29 Temmuz 1937 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

29 Temmuz 1937 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

156 SERVETİFÜNUN Deniz kenarında uzıyan ve beni Hisara gö- türen yolda yürüyorum. Başımın üzerinde hey- betle yükselen Hisar geniş duvarlarıyla sahili bir sevgili kolu gibi sarmış. Onda öyle müte- hakkim, öyle gizli bir büyüklük sezdim ki ; Asırlar bütün cisimleri yavaş yavaş birer siyah perde ve tülle örterek göçertmeğe sevket- tikleri halde, bu muazzam âbidelere dokunama- mış. Onlar dünkü gibi sağlam ve taze, hattâ kucağında büyük binalarıyla bir mahalle doğ- muş, orada yaşıyan bugünün insauları çok sâkin ve müsterih | Boğaziçi, akşam sıraları fevkalâde renkli olu- yor. Renkler <Deniz Rengiz denen ismi zannet- tim ki, akşam Boğaza bakırak almış. Karşı Ana- dolu kıyısındaki evlerin camları güneşle öpüşür- ken, ne çekici duruyor! Bu turuncu güneş ışıkları camlar üzerinde eriyen renkli bir su gibi. Gözlerim daha yu- karı gidiyor orada ufuklaşan mor dağlar görü- nüyor. Denizle armoni yapan lekeler. Akıntı burada biraz daha fazla; bundan mütemadi bir ses yükseliyor. Hisar kızlarını bu ses ne güzel bir ninni olabilir. Sade Hisara mı? Bütün Bo- Bazlılara... No. 2136—451 Evlerin bitiminde yolum sola dönünce, Ö- nümde 149iz bir vadi açıldı. Fitrafı yeşil tepe- lerle çevrili olan bu vadide göz koşuyor, uzak- lara kadar rahatça gidebiliyor. Üzeri sarı kadi- feyi andıran kuru kuru otlarla kaplı bu meydan insana dinlenmek hissini veriyor, Burada süküt çok hâkim. Yalnız arasıra otlıyan ineklerin nazlt sesleri duyulmasa. Yanda tepeye tırmanan ince birdağ yolu, bu yolda yürüyen gözlerim Hisarın uçlarına rast- ladı. Bulutlar arasındı kıvrılan duvarlarda de- koratif bir güzellik gördüm. Bu sessiz meydan cılız bir pınara sahip; onun pek tatlı ve serin bir suyu vardır, dediler. Bü- yük bir rahatlıkla günün yorgunluklarını gider- miş olarak dönerken kulağıma bir kemençe sesi çalındı. İçten gelen bir sevgile dinledim. İki Anadolu delikanlısı yaklaşıyorlardı. Birinin elin- de çalgısı mütemadiyen çalıyotdu. Sesler nağme, ah ve ihtiras halinde kemençeden fışkırıyor. Kim bilir köyünde hangi si- yah gözlü dilbere vurgun... Göğsüm hüzünle ciğerle- rimdeki havayı bıraktığı za- man onlar medanın diğer tarafında kaybolmak üzerey- diler. Bendedöndüm, dağılan kalabalık arasında son bir defa daha, bu güzel yerlere baktım. Nihat Pınarlı 4 Sm sal

Bu sayıdan diğer sayfalar: