gösteriyoruz. Dilimizi yepyeni dil haline getirmek için büyük kurultay bize en doğru yolları hazırlıyor. Cümhuriyetin kuruluşundan sonra. ulu Mustafa Kemal, İstanbula ilk ayak bastığı, yanımızdaki bü- yük salona girdiği, bu sarayda milletin misafiri oldu- ğu gün; (türk yurdunun, türk milletinin gözbebeği ölan İstanbul'un, bana vereceği ilhamlar yüksek olacak) buyurmuşlardı. Bu müjdeden sonra yapılan iki büyük inkılâp, yani harf ve dil ipkılâbını işaret etmişlerdi. Büyük Türk, harf inkılâbını yaptı, şimdi de dil inkılâbını yapıyor. Büyük inkılâplar Kaynağının dil yapısı ile tamamlanacağını anlayanlar azdı. Bugün o azlık çokluk oldu. Dil yapısını kurmiya koşuyoruz. Koşanlar türktür, koşanlar türkçeyi sevenlerdir. Bu koşanlar. çabalayanlar yeni türkçeyi her şeyi anla- tebilecek, Oo herşeyde kullanılacak surette yepyeni, tertemiz ve çabuk yapacaklarında şüphe yöktuür. Bazılarının ileri sürdükleri gibi öyle beklemiye, işi tekâmül kanunlarına bırakmaya vaktimiz yoktur. Sanki, derin bir hendeği, atalarımızın spor çevikliğile bir atlayışta atlarcasına kuracaklardır. Buna inanan- lar uçurumu, hendeği atlar, inanmiyanlar, yahut inanmak istemiyenler, uçurumlu hedeğin karanlık gerisinde kahr te : türk dili inkılâbının sırat köprüsü budur. Bu köprüden inkılâp imanı olanlar geçer. Ahmet İhsan Is YANGIN Bu yangından ne sana, ne de bana rahat var, Körüklüyor ateşi mademki kalplerimiz.. Kaygu çeker yangından nasıl mal kaçıranlar ?. Kızım, üzülme sakın, dünyada sipsivriyiz.. İnan ki yalnız aşktır, bütün neyimiz varsa, Bu yangında sadece kalplerimiz yanacak.. Dört taraftan alevler vücudumuzu sarsa, Aşkımızın önünde yerlere kapanacak... Bu alevde duyarsın onbeş yılın tadını, Anma sevgilim artık yer yüzünün adını, Mademki yok olmuşuz için için yanarak... Bende yirmi üç yılı bir yük gibi atınca, Eski bir kitap gibi ömtümü kapatınca, Gözlerimi yumarım aşkımızı anarak... Reşat Feyzi w. İK Fırlattım size.. Bir dal daha kırmayın bahtımın bahçesinden; Ben onlara bakar da avunurum yerimde. Ürperir her tarafım kırılan dal sesinden, Gene içimde gezen bir kadın var derim de. © , İstemem kokunuzu, gözüm görmesin Sizi.. Kendi derdim kendime yetişiyor diyorum.. Gönlüm gene yakından duyarsa sesinizi, Yeniden bağlanacak bırakın gidiyorum |, & Hepinize kendimi parça parça dağıttım, Kiminiz gözlerimi aldınız içinize. Kiminizin ağzına yanan kalbimi attım, Bir parça et fırlatır gibi fırlattım size.. & Daha nem kaldı bilmem söyleyiniz, alınız |. Artık bir âma gibi yaşamak istiyorum.. İçimde dolaşmasın tahta ayaklarınız; Çekilin başucumdan size gidin, diyorum.. 932 > Namık Kâşif Bile

Bu sayıdan diğer sayfalar: