19 Ocak 1933 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 9

19 Ocak 1933 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No.1901—216 SERVETİFÜNUN 125 Kanuni Sultan Süleyman'ın Hayatı Yazan: Fairlax Downey Sultan Süleymanda cihana hakim olmak sevdası vardı. Hiç bir amil onu bu gayeden vaz geçiremezdi. Emirülmüminin sıfatiyle bu arzuyu taşıması icap ettiği gibi kendi şahsi ihtirası da her şeyden fazla onu ci- hangir olmağa teşvik ediyordu. Zamanında İmpara- torluğun sevkulceyş noktai nazarından mevkii mühimdi ve devletin kuvveti kemale erişmişti. Düşmanları ara- sında ittifaksızlık vardı; İşte bu gibi sebepler bir ara- ya gelınce onun parlak muvaffakiyetleri ve zaferleri doğdu. Haysburglarm tahtına geçen V Charles, Paira mey- dan muharebesini kazanmış Faransa kralı | François yı yenmişti. Yenilen kralın ilk işi Türklerden müessir yardım istemek oldu. Şari'ın küçük kardeşi, Avusturya kralı Ferdinant karşısında yegâne rakip olarak Macar kralı Lui'yi görüyordu. Fakat diğer taraftan Osmanlı istilâsından da korkmaya başlamıştı. Her iki Haysburg hükümdarı Protestanlarla mücadele etmek mecburiye- tinde bulunuyorlardı. İtalya'da Papa, Haysburgların mücadelesini hasetle seyrediyor ve kuvvetli birer ti- caret merkezi olan Venedik ve Cenova, sırf kendi gayelerine göre hareket ediyorlardı. Süleyman çok zeki bir devlet adamı idi; Hiristiyanlar arasındaki bu sürekli ihtilaflardan azami istifade için fırsat kaçırmı- yordu. O tahkirkâr bir lisanla şöyle bir söz söyle- mişti: — Biz domuzlara karşı köpeklerin, köpeklere karşı domuzların yardımcısıyız. 1526 senesinde Macaristan'ı istilâ etti. Muhaç imha muharebesi diye anılan harpte kral Lui'yi yirmi dört bin askerile birlikte mahveden ve Buda şehrini zapt eden Türk orduları Macar topraklarını istilâ etti. Bu zafer Macaristan'ın büyük bir kısmını Türk ülkesi ha- line soktu. Süleyman, Arşidok Ferdinand'ın bütün iddialarına rağmen Transıliyanya prensi John Zaplya yı Macar tahtına oturttu, Artık Viyana yolu açılmıştı. Üç sene sonra iki yüz bin kişilik kuvvetli bir ordu ile Avusturyanın bu büyük şehri üzerine yürüdü. Ordunun önünde akıncı denilen hafif suvariler baskınlar yapıyorlardı. İstilaya uğrayan memleketlerin dehşet içinde kalan ahalisi bu akıncılara Terceme eden: M. F., “tırpancılar,, “yağmacılar,, ismini vermişlerdi. Akıncı- lar memleketi harap ettiler ve önlerindeki bütün mu: kavemeti kırdılar. Etrafe ölüm saçan zorbalık Süley- man'ın emrile hareket eden ordüların düşmana gös- terdiği alicenap muamele iletam bir tezat teşkil ediyordu. Sultan düşmanı takip ederek Viyana'nın eski ve harap surlarını muhaşara etti, Bunun üzerine Haysburg'lar bir kaç yüz bin kişilik bir ordu ile şehre imdat göndermeğe hazırlandılar. 1529 da Viyana'nın Türk'ler tarafından ilk muhasa- rası her iki tarafın da kahramanca hareketlerinin bir destanıdır. Süleyman yeniçerilerine kanlı hücumlar yaptırtarak surların üzerinden aştırdı. Fakat bütün bu teşebbüsler (Salem) kuvvetini Nikola'nın kumandası al- tında bulunan Viyana'lılar tarafından püskürtüldü. Mah- surlardan 1500 kişi telef oldu, ve Nikola ağır bir yara almışlı, lâkin Osmanlı'lar on dört binkişilik zayiat ile geri çekilmeğe mecbur oldular. Süleyman ilk defa olarak muvaffakıyetsizliğe uğra- miş bulunuyordu. Bununla beraber bu hususta şu fıkrayı yazan müverrihinin de çok hakkı vardır: “Pazarlarda yasemin alınlı, gümrah keman kaşh, peri çehreli tavsifin fevkinde güzel kadınlar satılığa çıkarılmıştı. Menkul, gayri menkul mallar, insan, hay- van, dilli dilsiz, akıllı akılsız, hepsi imha edildi, kılıcın karşısında can verdi. Bu suretle Kuran'da “Biz kâfir- ere böyle muamele' ederiz.,, diyen ayetin manası ta- rihin sahilesine geçmiştir. Siyasi zekâsı kuvvetli olan Süleyman zihinlerden mağlubiyetin hatırasını silmek için görülmemiş, işidil memiş derecede mutantan, muhteşem bir nümayış yapmak istedi. Oğulları Mustafa, Mehmet ve Selim'in sünnet düğünü bu merasime pek parlak bir bahane idi. Yarışlar, oyunlar, ziyafetler, mubarezeler eski, Bi- zansın hipodroinunu tam on sekiz gün muhfeşem bir alayla doldurdu. Eyalet beyleri ve ecnebi elçileri Osmanlı sultanın ayaklarıma zengin hediyeler yığdılar. Bir müşahit oyunlardan bahsederek şöyle kağ .ediyor. — Mabaadi 196ncı sahifede — Politika cephesi - Buhranın bukadar fırtınalı ve garsıntılı olması devletlerin polltika hayatına dahi tesir ediyor. Bazı memleketlerde mutatları hılâfına olarak diktatörler baş göstermektedir. Bü memleket- ler, başlarına gelen darlıkların parlâmento sistemin- den ileri geldiğine zahip olarak parlâman usulünü tadile bile kalkıyor. Fakat gehap saf ve sakin dü- şunce ile değil, iktisadi ihtiyaçlar içinde çırpınma- dandır ve adeta şaşkınlık meydan alıyor. Meselâ Almanların bir düsturu vardır: «Sonu gelmez kor- kular içinde kıvranmeaktan ise korkunç bir sona vâr- mak tercih olunur» derler. Bu ruh Almanya ve ona civar yerlerde mevcuttur. Almanya bu ruhun adeta ocağıdır, çünkü Almanya Avrupanın merkezindedir, sanayi hayatını yaşatmak için başka yere mal sat- mağa mecburdur. Tamirat meselesine maddeten alğ- kadardır. Silâhların terki işini herkesten ziyade istör, yoksa oda silâblanmağa mecbut olacaktır. Ahmet İhsan

Bu sayıdan diğer sayfalar: