29 Temmuz 1937 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

29 Temmuz 1937 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 2136 —451 Bir fakirin hatıra defterinden ll Bir Mezar Başında Gene senin kabarık mezarıntu başındayım anne... Bilineni bu ziyaretlerim seni rahatsız mı ediyor! Fa- kat beni aflet. Eğer zaman zaman gözyaşlarım bir avuç toprağını ıslatmassa içimdeki yangın damarla- rimı kavuracak... Hıçkırıklarını dinecek olan ızdırap ve acılarım boğazımı tıkıyacak. Şu fani dünya: kimsesizlerin gözyeşlarile akan bir'wehir... Bizler onun üştünde serseri dolaşan bir çöpe befiziyoruz... Gözlerimi belki karanlık içinde aç- tım.. Kuluklarım ilk defa boğuk hıçkırık seslerini duydu... Gözyaşları zaman zaman yüzüme damladı... O zaman çok ufaktım değil mi anne? Ruhu Melek- lerin kanatları üzerinde dolaşan bir bebektim... Şimdi büyüdüm fani bir insan oldum... Her şey gibi ben de değiştim... Fakat, kulaklarımda yeretmiş boğuk hıçkırık sesleri değişmedi... Zaman zaman yanakları- me damlıyan yaşlar gene var, bunlar değişemez anne., Çünkü, bu bizim hayattaki nasibimizdir. Nasipler ebedidir. Bir giin genin yumuşak kollarının arasında uyu- yordum... Yauaklarıma damlıyan gözyaşların gözlerimi açtı... Viran odamız karanlığa gömülmüş bir mabet gibiydi. Ufak pencereden giren ışıklar odanın ortasına doğru uzanıyordu... Gözlerin ıslak, tatlı mavi bakış- ların buğulanmıştı... Hıçkırmaktan korkuyormuş gibi sessiz sessiz ağlıyordun... Yanaklarından sızan yaşlar yanaklarıma damlıyor ve oracıkta donarak kalıyordu... Beş yaşındaydım.. dünyaya gözlerimi açtığım gütü- denböri zaman zaman yüzüme damlıyan bu ılık yaş lara alışmıştım... Fakat o zamana kadar bu yaşların ne demek oldukları anlıyamıyordum... Kollarının ara- sında gözlerim dalgın dalgın seni, senin yanakların- dan damlıyan yaşları seyrediyordum... İçimde sanki birdenbire bir fırtına kopmuş, gözlerin:in önünde bir şeyler kırılmıştı... Artık boğuk boğuk hıçkırıkların damla damla yüzümde soğuyan yaşların bana her şeyi anlatıyordu. İçinin boşluğunu ve orada yıkılan hayatının en* kazını görüyordum... İçimde bir isyan kabardı... Ba- gırmak, haykırmak neden bu kadar gözyaşlarını har- eadığını öğrenmek istiyordum... Fakat, haykırmak için boğazımdan eş çıkmıyordu... Çünkü, senin yü- züme damlıyan gözyaşların gözyaşlarıma karışarak İçime akmıya başlamıştı... Onların ılıklığı içimde ka- baran iayanı bastırdı... Bu benim manâsinı anlıyarak döktüğüm ilk göz yaşımdı. Babamım yokluğunu anlamıştım,.. Odanın karan- lığı fakirliğimizi yüzüme çarptı... Açtın, değil mi annef. Açtın... Çünkü, gündüzden kalan bir dilim ekmek parçasile iki zeytin tanesini bana yedirmiştin. Evlâdı için açlığa tahammül eden bir kadına na- sıl isyan edebilirdim $. Nasıl ona nasibi olan gözyaş- larını neden bu kadar çok harcıyorsun diyebilirdim f. Çocuklar Çocuklar beriden temiz, onların kalbi büyük; Ben sadece iş, para ve yatak arıyorum, Ruhla baktıklarına ben el uzatıyorum.. Büyükler sanırlar ki oyuncaklar çok küçük; Yazık öğrendikleri dünyalık sevgisini, Yarın taşıyacaklar onlar da benim gibi. ' İhsan Boran 9 memet Köylü Kızlar 1 Sudan dönüyorlardı elleşe, şakalaşa... Süzdüğümü sezince kapıldılar telâşa; Çabuk çabuk örtüldü savruk yaşmaklar başa, - İşmarlı gülüşlerle avuçlandı ağızlar... Şalvarları bir biçim, cepkenleri bir örnek, Ne de hoş işlemişler, âdeta imrenerek, Yalnız çehreler ayrı, yalnız çehreler renk renk İçlerinde akçıllar, sarışınlar, yağızlar.. Bol örgü saçlarında boncuklanmış düğümler, Yokuşa tırmandılar, kollarında güğümler. . Arkada kalır kalmaz durduğum tepemsi yer Uçkurların ucundan çıkarıldı sakızlar... Utanıp yüzlerini örtseler de yaşmakla, Bir görümlük süzüşle zarar gelecek akla,. Bir gibiydi o &nım, rüyada yaşamakla... Ne kat yosma imişler, meğer şu köylü kızlar?? l Köylü kızlar... ki halâ gençlik çağındaki her Hatıradan daha çok beni geçmişe çeker.. İçime salt anmakla bile baygınlık çöker.... Basri Gocul İçinde sönmek bilmiyen bir yangın vardı, değil mif Göayaşların bu yangına biraz serinlik verlyordu.., Bütün teselliyi damlaların ılıklığında arıyordun... Ben de şimdi ayni senin gibiyim... Damarlarımı yakan ateşi ancak mezarinin ışlak toprağınd yüzümü süre- rek dindiriyorum... Bak şu selvi ağaçlarının imünlş gölgeleri hayatta olduğu gibi birbirimizin kolları ara- sına atıyor bizi. Ben senin hene yumuşak kollarının arasındayım gene ıslak bakışlarım mavi gözlerinin uzun kirpikler rinden yanaklarına doğru damlıyan yaşlara dalıyor gene sen sessiz sessiz ağlıyorsun gene ben içimde kabaran isyanı bastırmak için sessiz sessiz gözyaşla- rmı döküyorum... Naim Özel UYANIŞ ; 157

Bu sayıdan diğer sayfalar: